Ekonomide beklenti 2020 ihtiyatlı iyimser
Dünya ‘Bilgi’ ve ‘Dijital Dönüşüm’ temelli, “AKIL TERİ” ile yoğrulan, rekabette sınır tanımayan yeni bir ekonomiye geçiş sürecini yaşıyor. Süreç kriz ve kırılmalarla ilerliyor. Yavaş büyüme öngörülüyor. Dünya ve Türkiye ekonomisine bu bağlamda bakınca 2020 yılı ne gösteriyor?…
Dünya ticareti 20 aydır küçülmektedir; küresel ekonomi 2019’da son on yılın en düşük büyümesini gerçekleştirmiştir. Yıla damgasını “Ticaret Savaşları” vurdu ve bu savaşın yarattığı sorunların pek çoğu çözülemeden 2020 yılına devredilmektedir. Bu nedenle 2020 yılına belirsizlikler ve çözüm bekleyen devasa sorunlarla birlikte girmekteyiz.
Dünya ekonomisini altüst eden sorunların 2020 yılında bir çırpıda çözüleceğini öngörmek elbette gerçekçi olmayacaktır. Analistler, küresel ekonomik sıkıntıların azalan bir trendle süreceği noktasında birleşiyorlar.
2020 yılında ekonomik güçlüklerin artıp artmayacağı ve hatta bir krize dönüşüp dönüşmeyeceği, dünya ekonomisinin ABD, Çin ve AB (Avrupa Birliği) gibi en büyük aktörlerinin izleyeceği politikalarla ilgili bir sorun olarak ortada durmaktadır.
Bu bağlamda özellikle ticaret savaşlarının seyri anahtar önem kazanacak, ya yayılıp dünya ekonomisi için onarılmaz bir yıkım yaratacak, ya da Çin-ABD müzakerelerinin olumlu sonuçlanması dünya ticaretinde yeni bir büyüme döneminin kapısını aralayacaktır.
TİCARET SAVAŞLARI
Çin-ABD ticareti: Önce ABD-Çin ticaretine bakalım: Çin Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre, 2019 yılı başında Çin’in ABD’ye dış ticaret fazlası 323.3 milyar dolar ile rekora ulaştı. Çin, 2018’de ABD'ye 478.4 milyar dolarlık ihracat yaparken 155.1 milyar dolar değerinde mal ve hizmet ithal etti. Ülkenin ABD’ye ihracatı bir önceki döneme göre yüzde 11.3 artarken ithalatında sadece binde 7’lik artış gerçekleşti.
Bu durumda ABD Başkanı Donald Trump frene bastı, Çin’den ithal edilen teknoloji ürünlerine ilave gümrük tarifesi getirdi; Çin’in ABD’ye ihracatı yüzde 3.5 azaldı. Çin’in dünyaya ihracatı 2019 başında yüzde 7.1 artarak 2.5 trilyon dolara, ithalatı ise yüzde 12.9 artışla 2.1 trilyon dolara ulaştı. Fazla Çin lehine 400 milyar dolardı.
ABD ile Çin arasında bir ‘ticaret savaşı’nın başlangıcı olarak görülen gelişmeler, Trump yönetiminin ithal çelik ve alüminyuma sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 10 ek gümrük vergisi getirmesiyle başladı. Çin, Washington’un çelik ve alüminyum ürünlerine yönelik ek gümrük vergilerine cevaben ABD menşeli 128 ürüne yüzde 15 ile yüzde 25 arasında değişen tarifeler getirdi. Bu kararlar ABD-Avrupa ticaretine hemen yansıdı.
Çin-ABD ve Avrupa-ABD arasında tırmanan ‘ticaret savaşları’, küresel ekonomiyi yavaşlattı. 2018 ve 2019’da sorunlar müzakereler yoluyla çözülemedi.
ABD, Çin’den yapılan ithalata gümrük tarifesini, Eylül 2019’da 125 milyar ABD doları değerindeki hedef ürünler için yüzde 15’e yükseltti. Aralık ayında da ek 178 milyar dolar değerindeki Çin’den ithal mallarına yüzde 15 oranında yeni ek gümrük tarifesi açıkladı. Karşılıklı misilleme yapma yarışında Çin, ABD’nin son kararlarına karşı misilleme bir yeni tarife artışına gitmedi. Ayrıca iki ülke arasında Washington’daki müzakerelerin ardından Trump, 15 Ekim’de yürürlüğe girmesi planlanan ve 250 milyar dolar değerindeki Çin mallarına uygulanması öngörülen ek yüzde 15 gümrük tarifesini iptal etti. Restleşmeler durdu fakat müzakereler 2020 yılına sarktı.
“2020’de bu savaş nasıl seyreder?” sorusunun kesin cevabı yok. Yorumcular şöyle diyor: “Kasım 2020’de ABD’de Başkanlık seçimi var; Trump’ın seçimleri kazanmak ve ticaret savaşının kazananı olmak için Çin ithal mallarına yeni gümrük tarifeleri getirmesi olasılığı yüksektir.”
ABD-Avrupa ticaret savaşları: Trump yönetimi, 2018 Haziran'ında AB'den ithal edilen çelik ve alüminyuma vergi arttırımında bulunmuştu. AB ise bunun karşılığında toplam 2.8 milyar ticaret hacmindeki Amerikan ürününe ek vergi getirmiş, ABD-Avrupa ticaret savaşları, ABD Avrupa’nın sivil hava araçlarına yüzde 10 ek gümrük vergisi getirmesiyle tırmanmıştı. Viski, şarap, zeytin ve peynir, gibi Avrupa’nın gıda ürünlerine yüzde 25 ek gümrük tarifesi de açıklandı, İngiltere’de üretilen yün ve kaşmir giysiler, battaniyeler; Almanya menşeli kahveler, kamera parçaları da yüzde 25 ek vergi kapsamına alındı.
15 aydan beri devam eden ticaret savaşlarında taraflar tansiyonu düşürmeye çalıştılar fakat şu ana kadar anlaşma sağlanamadı. Trump, Avrupa’nın uzlaşma eğilimine sırtını dönmeye devam ediyor; 2020 burada da belirsiz.
Finansal savaşlar: Analistler ticaret savaşlarının teknoloji, güvenlik, yatırımlar ve finans alanlarına kaymaya başladığını vurguladılar. Bu durum hem ABD ve Çin hem de Avrupa için daha uzun vadeli olumsuz etkiler doğurabilir; bu da küresel ekonomiyi olumsuz etkiler. Finansal riskler de endişe kaynağı olabiliyor.
Çin’in elinde tuttuğu ABD hazine tahvillerinin bir kısmını elden çıkarmasının Trump’ın daha fazla cezalandırıcı politika izlemesi için gerekçe oluşturma riski bulunuyor. Ancak Amerikan girişim sermayesinin (venture capital) Çin teknoloji şirketlerine yatırım yapmaları engellenemiyor.
ABD’de piyasa düzenleyici kurumlar Çinli girişim sermayesinin Silikon Vadisi’ne yatırım yapmalarını engellemek için çalışıyorlar. ABD’nin Çinli bankalara da yaptırım uygulama ihtimali yükseliyor. Uygulanacak yaptırımlar küresel finansal sistemde şok etkisi yaratabilir, Avrupa finans sektöründe ciddi olumsuz etkiler doğurabilir.
Dünyaya yeni yıl müjdesi: 2020 yılına, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Çin arasında başlayan ve dünya piyasalarında büyük fiyat istikrarsızlığına neden olan “ticaret savaşları”nın sonlanması için iki ülkenin prensipte anlaştıklarının açıklanmasıyla giriyoruz. ABD’nin ilk aşamada Çin mallarına 375 milyar dolarlık gümrük indirimi uygulayacağı, bu kapsamda 15 Aralık tarihinde de yapılması düşünülen 160 milyar dolarlık ek vergilerin askıya alınacağı belirtildi.
ABD Ticaret Bakanlığı Temsilcisi Robert Lighthizer, senatörlere olası anlaşmanın açıklanmasının an meselesi olduğunu söylerken; Başkan Donald Trump “Çin ile büyük anlaşmayı imzalamaya çok yakınız. Onlar da biz de bunu istiyoruz” diyerek olumlu gelişmeyi doğruladı. Böylelikle ABD’nin son 17 aydır Çin’e uyguladığı gümrük tarifeleri yaklaşık yüzde 50 oranında düşürülecek.
DÜNYA EKONOMİSİ GÖRÜNÜM 2020
Küresel ekonomik büyüme: Ticaret savaşlarının yarattığı artan gerilim ve jeopolitik belirsizliklerin etkisi altında 2019 ve 2020 için küresel büyüme tahminleri aşağı çekildi. 2019 yılı için yüzde 2.9 ile son on yılın en düşük büyüme tahmini yapıldı. Bu tahmin dünya ekonomisinin politik ve ekonomik şoklara karşı dirençsiz olduğu anlamına geliyor.
Avrupa’da Almanya ve İngiltere de dahil olmak üzere birçok ülkede 2019 yılı büyüme rakamları hayal kırıklığı yarattı. Güney Doğu Asya ülkelerinin başı çektiği gelişen ülkelerin bir kısmında da küresel imalat sanayindeki düşüş oldukça hissedilir hale geldi.
