banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

01.07.2014, 19:36 11300

Hangi faiz hangi kur!..

Yılın ilk yarısında önce kur, sonra faiz tartışmalarını yaşadık. Buna şaşırmamak gerekir. Çünkü; cari açığı ve dış borcu yüksek olan ülkeler ağırlıklı olarak ya faizi tartışır, ya da kuru.

Bu tartışma fasit bir daire gibidir, hiç bitmez gibi görünür. Burada ayrıca bir kördüğüm vardır. Böyle bir ekonomide önce mali sektör, arkasından üretim sektörü her gün her saat gündemdedir. Buna risk veya tehdit altında günübirlik yaşamak denir.

Böyle bir ekonomi; yeteri kadar üretime dayanmayan, yeniden yapılandırılmayan, reformları ertelenmiş bir ekonomidir. Sorunludur. Çünkü büyüme zemini; yeteri kadar katmadeğeri yüksek olmayan, istihdam yaratmayan ve ihracat gelirine yönelik olmayan, daha çok nakit hareketine ve akışına dayanan bir zemindir.

Kendimize şunu soralım: “Böyle ne kadar devam eder?”

Köklü bir değişim ve dönüşüme yönelmedikçe bu sorunun cevabı bizde değildir. Bütün dikkatimizi, FED veya AMB’nin likidasyonu kısma-genişletme kararlarına veririz.

Faiz ve kur bizi ilgilendirmiyor mu?

Elbette ilgilendiriyor. Ama hangi kur, hangi faiz!.. Sağlıklı bir kur ve faiz dengesi olmalıdır. Burada “sağlıklı kur ve faiz”; ihracata ve yerli malı kullanımına destek olan, ithalatın önünü kesen, yerli ara malı üretimini destekleyen, cari açığın azalmasına katkı sağlayandır. Sağlıklı kur ve faiz; yenilikçi ve yaratıcı yatırımların önünü açan, katmadeğeri yüksek üretime doğru götürendir. Aranan ve özlenen budur.

Mal ve hizmet olarak neyi ne kadar üretiyorsak, yüksek katmadeğer yaratacak biçimde üretmeliyiz. Bu ise bir “dönüşüm” sorunudur ve bu “dönüşüm” söylendiği kadar da kolay değildir. Ama Türkiye ekonomisinin potansiyeli ve dinamikleri bunu sağlayacak düzeye gelmiştir. Bu kapasiteyi iş dünyasının; faiz-kur tartışmasını kördüğüm olmaktan çıkaracak yoğun reformlardan geçtiğini artık açık ve net biçimde ifade ediyor olması gösteriyor.

Bu sayımızın kapak konusu aslında bu noktaya dikkat çekmek içindir. Kapak konumuza sayın Bakanlarımız dahil görüşü yansıyanların hemen hemen tamamı dönüşümün nasıl ve ne zaman ortaya çıkacağı konusunda şu görüşte birleşmişlerdir: “İnsan odaklı, eğitime, Ar-Ge’ye ve inovasyona önem veren bütünsel kalkınma anlayışının, toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenmesiyle ortaya çıkacak.”

Geçen ay katıldığımız OSBÜK Kongresi de başta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız sayın Fikri Işık olmak üzere, bu konuya odaklandı. Türkiye’nin yüksek katmadeğerli üretime dayanan sürdürülebilir bir kalkınma politikasına geçişte Organize Sanayi Bölgeleri’nin başrolü oynama talebi adeta bir deklarasyon üslubuyla dile getirildi.

Söylendiği kadar kolay değildir fakat sürdürülebilir güçlü bir ekonomi için başka çaresi de yoktur.

Yorumlar (0)
banner557