BETAM’dan biyomedikal sektörüne inovatif ürünler
FSMVÜ Biyomedikal Elektronik Tasarım Uygulama ve Araştırma Merkezi (BETAM) Müdürü Doç. Dr. Sadullah Öztürk, sensör konusunda yetkin bir kuruluş olarak faaliyet yürüttüklerini belirterek, “BETAM tarafından geliştirilen yapay zeka destekli Elektronik Burun, kokuları analiz ederek gıdaların gerçekliğini ayırt edebiliyor” diyor.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) bünyesinde İstanbul Kalkınma Ajansı desteğiyle 2016’da kurulan Biyomedikal Elektronik Tasarım Uygulama ve Araştırma Merkezi (BETAM), prototip aşamasına kadar ürün geliştirebiliyor. FSMVÜ Biyomedikal Elektronik Tasarım Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Sadullah Öztürk, “Adımızdan da anlaşılacağı üzere Merkezimizin odaklandığı ana alanı enerjiden sonra en çok dışa bağımlı olduğumuz ‘sağlık sektörü’ oluşturuyor. Özellikle sağlıkta sensör alanına yoğunlaşıyoruz” diyor. Sağlık sektöründe hem hastane hem kamu düzeyinde birçok kuruluşla inovatif tıbbi cihaz üretimi gerçekleştiren BETAM, ilk olarak Tele Sağlık İstanbul Projesi’ne altyapı desteği sundu. Eş zamanlı olarak Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde hane güvenliğine yönelik ‘gaz algılama dedektörü’ projesi hazırlayan BETAM, gaz sensörleri ve sıvı içinde madde algılama konusunda önemli çalışmalar yürütüyor.
Sadullah Öztürk, “Yüzde 100 yerli üretim sensörler geliştiriyoruz. Ülkemiz için bu tür ürünlerin ticarileşmesi önemli. BETAM olarak sahadaki çalışmaları takip ediyor, bu alanda faaliyet yürüten kuruluşlarla temasa geçiyoruz. Şu anda 2 sensör firmasıyla görüşme halindeyiz. Ürünler ticarileşmesi için yakında pazara sunulacak. Ar-Ge merkezi olarak bizim misyonumuz ürünü tasarlayıp, prototip olarak geliştirmektir” diyor. Sensör çalışmalarındaki rol modelinin hocası Prof. Dr. Zafer Ziya Öztürk olduğunun altını çizen Öztürk, şu anda iki ürünlerine somut yatırımcı beklediklerini de açıklıyor.
Elektronik Burun yapay zeka ile öğreniyor
BETAM bünyesinde prototipi yapılan Elektronik Burun yani E-Burun; gıda, sağlık, savunma, gibi alanlarda kullanılması hedeflenen bir ürün. Öztürk, şu bilgileri veriyor: “10 yıllık bir birikimle geliştirdik. Kendisine öğretilen kokuları algılayabilen ürün, kokunun tanımını yaparak türünü belirliyor. E-Burunlar sağlık alanında da kullanılabilecek. İnsan nefesini analiz ederek kanser teşhisinde bulunabilir. Tıpkı insan burnu gibi ilk aşamada deneyimleyerek öğreniyor. İnsan burnunda kokuyu anlayan ve ürettiği sinyalleri beyne ileten sensörler vardır. Beyin bu sinyallerden bir harita oluşturur ve ona bakarak kokunun ne olduğunu belirlemeye çalışır. Tabi biz bunu otomatik olarak yapıyoruz ama aslında küçüklükten itibaren öğrenerek gidiyoruz.”