Bu noktada şöyle bir tarihsel dinamik var, işlemeye başladı: Avrupa ve Asya’daki yıkıcı ekonomik koşullar Kuzey Amerika’da durgunluk ve daralma yaratmıyor; sadece dış talepteki ve ticaret akışındaki zayıflama ABD’deki büyümeyi görece sınırlandırıyor.
Yumuşatıcı önlemler: Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen küresel bazda Merkez Bankalarının genişletici para politikaları izlemesi olumlu beklentileri güçlendiriyor. 2020’de küresel ekonomide ılımlı toparlanma ve yüzde 3.2 büyüme bekleniyor. Avro bölgesinde parasal genişleme politikalarının 2020’de sürdürülmesi planlanıyor.
Faizler daha da düşebilir: ABD Merkez Bankası (Fed) Eylül 2019’da politika faizini 25 baz puan indirerek yüzde 1.75-2 aralığına çekmişti. Bunu üçüncü kez 25 baz puan faiz indirimi izledi. Fed 2020’de ek parasal genişleme desteğini, oturmuş bir küresel ticaret rejimine ulaşmanın yakın zamanda kolay olmayacağı gözüktüğü için, sürdürebilir. Bu durumda 2020’de küresel yatırımların yavaşlaması ve daha yavaş küresel büyümeye yol açması bekleniyor. Yavaşlayan küresel büyüme, süregelen ticaret savaşları ve Brexit gibi jeopolitik riskler kapsamında finansal koşullardaki istihdam ve enflasyon tahminlerindeki bozulma nedeniyle tüketimi canlandırmak için faizler daha da düşebilir.
Politik müdahalelerin rolü: Küresel ekonominin 2020 bazında içinde bulunduğu bu belirsizliklerin giderilmesi ABD’nin alacağı politik kararlara bağlı olacaktır. Pozitif politik kararların küresel ekonomide yukarı yönlü pozitif etkiye dönüşme potansiyeli mevcuttur. Ekonomik gelişmesi yabancı sermaye yatırımlarına muhtaç Türkiye ekonomisi için ABD ve Avrupa’da halen negatif olan faizlerin düşmesi veya 2020 başındaki durumunu koruması büyük bir fırsat oluşturmaktadır. Eğer Türkiye ortaya doğru politikalar koyar ve uygularsa 2020 yılını yeni bir ekonomik yükselişin başlangıcı olarak değerlendirme imkanına sahip olur.
IMF-World Bank gözüyle dünya ekonomisi 2020: World Bank (Dünya Bankası) Başkanı David Malpass, global büyümenin yüzde 2.6’nın gerisine düşebileceğini öngörüyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva ise “Ticaret anlaşmazlıklarının küresel ekonomiye toplam etkisi 2020 yılında 700 milyar dolar azalma veya gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 0.8’inin kaybedilmesi şeklinde olabilir” diyor.
“Spor, eğlence ve sağlık”, 2020’de büyüyen sektörler olacak
The Economist Dergisi her Aralık ayında olduğu gibi bu yıl da; 2020 yılında küresel ekonomiye dair öngörü ve analizler içeren The World in 2020 (2020’de Dünya) özel sayısını yayınladı. The Economist Intelligence Unit tarafından hazırlanan kapsamlı raporun sektörlere özel bölümünde 2020’nin ‘güneşli’, ‘normal’ ve ‘yağmurlu’ geçeceği alanlar vurgulandı. 2020’nin en parlak sektörleri; “spor, eğlence ve sağlık hizmetleri” olarak belirlenirken; “otomotiv, perakende ve enerji” gelecek yılı zor geçirecek sektörler olarak öne çıkıyor.
GÜNEŞLİ: 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları, büyüklüğü 550 milyar dolara koşan spor sektörünün itici gücü olurken; Netflix gibi online streaming hizmetleri eğlence sektörünü büyütmeye devam edecek. Online yayınlar ve Çinli izleyicilerle eğlence sektörü 2.3 trilyon dolar büyüklüğe ulaşacak. Sağlık hizmetleri ise Çin gibi gelişmekte olan ekonomilerle büyüyecek.
PARÇALI BULUTLU: Finansal hizmetler, metaller, madencilik ve telekomünikasyon sektörlerinde ise 2020 ‘parçalı bulutlu’ geçecek. ABD başkanlık seçimleri finansın en büyük endişe kaynağı olacak. Online bankacılık tüm dünyada rekabeti kızıştıracak. Mevduatlar 96 trilyon dolara ulaşacak fakat banka kredileri 86 trilyon dolarda kalacak. İnternetin sayesinde ses hizmetlerine talep azaldıkça telekom şirketleri yeni gelir kaynakları bulmaya çalışacak. Metallerde fiyatlar stoklardaki azalışla birlikte yüzde 4 artacak. Küresel yavaşlama çelik talebini daraltacak. Alüminyum yüzde 9, bakır yüzde 7 yükselecek.
YAĞMURLU: Otomotiv, perakende ve enerji sektörleri için 2020 zorlu bir yıl olacak. Elektrikli araçlara geçişte yaşanan zorluklar ve düşen satışlarla mücadele eden otomotiv, petrolde arz fazlasından kesintilerle bile kurtulamayan enerji sektörü ve online’ın yükselişiyle büyük darbeler alan parekende, 2020’de zorlanacağı öngörülen sektörler.
Ticaret savaşlarına karşın küresel ekonominin 2020’de satınalma gücü paritesine göre yüzde 3.2 büyümesi öngörülüyor. ABD Merkez Bankası’nın muhtemelen bir yavaşlamayı bertaraf etmek için faizleri indirmeye devam edeceği öngörülüyor. Çin’de ise parasal gevşemeye gidilecek. İş iklimini en olumsuz etkileyen konu; ABD’nin korumacı politikaları ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e ve muhtemelen AB’ye açmış olduğu ticaret savaşları. Bu savaşın hızla sonlanması bekleniyor. Analizde 2020’de ülkelerin taraf seçmek zorunda kalabileceği ifade ediliyor. En kötü senaryoda ABD ve Çin arasındaki gerilim küresel bir kur savaşına dönüşebilir. Bu durumdan kaçınıldığı takdirde ise küresel ticaret büyümesi hızlanabilir.
İzlenmesi gereken 10 önemli trend
1) ABD Merkez Bankası (Fed) küresel ekonomideki yavaşlamaya karşı bir güvence amacıyla politika faizini indirme trendinde. Analize göre 2018 sonunda yüzde 2.38 olan politika faizinin 2020 sonunda yüzde 1.63 düzeyinde olması öngörülüyor.
2) ABD başkanlık seçimlerinin gerçekleşeceği 2020’de ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşları şirketleri ve tüketicileri korkutmaya devam edecek ancak bu kafa karışıklığı ve endişeler ABD’li reklamcılara yarıyor. 2019’da hafif sekteye uğrayan küresel reklam harcamalarının 2020’de yüzde 5 yükselmesi, dijital reklamların yüzde 11 artışla 338 milyar dolara, mobil telefon reklamlarının 126 milyar dolara ulaşması öngörülüyor.
3) Güney Asya’nın altyapı yatırımları batıya göre kat kat daha hızlı artacak. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi bu yatırım atağının en önemli ayaklarından biri. Gelişmekte olan dünyanın altyapı yatırımları 2020’de yüzde 5 artarken zengin ülkelerin altyapı yatırımları sadece yüzde 1 artacak.
4) Finans teknolojileri geliştiren ve sağlayan ‘fin-tech’ şirketleri bürokrasiyle boğuşmaya devam edecek fakat bazı ülkelerde sektör ciddi bir ivme yaşayacak.
5) 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları reklamdan turizme birçok sektöre katkı sağlayacak. Japonya dev etkinliğin ülkeye 40 milyon turist çekmesini bekliyor. Bu, 2019’daki turist sayısının yüzde 20 artması demek. ABD’li NBC, şimdiden 1 milyar dolarlık reklam satışına ulaştığını açıkladı.
6) Petrol fiyatlarının siyasi krizlerle yükseldiği 2018’in ardından küresel büyümeye ilişkin endişelerle ve arz fazlasıyla 2019’daki düşüşünün 2020’de de devam etmesi öngörülüyor. The Economist analizine göre 2020’de dünyada en yaygın kullanılan Brent petrolün ortalama fiyatı 63 dolar/varile gerileyecek.
7) Küresel elektrikli araç satışları hükümetlerin çevreci politikalarının da desteğiyle 2020’de 2.8 milyon adede yaklaşacak. Çinli üreticilerin etkisi ülke dışında da artacak, elektrikli araç sektörünün hızını Çin belirleyecek. Tesla Şangay fabrikasının faydasını görecek. Çin hükümeti elektrikli araçlar için sağladığı teşvikleri kademeleri olarak sonlandıracak.
