Üniversitelerde tercih zamanı Dijital eğitim modeli yaygınlaşıyor
Eğitim öğretim başta olmak üzere tüm sektörlerde olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Yeni dönemin ne getireceğini henüz net olarak göremiyoruz.
Aşılanma sürecinin hız kazanmasıyla eğitim öğretimde kaldığımız yerden devam edeceğiz izlenimine rağmen hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da herkesin dilinde. Bir yandan dijitalleşme bir yandan yüz yüze eğitim. Tercih öncesi üniversitelerdeki dönüşüme YÖK’ün penceresinden baktık.
Pandemi süreci eğitim hayatımızı kökünden değiştirdi. Dijital dönüşümün de etkisiyle eğitim ve öğretimin bundan sonra hibrit bir yapıda süreceği öngörüler arasında. Üniversiteler ise bu dönüşümün omurgasını oluşturuyor. Zira değişen iş yaşamına en yakın nokta üniversiteler. Mezunları nasıl bir gelecek beklediği, aldığı eğitimle de yakından ilintili.
Önce teknik bir bilgiyle başlayalım. 2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) adaylarının merakla beklediği 2021-YKS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu sınava katılan adaylar için erişime açıldı. 2021 yılında YKS tercihi yapacak adaylar listelerini 2021 kontenjanlarına göre hazırlayacak.
ÖSYM Başkanı Prof.Dr. Halis Aygün, resmi Twitter hesabından 2021 YKS tercihlerinin 5-13 Ağustos arasında yapılacağını duyurdu. Üniversitelerin 2021-2022 eğitim öğretim yılı akademik takvimi 13 Eylül itibariyle başlayacak. Üniversite adaylarının tercihlerinde alınan puanlar ve üniversitelerimizin akademik yetkinliği, dijital dönüşüm sürecindeki performansı ve yürütülen projeler en önemli kriter olarak yer alıyor.
Pandemi sonrasının yükseköğretimi tartışılıyor
Sürecin en üst noktasının konuya bakışını görmek açısından Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı Prof.Dr. M.A. Yekta Saraç’ın ‘2030’a doğru yükseköğretim politikaları makalesine odaklanıyoruz. Saraç, makalesinde şu ifadeye yer veriyor: “2021 Ekim’inde Barselona’da UNESCO 3. Dünya Yükseköğretim Kurultayı’nı topluyor. Yükseköğretimde politika üreten Avrupa Üniversiteler Birliği, Uluslararası Üniversiteler Birliği, Küresel Yenilikçilikte Üniversiteler Ağı gibi kuruluşlarca yükseköğretimde gelecek 10 yıl için çeşitli çalışma raporları üretiliyor, pandemi sonrasının yükseköğretimi tartışılıyor. Türkiye’de Yeni Yükseköğretim Kurulu (YÖK) olarak hayata geçirdiğimiz ve sonuçlarını elde etmeye başladığımız birçok proje ile 2030’lu yıllara doğru dinamik, yetenekli, toplumun ihtiyaçlarına ve gerçeklerine hâkim nesiller yetiştirmek için 207 üniversitemizle birlikte çalışıyoruz.”
Saraç, dijital teknolojilerin yükseköğretim alanındaki en önemli başlıklardan birini oluşturduğunu belirterek, “Dijital dönüşüm Avrupa ülkelerinde son on yılda 2 milyon yeni iş sahası yarattı. 2005’ten bu yana ülkeler arası veri aktarımı 45 kat arttı, yani alışveriş artık veri ile gerçekleşiyor. Bu alandaki akademik çalışmalara göre; otomasyon teknolojilerinin en çok etkilendiği üç alanı küreselleşme, dijitalleşme ve ekonominin çok geniş anlamda merkezileşmeden uzaklaşması (ekonomik atomizasyon) oluşturuyor. YÖK olarak, geleceğin meslekleri addedilen alanlarda sektörle işbirliği içinde yaptığımız çalışmalarla, üniversitelerimizde yeni mesleki alanları ve programlar açmaktayız” açıklamasını yaptı.
