‘Yerli ve milli’ üretimin merkez üsleri: Teknoparklar
Yerli ve milli üretim kavramlarının sıkça konuşulduğu bugünlerde kamuoyuna önemli bir adres gösteriyoruz: TEKNOPARKLAR.
Çünkü Teknoparklar, yalnızca bina/ofis sağlayan yapılar değil, teknolojinin gelişmesi, pazarlanması, sahaya sunulması gibi tüm aşamalarda girişimcilere, teknoloji şirketlerine destek veriyor. Kalkınmanın yolu da buralardan geçiyor.
Teknopark fikri ilk olarak 1950 yılında Stanford Üniversitesi’nin öncülüğünde yaptıkları araştırmaları ticarileştirmek isteyen bir grup araştırmacının çabalarıyla Amerika’da (ABD) günümüz adıyla Silikon Vadisi bünyesinde ortaya çıktı. Bunu 1960'larda Avrupa'daki Sophia Antipolis (Fransa) ve 1970'lerin başında Asya'daki Tsukuba Bilim Şehri (Japonya) izledi. Bu üçlü, dünyanın en eski ve en tanınmış bilim parklarını temsil ediyor. Bugün dünyada 500’ün üzerinde teknopark yer alırken sayıları sürekli olarak artıyor.
Teknoparklar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de en önemli gündem maddelerinden biri. Türkiye’de teknokent kurma düşüncesi 1990’ların başında gündeme geldi ve teknokentlerin ilk adımı olarak TEKMER’ler (Teknoloji Merkezleri) kuruldu.
Teknokentlere yasal zemini ise 2001 yılında kabul edilen 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu oluşturdu. Firmaların teknoloji tabanlı büyümesinde teknoparkların etkisi büyük. Teknoparklar, sanayileşmeye katkı sağlarken özellikle durağanlaşmış bölgelerde ekonominin yeniden canlandırılmasında da etkili rol oynuyor.
Türkiye'de bugün ilan edilen (Ağustos 2018 itibariyle) 81 Teknoloji Geliştirme Bölgesi'nin (TGB) 57’si faaliyetlerini aktif olarak sürdürürken şimdiye kadar biten proje sayısı 28 bin 983, üzerinde çalışılan proje sayısı ise 8 bin 387’ye ulaşmış durumda.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk İnaltekin, “Teknoparklar; sanayici, akademisyen, araştırmacı ve girişimcilerin Ar-Ge ve inovasyon üretim sürecin de yaptığı katkı, sağladığı ekonomik avantajlar, bilim desteği ve hatta nitelikli insan gücü potansiyeliyle Türkiye’nin her şeyden önce orta düzeydeki milli gelir sarmalından çıkarak daha yüksek milli gelir noktasına ulaşmasını sağlamaktadır” diyor.
Yerli ve milli üretimin kaldıracı: Teknoparklar
Teknoparklar Türkiye’de ‘’Yerli ve Milli’’ üretimin tam merkezinde duruyor. Çünkü teknoparklar, yalnızca bina/ofis sağlayan yapılar değil, bu teknolojinin gelişmesi, pazarlanması, sahaya sunulması gibi tüm aşamalarda girişimcilere, teknoloji şirketlerine destek veriyor. Teknoparklar iş fikirlerinin olgunlaşması ve doğru yola ilerlemesi anlamında gerekli yönlendirmeleri yapan yapılar olduğu için yerli ve milli ürün üretme ve geliştirme anlamında çok önemli yere sahip. İnaltekin, konuya ilişkin görüşünü şöyle açıklıyor: “Yerli ve milli imkanlarla özellikle iletişim sisteminin tamamının yazılım ve teknoloji olarak ülkemizde üretilmesi gerekmektedir. Teknoparkların en önemli çalışma alanları arasında savunma, yazılım, nanoteknoloji, sağlık, finans gibi sektörler bulunmaktadır, bu alanlarda teknoparklar milli güvenliğe hizmet eden yapısı ile önemli bir yere sahiptir. Ayrıca bu gibi üretim sektörlerinde gerçekleşen patent, lisans sayısı ve bunlara bağlı ticari buluşların birçoğunda teknoparkların imzası vardır.”
Türkiye’de aktif teknopark çalışmalarının henüz 17. yılında olduğunu hatırlatan İnaltekin, çıktıların ticarileştirilmesi, buna ilişkin sonuçların değerlendirilmesi ve bundan dolayı bir başarının görülmesine istinaden insanların daha fazla ilgi göstermesinin yeni yeni ortaya çıktığını kaydediyor. İnaltekin, yerli ve milli üretim stratejisinin bu ilgiye büyük etki sağladığını kaydediyor: “Bu tip söylemler arttıkça farkındalık artacak, insanlar konunun farkına varacak ve gerekli çalışmaları buna göre yapacaklardır. Teknoparklar Türkiye’nin yüksek teknolojik ürün ihracatı oranlarının yükselmesinde büyük önem arz etmektedir. Teknoparkların bugüne kadar yaptıkları toplam satış tutarı 61.2 milyar TL’ye ulaştı, yapılan toplam ihracat ise 3.6 milyar doları aşmaktadır. Bu rakamlar yalnızca prototip ve lisans satışıdır. Teknoparkta Ar-Ge’si yapılarak dışarıda seri üretime gidilen ürünlere ilişkin rakamlar dahil değildir.”
Teknoparklara destek ve teşviklerin etkisi büyük
Faruk İnaltekin’e göre ülkemizde teknoparklara yapılan teşvik ve destekler oldukça iyi noktada ancak bununla beraber destek ve teşviklerde elbette çeşitli gelişim noktaları da bulunuyor: “Bunlara baktığımız zaman bürokratik süreçlerin yeni girişimcileri zorladığını görüyoruz. Bu noktada teknoparklar gibi çatı kuruluşlara sorumluluk vererek süreçleri bu yapılar üzerinden götürmek bir iyileştirme unsuru olabilir. Bunun yanı sıra asıl temel eksikliğimiz ise ticarileşme. Ekosistemdeki tüm oyuncular olarak, ticarileşme konusunda eksiğimiz mevcut. Ticarileşme anlamındaki süreçlere daha yakından eğilmemiz gerekmektedir.”
Süreçte firmaların kamudan en büyük beklentisi ise yine destek ve teşviklerle ilgili. İnaltekin, “Bu destek ve teşviklere ilişkin olarak süreçlerin standart bir şekilde devam etmesi gerekmekte, bir problemle karşılaştığımız zaman ilk kesilen noktanın teşvikler ve destekler olmaması gerekiyor ki bu firmalar üretmeye, çıktı yapmaya devam etsin. Diğer taraftan da en büyük beklentimiz kamunun ihtiyacı olan ürünleri yüksek teknoloji üreten firmalardan alıyor olmasıdır. Bu konuda savunma sanayii tarafında yer alan çeşitli tedarik mekanizmalarının farklı alanlara da uygulanıyor olması oldukça önem arz etmektedir” diye konuşuyor.