8) Dijital sağlık sektörü tıbbi verilerin 2 bin exabiti aşmasıyla hız kazanacak. Uzaktan tedavi ve danışmanlık hayatımıza girecek, daha fazla kişiselleştirilmiş tedavi, yapay zeka destekli tedaviler göreceğiz, dijital sağlık çözümleri sağlık hizmetlerine ivme katacak.
9) Perakende sektörü online alışverişteki ivmeden yara almaya devam edecek. ABD’de online alışveriş hacminin 60 milyar dolara ulaştığı 2020’de binlerce mağazanın daha kapanması öngörülüyor. Öte yandan online pazar yerlerinin devi Amazon, perakendeden dijitale kaymaya başlayan Walmart’ın rekabeti kızıştırmasıyla uğraşacak.
10) Saniyeler içinde uzun metraj filmlerin indirilebilmesine olanak sağlayacak 5G telefonlar toplam akıllı telefon satışlarının yüzde 10’unu oluşturacak. 2019’da hafif düşüşe geçen akıllı telefon satışlarının 2020’de tekrar hızlanacağı öngörülüyor. En gözde işyeri sıralamasında Facebook skandallarla 23. sıraya geriledi.
TÜRKİYE EKONOMİSİ 2020
2020 yılının Türkiye ekonomisi açısından kolay bir yıl olacağını söylemek mümkün olmasa bile; Türkiye ekonomisi açısından 2019 sonu itibarıyla enflasyon ve istihdam hariç ulaşılan sonuçlar, toparlanmanın devam edeceğini ve ılımlı iyileşme yaşanacağını gösteriyor. Türkiye 2020’ye başlarken borçlanmada güvenilirlik bakımından dünyanın en riskli 5 ekonomisinden birisi konumunda; ancak aynı zamanda toparlanmaya başladığı da OECD, Dünya Bankası ve IMF tarafından teslim edilmektedir. Bu durumda Türkiye ekonomisi için 2020 yılını şöyle yorumlayabiliriz: 2019 yılı boyunca alınan ekonomik önlemler etkili olmuş, krizin daha fazla derinleşmesi engellenmiştir. Bu toparlanma başarısı fedakarlıklarla sağlanmıştır.
Sıra gelmiştir yapısal reformlara; bir ayağını iş yapan ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, diğer ayağını da hukuk düzenlemeleri teşkil etmektedir. Kritik nokta, yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye tercihini olumsuz etkileyen risk algısını ortadan kaldıracak reformlara, 2020’yi de kurtaracak şekilde hemen başlanmasıdır ki Türkiye’de bu alanda belirsizlikler henüz sürmektedir.
Dünya gözüyle Türkiye ekonomisi: Küresel sistemdeki belirsizlik Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalar için yeni fırsatları da getiriyor. Türk ekonomisine ilişkin yeni veriler, uluslararası kurumların Türkiye ekonomisi için beklentilerini olumlu yönde revize etmelerine neden oldu. Dışarıda Türkiye ekonomisine güven artıyorsa 2020’de her şey yoluna girecek demektir.
Dünya Bankası: Türk ekonomisinin 2018’in ikinci yarısından itibaren büyümede gözlenen keskin yavaşlamadan sonra toparlanmakta olduğunu açıklayan Dünya Bankası, ‘Türk Ekonomisi’nin 2020 ve 2021’de güçlü toparlanma göstereceği beklentisini duyurdu. Türkiye, için 2019 yılı GSYH beklentisini yüzde -1’den yüzde 0’a yükseltti. Türkiye ekonomisi için 2020 yılı GSYH beklentisini yüzde 3, 2021 beklentisini ise yüzde 4 olarak açıkladı.
IMF Başkanı Kristalina Georgieva, 2019’da dünya ekonomilerinin yaklaşık yüzde 90’ında daha yavaş büyüme beklediklerini belirterek, küresel sistemin artan ticaret anlaşmazlıkları nedeniyle ‘senkronize yavaşlama’ ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Georgieva, “Yeni analizimiz, büyük bir ekonomik gerileme olursa, risk altında olan özel sektör borç stokunun 19 trilyon dolara yükselebileceğini veya sekiz büyük ülkedeki toplam borcun yüzde 40’ını bulabileceğini gösteriyor. Bu, finansal kriz döneminde görülen seviyelerin üzerindedir” dedi. IMF ayrıca Türkiye ekonomisi için 2019 büyüme öngörüsünü geçen yıl Ekim’de -0.25 olarak açıklamıştı, Aralık’ta öngörüsünü 50 puan artırarak +0.25 olarak güncelledi.
OECD: Türkiye ekonomisi için büyüme tahminini 2019 için yüzde -0.3'ten yüzde 0.3’e, 2020 için de yüzde 1.6’dan yüzde 3’e çıkardı.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD): Türkiye’nin 2019 büyüme tahminini yüzde -0.2’ye revize etti. EBRD, Türkiye ekonomisinin 2020’de yüzde 2.5 büyüyebileceğini belirtti.
Avrupa Birliği (AB), Türkiye’nin ekonomik daralma tahminini 2019 için yüzde -2.3’ten 0.3’e yükseltti. AB Komisyonu, Türkiye ekonomisinin 2020’de yüzde 3.1, 2021’de yüzde 3.5 büyüyeceğini tahmin etti.
OVP öngörülerinden bağımsız olarak baktığımızda Türkiye ekonomisinde 2019 yılı tahmini gerçekleşmeler ve 2020 beklentileri sorumlu analistlerin ve kurumsal sözcülerin öngörüleri ışığında şöyle gözükmektedir:
Kendi gözümüzle Türkiye ekonomisi 2020: Ekonomi yönetimi Kasım’da 2020 ekonomik tasarısının temel parametrelerini Orta Vadeli Program (OVP) ile şöyle çizdi:
2019 2020
Enflasyon: %12 %8.5
Cari denge/GSMH:-%2.9–%2.9
Büyüme %0.5 %5.0
İşsizlik %12.9 %11.8
Sabit sermaye yatırımları: 2020’de, cari fiyatlarla kamu kesimi sabit sermaye yatırımlarının yüzde 40.3’ünü merkezi yönetim, yüzde 39.7’sini yerel yönetimler, yüzde 19’unu işletmeci KİT’ler gerçekleştirecek.
Kamu kesimi ve özel sektör yatırımları: 2020’de kamu kesimi sabit sermaye yatırımları tarım, enerji, ulaştırma, eğitim ve diğer hizmetler alt sektörlerinde yoğunlaşacak. Özel kesim sabit sermaye yatırımları reel olarak yüzde 12.1 artış gösterecek, imalat sanayisi, ulaştırma ve konut alt sektörlerinde yoğunlaşacak. Yanı sıra turizm sektörünün payı yüzde 3.9 seviyelerine kadar artacak.
Dış finansman: 2020’de cari işlemler dengesi dış finansman ihtiyacını elverişli düzeylerde tutacak. Enflasyondaki düşüşle birlikte ülke risk primlerindeki gerilemenin kaliteli sermaye girişleri için elverişli bir ortam oluşturarak dış finansmanın temel belirleyicisi olması öngörülüyor.
Dış ticaret: 2020’de Genel Ticaret Sistemi (GTS) tanımlı ihracatın (fob) yüzde 4.7 artarak 190 milyar dolara ulaşması, GTS tanımlı ithalatın (cif) ise yüzde 11.4 azalarak 231.5 milyar dolara gerilemesi, böylece GTS tanımlı dış ticaret açığının 41.5 milyar dolara inmesi bekleniyor.
Cari denge: 2020’de seyahat gelirlerinin 34.3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceği, hizmetler dengesinin de 31.4 milyar dolar fazla vereceği tahmin ediliyor. Birincil gelir dengesinde 13.4 milyar dolar açık öngörülürken ikincil gelir dengesinde 1.2 milyar dolar fazla öngörülüyor. Cari işlemler açığının 2020’de 9.6 milyar dolar seviyesine yükselmesi, böylece cari işlemler açığının GSYH’ye oranının yüzde 1.2 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor.
BANKACILIK 2020: 2020 için güçlü sinyal veriyor: KPMG Türkiye’nin açıkladığı ‘Sektörel Bakış 2020-Bankacılık’ raporuna göre; Türkiye bankacılık sektörü, yıl içinde yaşanan uluslararası baskıya rağmen beklenenden daha iyi performans gösterdi ve finansal koşulların yeniden öngörülebilir seviyeye gelmesiyle birlikte yeniden büyüme trendine gireceğinin işaretlerini veriyor. Toparlanma süreci hız kazanacak. Bankalar bir yandan bilançolarındaki varlıkların kalitesini korumaya ve takipteki alacaklarını yönetmeye diğer yandan karşılaşacakları talebi karşılayarak büyüme sürecine odaklanacaklar. Fonlamada alternatifleri ve de maliyetleri iyileşecek. Uzun süredir yatırım yaptıkları dijitalleşme ve operasyonel süreç optimizasyonuna odaklanmaya devam edecekler.
