AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: İklim Politikası Çerçevesi ve Türkiye’deki Firmalara Etkileri Yeşil dönüşümün parametreleri netleşiyor
İstanbul Sanayi Odası (İSO), Avrupa Komisyonu ortaklığında düzenlenen ‘AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: İklim Politikası Çerçevesi ve Türkiye’deki Firmalara Etkileri’ başlıklı etkinlikte konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Avrupa Birliği’nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na (SKDM) geçiş dönemine hazırlık için gerekli adımların atılması ve 2025 sonuna kadar devam edecek geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesinin önemini vurguladı. Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Gerassimos Thomas, Yeni yatırım fırsatları mutlaka yaratılacaktır. Programlarımızın da desteğiyle herkes için kazan-kazan durumu ortaya çıkacaktır.”
İstanbul Sanayi Odası (İSO), Avrupa Komisyonu ortaklığında düzenlediği ‘AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması: İklim Politikası Çerçevesi ve Türkiye’deki Firmalara Etkileri’ başlıklı etkinlikte konuya ilişkin paydaşları İstanbul Odakule’de, İSO Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda bir araya getirdi. İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın açılış konuşmasıyla başlayan etkinlikte Konuk Konuşmacı olarak Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Gerassimos Thomas da yer aldı. İklim değişikliği odaklı uluslararası ticaret ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) ilgili sektörler için uygulama detaylarının aktarıldığı etkinlikte, demir-çelik, alüminyum, gübre ve çimento sektörlerine yönelik teknik sunumlar gerçekleştirildi.
İklim kriziyle mücadelede sanayi yeşil dönüşmeli
İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, son yıllarda, küresel ticaretin karşılaştığı pek çok riskin iklim değişikliğinin artan etkisiyle ilişkili olduğunu belirterek, aşırı hava olayları, kuraklık ve sıcaklık artışı gibi faktörlerin, çevresel ve sosyal olduğu kadar önemli ekonomik sonuçlar da doğurduğuna dikkat çekti. Bilimsel araştırma dergisi Nature’da yayımlanan iklim değişikliğinin ekonomik etkileri hakkındaki makaleye göre küresel ekonominin, iklim değişikliği sebebiyle gelecek 26 yıl içinde %19’luk bir gelir kaybı yaşanacağını vurgulayan Erdal Bahçıvan, bu yıllık ortalamanın 38 trilyon dolarlık zarar anlamına geldiğini söyledi. Araştırmaya göre, bu zararın küresel ortalama sıcaklık artışını iki derece ile sınırlandırmak için gereken azaltım maliyetlerinden çok daha fazla olduğunu ifade eden Erdal Bahçıvan, “Bu durum, iklim krizi ile mücadele için acil ve kapsamlı bir şekilde harekete geçilmesi gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu mücadelede başarılı olmak için sanayinin, yeşil dönüşümünü tamamlaması ise oldukça kritik” dedi.
“SKDM, ülkemiz açısından kritik bir süreç”
AB’nin ihracatımızdaki payı %40: Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Avrupa Birliği’nin (AB) bu konuda uluslararası düzeyde liderlik rolünü üstlenmiş olmasının yeşil dönüşümün başarıya ulaşabilmesi için önemine işaret eden Erdal Bahçıvan, AB’nin, sanayiden ulaştırmaya, enerjiden tarıma kadar birçok boyutta stratejik düzenlemeyi içeren Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM) ile yeşil dönüşümü bütüncül bir bakış açısıyla ele aldığını kaydetti. Bahçıvan, bu kapsamda gündeme gelen Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) ise AB ile ticaret ilişkisi olan ülkelerdeki üreticiler üzerinde doğrudan ve dolaylı etkileri olacağını aktardı: “1 Ekim 2023 itibarıyla başlayan SKDM geçiş döneminde demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen sektörlerinde Uygulama Tüzüğü’nde belirtilen ürünlerde raporlama yükümlülüğü getirildi. AB’nin ihracatımızdaki payının yaklaşık %40 olduğunu dikkate aldığımızda SKDM’nin ülkemiz açısından kritik bir süreç olduğu çok açık. Bu nedenle geçiş dönemine hazırlık için gerekli adımların atılması ve 2025 sonuna kadar devam edecek geçiş dönemindeki her gelişmenin yakından izlenmesi önemlidir. Öte yandan, SKDM geçiş dönemindeki düzenlemelere Türkiye’deki üretici firmaların uyumunu kolaylaştırmak üzere AB tarafından sağlanacak her türlü destek ve teşvik küresel tedarik zincirlerinin güvenli bir şekilde devamlılığı açısından da büyük önem taşımaktadır.”