Başarı hikayesi teknoparklarımıza örnekler
- İTÜ ARI Teknopark’ta yer alan bir firma sağlık sektörünün en önemli sorunları arasında gösterilen "hastanelerde kapılan enfeksiyonların hızlı tanısı" üzerine bir buluş geliştirdi. Hastane enfeksiyonu sebebiyle her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor. Buluş ile beraber bir damla kan ile kişide hastane enfeksiyonu olup olmadığı kısa sürede anlaşılıyor.
- ODTÜ Teknokent’te yer alan bir firma, rehabilitasyon sürecini hızlandıran robotik rehabilitasyon cihazını üretti. Felç tedavilerinde beynin yeniden organize edilmesi gerekiyor, bu robotla organların beyine sürekli sinyal göndermesi ile iyileşme süreci destekleniyor. Cihaz şu anda 3 ülkeye ihraç ediliyor.
- Bilkent CYBERPARK’ta yer alan bir firma, akademik çalışmalar neticesinde elde ettiği bulguları geliştirerek bir telekomünikasyon devrimi yaratacak olan 5G teknolojisinin uygulama alanlarına hizmet verebilecek kodlama yöntemlerinden birini geliştirdi. “Kutupsal Kodlar” adlı buluşun temel alındığı yeni bir 5G teknolojisinin dünyaca ünlü Huawei firmasınca kullanılacağı açıklandı.
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD) hakkında;
25 Ağustos 2010 tarihinde 15 kurucu üye ile teknoparklar arasında işbirliğini geliştirmek ve güç birliği oluşturmak amacıyla faaliyetlerine başlayan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD); üniversite, araştırma kurumları ve sanayi kuruluşlarının aynı ortam içerisinde araştırma, geliştirme ve inovasyon çalışmalarını sürdürdükleri ekosistemde ‘Türkiye’nin Teknopark Ağı’ görevini üstleniyor. Derneğin Eylül 2018 itibariyle üye sayısı 43.
TGBD Yönetim Kurulu Başkanı Faruk İnaltekin, “Derneğimiz, Türkiye’deki teknoparkların bilgi ve deneyim paylaşımı için ortak bir platform oluşturmak ve Ar-Ge ekosistemindeki paydaşlarla işbirlikleri oluşturarak teknoparkların gelişimini desteklemek amacıyla kurulmuştur” diyor.
TGBD; kamu, sanayi ve üniversiteler arasında işbirliğini güçlendirmeye ve toplumun teknoloji konusunda duyarlılığını artırmaya yönelik çalışmalar yapıyor. Ulusal ve uluslararası projelerde yer alarak araştırma gezileri ve yarışmalar düzenlenmesi için organizasyonlar yapıyor. TGBD, aynı zamanda dünya çapında yer alan teknoparkları aynı çatı altında buluşturan Uluslararası Teknoparklar Birliği’nin (IASP) de partnerleri arasında. Ayrıca Yenilikçilik için Dünya Birliği-Word Allice For Innovation (WAINOVA) üyeliği de devam ediyor.
Hacettepe Teknokent’te 230 firmanın toplam cirosu 2 milyar TL’yi aştı
Hacettepe Teknokent, Türkiye’ye ve dünyaya endüstriyel ürün ve teknoloji üreten, bilime, teknolojiye ve insanlığa katkıda bulunan firmaların ortak çalışma alanı olmak amacıyla 10 Ocak 2003 yılında kuruldu. Hacettepe Teknokent Genel Müdürü İlyas Yılmazyıldız, “Teknokentimiz, her sektöre uygun modern çalışma ofisleri, teknolojik donanımlı Ar-Ge merkezleri, araştırma geliştirme yapan bütün firmalara açık ‘Mükemmeliyet Merkezi’ düzeyinde test ve ölçüm laboratuvarlarıyla örnek bir bölgedir” diyor.
Toplam 75 bin metrekare alan üzerine kurulan Hacettepe Teknokent’in 11 Ar-Ge binası, 12 bin metrekare sosyal alanı ve 62 bin metrekare kiralanabilir alanı bulunuyor. ‘Bilgisayar ve İletişim Teknolojileri, Elektronik, Enerji, Geri Dönüşüm, Gıda Sanayi, İlaç, İnşaat, Madencilik, Makina ve Teçhizat İmalatı, Medikal, Medya ve İletişim, Otomotiv, Perakendecilik, Sağlık, Savunma Sanayi, Telekomünikasyon ve Yazılım’ sektörlerinde toplam 231 firma, 3 bin 500 kişiye istihdam sağlıyor.
İlyas Yılmazyıldız, “Türkiye’nin önde gelen teknoloji geliştirme bölgeleri arasında yer alan Hacettepe Teknokent, bugün 60 milyon doları aşan ihracat gerçekleştirirken Ar-Ge projelerinden elde ettiği proje geliri ise 2 milyar TL’yi buluyor. Bugüne kadar 829 proje başarıyla sonuçlandı, 369 proje devam ediyor” açıklamasını yapıyor.
Yatırımcısına konforlu alan sunuyor
Hacettepe Teknokent; modern tasarımlı ofislerin, gelişmiş ses ve görüntü kayıt sistemleriyle internet yayınlarının yapılabildiği her türlü teknik donanıma sahip konferans ve toplantı salonlarının bulunduğu, 24 saat kesintisiz güvenlik hizmetlerinin sağlandığı binalarda, Ar-Ge ve yazılım geliştirme çalışmaları yapan girişimcilere her gün 24 saat çalışabilecekleri geniş olanaklara sahip modern ve konforlu bir ortam sunuyor.
İlyas Yılmazyıldız, Hacettepe Teknokent’in önemli bir ara yüzünü oluşturan Hacettepe Teknokent Teknoloji Transfer Merkezi aracılığıyla 90’a yakın patent başvurusu yapıldığı, bunlardan 50’sinin ise tescil edildiği bilgisini paylaşıyor:“İleri teknoloji alanında çalışan yerli, yabancı şirketleri bir araya getirerek, gerek kendi aralarında gerekse üniversite ile sinerji yaratabilecekleri işleyişleri oluşturmak, üniversitelerdeki akademik birikimin ve araştırma sonuçlarının ekonomik değere dönüştürülmesi ve ülkemizin ekonomik ve teknolojik düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunmak için Teknoloji Transfer Merkezimiz ve Uluslararası İlişkiler birimimizle B2B görüşmeleri, Ekonomi Bakanlığı destekli organizasyonlarla firmalarımıza danışmanlık hizmeti veriyoruz.”