BİLİŞİM 2020: 5G’nin ilk defa kullanılımı, işletmelerin işlerinde yapay zekayı kullanabileceklerini keşfetmeleri 2019’da sektörü öne çıkardı. 2020’de siber tehditler daha da artacak. Bilişim sektöründe Türkiye, yazılımda, Sanayi 4.0 konseptine de bağlı bir sıçramanın eşiğine geldi. Bankacılık sektörünün yazılım teknolojilerinde yakaladığı ivme, e-ödeme ve e-fatura zorunluluğunun genişletiliyor oluşu, savunma sanayindeki teknolojik yükselişin Sanayi 4.0 bağlamında yazılım sektörüne alan açması, akıllı evler ve şehirler ve hatta orta ölçek işletmelerde akıllı sistemlere ilginin yoğunlaşması ve nihayet yazılım üretiminin sanayi kapsamına alınıp ilave desteklere hak kazanması sektörün 2020 ve sonrasında sıçramalarla büyüyeceğini göstermektedir.
SAVUNMA SANAYİ 2020: Savunma sanayisi, askeri alanda edinilen tecrübenin sivil sektöre aktarılması, ihracatın yerli ve milli teknolojilerle güçlendirilmesiyle 2020’de performansını artıracak. “Savunma Sanayii Yatırım ve Geliştirme Faaliyetlerini Destekleme Programı” kapsamında, KOBİ’ler dahil tüm savunma sanayisi firmalarına finansal destek sağlanacak. Yeni savunma projeleri belirlenmesi ve mevcut projelerin yürütülmesinde sistem, alt sistem ve bileşen seviyesinde dışa bağımlılığın en aza indirilmesi için çalışmalar yapılacak. Ülke ve proje bazlı ihracat stratejileri geliştirilecek. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nca Altay tankı, yerli hava savunma sistemleri, deniz platformları envantere kazandırılacak, İHA (insansız hava aracı) (İHA) ve SİHA (silahlı İHA) sayısı artırılacak, İHA motoru prototipi ve kara araç motoru teslimleri gerçekleştirilecek. Savunma sanayisindeki nitelikli insan gücü ihtiyacının karşılanması için eğitim altyapısı güçlendirilecek. “Vizyoner Genç Projesi” çerçevesinde savunma sanayisinde gençlere staj, iş imkanları, teknoloji yarışmaları gibi sektörel fırsatlar sunulması planlanıyor.
OTOMOTİV 2020: ÖTV teşviğinin yeniden başlatılmasıyla pazarın daha da yükselmesi bekleniyor. 2019 son çeyrekte toparlanma gösteren sektörün, 2020’de de toparlanmayı sürdürmesi ve yüzde 15-20 gibi bir büyüme hızını yakalaması bekleniyor. Araç kredi faiz oranlarını düşürmek, bankalar için oldukça avantajlı bir pazar yarattı. Bankalar, 2020’de araç kredisi kampanyalarına odaklanacak. Turizmdeki istikrarlı pozitif gelişmeden otomotiv sektörü de payını alacak. 2020’de yapay zeka otomotiv sektörünün de odağı olacak, özellikle elektrikli ve otonom araçlar, üretimin ve pazarın da çehresini değiştirecek.
MAKİNE 2020: Makine sektörü yılı 18 milyar dolar ihracatla kapatacak. Avrupa imalat sanayiinin neredeyse durma noktasına geldiği bir dönemde, Türk makine sektörüne olan talebin sürmesini önemli bir başarı olarak gördüklerini belirten Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Yönetim Kurulu Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Avrupa'da fabrika siparişleri düşmeye devam etse de makine ihracatımız hızla devam ediyor” dedi. Sanayi üretimi Ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 1.7 düşen, Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya yaşadığı durgunluğa rağmen en fazla Türk makinesi satın alan ülke oldu. Almanya’ya her ay ortalama 200 milyon dolar makine ihraç etmeyi sürdüren Türk makine sanayii en fazla artışı ABD, Fransa ve Rusya’da gerçekleştirdi. Özellikle Rusya’ya yapılan makine ihracatında bu yıl yüzde 20’nin üzerinde artış yaşandı.
“En fazla yatırım harcaması yapan ülkelerin sadece imalat hacimleri değil, makine alımları içinde yabancı malların payı da azalıyor. Dünyanın en büyük ithalatçısı ABD, ‘kendi ülkende üretilmiş makine al, kendi işçinin ürettiği makineyi kullan’ mottosuyla hareket ediyor. Biz bu konjonktüre rağmen ihracat artışı sağlıyoruz” diyen Karavelioğlu, makine sektörünün Türkiye sanayiinin teknoloji odaklı dönüşümünde stratejik bir rol üstleneceğini kaydetti: “Dünyanın en büyük rekabet alanı olan makine sektöründe Türkiye’yi geleceğe taşıyacak sektörel birikimimizle bu yılı 18 milyar dolar ihracatla kapatacağız. Yeni stratejilerle 2020 yılında da ekonomiye en fazla değer sağlayan sektörlerden biri olacağız.”
ENERJİ 2020: Dünya ve Türkiye enerji sektörü: Türkiye ekonomisinin günü ve geleceği yönünden can alıcı önemde bütün sektörleri belirleyen birkaç sektöründen biri de ‘Enerji Sektörü’dür. Girişim sermaye fonlamalarındaki yükseliş elektrik piyasasında birleşme ve satın almaları şekillendiriyor. Geleneksel elektrik üretim sektörü yenilenebilir enerji ve yeni teknolojilerin etkisiyle dönüşüyor, elektriğin üretim, kullanım ve depolanma biçimiyle birlikte elektrik ticaretinin yapılış şekli de değişiyor. Yeni ve hızlı enerji dünyası, çevik ve cesur yatırım kararları alınmasını gerektiriyor. Dünya genelinde yatırımcıların yenilenebilir enerji teknolojileri, batarya (depolama), elektrikli araç altyapısı ve dijital şebeke gibi yeni teknolojilere ilgisi gittikçe artıyor, 2020’de daha da artması bekleniyor. Türkiye enerji piyasasının fonlama ve sermaye ihtiyacını karşılamak için sektörün, özellikle girişim sermayesi ve özel sermaye fonlarından gerekli payı alması önem kazanıyor. Özellikle enerji depolama ve batarya teknolojileri alanlarında orta vadelerde, büyük hareketlilik bekleniyor. Teknoloji, elektrik sektörü yatırımlarında karar verme sürecinin bir parçası olmanın ötesine geçerek en belirleyici faktör haline geliyor. Sektörle ilgili paylaşılan kamu verileri şöyle: Madencilik sektöründe 2023’te 10 milyar dolarlık ihracat hedefleniyor. Elektrik üretimimizde yerli ve yenilenebilir kaynakların oranı 2019’da rekorla yüzde 64’e yükseldi. En büyük 99 Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) yıllık enerji tüketimleri 36 milyar kilovatsaat, 332 OSB var olduğunu düşünürsek, 2020 ve sonrasında yenilenebilir enerji yatırımlarının (endüstriyel çatı) OSB içlerinde yer alacağını öngörebiliriz. 36 milyar kw/s enerjiyi tamamen güneşten elde etmek için 24.000 MW güneş yatırımı gerekecek.
SİGORTA 2020: Sigorta sektörü Türkiye’de, son 10 yıl ortalama yüzde 7.5 büyüdü. Krizde durgun sektör, 2019 ikinci yarısında olumluya geçti. Sektörün o kadar büyük bir potansiyeli var ki her durumda büyümesini sürdürebiliyor. Türkiye ekonomisi beklendiği gibi 2020 yılında yüzde 5 seviyesinde olursa büyüme bekleyen sigorta sektöründe büyümenin yüzde 20’ler civarında reel büyüyeceği tahmin ediliyor. Sigorta sektöründe de yükselen trend; dijitalleşme.
İNŞAAT 2020: Satışların yoğun olarak ipotekli olması, konut kredisi faizlerinin günümüzdeki faiz oranlarına göre düşük olması sektöre avantaj sağlıyor. Yatırımların önünün açılması için ticari faizlerin de düşmesi gerekiyor. 2020’de yukarı doğru bir gidişin başlayacağı beklentisi var. Faiz oranlarının düşmeye devam edeceği öngörülüyor, konut satışlarını canlandıracak. Sektörün müteahhitlik yasası değişiklikleri talebi de var. Şirketlerin ekonomik anlamda borçlarının yapılandırılmasıyla ilgili de önlemler var. 2020’de 1 milyon konut satışı hedefleniyor. Sektörü 2020 ile birlikte yükselişe götürecek projelerden biri TOKİ’nin 100 bin sosyal konut projesi olacak. Son iki yılda yeni konut yapılmadı, stoklar eridi, eriyecek; yakın vadede yeni konut talebi doğacak ve bu talep doğrultusunda sektör tekrar canlanacak. Bankalar enflasyon endeksli konut kredisi ile sektörün büyümesini destekliyor. Konut alan yabancılara vatandaşlık verilmesi, konutların tesliminde KDV indirimi, satış sözleşmelerindeki damga vergisi istisnası, konut kredilerindeki peşinat oranının düşürülmesi, konut alımında devlet teşviki ve kamu bankalarının faize öncülük etmesi gibi konjonktürel destekler de 2020 yılında konut sektöründe yatırımcıya fırsatlar sunuyor. 2020’de inşaat sektörünün yükselen trendi ise akıllı evler olmaya devam edecek.
