Yenilikçi-Girişimci Üniversite TÜRKİYE’Yİ TETİKLER
Dünya değişip dönüşürken üniversiteler de dönüşüyor ve üniversite kavramı değişiyor. Türkiye üniversitelerinde bu dönüşüm bir faz geriden gidiyor.
KAPAK
01.06.2016, 09:00 01.06.2016, 13:39
13134
Bilim odaklı birinci kuşak üniversiteler… eğitim ve araştırma odaklı ikinci kuşak üniversiteler… derken bugün girişimci ve toplumla bütünleşen üçüncü kuşak (3K)üniversiteler gündemde. Türkiye sorunu reformlarla çözmek zorunda.
XII.KOBİ Zirvesi’nde altı çizildi: Türkiye’yi sürdürülebilir yüksek büyüme temelinde küresel rekabette öne çıkaracak olan “Yenilikçi Girişimci”dir. Yenilikçi Girişimci’nin yetiştirilmesi öncelikle, ülkemizde sayıları 196’yı bulan devlet ve vakıf üniversitelerinden beklenmektedir. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu bu amaçla; 27 Aralık 2011 tarihli toplantısında “Üniversitede Yenilikçiliğin ve Girişimciliğin Tetiklenmesi Amacıyla Politika Araçlarının Geliştirilmesi” kararını almıştı. Bu kararla amaçlanan; üniversiteler arasında “Yenilikçi Girişimci Üniversite” olmaya yönelik bir rekabetin başlatılmasıydı. Üniversitelerin bu bağlamda gelişmeleri her yıl muntazaman ölçüldü ve sıralama yapılarak açıklandı. Üniversitelerin yenilikçi girişimci olabilmek açısından yarattıkları kapasiteyi, 209 kurumun veri desteği ile TÜBİTAK gerçekleştiriyor. Yenilikçi Girişimci Üniversite ölçümüne YÖK ve TÜİK’in yanısıra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, TPE, KOSGEB ve Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin kompozit endeks üzerine uzmanlaşan birimi de katkı sağlıyor. Bu endeks üniversiteleri;
a) Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Yetkinliği,
b) Fikri Mülkiyet Havuzu,
c) İşbirliği ve Etkileşim,
d) Girişimcilik ve Yenilikçilik Kültürü,
e) Ekonomik Katkı ve Ticarileşme
alanlarında değerlendiriyor. Endeks Türkiye’nin en girişimci ve yenilikçi 50 üniversitesini ölçüyor. ‘Yenilikçilik ve Girişimcilik‘ yönünden 2015 yılı sıralamasında yeralan 50 üniversiteyi, 10’arlık dilimler halinde Kapak Konusu dosyamızın sayfalarına serpiştirilmiş olarak bulacaksınız. Dikkat edilmeli ki; bu tablolar üniversitelerin eğitim kalitesini yansıtmamaktadır. Endeks, üniversiteleri girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıralıyor. Üniversiteler arası girişimcilik ve yenilikçilik odaklı rekabetin artmasına ve girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkı amaçlanıyor.
Ülkenin genel durumu ile üniversitelerin paralelliği
Yenilikçilik ve girişimcilik açısından “ülke iyi, üniversiteler kötü” veya tersi olamaz. Ancak “Türkiye ne ise üniversiteleri de odur” da denilemez. Türkiye’nin durumu ne ise ve ne yönde gelişiyorsa üniversitelerde de benzer sonuçlar alınmaktadır ama bununla yetinemeyiz. Çünkü üniversiteler toplumsal dönüşümün öncü kurumlarıdır, dönüştürme işlevini ancak kendilerini dönüştürdükleri oranda yerine getirebilirler. Bu konuda üniversiteler arası rekabet bizde Batı’dan yüz yıl sonra başladı fakat dönüşüm ve gelişim hız kazanırsa Batı üniversitelerine yetişmemiz uzun zaman almayacaktır.
Ülke bazında bakıldığında, geleneksel eğitim sistemi yenilikçi girişimci yetiştirmemizin hızını kesen önemli bir faktör oluyor. Çünkü geleneksel eğitim, ezber üzerine kurulu bilgi yüklemesine dayanıyor. Bilgiyi “alma” mümkün oluyor ama “kullanma” becerisi sınırlı kalıyor. Beceri odaklı eğitimin giderek azalması ve rağbet görmemesi de ayrı bir engelleyici olarak karşımıza çıkıyor. Eğitimde performansa dayalı ölçme sistemi yaygın kullanılmıyor. İşte bu nedenlerden dolayı eğitim sisteminin kendini yenilemesi aciliyet kazanıyor.
Türkiye’nin girişimcilik iklimi de üniversitelerin dönüşüm hızını yavaşlatıyor. Bu konuda şu 8 kriter rol oynuyor:
1- Yetenek ve bilgi havuzu,
2- Eğitim sistemi,
3- Vergi oranları, muafiyetler,
4- Hukuk sistemi,
5- Fiziksel altyapı,
6- Finansman kaynaklar,
7- Bankalar, piyasalar,
8- Kültürel yapı ve sosyal algı. Bu kriterlerden hangisine el atılırsa yapılan iş ülkenin ve elbette aynı zamanda üniversitelerin yenilikçiliğine ve girişimciliğine katkı sağlıyor.
Sayılan nedenlerle ‘Türkiye Küresel Yenilikçilik (inovasyon) Endeksi’nde 143 ülke arasında 54. sırada geliyor. Ancak bulunduğu durumdan hızla çıkabileceğini gösteren güçlü veriler var. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WIPO) 2014 tarihli patent araştırması, Türkiye’nin endüstriyel tasarım başvuru artışında, yüzde 10.3’lük oranla, Ukrayna ve İran’dan sonra dünya üçüncüsü olduğunu gösteriyor. Sayısal olarak, dünyanın en çok başvuru yapan dördüncü ülkesiyiz. Marka konusunda da başvuru sayısında beşinci sıradayız. Teknolojik buluşlar açısından büyük önem taşıyan patent başvurusu konusunda 21. sırada geliyoruz. Demek ki ok yaydan çıkmış ve gittikçe hızlanacağız.
Hedef “3. Nesil Üniversite” olmak
Dünya hızla değişmekte ve dönüşmektedir. Üniversiteler değişen dünya ile birlikte büyük bir değişim süreci içerisine girmiş bulunmaktadırlar. Denebilir ki “Üniversite” kavramı değişmektedir. Bilim odaklı birinci kuşak üniversiteler tarihsel işlevini tamamlayınca onun yerini, eğitim ve araştırma odaklı ikinci kuşak üniversiteler almıştı. Bu kuşaktan üniversiteler de bugün yerini, girişimci ve toplumla bütünleşen üçüncü kuşak (3K) üniversitelere bırakıyor. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için üniversiteler endüstri ile işbirliği yapıyorlar, toplumla iç içe oluyorlar ve bilgi pazarında etkin üniversiteler haline geliyorlar. Üçüncü kuşak üniversite, istihdama ve ekonomiye katkıda bulunacak olan girişimcilerin ortaya çıkmasına öncelik tanıyor. Ciddi bir araştırma çıktısı olmayan bir üniversitenin girişimci bireyler yetiştirmesi beklenmiyor. Üniversite ürettiği araştırmayı ticarileştirerek topluma ekonomik yarar sağlamayı kendi görevi sayıyor. Günümüzde hemen her AB ülkesinde üniversite buluşlarının patent, lisans ve araştırma gelirleri ile korunması, üniversitelerce oluşturulan şirketler ve ortaklıklar yoluyla yeni kaynakların yaratılması, ulusal-bölgesel kalkınmaya, zenginleşmeye katkıların artırılması, yaşam boyu eğitim gibi konular üzerinde uygulamalar ve yoğun tartışmalar yaşanıyor. Bir üniversite girişimci olmak istiyorsa kendi yapısına girişimci niteliklerini entegre ediyor. Mezunlarını iş arayana değil, iş yaratıcısına dönüştürmeye odaklanıyor. Üçünçü kuşak üniversiteler girişimciliği disiplinler arası araştırma konusu haline getiriyor. ‘Yenilikçi Girişimci Üniversite’de araştırmalar sadece akademik yayınlara yönelik yapılmıyor, aynı zamanda toplum ve ekonomideki yeniliklerin kaynağını ve yeni işletmeler için iş fikirleri geliştirmede başlangıç noktası oluşturması da isteniyor.
Türkiye üniversitelerinin de gündemi artık yenilikçi girişimci olmak ve bu nitelikte bireyler yetiştirmek olmaktadır.
Girişimcilik Lisans Programı’na ilaveten Girişimcilik Yüksek Lisans Programı da üniversitelerin strateji belgesine işleniyor. Zorunlu girişimcilik dersleri konuluyor. Girişimcilik vizyonu üniversitenin tüm eğitim birimlerine kazandırılıyor. Temel Bilimler, Sosyal Bilimler ve Mühendislik Bilimleri ekseninde girişimcilik programları yoğunluk kazanıyor.
“En iyi” üniversitelerimiz
Üniversitelerimiz, küresel ölçekte değerlendirmelerin de konusu olmaktadır. Bu değerlendirmede değişik ölçüm odakları farklı kriterler kullandığı için karma değerlendirme yaparak sonuca bakmamız doğru olacaktır. Örneğin; The Times açısından Koç Üniversitesi Türkiye’nin “en iyisi” iken CWUR’a göre ODTÜ önde geliyor. QS araştırmasına göre Bilkent, ARWU’ya göre ise Nobel ödüllü iki mezunu olan İstanbul Üniversitesi “en iyi”dir. Dördünün bileşkesi şu tabloyu veriyor:
1- Orta Doğu Teknik Üniversites (ODTÜ)
2- Bilkent Üniversitesi
3- Boğaziçi Üniversitesi
4- İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
5- Koç Üniversitesi
6- Sabancı Üniversitesi
7- Hacettepe Üniversitesi
8- İstanbul Üniversitesi
9- Ankara Üniversitesi
10- Anadolu Üniversitesi
11- Ege Üniversitesi
12- Erciyes Üniversitesi
13- Çukurova Üniversitesi
14- Gazi Üniversitesi
15- Yıldız Teknik Üniversitesi
Yenilikçi üniversiteye dönüşmek
Türkiye’de üniversitenin, yenilikçi ve girişimci kapasiteyi hızla artırabilmesi, kendi yapısını hızla dönüştürmesine bağlıdır. Ülkemizde genelde işsizlik oranı yüzde 10’larda iken üniversite eğitimi almış olan gençlerde işsizliğin yüzde 25-30’lar seviyesinde seyretmesi son tahlilde bir “akademik yapı” sorunu olarak okunmalı ve “Akademik Kapitalizm”e geçiş problemi olarak düşünülmelidir. Demek ki üniversitelerimiz, kendi işini yaratabilecek girişimci yetiştirmede eksik kalıyor. Bunun sebepleri olmalı. Analizler şu sebeplerin altını çiziyor:
Türkiye’de üniversitelerde bürokratik devlet yapısı bulunuyor.
Üniversiteler sisteminde mevkiler ve karar alma yetkileri arasındaki mesafeler yüksek.
Dönüşümü caydıran merkeziyetçilik ağır basıyor.
Piyasa aktörlerinde birlikte işbirliği yapma kültürü düşük.;
Türkiye kapitalizmi üniversiteyi kendi içine çağırmıyor.
“Hep beraber iyi olma” kültür seviyesi yeterli düzeyde değil.
Risk almama ve belirsizlikten kaçış düzeyi yüksek.
Üniversitenin dönüşmesini istiyor ve onu kapitalizmin içine girmeye çağırıyorsak önce kendimizdeki “kısa vadeli yatırım ve karlılık” güdüsünü geriletmek, “uzun vadeli yatırım ve karlılık yaklaşım düzeyini” yükseltmek zorunda olduğumuzu da görmemiz gerekiyor. Çünkü kısa vade bakış ticarileşmiş, katmadeğeri yüksek inovasyon ürün üretim kapasitemizin düşük olmasını da beraberinde getiriyor. Üniversiteyi yenilikçi ve girişimci olmaya zorlayacak olan ana güdüm endüstriyel faaliyetin içinde doğacaktır.
