Pandemi’de çeviklik kaslarını güçlendiren; TT360 İletişim, PR çalışmalarıyla hizmet portföyünü genişletti
TT360 İletişim Ajans Başkanı Tolga Balaban ve TT360 İletişim PR Bölümü Yöneticileri; Ebru Öztınaz ve Tuğba Yargıcı, gelecek hedeflerini; ‘kendi alanlarında akla gelen, birlikte çalışılmak istenen ilk ajans olmak’ diye özetliyor.
Markayı, “Bir kurum, kişi ya da bir ürünün insanların kafasında oluşturduğu imaj, duruş ve algı” diye tanımlayan TT360 İletişim Ajans Başkanı Tolga Balaban, ajansın marka adında yer alan ‘360’ ifadesini gerçeğe dönüştürebilmek adına hizmet alanlarını her geçen gün genişleterek yolculuklarına devam ettiklerini söylüyor: “TT360 İletişim olarak 2011 yılında, yaratıcı etkinlik ajansı olarak yola çıktık. Bir etkinlik planlarken onu tüm yönleriyle ele alıp hayata geçiriyoruz. Ekip arkadaşlarımla beraber uzun yıllara dayanan farklı sektör deneyimlerine sahibiz. Bugün sektörde her geçen gün akıllarda daha fazla yer eden, müşteri memnuniyetini önceliklendirerek güven yaratan bir ajans ortaya çıkardık. Bugün hızlı tüketim, sağlık, spor, dayanıklı tüketim, kripto para, turizm gibi farklı sektörlerde 20’ye yakın müşteriye hizmet veriyoruz.”
Başarılarının temelinde yatanın ‘bir markaya, kuruma karşı aidiyet duygusu hissetmek’ olduğunu vurgulayan Balaban, “Kendi doğrularımızı ve yöntemlerimizi dayatma değil, o yapıyı anlayıp onun bir parçası olma yöntemiyle ilerliyoruz. Tıpkı o ailenin bir üyesi gibi hissedip çalışıyor ve bunu kendi işimiz gibi sahipleniyoruz. Hedefimiz hiçbir zaman en büyük olmak değil, gelecek dönemde kendi alanımızda akla gelen, birlikte çalışılmak istenen ilk ajans olmak” diyor. Bunun için de hizmet alanlarını iş ortaklarının ihtiyaçlarına paralel olarak zenginleştirdiklerini aktaran Balaban, geçen yıl, hizmet yelpazelerine Halkla İlişkiler alanını da ekleyerek, hizmet portföylerini ve istihdamlarını genişlettiklerini, çalışmalarına bu bakış açısıyla devam etmeyi planladıklarını kaydediyor.
Pandemi’de hızlanan dijitalleşme: Tolga Balaban, “Geçtiğimiz 2 yıl bizi çeviklik kaslarımızla sınadı ve ne mutlu ki bu sınavdan başarıyla çıktık. 10 yıl içerisinde kat ettiğimiz başarıyı, ‘yaratıcı fikir, başarılı uygulama ve geldiğimiz nokta’ diye tarif edersem; tüm bunları mümkün kılan çeviklik becerimiz Pandemi’de de ajans olarak bizi güçlü kıldı” diyor. Mart 2020’de başlayan sıkı önlemler ve hepimizin yaşadığı tedirginliğin iş hayatına dair her şeyin de dijitale taşınmasına sebep olduğunu anımsatan Balaban, kendilerinin de iletişim tarafında tüm aksiyonlarını dijital üzerinden almaya ve yeni bir düzene adım atmaya başladıklarını anlatıyor: “Bir yandan dijital etkinlikler hayata geçirirken; bir yandan da etkinliklerin ötesinde farklı iletişim alternatifleri de geliştirmeye çalıştık. Bu belirsizlik ortamında iş ortaklarımızla olan dirsek temasımızı artırırken; belirsizliğin verdiği tedirginlik anında atılacak adımlara beraber kafa yormamız, uzun yıllara dayanan işbirliklerimizi daha da güçlü kıldı. Yılın son döneminde de Halkla İlişkiler (PR) çalışmalarına başlamamızla birlikte oldukça hareketli bir Pandemi süreci geçirdiğimizi söyleyebilirim.”
Deneyimli ve çevik ekip yapılarıyla değişikliklere çok hızlı ve doğru karşılık vermeyi başardıklarını söyleyen Balaban, Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 11 Mart 2020’yi takiben, Mart ayı bitmeden 2 online etkinliği hayata geçirdiklerini, sonrasında şartlar el verdiği ölçüde online ve hibrit etkinlikler, arkasından dijital mecralar için projelerle hız kesmeden iki koca yılı geride bıraktıklarını, ilgili tüm hedef kitleleri farklı mecralarda yakalayacak bir iletişim entegrasyonu yürüttüklerini ifade ediyor: “360 derece bakış açısıyla iletişimi destekleyecek tüm yenilikleri yakından takip ediyor, iş ortaklarımız için tutarlı, samimi ve sürdürülebilir bir iletişim modellemesi hayata geçiriyoruz. Göz önünde bulundurmaya her geçen gün daha fazla dikkat ettiğimiz sürdürülebilirlik de ajandamızın en üst sıralarında yer alıyor. Her zaman alternatif çözüm arayışlarımızın temelini oluşturuyor.”
