‘İntermodal ve Multimodal Taşımacılık’ ile Türkiye, lojistik hub olma potansiyelini güçlendiriyor
Dünya ticaret rotaları yeniden şekillenirken; Avrupa’ya yakınlığı, üretim, sanayi ve ihracattaki başarılarıyla Türkiye, taşımacılık ve lojistik şirketlerinin ‘İntermodal ve Multimodal Taşımacılık’ alanındaki başarılı uygulamalarıyla; tedarik zinciri yönetim merkezi olma hedefine koşuyor ve lojistik hub olma potansiyelini güçlendiriyor. Çevredostu ‘İntermodal ve Multimodal Taşımacılık’, daha fazla verimlilik, güvenlik, esneklik, zaman ve maliyet tasarrufu sunuyor.
UTİKAD (Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Bilgehan Engin, taşıma kabı değiştirilmeden en az iki farklı taşımacılık modu kullanılarak yapılan, karayolu + RO-RO+ demiryolu ya da karayolu + demiryolu kombinasyonun temel olarak kullanıldığı intermodal taşımacılığın sadece ekonomik değil aynı zamanda çevreye de olumlu katkı sağladığını söylüyor: “Geleneksel karayolu taşımacılığının aksine kat edilen kilometre azalırken aynı zamanda fosil yakıt tüketimi ve dolayısıyla karbon emisyonları da azalıyor. İntermodal taşımacılıkla karıştırılan multimodal taşımacılıksa farklı taşıma araçları ve farklı taşıma ünitelerinin kullanılarak sevkiyat işlemlerinin yapıldığı yük taşıma işlemi. Bu taşımacılıkta karayolu, denizyolu, demiryolu ve havayolu başta olmak üzere yüklerin çeşidine ve hacmine bağlı olarak en doğru yöntemin tercih edilmesi oldukça önemli. Karayolu en az seviyede, demiryolu ve denizyolu hatlarıysa en yüksek seviyede kullanılır. Bu özelliği nedeniyle de yaygın olarak hem bütçe hem de çevre dostu taşımacılık olarak tanımlanıyor.”
Lojistik hub olma potansiyeli: Özellikle AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde demiryolu ve intermodal taşımacılık sistemlerinin güçlendirilmesi ve bu taşımaların teşvik edilmesi gerektiğini, demiryolu taşımacılığında Türkiye’nin pazar payının büyümesinin atılacak adımlara ve yatırımlara bağlı olduğunu aktaran Engin, Türkiye’nin, jeopolitik konumu sayesinde her taşıma modunda da avantajlı bir konumda bulunduğuna değiniyor: “Ülkemizin dinamik bir lojistik sektörüne sahip olması, bölgedeki en önemli lojistik merkezlerinden ve transit ülkelerinden birisi olma potansiyelini öne çıkarıyor. Lojistik hub olma potansiyelimizi en iyi şekilde kullanabilmek için hız, maliyet avantajı ve güvenilirlik sağlayabilecek bir ulaştırma ağına ihtiyaç bulunuyor. Dolayısıyla tek bir taşıma moduna bağlı olarak yapılan taşıma türü yerine, intermodal taşımacılık Türkiye için hizmet kalitesi ve maliyet avantajı sağlayabilecek bir yük taşıma modu olarak değerlendirilebilir. Ancak, ne yazık ki Türkiye’nin jeopolitik konumu dolayısıyla transit taşımacılıktan alacağı pay oldukça yüksek olabilecekken bu avantaj yeterince değerlendirilemiyor.”
Türkiye’nin transit taşımacılıkta yükselebilmesi için ihtiyaç duyduğu bazı fiziki altyapı eksikliklerinin ve mevzuat düzenlemelerinin yapılmasının şart olduğunu vurgulayan Engin, “Özellikle limanların demiryolu bağlantılarının yapılması, doğu-batı yönünde demiryoluyla kesintisiz yük taşımacılığının yapılmasının öncelikli olarak hayata geçirilmesi gereken projeler arasında olmalı. Dünya yeniden şekilleniyor, ticaret rotaları da yeniden oluşturuluyor. Türkiye’nin de bu ticaret rotalarında mutlaka yer almalı.Özellikle demiryolu yük taşımacılığına yapılacak altyapı yatırımlarıyla limanların demiryolunun bağlantısının sağlanması hem de doğu-batı doğrultusunda kesintisiz bir demiryolu taşıması gerçekleştirilebilir.”
