FuzulEv Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Akbal
İşinin özünde Anadolu kültürü var; Fuzul markası güvenle büyüyor. Anadolu insanının ve şehirli evhanımlarının ‘altın günü’ modeli, Türkiye’de Fuzul markasını doğurdu.
CEO
01.03.2016, 08:47 29.02.2016, 17:44
9586
1992 yılında başlayan ve bugün otomotiv, konut, sigorta, AVM ve yatırım şirketiyle Grup olan Fuzul, Anadolu’dan aldığı kültürü metropolde ‘kazan kazana’ dönüştürerek başarı hikayesini yazdı. Fuzul Grup’u FuzulEv Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Akbal’ın anlatımıyla öğreniyor ve Akbal’ı yakından tanıyoruz.
Ev hanımı anne ile tüccar babanın 7 çocuğundan biri olan Eyüp Akbal, 1966 Konya Kulu doğumlu. Sakin, çalışkan ve saman alevi gibi parlayan mizacının yanında varlıklı bir ailede büyüyen bir Anadolu insanı. Ailesinin varlıklı olması -tezat gibi görünse de- coğrafyanın imkansızlıklarıyla yakından ilintili. Zira Konya’nın Kulu ilçesi sakinleri tarım arazilerinin ağırlıklı susuz ve küçük olmasından kaynaklı olarak yurtdışına göçmüştür ve orada iş sahibi olmuştur. Yurtdışında ilk Almanya, ardından İsveç ve İsviçre’ye yerleşen Kulu sakinleri, kazançlarını memleketlerinde değerlendirerek ilçelerinin zenginleşmesine de katkı sağlamış.
1927 doğumlu olan Eyüp Akbal’ın babası ise neredeyse sülalesinin yarısının yurtdışında olmasından kaynaklı olarak toprak yerine ticaretle uğraşmayı seçmiş. MAN marka araçların alım satımıyla uğraşmış. Hali vakti yerinde olan Baba Akbal’ın en önemli hedefi ise çocuklarının okuyarak bir yerlere gelmesi olmuş. Bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Baba Akbal, henüz 14-16 yaşlarında olan oğullarını İstanbul’a okumaya yollamış. İki genç için Fatih’te 5 katlı bir binanın en üst katı öğrenci evi olarak tutulur ve sadece okumaları istenir.
Başarısız olma lüksü yoktur
İki kardeşin zihninde yaşıtlarından beklenilmeyen bilinç vardır: Okumak ve başarılı olmak. Kendini zeki ve akıllı diye tanımlayan Eyüp Akbal’ın okul hayatı aynı zamanda dünya görüşünün de pekiştiği yıllar olur. İstanbul’da ağabey Mahmut Akbal, Fatih Koleji’nde kendisi ise Vefa Lisesi’nde öğrenci olur. Vefa Lisesi sol görüşlü öğrencilerin ağırlıkta olduğu, Fatih Koleji ise ağırlıklı muhafazakar kesimin tercih ettiği bir okuldur. Hem okula hem de metropole adaptasyon sorununu en çok Eyüp Akbal hisseder. Sakin ve duygusal yapıda olan Eyüp Akbal, o günleri şöyle anlatıyor: “Tipik bir öğrenci evimiz vardı. Yemek ve temizliği kendimiz yapardık. Annem 2 ayda bir gelir yardımda bulunurdu. Evde herkesin bir görevi vardı. Şimdi geriye bakıp düşününce yaşımızdan daha olgun olduğumuzu ve bize verilen öğrenci olma görevini hakkıyla yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Çünkü babam bizi İstanbul’a göndereceği zaman ciddi aile içi muhalefet ile karşılaşmıştı. Başarısız olur dönersek ailenin itibarının sarsılacağını düşünüyorduk. Ve daha fazla çalıştık. Yaşadığımız en büyük zorluk ise multikülterel bir ortama girmiş olmamızdı.”
