30.09.2016, 09:00
10643
Çözüm; Yapısal Reformları Hızlandırmak
Kredi derecelendirmesi veya kredi değerlendirmesi, bir kişi, şirket veya hatta bir ülkenin kredi itibarının belirlenmesidir.
Ülke-Devlet kredi derecelendirmesi özetle (sovereign credit rating), egemen bir hukuksal varlığın, yani bir ülke devletinin, kredi derecelendirmesidir.
Devlet kredi derecelendirmesi, bir ülkede yatırım ortamının risk seviyesini ifade eder, politik riski de hesaba katar.
Yabancı ülkelerde yatırım yapacak yatırımcılar tarafından kullanılır.
Düşük bir derecelendirme, borç alanın borcunu ödememe (temerrüt) riskinin yüksek olduğu anlamına gelir, bu durum, faiz oranının yüksek tutulması veya da borç talebinin reddedilmesi sonucunu doğurur.
Eylül ayı son haftasında, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’ye 2013’ün Mayıs ayında verdiği “yatırım yapılabilir” seviyedeki kredi notunu yaklaşık 40 ay sonra 23 Eylül 2016’da geri aldı.
Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyenin 1 basamak altı olan Ba1 seviyesine indirdi.
5 Mayıs 1992’de Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyede değerlendirmeye başladıktan sadece 20 ay sonra Türkiye’nin notunu 1 basamak kıran Moody’s, 13 Ocak 1994’te Türkiye’nin kredi notunu tekrar “yatırım yapılabilir” seviyenin altına indirdi.
Standard&Poor’s, Moody’s ve Fitch, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları arasında üç büyükler olarak gösteriliyor.
Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu arasında halihazırda Türkiye’yi en yüksek kredi notuyla değerlendiren Fitch, Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyenin en düşük basamağında değerlendiriyor. Fitch, 19 Ağustos’ta Türkiye’nin “durağan” görünümünü “negatif”e çekmişti.
Üç büyükler arasında Türkiye’yi en düşük kredi notuyla değerlendiren kuruluş olan Standard&Poor’s ise 20 Temmuz’da Türkiye’nin kredi notunu 1 basamak düşürmesinin ardından, Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyenin 2 basamak altında değerlendiriyor.
Bu gelişmeye verilen cevapları da kısaca bakarsak;
Başbakan Binali Yıldırım: “Değerlendirme kuruluşları tarafsız değil. Türk ekonomisi üç beş tane değerlendirme kuruluşunun raporlarına göre hizaya geçecek bir ekonomi değildir. Bu değerlendirmelerin açıkçası tarafsız olduğunu düşünmüyoruz.”
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek: “Reformlara devam. Reyting kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır.”
Şimşek, birçok iç ve dış şoka rağmen ekonominin küresel kriz sonrası dönemde yüzde 5.2 büyüdüğüne işaret etti. Mehmet Şimşek, bu yıl Ar-Ge, işgücü piyasası, yatırım ortamının iyileştirilmesi, bireysel tasarruf artışı, Avrupa Birliği ile vize muafiyeti, darbeleri engellemek için ordu üzerinde demokratik kontrolün artırılması konularında bir dizi reform çalışması yapıldığını kaydederek, “Durmak yok, reformlara devam” sözleriyle Moody’se cevap veriyor.
6 Kasım 2014 tarihinde dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan Yapısal Dönüşüm Paketi’nde yer alan “Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı” maalesef bugüne kadar bir bütünlük içinde uygulanamadı.
15 Temmuz’da TBMM’de kabul edilen “Teşvik ve destek paketini” ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından Diyarbakır’da açıklanan “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programı, Yatırım ve Destek Hamlesi”ni önemli görüyor ve destekliyorum.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in dile getirdiği, “Reyting kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır” sözüne katılmakla birlikte aşağıda sıraladığım yapısal reformların da mutlaka gündeme alınarak düzenlemelerin bir an önce çıkarılmasını diliyorum...
- Çağdaş dünyaya uygun bir anayasa yapılmalı.
- Yargının, siyasetin etkisinden tümüyle uzaklaştırılarak tam anlamıyla bağımsız hukuk düzenini tesis edecek, insan hakları ve demokrasi, düşünce özgürlüğü (Siyasi Partiler ve Seçim Yasası dahil) alanlarında çağdaş ölçülerde ve normlarda düzenlemeler yapılmalı.
- Ezbere dayalı eğitim sistemi yerine; bilimsel, sorgulayıcı, analitik düşünmeye yönelik bir eğitim sistemine geçilmeli.
- Üniversiteler özerk yapılara dönüştürülmeli, YÖK kaldırılmalı (AK Parti’nin kuruluş manifestosunda yer almıştı).
- Vergi reformu gerçekleştirilmeli; özellikle, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin getirdiği adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla dolaylı vergilerin ağırlığı dolaysız vergilere kaydırılmalı.
- Kayıtdışılığın önlenmesine yönelik düzenlemeler çıkarılmalı.