Üniversite-sanayi işbirliği
Sanayi tarihinden biliyoruz ki; üniversite sanayiyi, sanayi de üniversiteyi geliştirir. Aralarındaki işbirliği bilgi ve teknoloji paylaşım platformudur. Birbirinden farklı üstünlüklerinin olduğu alanlar bulunan ve biri diğerinin gelişmesine ve güçlenmesine katkı sağlayan iki kurumu farklı konumlandırmak, gelişmeye direnmek anlamı taşır. Sanayide veya iş dünyasındaki problemlerin çözülebilmesi için akademik ortamın hüküm sürdüğü üniversitelerin, sanayinin önderliğinde çözümü üretebilmek için hep beraber organize olması ve üniversite ortam ve desteğinde araştırma ve geliştirme çalışmaları yaparak bilimsel alt yapının oluşturulması, bilgiyi üretmesi ve paylaşması zorunludur.
Akademik dünyada ortaya çıkan, oluşturulan bir projenin sanayide uygulanabilmesi ve hayata geçirilebilmesi ise üniversitenin önderliğinde iş dünyası ve sanayi kurumlarıyla entegre bir şekilde çalışma yürütülmesi ile olabilir. Bu organize ilişkide üniversite bilim adamı ve araştırmacı yetiştirerek ülke kalkınmasına katkı sağlar. Sanayi ise finansal kaynak yönünden destekleyerek üniversitenin bu görevini yerine getirmesine katkı yapar.
Üniversite-sanayi işbirliğine üniversite kaynaklı engeller
‘Yenilikçi ve Girişimci Üniversite’ şablonundan bakıldığında Türkiye’de üniversitelerin ilk göze çarpan eksikleri fiziksel yapılanma alanında görülür. Üniversitede, özellikle teknik bölümlerde akademik personel, araştırma görevlisi, idari personel yetersizlikleri öne çıkar. Laboratuvar ve teknik teçhizat yetersizlikleri sözkonusudur. Yüksek Ar-Ge potansiyeline sahip bölümlere gelebilecek yetişmiş insan gücünü cezbetmede eksiklikler yaşanmaktadır. Üniversite-sanayi işbirliği koordinasyonunu sağlayacak aktif birimlerin bulunmaması, yerel kamu+özel kurumlar ile iletişim eksikliği, proje yazım/destek ofislerinin işlememesi de sayılmalıdır. Girişimcilik ve iletişimle ilgili ortak derslerin olmaması, konuyla ilgili kavramlar hakkında bilgi ve ortak görüş eksikliği, birim yöneticilerinin önceliğinin ve başarı kriterlerinin üretkenlikle ilgili olmaması, üniversite ile sektörü biraraya getirecek ara eleman eksikliği ve potansiyel analizi yapmada yetersizlikler yenilikçi ve girişimci üniversite olunmasını engelliyor.
Üniversite içinde şeffaflık ve hesap verebilirlik bir değer olarak benimsenmemiştir, kurum kimliği ortak aklın ürünü olamamıştır. Başaran üniversitelerin nasıl başardığı sorusu sorulmamaktadır. Öğretim üyelerinin proje üretim konusunda bilgi yetersizliği, sistemin proje üretimini destekleyecek şekilde yapılanmamış olması, yerel potansiyel analizi yapmada yetersizlik, öğrenci ve öğretim elemanlarının yabancı dil konusundaki yetersizlikleri üniversitelerin handikapları olarak kaydedilmeli.
“Yapanlar nasıl yaptı?” sorusunun yanıtı üniversiteler için yol gösterici olabilir: Üniversiteler, sanayi işbirliği potansiyeli yüksek bölüm/birimleri öncelikli olarak belirlemeli. Süreci hızlandıracak bürokratik engeller kaldırılmalı. Kendine ait bir bütçe ve yönetmeliği olan inovasyon araştırma uygulama ve koordinasyon merkezi kurulmalı. Çok yönlü proje ofisi kurularak uzman personel ile tecrübeli akademik danışmanlar görevlendirilmeli, lisans düzeyinden itibaren özgün ve yaratıcı düşünceyi destekleyerek öğrencinin bunu ürüne çevirebileceği süreçlerin işlenebileceği müfredat yapıları oluşturulmalı. Üniversite bazında inovasyon ve girişimcilik temalı kulüp ve topluluklar teşvik edilmeli. Uzaktan eğitim teknoloji ve yöntemleriyle girişimcilik ve konusundaki farkındalık, sektör temsilcilerini kapsayacak şekilde artırılmalı.
Disiplinlerarası projelere öncelik ve ilave destek sağlanmalı. Uzaktan eğitim sistemleri daha etkin kullanılmalı.
Disiplinlerarası lisansüstü programları desteklenmeli. Yenilikçilik ve Girişimcilik Endeksi’nin ilk 5 sırasındaki üniversiteler detaylı analiz edilmeli. Bilgi ve teknoloji transferi önemsenmeli. Akademisyenlerin ders dışı faaliyetleri puanlanarak desteklenmeli.
ÜNİVERSİTELERİMİZİN PATENT PERFORMANSI
Türkiye dünyadaki ilk patent kanunlarından biri olan “İhtira Beratı” Kanunu’nu 1879 yılında çıkardı. Ama patent konusunda istenilen gelişme sağlanamadı. Türkiye’de bugün 2.5 milyon civarında işletme, 1 milyona yakın mühendis, 200’e yakın üniversite, 186 Ar-Ge merkezi, 50’den fazla Teknopark ve milyonlarca öğrenci var ve yılda 5 bin dolayında patent başvurusu gerçekleşiyor. Bu çok düşük bir sonuç. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından hazırlanan 2014 tarihli patent araştırması Türkiye’de endüstriyel tasarım başvurusunda yüzde 10.3’lük artış gösterdi. Ukrayna ve İran’dan sonra dünya üçüncüsüyüz. Ne var ki Türkiye’de alınan bir patent, ciddi bir fikri mülkiyet koruması getirmiyor. Girişimcinin uluslararası patentlere ihtiyacı var. ABD’de tescillenmiş Türkiye kökenli patent sayısı sadece 203. Buna karşılık İsrailliler ABD’de 7237, İngilizler 12.807, Kanadalılar 13.675, Çinliler 15.093, Almanlar 30.551, Güney Koreliler 33.499, Japonlar ise 84.967 patent almış.
Üniversitelerimizde patent sayısını, TÜBİTAK oluşturduğu girişimci ve yenilikçi üniversite endeksinde yüksek puan alan üniversitelere teknoloji transfer ofislerini (TTO) kurabilmeleri için yılda 1 milyon TL seviyesinde bir destek veriyor olması artırmaktadır. Patent sayısı zaten endeksin kriterlerindendir. Üniversiteler TTO desteği alabilmek için öğretim üyelerini patent almaya teşvik ediyorlar. Patent masrafları zaten TÜBİTAK tarafından ödendiğinden, bu aktivitenin öğretim üyelerine veya üniversiteye bir maliyeti de olmuyor. Patent aynı zamanda inovasyon girdisidir. Bu sayede üniversitelerimizin inovasyon kapasitesi de yükseliyor.
Türkiye’de üniversitelerin patent başvuru sayısındaki yüksek oranlı artış, baz düşük olduğu içindir. Örneğin; 2010 yılında nano teknoloji konusunda 1324 adet makale yazılmasına rağmen sadece 6 adet patent başvurusu yapılmıştır. Üniversitelerimizin strateji belgelerinde patent hedefleri çok düşüktür. Çünkü patentin işe yarayacağı donanım merkezli girişimcilik Türkiye’de henüz görünür bir varlık gösterememiştir. Türk girişimciliği erken döneminde ağırlıklı olarak, e-ticaret ve mobil uygulamalar üzerinde gelişmektedir. Ayrıca önemli olan patent değil, patentin girişime dönüşmesidir. Üniversite bu nedenle “yenilikçiliğin” yanına “girişimciliği” de koyan bir eğitim sistemine odaklanmalıdır.
Bu bağlamda üniversitelere gereken düzenlemeler şöyle özetlenebilir:
Bitirme tezleri mutlaka patent veya faydalı model başvurusuna dönüşecek projeler olmalı.
Her bir mühendis mezun olurken en az bir patent veya faydalı model başvurusu yapmış olmalı.
Teknik bölümlerdeki doktora ve yüksek lisans tezleri mutlaka patent veya faydalı model başvurusuna konu olacak konulardan seçilmeli.
Üniversite öğretim görevlilerinin bulmuş oldukları patentlerin üniversite ile ortak tescili sağlanmalı.
Üniversitelerde yapılan patentlerin tescil maliyetleri üniversite bütçesinden karşılanmalı.
Öğretim görevlilerinin akademik yükselmelerinde PATENT BAŞVURUSU YAPMIŞ OLMAK yüksek puanla motive edilmeli.
SAN-TEZ Projeleri’nde üniversite ve öğretim görevlileri de patentlere ortak olmalı.
ÜNİVERSİTE TEKNOPARKLARI
Üniversitelerin yenilikçiliğini ve girişimciliğini ölçülebilir verilere kavuşturan ana faaliyet alanlarından biri de teknoparklardır. Türkiye bu konuya da Batı’dan yüz yıl sonra, 2000’li yıllarda el attı. Gecikme; ‘Girişim ve Yenilik’ kültürümüzdeki eksikliklerden kaynaklandı. Üniversite teknoparklarında gelişimi hızlandırmamız gerekiyor. Bu amaçla el atıp çözümler üretilmesi gereken ilk sorun alanları şöyle özetlenebilir:
Bölgesel anlamda ve üniversite çapında teknopark konsepti ile ilgili farkındalık yaratılmalı.
Teknopark-üniversite-özel sektör iletişimi güçlendirilmeli.
Teknoparktaki firmaların sınırları net çizilmeli, istismar önlenmeli.
Patent alımı/faydalı model/endüstriyel tasarım konularındaki çekingenlik kırılmalı.
KOSGEB, TÜBİTAK, TEKMER, SAN-TEZ, Teknogirişim, Teknoloji Transferi, Kuluçka yapıları hakkında doğru yönlendirme ve fikir sürekliliği sağlanmalı.
Öğrencilerde teknopark olgusunu besleyecek vizyonun eksikliği giderilmeli.
Teknopark ile oluşabilecek altyapı sorunları hızla çözülmeli.
Teknoparklar üniversite merkezli değil, sanayi merkezli alanlara kurulmalı.
Girişimcilik temalı derslerin sayısı artırılmalı.;
Ortak zorunlu ders havuzuna ‘Genel Girişimcilik’ ve ‘Yenilikçilik’ dersi eklenmeli.
Bölüm bazında alana uygun girişimcilik ve yenilikçilik dersleri açılmalı.
‘Girişimcilik ve Yenilikçilik’ derslerini alana sertifika verilmeli.
‘Girişimcilik ve Yenilikçilik’ eğitimi “Yaşam Boyu Eğitim” alanını da kapsamalı.
Projeye destek sağlayan kuruluşlara yapılan müracaatlar için başvuru ofisi oluşmalı.
Teknopark iletişim merkezleri fonksiyonel olmalı.
Teknopark çalışanları bilgi ve adanmışlık doğrultusunda yapılandırılmalı.
Basın verimli ve doğru kullanılmalı.
Sorunların paylaşılacağı ortamlar yaratılmalı.
Teknoparktaki firmaların çalışma performansı ölçülmeli ve sonuçlar düzenli duyurulmalı.
Düzenlenecek proje yarışmaları ve kazananlar teknoparklara yönlendirilmeli.
Öğrencilere teknopark ile çalışan şirketlerde part-time çalışma ve staj sunulmalı.
Üniversiteler ‘Kariyer Merkezi’ kurmalı.
Daha fazla inovasyon için lisansüstü öğrenci sayısı artırılmalı.
Sabancı Üniversitesi: En yenilikçi ve girişimci
Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. A. Nihat Berker, Sabancı Üniversitesi’nin akademik faaliyetlerinde ve toplumla etkileşiminde girişimcilik konusuna özel bir önem verdiğini söylüyor. Bu amaçla 1999 yılında Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde “Girişimcilik” derslerinin verilmeye başlandığını aktaran Berker, gelinen noktayı şöyle kaydediyor: “l 2012 yılında ‘Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi’, l 2013 ve 2014 yıllarında, ‘Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi’ vakıf üniversitesi,l 2015 yılında tekrar ‘Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi’ oldu.