Hacettepe Üniversitesi ile birlikte Teknoloji Transfer Merkezi’nin akademik kadrosu, bu firmalara danışmanlık desteği veriyor. Yılmazyıldız, “Firmalarımızın fikir ve ürünlerini geliştirebilmeleri için onlara fiziki bir ortam sağlamanın ötesinde, tam kapsamlı danışmanlık hizmetiyle hem firmalarımızın hem de ülkemizin gelişmesine katkı sağlıyoruz” diye konuşuyor.
100 girişimci kapasitesine sahip Hacettepe Üniversitesi Kuluçka Merkezi ise fikri olan öğretim üyelerine ve öğrencilere ücretsiz yer imkanı sağlıyor. Mentörlük hizmetinin verildiği kuluçka merkezinde aynı zamanda fikri olan girişimciler için Ön Kuluçka Merkezi de bu yıl hizmete açıldı.
Oyun geliştirmeye yeni yatırım; OYAGEM
Oyun sektöründeki büyüme ve potansiyeli de dikkate alan Hacettepe Teknokent, Ankara Kalkınma Ajansı Güdümlü Desteği ile Oyun Animasyon Geliştirme Eğitim Merkezi (OYAGEM) kurmak için fizibilite raporunu tamamladı. OYAGEM paydaşları, dünyada büyüklüğü 125 milyar dolara ulaşan oyun sektöründen Türkiye’nin aldığı payı artırmayı amaçlıyor.
“Türkiye’nin teknoloji üssü: Yıldız Teknopark”
“Türkiye’nin teknoloji üssü” olarak anılan Yıldız Teknopark, resmi olarak 2003 yılında kurulsa da gerçek anlamda 2009 yılında YTÜ Davutpaşa Kampüsü’nde faaliyetlerine başladı. Yapılaşmada hızlı bir gelişim sürecine giren teknopark, 2014 yılında hizmete başlayan İkitelli Yerleşkesi ve 2017 yılında tamamlanan Yönetim Binası ile bugün 12 binaya sahip olan dev bir teknoloji üssüne dönüştü. Kısa sürede hızlı bir gelişim gösteren Yıldız Teknopark, Türkiye’nin en büyük teknoloji geliştirme bölgesi olmanın yanında Türkiye’nin en büyük kuluçka merkezine de ev sahipliği yapıyor. Başarının arkasında Yıldız Teknopark’ın Yönetim yapısının önemli bir etkisi var. Yıldız Teknopark Genel Müdür Prof.Dr. Mesut Güner, “Teknoparklar katmadeğeri yüksek ileri teknoloji üretiminin merkezi konumunda olmalılar. Bunun için biz yönetim olarak ileri teknoloji üretim merkezi olmanın gerektirdiği tüm ekosistemi yaratmaya çalışıyoruz. Üniversite sanayi işbirliğinden, girişimciliğe, ürünün ticarileşmesinden ihracatına kadar geniş bir skalada firmalarımızın yanındayız. Sonuç olarak gerek teknoparklarda çalışan girişimcilere gerekse teknopark yönetimlerine verilecek her tür desteğin ülkemize birçok alanda önemli avantajlar sunacağını unutmamalıyız” diyor.
Yıldız Teknopark’ın başarı hikayesi rakamlara yansımış durumda: Örneğin; teknoparkta toplam firma sayısı 382. Kuluçka firma sayısı ise 102. Teknoparkların büyüklüğü, kabul edilen proje sayısıyla yakından ilintili. Yıldız Teknopark’ta bugüne kadar kabul edilen proje sayısı 3100. Devam eden proje sayısı ise 710. Tüm projelerden elde edilen gelir ise 2 milyar 800 milyon TL’yi buluyor. Bugüne kadar 304 patent başvurusu yapılmış.
Mesut Güner, “İhracat bizim için önemli bir konu. 2018’in ilk çeyreği itibariyle 84 ülkeye 180 milyon doları aşan ihracat gerçekleştirdik. 2017 yılında ABD Silikon Vadisi’nde kurulan ilk Türk kuluçka merkezi Starcamp ile Yıldız Teknopark kıtalararası hizmet verir hale geldi. Yıldız Teknopark liderliğinde, Gebze Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Hasan Kalyoncu Üniversitesi ve Bahçeşehir Üniversitesi konsorsiyumuyla kurulan Starcamp, KOSGEB’in Uluslararası Kuluçka Merkezi Kurma Programı tarafından destekleniyor.
Starcamp örneğinde de olduğu gibi, ciddi desteklerimiz var. Ayrıca firmalarımıza destek olması amacıyla her yıl çok sayıda yurtdışı ticari heyet gezisi düzenliyoruz. Son olarak, 2018 yılı başında Amerika’ya yaptığımız bir ticari heyet gezisinde firmalarımızdan bir tanesi 800 bin dolarlık bir satış gerçekleştirdi” diye konuşuyor.
Yıldız Teknopark, Prototip Atölyesi ile fikirleri gerçeğe dönüştürüyor
Yıldız Kuluçka’da bulunan girişimcilere hem ön kuluçka hem kuluçka hem de post-kuluçka programında bulunma imkanı tanınıyor. Girişimcilere şirketleşme yolunda hukuki, mali ve patent konularında ihtiyacı olan bütün danışmanlık hizmetleri sunuluyor. Güner, 2017 yılında kuluçka merkezlerinde 122 start -up firmasına yer verdiklerini, bunlardan 36 tanesinin mezun edildiğini açıklıyor. Mezun olan firmaları girişimci firma olarak teknoparkta faaliyetlerini sürdürüyor.
Güner, şu bilgileri paylaşıyor: “2018 yılında Yıldız Kuluçka’da 120 girişimciye, ön kuluçka alanında ise 150 girişimciye hizmet vermeyi hedeflemekteyiz. 2019 yılında ise Yıldız Kuluçka’da 130 girişimciye, ön kuluçka alanında ise 170 girişimciye hizmet vermeyi planlıyoruz. Yıldız Teknopark’ın bir diğer artısı ise prototip atölyesi. Zira Türkiye’nin ilk prototip atölyesi olma özelliğini taşıyan ve 2014 yılında kurulan atölyede bugüne kadar 74 proje gerçekleştirildi. 2 firmanın ticarileştiği atölyede, halen üzerinde çalışılan proje sayısı ise 26. Bütünüyle tamamlanan prototiplerin sayısı ise 18, bunlardan 8 ürün satışa çıkmış durumda. Yıldız Prototip Atölyesi’nde üretilenler arasında F16 uçuş simülatöründen bel fıtığı tedavisinde kullanılan traksiyon cihazına, hidrolik preslerde silindirin etrafını toz ve dış etkenlerden korumak için kullanılan körüğe ve Cat6 kablo sarma makinesine kadar birçok farklı ürün bulunuyor.”