“Türkiye, orta koridorda öne çıkıyor”: Hala devam eden Rusya-Ukrayna kriziyle birlikte Türkiye’nin orta koridorda öne çıktığını ancak çeşitli altyapı eksikleri sebebiyle orta koridorda potansiyelimizi tam anlamıyla kullanamadığımızı belirten Engin, güvenlik sebebiyle Süveyş Kanalı’nın armatörler tarafından daha az tercih edilmesinin de yine Türkiye’nin üreticilerin hammadde tedariki için tercih ettiği bir merkeze dönüşmesi ve de yakın coğrafyasındaki alternatif ticari koridorların gelişmesi süreçlerine katkı sağladığına değiniyor: “Özellikle Avrupa ve Uzak Doğu arasındaki ticarette alternatif rota arayışı, ülkemizi lojistik hub olarak öne çıkarma potansiyeline sahipken doğu-batı ekseninde kesintisiz demiryolu taşımacılığının yapılamıyor oluşu, limanlarımızın demiryolu bağlantılarının eksikliği gibi unsurlar bu durum üzerinde etkili oluyor.”
“Krizleri fırsata çevirme potansiyelimiz yüksek”: Engin, krizleri fırsata çevirme potansiyelimizin de yüksek olduğuna işaret ediyor: “Küresel tedarik zincirindeki kırılmalar etkilese de Türkiye’nin ekonomik büyüme hızı artıyor. Yeni alternatif yollarının belirlenmesi ve gerekli girişimlerin hızla yapılması halinde ülkemiz pazardaki payını artırmaya devam edecek. Krizlerin yenilikçi çözümlerle fırsata çevrilebilmesi bu noktada atılacak kritik adımlara, yatırımlara, stratejik hamlelere bağlı ve bu değişim de bir zorunluluk haline geldi. Karşılaşılan sorunlar değişse de farklı taşıma modlarına geçmek, yeni taşımacılık güzergahlarını belirlemek gibi çözüm yolları sayesinde taşıma için hep bir yol bulabildiğimizi ve krizleri fırsata çevirebileceğimizi düşünüyorum. Ki bunlar da Türkiye’nin pazarda büyüme payını artıran önemli etkenler arasında.”
‘Yeşil Lojistik’in önemi: Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde Avrupa’nın karbon nötr bir kıta olması hedefiyle demiryolu taşımacılığının ön plana çıkarıldığını kaydeden Engin, lojistik sektöründe büyük öneme sahip enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji çözümlerini kullanmanın verimliliği artırıp maliyetin düşmesine yardımcı olurken çevreyi koruma adına önemli katkı sağladığını aktarıyor: “Bu dönüşümde ilk tercih çevreci taşımacılık anlayışını destekleyen demiryolu taşımacılığı olacak. Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum gereği yapılması gerekenler önümüzdeki dönemlerde sektörün rotasını belirleyecek unsurlar olarak karşımıza çıkacak. Çünkü dış ticaret firmaları yeşil lojistik uygulamalarına sahip firmalarla çalışmayı tercih edecek. Bu da yeni bir rekabet alanı yaratmış olacak.”
İntermodal taşımacılıkta Türkiye’nin, Doğu Avrupa, Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya kolay erişim imkanına sahip olduğunu söyleyen Engin, şu bilgileri veriyor: “2023-2025 Orta Vadeli Program’da (OVP) demiryolu ulaştırması başta olmak üzere düşük karbonlu ve sürdürülebilir ulaşım sistemine geçişi kolaylaştıracak teknolojik dönüşümlere yönelik projeler geliştirileceğinden bahsediliyor. 2022’nin Mayıs’ında yayınlanan Kombine Taşımacılık Yönetmeliği ile kombine yük taşımacılığı ve yeşil lojistik faaliyetlere ilişkin ilke, esas ve koşullar belirlendi. Yönetmelikte belirtilen şartların ve özellikle şirketlerin yılda en az 200 kombine taşımacılık operasyonu gerçekleştirmesinin sağlanmasıyla taşımacılık ve lojistik şirketleri Yeşil Lojistik Belgesi’ni almaya hak kazanabiliyor ve bu belgeye sahip lojistik firmalarının sahip olduğu değerler, firmaların ihracatçılar tarafından tercih edilmesini sağlıyor. Bu sayede belgeli lojistik firmaları rekabette öne geçebilecek.”