Öncelikle Sabancı Üniversitesi içinden çıkan iş fikirleri ve girişimleri desteklemek amacıyla da 2006 yılında, Sabancı Üniversitesi tarafından Türkiye’nin ilk teknoloji ticarileştirme/hızlandırma ve çekirdek fon şirketi olan İnovent kuruldu. Aynı yıl Üniversite bünyesinde Ulusal İnovasyon Girişimi de kuruldu. Sabancı Üniversitesi girişimciliğe verdiği önemi 2013 yılında Türkiye’de ilk defa başlatılan Girişimcilik Yan Dal Programı ile bir kez daha gösterdi.”
Sabancı Üniversitesi, kuruluşundan buyana sürdürdüğü girişimcilik faaliyetlerini 2013 yılında tek çatı altında toplayarak, Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörlüğü çatısı altında “Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu”nu hayata geçirdi.
Inovent, kurulduğu günden bu yana, 3 tanesi Inovent çekirdek sermaye fonu şirketi olmak üzere toplam 33 adet “start-up” şirketi kurdu. Berker, Inovent Türkiye’nin önde gelen melek yatırımcı ağı olan Galata Melek Yatırım Ağı’nın (GBA) ve Lisans Yöneticileri Derneği Türkiye’nin (LES Türkiye) kurucu üyesi olduğunu belirtiyor. Üniversitenin diğer programlarının başlıkları ise şunlar: “BiGG SEA Ortaklığı, MENTOR SEA Ortaklığı, SUGK, MY-WAY Projesi’nin Türkiye Temsilcisi, SUMelek Yatırımcı Ağı, Sabancı Üniversitesi Önkuluçka Merkezi: SUCool, Girişimcilik Sertifika Programı, Girişimcilik Yandal Onur Programı, Sosyal Yatırım Programı. Girişimcilikte yeni trend: Sosyal Girişimcilik.”
Boğaziçi Üniversitesi Girişimcilik Merkezi açıldı
Boğaziçi Üniversitesi Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi öğrenciler, genç mezunlar, girişimciler ve kurumsal şirketlere yönelik çalışmalarına başladığını duyurdu. Merkezin yöneticiliğini, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölüm Başkanı Prof.Dr. Stefan Koch ve Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Oğuzhan Aygören üstlendi.
Prof.Dr. Stefan Koch açılışta yaptığı konuşmasında merkezin girişimciliği aktive edecek kaynakları farkındalık ve eğitim yoluyla geliştirmeyi amaçladıklarını belirterek, Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin girişimcilik ekosistemine değer yaratmak için gerekli tüm kaynaklar arasında köprüler kuran bir platform oluşturacağını söyledi. Koch merkez ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Amacımızı öncelikle öğrencilerimizden başlamak üzere herkesi ve iş dünyasını girişimcilik konusunda bilinçlendirmek olarak belirledik. Bu durum, eğitim, araştırma, bilgi üretimi ve kişilere destek konularında birçok inisiyatifte bulunmayı gerektiriyor. Girişimcilik eğitimi, yeni girişimlerin ve girişimciliğin gelişmesi için kesinlikle gerekli. Ancak bu eğitimin nasıl olması gerektiği konusunda çalışmalar yapılması gerekiyor. Biz de bu sebeple yalnızca bu eğitimin verilmesi konusunda değil tüm ekosisteme katkı sunacak şekilde bir bilgi üretimi konusunda öncü olmak istiyoruz. Dolayısıyla merkezin çalışmaları şu gibi sorulara cevap arayacak: Neden bazı insanlar fırsatları yakalamada ve yaratmada bir yeteneğe sahipken bazıları bunu yapmakta geride kalır? Neden bazıları iş fikirlerini ve hayallerini gerçeğe dönüştürmede başarılı iken birçokları bu konuda başarısız olur? Başarılı ve başarısız girişim hikayelerinden neler öğrenebiliriz? Köklü kurumlar girişimci yapılar ile içeride ve dışarıda nasıl etkili ve verimli bir şekilde çalışabilirler?” Prof. Koch son olarak merkezin uluslararası ve yerel önde gelen üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve kamu kurumları ile işbirliği içinde olacağını ifade etti.
Çankaya Üniversitesi: Girişimciliği önplanda
Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Hamdi Mollamahmutoğlu, Teknoloji Transfer Ofisi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde yenilikçiliğin yürütülen Ar-Ge projeleri, patent ve faydalı model gibi fikri sınai mülkiyet hakları yönünden desteklendiğini söyledi. Üniversitede iş fikirlerinin uygulamaya dönüştüğü üç adet mekanizma bulunuyor:
Ön Kuluçka Merkezi: Şirketleşme öncesinde iş fikirlerinin olgunlaştığı ve üniversite mensuplarının ücretsiz faydalanabildiği ortak kullanım alanı.
Kuluçka Merkezi: İşfikri şirketleştikten sonra Ar-Ge projelerinin yürütüldüğü firmalara özel ayrılmış alanlar olarak tanımlanıyor. Üniversite mensuplarından ücret alınmıyor.
KOSGEB Teknoloji Merkezi (TEKMER) İşlikleri: KOSGEB Ar-Ge İnovasyon Programı’ndan yararlanan girişimciler ücretsiz olarak kullanabiliyor.
Mollamahmutoğlu girişimcilik eğitimlerine ilişkin ise şu bilgileri veriyor: “TÜBİTAK 1601 Programı kapsamında ‘Girişimcilik Sertifika Programı’ 2015 yılı itibariyle ilk defa üniversite bünyesindeki öğrencilerin katılımına açılmıştır. 3 akademik dönem boyunca sürecek programda 6 başlık altında toplam 44 saatlik dersler açılmıştır. Programı başarı ile tamamlayan 34 öğrenci sertifika almaya hak kazanmıştır.”
Üniversitede mühendislik bölümleri başta olmak üzere, lisans ve yüksek lisans eğitimlerinde girişimciliği önplana çıkaran, bitirme projelerini destekleyen ve sonucunda oluşacak prototip ürünlerin patent ve faydalı model haline gelmesini sağlayan bir mekanizma çalışıyor. Girişimcilere iş fikirlerinin ticarileşmesi esnasında karşılaşılan zorluklar ve çözüm yöntemlerine ilişkin ücretsiz mentorluk hizmeti veriliyor. İş fikirlerinin doğru programlara yönlendirilmesi ve Ar-Ge projelerinin çıktılarının belirlenen iş paketleri neticesinde alınması için TÜBİTAK, KOSGEB, Kalkınma Ajansı gibi kurumlara proje yazımı konusunda destek veriliyor. Girişimcilerin kurduğu firmalara, çeşitli sektördeki ticari işletmelere nitelikli işgücü sağlanıyor. İş fikirlerinin ticarileşmesi neticesinde ihtiyaç duyulan alanlarda yapılan lisans anlaşmaları ve işbirliği protokolleri ile ürün ve hizmetlerin pazara inmesi ve son kullanıcıya ulaşması da yine girişimciler tarafından sağlanıyor.
Atılım Üniversitesi: 3K olma yolunda öncü
Atılım Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. M. Yıldırım Üçtuğ, 3. kuşak üniversite olma yolunda adımlar attıklarını belirterek, “Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) ve Teknoloji yönetim ve koordinasyon faaliyetleri Atılım Üniversitesi Araştırma Geliştirme ve Danışmanlık ve Teknoloji Transfer Ofisi (ARGEDA-TTO) tarafından yürütülüyor. Üniversite Yönetimi, Üniversite'nin araştırma ve eğitim düzeyini daha üstlere çıkarmak üzere 2010 yılı başlarında bir Provost Pozisyonu (eğitim ve araştırmadan sorumlu rektör yardımcılığı) oluşturmuştur. Bununla birlikte 2010-2011 akademik yılından itibaren Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) programına ek olarak Araştırma Laboratuvar Projeleri (ALP) ve Lisans Araştırma Projeleri (LAP) gibi yeni programlar kurmuştur” bilgisini veriyor.
Atılım Üniversitesi kendi içindeki araştırma potansiyelini en verimli şekilde kullanarak vizyon ve misyon hedeflerine ulaşmak istiyor. Bu kapsamda gelişen Metal Şekillendirme konulu projeler, Metal Şekillendirme Mükemmeliyet Merkezi’ni yaratmış bulunuyor.
Üçtuğ, Robot Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (ROTAM) kurulduğunu aktararak, “ROTAM, robot ve mekatronik teknolojileri konusunda bir merkezdir. Bu konuları özellikle makina imalatında otomasyon, savunma sanayinde özgün ürün tasarımı, geliştirilmesi ve üretimi konularında öncü bir rol üstlenmiştir” diyor. Üniversitede, nanoteknoloji, elektro-optik teknolojiler, polimer kimya ve biyokimya konularında çalışan araştırmacı gruplar dikkat çekiyor.
KOSGEB Başkanlığı ve Atılım Üniversitesi Rektörlüğü arasında imzalanan protokol ile KOSGEB-ATILIM Teknoloji Geliştirme Merkezi’nin kurulduğunu aktaran Üçtuğ, “TEKMER kuruluşu ile öğrencilerimize, akademisyenlerimize ve bölgemizin teknoloji alanında çalışacak girişimcilerine verimli bir çalışma ortamı sunulması hedeflenmiştir. KOSGEB-ATILIM TEKMER bünyesinde yeralan işletmelerin elektrik, su, iletişim ve güvenlik giderleri Atılım Üniversitesi tarafından karşılanmaktadır” diye konuşuyor.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi:Sağlık sektörü yenilikçiliğinde öne çıkıyor
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Çağrı Erhan, Eylül 2013 tarihinden buyana Yenilikçi ve Araştırma Projeleri Daire Başkanlığı’nın akademisyenlere ve öğrencilere proje yazma eğitimi, H2020 Projeleri Bilgilendirme Günleri düzenlediklerini belirtiyor. Erhan, bu çerçevede 2 ayda bir üniversiteye TÜBİTAK, AB Komisyonu’ndan uzmanların davet edildiğini anlatıyor.Erhan, şu bilgileri veriyor: “Özellikle Tıp, Eczacılık ve Diş Hekimliği Fakültelerimiz ile Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulumuz’un liderliklerinde, sağlık alanında projelerimiz önplana çıkmaktadır. Bu alanda proje eğitimleri, bilgilendirme günleri düzenlenmektedir. Özellikle Eczacılık Fakültemiz’den Prof.Dr. Oya Alpar Hocamız’ın TÜBİTAK Sağlık Ödülü’nü alması akabinde, kendisinin başkanlığında Kalkınma Bakanlığı Araştırma Altyapı Projeleri’ne Aşı Merkezi kurulması konusunda proje önerisi iletilmiş, projemiz ilk aşamayı geçmiş ve ikinci aşaması beklenmektedir.”
Erhan, akademik hayata 2011 senesinde başlayan üniversitenin toplam 20 TÜBİTAK, 5 AB Projesi, ISTKA, BC Fund dahil olmak üzere toplamda 28 projelerinin bulunduğunu açıklıyor. Yenilikçi ve girişimci bir üniversite ana hedefide olduklarını dile getiren Erhan, “Üniversitemiz’in akademik hayata başlamasından 2 sene sonra Eylül 2013 yılında Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü kurularak, akademisyenlerimize ve öğrencilerimize proje konularında her türlü destek verilmeye başlanmıştır. Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü 2015 yılında Yenilik ve Araştırma Projeleri Daire Başkanlığı olarak hem isim değiştirmiş, hem de vermiş olduğu destek kapsamına patent destekleri, start-up firma kuruluş ve projelendirme destekleri dahil edilmiştir. Kuluçka Merkezimiz kuruluş aşamasında olup, 2 öğrenci projesi ile start almıştır” bilgisini veriyor. Erhan, “Yenilik ve Araştırma Projeleri Daire Başkanlığı’nın ana hedeflerinden biri tüm akademik, idari kadrolarımız ile öğrencilerimizin girişimci ve yenilikçi fikirlerinin projelendirilmesidir” diyor.
İstanbul Kültür Üniversitesi: İnovatif gençlik hedefleniyor
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sıddıka Semahat Demir, iş dünyası, sanayi ve finans merkezleriyle yakın ilişkileri olan bir üniversite olduklarını söylüyor.Demir, “Eğitim anlayışımız sektörün ihtiyaçlarına yönelik kurgulanmış ders içerikleri sayesinde kreatif yetenekleri gelişmiş ve inovatif fikirler üretebilen gençler yetiştirmeye dayanmaktadır. Üniversitemiz bünyesinde yenilikçiliği somutlaştırdığımız ve bu kapsamda farklı çalışmalar yürüttüğümüz FİKÜR isimli Ön Kuluçka Merkezimiz, Proje Geliştirme ve Koordinasyon Birimimiz, Aile İşletmeleri ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezimiz, Ar-Ge Merkezimiz ile Kariyer ve İş Dünyası İlişkileri Merkezimiz bulunmaktadır” diye konuşuyor.