Mesut Güner, bu yıl ayrıca etkinlik takvimlerini daha çok ticarileşme faaliyetleri ve start-up’ların fonlara ulaşmaları için yoğunlaşacaklarını belirtiyor: “Bu kapsamda dijital pazarlama, şirket değerlemesi ve analizi, yatırımcıya erişim stratejileri gibi eğitimler organize etmeyi planlıyoruz.” Yıldız Teknopark bu alandaki çalışmalarını işbirlikleriyle çeşitlendiriyor: Çalık Holding işbirliğiyle “İlk İşim Girişim” ve Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü işbirliği ile “Yıldızlı Projeler Yarışması” düzenliyor.
Girişimcilik ekosisteminin merkezi; Bilkent CYBERPARK, dünyaya örnek oluyor
Türkiye'nin önde gelen üniversitelerinden Bilkent Üniversitesi ve Bilkent Holding tarafından 2002 yılında kurularak Türkiye’nin ilk özel üniversite teknokenti olan Bilkent CYBERPARK, çeşitli sektörlerde alanında lider 240 Ar-Ge firması, 6 Araştırma Merkezi, 1 mikro nanoçip fabrikası, 4 bine yakın çalışana; 113 bin metrekare alanda ev sahipliği yapıyor.
Bilkent CYBERPARK’ın Türkiye’nin en büyük teknoparklarından biri olduğunu söyleyen Bilkent CYBERPARK Genel Müdür Faruk İnaltekin, “Kurulduğumuz günden bu yana teknopark hizmetleri konusunda sadece Türkiye’de değil, dünyada örnek gösterilen bir marka olmayı hedefliyoruz. Birçok yeni kurulan/kurulması planlanan yerli ve yabancı teknopark, bilim parkı için bir ilham kaynağı ve rol model olmayı başardık” diyor.
Bilkent CYBERPARK, yürütmekte olduğu her biri alanında başarısını kanıtlamış birçok proje ile marka bilinirliğine her yıl bir basamak daha ekleyerek hedefleri doğrultusunda başarı çıtasını bir kez daha yükseltiyor. İnaltekin, Bilkent CYBERPARK’ın IASP (Uluslararası Teknoparklar Birliği) tarafından düzenlenen İlham Veren Çözümler yarışmasında 2017 yılında dünya 1.’liği ödülüne sahip olduğunu hatırlatıyor.
CYBERPARK’ın katkılarıyla bünyesinde geliştirilen ürünler: Bilkent CYBERPARK, ekosistem içerisinde girişimcilere yönelik birçok katmadeğerli hizmet ve program sağlıyor. Bu hizmetlerin genel amacı; girişimcilerin ihtiyaçlarına yönelik özel destekler ile iş planları sonucu oluşan prototiplerini ticari ürünlere çevirmek ve ürünlerine sadece yerel pazarda değil global pazarda da yer bulmalarını sağlamak. İnaltekin, Bilkent CYBERPARK bünyesinde geliştirilerek ülke ekonomisine katkı sağlayan birkaç ürüne ilişkin şu örnekleri aktarıyor:
- “Vamet Medikal firmamız, damar içi lazer uygulamalarında kullanılan lazer ışınlarını hedef dokulara götürecek fiber optik kablolar ve yüksek güçte ışıma yapan bir lazer cihazı tasarladı, projelerini üretime hazır hale getirdi.
- Polaran firmamızın Sahibi ve Bilkent Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Erdal Arıkan, ‘kutupsal kodlar’ buluşu ile IEEE Richard W. Hamming Madalyası ile onurlandırıldı ve dünyaca ünlü Huawei firmasınca söz konusu buluşu temel alan yeni bir 5G teknolojisi kullanıldığı açıklandı.
- 2015 yılında CYBERPARK bünyesinde doğan ve şirketlerle öğrencileri buluşturan bir ağ olarak kurulan Stajim.net firması yakaladığı başarı ile adını değiştirerek Youthall markası ile global pazarda da kendini ispatladı.
- Siber güvenlik alanında faaliyet gösteren bir diğer firmamız AtarLabs aldığı 2.5 milyon euro yatırım ile milli bir Ar-Ge çıktısı olarak uluslararası arenada yer alan başarılı bir girişim haline geldi.
- 2012 yılında bir öğrenci şirketi olarak girişimcilik hayatına başlayan SEOZEO, Londra’da kurdukları yeni ofisleri ile Avrupa’ya adım attı, bir seo şirketi haline geldi.”
CYBERPARK’ta uygulanan programlar: Girişimci adayları ile birebir görüşülerek; adaylara özel koşulların, mevcut programların, kamu desteklerinin analiz edildiği ve en uygun ilerleme metodu hakkında yönlendirmelerin yapıldığı Girişimci Danışmanlık Programı (GDP).
- Girişimcilerin düzenli aralıklarla ofislerinde ziyaret edilerek, iş planları, mevcut durum, güncel gelişmeler, yeni oluşan ihtiyaçlar ve fırsatlar hakkında bilgi paylaşımlarında bulunulup destek verildiği CYBERPARK Kuluçka Rehberlik Programı.
- 2014 yılı başında kurulan 37 küme üyesi firma ile kurulan ve T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından da desteklenen Bilişim ve Telekomünikasyon Kümesi BİL-TEL, ve BİL-TEL Kümesi kapsamında gerçekleştirilerek 2017 yılında Uluslararası Teknoparklar Birliği (IASP) tarafından dünya birincisi seçilen B2B Eşleştirme Projesi.
- Özellikle kuluçka firmalarının ihracat kapasitesini artırmak üzere kurgulanmış Plug & Play (San Francisco/ABD) iş ortaklığında yürütülen özel bir mentörlük/yatırımcı buluşması ile gerçekleşen ve Uluslararası Teknoparklar Birliği tarafından dünya 2.’si seçilen hızlandırıcı CYBERPARK Hızlandırıcı Programı (CAP).
- 2012 yılından beri yürütülen, girişimcilik sektöründen Teknoloji Transfer Ofisleri, mentörler, kamu-kurum ve kuruluşlardan oluşan uzman ekiplerin bir arada çalışarak en uygun ticarileşme stratejilerini belirlediği aynı zamanda bu stratejilerin uluslararası pazarda da yer edinmelerini amaçladığı Türkiye’nin ilk sertifikalı uzun dönem ticarileştirme programı “Uygulamalı Teknoloji Ticarileştirme Programı” (UTTP).
- Bir ön kuluçka hizmeti olarak kurgulanan ve girişimci adaylarına yepyeni bir hazırlık desteği sunan ve aynı zamanda TÜBİTAK tarafından da desteklenen CYBERPARK BİGG MARKA Programı.
- Belli bir olgunluğa ulaşmış, prototipe ve yerelde bir pazara sahip olup globale açılmak isteyen girişimcilerin ringe çıkarak birbirlerine karşı yarıştıkları uluslararası Get in the Ring Yarışması.
