Çetin Ceviz Olmak…
Yaşamın yükü ağır ve her geçen gün biz daha iyi bir plan yaparken hayatta bizim için plan yapıyor ve sonuçta yaşam denen bu garip yolculuk bizlere galip geliyor çoğunlukla.
Hastalıklar, salgınlar, parasızlık, fakirlik, sefalet, acılar, nefret, kendini arayış, yalnızlık, can sıkıntısı, değersizlik, vefasızlık, adam yerine konmama, adaletsizlik vs. gibi bir dizi tuzaklar yaşamın önündeki tuzaklardır ve insan bunlarla baş etmek, onları alt etmek zorunda kalıyor.
Bizim Sivas’ta bir söz var. Bu durumlarda halk, “Elimiz soğan doğramıyor ya!” der. Evet elimiz soğan doğramıyor. Hayat, insanlar ve olaylar ne kadar acımasız olursa olsun direnmek, karşı koymak ve daha önemlisi yaşamda güçlü olmak bir zorunluluktur. Her birey eğitim denen olguyla sadece para veya meslek kazanmak için gelişmez, en iyi ve güçlü haline gelmek için de eğitmelidir kendini. Başka seçenek yok. Teslim olmak, acizlik göstermek bırakmak yerine karşı koymayı, mücadele etmeyi, aklımızı kullanarak işbirliği içinde daha güçlü olmayı öğrenmeliyiz. Güçlü görünmek, duyguları saklamak ve kaçmak yerine gerçekten güçlü olmaya kafada başlamalıyız. Önce kafada karar verirsek arkadan ne yapacağımız gelir ki işin bu tarafı kolaydır.
İnsan ve insanlık nice acılardan geçti. Nelerle baş etti. Çok deneyim kazandı, uygarlıklar kurdu. Akılla, bilimle, felsefeyle ve diğer bilimlerin ışığında yeni keşiflerle hayata ve hayatına efendi olmayı öğrendi. Bu yolculuğa düşe kalka devam ediyor. Aydınlandıkça, aydınlatmaya devam ediyor. Karanlıkta kaldığı sürece de geri gidiyor, zayıf düşüyor.
Çetin ceviz olmanın birçok yönü vardır. Beden, duygu ve ruh olarak kendini tanımakla başlamalı insan. İlgi alanını, gücünü ve sınırlarını keşfetmeli, kendine yolculuğa çıkmalı. Sonra da güçlü ve zayıf yanlarını ele alıp zayıf yönlerini var gücüyle güçlendirmeli. Fırsat ve tehditleri öngörmeli. Risk ve kriz yönetimini öğrenmeli. Gerçekçi bir bakış açısıyla ayakları yere basan tutum ve davranış içinde olmalı. Kendi sosyal ağı; yani sosyal sermayesini geliştirmeli diğer insanlarla işbirliği içinde olmalıdır. Birey olmayı korurken hem de ekip insanı olmayı öğrenmelidir. Zira bir ekosistemde yaşarız ve bu ekosistemde dengeli ve uyumlu bir yaşam tarzı kişiyi korumanın yanında geliştirecek ve güçlü kılacaktır.
Çetin ceviz olurken insan olmayı ve duyguyu elden bırakmamak gerekir. Duygusallık zayıflık değil aksine güçtür ama tepkisel olmak ve olaylara kötümser bir bakış açısıyla bakmak; işte bu sorundur. İyimserlik ve kötümserlikte aşırıya kaçmadan tüm duyguları ölçülü yaşamayı öğrenmelidir insan. Başını kuma gömerek, gerçekleri yok sayarak veya kaçarak sorunlar çözülmez. Gerçekleri kabul eder, gerçekçi ama iyimser bir bakış açısıyla sorunların üzerine gitmeyi alışkanlık haline getirirsek başka insanlara da ilham veririz. İnsan kendinden önce kendi sorumludur başkaları değil. Kendi davranışlarımızın sorumluluğunu almak zorundayız. Biz bizden sorumlu değilsek, kim bizden sorumlu olacak? Olgunlaşmak ve yetişkinlik bu değil midir?
Çetin ceviz olmada, değerleri hayatın temeline koymalıyız. Hakkaniyet, önce zarar vermemek, dürüstlük, çalışkanlık, güvenirlik, sözünün eri olmak, ölçülü olmak ve erdemin peşinden koşmak, sevgi, kurallara uyum, başkalarını kendi gibi kabul etmek, iyilik ve yardımseverlik, empati gibi değerlerin çoğu belirli ölçüde her insanda olmalıdır. Hayatı anlamlandırmak konusunda çaba harcamalıdır insan.
Özetle; insan olmak çok çaba isteyen bir yolculuktur ve bu yolculuktan da güçlenerek çıkmak ve kendimize, çevremize faydamızın dokunması gerekir ki yaşam denilen olgu anlamlı olsun…
Mücadeleye devam, pes etmek yok ve her geçen gün daha da kendi gücümüzün farkına vararak durumlar ne olursa olsun yine de her defasında yeniden ve büyük bir şevkle başlamak gerekir…
İnsana yakışan da budur…