Sol görüşü tanıdım ama etkilenmedim
Mutaassıp bir aileden gelen Akbal kardeşler için İstanbul dünya görüşlerinin derinleşmesi anlamına gelir. Eyüp Akbal için ise bu süreç daha çetin geçer. Çünkü Vefa Lisesi’nde sol görüşlü öğrenci ve öğretmenler ağırlıktadır. Bu dönem yaşadığı bir anı ise Akbal için hayat ve insanlara bakışını değiştiren kırılma noktası olur: “Vefa Lisesi’nin en dindar öğrencisi herhalde bendim. Bir gün biyoloji dersinde öğretmen evrim teorisinden bahsetti. Ben maymundan gelindiği düşüncesini kabul etmedim. İtiraz edince öğretmen ‘arkadaşınız galiba köyden geldi’ dedi. Tartışma materyalizme kadar uzadı. Okul çıkışında iki genç ‘Eyüp sen misin? dediler. Okulun karşında İlim Yayma Cemiyeti’nin yurdu vardı. Oradan geldiklerini zannettim ve ‘Evet’ dedim. Beni okulun arkasındaki o zaman yıkıntıların daha da belirgin olduğu tarihi surlara götürmeye başladılar. Ben tabii yolda anladım. İtiraz ettim. O zaman gençler, ‘Bu okulda devrimcilerin sözü geçer. Bu sana son ikazımız’ dediler. Bu olay bana iyi ders oldu. Zaten 1980 sonrası herkesin, ideolojilerin sindirildiği bir dönemdi. Olay büyümedi. O dönem ilmi siyaset bilimini öğrenmek gerektiğine karar verdim. Davranış modelimden arkadaş seçimime kadar değişikliğe gittim. Karl Marx’ı da okudum ama görüşlerinden etkilenmedim. Vefa Lisesi’nde siyasi görüşlerim daha da derinleşti ve daha bilimsel hale geldi, temel değerlerden ise hiç uzaklaşmadım.”
Eczacılıktan Fuzul’a geçiş
Vefa Lisesi’nde sonra Eyüp Akbal, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni kazanır. Ankara’da eğitim gördüğü yıllarda daha özgürleştiği bir dönem yaşar. Turgut Özal’lı yıllarda hükümetin ‘yeşil kuşak projesi’ tüm toplum için değişimi de beraberinde getirir. Kendini bir yerde “ağabey” olarak konumlandıran Akbal, öğrenciler arasında muhafazakar düşüncesiyle öne çıkar. Ve rahat bir öğrencilik geçirir. Okul hayatı tamamlandığında Eyüp Akbal, Konya’ya dönerek eczacılığa başlar.
Mahmut Akbal ise İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni kazanmış ve öğrenci iken İSPA Turizm adıyla ilk şirketini kurmuştur. Hatta ‘Galeri Konyalı Kardeşler’ adıyla kart dahi bastıran Mahmut Akbal, adres olarak kaldıkları öğrenci evini, telefon olarak da okulun telefonunu yazmıştır. Eyüp Akbal, Konya’da farklı iş imkanları da oluşturur. Ancak ağabeyi Mahmut Akbal’ın ‘Burada sana ihtiyacımız var. Atla gel’ mesajıyla kendini İstanbul’da bulur.
Fuzul Grup’un 24 yıllık hikayesi Fatih’te küçük bir dükkanda başlar. Otomotiv sektörüne ilgi duyan Mahmut Akbal, Anadolu insanının ağırlıkla uyguladığı ‘altın günü’ modelini geliştirerek insanları otomobil sahibi yapar. Modelin geliştirilmesinde muhafazakar kesimin faizle olan ilişkisi belirleyici olur. İlk aşamada 11 aylık grupta 11 kişi, 21 aylık grupta 21 kişilik gruplar oluşturulur. Her ay bir kişiye otomobil verilir. Daha sonra peşinatlı grup vs. gibi yeni uygulamalar hayat geçirilir. Şu anda Türkiye’de otomotivle ilgili 130’un üzerinde şubesi bulunan Fuzul markası altında; 1994 yılında Akva Sigorta kurulur. 1999 depreminden sonra 40 bini bulan portföyün ev ihtiyacı dile getirilmeye başlanır ve FuzulEv hayata geçer. Daha sonra ise sağlık sektöründe Afiyet Tıbbi Malzemeler adı altında medikal şirket, 2003’te ise Fuzul Autocity ikinci el araç merkezi ve son olarak da 2014’te Nevita ile Körfez ülkelerinde iş yürüten markalar kurulur.
