Daha Barışık Yaşamak Mümkündür…
İletişim mutlu olmak, paylaşmak, anlam vermek ve haberleşmek ötesinde sorun çözmek ve her türlü şiddeti önlemek için önemli bir araçtır ve kişinin kendisiyle başlar ve çevresini kapsayarak devam eder…
Son günlerde nedendir bilinmez insanların, eşleri ve sevgilileri ile yaşadığı sorunları sanki biraz daha fazla dinler gibi olmaya başladım. Zira kiminle konuşursanız belki abartı biraz ama eşleri ile yaşadığı sorunlar yüzünden hayattan soğumak üzere olduklarını işitirsiniz…
Çok az olsa da mutlu ilişkiler, evlilikler ve eşler olduğunu da duyarız ve imreniriz. Zira vardır ve olmalıdır da. Aksine hayat çekilmez olur ve eş, sevgili olmanın bir anlamı kalmaz.
Tanınmış Aile Terapisti Virgina Satir, “Mutlu bir ilişki için üç şeye ihtiyaç duyulur” der. “Bunun ilki ‘kişinin kendisiyle’ ilişkisidir. İkincisi; eşi, arkadaşı ve/veya sevgilisi olan ilişkisi ve üçüncüsü ise ‘biz’ yani her iki kişinin birbiri ile olan ilişkisi” der. Yani kişi üç beceriyi de öğrenmek ve tam olmak zorundadır. Kişinin kendisiyle ilişkisi iyi değilse, mutsuz, küskün ve çok yönden eksikse o ilişkiden hayır gelmez. Kişinin kendisine faydası yoksa başkasına hiç olmaz ve ilişkiyi kaldıramaz. Kişinin karşısındaki ile ilişkisi de sağlam ve tam olmak zorundadır. Zira siz ne kadar kendinizle barışık, mutlu ve iyi olsanız dahi hayatınız cehenneme dönüşebilir zira karşınızdaki sizin enerjinizi emer ve sizi hayata küstürebilir. Bir de birlikte bir bütün olabilmek yani birlikte iyi bir ilişki yürütebilmek de bir sanattır ve kişi ancak üç aşamayı geçer; evrilebilirse mutlu ilişkiler doğar. Bunu da yapabilen ve gerçekleştirebilen bu üç aşamayı becerebilen insanlardır.
Okullarda yani eğitim sistemimizde kendimizle ve başkalarıyla sağlıklı ve iyi ilişkiler kurabilmeyi, mutlu olabilmeyi pek öğretmezler nedense. Kurbağanın dolaşım sistemi, Po ovasının yüz ölçümü vs. gibi yaşamdan kopuk çok şey öğretilirken insanın sorun çözme, mutlu ve başarılı olma, kişinin kendisiyle ve çevresiyle barışık yaşama, çevreye ve diğer canlılara duyarlı olma gibi yaşamsal önem taşıyan bilgi ve beceriler önemsenmediği gibi bu kişinin kendisinin inisiyatifine bırakılır ama böyle şeyler kişinin inisiyatifine bırakılamayacak kadar değerlidir ve önemlidir. ‘İki yarım, bir tam etmez’ misali dört çeyreğe ayrılmış bir insan da yine tam birey olmaz.
Ne olursa olsun örgün veya yaygın eğitimin amacı, kişinin yaşamsal sorunlarına çare bulacak çözüm bilgi ve becerileri kazandırmasıdır. Alfred Adler, üç yaşam sorunu dediği; iş, eş ve arkadaş (sosyal çevre) sorunsalını çözmenin her bireyin öncelikle ele alması gerektiğini öne sürer. Kişi bu süreçlere ne kadar hâkimse yaşamını cennete çevirir aksi takdirde ne olduğunu bilmediği bir boşlukta savrulur durur ve parası, pulu, statüsü, gücü bu sorunları çözmeye çare olamayabilir…
Kadın cinayetleri denen insanlık dramından kişinin alkole, maddeye bağımlılıklarına, intihar eğilimlerinden ruhsal sorunlara ve diğer sorunlara kadar uzanan yelpazede insanın kendisiyle, çevresiyle ve yaşamla ilişkilerini yüzde 20 düzeltelim, yaşam kalitesinin yüzde 80 artacağını Pareto analizinden esinlenerek söyleyebiliriz. Günümüz dünyamızda kişinin yaşadığı sorunların yüzde yetmiş kadarının iletişim sorunları olduğu söylenir. İletişim bu kadar önemliyken ve iletişim araçları bu kadar gelişmiş, çoğalmış ve çeşitlenmişken, insanın çaresizliğinin, yaşam becerisi eksiliğinin ve mutluluğunun azalması üzerinde çok düşünülecek bir konudur…
İletişim mutlu olmak, paylaşmak, anlam vermek ve haberleşmek ötesinde sorun çözmek ve her türlü şiddeti önlemek için önemli bir araçtır ve kişinin kendisiyle başlar ve çevresini kapsayarak devam eder…