IX. KOBİ Zirvesi’ne: ‘İnovasyon’ Damgası‘
TOSYÖV, KOSGEB, TOBB ve İTO işbirliği ile gerçekleştirilen IX. KOBİ Zirvesi, KOBİ’ler için Yeni Pazarlar ve Fırsatlar’ temasıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. İş Bankası’nın ana sponsorluğunda İki gün süren etkinlikte, KOBİ’lere sürdürülebilir rekabet gücü kazandıracak yol haritası çizildi.
ETKİNLİK
01.04.2013, 17:43 01.04.2013, 17:43
5688
IX.KOBİ Zirvesi’ 20-21 Mart tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi. 9. KOBİ Zirvesi, Türk KOBİ’lerinin ulusal pazardan uluslararası pazarlara sıçrama yapma ve bilgi teknolojilerine geçme aşamasında bugünkü durumlarına baktı ve hemen bugünden yapılmasına başlanması gereken işleri gösteren bir pusula oluşturdu. Zirve’de ortaya konulan görüş ve tartışmaları özetleyerek okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
AÇILIŞ KONUŞMALARI
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Davut Kavranoğlu, 2002 yılında 35 milyar dolar olan ihracatın 152 milyar dolara çıktığını belirterek; “Bu ihracatın yüzde 90’ı sanayi ürünleri. İhracatın başarısı girişimcilerindir. Ancak bizimle aynı büyüklüğe sahip olan Almanya’nın ihracatı 1.5 trilyon dolardır. Kendimizi avutmayalım. Türkiye’nin olması gereken yere çok mesafesi var” dedi.
Bozuk düzen içerisinde uzun yıllarını kaybeden Türkiye’nin dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olma yolunda azmi ve isteğinin olduğuna dikkat çeken Kavranoğlu, şöyle konuştu: “Biz uzun yıllar gereksiz korkular ve çekingenlikler yüzünden, olmamız gereken yere gidemedik. Dolayısıyla Türkiye’nin dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olma yolunda 2023 yılına yönelik olmazsa olmaz hedefleri var. Bu hedeflere ulaşmak, şu anki ekonomik paradigma ile olacak şey değil. Çok yeni şeyler yapmalıyız. Biz buna bilgi ekonomisine geçiş diyoruz. İşgücü ve hammaddeye dayalı değil. Bilgi ve know how’a dayalı ekonomiye geçmeliyiz.”
Türkiye’nin ekonomik sıçramayı bilimin ve teknolojinin lokomotif olacağı bir sistemle sağlayacağını kaydeden Kavranoğlu, KOBİ’lerin bilimin rehberliğine daha fazla başvurması gerektiğini söyledi. “Yeni teknoloji çok müthiş hızda gelişiyor. Bu gelişen teknoloji, ekonominin artık ana sürükleyici faktörü oldu” diyen Kavranoğlu, ileri teknoloji geliştiren camianın önemli bir parçası olmamız gerektiğine vurgu yaptı. Kavranoğlu bu gelişmeyi sağlamak için üniversitelerin özerk bir yapıya bürünmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
KOBİ’ler inovatif olmalı
KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, KOBİ’lerin geliştirilmesi ve bu amaçla desteklenmesini misyon edinen bir kurum olan KOSGEB’in KOBİ sorunlarının ve bu sorunlara yönelik çözüm önerilerinin tartışıldığı KOBİ Zirvesi platformuna öteden beri büyük önem verdiğini söyledi. Kaplan, “Bu manada, KOBİ’lere yönelik strateji ve politika üretme süreçlerimizde burada alınan kararları da dikkatle incelediğimizi ve kararlarımıza yansıttığımızı özellikle ifade etmek istiyorum” dedi. Tüketici talebi veya tercihlerinde yaşanan değişimler neticesinde pazarlarda daralma yaşandığında KOBİ’lerin sıkıntıya girdiğini söyleyen Kaplan, “Bu nedenle KOBİ’lerimizin ürün ve pazar anlamında çeşitlendirmeye gitmeleri, sürekli pazar geliştirme faaliyetleri yürütmeleri, hatta iş yapma biçimlerini de teknolojik gelişmelere paralel olarak geliştirmeleri gerekmektedir” diye konuştu.
Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 60’ının KOBİ’ler tarafından sağlandığını hatırlatan Kaplan “Pazar geliştirme ve tutundurma çalışmalarına hız vermeli, uluslararası arenada markalaşmaları için işletmelerimizi desteklemeliyiz. Proje hazırlama kabiliyeti düşük KOBİ’leri de yalnız bırakmıyoruz” dedi.
Girişimciliğin önemine de işaret eden Kaplan, KOSGEB’in Girişimcilik Destek Programı kapsamında 81 ilde girişimcilik eğitimi verdiklerini ve girişimcilik eğitimlerinde 2003 yılına kadar yaklaşık 1.000 kişiye eğitim verilmiş iken, son 3 yıl içerisinde yaklaşık 120 bin kişinin girişimcilik eğitimi almasını sağladıklarını açıkladı. Kaplan, 6 bin 500’den fazla kursiyerin desteklerden yararlanarak kendi işini kurduğunu da aktardı.
KOBİ’leri dönüştürün
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük, dünya ekonomisine yönelik algı ve kabullerin kökten değiştiğini ifade ederek, kriz sonrası dünyada, ekonomik merkezlerin, Batı'dan Doğu'ya doğru kaydığını, merkezlerin yer değiştirdiğini ve ölçeklere yaklaşımın da değiştiğini söyledi. Küçük, şunları söyledi: “Bugün, artık, bütün dünyada, KOBİ'ler, her zamankinden daha önemli hale gelmiş, küresel rekabetin asli unsurları olarak, ekonomi gündeminin merkezine oturmuşlardır. Girişimcilik, inovasyon, yenilikçilik, esneklik gibi rekabetçi özellikler KOBİ'ler ekseninde tartışılır olmuştur. Küresel rekabette öne geçmenin yolu, öncelikle KOBİ'leri dönüştürmekten geçmektedir.”