- Kuluçka firmalarının ihtiyaç analizlerini yaparak, firma özelinde ürün ve iş geliştirme mentörleri desteği ile ticarileşmelerine ve Avrupa’ya açılmalarına katkı sağlayan Bilkent CYBERPARK DOPİNG XL Programı.
- Farklı alanlardaki sorunlar için çözümler hayal edip sınırları zorlayacak girişimciler için Hackathonlar.
NKUTEK; ‘Yazılım Vadisi’ kuracak
Namık Kemal Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi (NKUTEK) üniversite sanayi işbirliğinin geliştirileceği bir odak nokta olma amacıyla faaliyet yürütüyor. Bunu gerçekleştirirken de Tekirdağ ilinin sahip olduğu sanayi dinamiğinden yararlanarak kümelenme mantığı içinde hareket ediyor. NKUTEK; TGB1 Süleymanpaşa/Tekirdağ Yerleşkesi ve TGB2 Çorlu/Tekirdağ Yerleşkesi olmak üzere iki yerleşkede 2012 yılında kuruldu.
TGB2 Yerleşkesi’ne firma alımlarına 2013 yılında başladıklarını aktaran Namık Kemal Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi (NKUTEK) Genel Müdürü Prof.Dr. Bülent Eker, “Teknopark, Kuluçka Merkezi, Ön Kuluçka Merkezi, TTO, TEKMER, ARGE Akademi ve AB COSME–AİA İrtibat Ofisi olmak üzere bir ekosistem şeklinde yapılandık. 2017 yılında ülkemizdeki TGB’lerin performans indeksleri değerlendirilmesinde genelde 19. Erken Aşama TGB’ler içinde Türkiye 4.’sü olduk” diyor.
Bülent Eker, “Bir Kalkınma Ajansı Projesi’ni yeni bitirdik ve halihazırda iki AB projesi yürütüyoruz. Balkanlar’ın merkezi patent ofisi konusunda da bir AB projesi başvurusunda bulunduk. Ayrıca TGB1 alanında oluşturulacak akredite laboratuvar ile (TRAKYAKA tarafından 7.500.000 TL finans garantisi verilmiştir) Tekirdağ ilinde bulunan 3 limanın İstanbul’a bağlı kalmadan tüm gereksinmelerinin sağlanmasını planladık” açıklamasını yapıyor.
Bülent Eker, NKUTEK’in vizyonunu şu sözlerle aktarıyor: “İlk düşüncemiz TGB2 alanında ‘Yazılım Vadisi’ oluşturmaktır. Amacımız tüm Balkan ve Türk Cumhuriyetleri’ni kapsayarak her ülkeden 5 firmaya bu yazılım vadisinde yer sağlamaktır. Bu firmalara yurtdışı kaynaklı finansör ve 2-3 yılın da ülkemizce finanse edilmesini planlıyoruz. Her iki dönemde oluşacak çıktıların sahibi finanse edecek ülkenin olacaktır. Bu firmalar son 3 yıllarında da TGB’mizde kalacak ve oluşturdukları çıktı ürünlerinin sahibi kendileri olacaktır. 9 yılı kapsayan bu projede temel çıktılar her ülkeye özgün ve kendi dili ile kullanılabilen yazılımları ortaya çıkarmaktır.”
Hızlı bir gelişim sürecinden geçen NKUTEK’un TGB2 alanında oluşan yoğun talep sonucu yap-işlet-devret modelinde 80 ofisten oluşan 2. binası da bu yılın sonunda hizmet girecek, idari bina ve sosyal tesis inşaatı da bitirilmek üzere. Eker, inşaatı Temmuz 2018’de başlayan TGB1 alanının tamamen ihtisas teknoloji geliştirme bölgesi düşüncesinde kurulduğunu ve tohumculuk, tarım ve gıda alanlarına yoğunlaşacaklarını duyuruyor: “Şu anda 33 firma bünyemizde, bunlardan 9’u, üniversitemiz öğretim elemanlarına aittir. Firmalarımızda 100’ün üzerinde personel çalışmaktadır. Ayrıca üniversite öğrencilerine de staj olanakları yaratılarak mezuniyet sonrası TGB’deki firmalarda çalışmaları teşvik edilmektedir.”
“Yerli ve milli üretimin
Bülent Eker’e göre Türkiye’nin yarınlarını güvenli hale getirmek için yerli ve milli üretimi gerçekleştirmek zorundayız. Eker, bu kapsamda NKUTEK olarak yürüttükleri çalışmaları şöyle özetliyor: “Tekirdağ ilinde özellikle uçak, uzay, savunma ve denizcilik alanlarında bünyemizdeki firmalar ve ilimizdeki firmalara her ay bilgilendirme toplantıları yapıyoruz. Firmalarımızı da THY Teknik, TAİ, Roketsan, Havelsan, Aselsan v.b. kuruluşlara götürerek prototip ve seri imalat ürünlerinin çıkmasında TRAKYAKA, TÜDEP (Teknik İhracatı Arttırma Platformu) ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Tekirdağ il müdürlüğü ile ortak çalışmalar yürütüyoruz. Bunun yanında ülkemizin ilk ‘Nükleer Santrali’nin tedarikçilerinin oluşumunda da aynı birliktelik devam ediyor. Böylece dışa bağımlılığı azaltıcı çalışmalar yanında uluslararası alanda da ses getirecek çalışmalara öncülük ediyoruz.”
NKUTEK bünyesinde tekstil ve sağlık sektörlerine özgün yazılım üretenler, elektrikli otomobillere motor üreten firmalar, uluslararası dev firmalara konveyör tasarımı gerçekleştiren firmalar yerli ve milli üretim konusunda öne çıkıyor. Eker, “Bu ara bizzat kendimin içinde olduğu yerli uçak jantı projesi, kuş kanadı gibi kanatları hareket edebilen İHA ve SİHA kanat geliştirme çalışmaları pik noktaya çıkan gurur faaliyetlerimiz içindedir” diye konuşuyor.
Eker, yerli ve milli üretimin yolunun ortak çalışma yürütecek işbirliklerinin sağlanmasından geçtiğini belirterek THY Teknik ile bu alanda başarılı çalışmalar yürüttüklerini açıklıyor: “Yerli ve milli üretim vizyonunda imalat yapmak isteyen KOBİ’ler ile ortaklaşa çalışabiliriz. Bu çalışmalar ortak proje bazında olabileceği gibi onlara uluslararası partner bulma yönünde de olabilmektedir. KOBİ’lerimizin bize müracaatlarını bekliyoruz. Ayrıca bünyemizdeki ARGE AKADEMİ içinde İHRACAT OKULU oluşturduk. Ekim 2019’dan itibaren bu okulda KOBİ’lerin ihracat yetenekleri arttırılmaya çalışılacaktır. BU programı KOSGEB Tekirdağ İl Müdürlüğü ile birlikte yürütmekteyiz. Yine ücretsiz olarak yürütülecek bu okul eğitimine KOBİ’lerin katılımlarını bekliyoruz.”