DEMİR ÇELİK 2020: Çin-ABD ticaret savaşından ve küresel ekonominin seyrinden en çok etkilenen sektörümüz ‘Demir-Çelik’tir; bu nedenle küresel dinamiklerle birlikte izlenmesi gereken büyüklüktedir. Türkiye, ABD ve AB’nin ithalat kotalarının ardından yaşadığı kayıpları telafi için yeni pazar arayışlarına girerken; AB’nin yeni kota sınırlamaları Türk çelik üreticilerine bir darbe daha vurabilir. Bu sorunları alternatif pazarlarla aşmaya çalışan sektör, ABD ve AB pazarlarındaki kayıplarını Latin Amerika, Kuzey Afrika, Batı Afrika ve İsrail pazarlarındaki ihracat artışlarıyla telafi ediyor. 2020’de Çin’in tüketimindeki artışın azalarak yüzde 1 seviyesinde kalacağı, Çin hariç dünyanın tüketiminin ise yüzde 2.5 artacağı öngörülüyor. Çin hariç dünyanın tüketimindeki artışta, yüzde 4.1 büyüme beklenen gelişmekte olan ülkelerin yüksek performansı Türkiye demir çelik sektörü için etkili olacak. Türkiye, AB’nin hem uzun ürün, hem de yassı çelik ithalatında ilk sırada. Temmuz 2020’ye kadar Türkiye’nin AB ihracatında ciddi düşüş gözlenecek. AB, çelik ürünlerine ithalat kotasını Temmuz 2020’de yüzde 5 artıracak.
KİMYA 2020: Türkiye’nin en yüksek cari açık veren sektörüdür. “Sürdürülebilir Kalkınma” kavramının kıskaca aldığı sektör de budur. 2020 sektör konsepti: Gelir seviyesi artışı kişisel bakım ve temizlik ürünleri talebini, kentsel dönüşüm boya ve yapı kimyasalları talebini, tarım arazilerinin toplulaştırılması ve endüstriyel tarımdaki artış da gübre-ilaç kullanımını artırmak suretiyle sektörü büyütecektir. İSO Raporu’na göre; sektörün dış ticaret açığına katkısı 30 milyar dolar civarında. Bunun panzehiri kümelenme ancak Türkiye’de kimya alanında kümelenme yok.
PLASTİK 2020: 2018’de yüzde 6 mertebesinde daralan sektörün 2019 itibarıyla tekrar üretim artışına geçtiğini belirten PAGDER (Plastik Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün; “Bu yıl kaydedilmesini beklediğimiz yüzde 3.9’luk sektör büyümesinin ihracat ve stok üretimine bağlı olduğunu görüyoruz” dedi. Sektör, 2018’in özellikle ikinci yarısında ağırlığını hissettiren kur şokunun yaralarını bu yılın son iki çeyreğinde sarmaya başladı, petrol fiyatlarındaki gerilemeye bağlı düşen hammadde fiyatları da etkili. Gülsün’e göre; 2020 için özellikle küresel koşullardaki istikrarsızlıktan plastik sektörü de etkilenmeye devam edebilecek; otomotiv, beyaz eşya ve inşaat gibi endüstrilerde devam edecek daralma sektör üzerindeki baskılayıcı etkisini sürdürebilecek. İhracat 2020’de sektör büyümesinin arkasındaki ana itici güç olma özelliğini yitirebilecek. Sektör, değişkenlik ve belirsizliklere bağlı yüzde 3’ler mertebesinde bir büyüme gösterebilecek. 2020’nin gündemleri arasında özellikle Sanayi 4.0, kompozit teknolojileri, geri dönüşüm ve biyoplastikler kalmaya devam edecek. Çare ise verimlilik artışında.
SAĞLIK 2020: Sağlık sektörü Türkiye’nin sıçrama yaparak geliştirdiği bir alandır ve büyük bir ekonomiyi ifade ediyor. Sektör 2018’de yüzde 17.5 büyüdü, 165.5 milyar gerçekleşti. Hane halkı sağlık harcamaları yaklaşık 30 milyar TL. Kişi başı sağlık harcaması ise yıllık yaklaşık 2.050 TL düzeyinde. Sektörde dijital dönüşüm hizmetler bazında ABD ile kıyaslanacak kadar başarılı seyrediyor. 2019’da 6 milyon hastaya mobil sağlık hizmeti sağlandı. Ulusal Kemik İliği Bankası kuruldu. Dijital Seviye 6 Seviye 7 hastane sayısı 170 oldu. Aşıda Ar-Ge’den üretime geçiliyor. 9 Kamu Özel İşbirliği Modeli şehir hastanesi için inşaatları devam ediyor. 2020 toplam bütçesi 58 milyar 876 milyon TL ve bütçenin yatırım ödenekleri 10 milyar 610 milyon TL'dir. Sektör Türkiye’de sistem ve teknoloji temelinde en ileri gelişmelere entegre pozisyondadır. Türkiye’de 1.000’e yakın yerel tıbbi cihaz üreticisi ve tedarikçisi bulunuyor ve sektörde yer alan oyunculardan 700’e yakın kısmı üretimlerini ihraç ediyor. Tutar olarak dünyadaki en büyük 15. ilaç pazarı, üretim açısındansa en büyük 16. ilaç pazarı olan Türkiye, Avrupa’nın en hızlı büyüyen ilaç pazarlarından biri. Sağlık 2020 gündemi: Bilinçli ve talepkar hastalar. Araştırma ve geliştirme ağ tabanlı laboratuvarlar. Dijital ilaç çağına uyum. Giyilebilir teknolojiler ve mobil sağlık uygulamaları. İçgörü üretilmesini sağlayacak tek bir küresel merkez.
PERAKENDE 2020: Perakende sektörümüz geleneksel perakendeden organize perakendeye geçiş sürecinde. Özellikle gıda perakendeciliğindeki birleşme ve satın almalar (tekelleşme) sektörü hareketlendiriyor. Online perakende sektörü gelişen bir perakende dinamiğidir. Sektörün cirosu, yılın ikinci yarısındaki iyileşmeyle 2019’da yüzde 6 büyüdü ve 980 milyar TL oldu. Türkiye’de 434 alışveriş merkezi (AVM) mevcut. 2020’de yeni AVM yatırımı yerine artık mevcutlarla sürdürülebilirlik aranacak. AVM’ler e-ticaret ile işbirliğine yönelecek; lokal-sanal AVM projeleri yapılacak. 2020’de ekonomi yüzde 5 büyüyecek, bu da sektörü yaklaşık yüzde 10 büyütecek. AVM yatırımlarının yaklaşık yüzde 70’i yerli, yüzde 25’i yabancı, yüzde 5’i yerli-yabancı ortaklığı. AVM ile perakendeci arasında kira sözleşmelerinin döviz yerine TL ile yapılmasına ilişkin kanuni düzenleme sektörü destekleyecek. 2020’de sektör büyüklüğünün 1 trilyon TL’yi aşması bekleniyor. Sektörde 106 markanın 125 ülkede mağazası, 14.000’e yakın da satış noktası var. Bu markaların hepsi Türk markası ve perakende sektörünün uzantısı durumunda.
BEYAZ EŞYA 2020: Dünya ticaretinin eğilimi olarak beyaz eşya sektörü, Türkiye’nin güçlü ve güçlenmeye devam eden, kendine özgü dinamiği mevcut sektörlerinden. Çünkü dünya beyaz eşya sektörünün üretim bandı gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere doğru kayıyor. 2018’de küresel beyaz eşya ihracatında ilk sırada 11 milyar dolarla Çin, ikinci 4.1 milyar dolarla Meksika, üçüncü 3.1 milyar dolarla Türkiye yer aldı. 2020 ve sonrasında iç pazarda satışların yeniden yukarı yönlü güçlü ivme kazanacağı öngörülüyor. 2019’da üretimde maliyetler yüzde 45-50 oranında arttı fakat yurt içi piyasada fiyatlara yansıtılamadı, sektör üreticileri zorlandı. İç pazarın yüzde 95’i ‘milli’ üretimindir; toplam üretimin yüzde 75’i ihraç edilmiştir. 2020’de ise 50-52 milyar TL ciro tahmin ediliyor. Sektörün bir diğer güçlü boyutu yan sanayisidir; beyaz eşya yan sanayi en ileri teknolojilerle çalışıyor, birçok ülkeye ara malı ihraç ediyor. 2020’nin yükselen trendi; Nesnelerin İnterneti (IoT) ile uyumlu akıllı beyaz eşyalar olmaya devam edecek.
TURİZM 2020: 2019’da 50.1 milyon turist sayısıyla rekora ulaşıldı; 34.5 milyar dolar gelir sağlandı. Verilere göre; 2020’de yüzde 10-12 artışla 60 milyon turist sayısına, gelirde de 40 milyar dolara ulaşılacağı öngörülüyor. Sektörün öncü aktörleri Çin, Japonya, Hindistan, Güney Kore, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine öncelik veren stratejilerle çalışacaklar. Türkiye’nin kültür, spor ve sağlık turizminde rekabet üstünlüğü bulunuyor, özellikle Arap coğrafyasından sağlık turizmine ciddi girdi sağlanıyor.