KOBİ’lerin sorunu talep yetersizliği
İTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş, “Artık, küresel ekonomik anlayış, ülkeler için seçeneklerden bir seçenek değildir. Ayak uydurulması gereken bir zorunluluktur. Bu kural, tüm ekonomik aktörler için olduğu kadar KOBİ'ler için de geçerlidir” diyerek başladığı konuşmasında KOBİ’lerin önünde iki sıkıntı bulunduğunu aktaran Yalçıntaş, şöyle devam etti: “Bunlardan biri talep yetersiz. Çünkü Asya merkezli yeni bir küresel ekonomik düzen oluşuyor. Devasa bir nüfusa sahip olan Çin ve Hindistan'a karşı emek yoğun üretime dayalı ihracat yapılması imkansız. Aynı şekilde Türk lirasını döviz kuru karşısında Asya ülkeleri ile rekabet edecek bir seviyeye düşürmek de mümkün değil. Batıda ise AB'nin ve ABD'nin yaşadığı kriz nedeniyle bir daralma yaşanıyor. İç tüketimde ise ithalatın payının yüksek olması, talebi azaltıcı diğer bir neden. Diğer sorun ise finansmandır.”
Yalçıntaş, Türkiye’de işletmelerin ağırlıklı bankacılık sistemi üzerinden fonlandığını, finansman kuruluşlarının ise şirkete veya projeye değil garantiye kredi verdiğini hatırlatarak, şu vurguyu yaptı: “Bu iki sorunu çözmek için 2 şey yapılmalı: KOBİ’ler Almanya’da olduğu gibi orta teknolojilerde üretim yapmaktan çıkartılıp, ileri teknolojiye kaydırılmalı. Ayrıca finansman meselesi çözülmeli.”
KOBİ’ler teknolojiye odaklanmalı
TOSYÖV Başkanı Rahmi Aktepe açılış konuşmasında inovasyon, yenilikçilik ve yeni teknolojilerin KOBİ’ler açısından ifade ettiği önem ve açılımlara dikkat çekerek şunları söyledi: “İnsan ile makinenin, doğa ile teknolojinin iç içe geçtiği çağa biz nasıl hazırlanıyoruz? Yenilikçilikten, teknolojiyi etkin kullanmaktan söz etmek için artık çok geç. Bunları çoktan aşıp yeni iş alanları için kendimizi hazırlayabiliyor muyuz?
“Yeni pazarlar için hazırlanmak, öncelikle kendimizi, insan gücümüzü eğitmekten geçiyor. Bedenlerimiz teknolojinin bir bileşenine dönüşürken üretim yöntemlerimizin değişeceği de açıktır.
“İsterim ki geleneksel üretim yöntemleri ve iş yapma alışkanlıklarının eskimeye yüz tuttuğu bu çağda, KOBİ’lerimize yeni iş alanlarının fırsatlarını müjdeleyeyim. Bilindiği üzere KOBİ’lerimizin sürekliliği ve ekonomik gücü, Ar-Ge’den, yenilikçi olmaktan geçiyor.
“KOBİ’lerimizin bu yenilikçiliği iki yolla sağlayacağı söylenebilir: 1-Küresel piyasalarda değişen endüstrilerdeki ana üreticilerle işbirliği yaparak altyüklenici, yan sanayi olmak. 2-Güçlü ana üreticilerin dikkatini çekecek ürünler, üretim yöntemleri ve buluşlar gerçekleştirmek.”
Türkiye’nin en büyüğü KOBİ’nin yanında
Zirvenin Ana Sponsoru olan Türkiye İş Bankası adına Genel Müdür Adnan Bali konuştu. Bali, KOBİ'lerin, doğru zamanda doğru finansal desteği verecek, değişen iktisadi şartların gerektirdiği zorluklarla mücadele ederken gücüne ve çalışma anlayışına güvenebilecekleri bir finansal partnere ihtiyacı olduğunu kaydetti. KOBİ'lerin yüzde 49'dan fazlasının finansman sıkıntısı çektiğini, daha küçük ölçekli firmaların finansmana erişimde daha fazla sorun yaşadığını belirten Bali, KOBİ bankacılığına büyük önem verdiklerini ve KOBİ'leri sorunsuz tarzda büyüttüklerini ifade etti. İş Bankası'nın bugün 175.4 milyar lira aktif büyüklüğü ile Türkiye'nin en büyük bilançosuna sahip olduğunu dile getiren Bali, öz kaynak, nakdi kredi, nakdi ticari kredi, gayrinakdi kredi alanlarında lider olduklarını, bunu da müşterilerinin teveccühü ile sağladıklarını kaydetti.
Türkiye ile sınırlı kalmama vizyonuyla hareket ettiklerini ve müşterilerinin bulunduğu, Türkiye'nin ticaret yaptığı tüm piyasalarda bulunabilmek için aktif bir sınır ötesi bankacılık faaliyeti yürüttüklerini anlatan Bali, şöyle devam etti: “Erbil, Batum ve Kosova'da açtığımız şubelerden sonra şimdi Kosova ve Gürcistan'da ikinci şubelerimizi, Irak'ta Bağdat şubesini açacağız. Yine Kuzey Irak'ta Erbil'den sonra Duhok, Zaho ve Süleymaniye'de şube açacağız. Azerbaycan'da arayışlarımız sürüyor. Bugün dışarıda 14 ülke, 50 şube, 2 temsilcilik, 800'ü aşkın çalışanla 24 milyar lirayı aşan bir aktifi yönetiyoruz. Bu anlayışla çalıştığımız için de İş Bankası olarak 100 milyar liralık kredi hacmini ilk geçen bankayız. Bunun yüzde 70'inden fazlası ticari kredilerdir. Sektörün ortalaması da bu değil. Sektörden ticari krediler lehine sapan bir bankayız.”
Geçen yıl ticarete, sanayiye en fazla destek olan, en fazla ticari kredi sağlayan banka olduklarını anlatan Bali, şu bilgileri verdi: “Bugün en yakın izleyenden 18 milyar lira, daha sonra izleyenlerden 23 ve 28 milyar lira farklarla önde giden bir bankayız. 2012 yılında yüzde 22 artış göstererek 200 milyar lira civarı bir noktaya gelen KOBİ kredilerinde sektörün iki katından daha fazla bir artış gerçekleştirdik. Bankamızın 1.5 milyonu aşan KOBİ müşterisi üzerindeki kredi hacmi 30 milyar lira civarındadır. 66 ilde en fazla nakdi ticari kredi veren özel bankayız. Geriye kalan illerde de 2. sıradayız. 3. olduğumuz tek il yok. İstanbul, Ankara, İzmir ile sınırlı değil, Anadolu'nun her yerinde karşılığını bulan bir performans gösterdik son yıllarda. Bunların dışında kalan yerlerde kalan illerdeki artışlarımız daha yüksektir.''