İntermodal taşımacılığın ekonomik ve çevresel etkileri nedeniyle önümüzdeki yıllarda etki alanının gelişeceğini öngören Engin, “İntermodal taşımacılık operasyonlarında önemli rolü olan demiryolu taşımacılığının özellikle ülkemizde daha etkin kullanılabilmesi için de geliştirilmesi gereken alanlar var. Türkiye’nin demiryolu taşımacılığı altyapısını güçlendirmesi ve bu taşıma modunu daha etkin kullanması, ülkenin dünya tedarik zinciri üssü olma hedefine ulaşmasına katkı sağlayabilir. Bu kapsamlı bir strateji ve yatırım gerektirir” diye konuşuyor.
Lojistik merkezlerin önemi: Türkiye’de sunulan lojistik hizmetlerin küresel anlamda rekabetçi niteliklere sahip olduğunun altını çizen Engin, şunları kaydediyor: “Ülkemiz gelişmiş işgücü ve ekonomik düzeyiyle lojistik sektörü oyuncularının yetkinlikleri bir araya geldiğinde küresel rekabette avantajlı bir konumda. Ancak ülkemiz için bu alanda da birçok gelişim alanı söz konusu. İntermodal taşımacılığın en önemli unsurlarından biri de lojistik merkezler. Avrupa’daki örneklerinde olduğu gibi tüm taşıma modlarına uyumlu, ticaret rotaları üzerinde bulunan ve doğru bir yönetim anlayışıyla hizmet verecek lojistik merkezler intermodal taşımacılığın gelişimine katkı sunacağı gibi; intermodal taşımacılıktaki artış lojistik merkezlerin de gelişimine faydalı olacak. Özellikle transit taşımacılığı kolaylaştıracak fiziki ve mevzuat altyapı çalışmalarına ara verilmeden devam edilmesi gerekiyor. Aynı zamanda ve aynı önemde, insan kaynakları alanında ülkemizin genç nesillerini, teknolojik gelişmelerin etkisiyle başkalaşan küresel lojistik sektörü için hazırlayacak projeler üzerinde de çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Burada yapay zeka teknolojilerinin de süreçlere entegre edilmesiyle süreçlerin daha etkili ve verimli takibi gerçekleştirilebilir.”
“Limanların ve OSB’lerin demiryolu bağlantıları yapılmalı”: Engin, demiryoluyla desteklenen intermodal taşımacılığın gelişimi için öncelikle demiryolunun taşımacılıktaki payının artırılması gerektiğine dikkat çekiyor: “Demiryolu taşımacılığının ülkemizin dış ticaretindeki payı %1 seviyelerinde yer alıyor. Bu oranı artırmak için limanların ve OSB’lerin demiryolu bağlantılarının yapılmalı, doğu-batı yönünde kesintisiz demiryolu taşımacılığının yapılabilmeli, Orta Koridor’la ilgili teknik sorunlar giderilmeli ve intermodal taşımacılık için teşvikler devreye alınmalı. Ülkemizde de bu hedef doğrultusunda atılması planlanan bazı adımların hayata geçirilmesi noktasında; demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi, modernizasyonunun sağlanması, Avrupa ile uyumlu hale gelebilmek adına 2053’e kadar demiryolu yük taşımacılığının payının %22’ye çıkarılması planlanıyor. Bu bağlamda, multimodal taşımacılık pazarında büyümenin kaçınılmaz olması ve demiryolunun büyük bir ivme kazanacağı bekleniyor.”
Kalkınma Yolu’nda tarihi adım
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın riyasetinde Irak’ta gerçekleştirilen görüşmeler kapsamında, Türkiye, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Katar arasında Kalkınma Yolu Projesinde Ortak İşbirliği Mutabakat Zaptına imza atıldığını bildirdi. Katar Ulaştırma Bakanı Jassim Saif Ahmed Al Sulaiti, BAE Enerji ve Altyapı Bakanı Mohamed Al Mazrouei ve Irak Ulaştırma Bakanı Razzaq Muhaibis Al-Saadawi ile Mutabakat metnini imzaladıklarını açıklayan Bakan Uraoğlu, “İmzalanan bu mutabakat zaptı ile ülkelerimiz arasında karayolu ve demiryollarında tarihi adımlar atılacak. Türkiye’nin stratejik konumunu temel alarak yürüttüğümüz ‘Kalkınma Yolu Projesi’ ile artık Irak’ta bulunan Fav Limanı’ndan Londra’ya kadar kara ve demiryoluyla Avrupa’nın her ülkesine kesintisiz ulaşımı sağlayacağız” dedi.