“SKDM Uygulama Rehberleri’ni hayata geçirdik”
“Düzenlemelerin aktarılmasında köprü görevi üstleniyoruz”: Erdal Bahçıvan, Türkiye’de gerekli politikaların oluşturulmasında mevzuat ve tüzüklerin hazırlanması ile ilgili olarak ilgili bakanlıklar tarafından yoğun bir çalışma yürütüldüğünü belirtti: “Bu kapsamda özellikle Sanayi ve Teknoloji-Ticaret-Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlıklarımız ile çok yakın çalışıyor, mevzuat ve tüzüklerin hazırlanmasında sanayi kesiminin görüşünün yansıtılması ve düzenlemelerin sanayicilerimize aktarılmasında köprü görevi üstleniyoruz. Bu kapsamda, Ticaret Bakanlığımız işbirliğiyle ‘Alüminyum’ ve ‘Demir-Çelik’ sektörlerinde SKDM’nin getirdiği raporlama yükümlülükleri ve bu süreçte karşılaşılan uygulama zorluklarına çözüm bulmayı amaçlayan ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Uygulama Rehberleri’ni hayata geçirdik. Rehberlerimiz, SKDM gerekliliklerinin yerine getirilebilmesi ve AB Komisyonu tarafından yayımlanan hesaplama aracının alüminyum ve demir-çelik sektörlerinde pratik bir şekilde kullanılabilmesine yönelik hazırlandı. Ticaret Bakanlığımız koordinasyonunda gerçekleşen ‘AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) Özel Sektör Bilgilendirme Seminerleri’nde de rehberlerimizi Türkiye genelindeki sanayi firmalarımıza aktarma fırsatı da yakalıyoruz.”
“Geleceğe bırakacağımız mirasın sorumluluğunu taşıyarak üretmeliyiz”
Yeşil dönüşüm için ihtiyaç duyulan finansmana erişimin önemli bir unsur olarak ön plana çıktığını vurgulayan Erdal Bahçıvan, şu bilgileri verdi: “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın Dünya Bankası ile hayata geçirdiği ‘Türkiye Yeşil Sanayi Projesi’ ile 450 milyon dolarlık finansmanın sanayicilerimize sunulmasını çok kıymetli buluyoruz. Ülkemiz ekonomisinin de itici gücü olan KOBİ’lerimiz İstanbul Sanayi Odası üyelerinin de büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Bu kapsamda KOBİ’lerimizin sürdürülebilir ve verimli yeşil dönüşümünü için de destekler içeren bu gibi projelerin karbonsuzlaşma çabalarının yoğunlaştırılması, teknik kapasitenin geliştirilmesi ve ihracattaki rekabet gücünün artırılmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bu doğrultuda İSO olarak bizler de sanayicilerimize sürdürülebilir finans alanında bilgi sağlamak amacıyla ‘İSO Sürdürülebilir Finans Raporu’nu yayımladık. İklim değişikliğinin yarattığı koşullar göz önüne alındığında sürdürülebilir üretim ve bu bağlamda yaşanacak dönüşüm ülkemiz açısından önemli bir gereklilik halini aldı. 21. yüzyılda üretim ve sanayi alanındaki tüm bu gelişmelerin ışığında geleceğe bırakacağımız mirasın sorumluluğunu taşıyarak üretmeliyiz. İstanbul Sanayi Odası olarak sorumluluklarımızın farkındayız ve bu konuda öncü olmak için çalışmalar gerçekleştiriyoruz.”
“6 tematik alana odaklanıyoruz”: Erdal Bahçıvan, çevresel ve sosyal unsurların üretimin merkezinde yer aldığı ‘sürdürülebilir üretim’ yaklaşımıyla 24 bine yaklaşan üyeleri ve kamuoyuna yönelik sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm konularında farkındalık oluşturmak için pek çok faaliyet yürüttüklerini anlattı: “Yürüttüğümüz sürdürülebilirlik çalışmalarında ‘İklim Değişikliği ve Sürdürülebilir Sanayi, Döngüsel Ekonomi, İşin Geleceği, Güvenli Çalışma Ortamı, Sürdürülebilir Finans ve Sanayinin Dayanıklılığı’ olmak üzere 6 tematik alana odaklanıyoruz. Bunlara ek olarak günümüz iş modelleri için vazgeçilmez olduğunu düşündüğümüz ‘Sürdürülebilirlik Odaklı İnovasyon ve Dijital Dönüşüm’ konularını da temalarımızı yatay kesen unsurlar olarak dikkate alıyoruz. Sanayicilerimizi güncel bilgilerle donatmak için ‘İSO Yeşil Blog’ ve ‘İSO Yeşil Bülten’ gibi yayınlarımızı düzenli olarak paylaşıyoruz. ‘İSO Yeşil Gündem Sohbetleri’ başlıklı etkinliklerimizde ise sürdürülebilirlik kapsamındaki çok çeşitli konularda ulusal ve uluslararası uzman konuşmacıları ağırlıyoruz.”
