Prof.Dr. Murat Yülek: 4 alanda acil reforma ihtiyaç var
Prof.Dr. Murat Yülek, seçimlerden sonra kurulacak hükümetin ekonomide 4 acil yapısal reform tedbirini hayata geçirmesi gerektiğini belirtiyor.
EKONOMİST
01.11.2015, 08:43 31.10.2015, 14:33
7445
Tedbirleri; ‘esnek çalışma sistemi, KOBİ’lere 5 yıl süreli vergi tatili, iş ortamının düzeltilmesi ve sanayi odaklı büyüme stratejisi’ diye özetleyen Yülek, hedeflere ulaşmada dolar kurunun 3 TL olmasının ise fırsat olduğunu belirtiyor.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof.Dr. Murat Yülek, 3 yıldır süren ekonomideki yavaşlamaya dikkat çekerek Kasım’da gerçekleşecek Genel Seçimler’den sonra kurulacak hükümetin ilk iş olarak ekonomiyi büyütecek tedbirler alması gerektiğinin altını çiziyor. Alınacak tedbirlerin iç tüketime dayalı olmaması gerektiğine vurgu yapan Yülek, “Tedbirler üretim açısından canlandırıcı tedbirler olmalı” diyerek yapısal reformları kalem kalem şöyle dile getiriyor:
“1- İş dünyası için esnek çalışma sistemi Türkiye’ye getirilmeli. Bunu yapamıyoruz. Bunun yapılmadığı takdirde ise istihdam istenilen noktaya çıkmıyor, maliyetler artıyor. Üretimde kullanılması gereken ve biriktirilemeyen emek gücü boşa harcanıyor. Türkiye’de çalışabilecek 38-40 milyon insan var. Biz bunun ancak 25 milyonunu çalıştırıyoruz. 15 milyon insanın çalışmadığı her dakika bir daha yerine getirilemeyecek üretim demektir. Bu kitlenin ağırlığını ise kadınlar oluşturuyor. İstihdamdaki katı kuralların yok edilmesi ve esnek çalışma yöntemlerinin devreye alınması sağlanmalı.
2- İstihdamın motorunu KOBİ’ler oluşturuyor. Türkiye’de müteşebbis, küçük bir sermaye ile KOBİ ölçeğinde bir işletme kuruyor. Kurulan işletme sayımız iyi ancak kapanan işletme sayımız da çok yüksek. İş ortamının hantallığı en çok KOBİ’leri vuruyor. Yapmamız gereken istihdam kaynağı KOBİ’lerin işini kolaylaştırmaktır. Ne yapalım derseniz? KOBİ’lere vergi tatili verelim en az 5 yıllık. Cirosu 0-5 milyon TL olan işletmelere 5 yıl için 0 kurumlar vergisi alalım. Cirosu 5 ile 10 milyon TL olan işletmelerden yüzde 5 vergi alalım. Cirosu 15 ile 20 milyon TL olan işletmelerden ise yüzde 10 vergi almayı taahhüt edelim. Ancak istihdam şartı koyalım ve istihdam üzerindeki yükleri de azaltalım. Çünkü vergi vermenin 2 türlü maliyeti var. Mikro KOBİ, tasarruf yapacağım diye bilançosunu kötüleştirmesin. Vergi avantajının ekonomik boyutuna bakarsak; Türkiye’de işletmelerin yüzde 95’i mikro ölçekli işletmelerden oluşuyor. Yılda yaklaşık 30 milyar lira kurumlar vergisi topluyoruz. Bunun da yarısını 3 milyon işletmenin ilk 100’ü ödüyor. Yani 100 KOBİ 15 milyar TL vergi ödüyor. 100’ün dışındaki 1500-2000 işletme ise kalan 15 milyar TL’nin yüzde 90-95’ini ödüyor. Geri kalan işletmeler zaten vergi veremiyor. Bu işletmelerden vergi alamıyoruz sadece yoruyoruz.