Ülke-Devlet kredi derecelendirmesi özetle (sovereign credit rating), egemen bir hukuksal varlığın, yani bir ülke devletinin, kredi derecelendirmesidir.
Devlet kredi derecelendirmesi, bir ülkede yatırım ortamının risk seviyesini ifade eder, politik riski de hesaba katar.
Yabancı ülkelerde yatırım yapacak yatırımcılar tarafından kullanılır.
Düşük bir derecelendirme, borç alanın borcunu ödememe (temerrüt) riskinin yüksek olduğu anlamına gelir, bu durum, faiz oranının yüksek tutulması veya da borç talebinin reddedilmesi sonucunu doğurur.
Eylül ayı son haftasında, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’ye 2013’ün Mayıs ayında verdiği “yatırım yapılabilir” seviyedeki kredi notunu yaklaşık 40 ay sonra 23 Eylül 2016’da geri aldı.
Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyenin 1 basamak altı olan Ba1 seviyesine indirdi.
5 Mayıs 1992’de Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyede değerlendirmeye başladıktan sadece 20 ay sonra Türkiye’nin notunu 1 basamak kıran Moody’s, 13 Ocak 1994’te Türkiye’nin kredi notunu tekrar “yatırım yapılabilir” seviyenin altına indirdi.
Standard&Poor’s, Moody’s ve Fitch, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları arasında üç büyükler olarak gösteriliyor.
Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu arasında halihazırda Türkiye’yi en yüksek kredi notuyla değerlendiren Fitch, Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyenin en düşük basamağında değerlendiriyor. Fitch, 19 Ağustos’ta Türkiye’nin “durağan” görünümünü “negatif”e çekmişti.
Üç büyükler arasında Türkiye’yi en düşük kredi notuyla değerlendiren kuruluş olan Standard&Poor’s ise 20 Temmuz’da Türkiye’nin kredi notunu 1 basamak düşürmesinin ardından, Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyenin 2 basamak altında değerlendiriyor.
Bu gelişmeye verilen cevapları da kısaca bakarsak;
Başbakan Binali Yıldırım: “Değerlendirme kuruluşları tarafsız değil. Türk ekonomisi üç beş tane değerlendirme kuruluşunun raporlarına göre hizaya geçecek bir ekonomi değildir. Bu değerlendirmelerin açıkçası tarafsız olduğunu düşünmüyoruz.”
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek: “Reformlara devam. Reyting kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır.”
Şimşek, birçok iç ve dış şoka rağmen ekonominin küresel kriz sonrası dönemde yüzde 5.2 büyüdüğüne işaret etti. Mehmet Şimşek, bu yıl Ar-Ge, işgücü piyasası, yatırım ortamının iyileştirilmesi, bireysel tasarruf artışı, Avrupa Birliği ile vize muafiyeti, darbeleri engellemek için ordu üzerinde demokratik kontrolün artırılması konularında bir dizi reform çalışması yapıldığını kaydederek, “Durmak yok, reformlara devam” sözleriyle Moody’se cevap veriyor.
6 Kasım 2014 tarihinde dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan Yapısal Dönüşüm Paketi’nde yer alan “Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı” maalesef bugüne kadar bir bütünlük içinde uygulanamadı.
15 Temmuz’da TBMM’de kabul edilen “Teşvik ve destek paketini” ve Başbakan Binali Yıldırım tarafından Diyarbakır’da açıklanan “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Cazibe Merkezleri Programı, Yatırım ve Destek Hamlesi”ni önemli görüyor ve destekliyorum.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in dile getirdiği, “Reyting kuruluşlarına vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları daha da hızlandırmak, mali disiplini korumaktır” sözüne katılmakla birlikte aşağıda sıraladığım yapısal reformların da mutlaka gündeme alınarak düzenlemelerin bir an önce çıkarılmasını diliyorum...
- Çağdaş dünyaya uygun bir anayasa yapılmalı.
- Yargının, siyasetin etkisinden tümüyle uzaklaştırılarak tam anlamıyla bağımsız hukuk düzenini tesis edecek, insan hakları ve demokrasi, düşünce özgürlüğü (Siyasi Partiler ve Seçim Yasası dahil) alanlarında çağdaş ölçülerde ve normlarda düzenlemeler yapılmalı.
- Ezbere dayalı eğitim sistemi yerine; bilimsel, sorgulayıcı, analitik düşünmeye yönelik bir eğitim sistemine geçilmeli.
- Üniversiteler özerk yapılara dönüştürülmeli, YÖK kaldırılmalı (AK Parti’nin kuruluş manifestosunda yer almıştı).
- Vergi reformu gerçekleştirilmeli; özellikle, KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin getirdiği adaletsizliği ortadan kaldırmak amacıyla dolaylı vergilerin ağırlığı dolaysız vergilere kaydırılmalı.
- Kayıtdışılığın önlenmesine yönelik düzenlemeler çıkarılmalı.