Köklü geçmişten güçlü geleceğe; İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TEKNOKENT
İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü’nde 2011 yılında faaliyete başlayan İstanbul Teknokent Entertech, biyoteknoloji, elektrik-elektronik, sağlık, bilişim, makine ve teçhizat imalatı gibi pek çok alanda faaliyet gösteren 125 girişimci firma ve 750'nin üzerinde Ar-Ge personeli ile faaliyetlerine devam ediyor.
İstanbul Üniversitesi Teknokent Genel Müdürü Yasin Erol, dünyada Ar-Ge ve yenilik çalışmalarının gittikçe artan bir öneme sahip olduğunu söylüyor: “Bu tarz çalışmalar aynı zamanda ekonomik büyüme ve kalkınma performansını etkileyen faktörler arasında önemli de bir yerde. Ülkeler artık ürettikleri bilgi ve geliştirdikleri teknolojiler ile küresel ve bölgesel rekabette pozisyonlarını farklılaştırabiliyorlar. İstanbul Teknokent Entertech olarak bizlerin de temel öncelikleri arasında Türkiye’mizin gelişmesi için çalışmalar yürütmek var. Bu kapsamda; araştırma-geliştirme (Ar-Ge) faaliyetleri ve inovasyon, girişimcilik, üniversite-sanayi işbirliği ve uluslararasılaşma temel önceliklerimizin başında yer alıyor.”
Yasin Erol’a göre girişimciliğin önündeki temel sorunlar; girişimcilerin pazarlama ve yönetim gibi konulardaki eğitim yetersizliği, iş fikirlerinin doğrulanamaması ve konuya ilişkin bilgi ve vizyon eksikliği. Bu sorunların giderilmesi amacıyla iş fikri sahiplerinin girişimcilik ekosistemine dahil olması ile süreç içerisinde iş fikirlerinin güçlü ve zayıf yönlerini görme ve onlara çözüm üretebilme imkanı doğuyor. Ayrıca girişimcilerden, iş fikirlerinin Türkiye ve dünya ölçeğindeki değerini tespit edebilme gibi yetiler kazanmaları bekleniyor.
İstanbul Teknokent Entertech BİGG uygulayıcıları arasında
İstanbul Üniversitesi Teknokent, TÜBİTAK’ın Bireysel Genç Girişim Programı’nın (BİGG) uygulayıcı kuruluşları arasında. BİGGİST projesi kapsamında, yeni iş fikri sahiplerine uygun eğitim ve mentorluk desteği verilerek, iş fikirleri her anlamda test ediliyor, geliştirilecek ürünlere yönelik pazar analizi yapılıyor, iş fikirlerinin ürüne dönüşme ve ticarileşme noktasında yapılması gereken faaliyetlerin her aşamasında gerekli danışmanlık ve eğitim hizmetleri sağlanıyor.
Yasin Erol, İstanbul Teknokent'in oluşturduğu girişimcilik kültürünün devamı niteliğindeki BİGGİST ile Ar-Ge ve yenilik çalışmalarını ortaya çıkaran girişimcilik faaliyetlerini besleyecek model mekanizmaların oluşturulması için çalıştıklarını belirterek şu noktalara değiniyor: “Sürecin başarıyla tamamlanması sonucu ticarileşen ürünlerle ülkemizin ekonomik değer oluşturmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz. Uzun vadede Türk sanayisinin rekabet edebilirliğini ve verimliliğini yükseltmek, dünya ihracatından daha fazla pay alan, ağırlıklı olarak yüksek katmadeğerli ve ileri teknoloji ürünlerin üretildiği bir yapı haline dönüşmesine katkı sağlamak istiyoruz. İstanbul Teknokent Entertech olarak girişimcilerin uluslararası pazara açılan yerli marka haline gelmesi hedefi ile uluslararasılaşma çalışmalarımız devam etmektedir. Bu kapsamda İstanbul Kalkınma Ajansı’ndan desteğe layık görülen Uluslararası Hızlandırma Programı’nın çalışmalarımıza ivme kazandıracağı inancındayız.”
Uluslararası Hızlandırma Programı ile ülkemizdeki girişimcilerin ölçek büyütmek için ihtiyaç duydukları fon kaynaklarına ve yatırımcılara daha rahat erişebilmeleri, daha geniş bir ihracat pazarına hizmet ederek teknoloji, yenilik ve yaratıcılık odaklı üretim ve istihdam kapasitelerinin artması ve bu alanlarda başta İngiltere olmak üzere, ihracat hacimlerinin genişlemesi hedefleniyor.
Türkiye’nin en iyi gelişme gösteren Teknokenti; Antalya Teknokent, Teknoloji Vadisi’ni faaliyete geçirdi
Batı Akdeniz Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Antalya Teknokent), Ekim 2018 itibariyle 122 firma ve 596 personeli ile bölgenin teknoloji ve inovasyon üssü olanak faaliyet yürütüyor. Antalya Teknokent’te 2017 yılında 25 milyon bütçeli 82 proje hayata geçirilirken 2017 yılına kadar da toplamda 594 proje yürütüldü.
Batı Akdeniz Teknoloji Geliştirme Bölgesi Genel Müdürü İbrahim Yavuz, “Birçok proje ve çalışmalara ortak olan Batı Akdeniz Teknoloji Geliştirme Bölgesi, adını üst sıralara taşımaya devam ediyor. Mayıs ayında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen 6. Teknoloji Geliştirme Bölgesi Zirvesi’nde ‘En İyi Gelişme Gösteren Teknokentler’ arasında 1. sırada yer alarak bölgemiz için önemli bir başarı elde ettik” diyor. Yavuz, bu başarıyı gerçekleştirirken bölgede yer alan firmaların sağladığı sayısal veriler ve Antalya Teknokent ekibinin katkılarının yadsınamayacağını söylüyor.
İbrahim Yavuz, “Teknokentimizin bölgedeki firmalara en önemli katkısı; yürüttüğümüz Ar-Ge projeleri ve bunların sonucunda firmalara sağlanan teşviklerdir. 2017 yılında bölgede yürütülen Ar-Ge faaliyetleri neticesinde firmalarımız, 23 milyon TL kurumlar vergisi, 8.8 milyon TL KDV muafiyeti, 1.6 milyon TL gelir vergisi muafiyeti, 955 bin TL SGK muafiyetinden faydalanmıştır. Bu değerler, teknokentin firmalara sağladığı ekonomik faydanın bir o kadar önemli ve büyük olduğunu göstermektedir” diyor.