Çin-Türk KOBİ’leri yakınlaşmalı
Çin Halk Cumhuriyeti Dış Ticaret Müsteşarı Zhu Guangyau yaptığı Zirve konuşmasında Çin ve Türkiye’de KOBİ’lerin ekonominin önemli bir parçası olduğunu hatırlatarak, “Çin’de 8 milyon KOBİ yer alıyor. Türkiye’nin KOBİ sayısı ise 3 milyondur. İki ülke KOBİ’leri arasında önemli bir işbirliği sağlanabilir. Zaten iki yıl içinde üst düzey yetkililerin karşılıklı imza atmaları ve stratejik işbirliği ile ekonomik ve ticari ilişkiler geliştirmiştir” dedi.
Çin’in Almanya ve Rusya’dan sonra Türkiye’nin 3. Büyük ticari partneri olduğunu dile getiren Guangyau, şu bilgileri verdi: “2012 yılında Türkiye Çin ticaret hacmi 19.1 milyar dolar olmuştur. Ancak bu rakam düşüktür. Birçok sektörde işbirliği yapılabilir. Özellikle iki ülke KOBİ’leri arasında iletişim ve komünikasyon alanında çalışmalar yapılabilir. Sorunları da sözkonusu iki sektörü geliştirerek çözebiliriz.”
Üniversite başka, sanayici başka...
Zirve’nin ilk gün çağrılı konuşmacısı olan Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü İsmail Yüksek, orta gelişmiş bir ülkenin gelişmiş bir ülke sıralamasına çıkmasının çok büyük bir mücadele gerektirdiğini belirterek, inovasyonun ise bu mücadelede olmazsa olmaz strateji olduğunu söyledi. Gelişen dünyaya ayak uydurmak için eski ürün yerine yeni teknolojilere ihtiyaç duyulduğunu anlatan Yüksek görüşünü şöyle özetledi: “Türk KOBİ’leri ve sanayisi önemli işler yapmaya başladı. Üniversite sanayi içinde insan unsuruna önem vermemiz ve olaylara bakış açısını önemsememiz gerekiyor. Şunu söyleyebilirim ki; Türkiye’de sanayicinin ve üniversitenin bakış açısı farklı. Örneğin; sanayici mal-mülk isterken üniversite hocası mevki ve makama öncelik veriyor. Teknoparklar ile üniversite-sanayi biraraya geldi. Yıldız Üniversitesi Teknopark’ında kısa sürede önemli başarılara imza attık. 3 yılda 150’ye yakın firma teknoparkta çalışmaya başladı. YTÜ’ye ayrıca merkez laboratuvar kurduk. Sanayicinin çözemediği sorunları burada çözeceğiz. İkitelli OSB’de de bir teknopark projesini hayata geçirdik.”
1.GÜN 1.PANEL
Finans politikaları
“Dünyada ve Türkiye’de mali ve finans politikaları” konulu oturuma Prof. Dr. Taner Berksoy moderatörlük yaptı.
VERİMLİLİK: Panelde konuşan Dünya Bankası Türkiye Ülke Ofisi Direktörü Martin Raiser, küresel ekonomide 2013 yılının önceki yıldan daha iyi geçmesini beklediklerini söyledi. Raiser Türkiye ekonomisi için de bu beklentiyi koruduklarını belirterek, “Bu yıl ABD ekonomisinin nasıl bir performans göstereceğini bilmiyoruz. Ancak bu krizin belirli etkileri olacaktır. Yine de bir orta düzeyde gelecek için iyimser olmaya devam edeceğiz” dedi.
Bu yıl gelişmekte olan piyasaların büyümeye devam edeceğini belirten Raiser şu görüşlerini ifade etti: “Bu ülkelerin ekonomik payları artacak. Türkiye ekonomisi diğer ekonomilerle karşılaştırıldığında durum oldukça stabil görünüyor. Bütçe performansı artıyor büyüme sağlanıyor ama öte yandan Türkiye yine dış sermayeye de bağlı olarak kalmaya devam ediyor. 2013 yılında Türkiye için GSYİH'de yüzde 4'lük bir büyüme bekliyoruz.
Türkiye ekonomisi için orta vadede rekabetçilik, inovasyon, uzmanlaşma, iş piyasaları ve verimlilik konusunda gelişme bekliyoruz. Türkiye'nin verimlilik büyümesine baktığımız zaman Fransa'dan, İsviçre'den, Danimarka'dan ve diğer gelişmiş Avrupa ülkelerinden geride olduğunu görüyoruz. Türkiye'yi sürekli gezen biri olarak KOBİ'lerin belirli bir plana uyduklarında çok başarılı olduklarını görüyorum. Bunların hepsi toplam performansa da yansıyor.”
YATIRIM MALLARI ÜRETİMİ: Ege Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü Üretim Yönetim ve Pazarlama Bölüm Başkanı Prof. Dr. Haluk Soyuer, panelde ‘Finansal Politikaların Reel Sektör Üzerine Etkileri ve Krizden Çıkış Önerileri’ konulu bir sunum yaptı. Küresel krizin gelişim sürecine ilişkin bilgi veren Soyuer, yatırımlarda tüm dünyada bir düşüş yaşandığını aktardı. Gelişmekte olan ülkelerde yatırımların gelişmiş ülkelere kıyasla daha iyi olduğunun da unutulmamasını isteyen Soyuer, finansal kriz nedeniyle reel sektörün fonlama maliyetleri yükselttiğini, KOBİ’lerin orta vadede finansal kaynaklara ulaşımının zora girdiğini aktardı. Özellikle yatırım mallarında Türkiye’nin dipten çıkamadığını savunan Soyuer, “İncelediğimiz bir dizi istatistik veriye göre sanayi üretim endeksi yükselirken kapasite kullanım oranı düşüyor. Demek ki kriz halen daha devam ediyor. Verimliğe bakınca da; verimlilik vahim. Ayrıca işgücü maliyetleri yüksek. Buna rağmen talepte ciddi yetersizlik var” açıklamasını yapıyor. Reel sektör açısından 3-4 yıl koşulların değişmeyeceğini öngören Soyuer, bu koşullarda oyunu oynamak için iyileştirmeler yapılması gerektiğini, özellikle yapısal dönüşümün önemli olduğunu aktardı. Soyuer, KOBİ’lere ise inovasyona yatırım yapın uyarısını yaparken sadece buluş bazında veya teknoloji bazında değil süreç iyileştirmelerinin de önemli yatırım olduğunu paylaştı.
