banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

01.11.2018, 08:00 3383

Konkordato Fırsatçılarına ‘Dur’ Denilmeli…

Şirketler yaşadıkları mali ve ticari sorunları yeniden yapılandırma denilebilecek bir süreçte aşmayı hedefliyorlar.
Bunun hukuki çıkış yolu ise Konkordato ilanı.

İflas erteleme yerine getirilen Konkordato uygulamasını hukukçular; “Hukuki düzenlemelere göre borçlarını ödeyemeyen şirketler vade uzatımı veya tenzilat yapılarak borçlarını ödeyebilmek için ya da olası bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebiliyorlar.
Konkordato kararı iki aşamadan oluşuyor. Düzenlemelere göre mahkeme genel olarak üç ile beş ay arasında aylık geçici süre ile şirketlerin aleyhine yapılacak tüm takip işlemlerini durdurabiliyor, bu geçici sürenin ardından yine mahkeme tarafından borçlu şirkete bir ile bir buçuk yıl arasında kesin süre veriliyor” olarak tanımlıyorlar.
Bu konuda iki görüşü sizlere sunmak isterim:
İlki Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, piyasalardaki ödeme kaynaklı sıkıntılar yüzünden birçok firmanın varlığını korumak için konkordato yöntemini kullandığını bildirdi.
Bu dönemde borçlu firmalardan alacağı olanların da sıkıntıya girdiğini, tahsilatta yaşadıkları problemlerden dolayı birçok sanayicinin sıkıntı yaşadığını ve varlıklarını koruyabilmek için konkordato yoluna başvurduklarını söyledi.
Bu başvuruların artmasının borçlu firmaların alacaklılarını da sıkıntıya düşürdüğünü belirten Özdebir, “Bu sıkıntılar nedeniyle insanlar dolmuş vaziyette” diyor.
İkinci değerlendirme ise ASO Meclis Üyesi Mehmet Yalçındere’den, firmaları Konkordatoya götüren yolu şu sözleriyle dile getiriyor: “Dövizle ithalatını yapan ve döviz ile borçlanan firmaların kur artışı, yine bazı firmalar ise kredilerle büyüyüp öz sermaye yetersizliği kadar piyasanın daralması ile nakit döngülerini de çeviremez duruma gelmiştir. Kamu ihaleleri nedeniyle işlerini yapan firmalarımızın hakedişlerini alamaması, hatta hakediş dosyasının bile düzenletilmemesi sonucu zora giren firmalar, firmaların taşeronları, çalışanlarında ise güvensizlik geliştirmektedir. Ne zaman tahsil edeceğini bilememesine karşın borçlarını ödemeye çalışan firmaların bankalardan aldıkları nefes kredileri de çözüm olamamıştır.
Ekonomik kriz nedeniyle bankaların risk almamaya çalışması sonucu yeni kredileri de bulamayan firmalar çoğalmıştır. Borçları için varını yoğunu elden çıkarıp satmanın da zorlaşması sonucu kredilerini de ödemeyenlere icra ve hacizler artmaktadır. Mağduriyetlerine yardımcı olabilecek kurum ve kuruluşlar olmaması kadar meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin tepkisizliği de paniklemelerine yardımcı olmuştur. Gelişmelere çaresiz kalan ve geleceğinden endişe eden firmalar ve vatandaşlar için can simidi olarak Konkordato sürecini başlatmaları gündemimize girmiştir” diyor.
Çoğunluğu inşaat sektörü olmak üzere tekstil, ayakkabı, gıda ve sağlık gibi sektörlerde faaliyet gösteren firmalardan gelen konkordato talepleri gün geçtikçe artıyor. Taleplerin hızla artışı uygulamalarda bazı şirketlerin kanun amacı dışında bu süreci bir fırsat olarak değerlendirdikleri söylentisi giderek artmaya başladı.
“Ekonomideki sıkıntıları bahane eden bazı firmalar, ödemelerinden, mali yükümlülüklerinden kurtulmak için bu uygulamayı kötüye kullanıyor, ihtiyacı olmadığı halde konkordato ilanı yoluna gidiyor. Ödeme gücü olan bazı firmalar da konkordatoya gidiyor, ödeyeceğini vadeye yayıp kâr ediyor, fırsatçılık yapılıyor” söylemi ticaret ve KOBİ’ler alanında maalesef yaygınlaşıyor.
Konkordatoda karşılaşılan bir önemli sorun da hukuki uygulamalardan kaynaklanabiliyor.

Örneğin; Ülkemizin sektöründe en tanınmış ve güvenilen A firması gerçek anlamda ödeme sıkıntısı içine girerek Konkordato için mahkemeye başvuruyor ve Konkordato kararını alıyor.
Bu firmaya iş yapan ürün veren B ve C gibi firmaları ise kendilerine yapılacak ödeme planını bekliyor. Örneğin; 6 ay ödemesiz 18 aylık bir ödeme planı ile karşılaştıklarında finansman sorunu domino taşı teorisi gibi giderek diğer firmalara likidite sorunu olarak yansıyor ve mağduriyetle karşılaşıyorlar. Bu süreci atlatabilmek için B ve C gibi firmaların bankalardan yeni kredi almaları ise imkansız olarak görülüyor. Ekonomide ve ticarette istikrar sağlamaya yönelik çalışmaların yapıldığı bu süreçte gerek yasanın getirdiği mağduriyeti giderici gerekse Konkordatoyu kötüye kullanmaya çalışan fırsatçılara fırsat verilmemesi için Konkordatonun gerekliliğine inanan biri olarak yasanın aksayan ve kötüye kullanımı önleyici yeni düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğine inananlardanım.

Yorumlar (1)
Erol acer 6 yıl önce
Çok haklisiniz. .en azından üretim yapan firmalara (sanayi sicil belgesi olan .ce belgesi olan ) savunma sanayide verilen destek kadar. Bankalara olan borçların 15 20 yıl vade ile kullandıkları faiz oranıyla yeniden yapılandırma yapmasına olanak taninmali
Üretim yapamayan bir toplum kalkinamaz.
Üretilen bir üründe ithal edilemez.
Bu yüzde üretim yapan ve yapmaya çalışan küçük orta büyük işletmeleri ihtisas Osb lere yerleştirilmelidir.
Teknolojide üstün ürünleri savunma sanayi içerisine alınmalıdır.
Bunlar örnek verilirse medikal tıbbi .cerrahi biyomedikal sanayi olabilir.
Devlet eli ile desteklenmeli
Ürettiğimiz bir ürünü devletimize satabilmeli o yolu bulabilmeliyiz. Yada o yolu devletimiz bize yapmalı.
Saygilarimla. Samsun dan selamlar.
banner557