Antalya Teknokent’teki firmaların sektörel dağılımında yüzde 43 ile ‘bilişim’ ağırlık kazanıyor. Ardından yüzde 10 ile ‘elektrik-elektronik’ gelirken yüzde 9 ile de ‘çevre ve yenilenebilir enerji kaynakları’, ardında ‘gıda, peyzaj, sağlık, inşaat, tıp teknolojileri’ geliyor.
Ar-Ge çalışmaları teknokentlerin en önemli varoluş nedeni. Antalya Teknokent’te devam eden birçok proje bulunuyor. Bunlardan biri de KOSGEB Antalya İl Müdürlüğü, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası, Muğla Ticaret ve Sanayi Odası ortaklığı ile yürütülen COSME Projesi. Teknokent ve teknokent dışında faaliyet gösteren firmalar, proje ile Avrupa İşletmeler Ağı’na dahil edilerek ihracat ve ithalat konularında destek olunuyor.
Teknoloji Vadisi’nin ilk adımı atıldı
İbrahim Yavuz, Teknoloji Vadisi’ni Antalya Teknokent’te hayata geçirdiklerini açıklıyor: “Geçtiğimiz aylarda Batı Akdeniz Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde yer alan mevcut firmamız San Bilgisayar ile imzaladığımız sözleşmeyle Teknoloji Vadisi’nin ilk adımını attık. Bölgemizde bulunan diğer firmaların Ar-Ge projelerinde gerçekleştirdikleri başarılı çalışmalar ile daha büyük bir ivme kazanan Antalya Teknokent, Teknoloji Vadisi’ne de yeni şirketleri dahil etmeye devam edecek.”
Öte yandan Batı Akdeniz Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde faaliyette bulunan akademisyen, öğrenci ve iş fikirlerini geliştirerek şirket kurma aşamasına gelmiş girişimcilerden oluşan kuluçka firmalarının Ar-Ge çalışmalarını devam ettirebildiği ve geliştirdikleri projelere uygun çalışma alanı sağlanan Antalya Teknokent Girişimcilik ve Kuluçka Merkezi, büyümeye devam ediyor. İbrahim Yavuz, yürüttükleri çalışmalara ilişkin şu bilgileri veriyor: “Bölgemizdeki girişimcilerin inovatif fikirlerini geliştirmeye odaklandık. Girişimcilik ve Kuluçka Merkezi, girişimcilerin fikirlerini geliştirirken üniversitede yer alan öğretim üyelerinden danışmanlık hizmeti almaları için destek oluyor. Antalya Teknokent Teknoloji Transfer Ofisi proje ekibinden, proje yazma sürecinde mentörlük hizmeti almaya teşvik ediyoruz. Antalya Teknokent Teknoloji Transfer Ofisi inovatif fikirleriyle ekosistemde önemli bir yere sahip olan firmalarımızın uluslararası platformda ürünlerinin ticarileşmesi, fikri sinai mülkiyet haklarının korunması, üniversite-sanayi işbirliği faaliyetleri, Ar-Ge fonları, hibe kaynakları ve kamu teşvikleriyle ilgili danışmanlıklar konusunda sürdürülebilir işbirlikleri sağlamayı temel amaç olarak benimsemektedir. Teknokentimiz, üniversitemizdeki akademik bilginin, bilimin know-how’ın sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılması, ülke ekonomisine olumlu katkılar sağlaması açısından gerekli platformları oluşturmak konusunda bir arayüz görevini üstlenmektedir.”
Gaziantep OSB’den teknoloji hamlesi Gaziantep OSB Teknopark faaliyetlerine başladı
Gaziantep sanayii, özellikle tekstil, gıda ve plastik sektörlerinin bazı alanlarında Türkiye’nin en büyük üretim ve ihracat kapasitesine sahip olmasına karşın aynı başarıyı Ar-Ge projesi uygulama, yeni ürün geliştirme ve patent tescili alanlarında gösteremedi. Bu eksiklikten yola çıkılarak OSB’de yer alan firmaları Ar-Ge ve inovasyona teşvik etmek amacıyla Hasan Kalyoncu Üniversitesi ile Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü işbirliğinde Gaziantep OSB Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Teknopark) kuruldu.
Gaziantep OSB Teknoloji Geliştirme Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Köken, “Kurduğu ve desteklediği şirketlerle ileri teknolojilerin yaratılması, geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi ile 2020’de ülkede en hızlı gelişen teknoloji üssü olmak hedefindeyiz” diyor.
Deniz Köken, “Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde sanayiciler ile girişimcilere Ar-Ge projeleri gerçekleştirilmesi ve fikri sınai mülkiyet hakları bilincinin yaygınlaştırılması konularında danışmanlık ve eğitim destekleri verilecek, ayrıca girişimcilerin teknoloji yoğun iş kollarında projeler gerçekleştirmeleri için uygun ortam sunulacaktır” diye konuşuyor. Köken, yönetici şirketi kurulan Gaziantep OSB Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin geçici binasında firma kabulüne başlandığını ana binanın ise 2019 yılında tamamlanmasını hedeflediklerini söylüyor.
OSB’nin gücü teknoparkın gücü olacak
Gaziantep OSB Teknopark’ın Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesinin içinde yer alması, bölgenin konumunu ayrıcalıklı hale getiriyor. Toplam 5 bölgede; 43 milyon 250 bin metrekare alanda kurulu, 1000’den fazla fabrika ve atölyenin faaliyet gösterdiği Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi, sanayi ile işbirliği içinde Ar-Ge ve inovasyon projeleri gerçekleştirmek isteyen girişimci ve araştırmacılar için büyük potansiyel taşıyor. 2017 yılında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de ilan edilen ve kuruluşu tamamlanan Gaziantep OSB Teknopark’ın 5 bin metrekare alanda faaliyete geçmesi ve tam kapasiteye ulaştığında ise yaklaşık 250-300 Ar-Ge personelinin istihdam edilmesi hedefleniyor.
KALİTTO iş fikirlerini ticarileştirecek
Teknoparkta Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nin üniversite-sanayi işbirliğini organize eden birimi olan Kalyoncu İnovasyon ve Teknoloji Transfer Ofisi (KALİTTO) faaliyet gösterecek. Üniversitede görev yapan akademisyenler tarafından, sanayi kuruluşlarının projelerine teknik ihtiyaçlar doğrultusunda akademik danışmanlık hizmeti vermeleri, sanayi kuruluşları ile ortak Ar-Ge projesi uygulamaları ve girişimcilerin teknoloji odaklı iş fikirlerini hayata geçirmelerine destek verilmesi sağlanacak.