NEGATİF VERİMLİLİK: Bahçeşehir Üniversitesi İİBF Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, kriz sonrası süreçte Türkiye’nin nasıl bir büyüme stratejisi izlemesi gerektiğini aktardı. Gürsel, şunları anlattı: “Türkiye’nin, minimum yüzde 5-5,5 büyümesi lazım. Büyümenin yüzde 1.5’u verimlilikten kaynaklanmalı. Ancak ne eğitim düzeyimiz, ne kurumsal yapımız ne de piyasa buna el vermiyor.
“Türkiye 2012’de büyümede ciddi düşüş oldu. İstihdamda ise yüzde 2.5 artış gerçekleşti. Verimlilik negatif oldu. 2012’in ikinci altı ayı istihdam artışı yüzde 5. Böyle bir şeyin olması mümkün değil.
İç talebe dayalı büyüme dünyanın sonu olmaz. Ancak iç talebin dışarıdan finanse edildiğinin unutulmaması gerekir. Türkiye’de birinci vahim nokta; hükümetin tutarlı ve orta uzun vadede büyüme stratejisi ortaya koyduğu kanaatinde değilim. Hükümet, boş iyimserlik içinde. Sorunlar yeteri kadar teşhis edilmiyor. Uzun vadede iç talebe dayalı ve yüzde 4’lük büyümenin aşağısına mahkum olabiliriz.”
TUTUMLULUK PARADOKSU: Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Arslanoğlu, ‘Sıkılaştırılmış Paradoks’ konulu sunumunda, şunları anlattı: “İktisatta tutumluluk paradoksu denilen bir kavram var. Tutumlu olursak gelecekte rahat edebiliriz. Ancak toplumda tutumluluk olursa gelecek iyi olmuyor. Çünkü üreticiler, talep olmayınca işten çıkarmaları başlatıyor. Bakınız Avrupa’da bu paradoksu gördük. Zira küresel ekonomik krize giren bölgede sıkı mali politikalar uygulandı ama kriz aşılmadı. Amerika’da ise kısmen daha gevşek politikalar sonucunu verdi ve piyasalar açıldı.
Dünyada ikinci dip işareti bulunmuyor. Ancak büyümeyle ilgili sorunlar devam ediyor. Dünyada grafiği aşağıya çeken Euro Bölgesi. Eğer önlem alınmaz ise Euro’dan çıkışlar daha sık dile getirilmeye başlanabilir.
Ancak şunu da söylemekte fayda var: Genişletici politikaların yarattığı riskler var. Yapısal reformlar gecikebiliyor, Carry Trade yaratıyor (ucuza borçlan ve yüksek getirilere yatırım yap), varlık fiyatlarında balonlar oluşabiliyor, finansal piyasalarda doğal denge fiyatının oluşmasını engelleyebilir ve enflasyon tehlikesi yaratılıyor.”
DÜŞÜK CARİ AÇIK DÜŞÜK KREDİ: Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Ömer Faruk Çolak, küresel ekonomik krizden borçlu olan ve cari açık veren ülkelerin ağırlıklı etkilendiğini belirterek, Türkiye özelinde şu tespitleri yaptı: “Türkiye kriz sonrasında ekonomide yapısal dönüşümü gerçekleştirdi mi? Birkaç tane atak var. Bir tanesi yurtiçi talepteki düşüş. İhracatta yapılanlar ise olumlu gelişmeler. Ancak şunu unutmamak lazım; cari açık düşerse kredi stoğumuz da düşüyor. Reel sektörün fonlanması yavaşlıyor. Bu nedenle milli gelir de düşüyor.
Türkiye ekonomisini gelirine göre yüzdelik dilimlere ayırırsak, ancak milli gelirden en fazla pay alan ilk yüzde 20’lik bölümün tasarruf yapabileceğini görüyoruz. Türkiye’de karlılık oranları düştü. Kar edemeyen işletme tasarruf edemez. Büyüyemeyen, talep olmayan bir ekonomide işletmelerin kar etmesi beklenemez. Ayrıca finansman maliyetleri, iş gücü maliyetleri yüksek.”
1.GÜN 2.PANEL
Teşvik ve destekler
‘Başarıya Giden Yolda, Teşvikler ve Destekler’ oturumuna Devlet, Kültür ve Turizm Eski Bakanı M. Tınaz Titiz, moderatörlük yaptı.
DEĞİŞİM VE KOBİ’LER: Panelde konuşan KOSGEB Başkan Yardımcısı Hüseyin Tüysüz, dünyada çok hızlı bir değişim olduğunu, bu değişimlerin özellikle ekonomik anlamda KOBİ’leri etkilediğini belirterek, “Hem KOBİ’ler hem de KOBİ’yi destekleyen kurumlar, bu değişimi doğru okuyup, doğru algılayıp; yeni pazarlar için, daha güçlü rekabet için stratejiler ve hedefler belirlemeli” dedi.
Değişimin anahtarı olarak inovasyonu gördüklerini kaydeden Tüysüz, şu bilgileri verdi: “Son 25 yıl içerisinde; gelişmiş ekonomilerde büyümenin yarısından fazlasını inovasyon sağladı. Ar-Ge ve inovasyona dayalı bir büyüme ekonomisine geçiş yapmalıyız. Türk insanının girişimciliği değil cesareti var. Cahil cesareti yerine bilgiye ve analize dayalı bir yapı oluşturulmalı.”
TEŞVİK VE DESTEKLER: Ekonomi Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Yurdal Şahin sunumunda; Türkiye’de 1913’ten bu yana kullanılan teşvik ve desteklerin günümüzde büyük değişikliklere uğrayarak devam ettiğini söyledi. Yeni bir teşvik sistemi oluşturduklarını söyleyen Şahin, sistemin 1 yılı doldurmadan iyi bir sonuca ulaştığını aktardı.