3- İş ortamının düzeltilmesi, iyileştirilmesi gerekiyor. 2023-2071 hedeflerimize ulaşmak için 20 yıl öncesinden uygun iş ortamını sağlamamız gerekiyor. Dünya Bankası verilerine göre iş ortamı sağlamada ilk 50’lerdeyiz. 69 idik, 50’ye geldik. Oysa hedeflere ulaşmak için ilk 5’te olmamız gerekiyor. Pasaport, tapu gibi alanlarda iyi durumdayız ancak vergi daireleri veya belediyelerden alınan yapı izinlerinde o kadar iyi olmadığımız aşikar. Yatırım ortamını iyileştirme konseyi kuruldu ama istenilen ivme sağlanmadı. Çuvaldızı kendimize batıralım; 2 sene içinde konuya bir proje gibi yaklaşıp bu sorunu giderebilirdik.
4- Ekonominin temel yapısını değiştirici önlemler alınmalı. Bugün yurtdışında en fazla rekabete maruz kalan alanı sanayi oluşturuyor (23 trilyon dolar dünya ticaretinin 18 trilyon dolarını mal ticareti oluşturuyor. Türkiye’nin bu orandan aldığı pay 150 milyar TL. 18 trilyon doların yüzde 75- 80’i sanayi sektöründe üretilen mallardan oluşuyor). Türkiye’nin üretim ağırlığıyla en az yüzde 5 büyümesi gerekiyor. Ancak büyüme cari açığı da beraberinde getiriyor. Burada yapıyı değiştirmek gerekiyor. Orada yeteri kadar hızlanmıyoruz. Reform sahası budur. 4 yıldır reform sahası sanayidir. Burada 2 tane yapılacak şey var: Birincisi kurun aşırı değerlenmesine izin vermeyeceksin. Bu bir sistem değişikliğidir. Kararın 1 yıl için değil 10 yıl için alınması gerekiyor. Peki neden bu konu önemli derseniz: ‘Şöyle ya da böyle kurda 3 TL’ye geldik. TL’nin aşırı değerlenmesinden kurtarılmış olduk. Normal değerlere gelen kur bizim için fırsattır. Türkiye ara malı üretiminde yurtdışına bağlı. Karlılık nedeniyle Türkiye’de üretilmiyor. Böyle olunca da yatırımlar azalıyor Kur, o malın üretimini ve yatırımını caydırıcı etki sağlıyor. Bu engellenmiş olur.
İkincisi ise sanayi üretiminin Türkiye’de temel bir ekonomik alan olarak ele alınması gerekiyor. Ayrıca bunun altında politikalar da oluşturulmalı. Rakamlara bakınca şunu görüyoruz. Son 15 yıldır imalat sektöründe büyümesi Türkiye’de oldukça iyi. Ama yeterli değil. Hizmet sektörü imalat sektöründen daha hızlı büyüyor. Onun için Türkiye’de imalat sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki yeri düşüyor. Ancak hizmet ihracatı Türkiye’yi kurtarmıyor. Çünkü istihdam ve verimlilik en çok sanayiden geliyor. Benim sanayi ağırlığını ekonominin motoruna koymam gerekiyor. Milli projelere de bu noktada ağırlık vermek ülke vizyonu ve geleceği için önemlidir.”