Girişimciliğin üniversitenin en çok önem verdiği hususların başında geldiğini kaydeden Demir, şunları anlatıyor: “İlgili bölümlerimizin ders içeriklerini yalnızca akademik müfredatla değil, girişimcilik eğitimiyle harmanlayarak sunuyoruz. Ayrıca İŞKUR ile birlikte düzenlediğimiz Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi Sertifika Programımız mevcut. Bugüne kadar 10 bine yakın katılımcımız sertifika almaya hak kazandı. Bu sayede kendi işlerini kurarak istihdam sağladılar ve işgücü göstergelerine katkıda bulundular.
Üniversitemiz girişimcilik ekosistemi içerisinde daha çok projelerin fikir aşamasında danışmanlık hizmeti ve mentorluk desteği veriyor. Türkiye ekonomisi büyük potansiyele sahip, yüksek büyüme trendi gösteren bir yapıya sahip. Üretkenliği, verimliliği, rekabet gücünü artırmanın yolu girişimcilerimizin inovatif iklim içerisinde hayata geçireceği projelerinden geçiyor. Biz de bu bilinçle hareket ederek müteşebbislerimize tüm imkanlarımızla destek veriyoruz. Genç nüfusumuz içerisinde hakikaten fark yaratıcı, lider karaktere sahip dinamik girişimcilerimiz bulunuyor. Bu noktada biz de girişimcilik ekosistemi içerisindeki payımızı sürekli geliştiriyoruz ve geliştirmeye de devam edeceğiz.”
Uluslararası Antalya Üniversitesi:Kanvas iş modeli ve Javelin Experiment Board eğitimleri
UAÜ Rektörü Prof.Dr. Cihat Göktepe, Antalya için çok güzel bir projeleri olduğunu belirterek, “Bir ortak çalışma alanı oluşturacağız. Tıpkı ‘Workinton’, ‘Kolektif House’ ve ‘Yazane’ gibi. Bu alanı başta girişimci adaylara ve girişimci özellikleri bulunan iş sahiplerine sunmak istiyoruz. Makul bir kira bedeli karşılığı- ki bu saatlik de olabiliyor- ücretsiz wifi, kahve ve ikramlar ve de hepsinden önemlisi belirli günlerde mentorluk hizmeti de vereceğiz.”
Sadece üniversite öğrencilerini değil liseli gençlerin de gelişimine katkı sağlamak ve onların yeni ufuklar kazanmasını sağlamak amacıyla her yıl Genç Liderler Akademisi isimli proje yarışması düzenlediklerine dikkat çeken Göktepe, “Bu yarışmada gençlerin girişimcilik ve liderlik özelliklerini biraraya getirip, gelecekte iş yaşamlarına ışık tutacak profesyonel bir vizyon kazandırmayı hedefliyoruz. Bu yarışmanın eğitim sürecinde üzerinde durduğumuz en önemli konulardan biri inovasyon ve yenilikçi düşünebilme” diyor.Üniversitede kariyer merkezi ile öğrencilere inovasyon, liderlik, girişimcilik, zaman yönetimi vb. alanlarda periyodik olarak eğitimler düzenleniyor. Teknoloji Transfer Ofisi ile de öğretim elemanları ve öğrencilerin yenilikçi projelerine destek veriliyor.
Göktepe, “Öğrencilerimize dönük girişimci eğitimleri uygulamaktayız. Her yıl çeşitli temalarda yarışmalar düzenleyerek, sunum gününe kadar öğrencilerimize kanvas iş modeli ve Javelin Experiment Board eğitimleri veriyoruz. Ayrıca mentorluk oturumlarımız da var” bilgisini veriyor. Göktepe girişimci ekosistemine ilişkin ise şunları söylüyor: “En son, ekosistemi geliştirmek adına Linkee adında bir mentorluk projesi geliştirdik. Oldukça deneyimli ortaklarımız var. Ekosistemi mentorluk yoluyla güçlendireceğimizi düşünüyoruz. Yaptığımız araştırmalarda hem Avrupa’da hem de Türkiye’de mentorluk hizmetlerinin var olduğunu ancak nitelikli olmadığını tespit ettik. Biz de yola mentorluk ve menteelik platformunun kurulması ile çıktık.”
Türk Alman Üniversitesi: Eğitimde Endüstri 4.0 öncülüğü
Türk Alman Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Halil Akkanat, Yükseköğretim Kurumu’nun öğretim elemanı yetiştirmede "öncelikli ve odaklı" programını hatırlatarak, “8 adet yeni kurulan veya kurulma aşamasında olan üniversite için 9 farklı öncelikli alan belirlendi. Bu üniversitelerden sadece Türk-Alman Üniversitesi’ne 4 adet öncelikli alan verildi. Bu alanlar; Malzeme Bilimi ve Teknolojileri, Robotik ve Akıllı Sistemler, Enerji Teknolojileri ve de Havacılık ve Uzay Teknolojileri olarak kararlaştırıldı” diyor. Akkanat, üniversite bünyesinde belirlenen temel araştırma ve geliştirme konularının bu öncelikli alanlar ile paralellik gösterecek şekilde belirlendiğini belirterek, “(Biyo-benzer malzemeler, detektör teknolojileri, yakıt pilleri vb.), son yıllarda giderek popülerleşen ve önümüzdeki dönemde de kaçınılmaz hale gelecek olan ‘Modern Taşımacılık’ ve özellikle de ‘Endüstri 4.0’ konularında da ülkemizde öncü olabilmek için şimdiden çalışmalara başladık” diye konuşuyor.
Türk Alman Üniversitesi bünyesinde teknopark kurulumu için çalışmaların sürdürüldüğünü anlatan Akkanat, “Şu ana kadar çok uluslu şirket ile kurulacak olan Teknopark bünyesinde yeralmaları konusunda ön protokol görüşmeleri yapıldı. Bunların arasında Siemens, Mercedes, Airbus, BSH, BASF, Thyssen Group ve Vestel gibi dünya devlerini sayabiliriz” diyor. Ayrıca önemi gün geçtikçe artan Endüstri 4.0 konusunda adımlar attıklarını ifade eden Akkanat, “Bu konu özellikle öğrenciler arasında da çok talep ve ilgi gören bir konu haline geldi ve bu konu özelinde çalışacak bir öğrenci kulübü kuruldu. Bu kulüp, bir yandan dünyadaki gelişmeleri takip ederken bir yandan konuyla ilgili önemli projelerin adımlarını da atacak. Geçtiğimiz günlerde Siemens şirketi ile TAÜ arasında Akıllı Fabrika Kurulumu özelinde Endüstri 4.0 konusunda araştırma, geliştirme ve çalışmaların gerçekleştirilmesi için işbirliği antlaşması imzalandı. Bu işbirliği kapsamında lisans öğrencilerinin de dahil olduğu TAÜ ekibi ile Siemens yetkilileri Türkiye’de Endüstri 4.0’ı gerçek manada ilk defa hayata geçirmek için ortaklaşa bir çalışma yürütecekler” diye konuşuyor.
Gebze Teknik Üniversitesi: Savunma sanayine yenilikçi ürünler
Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Görgün, üniversite olarak kanser araştırmaları, insansız hava aracı ve askeri alanlarda çağı yakalayan projelerle farkındalık yaratmaya çalışıtıklarını söyledi. Görgün, “Bu kapsamda TÜBİTAK BİLGEM ve üniversitemiz tarafından ilk defa gerçek zamanlı elektrokimyasal ölçüm yapabilen otomatize edilmiş biyosensör cihazı geliştirildi. Bu cihaz sayesinde kanser ilaçlarının tedavi edici etkileri kısa sürede belirlenebilecek. Geliştirilen biyosensör cihazı, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların insan vücudundaki DNA'ya hasar verip vermeyeceğini tespit edebilecek” diyor. Ayrıca Batarya Araştırma Laboratuvarı'nda insansız hava araçlarının havada daha fazla kalmasını sağlayacak pil teknolojileri üzerine araştırmalar yapıldığını açıklayan Görgün, araştırmalar sonunda insansız hava araçlarının havada 10 saat kalmasını sağlayacak batarya üretiminin planlandığını anlatıyor. Görgün, şunları söylüyor: “Askeri alanda yapmış olduğumuz diğer bir çalışmada ise üniversitemiz tarafından tasarlanan güç ünitesi sayesinde 60-70 kilogramlık batarya yükünün 9-10 kilograma inmesini sağladık. Böylelikle ordumuzun dışa bağımlılığını azaltacak elektrik üretebilen sistemler oluşturmayı başardık ve Türkiye'ye önemli bir cihaz kazandırdık.”
Teknoloji Transfer Ofisi ile girişimcilik konusunda sürekli inovatif düşünceleri hayata geçirmeye çalıştıklarına dikkat çeken Görgün, “Bu yıl itibarıyla Teknoloji Transfer Ofisimiz’in ön kuluçka merkezi olan Tırtıl’da 14 start-up’ımız mevcut. TTO start-up’larımızın tüm süreçlerinde onlara mentorluk yapmakta, yaşayabilecekleri hukuki ve mali sorunlara çözümler bulmaktadır. Çok yakın bir zamanda GTÜ Teknopark da hayata geçecek” bilgisini veriyor.Görgün, yürütülen çalışmaları şöyle anlatıyor: “TÜBİTAK 1601 destek programı kapsamında, GTÜ öğretim elemanlarına ve öğrencilerine yönelik olarak planladığımız, 60 saat süren Girişimcilik Atölyesi’nde yaklaşık 200 öğrenci ve akademisyenimize girişimcilik eğitimi verdik. Mezunlarımızın iş hayatına atıldığında iş arayan değil, işveren olmasını temel prensip haline getirdik.”
Türk Hava Kurumu Üniversitesi: Havacılık ve uzay teknolojilerinde ihtisas üniversitesi
Türk Hava Kurumu Üniversitesi V. Rektör Prof. Dr. Yıldırım Saldıraner, havacılık ve uzay alanlarında “İhtisas Üniversitesi” olma özelliği taşıdıklarını belirterek, “İhtisas üniversitesi konseptinde olmak, üniversiteler arasında başlıbaşına yenilikçi bir özelliktir. Ülkemizde, sağlık alanında ihtisaslaşma yolunda ilerleyen üniversiteler göze çarpmaktadır. Ancak havacılık ve uzay sektöründeki tek üniversiteyiz. Dünyada benzer örneklere baktığımızda, havacılık konusunda eğitim veren önemli üniversiteler bulunmaktadır. Ancak kendine ait pisti olan 4 ya da 5 üniversite bulunmaktadır. Üniversitemiz de bu üniversitelerden biridir. Bunun yanısıra bilindiği üzere, Üniversitemiz, Türk Hava Kurumu Vakfı tarafından kurulmuş bir üniversitedir” diye konuşuyor. Üniversite bünyesinde yenilikçilik faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin muhtelif unsurlarını geliştirmek amacıyla Teknoloji Transfer Ofisi (THKÜ-TTO) kurulduğunu kaydeden Saldıraner, şunları anlatıyor: “THKÜ-TTO olarak, inovasyon, Ar-Ge, girişimcilik, proje yönetimi, destek mekanizmaları vb. konularda bilgi ve farkındalığın geliştirilmesi kapsamında çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca akademik araştırma projelerinin arttırılması yönünde öğretim elemanlarına proje desteği verilmektedir. Halihazırda, kurulum sürecinin sonlarında olan inkübasyon merkezimiz kapsamında, fikri olan üniversite öğrenci ve araştırmacılarının fikirlerini hayata geçirmelerine destek olunması amaçlanmaktadır.” Üniversite’nin İşletme Bölümü’nde lisans düzeyinde ‘Girişimcilik’ dersi bulunduğunu açıklayan Saldıraner, “Bunun yanısıra yeni kurulan TTO bünyesinde girişimcilik faaliyetleri kapsamında çeşitli eğitim ve danışmanlık hizmetleri verilmesi planlanmaktadır. Hedefimiz, ülkemizdeki girişimci ekosisteminde ihtisas konumuzda cazibe noktası haline gelmektir” diyor.