YATIRIM İNDİRİMİ VE KOBİ’LER: Ankara YMMO Başkan Yardımcısı Sami Kazıcı ise vergiden muaf yatırımlara ilişkin bilgi verdi. Kaldırılan yatırım indirimi teşviğinin yeniden uygulanmasını isteyen Kazıcı, kar marjının yetersiz olması nedeniyle KOBİ’lerin genel teşviklerden yararlanma imkanlarının düşük olduğunu, yatırım indirimi teşviğinin ise tam KOBİ’ye uygun bir destek olduğunu söyledi.
KOBİ’LER VE AR-GE: TEYDEB Başkanı Fatih Yülek ise Türkiye’nin katma değeri yüksek üretime ihtiyacı olduğunu hatırlatarak, TÜBİTAK’a gelen tüm projelerde katma değere büyük önem verdiklerini hatırlattı. Türkiye’de proje hazırlama kültürünün zayıf olmasından da yakınan Yülek, “Türkiye’de Ar-Ge kapasitesi sınırlı. Para verecek firma bulamıyorsak burada sıkıntı var. Destek ve teşvikler var ama sonsuza kadar devam etmeyecek. Bu güzel bütçelerin bol olduğu ve kabul oranlarının yüksek olduğu zamanı iyi kullanmak gerekiyor” dedi.
KOBİ’LER VE REKABETÇİLİK: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Genel Müdürlüğü Şube Müdürü Adnan Selçuk Erginöz, hiçbir ülkenin kendi üretimlerini koruma duvarlarıyla korumadığını söyledi. Hızlı rekabetin olduğu bir dünyada, küresel aktör olabilmek için bugün Ar-Ge ve inovasyona ciddi anlamda önem verilmesi gerektiğini kaydeden Erginöz, “Bilimsel üretim, teknolojik üretim ve katma değere dönüş var. Biz henüz yolun başındayız. Bugünkü destekler 20 yıl önce olsaydı bu ülke önemli noktalara gelirdi” dedi.
2.GÜN. 1.PANEL
KOBİ’lere rekabet destekleri
‘KOBİ’ler Yeni Pazarlar ve Rekabet Destekleri’ konulu oturumun moderatörlüğünü DEİK Başkanı Rona Yırcalı yürüttü.
REFORMLAR YAPILMALI: Yırcalı, açılış konuşmasında Türkiye’nin dünyanın gelişmiş 10 ekonomisi arasına girebilmesi için ilk aşamada yapısal reformları hayata geçirmesi, aynı zamanda girişimciliğe uygun ortamı yaratması gerektiğini söyledi. Ekonominin ağırlığını KOBİ’lerin oluşturması gerçekliğiyle küçük ve orta ölçekli işletmelerin, rekabet gücünü ulusal ve uluslar arası arenada güçlendirmek gerektiğini dile getirdi. Bunun için şirketlerin ölçeklerini büyütmek gerektiğinin altını çizen Yırcalı, şu bilgiyi verdi: “Türkiye’de girişimcilik Avrupa standartlarının üzerinde. Ancak sözkonusu işletmeleri büyütmeyi ve daha ileriye götürmeyi beceremiyoruz. KOBİ’lerde 3. Kuşağa geçiş oranı yüzde 20’lerin altında.”
İŞ KURARKEN KÜRESELLİK: Panelde konuşan Ekinciler Holding Yönetim Kurulu Eş Başkanı Namık Ekinci Uluslararası Rekabetçiliği Geliştirme Projesi (URGE) tebliği hakkında bilgi verdi. Türkiye’de üreticinin iç pazarı baz almasının eksiklik olacağını öngören Ekinci, “İş kurarken dünyaya entegre olabilecek ölçekte iş olmalı. Ticaret yapabiliyorsak üretim de yapabiliriz” dedi.
ALIM HEYETLERİ PROJESİ: Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği Başkanı Emre Kızılgüneşler, Türkiye işletmelerin yüzde 99’unu oluşturan KOBİ’lerin ihracatta ise sadece yüzde 59’luk bir katkı sağladığını hatırlatarak, “Bu oranı artırmak için teşvik mekanizması, ürün ve hizmet kalitesi, ürün yeniliği ve karlılık oranlarının artırılması gerekiyor” dedi. Türkiye’deki Ar-Ge harcamalarının yüzde 15’ini KOBİ’ler tarafından sağlandığını kaydeden Kızılgüneşler, VIP Alım Heyeti projesini oluşturduklarını açıkladı. Kızılgüneşler, projeye ilişkin şu bilgileri verdi: “Tüm masrafları Ekonomi Bakanlığı’ndan karşılanmak üzere hedef pazarın güçlü oyuncuları ve satın alma şirketlerini Türkiye’ye getiriyoruz. Katılımcıların seçtikleri yerde hem tanıtım hem de direkt pazarlama yapıyoruz.”
KOBİ’LER VE FAKTORİNG: Faktoring Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ramazan Başak, ‘Faktoring: Gelişen Finans Sektörü’ konulu sunum yaptı. Başak, KOBİ’lere en fazla destek veren sektörün temsilcisi olarak toplantıda bulunduğunu belirterek şu konuşmayı yaptı: “Faktoringin üç tür işlemi vardır: garanti, tahsilat ve finansman. Kayıtdışılıkla en iyi mücadeleyi yine faktoring sektörü yapmaktadır. Türkiye’nin ihracatının yüzde 10-12’lik kısmı faktoring sektörü üzerinden sağlanıyor. Ticaretin tüm zincirinde faktoring bulunuyor.”
Başak, 2012 yılında Aralık ayında çıkan kanun ile sektörün büyümesinin önündeki engellerin kaldırıldığını ve hızlı bir büyüme ivmesi gösterdiğini açıkladı. 79 faktoring şirketin sektörde faaliyet yürüttüğünü anlatan Başak, sözkonusu firmaların 342 noktada bulunduğunu aktardı. Faktoring sektörünün geçen yıl 77 milyar TL ciroya imza attığını anlatan Başak, “2015 hedefimiz 100 milyar dolar. Bu hedefe ulaşmamıza engel bir nokta yok. Faktoring sektörünün 70 bin müşterisi bulunuyor. Türkiye faktoring hacminde 14. sırada. Dünyada sektör yüzde 12 büyürken Türkiye’de yüzde 39 büyüyor” açıklamasını yaptı.