Başakşehir’e yatırıma devam
Eyüp Akbal, “FuzulEv olarak ‘elbirliği’ sistemi ile insanların kendilerinin belirlediği rakamlarla ödeme yapmalarına imkan sunuyoruz. Türkiye genelinde bayi ve şubeleşme çalışmasına ağırlık verdik. Fuzul Grup altında Fuzul Yapı ve FuzulEv konut alanında ihtiyaca yönelik çözüm sunuyor. İlk olarak 2000 yılında bin 400 konutluk Bizimevler ile Başakşehir’de ilk projemizi yürüttük. Daha sonra Kartal’da Serrapark, Kağıthane’de Mevaevler, Başakşehir’de Olimpa AVM’yi hayata geçirdik. Ardından Kent Neriva, Kent Ariva, Olimpa Park, Olimpa Park Plus, son olarak da Vadiyaka Başakşehir Projesi’ni yürütüyoruz” bilgisini veriyor.
Fuzul markası altında bugüne kadar 4 bin konut üretilmiş. Sadece Başakşehir’e yapılan yatırım tutarı 1 milyar TL’nin üzerinde.
Akbal, “Proje geliştirici firma olarak dahil olduğumuz konsorsiyum ile Başakşehir Belediyesi’nin 116 bin metrekarelik arazi ihalesini kazandık. 2016’nın ilk yarısında bin 500 konutluk ve çok sayıda ticari ünitenin yer alacağı karma projeye başlayacağız. Hedefimiz 10 yıllık süreçte 1.5 yıllık periyodlarla yeni marka projelere imza atmak bölgeyi kalkındırmak. Vadiyaka Başakşehir Projemiz’i Haziran 2017’de teslim edeceğiz” diyor.
Ev hanımı anne ile tüccar babanın 7 çocuğundan biri olan Eyüp Akbal, 1966 Konya Kulu doğumlu. Sakin, çalışkan ve saman alevi gibi parlayan mizacının yanında varlıklı bir ailede büyüyen bir Anadolu insanı. Ailesinin varlıklı olması -tezat gibi görünse de- coğrafyanın imkansızlıklarıyla yakından ilintili. Zira Konya’nın Kulu ilçesi sakinleri tarım arazilerinin ağırlıklı susuz ve küçük olmasından kaynaklı olarak yurtdışına göçmüştür ve orada iş sahibi olmuştur. Yurtdışında ilk Almanya, ardından İsveç ve İsviçre’ye yerleşen Kulu sakinleri, kazançlarını memleketlerinde değerlendirerek ilçelerinin zenginleşmesine de katkı sağlamış.
1927 doğumlu olan Eyüp Akbal’ın babası ise neredeyse sülalesinin yarısının yurtdışında olmasından kaynaklı olarak toprak yerine ticaretle uğraşmayı seçmiş. MAN marka araçların alım satımıyla uğraşmış. Hali vakti yerinde olan Baba Akbal’ın en önemli hedefi ise çocuklarının okuyarak bir yerlere gelmesi olmuş. Bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Baba Akbal, henüz 14-16 yaşlarında olan oğullarını İstanbul’a okumaya yollamış. İki genç için Fatih’te 5 katlı bir binanın en üst katı öğrenci evi olarak tutulur ve sadece okumaları istenir.