XII.KOBİ Zirvesi’nde altı çizildi: Türkiye’yi sürdürülebilir yüksek büyüme temelinde küresel rekabette öne çıkaracak olan “Yenilikçi Girişimci”dir. Yenilikçi Girişimci’nin yetiştirilmesi öncelikle, ülkemizde sayıları 196’yı bulan devlet ve vakıf üniversitelerinden beklenmektedir. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu bu amaçla; 27 Aralık 2011 tarihli toplantısında “Üniversitede Yenilikçiliğin ve Girişimciliğin Tetiklenmesi Amacıyla Politika Araçlarının Geliştirilmesi” kararını almıştı. Bu kararla amaçlanan; üniversiteler arasında “Yenilikçi Girişimci Üniversite” olmaya yönelik bir rekabetin başlatılmasıydı. Üniversitelerin bu bağlamda gelişmeleri her yıl muntazaman ölçüldü ve sıralama yapılarak açıklandı. Üniversitelerin yenilikçi girişimci olabilmek açısından yarattıkları kapasiteyi, 209 kurumun veri desteği ile TÜBİTAK gerçekleştiriyor. Yenilikçi Girişimci Üniversite ölçümüne YÖK ve TÜİK’in yanısıra Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, TPE, KOSGEB ve Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi’nin kompozit endeks üzerine uzmanlaşan birimi de katkı sağlıyor. Bu endeks üniversiteleri;
a) Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Yetkinliği,
b) Fikri Mülkiyet Havuzu,
c) İşbirliği ve Etkileşim,
d) Girişimcilik ve Yenilikçilik Kültürü,
e) Ekonomik Katkı ve Ticarileşme
alanlarında değerlendiriyor. Endeks Türkiye’nin en girişimci ve yenilikçi 50 üniversitesini ölçüyor. ‘Yenilikçilik ve Girişimcilik‘ yönünden 2015 yılı sıralamasında yeralan 50 üniversiteyi, 10’arlık dilimler halinde Kapak Konusu dosyamızın sayfalarına serpiştirilmiş olarak bulacaksınız. Dikkat edilmeli ki; bu tablolar üniversitelerin eğitim kalitesini yansıtmamaktadır. Endeks, üniversiteleri girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıralıyor. Üniversiteler arası girişimcilik ve yenilikçilik odaklı rekabetin artmasına ve girişimcilik ekosisteminin gelişmesine katkı amaçlanıyor.
Ülkenin genel durumu ile üniversitelerin paralelliği
Yenilikçilik ve girişimcilik açısından “ülke iyi, üniversiteler kötü” veya tersi olamaz. Ancak “Türkiye ne ise üniversiteleri de odur” da denilemez. Türkiye’nin durumu ne ise ve ne yönde gelişiyorsa üniversitelerde de benzer sonuçlar alınmaktadır ama bununla yetinemeyiz. Çünkü üniversiteler toplumsal dönüşümün öncü kurumlarıdır, dönüştürme işlevini ancak kendilerini dönüştürdükleri oranda yerine getirebilirler. Bu konuda üniversiteler arası rekabet bizde Batı’dan yüz yıl sonra başladı fakat dönüşüm ve gelişim hız kazanırsa Batı üniversitelerine yetişmemiz uzun zaman almayacaktır.
Ülke bazında bakıldığında, geleneksel eğitim sistemi yenilikçi girişimci yetiştirmemizin hızını kesen önemli bir faktör oluyor. Çünkü geleneksel eğitim, ezber üzerine kurulu bilgi yüklemesine dayanıyor. Bilgiyi “alma” mümkün oluyor ama “kullanma” becerisi sınırlı kalıyor. Beceri odaklı eğitimin giderek azalması ve rağbet görmemesi de ayrı bir engelleyici olarak karşımıza çıkıyor. Eğitimde performansa dayalı ölçme sistemi yaygın kullanılmıyor. İşte bu nedenlerden dolayı eğitim sisteminin kendini yenilemesi aciliyet kazanıyor.
Türkiye’nin girişimcilik iklimi de üniversitelerin dönüşüm hızını yavaşlatıyor. Bu konuda şu 8 kriter rol oynuyor:
1- Yetenek ve bilgi havuzu,
2- Eğitim sistemi,
3- Vergi oranları, muafiyetler,
4- Hukuk sistemi,
5- Fiziksel altyapı,
6- Finansman kaynaklar,
7- Bankalar, piyasalar,
8- Kültürel yapı ve sosyal algı. Bu kriterlerden hangisine el atılırsa yapılan iş ülkenin ve elbette aynı zamanda üniversitelerin yenilikçiliğine ve girişimciliğine katkı sağlıyor.
Sayılan nedenlerle ‘Türkiye Küresel Yenilikçilik (inovasyon) Endeksi’nde 143 ülke arasında 54. sırada geliyor. Ancak bulunduğu durumdan hızla çıkabileceğini gösteren güçlü veriler var. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WIPO) 2014 tarihli patent araştırması, Türkiye’nin endüstriyel tasarım başvuru artışında, yüzde 10.3’lük oranla, Ukrayna ve İran’dan sonra dünya üçüncüsü olduğunu gösteriyor. Sayısal olarak, dünyanın en çok başvuru yapan dördüncü ülkesiyiz. Marka konusunda da başvuru sayısında beşinci sıradayız. Teknolojik buluşlar açısından büyük önem taşıyan patent başvurusu konusunda 21. sırada geliyoruz. Demek ki ok yaydan çıkmış ve gittikçe hızlanacağız.
Hedef “3. Nesil Üniversite” olmak
Dünya hızla değişmekte ve dönüşmektedir. Üniversiteler değişen dünya ile birlikte büyük bir değişim süreci içerisine girmiş bulunmaktadırlar. Denebilir ki “Üniversite” kavramı değişmektedir. Bilim odaklı birinci kuşak üniversiteler tarihsel işlevini tamamlayınca onun yerini, eğitim ve araştırma odaklı ikinci kuşak üniversiteler almıştı. Bu kuşaktan üniversiteler de bugün yerini, girişimci ve toplumla bütünleşen üçüncü kuşak (3K) üniversitelere bırakıyor. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için üniversiteler endüstri ile işbirliği yapıyorlar, toplumla iç içe oluyorlar ve bilgi pazarında etkin üniversiteler haline geliyorlar. Üçüncü kuşak üniversite, istihdama ve ekonomiye katkıda bulunacak olan girişimcilerin ortaya çıkmasına öncelik tanıyor. Ciddi bir araştırma çıktısı olmayan bir üniversitenin girişimci bireyler yetiştirmesi beklenmiyor. Üniversite ürettiği araştırmayı ticarileştirerek topluma ekonomik yarar sağlamayı kendi görevi sayıyor. Günümüzde hemen her AB ülkesinde üniversite buluşlarının patent, lisans ve araştırma gelirleri ile korunması, üniversitelerce oluşturulan şirketler ve ortaklıklar yoluyla yeni kaynakların yaratılması, ulusal-bölgesel kalkınmaya, zenginleşmeye katkıların artırılması, yaşam boyu eğitim gibi konular üzerinde uygulamalar ve yoğun tartışmalar yaşanıyor. Bir üniversite girişimci olmak istiyorsa kendi yapısına girişimci niteliklerini entegre ediyor. Mezunlarını iş arayana değil, iş yaratıcısına dönüştürmeye odaklanıyor. Üçünçü kuşak üniversiteler girişimciliği disiplinler arası araştırma konusu haline getiriyor. ‘Yenilikçi Girişimci Üniversite’de araştırmalar sadece akademik yayınlara yönelik yapılmıyor, aynı zamanda toplum ve ekonomideki yeniliklerin kaynağını ve yeni işletmeler için iş fikirleri geliştirmede başlangıç noktası oluşturması da isteniyor.
Türkiye üniversitelerinin de gündemi artık yenilikçi girişimci olmak ve bu nitelikte bireyler yetiştirmek olmaktadır.
Girişimcilik Lisans Programı’na ilaveten Girişimcilik Yüksek Lisans Programı da üniversitelerin strateji belgesine işleniyor. Zorunlu girişimcilik dersleri konuluyor. Girişimcilik vizyonu üniversitenin tüm eğitim birimlerine kazandırılıyor. Temel Bilimler, Sosyal Bilimler ve Mühendislik Bilimleri ekseninde girişimcilik programları yoğunluk kazanıyor.
“En iyi” üniversitelerimiz
Üniversitelerimiz, küresel ölçekte değerlendirmelerin de konusu olmaktadır. Bu değerlendirmede değişik ölçüm odakları farklı kriterler kullandığı için karma değerlendirme yaparak sonuca bakmamız doğru olacaktır. Örneğin; The Times açısından Koç Üniversitesi Türkiye’nin “en iyisi” iken CWUR’a göre ODTÜ önde geliyor. QS araştırmasına göre Bilkent, ARWU’ya göre ise Nobel ödüllü iki mezunu olan İstanbul Üniversitesi “en iyi”dir. Dördünün bileşkesi şu tabloyu veriyor:
1- Orta Doğu Teknik Üniversites (ODTÜ)
2- Bilkent Üniversitesi
3- Boğaziçi Üniversitesi
4- İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
5- Koç Üniversitesi
6- Sabancı Üniversitesi
7- Hacettepe Üniversitesi
8- İstanbul Üniversitesi
9- Ankara Üniversitesi
10- Anadolu Üniversitesi
11- Ege Üniversitesi
12- Erciyes Üniversitesi
13- Çukurova Üniversitesi
14- Gazi Üniversitesi
15- Yıldız Teknik Üniversitesi
Yenilikçi üniversiteye dönüşmek
Türkiye’de üniversitenin, yenilikçi ve girişimci kapasiteyi hızla artırabilmesi, kendi yapısını hızla dönüştürmesine bağlıdır. Ülkemizde genelde işsizlik oranı yüzde 10’larda iken üniversite eğitimi almış olan gençlerde işsizliğin yüzde 25-30’lar seviyesinde seyretmesi son tahlilde bir “akademik yapı” sorunu olarak okunmalı ve “Akademik Kapitalizm”e geçiş problemi olarak düşünülmelidir. Demek ki üniversitelerimiz, kendi işini yaratabilecek girişimci yetiştirmede eksik kalıyor. Bunun sebepleri olmalı. Analizler şu sebeplerin altını çiziyor:
Türkiye’de üniversitelerde bürokratik devlet yapısı bulunuyor.
Üniversiteler sisteminde mevkiler ve karar alma yetkileri arasındaki mesafeler yüksek.
Dönüşümü caydıran merkeziyetçilik ağır basıyor.
Piyasa aktörlerinde birlikte işbirliği yapma kültürü düşük.;
Türkiye kapitalizmi üniversiteyi kendi içine çağırmıyor.
“Hep beraber iyi olma” kültür seviyesi yeterli düzeyde değil.
Risk almama ve belirsizlikten kaçış düzeyi yüksek.
Üniversitenin dönüşmesini istiyor ve onu kapitalizmin içine girmeye çağırıyorsak önce kendimizdeki “kısa vadeli yatırım ve karlılık” güdüsünü geriletmek, “uzun vadeli yatırım ve karlılık yaklaşım düzeyini” yükseltmek zorunda olduğumuzu da görmemiz gerekiyor. Çünkü kısa vade bakış ticarileşmiş, katmadeğeri yüksek inovasyon ürün üretim kapasitemizin düşük olmasını da beraberinde getiriyor. Üniversiteyi yenilikçi ve girişimci olmaya zorlayacak olan ana güdüm endüstriyel faaliyetin içinde doğacaktır.
Üniversite-sanayi işbirliği
Sanayi tarihinden biliyoruz ki; üniversite sanayiyi, sanayi de üniversiteyi geliştirir. Aralarındaki işbirliği bilgi ve teknoloji paylaşım platformudur. Birbirinden farklı üstünlüklerinin olduğu alanlar bulunan ve biri diğerinin gelişmesine ve güçlenmesine katkı sağlayan iki kurumu farklı konumlandırmak, gelişmeye direnmek anlamı taşır. Sanayide veya iş dünyasındaki problemlerin çözülebilmesi için akademik ortamın hüküm sürdüğü üniversitelerin, sanayinin önderliğinde çözümü üretebilmek için hep beraber organize olması ve üniversite ortam ve desteğinde araştırma ve geliştirme çalışmaları yaparak bilimsel alt yapının oluşturulması, bilgiyi üretmesi ve paylaşması zorunludur.