Avrupa coğrafyasından da sağlık turizmi akışı başladı ve büyüyor. Türkiye’nin 2019 verilerine göre konaklama geliri 10 milyar dolar. Gastronomi geliri 5 milyar dolar. Bu nedenle gastronomide 2020 konsept Türk mutfağı yılı ilan edilecek. Dünyada bir ilk uygulamayı başlatacak Türkiye, hedeflediği ülkelerde hastaların doğrudan ülkemize yönlendirileceği ve bulunduğu yerde sunduğu hizmetlerle ülkemizin sağlık sektörünü en iyi şekilde tanıtacak ileri tanı merkezleri ve sağlık turizmi irtibat ofislerini; Avrupa, Türk Cumhuriyetleri, Rusya, Ukrayna, Kuzey Afrika ve Körfez ülkeleri başta olmak üzere ilk fazda 10, ikinci fazda 10 olmak üzere 20 ülkede açacak.
LOJİSTİK 2020: 2019’da Türkiye’de sektör, özellikle iç talepteki küçülme nedeniyle yurtiçi taşımacılık faaliyetlerinde, ithalattaki daralma sebebiyle de uluslararası taşımacılıkta zayıf performans gösterdi. İhracatın görece canlılığını koruması ise sektörün avantajı oldu. Dünya Bankası'nın yayınladığı, 'The Logistics Performance Index' (LPI) 2018, Türkiye’nin 34. sıradan 47. sıraya gerilediğni gösterdi. Zayıf performansına karşın yabancı yatırımcıların sektöre ilgisi devam ediyor. Türkiye'de deniz taşımacılığının ihracatta ve ithalattaki payı arttı, karayolu taşımacılığı geriledi. İthalatta boru hatlarıyla yapılan ham petrol ve doğalgaz taşımacılığı güç kazandı. Demiryolu yük taşımacılığı ihracatta ve ithalatta da son derece az. Türk taşımacılık ve lojistik sektörünün önü, coğrafi konumu ve ekonominin dış ticaretteki esnekliği sayesinde açık. Sektör küresel rekabetten geri kalmamak için dijital dönüşüme entegre olmalı. 2020’de de yükselen trend; akıllı lojistik sistemleri olmaya devam edecek.
TARIM 2020: Tarım sektöründe bütün dünyada yeni bir yönelim ve yeni bir teknolojik örgütlenme ve sistem inşa ediliyor: Teknoloji (dijital dönüşüm) tarıma giriyor; ‘Akıllı tarım’ geliyor. Türkiye’de tarımda oluşan bu yeni dönüşümü kaçırmamak için hareketleniyor. 2050’ye kadar küresel nüfus 9.1 milyara ulaşacak, gıda üretimi yüzde 70 artacak. Tarımda, hayvancılıkta, su yönetiminde yapay zeka (Al) uygulamaları ve nesnelerin interneti (IoT) öne çıkacak. Akıllı tarım; üretimi artıracak, atık ve maliyetleri, kaynak tüketimini en aza indirecek. Sondaj, tohumlama ve püskürtme gibi işlemleri yerine getirmek için üretilen uzaktan kumandalı otonom traktörler mevcut durumda pilot projelerde kullanılıyor ve inanılmaz sonuçlar elde ediliyor. Dronelarla tarımsal alanları izleme, daha ekonomik ve daha belirleyici olacak. Akıllı tarımın hayata geçirilebilmesi için ağ altyapısının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması tarım sektörünü önemli ölçüde değişime uğratacak. Üretici bir tablet veya telefondan tüm çiftliği yönetebilme, gözlemleyebilme imkânı elde ediyor, kaliteli ve doğal üretim imkanları oluşturuluyor. Tarım 4.0 Türkiye’de çiftçi ortaklıklarını, birleşmelerini, kooperatifleşmelerini gerekli kılıyor ve kamu tarafında belediyeleri kurumsal öncülükte öne çıkarıyor.
M. RİFAT HİSARCIKLIOĞLU
TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Yönetim Kurulu Başkanı
“2020 için Türk iş dünyası olarak ülkemizi yüzde 5 büyütmeyi hedefliyoruz”
2019 Türkiye için zor bir yıl oldu. Ekonomide pek çok badire atlattık. Bu dönemde dünya ekonomisi da yavaşladı. Son 10 senenin en düşük küresel büyümelerinden biri gerçekleşti. Öte yandan çevre coğrafyamızdaki kargaşa devam etti. Ülkemiz bir taraftan bu ülkelerden gelen ve sayıları 4 milyona ulaşan kişiye kapılarını açarken aynı anda terör örgütleriyle de başarıyla mücadele halinde oldu.
Yaşadığımız bütün sıkıntılara karşı 2019’u artı büyümeyle kapatıyoruz. Son çeyrekteki büyümenin yüzde 4-5 bandında gerçekleşmesini bekliyoruz. 2020 için Türk iş dünyası olarak ülkemizi yüzde 5 büyütmeyi hedefliyoruz. Yurtiçindeki öncü göstergeler ekonominin toparlamaya başladığına işaret ediyor. Tüketim harcamalarında, perakende satışlarda ve konut alım-satımında artış var.
Firmaların kredi kullanımı ve yeni istihdam talepleri artıyor. Güven endeksleri yukarı yönde hareket ediyor. Enflasyon, faizler ve ülke risk primi düşüyor. ‘İş ve yatırım’ ortamının iyileştirilmesi için özel sektör koordinasyonunu TOBB’un yaptığı kapsamlı çalışmalar sonucunda tarihi bir başarıya da imza attık. 190 ülkeyi kapsayan Doing Business endeksinde tarihimizin en iyi seviyesine yükseldik. 60. sıradan 33. sıraya geldik. Yurtdışındaysa ABD seçimlerinin de etkisiyle Amerikan faizlerinin artmaması ve hatta düşmesi bekleniyor. Brexit ile ilgili belirsizlik azaldı. ABD-Çin arasında ticaret savaşlarında uzlaşma ihtimali güçlendi. Tüm bunlar Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin lehinedir. Dolayısıyla dünya ekonomisi için de yeni bir fırsat penceresi açabilir.
Her yeni takvim yılı, bir yeni başlangıç umuduyla birlikte gelir. Reel sektör olarak yeni bir yıla girerken, ekonomide başlayan toparlanmayı gelecek için umut verici görüyoruz. 2020’de reel sektör için inşallah belirsizlik yerine umut hâkim olacaktır. Önümüzdeki dönemde de ekonomi yönetimi reformları sürdürmeli. Özel sektör olarak bizlerde üretime, istihdama, yatırıma, ihracata devam etmeliyiz. Risklere değil, fırsatlara, içeriye değil dışarıya odaklanmalıyız. 2020’de temkinli ama kararlı bir şekilde ilerlemeliyiz.
İSMAİL GÜLLE
TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Yönetim Kurulu Başkanı
“TİM olarak, ihracatımızda bir sıçrama yapmak için daha fazla mesai harcıyoruz”
Yılbaşından bu yana küresel ticaret açısından çok hızlı güncellenen bir gündemi ve değişen pazar dengelerini tecrübe ediyoruz. Küresel ticaretin içerisinden geçtiği zorlu sürece rağmen Türkiye olarak ihracatta olumlu bir grafiğe imza atıyoruz. Geçtiğimiz bir yıl içerisinde ekonomi yönetimimiz tarafından açıklanan; Yeni Ekonomi Programı, İVME Finansman Paketi, 11. Kalkınma Planı ve 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi gibi plan ve paketlerin hepsinin odak noktasında ihracatı görüyoruz.
Diğer taraftan, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun politika faizini yüzde 12 seviyelerine çekmesi ile birlikte bankalarımızın kredi maliyetlerine, piyasaların bu indirimi hızla yansıtacaklarını düşünüyoruz. Bu sayede gerek yeni yatırımlar gerekse bir süredir yüksek faizler dolayısıyla ertelenen kapasite artışları ve makine ve teçhizat alt yapımızdaki yenileme çalışmalarının hız kazanacağını hep birlikte göreceğiz. Dolayısıyla; yatırımların ihracata, istihdama, büyümeye döneceği bir 2020 bizleri bekliyor.
Yeni Ekonomi Programımız’daki projeksiyon sayesinde, 2001’de küresel ticaretten aldığı binde 51’lik oran ile en çok ihracat yapan 35. ülke olan, 2018’de binde 87 ile sırasını 31.’liğe yükselten ülkemizi 2023’te binde 96 ile ilk 30 ülke arasına yükseltmek en büyük gayemiz. Şu anki seyirde bu hedefleri tutturmamız gayet makul görünüyor.
TİM olarak, bu hedefi tutturmanın ötesinde ihracatımızda bir sıçrama yapmak için daha fazla mesai harcıyoruz. Bu süreçte de gerek açıklanacak İhracat Ana Planı gerekse TİM çatısı altında hazırladığımız hedef pazar ve sektörel analizler ile Bakanlığımız koordinasyonunda ihracatçılarımıza yeni kanallar açmaya, ihracatın kılavuzluğunu üstlenmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda biz de TİM olarak, 2023 yılı ihracat hedefimiz olan 226.6 milyar doları aşacağımıza yürekten inanıyoruz.