Başarısız olma lüksü yoktur
İki kardeşin zihninde yaşıtlarından beklenilmeyen bilinç vardır: Okumak ve başarılı olmak. Kendini zeki ve akıllı diye tanımlayan Eyüp Akbal’ın okul hayatı aynı zamanda dünya görüşünün de pekiştiği yıllar olur. İstanbul’da ağabey Mahmut Akbal, Fatih Koleji’nde kendisi ise Vefa Lisesi’nde öğrenci olur. Vefa Lisesi sol görüşlü öğrencilerin ağırlıkta olduğu, Fatih Koleji ise ağırlıklı muhafazakar kesimin tercih ettiği bir okuldur. Hem okula hem de metropole adaptasyon sorununu en çok Eyüp Akbal hisseder. Sakin ve duygusal yapıda olan Eyüp Akbal, o günleri şöyle anlatıyor: “Tipik bir öğrenci evimiz vardı. Yemek ve temizliği kendimiz yapardık. Annem 2 ayda bir gelir yardımda bulunurdu. Evde herkesin bir görevi vardı. Şimdi geriye bakıp düşününce yaşımızdan daha olgun olduğumuzu ve bize verilen öğrenci olma görevini hakkıyla yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Çünkü babam bizi İstanbul’a göndereceği zaman ciddi aile içi muhalefet ile karşılaşmıştı. Başarısız olur dönersek ailenin itibarının sarsılacağını düşünüyorduk. Ve daha fazla çalıştık. Yaşadığımız en büyük zorluk ise multikülterel bir ortama girmiş olmamızdı.”
Sol görüşü tanıdım ama etkilenmedim
Mutaassıp bir aileden gelen Akbal kardeşler için İstanbul dünya görüşlerinin derinleşmesi anlamına gelir. Eyüp Akbal için ise bu süreç daha çetin geçer. Çünkü Vefa Lisesi’nde sol görüşlü öğrenci ve öğretmenler ağırlıktadır. Bu dönem yaşadığı bir anı ise Akbal için hayat ve insanlara bakışını değiştiren kırılma noktası olur: “Vefa Lisesi’nin en dindar öğrencisi herhalde bendim. Bir gün biyoloji dersinde öğretmen evrim teorisinden bahsetti. Ben maymundan gelindiği düşüncesini kabul etmedim. İtiraz edince öğretmen ‘arkadaşınız galiba köyden geldi’ dedi. Tartışma materyalizme kadar uzadı. Okul çıkışında iki genç ‘Eyüp sen misin? dediler. Okulun karşında İlim Yayma Cemiyeti’nin yurdu vardı. Oradan geldiklerini zannettim ve ‘Evet’ dedim. Beni okulun arkasındaki o zaman yıkıntıların daha da belirgin olduğu tarihi surlara götürmeye başladılar. Ben tabii yolda anladım. İtiraz ettim. O zaman gençler, ‘Bu okulda devrimcilerin sözü geçer. Bu sana son ikazımız’ dediler. Bu olay bana iyi ders oldu. Zaten 1980 sonrası herkesin, ideolojilerin sindirildiği bir dönemdi. Olay büyümedi. O dönem ilmi siyaset bilimini öğrenmek gerektiğine karar verdim. Davranış modelimden arkadaş seçimime kadar değişikliğe gittim. Karl Marx’ı da okudum ama görüşlerinden etkilenmedim. Vefa Lisesi’nde siyasi görüşlerim daha da derinleşti ve daha bilimsel hale geldi, temel değerlerden ise hiç uzaklaşmadım.”
Eczacılıktan Fuzul’a geçiş
Vefa Lisesi’nde sonra Eyüp Akbal, Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni kazanır. Ankara’da eğitim gördüğü yıllarda daha özgürleştiği bir dönem yaşar. Turgut Özal’lı yıllarda hükümetin ‘yeşil kuşak projesi’ tüm toplum için değişimi de beraberinde getirir. Kendini bir yerde “ağabey” olarak konumlandıran Akbal, öğrenciler arasında muhafazakar düşüncesiyle öne çıkar. Ve rahat bir öğrencilik geçirir. Okul hayatı tamamlandığında Eyüp Akbal, Konya’ya dönerek eczacılığa başlar.