Akademik dünyada ortaya çıkan, oluşturulan bir projenin sanayide uygulanabilmesi ve hayata geçirilebilmesi ise üniversitenin önderliğinde iş dünyası ve sanayi kurumlarıyla entegre bir şekilde çalışma yürütülmesi ile olabilir. Bu organize ilişkide üniversite bilim adamı ve araştırmacı yetiştirerek ülke kalkınmasına katkı sağlar. Sanayi ise finansal kaynak yönünden destekleyerek üniversitenin bu görevini yerine getirmesine katkı yapar.
Üniversite-sanayi işbirliğine üniversite kaynaklı engeller
‘Yenilikçi ve Girişimci Üniversite’ şablonundan bakıldığında Türkiye’de üniversitelerin ilk göze çarpan eksikleri fiziksel yapılanma alanında görülür. Üniversitede, özellikle teknik bölümlerde akademik personel, araştırma görevlisi, idari personel yetersizlikleri öne çıkar. Laboratuvar ve teknik teçhizat yetersizlikleri sözkonusudur. Yüksek Ar-Ge potansiyeline sahip bölümlere gelebilecek yetişmiş insan gücünü cezbetmede eksiklikler yaşanmaktadır. Üniversite-sanayi işbirliği koordinasyonunu sağlayacak aktif birimlerin bulunmaması, yerel kamu+özel kurumlar ile iletişim eksikliği, proje yazım/destek ofislerinin işlememesi de sayılmalıdır. Girişimcilik ve iletişimle ilgili ortak derslerin olmaması, konuyla ilgili kavramlar hakkında bilgi ve ortak görüş eksikliği, birim yöneticilerinin önceliğinin ve başarı kriterlerinin üretkenlikle ilgili olmaması, üniversite ile sektörü biraraya getirecek ara eleman eksikliği ve potansiyel analizi yapmada yetersizlikler yenilikçi ve girişimci üniversite olunmasını engelliyor.
Üniversite içinde şeffaflık ve hesap verebilirlik bir değer olarak benimsenmemiştir, kurum kimliği ortak aklın ürünü olamamıştır. Başaran üniversitelerin nasıl başardığı sorusu sorulmamaktadır. Öğretim üyelerinin proje üretim konusunda bilgi yetersizliği, sistemin proje üretimini destekleyecek şekilde yapılanmamış olması, yerel potansiyel analizi yapmada yetersizlik, öğrenci ve öğretim elemanlarının yabancı dil konusundaki yetersizlikleri üniversitelerin handikapları olarak kaydedilmeli.
“Yapanlar nasıl yaptı?” sorusunun yanıtı üniversiteler için yol gösterici olabilir: Üniversiteler, sanayi işbirliği potansiyeli yüksek bölüm/birimleri öncelikli olarak belirlemeli. Süreci hızlandıracak bürokratik engeller kaldırılmalı. Kendine ait bir bütçe ve yönetmeliği olan inovasyon araştırma uygulama ve koordinasyon merkezi kurulmalı. Çok yönlü proje ofisi kurularak uzman personel ile tecrübeli akademik danışmanlar görevlendirilmeli, lisans düzeyinden itibaren özgün ve yaratıcı düşünceyi destekleyerek öğrencinin bunu ürüne çevirebileceği süreçlerin işlenebileceği müfredat yapıları oluşturulmalı. Üniversite bazında inovasyon ve girişimcilik temalı kulüp ve topluluklar teşvik edilmeli. Uzaktan eğitim teknoloji ve yöntemleriyle girişimcilik ve konusundaki farkındalık, sektör temsilcilerini kapsayacak şekilde artırılmalı.
Disiplinlerarası projelere öncelik ve ilave destek sağlanmalı. Uzaktan eğitim sistemleri daha etkin kullanılmalı.
Disiplinlerarası lisansüstü programları desteklenmeli. Yenilikçilik ve Girişimcilik Endeksi’nin ilk 5 sırasındaki üniversiteler detaylı analiz edilmeli. Bilgi ve teknoloji transferi önemsenmeli. Akademisyenlerin ders dışı faaliyetleri puanlanarak desteklenmeli.
ÜNİVERSİTELERİMİZİN PATENT PERFORMANSI
Türkiye dünyadaki ilk patent kanunlarından biri olan “İhtira Beratı” Kanunu’nu 1879 yılında çıkardı. Ama patent konusunda istenilen gelişme sağlanamadı. Türkiye’de bugün 2.5 milyon civarında işletme, 1 milyona yakın mühendis, 200’e yakın üniversite, 186 Ar-Ge merkezi, 50’den fazla Teknopark ve milyonlarca öğrenci var ve yılda 5 bin dolayında patent başvurusu gerçekleşiyor. Bu çok düşük bir sonuç. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) tarafından hazırlanan 2014 tarihli patent araştırması Türkiye’de endüstriyel tasarım başvurusunda yüzde 10.3’lük artış gösterdi. Ukrayna ve İran’dan sonra dünya üçüncüsüyüz. Ne var ki Türkiye’de alınan bir patent, ciddi bir fikri mülkiyet koruması getirmiyor. Girişimcinin uluslararası patentlere ihtiyacı var. ABD’de tescillenmiş Türkiye kökenli patent sayısı sadece 203. Buna karşılık İsrailliler ABD’de 7237, İngilizler 12.807, Kanadalılar 13.675, Çinliler 15.093, Almanlar 30.551, Güney Koreliler 33.499, Japonlar ise 84.967 patent almış.
Üniversitelerimizde patent sayısını, TÜBİTAK oluşturduğu girişimci ve yenilikçi üniversite endeksinde yüksek puan alan üniversitelere teknoloji transfer ofislerini (TTO) kurabilmeleri için yılda 1 milyon TL seviyesinde bir destek veriyor olması artırmaktadır. Patent sayısı zaten endeksin kriterlerindendir. Üniversiteler TTO desteği alabilmek için öğretim üyelerini patent almaya teşvik ediyorlar. Patent masrafları zaten TÜBİTAK tarafından ödendiğinden, bu aktivitenin öğretim üyelerine veya üniversiteye bir maliyeti de olmuyor. Patent aynı zamanda inovasyon girdisidir. Bu sayede üniversitelerimizin inovasyon kapasitesi de yükseliyor.
Türkiye’de üniversitelerin patent başvuru sayısındaki yüksek oranlı artış, baz düşük olduğu içindir. Örneğin; 2010 yılında nano teknoloji konusunda 1324 adet makale yazılmasına rağmen sadece 6 adet patent başvurusu yapılmıştır. Üniversitelerimizin strateji belgelerinde patent hedefleri çok düşüktür. Çünkü patentin işe yarayacağı donanım merkezli girişimcilik Türkiye’de henüz görünür bir varlık gösterememiştir. Türk girişimciliği erken döneminde ağırlıklı olarak, e-ticaret ve mobil uygulamalar üzerinde gelişmektedir. Ayrıca önemli olan patent değil, patentin girişime dönüşmesidir. Üniversite bu nedenle “yenilikçiliğin” yanına “girişimciliği” de koyan bir eğitim sistemine odaklanmalıdır.
Bu bağlamda üniversitelere gereken düzenlemeler şöyle özetlenebilir:
Bitirme tezleri mutlaka patent veya faydalı model başvurusuna dönüşecek projeler olmalı.
Her bir mühendis mezun olurken en az bir patent veya faydalı model başvurusu yapmış olmalı.
Teknik bölümlerdeki doktora ve yüksek lisans tezleri mutlaka patent veya faydalı model başvurusuna konu olacak konulardan seçilmeli.
Üniversite öğretim görevlilerinin bulmuş oldukları patentlerin üniversite ile ortak tescili sağlanmalı.
Üniversitelerde yapılan patentlerin tescil maliyetleri üniversite bütçesinden karşılanmalı.
Öğretim görevlilerinin akademik yükselmelerinde PATENT BAŞVURUSU YAPMIŞ OLMAK yüksek puanla motive edilmeli.
SAN-TEZ Projeleri’nde üniversite ve öğretim görevlileri de patentlere ortak olmalı.
ÜNİVERSİTE TEKNOPARKLARI
Üniversitelerin yenilikçiliğini ve girişimciliğini ölçülebilir verilere kavuşturan ana faaliyet alanlarından biri de teknoparklardır. Türkiye bu konuya da Batı’dan yüz yıl sonra, 2000’li yıllarda el attı. Gecikme; ‘Girişim ve Yenilik’ kültürümüzdeki eksikliklerden kaynaklandı. Üniversite teknoparklarında gelişimi hızlandırmamız gerekiyor. Bu amaçla el atıp çözümler üretilmesi gereken ilk sorun alanları şöyle özetlenebilir:
Bölgesel anlamda ve üniversite çapında teknopark konsepti ile ilgili farkındalık yaratılmalı.
Teknopark-üniversite-özel sektör iletişimi güçlendirilmeli.
Teknoparktaki firmaların sınırları net çizilmeli, istismar önlenmeli.
Patent alımı/faydalı model/endüstriyel tasarım konularındaki çekingenlik kırılmalı.
KOSGEB, TÜBİTAK, TEKMER, SAN-TEZ, Teknogirişim, Teknoloji Transferi, Kuluçka yapıları hakkında doğru yönlendirme ve fikir sürekliliği sağlanmalı.
Öğrencilerde teknopark olgusunu besleyecek vizyonun eksikliği giderilmeli.
Teknopark ile oluşabilecek altyapı sorunları hızla çözülmeli.
Teknoparklar üniversite merkezli değil, sanayi merkezli alanlara kurulmalı.
Girişimcilik temalı derslerin sayısı artırılmalı.;
Ortak zorunlu ders havuzuna ‘Genel Girişimcilik’ ve ‘Yenilikçilik’ dersi eklenmeli.
Bölüm bazında alana uygun girişimcilik ve yenilikçilik dersleri açılmalı.
‘Girişimcilik ve Yenilikçilik’ derslerini alana sertifika verilmeli.
‘Girişimcilik ve Yenilikçilik’ eğitimi “Yaşam Boyu Eğitim” alanını da kapsamalı.
Projeye destek sağlayan kuruluşlara yapılan müracaatlar için başvuru ofisi oluşmalı.
Teknopark iletişim merkezleri fonksiyonel olmalı.
Teknopark çalışanları bilgi ve adanmışlık doğrultusunda yapılandırılmalı.
Basın verimli ve doğru kullanılmalı.
Sorunların paylaşılacağı ortamlar yaratılmalı.
Teknoparktaki firmaların çalışma performansı ölçülmeli ve sonuçlar düzenli duyurulmalı.
Düzenlenecek proje yarışmaları ve kazananlar teknoparklara yönlendirilmeli.
Öğrencilere teknopark ile çalışan şirketlerde part-time çalışma ve staj sunulmalı.
Üniversiteler ‘Kariyer Merkezi’ kurmalı.
Daha fazla inovasyon için lisansüstü öğrenci sayısı artırılmalı.
Sabancı Üniversitesi: En yenilikçi ve girişimci
Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. A. Nihat Berker, Sabancı Üniversitesi’nin akademik faaliyetlerinde ve toplumla etkileşiminde girişimcilik konusuna özel bir önem verdiğini söylüyor. Bu amaçla 1999 yılında Yönetim Bilimleri Fakültesi’nde “Girişimcilik” derslerinin verilmeye başlandığını aktaran Berker, gelinen noktayı şöyle kaydediyor: “l 2012 yılında ‘Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi’, l 2013 ve 2014 yıllarında, ‘Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi’ vakıf üniversitesi,l 2015 yılında tekrar ‘Türkiye’nin En Girişimci ve Yenilikçi Üniversitesi’ oldu.
Öncelikle Sabancı Üniversitesi içinden çıkan iş fikirleri ve girişimleri desteklemek amacıyla da 2006 yılında, Sabancı Üniversitesi tarafından Türkiye’nin ilk teknoloji ticarileştirme/hızlandırma ve çekirdek fon şirketi olan İnovent kuruldu. Aynı yıl Üniversite bünyesinde Ulusal İnovasyon Girişimi de kuruldu. Sabancı Üniversitesi girişimciliğe verdiği önemi 2013 yılında Türkiye’de ilk defa başlatılan Girişimcilik Yan Dal Programı ile bir kez daha gösterdi.”