KOBİ’LER VE KÜMELENME: Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü KOBİ Kümelenme Daire Başkanı Emrah Sazak, rekabetçilik nedir sorusuna; yaşam standartlarının artışı, verimlilik, yenilikçilik kapasitesi ve tüm bunların toplamında rekabet gücü diye yanıt verdi. Sazak, uluslararası rekabetçiliğin geliştirilmesinin desteklenmesi amacıyla 136 proje ile çalıştıklarını belirterek, özellikle kümelenme çalışmalarının önemli olduğunu belirtti.
KOBİ’LER VE E-TİCARET: Avansas.com Genel Müdürü Rainer Thews, 2013 yılında dünyada e-ticaretten elde edilen satışın 1 trilyon dolar olmasının beklendiğini, 2016'da ise 2 trilyon dolarlık bir satış öngörüldüğünü kaydetti. Almanya'da orta ölçekli şirketlerin e-ticareti kullanarak kendi işlerine odaklandıklarını ve böylece işgücü, zaman ve maliyetten tasarruf ederek büyüdüklerini aktaran Thews, Türkiye'de e-ticaretin yeni yeni anlaşıldığını ve kullanılmaya başlandığını belirtti.
Thews, KOBİ'lerin inovasyon ve teknolojiyi yakından takip edip şirketlerini daha verimli hale getirerek, rekabet güçlerini arttırabileceklerine işaret etti. Thews, şu değerlendirmeyi yaptı: 2013 yılında dünyada e-ticaretten elde edilen satışın 1 trilyon dolar olması bekleniyor. 2016'da ise 2 trilyon dolarlık bir satış öngörülüyor. Türkiye'de e-ticaret satışları 30 milyar lira oldu. Türkiye, 35 milyon internet kullanıcısı ile Avrupa'nın 6. en büyük internet nüfusuna sahip ve bu sayı tüm yaş gruplarında artıyor. Online alışveriş yapanların sayısı aylık neredeyse 5 milyon ve bu toplam internet kullanıcılarının yüzde 16'sına denk gelmekte. Ortalama olarak bir kullanıcı 161 liralık alışveriş yapıyor.”
KOBİ’LER VE TELİF: Avukat Yasin Beceni, yeni pazarlarda rekabetçi olmak için teknolojinin nasıl kullanıldığının önemli olduğunu söyledi. Yaratılan değer açısından bakıldığında ise Türkiye’de telif haklarının iyi olmadığının altını çizen Beceni, yazılım sektöründe korsan kullanım oranının yüzde 61’ler seviyesinde olduğunu paylaştı. Beceni şunları söyledi: “Kullandığımız yazılımı lisanslı kullanmazsak sistemlerimiz saldırılara da açık hale geliyor. ABD’nin birkaç eyaletinde bilgi teknolojilerini hukuka uygun kullanılmaması hakkında bir takım engeller çıktı. Yasal olmayan yazılım kullanımı nedeniyle ABD’ye ihracat yapan firmalar zor durumda kalabiliyor. Dolayısıyla bilgi teknolojililerinin iki boyutu var: İnovasyon ve Ar-Ge kullanımı dışında, süreçlerin uygun şekilde kullanılıyor olması gerekiyor.”
2.GÜN 2.PANEL
Bilişim ve İnovasyon
‘KOBİ’lerde Bilişim ve İnovasyon” oturumunun moderatörlüğünü Türkiye Bilişim Derneği İstanbul Şube Onur Kurulu Üyesi Levent Karadağ yürüttü.
KOBİ’LER VE AFRİKA: Panele katılan Oracle Doğu Avrupa, Rusya, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi ERP Ürün Yöneticisi Bülent Ünsal, coğrafyada çok hızlı bir gelişim yaşandığını belirterek, Türkiye’den götürdükleri iş ortaklarıyla geniş coğrafyada faaliyet yürüttüklerini açıkladı. Sözkonusu coğrafyada Hintli firmalar ile rekabet ettiklerini dile getiren Ünsal, “Bölgeye Türkiye’den giden firmaların en önemli artısı esneklik. Fiyat olarak aşağı yukarı aynı fiyatlarda kalsak dahi esneklik ve projeyi tamamlama isteği Türk işletmelerinde daha yüksek. Türk işletmeleri olarak bölgede başarılı olmaya başladık. Afrika bölgesi IT sektörü için bu anlamda ciddi potansiyel” diye konuştu. İnovasyon konusunda ise kişisel yetkinliğin önemli olduğunu dile getiren Ünsal, inovasyonu destekleyen ortamın yaratılmasının hayati öneme sahip olduğunu dile getirdi. En önemli konunun altyapı olduğunu aktaran Ünsal, “Bir şirketin inovasyon için altyapısının belli düzeye gelmesi önemli. Ayrıca çalışanların yetkin olması önemli. Doğru altyapıya sahip olmaması halinde yine inovasyon sağlanamaz” dedi.
KOBİ’LERDE BİLİŞİM: Dudullu OSB Bölge Müdürü Murat Fırat, Dudullu OSB’ye ilişkin bilgi vererek başladığı sunumunda; “Firmalar ile ilişkileri el yordamı ve zorluklarla yönetiyoruz. Firmalarımıza ilişkin bilgilere ulaşmamız oldukça zor. Türkiye’de temel sorunun bu olduğunu biliyoruz. Bunun engellemek için 2003 yılında ADSL internet altyapısını oluşturduk. 240 portu 1.5 yılda hayata geçirdik. Türk Telekom daha sonra aynı siteye bin port sattı. Türkiye’de işletmeler komşusundan görmeden yatırım yapmak istemiyor. Bu zihniyet ile mücadele ediyoruz” şeklinde konuştu. Fırat, teknolojinin yeteri kadar ilgi görmediğini gözlemlediklerini de açıkladı: “KOBİ’ler bilişim teknolojilerini yeteri kadar kullanmıyor. Ticaretini elektronik ortama taşıyan firma sayısı yetersiz. Web sayfası bulunma ortalaması düşük. KOSGEB, Ekonomi Bakanlığı’nın bu destekleri artırması gerekiyor zira İstanbul gibi şehirde durum budur.”