Mahmut Akbal ise İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’ni kazanmış ve öğrenci iken İSPA Turizm adıyla ilk şirketini kurmuştur. Hatta ‘Galeri Konyalı Kardeşler’ adıyla kart dahi bastıran Mahmut Akbal, adres olarak kaldıkları öğrenci evini, telefon olarak da okulun telefonunu yazmıştır. Eyüp Akbal, Konya’da farklı iş imkanları da oluşturur. Ancak ağabeyi Mahmut Akbal’ın ‘Burada sana ihtiyacımız var. Atla gel’ mesajıyla kendini İstanbul’da bulur.
Fuzul Grup’un 24 yıllık hikayesi Fatih’te küçük bir dükkanda başlar. Otomotiv sektörüne ilgi duyan Mahmut Akbal, Anadolu insanının ağırlıkla uyguladığı ‘altın günü’ modelini geliştirerek insanları otomobil sahibi yapar. Modelin geliştirilmesinde muhafazakar kesimin faizle olan ilişkisi belirleyici olur. İlk aşamada 11 aylık grupta 11 kişi, 21 aylık grupta 21 kişilik gruplar oluşturulur. Her ay bir kişiye otomobil verilir. Daha sonra peşinatlı grup vs. gibi yeni uygulamalar hayat geçirilir. Şu anda Türkiye’de otomotivle ilgili 130’un üzerinde şubesi bulunan Fuzul markası altında; 1994 yılında Akva Sigorta kurulur. 1999 depreminden sonra 40 bini bulan portföyün ev ihtiyacı dile getirilmeye başlanır ve FuzulEv hayata geçer. Daha sonra ise sağlık sektöründe Afiyet Tıbbi Malzemeler adı altında medikal şirket, 2003’te ise Fuzul Autocity ikinci el araç merkezi ve son olarak da 2014’te Nevita ile Körfez ülkelerinde iş yürüten markalar kurulur.
Başakşehir’e yatırıma devam
Eyüp Akbal, “FuzulEv olarak ‘elbirliği’ sistemi ile insanların kendilerinin belirlediği rakamlarla ödeme yapmalarına imkan sunuyoruz. Türkiye genelinde bayi ve şubeleşme çalışmasına ağırlık verdik. Fuzul Grup altında Fuzul Yapı ve FuzulEv konut alanında ihtiyaca yönelik çözüm sunuyor. İlk olarak 2000 yılında bin 400 konutluk Bizimevler ile Başakşehir’de ilk projemizi yürüttük. Daha sonra Kartal’da Serrapark, Kağıthane’de Mevaevler, Başakşehir’de Olimpa AVM’yi hayata geçirdik. Ardından Kent Neriva, Kent Ariva, Olimpa Park, Olimpa Park Plus, son olarak da Vadiyaka Başakşehir Projesi’ni yürütüyoruz” bilgisini veriyor.
Fuzul markası altında bugüne kadar 4 bin konut üretilmiş. Sadece Başakşehir’e yapılan yatırım tutarı 1 milyar TL’nin üzerinde.
Akbal, “Proje geliştirici firma olarak dahil olduğumuz konsorsiyum ile Başakşehir Belediyesi’nin 116 bin metrekarelik arazi ihalesini kazandık. 2016’nın ilk yarısında bin 500 konutluk ve çok sayıda ticari ünitenin yer alacağı karma projeye başlayacağız. Hedefimiz 10 yıllık süreçte 1.5 yıllık periyodlarla yeni marka projelere imza atmak bölgeyi kalkındırmak. Vadiyaka Başakşehir Projemiz’i Haziran 2017’de teslim edeceğiz” diyor.