Türkiye’nin üretim alanında odaklanması gerektiği sektörlere de dikkat çeken Murat Yülek, ulaştırma, havacılık, sağlık ekipmanları, çevre ve kişisel bakım ürünlerini gösteriyor. Yülek, Türkiye’nin talep odaklı değil arz odaklı büyümeyi seçmesi gerektiğini ifade ediyor. Türkiye’nin büyümesi sadece içerideki politikalar ile de sınırlı değil. Yurtdışı değerlendirmesi yapan Yülek, şu bilgileri veriyor: “Konjonktür büyüme hamlesi için köstek olacak nitelikte. AB’nin yakın zamanda bize ‘Pazar’ olması çok zor, yüzde 1-1.5 büyüyor. Pastanın büyüyen kısmından pay almamız zor ama tüketilen malın değerinin 3.5 trilyon dolar olduğu bir gerçek. Bu alanda rekabet edilmesi gerekiyor. ABD ekonomisi daha iyi görünüyor ancak kamu maliyesi açısından sıkıntılı. ABD’nin 23-25 trilyon dolar borcu var. Faiz artırım kararını FED’in Aralık’ta alması gerekiyor. Faizleri ister yükseltsin ister yükseltmesin ABD’deki büyüme istenilen oranda değil. Dolar endeksinin bu seviyeye gelmesi son derece kötü. ABD son çeyrekte büyüme sorunu yaşayacak. Bu sene değil gelecek sene yüksek kur büyümeyi vuracak. Türkiye’de dolar kuru 3 TL olması nedeniyle de artık FED’in kararları sorun yaratmaz. Ancak ABD’nin faiz artırım sürecinin ne kadar süreceği ve hangi noktada biteceği önemlidir. Dışarıdaki portföyün ne kadarı içeri çekilecek. O zaman belli olacak. Bizim gibi ülkeler için test o zaman olacak.”
Türkiye iki alanda sıkıntılı
Liderden çok sisteme inanan bir ekonomist olduğunu söyleyen Murat Yülek, fakat Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada liderlerin önemli olduğunu belirtiyor. Yülek, “Sistem normalde insanoğlu için daha önemlidir. Ben buna inanırım. Almanya’da sistem var. Finlandiya’da sistem var. Bizim için önemli olan sistemdir. Ancak Türkiye’de Kurtuluş Savaşı’nda sistem kurtarmadı. Mustafa Kemal Atatürk vardı. Sistemin temeli ise liyakata dayalıdır. Doğru yere doğru adamı koymaktır” diyor. Ak Parti’nin ekonomi performansını hatırlattığımız Yülek, ‘Başarılı’ yanıtını vererek şu noktalara dikkat çekiyor: “Ak Parti bir program tasarladı ve o program yakın zamana kadar iyi uygulandı. Hatta şimdi bile. Maliye politikası bunlardan biriydi. İktidar popülizme kaymadı. Bankacılık sektöründe çok güzel reformlar yapıldı. Sıkıntılar ise 3 noktadadır. Birincisi cari açık, ikincisi ise yavaşlayan büyüme ve üçüncüsü ise yapısal reformlardır. Cari açık konusunda daha önceden Ak Parti tarafından tedbir alınabilirdi. Özellikle reel kurun değer kazanması bizi çok değişik risklerle karşı karşıya getirdi.”
İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof.Dr. Murat Yülek, 3 yıldır süren ekonomideki yavaşlamaya dikkat çekerek Kasım’da gerçekleşecek Genel Seçimler’den sonra kurulacak hükümetin ilk iş olarak ekonomiyi büyütecek tedbirler alması gerektiğinin altını çiziyor. Alınacak tedbirlerin iç tüketime dayalı olmaması gerektiğine vurgu yapan Yülek, “Tedbirler üretim açısından canlandırıcı tedbirler olmalı” diyerek yapısal reformları kalem kalem şöyle dile getiriyor:
“1- İş dünyası için esnek çalışma sistemi Türkiye’ye getirilmeli. Bunu yapamıyoruz. Bunun yapılmadığı takdirde ise istihdam istenilen noktaya çıkmıyor, maliyetler artıyor. Üretimde kullanılması gereken ve biriktirilemeyen emek gücü boşa harcanıyor. Türkiye’de çalışabilecek 38-40 milyon insan var. Biz bunun ancak 25 milyonunu çalıştırıyoruz. 15 milyon insanın çalışmadığı her dakika bir daha yerine getirilemeyecek üretim demektir. Bu kitlenin ağırlığını ise kadınlar oluşturuyor. İstihdamdaki katı kuralların yok edilmesi ve esnek çalışma yöntemlerinin devreye alınması sağlanmalı.
