banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

01.06.2018, 08:00 6644

EKONOMİNİN BAŞARI HİKAYESİ

Türkiye 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerini bir arada yapıyor. Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimini yapacağımız konusunda görüş birliği var. Seçimin önemi yeni bir hükümet sistemine ve devlet yönetim modeline geçecek olmamızdan kaynaklanıyor.


Yeni yönetim modelinde bakanlık sayıları azalıyor, bürokrasi zayıflıyor, karar alma ve uygulama süreçleri hızlanıyor. Devlet görevine atamalarda ‘liyakat’ın esas alınacağını ve kamu hizmetlerinin kalite ve etkinlik kazanacağını da şimdiden söylemek mümkün.

Bu sayımızın kapak dosyasını seçime katılan Cumhurbaşkanı adaylarının  vaadlerine ve partilerin seçim beyannamelerine ayırdık. İncelediğimizde  Partiler ve gösterdikleri Cumhurbaşkanı adayları daha çok, Türkiye’nin ekonomik büyüme sorunlarına önerdikleri çözümlere ve gelir dağılımını düzeltecek düzenlemelere odaklanmışlar.

Partilerin seçmene anlatmak  istedikleri bir şey daha var; içeride siyasi ortamın normalleşmesi, ABD ve AB ile gerilen ilişkilerin düzeltilmesi… Partiler ve adaylar sözbirliği etmişçesine, içeride toplumsal barışı sağlayacaklarına, dış politikadaki sapmaları düzelteceklerine söz veriyorlar. Besbelli ki partiler, ekonomik büyüme ve refahla ilgili çözümlerini ancak barış ve huzur ortamında gerçekleştirebileceklerini gördükleri için birbirlerine karşı mümkün mertebe kırıcı olmayan bir ‘seçim dili’ kullanmaya da özen gösteriyorlar. Bu da bizim 24 Haziran’dan sonrasına iyimser bakmamızı sağlıyor.

Türkiye seçime bazı ekonomik sıkıntılarla birlikte gidiyor. Yükselen enflasyon ve faizler, büyüyen cari açık, düşük tasarruf ve yatırım eğilimi ile yüksek işsizlik verileri ekonomideki kırılganlıklar olarak dikkat çekiyor. Ekonominin geneli ve tek tek bütün bireyler için  ‘borçluluk’ oranı da sürdürülebilir olmaktan çıkmış görünüyor. Bu nedenle seçmen, Cumhurbaşkanı adaylarının ve partilerin bu konudaki görüşlerini de dikkatle izliyor ve değerlendiriyor.

Sonuç olarak şu var: Seçim sonuçları ne olursa olsun 24 Haziran seçiminin oluşturacağı iktidarı önemli görevler bekliyor. Seçime katılan siyasi ittifakların ve gösterdikleri Cumhurbaşkanı adaylarının da bu durumu fark ettiklerini görüyoruz. Bu nedenle zaten partilerin seçim beyannameleri, kısa zamana sıkıştırılmış da olsa, iyi düşünüldüğü anlaşılan reform paketleri ile donatılmış bulunuyor. Buradan anlıyoruz ki, Türkiye son birkaç yıllık sıkıntılı döneminde yeni bir atılım için önemli bir enerji biriktirmiş bulunuyor.

Türkiye  coşkuyla yeni bir ekonomik başarı hikayesini nasıl yazacak?

Bunun tartışılmaz şartı üretimde ve ihracatta ileri ve yüksek teknolojiyle üretilmiş ürünlerin payını artırmak suretiyle yüksek katmadeğer elde etmektir.

Ve bu ancak, zamanın ruhunu yansıtan, birçok bileşeni olan “dijital dönüşüm” sürecini mantıksal sonucuna ulaştırmamızla mümkün olabilir. Süreç seçilmiş stratejik sektörlerde, seçilmiş stratejik ürünleri “yerli” bilgi ve teknikle üretmemiz üzerinden gelişecektir. Endüstri 4.0 kapsamına giren bu süreç Türkiye’de bazı sektörlerde (savunma) ilk örneklerini vermeye başlamıştır.

Madalyonun öteki yüzünde dijital dönüşümün beşeri dayanağı bulunuyor; bu da Türkiye’de bilimsel bir eğitim reformu yapılmasını zorunlu kılıyor.  Sevindirici olan artık bütün siyasi partilerin bunu görmüş olması ve seçime böyle bir vaadle giriyor olmasıdır. Anladığımız, seçim sonuçlarından bağımsız olarak, 24 Haziran’dan sonra reform yasalarını ittifakla çıkaracak bir TBMM’ye sahip olacağımız yönündedir.

Türkiye kenetlendiğinde birlikte her türlü sorunun üstesinden gelecektir. Seçimlerin ülkemize hayırlı olmasını diler, Ramazan Bayramı’nı en içten duygularla kutlarım.

 

Yorumlar (0)