Erdal Bahçıvan, ‘Kurumsal Karbon Ayak İzi Danışmanlığı’ gibi hizmetleriyle üyelerinin yeşil dönüşüm sürecine uyum sağlamalarına yardımcı olurken yenilenebilir enerji alanında firmaları bilgilendirdikleri ‘İSO Enerji Masası’ ile sanayi firmalarına destek verdiklerini de ifade etti: “Sürdürülebilirlik kapsamında yürüttüğümüz çalışmalara yönelik ‘Sürdürülebilirlik Raporu’muzun ikincisini de yayımladık.”
İSO’nun önemli projelerinden birinin de 2008’den beri bir parçası olduğu Avrupa İşletmeler Ağı projesi olduğunu bildiren Bahçıvan, bu çalışmayla sanayi kuruluşlarının sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve dış ticaret alanındaki yetkinliklerini geliştirdiklerini ve yurtdışındaki firmalarla buluşturduklarını paylaştı: “AB tarafından İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı kapsamında finanse edilen bir diğer yeni projemiz ise ‘İklim Değişikliğine Hassas Sanayi Sektörlerinin Adaptasyon Kapasitesinin Geliştirilmesi’ amacını adını taşıyor.”
Türkiye’nin 2 sektörde karbon ayak izi düşük”
Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürü Gerassimos Thomas, ‘İklim Değişikliği Odaklı Uluslararası Ticaret ve AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ ile ilgili konuşmasında; SKDM’nin tüm sektörler için önemini vurgulayarak, şunları söyledi: “Türkiye, AB’nin ithalatında en önemli partnerlerden biri ve çok kilit bir role sahip. Türkiye, bölgesel kalkınmanın sağlanması için çok önemli bir ortak. İklim değişikliği, dünyanın genel olarak yüzleştiği büyük bir kriz. İklim değişikliğiyle mücadelede ve karbon salınımının azaltılmasında AB kendi ortaklarını da teşvik ediyor. İklim değişikliğiyle mücadele için AB olarak biz, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı kurduk. Karbon nötr bir kıta olma hedefimiz var. 2050’ye kadar dekarbonizasyonu sağlamaya çalışıyoruz. Karbon sızıntısının önlenmesi aslında dekarbonizasyonla ilgili bir başlık. Çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen sektörleri, yüksek karbon sızıntısı ve sera gazı emisyonu olan sektörler. Bu sektörlere özellikle odaklanmalıyız ki sorunları çözebilelim.”
“Dekarbonizasyonu sağlamak istiyoruz”
Sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflediklerini ve uygulamalarında bir değişimi başlatmaya çalıştıklarını aktaran Thomas, özel sektörle birlikte çalışmaları gerektiğini vurguladı. Müşterilerin ve şirketlerin tedarik zinciri içerisinde yeşil dönüşüme önem veren şirketleri tercih ettiğine dikkat çeken Thomas, SKDM içerisindeki ilk adımın üretim süreçlerindeki gömülü emisyonları belirlemek olduğunu belirtti. Veri toplamaya 2023’te başladıklarını, sonrasında rapor oluşturacaklarını anlatan Thomas, “Dekarbonizasyonu sağlamak istiyoruz. Neredeyse 9-10 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. 2034’e kadar bu aşamalı bir süreç olacak. AB, hem AB içerisinde hem de AB dışı ülkelerde, 3. taraf ülkelerde aynı standartları sağlamak istiyor.”
“Türkiye ile işbirliği içerisindeyiz”: Thomas, “İklimle ilgili yasaların, mevzuatların oluşması ve Türkiye ile diyalogun canlı tutulması bizim için önemli. Bizim bu sistem sayesinde %37’lik bir emisyon düşüşümüz var. Türkiye ile yaptığımız işbirliği devam ediyor. G-20 ve OECD kapsamında da Türkiye ile işbirliği içerisindeyiz. Türkiye ile uluslararası tartışmalarda bir partnerimiz olarak devam ediyoruz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’yla birlikte özellikle iklim ve enerji geçiş planları için çalışmalar yapıyoruz” diye konuştu.