Sabancı Üniversitesi, kuruluşundan buyana sürdürdüğü girişimcilik faaliyetlerini 2013 yılında tek çatı altında toplayarak, Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörlüğü çatısı altında “Sabancı Üniversitesi Girişimcilik Kurulu”nu hayata geçirdi.
Inovent, kurulduğu günden bu yana, 3 tanesi Inovent çekirdek sermaye fonu şirketi olmak üzere toplam 33 adet “start-up” şirketi kurdu. Berker, Inovent Türkiye’nin önde gelen melek yatırımcı ağı olan Galata Melek Yatırım Ağı’nın (GBA) ve Lisans Yöneticileri Derneği Türkiye’nin (LES Türkiye) kurucu üyesi olduğunu belirtiyor. Üniversitenin diğer programlarının başlıkları ise şunlar: “BiGG SEA Ortaklığı, MENTOR SEA Ortaklığı, SUGK, MY-WAY Projesi’nin Türkiye Temsilcisi, SUMelek Yatırımcı Ağı, Sabancı Üniversitesi Önkuluçka Merkezi: SUCool, Girişimcilik Sertifika Programı, Girişimcilik Yandal Onur Programı, Sosyal Yatırım Programı. Girişimcilikte yeni trend: Sosyal Girişimcilik.”
Boğaziçi Üniversitesi Girişimcilik Merkezi açıldı
Boğaziçi Üniversitesi Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi öğrenciler, genç mezunlar, girişimciler ve kurumsal şirketlere yönelik çalışmalarına başladığını duyurdu. Merkezin yöneticiliğini, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölüm Başkanı Prof.Dr. Stefan Koch ve Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Oğuzhan Aygören üstlendi.
Prof.Dr. Stefan Koch açılışta yaptığı konuşmasında merkezin girişimciliği aktive edecek kaynakları farkındalık ve eğitim yoluyla geliştirmeyi amaçladıklarını belirterek, Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin girişimcilik ekosistemine değer yaratmak için gerekli tüm kaynaklar arasında köprüler kuran bir platform oluşturacağını söyledi. Koch merkez ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Amacımızı öncelikle öğrencilerimizden başlamak üzere herkesi ve iş dünyasını girişimcilik konusunda bilinçlendirmek olarak belirledik. Bu durum, eğitim, araştırma, bilgi üretimi ve kişilere destek konularında birçok inisiyatifte bulunmayı gerektiriyor. Girişimcilik eğitimi, yeni girişimlerin ve girişimciliğin gelişmesi için kesinlikle gerekli. Ancak bu eğitimin nasıl olması gerektiği konusunda çalışmalar yapılması gerekiyor. Biz de bu sebeple yalnızca bu eğitimin verilmesi konusunda değil tüm ekosisteme katkı sunacak şekilde bir bilgi üretimi konusunda öncü olmak istiyoruz. Dolayısıyla merkezin çalışmaları şu gibi sorulara cevap arayacak: Neden bazı insanlar fırsatları yakalamada ve yaratmada bir yeteneğe sahipken bazıları bunu yapmakta geride kalır? Neden bazıları iş fikirlerini ve hayallerini gerçeğe dönüştürmede başarılı iken birçokları bu konuda başarısız olur? Başarılı ve başarısız girişim hikayelerinden neler öğrenebiliriz? Köklü kurumlar girişimci yapılar ile içeride ve dışarıda nasıl etkili ve verimli bir şekilde çalışabilirler?” Prof. Koch son olarak merkezin uluslararası ve yerel önde gelen üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve kamu kurumları ile işbirliği içinde olacağını ifade etti.
Çankaya Üniversitesi: Girişimciliği önplanda
Çankaya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Hamdi Mollamahmutoğlu, Teknoloji Transfer Ofisi Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde yenilikçiliğin yürütülen Ar-Ge projeleri, patent ve faydalı model gibi fikri sınai mülkiyet hakları yönünden desteklendiğini söyledi. Üniversitede iş fikirlerinin uygulamaya dönüştüğü üç adet mekanizma bulunuyor:
Ön Kuluçka Merkezi: Şirketleşme öncesinde iş fikirlerinin olgunlaştığı ve üniversite mensuplarının ücretsiz faydalanabildiği ortak kullanım alanı.
Kuluçka Merkezi: İşfikri şirketleştikten sonra Ar-Ge projelerinin yürütüldüğü firmalara özel ayrılmış alanlar olarak tanımlanıyor. Üniversite mensuplarından ücret alınmıyor.
KOSGEB Teknoloji Merkezi (TEKMER) İşlikleri: KOSGEB Ar-Ge İnovasyon Programı’ndan yararlanan girişimciler ücretsiz olarak kullanabiliyor.
Mollamahmutoğlu girişimcilik eğitimlerine ilişkin ise şu bilgileri veriyor: “TÜBİTAK 1601 Programı kapsamında ‘Girişimcilik Sertifika Programı’ 2015 yılı itibariyle ilk defa üniversite bünyesindeki öğrencilerin katılımına açılmıştır. 3 akademik dönem boyunca sürecek programda 6 başlık altında toplam 44 saatlik dersler açılmıştır. Programı başarı ile tamamlayan 34 öğrenci sertifika almaya hak kazanmıştır.”
Üniversitede mühendislik bölümleri başta olmak üzere, lisans ve yüksek lisans eğitimlerinde girişimciliği önplana çıkaran, bitirme projelerini destekleyen ve sonucunda oluşacak prototip ürünlerin patent ve faydalı model haline gelmesini sağlayan bir mekanizma çalışıyor. Girişimcilere iş fikirlerinin ticarileşmesi esnasında karşılaşılan zorluklar ve çözüm yöntemlerine ilişkin ücretsiz mentorluk hizmeti veriliyor. İş fikirlerinin doğru programlara yönlendirilmesi ve Ar-Ge projelerinin çıktılarının belirlenen iş paketleri neticesinde alınması için TÜBİTAK, KOSGEB, Kalkınma Ajansı gibi kurumlara proje yazımı konusunda destek veriliyor. Girişimcilerin kurduğu firmalara, çeşitli sektördeki ticari işletmelere nitelikli işgücü sağlanıyor. İş fikirlerinin ticarileşmesi neticesinde ihtiyaç duyulan alanlarda yapılan lisans anlaşmaları ve işbirliği protokolleri ile ürün ve hizmetlerin pazara inmesi ve son kullanıcıya ulaşması da yine girişimciler tarafından sağlanıyor.
Atılım Üniversitesi: 3K olma yolunda öncü
Atılım Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. M. Yıldırım Üçtuğ, 3. kuşak üniversite olma yolunda adımlar attıklarını belirterek, “Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge) ve Teknoloji yönetim ve koordinasyon faaliyetleri Atılım Üniversitesi Araştırma Geliştirme ve Danışmanlık ve Teknoloji Transfer Ofisi (ARGEDA-TTO) tarafından yürütülüyor. Üniversite Yönetimi, Üniversite'nin araştırma ve eğitim düzeyini daha üstlere çıkarmak üzere 2010 yılı başlarında bir Provost Pozisyonu (eğitim ve araştırmadan sorumlu rektör yardımcılığı) oluşturmuştur. Bununla birlikte 2010-2011 akademik yılından itibaren Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) programına ek olarak Araştırma Laboratuvar Projeleri (ALP) ve Lisans Araştırma Projeleri (LAP) gibi yeni programlar kurmuştur” bilgisini veriyor.
Atılım Üniversitesi kendi içindeki araştırma potansiyelini en verimli şekilde kullanarak vizyon ve misyon hedeflerine ulaşmak istiyor. Bu kapsamda gelişen Metal Şekillendirme konulu projeler, Metal Şekillendirme Mükemmeliyet Merkezi’ni yaratmış bulunuyor.
Üçtuğ, Robot Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (ROTAM) kurulduğunu aktararak, “ROTAM, robot ve mekatronik teknolojileri konusunda bir merkezdir. Bu konuları özellikle makina imalatında otomasyon, savunma sanayinde özgün ürün tasarımı, geliştirilmesi ve üretimi konularında öncü bir rol üstlenmiştir” diyor. Üniversitede, nanoteknoloji, elektro-optik teknolojiler, polimer kimya ve biyokimya konularında çalışan araştırmacı gruplar dikkat çekiyor.
KOSGEB Başkanlığı ve Atılım Üniversitesi Rektörlüğü arasında imzalanan protokol ile KOSGEB-ATILIM Teknoloji Geliştirme Merkezi’nin kurulduğunu aktaran Üçtuğ, “TEKMER kuruluşu ile öğrencilerimize, akademisyenlerimize ve bölgemizin teknoloji alanında çalışacak girişimcilerine verimli bir çalışma ortamı sunulması hedeflenmiştir. KOSGEB-ATILIM TEKMER bünyesinde yeralan işletmelerin elektrik, su, iletişim ve güvenlik giderleri Atılım Üniversitesi tarafından karşılanmaktadır” diye konuşuyor.
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi:Sağlık sektörü yenilikçiliğinde öne çıkıyor
İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Çağrı Erhan, Eylül 2013 tarihinden buyana Yenilikçi ve Araştırma Projeleri Daire Başkanlığı’nın akademisyenlere ve öğrencilere proje yazma eğitimi, H2020 Projeleri Bilgilendirme Günleri düzenlediklerini belirtiyor. Erhan, bu çerçevede 2 ayda bir üniversiteye TÜBİTAK, AB Komisyonu’ndan uzmanların davet edildiğini anlatıyor.Erhan, şu bilgileri veriyor: “Özellikle Tıp, Eczacılık ve Diş Hekimliği Fakültelerimiz ile Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulumuz’un liderliklerinde, sağlık alanında projelerimiz önplana çıkmaktadır. Bu alanda proje eğitimleri, bilgilendirme günleri düzenlenmektedir. Özellikle Eczacılık Fakültemiz’den Prof.Dr. Oya Alpar Hocamız’ın TÜBİTAK Sağlık Ödülü’nü alması akabinde, kendisinin başkanlığında Kalkınma Bakanlığı Araştırma Altyapı Projeleri’ne Aşı Merkezi kurulması konusunda proje önerisi iletilmiş, projemiz ilk aşamayı geçmiş ve ikinci aşaması beklenmektedir.”
Erhan, akademik hayata 2011 senesinde başlayan üniversitenin toplam 20 TÜBİTAK, 5 AB Projesi, ISTKA, BC Fund dahil olmak üzere toplamda 28 projelerinin bulunduğunu açıklıyor. Yenilikçi ve girişimci bir üniversite ana hedefide olduklarını dile getiren Erhan, “Üniversitemiz’in akademik hayata başlamasından 2 sene sonra Eylül 2013 yılında Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü kurularak, akademisyenlerimize ve öğrencilerimize proje konularında her türlü destek verilmeye başlanmıştır. Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü 2015 yılında Yenilik ve Araştırma Projeleri Daire Başkanlığı olarak hem isim değiştirmiş, hem de vermiş olduğu destek kapsamına patent destekleri, start-up firma kuruluş ve projelendirme destekleri dahil edilmiştir. Kuluçka Merkezimiz kuruluş aşamasında olup, 2 öğrenci projesi ile start almıştır” bilgisini veriyor. Erhan, “Yenilik ve Araştırma Projeleri Daire Başkanlığı’nın ana hedeflerinden biri tüm akademik, idari kadrolarımız ile öğrencilerimizin girişimci ve yenilikçi fikirlerinin projelendirilmesidir” diyor.
İstanbul Kültür Üniversitesi: İnovatif gençlik hedefleniyor
İstanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Sıddıka Semahat Demir, iş dünyası, sanayi ve finans merkezleriyle yakın ilişkileri olan bir üniversite olduklarını söylüyor.Demir, “Eğitim anlayışımız sektörün ihtiyaçlarına yönelik kurgulanmış ders içerikleri sayesinde kreatif yetenekleri gelişmiş ve inovatif fikirler üretebilen gençler yetiştirmeye dayanmaktadır. Üniversitemiz bünyesinde yenilikçiliği somutlaştırdığımız ve bu kapsamda farklı çalışmalar yürüttüğümüz FİKÜR isimli Ön Kuluçka Merkezimiz, Proje Geliştirme ve Koordinasyon Birimimiz, Aile İşletmeleri ve Girişimcilik Uygulama ve Araştırma Merkezimiz, Ar-Ge Merkezimiz ile Kariyer ve İş Dünyası İlişkileri Merkezimiz bulunmaktadır” diye konuşuyor.