Bakan Uraloğlu, Yeni İpek Yolu olarak nitelendirilen Kalkınma Yolu Projesi ile Türkiye’nin ekonomik ve jeopolitik statüsünün daha da güçleneceğini vurguladı. Bakan Uraloğlu, Fav limanından yola çıkacak bir geminin Süveyş kanalı üzerinden Avrupa’ya ulaşması arasında geçecek olan süreyle Kalkınma Yolu üzerinden aynı yükün Avrupa’ya ulaşması arasında 15 günlük bir kazanım sağlanacağını söyledi: “Fav Limanı’nı 1200 km’lik demiryolu ve otoyoluyla Türkiye sınırına ve oradan da Avrupa’ya bağlayacak proje bölgesel ticaret açısından yeni bir kapı aralayacak. Kalkınma Yolu sadece uygun maliyetli ve kısa süreli bir ulaştırma koridoru sunmakla kalmadı, aynı zamanda mevcut ulaştırma koridorlarının tamamlayıcısı oldu. Böylece, doğu batı yönündeki koridorları kuzey güney yönünde bağlamış oluyor. Kalkınma Yolu Projesi, Basra Körfez’inden kara ve demir yollarıyla Türkiye’ye ve Avrupa’ya uzanıyor. Irak ve Türkiye’yi birbirine bağlarken, küresel anlamda da önemli bir ticari koridor oluşturmayı amaçlıyoruz.”
‘İntermodal Taşımacılık’ nedir?
İntermodal Taşımacılık, “Taşıma aracı değişmeden en az iki farklı taşımacılık modu kullanılarak yapılan taşıma operasyonları. İntermodal taşımacılık yapılırken yüklerin yer aldığı taşıma araçları veya konteyner çeşitleri değişikliğe uğramaz. Yükün birden fazla noktaya ulaşmasını da sağlamaktadır” diye tanımlanıyor. Bir başka tanıma göre; “İntermodal (modlararası) yük taşımacılığı; mod değiştirirken yükün kendisinin herhangi bir şekilde elleçlenmeden, birden fazla taşıma modu (örneğin; demiryolu, gemi, uçak ve kamyon) kullanılarak intermodal bir konteyner veya araç içinde taşınmasını içerir. Yöntem, kargo elleçlemeyi, hasar ve kayıpları azaltıyor, güvenliği artırıyor, yükün daha hızlı taşınmasını, maliyetlerin azaltılmasını sağlıyor.” Bir diğer tanımsa şöyle: “İntermodal taşımada herhangi bir ürün veya hammadde aynı taşıma kabı içinde, hiç açılmadan ve yüke hiç dokunulmadan farklı lojistik servis türleri arasında transfer olmaktadır. Ağırlıklı olarak karayolu-denizyolu ve demiryolu servisleri arasında geçiş sağlanmakta, kombinasyonlar geliştirilmektedir.”
‘Multimodal Taşımacılık’ nedir?
Multimodal Taşımacılık, “Multimodal taşımacılık (kombine taşımacılık) tek bir sözleşme kapsamında, ancak en az iki farklı taşıma moduyla gerçekleştirilen malların taşınmasıdır. Taşıyıcı, birkaç farklı taşıma türüyle (örneğin; demiryolu, deniz ve karayolu) gerçekleştirilmesine rağmen taşımanın tamamından (hukuki anlamda) sorumludur. Taşıyıcı, tüm taşıma araçlarına sahip olmak zorunda değildir; taşıma genellikle alt taşıyıcılar tarafından gerçekleştirilir.” Bir başka tanımsa şöyle: “Multimodal taşıma, tüm lojistik servis türlerinin kombinasyonunu içeriyor. İhtiyaç duyulursa yükün türüne göre ve yapılacak optimum planlama çerçevesinde farklı taşıma türlerine rahatlıkla dönüştürülebiliyor. Operasyonun başından sonuna kadar tek bir taşıyıcının sorumluluğunda yürütülen süreçte yükleme adresinden varış noktasına kadar kullanılan her taşıma modülü için toplamda tek bir taşıma sözleşmesi düzenlenmesi gerekiyor. Multimodal taşımacılıkta aslolan yükün varış noktaları arasındaki yolculuğunda en az iki farklı lojistik servis türünün kullanılması. Genellikle dökme yüklerin taşınmasında kullanılan bir lojistik modu.