“‘Standartlar uygulanmazsa ihracat yapamazsınız’ demiyoruz”: AB’de gömülü emisyonlarla ilgili adımlar atıldığını da bildiren Thomas, yalnızca AB’de değil, Birleşik Krallık (İngiltere), Çin, ABD, Kanada’da birçok çalışma yapıldığını kaydetti. Kararların uygulanması açısından Türkiye ile işbirliğinin önemli olduğunun altını çizen Thomas, şunları ifade etti: “Türkiye, AB’ye ithalatta en önemli partnerlerden bir tanesi. Çelik sektöründe karbon ayak izi aslında düşük. Alüminyumda da Türkiye’de karbon ayak izinin yine iyi seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bu tablo sadece iyi bir noktadan başladığınızı göstermiyor. Aynı zamanda bu iki sektörde çok daha da iyi olacağınızın bir göstergesi. Yeni yatırım fırsatları mutlaka oluşacaktır. Programlarımızın da desteğiyle herkes için kazan-kazan durumu ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Hedefimiz sera gazı emisyonlarını azaltmak ve uyguladığımız tedbirlerle bir değişim yaratmaya çalışıyoruz. Yeşil geçiş sürecinde başarıyı yakalamak için özel sektörle birlikte çalışmamız gerekiyor. Şirketler arasında bir teşvik mekanizması sayesinde sağlıklı bir rekabet yaratmaya çalışıyoruz. Bu aslında bir standart değil. ‘Bu standartları uygulamazsanız Avrupa’ya ihracat yapamazsınız’ demiyoruz. Hiçbir şey sınırda takılı kalmıyor. Burada sadece bir teşvik sağlamaya çalışıyoruz. Daha yeşil olan şirketlerde tabii ki daha farklı teşvikler olabiliyor.”
Kimyasallarla ilgili teklif 2025’te hazırlanacak
Gerassimos Thomas, tedarik zinciri sürdürülebilir değilse üretimin de sürdürülebilir olmayacağını söyledi: “Diğer ülkeler, sürdürülebilir olmayan bir hammaddeyi kullanarak Avrupa’ya ürün satamayacak. Kimyasallar üzerinde de SKDM kapsamında çalışmalar devam ediyor, 2025’te bir teklif hazırlayacağız. 2027’e kalır belki ama planı 2025’te hazırlayacağız. Ama henüz kimyasalların nasıl ekleneceği hiç belli değil. 2021’de kimya sektörünü kapsaması üzerine teklif verilmişti ama tedarik zincirinde takip zordu. Alüminyumda saf hammaddenin takibi bellidir ama kimyasalların takibi zordur. Mutlaka eklenecek ama henüz böyle bir çalışma yok. 2024 başında 2023’te AB’ye yapılan ithalatları inceledik. Bunların hepsinin nereden geldiği, menşei birçok veri elimizde eksik. Karbon sıfır ve karbon nötr üretim için Türkiye’de de çabalar olduğunu biliyoruz. Şu an için veri kalitesi ve ölçümlerle ilgili problemler var.”
Yenilenebilir enerjinin önemi: Avrupa içerisinde yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımlara da çok önem verildiğine değinen Thomas, “Avrupa’da bir şirket, 6-7 yıllık planını yapıyor ve desteğini alıyor. Dijitalleşme önemli. Horizon diye bir projemiz var. Önümüzdeki 10 yılın projeksiyonunu oluşturmaya çalışıyoruz” dedi.
Mali yükümlülükler 2026 Ocak’ta başlıyor
Demir-Çelik, Alüminyum, Gübre ve Çimento sektörlerine yönelik özel teknik sunumları ve paylaşımları gerçekleştiren Avrupa Komisyonu Vergilendirme ve Gümrük Birliği Genel Müdürlüğü, Ekonomik Analiz ve Muaf Tutulan Sektörlerin Vergilendirilmesi Birimi Başkan Yardımcısı Martin Becker, AB’nin iklim hedeflerine ulaşması için 2026’ya kadar SKDM’nin uygulanmasına odaklandıklarını söyledi: “SKDM mekanizmalarının uygulanması gerekiyor. Mümkün olduğunca kullanılan metedolojiye uygun olması gerekiyor. Geçiş dönemi, metodolojinin geliştirildiği yıllar olacak. Sonrası ise geleceğe hazırlık. SKDM’de regülasyonlar 2023’te başladı, Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edildi. Yasal anlamda çeşitli uygulama aşamaları var. Mali yükümlülükler 2026 Ocak’tan itibaren uygulanmaya başlanacak. Bazı kanunlar hazırlık sürecinden sonra tamamlanacak. Karbon fiyatının 3. ülkeler için nasıl ödeneceği belirlenecek.”