KOBİ’LERDE BİLGİSAYAR YOK: Microsotf Türkiye’den Cavit Yantaç, KOBİ’lerin çeşitli kanuni zorlamalara rağmen istenilen düzeyde bilişimi kullanmadığını aktardı. Yantaç, şu bilgileri verdi: “Türkiye’de bilişime harcanan toplam para milli gelirin yüzde 1’i kadar. Rakip ülkelerde bu oran yüzde 3’ü bulabiliyor. Yapılan yatırımların büyük bölümü donanıma gidiyor. Aslında katma değer yaratan bölümü olan yazılıma ise harcanan para yüzde 20’yi geçmiyor. Toplam bilişim harcaması tüm dünyadaki paydaşlarına oranla az. Romanya’da ellerindeki bütçelerin yüzde 45’ini bilişime yatırırken Türkiye’de bu oran yüzde 10’ları geçmiyor.”
Yantaç, 3.2 milyon KOBİ’nin 1 milyonunda ise hiç bilgisayar olmadığını açıkladı. Yantaç, konuşmasında şu noktalara değindi: “Türkiye’de her yıl 4 bin 500 bilgisayar mühendisi mezun oluyor. Rekabet ettiğimiz Hindistan’da bir üniversitenin tek kampüsünde binin üzerinden mezun veriyor. Yetişmiş personel sayısı az. Toplumun büyük bölümünde bilgisayar okur yazarlığı az. Ayrıca ekonomik şartlar kurumu zorluyor. Ancak satış gücü ve maliyetler doğru IT ürünleri kullanma ile artıyor.”
KOBİ HİZMETİ AYAĞINA BEKLER: TBD İstanbul Şubesi Kobilişim Çalışma Grubu Koordinatörü Osman Arslan Tunçelli, Türkiye’nin 2023 hedeflerini hatırlatarak başladığı konuşmasında şu noktalara değindi: “Bilişim sektörü için 2023’te 45 milyar dolar ciro yapabilir miyiz? Zira hedeflere ulaşmak için her sektörde benzer bir performans gösterilmeli. Bilişimsiz bir kalkınma mümkün değil.” KOBİ’lerin sorununa ilişkin de bilgi veren Tunçelli, KOBİ EV ve KOBİ Plaza konusunu gündeme getirerek şu noktalara değindi: “KOBİ Ev/Plaza, Türkiye’nin her noktasında oluşturulmalı. Burada KOBİ’lerin ilk başvurma noktası olacak KOBİ Ev/Plaza’da işletmenin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kurum ve kuruluşlara başvuru yapılabilecek. KOBİ Ev/Plaza’ya marka, patent, kredi garanti fonu, faktoring-leasing, KalDer, TÜBİTAK, TOSYÖV, Avrupa Birliği gibi kurumlar bulunmalı. Hizmeti KOBİ’nin ayağına götürmek önemli”
KOBİ’LER VE E-TİCARET: ETİCAD-E Ticaret Siteleri ve İşletmecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ercüment Erdem, dünya e-ticaret 2. 4 trilyon dolarla yılı kapattığını ve 2011’e göre yüzde 30’luk artış yaşadığını anlattı. Türkiye’de ise 2011 yılı BKM verilerine göre 22 milyar TL olan e-ticaret hacmi geçen yıl 30.2 milyar TL ile kapatıldı. E-ticarette ciddi fırsatlar olduğunu anlatan Erdem, 10 binin üzerinde firmanın e-ticaret kullandığını belirterek şunları söyledi: “E-ticarette faaliyet yürüten işletmelerin yüzde 99’u KOBİ. Ayrıca e-ticaret artık küçük işletmeleri büyük firmalar ile eşit seviyeye çıkarma lüksü sunuyor. Elektronik ticaret 1996’da 30 milyon dolardı. 2001’de 300 milyon dolar, şimdi ise dünyada 2.4 milyar dolara ulaştı. Türkiye 2012’de 30 milyar TL önümüzdeki 5 yıl içinde 400 milyar TL’yi aşacağını gözlemledim.”
ENDÜSTRİYEL TASARIM: Global Pazarda Rekabet Silahınız: Endüstriyel Tasarım ile Yenilikçilik Stratejik Yaklaşımlar-Proje Koordinatörü Fikret Kalfaoğlu, endüstri tasarımında önemli kriter ergonomi ve antropoloji olduğunu belirterek işlevsellikle ürüne katma değer kattıklarını, endüstriyel tasarım ile ürüne işlevsellik katılmasının yanı sıra kullanıcı için zevke dönüştürüldüğünü aktardı.
TPE Patent Uzmanı Fatih Karahan, patentin değerli bilgi kaynağı olduğunu söyledi. Karahan, patentli veritabanına ilişkin bilgi verdi. Ücretli ve ücretsiz patentli veritabanlılarda, dünyadaki gelişmiş ülkelerin verilerine ulaşılabileceğini söyledi. Patent hukuku bilmenin önemine değinen Karahan, KOBİ’lerin ise patentin çok pahalı olduğu zannıyla hareket ettiğini açıkladı.
2.GÜN 3.PANEL
Sektörel etkilenmeler
‘Piyasalarda Meydana Gelen Yeni Gelişmelerin Sektörler Üzerindeki Etkileri’ konulu oturuma Isparta Milletvekili Süreyya Sadi Bilgiç başkanlık etti. Bilgiç, 2009 bunalımıyla beraber Türkiye’de arka arkaya pek çok tedbir alındığını söyledi. Bankaların sermaye rasyoları güçlü olmasına rağmen geç tepki vermesi nedeniyle KOBİ’lerin kısa süreli sıkıntı yaşadığını aktardı.
OTOMOTİV SEKTÖRÜ: TAYSAD Başkan Yardımcısı Alper Kanca, otomotiv sektörünün kamuoyunda yeterince değerlendirilmediğini söyledi. Otomotiv sektörünün önünde ciddi bir yapısal değişiklik gördüklerini dile getiren Kanca, “Artık alıştığımızdan farklı ürün ve üretim sözkonusu. Araçların göreceği işlevler konusunda değişim var. Tüketici araçlardan konfor ve eğlence bekliyor” dedi. Türkiye’de otomotiv sanayinin Türkiye için tasarlanmış bir sektör olmadığını hatırlatarak şu mesajı verdi: “Türkiye, rekabeti yüksek ortamında önümüzdeki dönem daha da zorlanacak. Dünyanın büyük otomotiv şirketleri yatırım yapacaklarında ülkedeki teşviklere ve işçilik ücretlerine bakıyor. İspanya, işçilikte daha rekabetçi olmaya başladı. Dolayısıyla Türkiye’nin farklı şeyler yapması gerekiyor.”