Çanakkale Teknopark, ‘yerli ve milli’ üretime inanıyor
Çanakkale Teknoloji Geliştirme Bölgesi A.Ş. (Çanakkale Teknopark), yaklaşık 135 bin metrekare yatırım alanıyla 2012 yılında kuruldu. Kuruluşundan 2 yıl sonra faaliyete geçen Çanakkale Teknopark’ın 40 bin metrekarelik kısmı Ar-Ge, diğer 40 bin metrekaresi sosyal alan geri kalan alan ise ofis, idari bina, teknoloji transfer ofisi, ön kuluçka ve kuluçka merkezine ayrıldı. Ekim ayı itibariyle Çanakkale Teknopark’ta 34 firma 47 proje yürütüyor. Bögede toplam 94 kişi istihdam ediliyor.
Çanakkale Teknopak Genel Müdürü Erkan Bil, bölgenin kuruluş amacını, “Üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ve üretim sektörlerinin işbirliğinin sağlanması ve ülke sanayinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretilmesi, yeni üretim metotları geliştirilerek ürün kalitesinin ve süreç verimliliğinin yükseltilmesi, teknolojik bilginin ticarileştirilmesi noktalarında girişimciyi destekleyerek, KOBİ’lerin yeni ve ileri teknolojilere transferinin ve adaptasyonunun sağlanması” sözleriyle açıklıyor. Ayrıca teknoloji transferine yardımcı olmak, ileri teknoloji sahibi yabancı sermayenin, işbirliği programları dahilinde ülkeye girişini hızlandıracak alt yapının da sağlanması da diğer amaçlar arasında yer alıyor.
Yeni Ar-Ge Merkezi yatırımı tamamlanıyor
Erkan Bil, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın desteğiyle yapımına başlanan 8 bin 500 metrekarelik yeni Ar-Ge binasının tamamlanmak üzere olduğunu belirterek, “Önümüzdeki birkaç aylık süreçte yeni firmalarımıza yeni binamızda hizmet vermeye başlayacağız. Yeni Ar-Ge Merkezimiz’in bitişi ile birlikte bünyemize katacağımız birçok teknoloji-yazılım firması, bilişim teknolojisi ve endüstriyi biraraya getirmeye katkı sağlayacağız” diyor. Küresel ölçekte rekabet edebilir seviyeye ulaşmak için inovatif bilgi üretimini destekleyeceklerinin ve ekosistemi bunun için gerekli olan optimum modelde inşa edeceklerinin altını çizen Bil, “Bu bağlamda Çanakkale Teknopark Teknoloji Transfer Ofisi’ni daha aktif hale getireceğiz. Teknoloji Transfer Ofisi’nde; proje bilgilendirme destek hizmetleri, üniversite-sektör işbirliği hizmetleri, fikri ve sınai mülkiyet hakları süreçleri için destek hizmetleri, teknoloji değerleme hizmetleri, teknogirişim ve sermaye desteklerine erişim ve bilgilendirme hizmetleri, hukuki ve mali danışmanlık ve sözleşme yönetimi hizmetlerini vereceğiz” açıklamasını yapıyor.
Erkan Bil, çağımızda üretim yapan firmaların, sektörlerinde rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşabilmelerinin tek anahtarının Ar-Ge ve inovasyon yapması olduğunu hatırlatıyor. Bil, teknoparkların bu noktada, KOBİ ölçeğindeki firmalar ve başlangıç aşamasındaki girişimciler için iyi bir rehber ve itici bir güç olduğunu vurguluyor: “Süreci doğru yönetebilmeleri için girişimcilere danışmanlık, mentörlük ve networking imkanlarını doğru eşleştirmelerle sağlamakla yükümlüdürler. Biz de Çanakkale Teknopark olarak bu doğrultuda yoğun mesai harcayarak, Türkiye Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD) ile de koordineli bir şekilde süreçleri yönetiyoruz, bölgemiz ve girişimcilerimiz için üzerimize düşen görevleri yerine getiriyoruz.” Çanakkale Teknopark; girişimcilerine yönetim desteği, teknik ve idari konularda danışmanlık ve mentörlük, kritik işbirlikleri için eşleştirme hizmetleri (networking), öğrencilere iş fikri geliştirme ve iş modeli oluşturma konusunda eğitimler, ulusal ve uluslararası düzeyde girişimcilik ve yenilik etkinlikleri, fikri ve sınai mülkiyet hakları konularında bilgilendirme, şirketleşme, ticarileşme, uluslararasılaşma ve benzeri alanlarda desteklerin sağlanması konularında rehberlik ediyor. TGBD Üyesi olan Çanakkale Teknopark aynı zamanda Dünya Teknoparklar Birliği-International Association of Science Parks (IASP) Üyesi.
“Kamu alımları en büyük destektir”
Teknoparklar ve devlet destekleriyle her geçen gün ülkemizde büyüyen girişimcilik ekosistemi, Türkiye’de yerli üretim potansiyelinin var olduğunu gözler önüne seriyor. Dünyada kamu alımları, yerli sanayinin ve teknolojinin gelişmesine büyük katkı sağlayan bir sanayi politikası aracı olarak uygulanıyor. Bil, yerli ve milli teknolojileri geliştirmeden, Türkiye’nin hak ettiği yere ve muasır medeniyetler seviyesinin ötesine geçmesinin mümkün olmadığına dikkat çekiyor: “Milli Teknoloji Hamlesi olarak nitelendirdiğimiz Ar-Ge yapma ve yenilikçi teknolojiler geliştirme sürecinde katıldığımız etkinliklerle ve girişimci firmalarımıza yaptığımız yönlendirmelerle doğru bir noktada olduğumuzu düşünüyoruz ve bu düsturda yerli ve milli üretimin geliştirilerek arttırılması için çalışmalarımızı arttırarak devam ettireceğiz.” Teknoparklar bünyesinde çalışmalarını ve faaliyetlerini sürdüren girişimci firmaların üretim çıktılarının kendi marketing çalışmalarının yanı sıra yerlileşme sürecinde kamu eliyle desteklenmesinin önemli olduğunu ifade eden Bil, ülkemizdeki pazar payının çok büyük bir kısmını oluşturan kamu alımlarının doğru yönetilmesinin milyarlarca liralık destek politikalarından çok daha etkili sonuçlar verebileceğine inandığını ve girişimcilere verilecek en büyük teşviğin de bu olacağını kaydediyor: “Bilim, ve teknolojiye dayalı yenilikçi, Ar-Ge çıktısı olan, teknolojik ve katmadeğeri yüksek bir ürün üreten KOBİ’ler veya yeni bir iş fikri olan girişimcilik ruhuna sahip herkes, teknoparkların ekosisteminde ihtiyaçları olan her türlü bilgi, deneyim ve desteği bulabilecektir. Girişimcilerimizin yerli ve milli düsturu ile geliştirdikleri ve ürettikleri ürünlerinin ticarileştirilmesi noktasında Çanakkale Teknopark olarak biz onları her türlü teknolojik, fiziki ve sosyal altyapı alanında desteklemeyi taahhüt ediyor, destek alabilecekleri ilgili programlara ve aplikasyonlara yönlendirilmelerini sağlıyoruz.”