2- İstihdamın motorunu KOBİ’ler oluşturuyor. Türkiye’de müteşebbis, küçük bir sermaye ile KOBİ ölçeğinde bir işletme kuruyor. Kurulan işletme sayımız iyi ancak kapanan işletme sayımız da çok yüksek. İş ortamının hantallığı en çok KOBİ’leri vuruyor. Yapmamız gereken istihdam kaynağı KOBİ’lerin işini kolaylaştırmaktır. Ne yapalım derseniz? KOBİ’lere vergi tatili verelim en az 5 yıllık. Cirosu 0-5 milyon TL olan işletmelere 5 yıl için 0 kurumlar vergisi alalım. Cirosu 5 ile 10 milyon TL olan işletmelerden yüzde 5 vergi alalım. Cirosu 15 ile 20 milyon TL olan işletmelerden ise yüzde 10 vergi almayı taahhüt edelim. Ancak istihdam şartı koyalım ve istihdam üzerindeki yükleri de azaltalım. Çünkü vergi vermenin 2 türlü maliyeti var. Mikro KOBİ, tasarruf yapacağım diye bilançosunu kötüleştirmesin. Vergi avantajının ekonomik boyutuna bakarsak; Türkiye’de işletmelerin yüzde 95’i mikro ölçekli işletmelerden oluşuyor. Yılda yaklaşık 30 milyar lira kurumlar vergisi topluyoruz. Bunun da yarısını 3 milyon işletmenin ilk 100’ü ödüyor. Yani 100 KOBİ 15 milyar TL vergi ödüyor. 100’ün dışındaki 1500-2000 işletme ise kalan 15 milyar TL’nin yüzde 90-95’ini ödüyor. Geri kalan işletmeler zaten vergi veremiyor. Bu işletmelerden vergi alamıyoruz sadece yoruyoruz.
3- İş ortamının düzeltilmesi, iyileştirilmesi gerekiyor. 2023-2071 hedeflerimize ulaşmak için 20 yıl öncesinden uygun iş ortamını sağlamamız gerekiyor. Dünya Bankası verilerine göre iş ortamı sağlamada ilk 50’lerdeyiz. 69 idik, 50’ye geldik. Oysa hedeflere ulaşmak için ilk 5’te olmamız gerekiyor. Pasaport, tapu gibi alanlarda iyi durumdayız ancak vergi daireleri veya belediyelerden alınan yapı izinlerinde o kadar iyi olmadığımız aşikar. Yatırım ortamını iyileştirme konseyi kuruldu ama istenilen ivme sağlanmadı. Çuvaldızı kendimize batıralım; 2 sene içinde konuya bir proje gibi yaklaşıp bu sorunu giderebilirdik.
4- Ekonominin temel yapısını değiştirici önlemler alınmalı. Bugün yurtdışında en fazla rekabete maruz kalan alanı sanayi oluşturuyor (23 trilyon dolar dünya ticaretinin 18 trilyon dolarını mal ticareti oluşturuyor. Türkiye’nin bu orandan aldığı pay 150 milyar TL. 18 trilyon doların yüzde 75- 80’i sanayi sektöründe üretilen mallardan oluşuyor). Türkiye’nin üretim ağırlığıyla en az yüzde 5 büyümesi gerekiyor. Ancak büyüme cari açığı da beraberinde getiriyor. Burada yapıyı değiştirmek gerekiyor. Orada yeteri kadar hızlanmıyoruz. Reform sahası budur. 4 yıldır reform sahası sanayidir. Burada 2 tane yapılacak şey var: Birincisi kurun aşırı değerlenmesine izin vermeyeceksin. Bu bir sistem değişikliğidir. Kararın 1 yıl için değil 10 yıl için alınması gerekiyor. Peki neden bu konu önemli derseniz: ‘Şöyle ya da böyle kurda 3 TL’ye geldik. TL’nin aşırı değerlenmesinden kurtarılmış olduk. Normal değerlere gelen kur bizim için fırsattır. Türkiye ara malı üretiminde yurtdışına bağlı. Karlılık nedeniyle Türkiye’de üretilmiyor. Böyle olunca da yatırımlar azalıyor Kur, o malın üretimini ve yatırımını caydırıcı etki sağlıyor. Bu engellenmiş olur.