NAİL OLPAK
DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Yönetim Kurulu Başkanı
DEİK bugünden yarınları inşa etmek üzere 2023 hedeflerine odaklandı
Ekonomimizde, bu yılın 3. çeyreğinde büyümenin pozitife dönmesiyle yılı Yeni Ekonomik Program’da (YEP) hedeflendiği şekilde pozitif bir büyümeyle kapatmayı bekliyoruz. Yeniden büyüme patikasına giren Türkiye ekonomisi için 2020 yılına dair daha umutlu ve daha pozitif bir tablo bulunuyor. Bu olumlu hava ile 2020’de Türkiye’deki yatırımların artmasını, istihdamın yükselmesini ve enflasyonda olumlu yönde gelişmelerin yaşanmasını öngörüyoruz. Bankacılık sektörünün de en kısa sürede piyasa faizlerini ve kullanım şartlarını çok daha makul seviyelere çekmesini bekliyoruz. Çünkü bu noktadan sonra Türk iş dünyasının asıl önünü açacak olan hamle, ucuz krediye hızla ulaşabilmektir.
2020 yılını doğrudan etkileyecek 11. Kalkınma Planı ve YEP kapsamında atılacak adımları çok isabetli buluyoruz. Her alanda gelişmeyi öngören; sanayicinin, KOBİ’nin, esnafın, çiftçinin, çalışanların geleceğini temeline alan bu yaklaşımla Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasına ivme kazandıracak güçlü adımlar gelmeye devam edecek. 2020’den itibaren maliyetlerin düşeceği ve vadelerin daha da uzayacağı bir döneme gireceğimizi düşünüyoruz.
Beklentimiz, bundan sonraki süreçte minimum cari açık rakamlarıyla devam edileceği yönünde. 2020’de Türkiye ekonomisi için yüzde 5’lik bir büyüme öngörülüyor ki bu hedefin yakalanmasında bir sıkıntı görmüyoruz. Dış ticarete, ihracata dayalı bir büyüme hedeflenirken sanayi üretiminin lokomotif bir rol üstlenmesi çok büyük bir önem taşıyor. 2018 itibariyle 784 milyar dolarlık bir hacme sahip Türkiye ekonomisinin büyüklüğünün 2023’te 1 trilyon 80 milyar dolara çıkması son derece önemli bir eşik.
Cumhuriyetimizin 100. yılını işaret eden 2023 Vizyonu, Türkiye’nin küresel ticarette çok daha kabiliyetli olacağı ve dünyanın en güçlü ekonomileri arasında ilk 10’a girmeyi hedeflediği bir gelecek vaat ediyor. Kamu ve özel sektör işbirliğiyle 2023 hedeflerine ulaşacağımıza inanıyoruz. Biz de Türkiye’nin geleceği için dünyanın her yerinde “Ticari Diplomasi” misyonuyla durmadan çalışan DEİK olarak, bugünden yarınları inşa etmek üzere 2023 hedeflerine odaklanmış durumdayız, önümüzdeki dönemde de iktisadi aktivitemizi güçlendirecek, ülkemizin ve ekonomimizin menfaati yönünde atılacak her adımı desteklemeye ve her zamankinden büyük bir gayretle uluslararası arenada iş dünyamızın sesi olmaya devam edeceğiz.
ORHAN TURAN
TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) Yönetim Kurulu Başkanı
“2020’de yüzde 3-4 aralığında büyüme öngörüyoruz”
Ekonomide 2020 yılına ilişkin iyimserim. Ev ödevlerimizi eksiksiz yaparsak nispeten daha olumlu bir yıl olacaktır. Ekonomimizin pozitif bir ivme yakalaması, kırılganlıklarımızın kaybolduğu anlamına gelmiyor elbette. Bu paralelde iyimser bir tahminle 2020 yılında yüzde 3-4 bandında bir büyüme öngörüyoruz.
Dolar tarafında gelişmekte olan ülkelerin izlediği genişlemeci para politikaları, Türkiye başta olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için pozitif bir dönemi işaret ediyor. İçeride ve dışarıda belirsizlik yaratacak olağanüstü bir gelişme yaşanmadığı takdirde kurun sakinliğini korumasını bekliyoruz. Reel sektörü canlandırmak ve yatırım iştahını artırmak amacıyla gerçekleştirilen faiz indirimleri, kredilerin bir miktar toparlanmasını sağladı ve tahsilatlarda pozitif bir hava yarattı. Ancak bu etkinin sürdürülebilir olması için 2020’de reel sektörün kredi iştahının üretim, istihdam ve ihracata yansımasını sağlayacak yapısal ve ekonomik reformların da gerçekleştirilmesi etkiyi artıracaktır.
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri; işsizlik. İnşaat sektöründe 500 bin kişi işini kaybetti. 2020’de istihdam artırıcı politikaların acil olarak devreye alınmalı. Özel sektörün yatırım iştahını artırmamız şart. Markalı, yüksek katmadeğerli üretim ve ihracat çıkış yolumuz. Sürdürülebilir, kalkınma ile terbiye edilmiş, insana dokunan bir büyüme modeline geçmemiz gerekiyor. Ne yaparsak yapalım, kapıları açan anahtar hukukun üstünlüğüdür.
KOBİ’lerimizin kırılganlıklarının devam ettiği bir dönem yaşandı. Son 1.5 yılda da gördük ki finans kaynakları daraldığında KOBİ’lerimizin en önemli sorunu nakit akışı ve finansmana erişim. KOBİ’lerimiz açısından rekabeti kısıtlayan en önemli faktör ise ödeme gecikmeleri… Türkiye ekonomisinin en önemli sorununun da risk yönetimi ve tahsilat olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada alacak sigortasından teşvik ve kredilere, ödeme ve tahsilat sürelerinden finansmana erişime KOBİ’lerimizi önceliklendiren politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Ekonomideki darboğazı aşmak için 5 alana odaklanmayı ve çözümler üretmeyi misyon edindik: Özel sektör ve kamuda kurumsallaşma seviyesinin artırılması. Küresel rekabet gücünün artırılması. Bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi için kapsayıcı politikalarının geliştirilmesi. KOBİ’lerin sürdürülebilir büyümesi için önce küçüğü düşün ilkesinin benimsenmesi. Kadınların istihdamda ve girişimcilikte daha güçlü temsiliyeti.
ABDURRAHMAN KAAN
MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) Genel Başkanı
“Türkiye ekonomisinin yüzde 5 büyümeyi yakalayacağını tahmin ediyoruz”
2019 yılı hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi açısından oldukça zor bir dönemeç oldu. Bu zorlu süreçte Türkiye ekonomisi birçok uluslararası kuruluş tarafından yılın başında yapılan küçülme tahminlerine karşın ciddi bir direnç gösterdi ve beklentiler pozitif büyümeye revize edildi. Bu bağlamda yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla 2.3 ve 1.6 puan küçülen Türkiye ekonomisi, üçüncü çeyrek itibariyle toparlanma sürecini hızlandırdı ve yüzde 0.9 oranında büyümeyi başardı.
Yine yılın ilk 11 aylık döneminde 165 milyar dolar seviyesine ulaşan ihracat rakamları ve bunun neticesinde cari dengenin fazla vermeyi sürdürmesi de ekonomik aktivitenin canlılığına işaret etmektedir. Geçtiğimiz yıl Ağustos’ta yaşanan kur ataklarının neticesinde yüzde 25 seviyesine kadar ulaşan tüketici fiyatlarındaki artışın, bu yılın Kasım dönemi itibariyle yüzde 10’a kadar gerilemesi de bir diğer olumlu gelişme olmuş; böylece genişletici para politikası konusunda Merkez’in elini rahatlatmıştır.
Bu dönemde T.C. Merkez Bankası’nın Temmuz ayından itibaren üst üste aldığı faiz indirimi kararlarının, bilhassa iç tüketimi destekleyerek büyümeye olumlu yansıdığını gördük. Faiz indirimleriyle birlikte canlanan ekonomik aktivite, yılın üçüncü çeyreği itibariyle Türkiye ekonomisini pozitif büyüme sürecine geri döndürdü. Bu bağlamda TCMB’nin yılın son toplantısında politika faizini yüzde 12 seviyesine çekmesi, reel sektör adına 2020 yılına yönelik ciddi bir motivasyon oldu. Bu kararının, önümüzdeki dönemde iç tüketimle birlikte yatırım harcamalarına da olumlu yansıyacağını ve böylelikle Türkiye ekonomisinin büyüme hedefine zorlanmadan ulaşacağını düşünüyoruz.
Genel anlamda Türkiye, 2019 yılında ekonomik açıdan nispeten durgun bir dönem geçirse de siyasi belirsizliklerin sona erdiği ve gerekli yapısal reformların hayata geçirildiği bir ortamda, avantajlı nüfus yapısı ve coğrafi konumu sayesinde, uzun dönemde önemli iş fırsatları sunmaya devam etmiştir. Bu motivasyonla girdiğimiz 2020 yılı ve sonrasında Türkiye ekonomisinin, YEP kapsamında hedeflenen yıllık ortalama yüzde 5’lik büyüme hızını zorlanmadan yakalayacağını tahmin ediyoruz.