“2024 sonunda teknik bir doküman oluşacak ve paydaşlarla paylaşılacak”: Çok sıkı bir takvim uyguladıklarını belirten Martin Becker, önümüzdeki 18 ayda; 2026’ya kadar tamamlanması gereken çok şey bulunduğunu belirtti: “Gelecek için aslında hazırlık işi yapıyoruz. İlerleyen dönemlerde bunu hazırlık dönemi olarak görebiliriz.” Özellikle gübre ve çimentoda analiz yapıldığını ama sonrasında hepsinin analizinin yapılacağını kaydeden Becker, bu yılın sonunda teknik bir doküman oluşacağını ve paydaşlarla paylaşılacağını açıkladı.
Kapsamlar, 2025’ten sonra ve 2028’den önce genişleyecek: Becker, “Raporlama işlemi bittikten sonra yasa koyucular tarafından 2025’te yasal bir teklif sunulabilecek. Kapsamların 2025’ten sonra ve 2028’den önce genişlemesi bekleniyor” dedi. SKDM kapsamındaki sektörlere yoğunlaşılacağını kaydeden Becker, bürokrasiyi azaltmaya çalıştıklarını belirtti: “SKDM’yi biraz daha yönetilebilir bazda tutmak istiyoruz.” Becker, yakın zamanda küresel karbon fiyatlaması diye bir şeyin olacağını düşünemediklerini de açıkladı.
AB Komisyonu’nun sürece pek çok yatırım yaptığını aktaran Becker, “Biz daha çok girişimler ve teşvikler üzerine çalışıyoruz. Bu bir öğrenme dönemi. Alandan daha fazla bilgi toplamak önemli.” Becker, ürünlerin üretiminde doğrudan emisyonların ölçüleceğini, ürünlerin nakliyesine odaklanılıp odaklanılmayacağının tartışma aşamasında olduğunu paylaştı.
“Gömülü emisyonların belirlenmesi en önemli ve karmaşık konulardan biri haline geliyor”: Becker, SKDM içerisindeki aktörlere bakıldığında emisyon oranlarını ölçen, tutan operatörlerin ve risk değerlendirmesinde gümrük yetkililerinin önemli hale geldiğini ifade etti: “Bu sistem içerisinde yüksek sayıda raporlama alabiliyoruz. Örneğin; ithal edilen ürünlerin miktarı raporlanıyor. Yanlış raporlama gibi sorunlarla karşılaşılacak ama sonra düzeltilecektir. Gömülü emisyonların belirlenmesi en önemli ve karmaşık konulardan biri haline geliyor. Basit ürünler, SKDM’nin elinde listelenmiş olan ürünler; örneğin; çelik gibi. Kompleks ürünlerse; en az bir SKDM ürününü bileşik olarak kullanan ürünler.”
“Yeşil bir dünya için çalışıyoruz”
İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Sultan Tepe ise kapanış konuşmasında; “Yeşil bir dünya için çalışıyoruz. Bu yeni bir ekonomi modelidir. Bu bir dönüşüm sürecidir. Başka çıkış yolu yok. Dünyanın hammadde sorunları da var, geri dönüşüm sorunları da var. Bu çıkılacak bir yol. Hepimiz çok ciddi sahiplenip, zorlukları birlikte karşılayıp ama sonunda temiz ürünler üreteceğiz. Sanayiyle kirlettik, sanayiyle temizleyeceğiz. Yeşil bir dünya olacağız. Bu yol vazgeçilecek bir yol değil, sabredilecek bir yol” diye konuştu.
“SKDM’nin yarattığı etki son derece çeşitli”
T.C. Ticaret Bakanlığı, Uluslararası Araştırmalar ve AB Genel Müdürlüğü Ticaret Uzmanı Demet Işıl Karakurt, SKDM’nin kapsadığı birçok ürün bulunduğunu, başka üreticilere de girdi olduğunu belirtti. Bu nedenle yarattığı etkinin son derece çeşitli olduğuna işaret eden Karakurt, AB Yeşil Mutabakatı konusunda Türkiye’nin çalışmalarına da değindi.
Demet Işıl Karakurt ile birlikte katılımcıların sorularını yanıtlayan Martin Becker, Türkiye hükümeti ile konuyu ele aldıklarını, çift taraflı anlaşmalar bulunduğunu belirterek, uygulamaların daha sadeleştirilmesi ve kolay uygulanması için yöntemler bulmamız gerektiği söyledi.