Altınbaş Holding’in eğitim markası Altınbaş Üniversitesi 10. yılında
Altınbaş Üniversitesi’nin iddiası: Uluslararasılaşma girişimcilik+nitelikli eğitim
9 fakülte ve 11 bin öğrenci sayısına ulaştı. Altınbaş Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Çağrı Erhan, hedeflerini; “Uluslararasılaşma+girişimcilik+nitelikli eğitim” şeklinde açıklayarak, “Yönetici ve girişimci ruhlu, iyi yabancı dili olan, dünyayı tanıyan mezunlar yetiştiriyoruz” dedi.
Altınbaş Holding’in eğitim sektöründeki markası Altınbaş Üniversitesi, sektörde 10. yılında iddialı büyümesini sürdürüyor. Rektör Prof.Dr. Çağrı Erhan, Altınbaş Üniversitesi’ni Türkiye’nin ilk 10 üniversitesi arasında görmek istediklerini ve tüm stratejik planları bu hedef doğrultusunda oluşturduklarını belirtiyor. Çağrı Erhan, “Kuruluşumuzdan bu yana 2 hedef belirledik: ‘Uluslararasılaşma’ ve ‘Kaliteli Eğitim’. Çağımızda bunlar birbirinden ayrı düşmeyecek hedefler. Uluslararasılaşma 4 bacağı olan bir yapı. Bunlardan biri yabancı öğrenci sayısında iyi bir noktadayız. 85 ülkeden 3 bin öğrencimiz var. Üniversitelerin toplam nüfusu itibariyle Türkiye birincisiyiz. Ciro olarak Türkiye 3.’süyüz. Öğrenci aldığımız 85 ülkeyi 100 ülkeye çıkarmayı ve öğrenci sayısını artırmayı hedefliyoruz” diyor. Erhan, şu noktalar değiniyor: “3 yıldır Türkiye’ye en fazla yabancı öğrenci kazandıran üniversiteyiz. Eğitim alanı döviz kazanmada stratejik bir sektör. Türkiye’de şu an 142 bin yabancı öğrenci var. Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği 2021 yılında 350 bin öğrenci hedefi var. Dünyada 7 milyon uluslararası öğrenci piyasası var. Birçok ülke bu alana özel önem veriyor. Türkiye olarak o pazardan yüzde 1 pay alıyoruz. Hedefimiz pazardan yüzde 5-6 pay alabilmektir.”
Uluslararasılaşmanın diğer bir bacağını ortak akademik projeler geliştirmek oluşturuyor. Altınbaş Üniversitesi, 300’ü Avrupa’da olmak üzere 400 üniversite ile akademik işbirliği gerçekleştiriyor. Ayrıca öğrenci ve akademisyenler arasında 1 bazen 2 dönem değişim programları oluşturuluyor. Uluslararasılaşmanın 4. ayağını ortak programlar oluşturuyor. Erhan, şöyle anlatıyor: “Hukuk alanında bir Alman üniversitesi ile ortak program yürüten tek üniversiteyiz. Almanya’daki Köln Üniversitesi ile ‘Hukuk’ alanında çift diploma lisans programı oluşturduk, öğrencilerimiz 2 sene Almanya’da 2 sene de Türkiye’de okuyarak mezun olabiliyor, iki ülkede de çalışabiliyor.” Üniversite olarak hedef doğrultusunda belirli noktaya geldiklerinin ancak yeterli görmediklerinin özeleştirisini yapan Erhan, 11 olan yabancı hoca sayısı ile çift diploma programları ile ortak programların sayısını artırmak istediklerinin altını çiziyor. Bunun için ABD üniversiteleriyle işbirliği gerçekleştirdiklerini aktaran Erhan, “Michigan Eyalet Üniversitesi, Georgia Eyalet Üniversitesi, Cleveland Eyalet Üniversitesi’yle bir model geliştirdik: 4+1. Öğrencilerimiz 4 sene burada okuyor, dördüncü sınıfta ise ABD’deki üniversitelerde yüksek lisansta geçerli derslerin bir kısmını alıyor. Daha sonra buradan oraya yüksek lisansa gittiğinde eğitimi 2 senede değil 1 senede bitiriyor. Maliyetler ciddi anlamda düşüyor. Bu işbirliklerini daha fazla üniversite ile yapmak istiyoruz” diyor.
Uluslararasılaşma ile kalitenin birbiriyle bağlantılı olduğunu ifade eden Erhan, kalitenin evrensel kriterlere göre ölçüm yapan otoriteler tarafından tescil edilmesinin önemine işaret ediyor: “ISO 9001 belgesine sahibiz. YÖK’ün 18 üniversiteye verdiği engelsiz üniversite bayrağını aldık. Ardından üniversitemizin akademik birimlerinin akreditasyon bölümlerini tamamladık. Diğer birimlerimizin 2020 yılına kadar kendi alanında akreditasyonunu yapma hedefi var.”
Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) bu alanda çalışmalara başladığını hatırlatan Çağrı Erhan, hoca başına düşen öğrenci sayısı, öğrenci başına düşen kitap sayısı, açık alan ve kapalı alan gibi kriterlere göre önümüzdeki dönem üniversitelerin sınıflandırılacağını duyuruyor. Lisans ve doktora programı açılması müsaadesinin bu kriterlere göre belirleneceğini kaydeden Erhan, şu noktalara değiniyor: “Bu çok önemli bir gelişme. Bu çalışma yapılırken vakıf ve devlet üniversitesi ayrımının olmaması gerekiyor. Çünkü Türkiye’de bir tane yükseköğretim sektörümüz var. Eğer denetleme olacaksa herkes için denetleme olsun. Çünkü iyi olan kötü olana örnek olamaz. Bu sistem 200 üniversiteyi kapsayacak şekilde dizayn edilmeli. Kanaatim birkaç sene içinde tüm üniversiteler bir kalite arayışına girecektir.”
Sosyo kültürel dönüşüm için üniversitelerin kurulması gerektiğinin ve her üniversitenin de kendine has ihtisas konusu olacağının altını çizen Erhan, Altınbaş’ın farklılığını ise şöyle anlatıyor: “Altınbaş Üniversitesi’nin farklılaşma alanını ‘girişimcilik’ olarak belirledik. Her bir öğrencimize girişimcilik nosyonunu kazandırmak zorundayız. Ayrıca eğitimimizin içeriğine güveniyoruz. İşverenin Altınbaş Üniversitesi diplomasını görünce ‘buradan gelenler işi biliyorlar’ demesini istiyoruz. Ayrıca tüm bölümlerde sosyal sorumluluk dersi var. Hiçbir öğrencimiz sosyal sorumluluk projesi almadan mezun olmuyor. Örneğin; Meslekte Altın Kariyer dediğimiz bir program ile haftada bir CEO’yu öğrencilerimizle buluşturuyor ve başarılarını, iş deneyimlerini aktarmasını sağlıyoruz. Kısaca iyi lisan bilen, girişimci, sosyal sorumluluk duygusu yüksek mesleğinin gereklerini öğrenmiş mezunlar yetiştiriyoruz.”
Teknopark projesi kurulacak
Teknoloji ve inovasyon ekosistemi içerisinde kuluçka merkezi, Teknoloji Transfer Ofisi yapılanması bulunan Altınbaş Üniversitesi’nin orta vadeli hedefleri arasında Teknopark projesi de bulunuyor. Erhan, “5 yıl içinde üretime dönük ihtisas Teknopark kurmayı hedefliyoruz. Şu anda net olmamakla birlikte laboratuvar altyapısı olan sanayinin içinde konumlanmış bir teknopark projesine daha sıcak bakıyoruz. Esenyurt’taki yerimiz var. Bu proje için uygun olacağını öngörüyoruz” diyor.
Altınbaş’tan ömür boyu eğitim imkanı
Altınbaş Üniversitesi mezunlarına Türkiye’de ilk sayılan bir ayrıcalık sunuyor. Erhan, “‘Bir kez Altınbaş’ta öğrenci isen ömür boyu öğrenci olabilirsin’ imkanını sunuyoruz. Örneğin; Anayasa değişti, Başkanlık sistemine geçtik. Mezunlarımız yeniden okuluna gelerek ücretsiz olarak güncel hukuk derslerini alabilir. Hatta mezunlarımıza ücretsiz sınıflar açıyoruz” diye konuşuyor. Yakın dönemde ‘Aday Üniversiteli’ uygulamasını devreye alacaklarını kaydeden Erhan, projenin içeriğini şöyle anlatıyor: “Lise 4. sınıf öğrencilerimiz üniversitemizde hangi derse girmek istiyorsa girebilecek. Aday öğrenci kartı verdiğimiz öğrencimiz 13 hafta boyunca haftada bir gün 4 saat derslere katılabilecek. Sonuçta da sertifika vereceğiz. Doğru tercih yapılması ve üniversitenin bir parçası olmasını istiyoruz.”
“Vakıf-özel üniversite ayrımı yapılmalı”
Çağrı Erhan’a göre üniversitelerin kurucu vakfa bağlı kalmaması gerekiyor. Başka kaynaklardan destek alınmalı. Örneğin; Harvard’ın bu anlamda önemli bir rol modeli olduğunu aktaran Erhan, şunları söylüyor: “Dünyanın her yerinden bağış alan bir üniversite var: Harvard. O kültür yaygınlaşmış. Türkiye’deki zengin hayırseverler devlet üniversitelerine bağış yapıyor. Ama Türkiye’de gerçek vakıf üniversiteleri de var. Bu üniversitelere de katkı sağlanabilir. Ama algıyı değiştirmemiz gerekiyor ki bu gerçekleşsin. Çünkü Türkiye’de bir takım üniversiteler ticari. Dolayısıyla özel üniversite yasasının çıkması lazım. Kolej örneğinde olduğu gibi. Yasa çıkarsa hayırsever de hangi üniversite vakıf, hangisi özel bilir. Ama şu anda ‘deve miyiz? kuş muyuz? belli değil. Acil bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var.”