YAZILIM SEKTÖRÜ: TÜBİSAD Başkan Yardımcısı Nazım Özdemir, KOBİ’lerin bilişimi kullanmada dünya ölçeğine göre iyi bir noktada olmadığını hatırlattı. Özdemir, “Bilişim teknolojileri her şeyi içine girip her şeyi akıllı hale getiriyor. Ancak Türkiye’de bu alanda çalışmalar yetersiz; ihracatı telaffuz edilmeyecek kadar düşük. Fatih projesi bu anlamda önemli bir kaldıraç görevi görebilir” dedi. Birçok ülkenin bilişimi uzun vadeli stratejik sektör olarak belirlediğini anlatan Özdemir, Türkiye’nin yazılım ve donanım ile bilişimi stratejik sektör olarak seçip ona göre yatırım yapması gerektiğini aktardı, aksi halde sanayi devriminin kaçırılması gibi bir sürecin yaşandığını söyledi.
TURİZM SEKTÖRÜ: TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, sektörlerinde devlet elinin tamamen kalktığını, özel sektör olarak faaliyet yürüttüklerini belirterek ciddi bir gelişimden geçtiklerini söyledi. Ulusoy, şu noktalara değindi: “60’a yakın ülkede vizeler kalktı. Türkiye turist bekleyen ülke stratejisinden turist gönderen konuma geldi. Türkiye’de 1999 yılında seyahat eden vatandaş 500 bin iken bugün 12 milyon. 2023’te 35 milyon insanı gezdirmek istiyoruz. Karar veren listede olan ülkeyiz. Bugün kişi başına gelirimiz 25 bin dolar olduğunda biz vize koyan ülke olacağız.” Turizm sektörünün nereden nereye geldiğine ilişkin bilgiler veren Ulusoy, gelinen süreçte küçük ölçekli turizm şirketlerinin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
1. GÜN: ÇAĞRILI KONUŞMACI
European Small Business Alliance (ESBA) Fahri Başkanı Tina Sommer, üyelerinin tamamı KOBİ’lerden oluşan ESBA’nın Brüksel merkezli bir yapı olduğunu ve uluslararası düzeyde KOBİ politikalarını etkilemek için lobi çalışmalarında bulunduğunu aktardı. KOBİ’ler için politikalar ve mevzuatların önemli olduğunu söyleyen Sommer, “ 27 ülkeden 800 milletvekili yılda 3 bin tane yasa çıkarıyor. Biz bu yasaların sadece ticaret kanunlarına bakıyoruz. Partiler üstü bir yapımız var. Yasada olası sıkıntıları aşmak için siyasetçiler ve komisyonlarla ile konuşuyoruz” diyor. 2. GÜN: ÇAĞRILI KONUŞMACITİM Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu, TİM olarak, KOBİ’lere ihracata başlama destekleri verdiklerini, daha fazla işletmeyi ihracata yönlendirmek istediklerini anlattı. Çıkrıkçığlu, Türkiye’nin son dönemlerde önemli bir dönüşüm sürecinden geçtiğini belirterek, “Ekonomik ve politik açıdan kaos atmosferine rağmen Türkiye başarılı sınav veriyor. Tüm dünyada pozitif olarak ayrışan güçlü bir ekonomimiz var. Ancak Türkiye’nin geldiği bu nokta yeterli değil” dedi. Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için daha fazla KOBİ’yi ihracatçı yapmaları gerektiğini anlatan Çıkrıkçıoğlu, Anadolu’da ihracatta 1 milyar dolar sınırını aşmamış ilere yoğunlaştıklarını, o ilin potansiyelini ortaya çıkaracak çalışmalara ağırlık verdikleri paylaştı. Tek bir pazara bağlı kalmanın sürdürülebilir ihracat artışı için yeterli olmadığını ifade eden Çıkrıkçıoğlu, şöyle konuştu: “İhracatın yelpazesini genişlettik. Avrupa’nın 10 yıl önce payı yüzde 57 idi. Şimdi ise bu 152 milyar dolar ihracatta AB’nin payı yüzde 39’a düştü. En büyük pazarda daralma olmasına rağmen Türkiye ihracatı yüzde 13.1 oranında artış oldu. Alternatif pazarda varlığımızı sürdürmeye devam edeceğiz. Orta Doğu ve Afrika bizim için önemini korumaktadır. Yeni pazarlarda veya mevcut pazarlarda artı değer sağlayacak konu Ar-Ge ve inovasyondur.” 2. GÜN: SUNUMFuturallia İstanbul 2013 İş Geliştirme Formu konulu sunumu İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Genel Müdürü Haluk Kanca, gerçekleştirdi. Haluk Kanca, 18. İş Geliştirme Formu Futurallia’nın KOBİ’ler için önemli bir fırsatı barındırdığını söyledi. 30’dan fazla ülkede 20’den fazla sektörde katılımcının yer aldığı iş geliştirme formunun dünyada KOBİ’ler için gerçekleştirilmiş en önemli etkinliği olduğunu kaydeden Kanca, “KOBİ’ler kendilerinin belirlediği firmalar ile görüşmelerini yapacak. Bu firmaların hepsi; 30’dan fazla ülkeden geliyorlar. İstanbul’daki firmalar, Türkiye’nin diğer şehirlerinden firmalar ile de görüşebilecek” diyor. Futurallia İş Geliştirme Formu’nun ilk olarak Fransa’da 1990 yılında başladığını hatırlatan Kanca, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi’nin bünyesinde gerçekleşen etkinliğe, 700 firmanın katılımını beklediklerini anlatıyor. Ortalama bir şirketin 16 görüşme gerçekleştirdiğini dile getiren Kanca, 6 Mayıs’a kadar firmaların kayıt yaptırabileceğini anlattı. 182 firmanın bugüne kadar kayıt yaptırdığını ve dünya çapında kayıt yaptıran firma sayısının ise 350 olduğunu açıkladı.