İhtisaslaşma projesi 15 üniversite ile devam ediyor
Yekta Saraç, dünyadaki hızlı gelişmelerin ve radikal dönüşümlerin geleneksel yapıları değiştirerek altüst ettiğini ve yeni sistemler geliştirmeye zorladığını kaydederek, makalesinde görüşlerini söyle aktardı: “Yükseköğretimin ve üniversitelerin yapılanmaları da sistematik olarak bu değişimden fazlasıyla etkilenmekte. Ülkemizde büyük ölçüde kamu fonu tahsisine rağmen gelişme potansiyellerinin yeterince kullanılamadığı bölgelerimizde, küreselleşmenin de etkisiyle kalkınma kavramı yeniden şekillendi. Mekânsal süreklilik şartı olmayan, ilişki ağı ile belirlenen, uluslararası işbirliklerine doğrudan açık, ekonomik ve bölgesel kalkınmanın itici gücü olarak yerel dinamiklerin ön plana çıktığı bir sistem ‘yeni bölgesel kalkınma’ anlayışı olarak benimseniyor. Bu bağlamda YÖK olarak 2016 yılında, dünyadan başarılı örnekleri de değerlendirerek beş üniversitemizde başlattığımız ‘Yükseköğretimde İhtisaslaşma ve Misyon Farklılaşması Projesi’ bugün sayısı 15’e varan üniversitemizde devam ediyor. Sağlık alanında ihtisaslaşma faaliyetleri, tarım ve jeotermal çalışmalar, tarım ve hayvancılıkta farklılaşan bütünleşik kalkınma modeli, havza bazlı kalkınma, tekstil ve seramik, ormancılık ve tabiat turizmi gibi başlıklarda projelendirilmiş çalışmalar ve üniversite-kamu-belediyeler ve yerel unsurlar ile birlikte çalışma modelini uygulayarak, projelere bulundukları bölgenin kalkınması için yön vermekteler. Dünya Ekonomik Forumu’nun verilerine göre, 2030’lu yıllarda neredeyse 1.7 milyon yeni iş kolunun ortaya çıkacağı öngörülüyor. Bu dönüşüm, çalışma hayatına yansımalarıyla vatandaşların, iş insanlarının ve karar alıcıların konuya yakından ve hızla eğilmesini gerektiren dinamik bir süreç.”
Araştırma üniversitelerinden beklenti yüksek
Başkan Saraç; mobil internet, bulut teknolojisi, insansız araçlar, nano teknoloji ve 3D yazıcıların iş dünyasındaki kullanım yoğunluğunun artmasıyla pek çok mesleğin kaybolduğuna ya da dönüşerek ortaya yepyeni meslekler çıktığına değiniyor. ‘Araştırma Üniversitesi’ kavramının sadece bir kurum değil, bir model, bir ideal olarak tanımlandığını ifaden eden Saraç, bu üniversitelerin 21. yüzyıl bilgi ekonomisinin merkezî kurumları olarak görülüp değerlendirildiğini paylaştı. Yüksek nitelikte akademik kadro, eğitim öğretimde yüksek kalite, güçlü araştırma olanakları, güçlü fon kaynakları, ulusal ve uluslararası yetenekli öğrenciler, araştırma üniversitelerinin genel özellikleri olarak tanımlanıyor. QS Dünya Üniversite Sıralamaları 2019 yılı verilerine göre dünyada 1011 araştırma üniversitesi bulunuyor. Saraç, “‘Araştırma Üniversitesi’ kavramı Türk yükseköğretimine yeni YÖK ile girmiş ve 2017 yılında 11 üniversitemiz bir yıl süren değerlendirme çalışmalarını takiben araştırma üniversitesi olarak seçilmiştir” diyor.
Pandemiyle açık bilim-açık erişim hız kazanıyor
Kovid-19’un hiç beklenilmeyen bir süreçte hayata dahil olduğunu dile getiren Saraç, konuya ilişkin makalesinde şu noktalara değindi: “Dünya inanılmaz bir hızla sanal ortama geçmek zorunda kaldı; geleneksel alışkanlıklar ve kavramlar büyük sarsıntı geçiriyor... YÖK olarak pandemiden bir yıl önce, 2019’da Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm başlığı altında büyük bir proje başlattık. 2006’dan sonra kurulan ve görece daha zor şartlar altında gelişmekte olan bölgesel üniversitelerimizden 16’sı pilot üniversite olarak seçildi. Bu proje ile 100 bin civarında öğrenci ve 12 bin civarında öğretim elemanı ‘Dijital Çağda Öğrenme ve Öğretme’ programları ile bu konuda eğitim aldılar. Proje gelişerek devam ediyor. Pandemi süresince, başlatılan bu projenin de destekleriyle üniversitelerimizde büyük bir sorun yaşanmadan çevrimiçi eğitim sürmekte. 21. yüzyılda eğitimin önemli başlıklarından biri de açık bilim-açık erişimdir. 2018’de başlayan bu çalışmalarımızın üniversitelerimizde teşvik edilmesini 2019 yılında zorunlu kıldık. Hükümetimizin 11. kalkınma planında da yer aldığı üzere, üniversitelerin dijital çağa ayak uydurması ve bilgiye ulaşımda açık erişim ve açık bilim uygulamalarının hayata geçirilmesi amacıyla açık erişim altyapıları ile uyumun sağlanması hedeflenmiştir. 2021 yılı itibarıyla 158 üniversitemizde açık akademik arşivlerin kuruluşu gerçekleşti. Avrupa Birliği’nin eğitimde ve araştırmada eşleştirme projeleri olarak uygulamaya koyduğu yapılanmayı 2021’de YÖK Anadolu Projesi adıyla başlattık; yeni kurulmuş ve daha genç üniversiteler ile onlara talep ettikleri alanlarda destek vermek üzere daha kıdemli üniversiteler (12 kıdemli üniversite-15 genç üniversite) arasında protokoller bazında eşleştirmeler gerçekleştirildi.”