‘İntermodal ve Multimodal Taşımacılık’ hizmetinin faydaları
• Süre açısından hassas yükler için ciddi avantajlar; zaman ve maliyet tasarrufu, hız, verimlilik, esneklik sağlıyor.
• Trafik yoğunluğu, zorlu hava koşulları, sınırlarda bekleme vb. sorunlar ne olursa olsun, güvenilir taşımacılık hizmeti, sabit taşıma süreleriyle; herhangi bir etkilenme olmadan yükler belirtilen zamanda istenen yere sevk ediliyor. Sevkiyatlarda yönetim ve kontrol son derece kolay, bu da daha planlı, zamanında ve sistematik bir sevkiyat yapma olanağı sağlıyor.
• En önemli avantajı ekolojik bir yöntem olması. En çevre dostu taşıma yöntemlerinden biri. Karayolu taşımacılığıyla birlikte ortaya çıkan karbon salınımları multimodal taşımacılıkla %75 azaltılabiliyor.
“Demiryolu ve intermodal taşımacılık, modern lojistiğin önemli bir parçasıdır”
DTD (Demiryolu Taşımacılığı Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Onur Küçükakdere, “Demiryolu ve intermodal taşımacılık, küresel lojistik ağının önemli birer parçasıdır ve hem yüklerin hem de insanların hareketinde kritik roller oynarlar. Bu ulaşım yöntemleri, çevresel sürdürülebilirlikten, maliyet etkinliğine ve verimliliğe kadar birçok avantaj sunarlar” diyor.
Demiryolu taşımacılığının yük ve yolcu taşımacılığının en eski ve en güvenilir şekillerinden biri olduğunu vurgulayan Küçükakdere, trenlerin, çeşitli ürünleri (hammaddelerden tüketici ürünlerine kadar geniş bir yelpazeyi) taşımak için kullanılabildiğini belirtiyor: “Demiryolu taşımacılığı, uzun mesafeli taşımacılıkta maliyetleri düşürmede önemli bir rol oynar. Büyük miktarda yük taşınabilir ve özellikle dökme maddelerin taşınması için uygundur. Hava koşullarından ve trafik sıkışıklığından diğer ulaşım modlarına göre daha az etkilenir ve bu da güvenilirliğine katkıda bulunur. Karbon emisyonlarının ton-km başına daha az olmasıyla çevre dostu bir seçenek haline gelir. İntermodal taşımacılık birden fazla taşıma modunun kombinasyonunu içerir ve malların hareketini optimize eder. Bu yaklaşım, en verimli ve uygun maliyetli taşıma modlarının seçilmesinde esneklik sağlar, böylece işletmelerin taşımacılık maliyetlerini azaltır. İntermodal taşımacılık, sera gazı emisyonlarını azaltarak şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına yardımcı olur. Ayrıca, tek bir taşıma moduyla sağlanamayacak kadar yüksek düzeyde yedeklilik ve güvenilirlik sunar.”
Son trendler arasında, dijitalleşmenin öne çıktığına değinen Küçükakdere, rotaların takibi, planlanması, optimize edilmesinin, verimliliği ve müşteri hizmetlerinin kalitesini artırdığını paylaşıyor: “Ayrıca, elektrifikasyon ve otonom teknolojilerin artması, sera gazı emisyonlarını azaltır, güvenliği artırır. Demiryolu ve intermodal taşımacılık, küresel ticaretin temelini oluşturur, modern lojistiğin önemli bir parçasıdır. Teknoloji ilerledikçe, bu taşıma modları daha verimli ve çevre dostu hale gelmeye devam edecek, ulaşımın geleceğini şekillendirmede önemli bir rol oynayacaktır. Ülkemizin demiryolu altyapısını, liman bağlantılarını ve taşıma ekipmanlarını güçlendirerek ekonomimizi ve sanayimizi ileriye taşıyabiliriz. Demiryolu, ülkemizin geleceğini şekillendirmede kilit bir rol oynar.”