E-Burun’un kullanılacağı sektöre göre uzmanlık sağlayabileceğini kaydeden Öztürk, şunları anlatıyor: “İnsan burnunda 100 binin üzerinde kokuları algılayabilen biyolojik reseptörler vardır. E-Burun’da ise bu sayı maksimum 16’ya çıkabiliyor. Haliyle çok küçük bir zeka ve sınıflama olmuş oluyor, geliştirmeye devam ediyoruz. Şu an gıda sektöründe denetim mekanizması olarak kullanılacak donanıma sahip. Örneğin; tüketilen meyve suyunun doğal mı yapay mı olduğunu E-Burun ayırt edebiliyor. Cihazda patent aşamasına geldik. E-Burun sadece gıda analizinde değil farklı alanlarda da kullanılabilecek. Örneğin; narkotik sistemlerde köpeklere alternatif olarak kullanılabilir. Çeşitli malzemelerin tespitine yönelik olarak savunma sanayinde, hastalıkların teşhisinde kullanılabilir. Mesela kişinin nefesinden aseton kokusu yayılıyorsa bu, o kişinin şeker hastalığının başlangıcında olduğu anlamına gelir. Ya da ciğerlerinden gelen bütanol kokusu varsa kanser olduğu anlamına gelebilir ki E-Burun, kanseri tespit eden tomografi gibi bilgisayarlı sistemlerden çok öncesinde bunu tespit edebilir ve erken müdahale şansı verebilir. Bu açıdan bakıldığında sağlık alanında ciddi bir atılım yapacağını düşünüyoruz.”
Sadullah Öztürk, kokuları ayırt edebilmek, kokuların varlığını tespit edebilmek ve bulunulan ortamda ne tür materyallerle karşı karşıya olunduğunu belirlemek için çalışmalara devam edeceklerini söylüyor. E-Burun’da kullanılan malzemenin yerli ve uygun fiyatlı olmasına dikkat ettiklerini kaydeden Öztürk, sadece ürün geliştirmeye değil öğrencilerin süreçlere hâkim olmasına da öncelik verdiklerini aktararak, “Çalışma tamamlandığında bir makale yayınlayacağız. Bu makale benzer alanda çalışmak veya E-Burun geliştirmek isteyenler için de açık kaynak olacaktır” diyor.
Saliva ile Bütünleşik Diyabet Yönetim Sistemi
Sadullah Öztürk aynı zamanda TÜBİTAK tarafından desteklenen “Saliva ile Bütünleşik Diyabet Yönetim Sistemi”nin, Kansız Şeker Ölçüm Cihazı Üretme projesinin paydaşlarından biri olarak çalışmalar yürütüyor. Ağrısız kan şekerini ölçmek, kayıt altına almak ve tedavi planlarının oluşmasına network sağlamak amacıyla hayata geçirilen projede 15 kişilik Ar-Ge ekibi çalışıyor.
Öztürk, konunun ülke ekonomisi için de önemli sonuçları bulunduğunu belirterek, “Beslenme alışkanlıkları, şehir yaşamının koşulları ve stres ile birlikte diyabette büyük bir artış yaşanıyor. 2015’te ulaşılacak hasta sayısına 2007 yılında ulaşıldı. Bu alanda politikaların oluşturulmasında yürüttüğümüz çalışmalar kaynaklık edecek” diye konuşuyor.
Diyabet üzerine yine Europen Commission Horizon 2020 SME Instrument kapsamında Avrupa Birliği’den destek aldıklarını kaydeden Öztürk, “Faz 1 aşamasında yürüttüğümüz çalışmalarımızı, kabul edilirse Faz II’ye taşımak amacındayız. O zaman bütçemiz 3 milyon Euro’ya ulaşacak. Söz konusu projede Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi ile Türk bir firma faaliyet gösteriyor” bilgisini veriyor.
BETAM’ın ürünü patentlendi, 40 ülkede korunuyor
Tüketilen sıvı gıdanın içindekileri tespit amacıyla BETAM olarak bir buluşa imza attıklarını, TÜBİTAK’ın da patent sahibi olarak ABD ve AB dâhil 40 ülkede ürüne koruma aldırdığını aktaran Sadullah Öztürk, idrarda protein kaçağının olup olmadığı gibi analizlerin yapılacağı prototip ürünün ticarileşmesi için Türkiye’de su alanında faaliyet yürüten devlet kurumlarıyla işbirliği yürüttüklerini duyuruyor. “Sıvı madde içinde madde algılama sensörlerinde iddialı olacağız” diyen Öztürk, bu tür ürünlerin kolay ticarileşmesi için proje değerlendirme sürecinde iyileştirmelere ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor: “Sadece kağıt üzerinde proje değerlendirme yapılmamalı. Gerektiğinde sözlü olarak sunum yapılmalı.
Ayrıca projenin fonlamasında sermaye sahiplerine direkt ulaşım sağlayacağımız ara yüzlere ihtiyaç var. Hatta fon sahipleri direkt proje çağrısına çıkarak destekleyeceği projeye ulaşabilmeli” önerisini sunuyor.