MEMİŞ KÜTÜKCÜ
OSBÜK (Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu) Yönetim Kurulu Başkanı
“Büyümenin kalıcı hale gelmesi, refah ve istihdam üretebilmesi için yatırımların artması ön şart”
2019 yılı iş dünyamız, sanayicilerimiz açısından zor bir yıldı. Sanayicilerimiz bu yıl, son 15 yılın en çetin mücadelesini verdi diyebilirim. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle kurdaki dalgalanmalar ve maliyet artışlarıyla başlayan bu zor ekonomik sürecin, en dip günlerini de geride bıraktığımızı düşünüyorum.
Geçtiğimiz yılın Eylül ayından bu yılın Ağustos ayına kadar eksi hanede kalan sanayi üretimimiz nihayet bir yıl aradan sonra tekrar pozitife dönerek, Eylül’de yüzde 3.4 arttı. Bu artış Ekim ayında da yüzde 3.8 olarak gerçekleşti. Sanayi üretiminin yanı sıra tüketici güven endeksi, kapasite kullanım oranları gibi öncü göstergeler de bir toparlanma patikasına girdiğimize işaret ediyor. Zira üç çeyrektir küçülen Türkiye ekonomisi, bu yılın 3. çeyreğinde yüzde 0.9 büyüme kaydetti. Sınırlı da olsa bu oran ekonomimizin toparlanmaya başladığı görüşünü besliyor. Ancak bundan sonraki süreçte önemli olan büyümenin sürdürülebilir olmasıdır. Bunun için de yatırımların artması çok kıymetli. Fakat yatırımlar tüm toparlanmalara rağmen 5 çeyrektir daralmaya devam ediyor. Bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 12.6 daralan yatırımlar tarafını hızla pozitife çevirmeliyiz. Çünkü büyümenin kalıcı hale gelmesi, refah ve istihdam üretebilmesi için yatırımlar ön şart. Dolayısıyla Türkiye’nin bir yandan mevcut yatırımları teşvik ederken aynı zamanda yeni yatırımları teşvik edecek verimlilik esaslı politikalar üretmeye ihtiyacı var.
HİLMİ UĞURTAŞ
OSBDER (Organize Sanayi Bölgeleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı
“Beklentilerimizi doğru şekillendirmeliyiz”
Türkiye sahip olduğu jeopolitik konumu ve gelişmekte olan bir ülke olması nedeni ile her akımın, her değişimin ve gelişimin bir şekilde etkisinin görüldüğü bir ülke haline gelmiştir.
Türkiye 2019’da ekonomik bir küçülme yaşamıştır. Bu dönemi bir toparlanma süreci takip etmiştir. Ancak Türkiye’nin yakaladığı bu ve bunun gibi toparlanma dönemleri ne yazık ki uzun sürmediği için, inişi ve çıkışı çok olan bir ekonomik tablo oluşturdu.
Türkiye bu dönemde, içinde bulunduğu döngüyü kırmak için maliye ve para politikalarının içinde bulunduğu, karma paketleri tercih etti. Alınan dipten dönüş sinyalleri ve son çeyrekte ortaya çıkan büyüme ile tekrar büyüme düzlemine adım atmamız elbette olumludur. Ancak, bu dönüşün nedenleri iyi irdelenmelidir. Yapısal değişimin olmadığı noktalarda, bu dönüşün faiz indirimleri, kredi destekleri, sektörel destekler ve tüketimi teşvik edici faktörlerle devam etmesi sağlıklı ve sürdürülebilir değildir. İstikrarlı büyüme ve gelişme Türkiye’nin hukuk, eğitim, sağlık, uluslararası ilişkiler gibi makro alanlardaki yapısal değişimleri ile sağlanmalıdır.
Görünen odur ki; 2020 yılında da küresel sistemde ekonomik sıkıntılar devam edecektir. Bu sıkıntıların büyümesi ve azalması başta ABD olmak üzere dünya politikası ve ekonomisine hakim devletlerin tavrına ve o devletler arasındaki ilişkilerin gidişatına bağlıdır. 2020 yılı Türkiye içinde kolay bir yıl olmayacaktır. Bizler önümüze konan verileri ve piyasalarda fiilen yaşadığımız olayları değerlendirirken, içimize ve çevremize umut tohumları da atarak 2020’ye hazırlanmalıyız.
ERDAL BAHÇIVAN
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı
“Paylaşım ekonomisini seven gençleri iyi anlamalıyız”
Ekonomiye daha geniş bir perspektiften bakıldığı bir dönemden geçiliyor. Finans, para, faiz, Merkez Bankası gibi konuların çok ötesinde, insanlar artık gelir dağılımı, refah, mutluluk, nüfus, göç, çevre gibi sorunları daha fazla konuşuyor. Dünyayı farklı okuyan ve anlayan, duyarlılık ve sorumluluk sahibi büyük bir genç kitle geliyor. Geleceğimize damga vurup şekillendirecek olan bu neslin eğilimlerini iyi anlamalıyız. Uber, AirBnB gibi girişimler sayesinde son yıllarda oldukça popüler bir kavram var; paylaşım ekonomisi. Gençlerin çok ilgi gösterdiği bu ekonomiye bazıları, ‘dayanışmacı tüketim’ diyor, bazıları da ‘dayanışmacı ekonomi’ adını veriyor. Bu gelişmelerin üretim tarzımıza, iş hayatımıza etkileri konusunda daha fazla kafa yormalıyız.
KVKK ile ilgili çözüm talebi: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na uyum kapsamında şirketlerimiz ve kurumlarımız kapsamlı bir hazırlık yapmak durumundalar. Zira ağır para cezaları söz konusu ve son günlerde bu cezaların uygulanmaya başladığını görüyoruz. İSO olarak yaptığımız incelemede, kanunun uygulanması sırasında bazı hukuki suiistimallerin yaşanabileceği ve bu durumun şirketleri ciddi maddi yaptırımlarla karşı karşıya bırakabileceğini gördük. Bu yöndeki raporumuzu Cumhurbaşkanlığımıza ve Adalet Bakanlığımıza sunduk. Ümit ediyoruz ki bu durumu ortadan kaldırmak üzere kanunun uygulanması bir süre ertelenecektir.
İhracatın katmadeğer yapısı çok önemli: 2020’de Türkiye ekonomisi için ihracat önemli bir başlık olacak. İhracatımızın katmadeğer yapısı ve rekabet gücü özel bir önem taşıyor. Zira ihracatımız miktar olarak artmasına rağmen değer olarak düşüyor.
NURETTİN ÖZDEBİR
Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
“2020’de yüzde 5’in üzerinde büyüme mümkün”
Türkiye’de gerek iç gerek dış kaynaklı olan ve yılın tamamına yayılan sıkıntılı bir süreç yaşandı, bu da ekonomide daralmaya yol açtı. Ülke, çok uzun zamandır ithal ürün tüketimine dayalı hak etmediği bir lüks içinde yaşıyor. Liberal ekonomide ‘yaratıcı yıkım’ denilen, kötü yönetilen şirketlerin piyasadan çekilmesini sağlayacak bir süreçten geçtik. Bir sürü insan işsiz kaldı, çok sayıda firma konkordato ya da iflas ilan etti. Bundan sonra aynı hataları yapmamalı, kaynaklarımızı daha iyi kullanmalıyız. Yerli ürünlerin kalitesinin artırılması için tüketicilerin baskı yapmaları önemli. Son dönemde bankalardan kredi taleplerinde artış yaşandı. Maalesef bunun çoğu tüketici kredisi. Yatırım yönünde henüz kayda değer bir canlanma söz konusu değil. Vatandaşlar ithal ürünlere karşı tedbirli olmalı. Türkiye cep telefonuna her yıl 3-4 milyar dolar para harcayabilecek bir ülke değil.
Asgari ücret makul seviyede artırılmalı. Ülkemizde bu kadar işsiz varken bir bu işsizler ordusuna iş aramaktan ümidini kesmiş gençlerimiz ilave edilmişken iş piyasalarıyla ilgili ciddi reformlar yapabilmemiz, katılıkları çözmemiz ve insanlarımızı çalışma hayatına daha çok yönlendirebilmemiz lazım. 2019’un 4. çeyreğinde ciddi oranda büyüme oranı yakalanacağını tahmin ediyorum. Gelecek yıl büyümede ABD ile ilişkiler, NATO toplantısında Türkiye’ye gösterilen teveccüh, AB’nin Türkiye’siz bu işlerin olamayacağını idrak etmesi gibi faktörler sebebiyle ülke algısı pozitife dönecektir. Böylece büyümede yüzde 5’in de üzerine çıkılabilir. Buna bağlı olarak da Türkiye’ye sermaye girişi olacağını ümit ediyorum. Bu, ülkeyi rahatlatacaktır ancak rehavete kapılmamak lazım.