Başarılı kampanyanın sırrı: TT360 İletişim PR Bölümü Yöneticisi Ebru Öztınaz; “İletişim kapsamında hayata geçirdiğiniz herhangi bir kampanyada, doğru kitleye hitap edebiliyor, mesajların markanızla ilişkilendirilmesini sağlayabiliyor ve kurumunuza karşı istediğiniz güveni yaratabiliyor / sürdürebiliyorsanız; bu kampanya için ‘başarılı’ diyebiliriz. Çünkü, bu unsurlar aslında sizin satış, pazarlama ve iletişim tarafındaki hedeflerinizi doğrudan etkileyen en önemli kriterlerdir” diyor. Öztınaz, Pandemi sürecinin etkilerine de bakıldığında ‘tutarlı, sürdürülebilir ve değişen şartlara adapte edilebilen iletişim modelleri’nin daha başarılı olduğunu vurguluyor: “Özellikle insanların karşısına, markanızı var olan gündeme, doğru bir şekilde entegre edebildiğiniz yaratıcı bir çalışmayla çıkabiliyorsanız; bunun etkisi çok daha fazla oluyor. İletişim çalışmaları planlanırken; iletişimin aslında çok hassas dengelere bağlı olduğunun hep akılda tutulması, markanın duruş ile samimiyetini hissettirebilen ve sıraladığımız kriterleri de karşılayan kampanyaların tasarlanması gerektiğini düşünüyoruz.”
Markalaşmanın her şeyden önce bir logo, slogan ve bir websitesi oluşturmayla sınırlı değil, çok planlı ilerlenmesi gereken uzun vadeli bir süreç olduğunu vurgulayan Öztınaz’ın KOBİ’lere önerileri şöyle: “Türkiye ekonomisinin yapı taşı olan KOBİ’ler, attıkları her adımın aslında markanın yaratılmasına ve varlığını sürdürmesine hizmet ettiğini bilmeliler. Özellikle iletişim yatırımları planlanırken; hedef ve ihtiyaçlar doğru belirlenmeli, kullanılacak iletişim modellemeleri de bunlara hizmet edecek şekilde kurgulanmalı. ‘Güven, itibar ve sürdürülebilirlik’ bir markanın olmazsa olmazları; iletişimdeki adımlar da bunların korunup geliştirilmesini sağlayacak stratejilere dayandırılmalıdır. İletişim tarafındaki iş ortakları belirlenirken; kendilerini kurumun bir parçası gibi konumlayabilen, markanın hedef ve ihtiyaçlarını içselleştirerek danışmanlık verebilen, özellikle de KOBİ’leri daha büyük hedefler için cesaretlendirip destekleyebilecek bakış açısına sahip ajanslarla ilerlemeyi tercih etmeliler.”
Yüz yüze iletişimin önemi: TT360 İletişim PR Bölümü Yöneticisi Tuğba Yargıcı, Pandemi sürecinin iletişimin önem ve etkisinin çok daha iyi anlaşılmasını sağladığına, bunda dijital dünyanın etkisinin de çok fazla olduğuna değiniyor: “Bu dönemde, dijital altyapılarını geliştirmiş, bu alana doğru yatırımları yapmış, iletişimi sürdürülebilir kılma yaklaşımıyla hareket eden kurumların, hedef kitlelerine daha rahat ulaşabildiğini ve kesintisiz bir iletişim yapabildiğini de gördük. Özellikle sosyal medya ve dijital platformların artan etkisini de dikkate aldığımızda, iletişimde farklılaşma adına içerik üretimi ve hikâye anlatımı daha da önem kazanacak. İletişimdeki bu dönüşümde ihtiyaç duyulacak yeni yeteneklere sahip olmak, kriz durumlarına karşı yaratıcı önlemler alabilmek ve krizleri doğru yönetebilme becerilerini geliştirebilmek her zamankinden kritik olacaktır. Markalar, yeni döneme ayak uydururken ‘fiziksel temas, human touch’ dediğimiz noktayı göz ardı etmemeliler. Unutmayalım ki Pandemi’nin ilk günlerinde hepimiz kuzenlerle dolu ekran görüntülerimizi sosyal medya da paylaşıyorduk. Bu paylaşımlar gün geçtikçe azaldı ve neredeyse son buldu. Yüz yüze iletişimin olmazsa olmazlarımızdan olduğunu yaşayarak öğrendik.”
Bundan 15-20 yıl önce kriz dönemlerinde bütçelerden ilk çıkarılan iş kalemi olan iletişimin; bugün bundan çok uzakta bir konuma sahip olduğunu söyleyen Yargıcı, işlerinde kesintisizliği sağlamak isteyen markaların, Pandemi’de gelenekselden dijitale varan bir yelpazede iletişim çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini ve krizi fırsata çevirmeyi başardıklarını kaydediyor: “Gelişen trendleri, sosyal medya ve dijital platformların iletişim üzerindeki etkisini de dikkate aldığımızda, iletişimi 360 derecelik bir bakış açısıyla tasarlayan ve hayata geçiren markalar, başarılı çalışmaların altında imzası bulunanlar olacak. Bu da reklamdan, PR’a, dijitalden saha çalışmalarına kadar tüm sektörün büyümesini sağlayacak.”