Girişimciliğin üniversitenin en çok önem verdiği hususların başında geldiğini kaydeden Demir, şunları anlatıyor: “İlgili bölümlerimizin ders içeriklerini yalnızca akademik müfredatla değil, girişimcilik eğitimiyle harmanlayarak sunuyoruz. Ayrıca İŞKUR ile birlikte düzenlediğimiz Uygulamalı Girişimcilik Eğitimi Sertifika Programımız mevcut. Bugüne kadar 10 bine yakın katılımcımız sertifika almaya hak kazandı. Bu sayede kendi işlerini kurarak istihdam sağladılar ve işgücü göstergelerine katkıda bulundular.
Üniversitemiz girişimcilik ekosistemi içerisinde daha çok projelerin fikir aşamasında danışmanlık hizmeti ve mentorluk desteği veriyor. Türkiye ekonomisi büyük potansiyele sahip, yüksek büyüme trendi gösteren bir yapıya sahip. Üretkenliği, verimliliği, rekabet gücünü artırmanın yolu girişimcilerimizin inovatif iklim içerisinde hayata geçireceği projelerinden geçiyor. Biz de bu bilinçle hareket ederek müteşebbislerimize tüm imkanlarımızla destek veriyoruz. Genç nüfusumuz içerisinde hakikaten fark yaratıcı, lider karaktere sahip dinamik girişimcilerimiz bulunuyor. Bu noktada biz de girişimcilik ekosistemi içerisindeki payımızı sürekli geliştiriyoruz ve geliştirmeye de devam edeceğiz.”
Uluslararası Antalya Üniversitesi:Kanvas iş modeli ve Javelin Experiment Board eğitimleri
UAÜ Rektörü Prof.Dr. Cihat Göktepe, Antalya için çok güzel bir projeleri olduğunu belirterek, “Bir ortak çalışma alanı oluşturacağız. Tıpkı ‘Workinton’, ‘Kolektif House’ ve ‘Yazane’ gibi. Bu alanı başta girişimci adaylara ve girişimci özellikleri bulunan iş sahiplerine sunmak istiyoruz. Makul bir kira bedeli karşılığı- ki bu saatlik de olabiliyor- ücretsiz wifi, kahve ve ikramlar ve de hepsinden önemlisi belirli günlerde mentorluk hizmeti de vereceğiz.”
Sadece üniversite öğrencilerini değil liseli gençlerin de gelişimine katkı sağlamak ve onların yeni ufuklar kazanmasını sağlamak amacıyla her yıl Genç Liderler Akademisi isimli proje yarışması düzenlediklerine dikkat çeken Göktepe, “Bu yarışmada gençlerin girişimcilik ve liderlik özelliklerini biraraya getirip, gelecekte iş yaşamlarına ışık tutacak profesyonel bir vizyon kazandırmayı hedefliyoruz. Bu yarışmanın eğitim sürecinde üzerinde durduğumuz en önemli konulardan biri inovasyon ve yenilikçi düşünebilme” diyor.Üniversitede kariyer merkezi ile öğrencilere inovasyon, liderlik, girişimcilik, zaman yönetimi vb. alanlarda periyodik olarak eğitimler düzenleniyor. Teknoloji Transfer Ofisi ile de öğretim elemanları ve öğrencilerin yenilikçi projelerine destek veriliyor.
Göktepe, “Öğrencilerimize dönük girişimci eğitimleri uygulamaktayız. Her yıl çeşitli temalarda yarışmalar düzenleyerek, sunum gününe kadar öğrencilerimize kanvas iş modeli ve Javelin Experiment Board eğitimleri veriyoruz. Ayrıca mentorluk oturumlarımız da var” bilgisini veriyor. Göktepe girişimci ekosistemine ilişkin ise şunları söylüyor: “En son, ekosistemi geliştirmek adına Linkee adında bir mentorluk projesi geliştirdik. Oldukça deneyimli ortaklarımız var. Ekosistemi mentorluk yoluyla güçlendireceğimizi düşünüyoruz. Yaptığımız araştırmalarda hem Avrupa’da hem de Türkiye’de mentorluk hizmetlerinin var olduğunu ancak nitelikli olmadığını tespit ettik. Biz de yola mentorluk ve menteelik platformunun kurulması ile çıktık.”
Türk Alman Üniversitesi: Eğitimde Endüstri 4.0 öncülüğü
Türk Alman Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Halil Akkanat, Yükseköğretim Kurumu’nun öğretim elemanı yetiştirmede "öncelikli ve odaklı" programını hatırlatarak, “8 adet yeni kurulan veya kurulma aşamasında olan üniversite için 9 farklı öncelikli alan belirlendi. Bu üniversitelerden sadece Türk-Alman Üniversitesi’ne 4 adet öncelikli alan verildi. Bu alanlar; Malzeme Bilimi ve Teknolojileri, Robotik ve Akıllı Sistemler, Enerji Teknolojileri ve de Havacılık ve Uzay Teknolojileri olarak kararlaştırıldı” diyor. Akkanat, üniversite bünyesinde belirlenen temel araştırma ve geliştirme konularının bu öncelikli alanlar ile paralellik gösterecek şekilde belirlendiğini belirterek, “(Biyo-benzer malzemeler, detektör teknolojileri, yakıt pilleri vb.), son yıllarda giderek popülerleşen ve önümüzdeki dönemde de kaçınılmaz hale gelecek olan ‘Modern Taşımacılık’ ve özellikle de ‘Endüstri 4.0’ konularında da ülkemizde öncü olabilmek için şimdiden çalışmalara başladık” diye konuşuyor.
Türk Alman Üniversitesi bünyesinde teknopark kurulumu için çalışmaların sürdürüldüğünü anlatan Akkanat, “Şu ana kadar çok uluslu şirket ile kurulacak olan Teknopark bünyesinde yeralmaları konusunda ön protokol görüşmeleri yapıldı. Bunların arasında Siemens, Mercedes, Airbus, BSH, BASF, Thyssen Group ve Vestel gibi dünya devlerini sayabiliriz” diyor. Ayrıca önemi gün geçtikçe artan Endüstri 4.0 konusunda adımlar attıklarını ifade eden Akkanat, “Bu konu özellikle öğrenciler arasında da çok talep ve ilgi gören bir konu haline geldi ve bu konu özelinde çalışacak bir öğrenci kulübü kuruldu. Bu kulüp, bir yandan dünyadaki gelişmeleri takip ederken bir yandan konuyla ilgili önemli projelerin adımlarını da atacak. Geçtiğimiz günlerde Siemens şirketi ile TAÜ arasında Akıllı Fabrika Kurulumu özelinde Endüstri 4.0 konusunda araştırma, geliştirme ve çalışmaların gerçekleştirilmesi için işbirliği antlaşması imzalandı. Bu işbirliği kapsamında lisans öğrencilerinin de dahil olduğu TAÜ ekibi ile Siemens yetkilileri Türkiye’de Endüstri 4.0’ı gerçek manada ilk defa hayata geçirmek için ortaklaşa bir çalışma yürütecekler” diye konuşuyor.
Gebze Teknik Üniversitesi: Savunma sanayine yenilikçi ürünler
Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Görgün, üniversite olarak kanser araştırmaları, insansız hava aracı ve askeri alanlarda çağı yakalayan projelerle farkındalık yaratmaya çalışıtıklarını söyledi. Görgün, “Bu kapsamda TÜBİTAK BİLGEM ve üniversitemiz tarafından ilk defa gerçek zamanlı elektrokimyasal ölçüm yapabilen otomatize edilmiş biyosensör cihazı geliştirildi. Bu cihaz sayesinde kanser ilaçlarının tedavi edici etkileri kısa sürede belirlenebilecek. Geliştirilen biyosensör cihazı, kanser tedavisinde kullanılan ilaçların insan vücudundaki DNA'ya hasar verip vermeyeceğini tespit edebilecek” diyor. Ayrıca Batarya Araştırma Laboratuvarı'nda insansız hava araçlarının havada daha fazla kalmasını sağlayacak pil teknolojileri üzerine araştırmalar yapıldığını açıklayan Görgün, araştırmalar sonunda insansız hava araçlarının havada 10 saat kalmasını sağlayacak batarya üretiminin planlandığını anlatıyor. Görgün, şunları söylüyor: “Askeri alanda yapmış olduğumuz diğer bir çalışmada ise üniversitemiz tarafından tasarlanan güç ünitesi sayesinde 60-70 kilogramlık batarya yükünün 9-10 kilograma inmesini sağladık. Böylelikle ordumuzun dışa bağımlılığını azaltacak elektrik üretebilen sistemler oluşturmayı başardık ve Türkiye'ye önemli bir cihaz kazandırdık.”
Teknoloji Transfer Ofisi ile girişimcilik konusunda sürekli inovatif düşünceleri hayata geçirmeye çalıştıklarına dikkat çeken Görgün, “Bu yıl itibarıyla Teknoloji Transfer Ofisimiz’in ön kuluçka merkezi olan Tırtıl’da 14 start-up’ımız mevcut. TTO start-up’larımızın tüm süreçlerinde onlara mentorluk yapmakta, yaşayabilecekleri hukuki ve mali sorunlara çözümler bulmaktadır. Çok yakın bir zamanda GTÜ Teknopark da hayata geçecek” bilgisini veriyor.Görgün, yürütülen çalışmaları şöyle anlatıyor: “TÜBİTAK 1601 destek programı kapsamında, GTÜ öğretim elemanlarına ve öğrencilerine yönelik olarak planladığımız, 60 saat süren Girişimcilik Atölyesi’nde yaklaşık 200 öğrenci ve akademisyenimize girişimcilik eğitimi verdik. Mezunlarımızın iş hayatına atıldığında iş arayan değil, işveren olmasını temel prensip haline getirdik.”
Türk Hava Kurumu Üniversitesi: Havacılık ve uzay teknolojilerinde ihtisas üniversitesi
Türk Hava Kurumu Üniversitesi V. Rektör Prof. Dr. Yıldırım Saldıraner, havacılık ve uzay alanlarında “İhtisas Üniversitesi” olma özelliği taşıdıklarını belirterek, “İhtisas üniversitesi konseptinde olmak, üniversiteler arasında başlıbaşına yenilikçi bir özelliktir. Ülkemizde, sağlık alanında ihtisaslaşma yolunda ilerleyen üniversiteler göze çarpmaktadır. Ancak havacılık ve uzay sektöründeki tek üniversiteyiz. Dünyada benzer örneklere baktığımızda, havacılık konusunda eğitim veren önemli üniversiteler bulunmaktadır. Ancak kendine ait pisti olan 4 ya da 5 üniversite bulunmaktadır. Üniversitemiz de bu üniversitelerden biridir. Bunun yanısıra bilindiği üzere, Üniversitemiz, Türk Hava Kurumu Vakfı tarafından kurulmuş bir üniversitedir” diye konuşuyor. Üniversite bünyesinde yenilikçilik faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin muhtelif unsurlarını geliştirmek amacıyla Teknoloji Transfer Ofisi (THKÜ-TTO) kurulduğunu kaydeden Saldıraner, şunları anlatıyor: “THKÜ-TTO olarak, inovasyon, Ar-Ge, girişimcilik, proje yönetimi, destek mekanizmaları vb. konularda bilgi ve farkındalığın geliştirilmesi kapsamında çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca akademik araştırma projelerinin arttırılması yönünde öğretim elemanlarına proje desteği verilmektedir. Halihazırda, kurulum sürecinin sonlarında olan inkübasyon merkezimiz kapsamında, fikri olan üniversite öğrenci ve araştırmacılarının fikirlerini hayata geçirmelerine destek olunması amaçlanmaktadır.” Üniversite’nin İşletme Bölümü’nde lisans düzeyinde ‘Girişimcilik’ dersi bulunduğunu açıklayan Saldıraner, “Bunun yanısıra yeni kurulan TTO bünyesinde girişimcilik faaliyetleri kapsamında çeşitli eğitim ve danışmanlık hizmetleri verilmesi planlanmaktadır. Hedefimiz, ülkemizdeki girişimci ekosisteminde ihtisas konumuzda cazibe noktası haline gelmektir” diyor.