Vakıf üniversitelerinin niteliği artıyor
‘Vakıf Üniversiteleri’ne yakından bakmak için Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) ‘Vakıf Yükseköğretim Kurumları 2021’ raporuna yakından baktık. Rapor, 7 Temmuz 2021’de yayımlandı. Rapora göre ülkemizdeki vakıf yükseköğretim kurumlarının sayısı 77’ye ulaşarak yükseköğretim sistemimiz içerisinde önemli bir konuma geldi. Çoğunluğu İstanbul (47) ve Ankara’da (13) olmak üzere 11 farklı ilde vakıf yükseköğretim kurumu mevcut. Vakıf yükseköğretim kurumlarının öğrenci sayısının ortancası yaklaşık 6 bin olmakla birlikte 9 vakıf üniversitesinin 20 binin üzerinde öğrencisi bulunuyor. Halihazırda mezun vermiş olan vakıf yükseköğretim kurumları dikkate alındığında, 48 üniversitede kadrolu öğretim üyesi sayısı 100’ün üzerinde, ancak 27 üniversitede kadrolu öğretim üyesi başına öğrenci sayısı 40’ın üzerinde.
Öğrenci başına düşen açık alana ilişkin olarak 2018 ve 2021 yıllarına ait verileri karşılaştırıldığında; 11 vakıf yükseköğretim kurumunun öğrenci başına açık alanının yüzde 50’den, 5 tanesinin ise yüzde 25’den fazla arttığı; öğrenci başına düşen kapalı alanın ise yine aynı yıllar içerisinde 9 vakıf yükseköğretim kurumunda yüzde 50’den, 3’ünde ise yüzde 25’den fazla arttığı görülüyor. YÖK tarafından önerilen kanun değişikliği ile birlikte vakıf yükseköğretim kurumlarının yükümlü oldukları ücretsiz öğrenci okutmalarına ilişkin asgari burs oranı yüzde 10’dan yüzde 15’e çıkarıldı. 18 vakıf yükseköğretim kurumunun bursluluk oranı ise yüzde 20’nin üzerinde yer alıyor. Üniversitelerde öğrenci gelirinin belli bir oranında Ar-Ge harcaması zorunluluğuna ait düzenlemeler sonrası bu konuda farkındalık arttı. İç kaynaklı araştırma proje bütçesinin ortancası 2017-2018 döneminde 58.811,30 TL iken, yapılan düzenlemelerle 2018-2019 döneminde yaklaşık 8 kat artışla 488.243,0 TL’ye ulaştı.
Bütçeden ziyade harcamaların göz önünde bulundurulduğu 2019-2020 döneminde ‘gerçekleşen’ toplam araştırma proje harcaması ortancasının 2.866.556,4 TL olduğu, iç kaynaklı araştırma proje harcamasının ortancasının ise 1.250.666,8 TL’ye yükseldiği görüldü. Vakıf yükseköğretim kurumlarının 2019-2020 yılı toplam Ar-Ge harcaması 740.389.248,7 TL, toplam iç kaynaklı Ar-Ge harcaması ise 309.829.783,9 TL olarak tespit edildi. Kırk beş vakıf yükseköğretim kurumunun (yüzde 58) toplam araştırma bütçeleri 1 milyon TL’nin üzerindedir.
Rapora ilişkin değerlendirmede bulunan YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, “İlk kez 2018 yılında yayımladığımız rapor ile 2021 yılı raporumuz kıyaslandığında bazı üniversitelerdeki bilhassa kütüphane alanları ve kapalı mekânların artışı dikkati çekmektedir. Öğrencilerimiz için çok olumlu olan bu gelişmelere benzer bir şekilde vakıf yükseköğretim kurumlarındaki reklam ve tanıtım giderlerinin düşmeye, Ar-Ge harcamalarının yükselmeye başlaması Yeni YÖK’ün ‘şeffaflık ve açıklık’ politikasının kaliteye etkisini göstermektedir” dedi.
“Üniversitelerimizden beklentimiz, kendi marka değerleriyle standartları sağlayarak asgari kriterlerin çok üzerinde olanaklar sunmalarıdır” diye konuşan Saraç, yeni YÖK olarak farklı alanlarda ulusal ve uluslararası standartlar gözeterek yaptıkları mevzuat düzenlemelerine bu bakışla devam edeceklerinin altını çizdi.