İkincisi ise sanayi üretiminin Türkiye’de temel bir ekonomik alan olarak ele alınması gerekiyor. Ayrıca bunun altında politikalar da oluşturulmalı. Rakamlara bakınca şunu görüyoruz. Son 15 yıldır imalat sektöründe büyümesi Türkiye’de oldukça iyi. Ama yeterli değil. Hizmet sektörü imalat sektöründen daha hızlı büyüyor. Onun için Türkiye’de imalat sektörünün Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki yeri düşüyor. Ancak hizmet ihracatı Türkiye’yi kurtarmıyor. Çünkü istihdam ve verimlilik en çok sanayiden geliyor. Benim sanayi ağırlığını ekonominin motoruna koymam gerekiyor. Milli projelere de bu noktada ağırlık vermek ülke vizyonu ve geleceği için önemlidir.”
Türkiye’nin üretim alanında odaklanması gerektiği sektörlere de dikkat çeken Murat Yülek, ulaştırma, havacılık, sağlık ekipmanları, çevre ve kişisel bakım ürünlerini gösteriyor. Yülek, Türkiye’nin talep odaklı değil arz odaklı büyümeyi seçmesi gerektiğini ifade ediyor. Türkiye’nin büyümesi sadece içerideki politikalar ile de sınırlı değil. Yurtdışı değerlendirmesi yapan Yülek, şu bilgileri veriyor: “Konjonktür büyüme hamlesi için köstek olacak nitelikte. AB’nin yakın zamanda bize ‘Pazar’ olması çok zor, yüzde 1-1.5 büyüyor. Pastanın büyüyen kısmından pay almamız zor ama tüketilen malın değerinin 3.5 trilyon dolar olduğu bir gerçek. Bu alanda rekabet edilmesi gerekiyor. ABD ekonomisi daha iyi görünüyor ancak kamu maliyesi açısından sıkıntılı. ABD’nin 23-25 trilyon dolar borcu var. Faiz artırım kararını FED’in Aralık’ta alması gerekiyor. Faizleri ister yükseltsin ister yükseltmesin ABD’deki büyüme istenilen oranda değil. Dolar endeksinin bu seviyeye gelmesi son derece kötü. ABD son çeyrekte büyüme sorunu yaşayacak. Bu sene değil gelecek sene yüksek kur büyümeyi vuracak. Türkiye’de dolar kuru 3 TL olması nedeniyle de artık FED’in kararları sorun yaratmaz. Ancak ABD’nin faiz artırım sürecinin ne kadar süreceği ve hangi noktada biteceği önemlidir. Dışarıdaki portföyün ne kadarı içeri çekilecek. O zaman belli olacak. Bizim gibi ülkeler için test o zaman olacak.”
Türkiye iki alanda sıkıntılı
Liderden çok sisteme inanan bir ekonomist olduğunu söyleyen Murat Yülek, fakat Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada liderlerin önemli olduğunu belirtiyor. Yülek, “Sistem normalde insanoğlu için daha önemlidir. Ben buna inanırım. Almanya’da sistem var. Finlandiya’da sistem var. Bizim için önemli olan sistemdir. Ancak Türkiye’de Kurtuluş Savaşı’nda sistem kurtarmadı. Mustafa Kemal Atatürk vardı. Sistemin temeli ise liyakata dayalıdır. Doğru yere doğru adamı koymaktır” diyor. Ak Parti’nin ekonomi performansını hatırlattığımız Yülek, ‘Başarılı’ yanıtını vererek şu noktalara dikkat çekiyor: “Ak Parti bir program tasarladı ve o program yakın zamana kadar iyi uygulandı. Hatta şimdi bile. Maliye politikası bunlardan biriydi. İktidar popülizme kaymadı. Bankacılık sektöründe çok güzel reformlar yapıldı. Sıkıntılar ise 3 noktadadır. Birincisi cari açık, ikincisi ise yavaşlayan büyüme ve üçüncüsü ise yapısal reformlardır. Cari açık konusunda daha önceden Ak Parti tarafından tedbir alınabilirdi. Özellikle reel kurun değer kazanması bizi çok değişik risklerle karşı karşıya getirdi.”