01.03.2018, 08:00
8649
‘Akıl Teri’ ile değişim ve dönüşüm
Başbakan Binali Yıldırım 11. Kalkınma Planı sunum konuşmasında, “Alın terinden akıl terine geçeceğiz” dedi; ne demek istediğini hepimiz anladık. Çünkü epey zamandır Türkiye, sanayide yüksek teknolojiye geçişi, tasarım, inovasyon ve Ar-Ge’yi, Sanayi 4.0 ve Toplum 5.0 devrimlerini konuşuyor. Bu konuda üretilmiş fikir, proje ve uygulamalara medya olarak öncelikle eğiliyoruz. Soru şudur: Başarabilir miyiz?
Başaracağız fakat zor olacağı kesin. Son 60 yılda ileri ve yüksek teknolojili üretimle üst gelir grubuna sadece iki ülke çıkabildi; G. Kore ve Tayland. Bu iki ülke üç sektör üzerine odaklandı; makine, elektronik ve yazılım. Ayrıca bu ülkeler eğitim sistemini de teknoloji üretim faaliyetlerini de bu üç sektöre yönlendirdiler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 2023 hedeflerine doğru hızlanmak gerektiğini vurgularken; “savunma sanayi, ilaç ve yazılım sektörleri başta olmak üzere, katmadeğeri yüksek pek çok sektörde söz sahibi olmak, biyoteknoloji, malzeme teknolojileri, bilgi ve iletişim teknolojilerinde kapasiteyi arttırarak ileri teknolojili sektörlerde üretim yapar hale gelmekten, matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlere yoğunlaşmak”tan söz ediyor, dijital dönüşümün altını çiziyor.
Türkiye sabah akşam bu konuları konuştuğuna göre başarabilecektir; çünkü toplumlar sadece çözebilecekleri konuları gündemine alırlar. Son beş yılda yoğunlaştık, teşvik ettik ve destekledik; 809 Ar-Ge merkezine, 159 tasarım merkezine, TÜBİTAK destekli 34 Teknoloji Transfer Ofisi’ne, üniversite araştırma ve uygulama merkezlerine, teknoparklara, sanayide dijitalleşme programlarına katılan organize sanayi bölgelerine kavuştuk. Nerede imalat var, orada Ar-Ge'den, tasarımdan ve inovasyondan güç almak için bir arayış var; bu noktaya geldik.
Sanayileşmede yeni bir stratejiye geçişin temeli oluştuğu için Hükümet üretim esaslı bir yerlileştirme ve kalkınma politikasına geçti, bu amaçla Yerlileştirme Yüksek Kurulu’nu kurdu. Savunmadan enerjiye, sağlıktan tarıma, ulaştırmadan sanayiye kadar çok geniş bir yelpazede kendi yerli teknolojisini üreten bir Türkiye’yi yaratmak için gerçekleştirilen bu hamleyi, 2019-2023 11. Kalkınma Planı dönemine hazırlık süreci olarak görmemiz ve KOBİ’ler dahil her ölçekte gecikmeden bu alana girmemiz gerekiyor.
Dikkat edersek Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesi yazmaya yöneldiğini de görürüz. Reformlar peşpeşe geliyor ve gelecek. Orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünlerinin ihalesinde yerli malı teklif edenler lehine yüzde 15 oranında fiyat avantajı sağlanması, kamu ve özel sektör stratejik ortaklıklarına geçiş, makine yatırımlarında KDV muafiyetine hazırlık, teknolojik ürün bazlı teşvik ve desteklere öncelik, iş yapma ortamını iyileştiren düzenlemeler…
Bir dizi reformist düzenleme içeren yeni bir Torba Yasa Mart ayı ile birlikte çıkacak. KOBİ’lerin alacaklarını teminat göstermek yoluyla kredi alabilecekleri “alacak sigortası” da hazırlanıyor. Türkiye dünyanın gerisinde kalmamak için gereğini yaparken bize düşen de ‘Akıl Teri’ ile değişim ve dönüşümü hızlandırmaktır.
Başaracağız fakat zor olacağı kesin. Son 60 yılda ileri ve yüksek teknolojili üretimle üst gelir grubuna sadece iki ülke çıkabildi; G. Kore ve Tayland. Bu iki ülke üç sektör üzerine odaklandı; makine, elektronik ve yazılım. Ayrıca bu ülkeler eğitim sistemini de teknoloji üretim faaliyetlerini de bu üç sektöre yönlendirdiler.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 2023 hedeflerine doğru hızlanmak gerektiğini vurgularken; “savunma sanayi, ilaç ve yazılım sektörleri başta olmak üzere, katmadeğeri yüksek pek çok sektörde söz sahibi olmak, biyoteknoloji, malzeme teknolojileri, bilgi ve iletişim teknolojilerinde kapasiteyi arttırarak ileri teknolojili sektörlerde üretim yapar hale gelmekten, matematik, fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlere yoğunlaşmak”tan söz ediyor, dijital dönüşümün altını çiziyor.
Türkiye sabah akşam bu konuları konuştuğuna göre başarabilecektir; çünkü toplumlar sadece çözebilecekleri konuları gündemine alırlar. Son beş yılda yoğunlaştık, teşvik ettik ve destekledik; 809 Ar-Ge merkezine, 159 tasarım merkezine, TÜBİTAK destekli 34 Teknoloji Transfer Ofisi’ne, üniversite araştırma ve uygulama merkezlerine, teknoparklara, sanayide dijitalleşme programlarına katılan organize sanayi bölgelerine kavuştuk. Nerede imalat var, orada Ar-Ge'den, tasarımdan ve inovasyondan güç almak için bir arayış var; bu noktaya geldik.
Sanayileşmede yeni bir stratejiye geçişin temeli oluştuğu için Hükümet üretim esaslı bir yerlileştirme ve kalkınma politikasına geçti, bu amaçla Yerlileştirme Yüksek Kurulu’nu kurdu. Savunmadan enerjiye, sağlıktan tarıma, ulaştırmadan sanayiye kadar çok geniş bir yelpazede kendi yerli teknolojisini üreten bir Türkiye’yi yaratmak için gerçekleştirilen bu hamleyi, 2019-2023 11. Kalkınma Planı dönemine hazırlık süreci olarak görmemiz ve KOBİ’ler dahil her ölçekte gecikmeden bu alana girmemiz gerekiyor.
Dikkat edersek Türkiye’nin yeni bir başarı hikayesi yazmaya yöneldiğini de görürüz. Reformlar peşpeşe geliyor ve gelecek. Orta ve yüksek teknolojili sanayi ürünlerinin ihalesinde yerli malı teklif edenler lehine yüzde 15 oranında fiyat avantajı sağlanması, kamu ve özel sektör stratejik ortaklıklarına geçiş, makine yatırımlarında KDV muafiyetine hazırlık, teknolojik ürün bazlı teşvik ve desteklere öncelik, iş yapma ortamını iyileştiren düzenlemeler…
Bir dizi reformist düzenleme içeren yeni bir Torba Yasa Mart ayı ile birlikte çıkacak. KOBİ’lerin alacaklarını teminat göstermek yoluyla kredi alabilecekleri “alacak sigortası” da hazırlanıyor. Türkiye dünyanın gerisinde kalmamak için gereğini yaparken bize düşen de ‘Akıl Teri’ ile değişim ve dönüşümü hızlandırmaktır.