Native Digital; “Yerli fikir, global etki”
Native Kreatif Direktör Ahmet Emre Yılmaz ve Native Proje Direktörü Doğukan Çağlıyan, “Markanın itibarı sosyal medyadan çok iyi yönetilir” diyor.
Uzmanlığı sosyal medya yönetimi ve dijital projeler olan Native Digital’in sloganı; “Yerli fikir, global etki.” Native Proje Direktörü Doğukan Çağlıyan, “yabancı gelen fikirlere başkaldıran yerli” olduklarını söylüyor: “Birlikte çalışmaktan öte bir parçamız olarak gördüğümüz markalarımızın tüm mecralardaki iletişim faaliyetlerini bir bütün olarak ele alırız. Sosyal medyanın dinamiklerini çok iyi okuruz, dijital mecranın iletişim gücünü markalarımız için hızlı, etkin ve çift yönlü kullanırız. Önümüzdeki işleri küçük büyük diye ayırmadan en doğru stratejiyle yola çıkarız. Başta sosyal medyada ve diğer tüm mecralarda en etkili kampanyaları yaratırız. Tüketicilerimizin beklentilerine odaklanarak markalarımızın itibarı için global network’lerin gücünden daha büyük bir güç olduğuna inandığımız yüzde 100 yerli tutkumuzla çalışırız.”
Doğukan Çağlıyan, marka için web sitesinin önemini de vurgulayarak, “Markanın itibari sosyal medyadan çok iyi yönetilir” diyor. İnsanların sosyal medyada markalara ilişkin yalnızca kötü deneyimlerini paylaştıklarına dikkat çeken Çağlıyan, markanın itibarını o nedenle sosyal medyadan yönetmenin önemini dile getiriyor: “Sadece sosyal medyayı çok iyi yönettiği için yeni müşteriler kazanan, sunduğu hizmet rakiplerinden daha pahalı olsa da tercih edilen markalar var. Artık billboardlardan itibar yönetimi devri bitti, markaların kendi kullanıcısına bu kadar yakınlaşabileceği sosyal medyadan başka bir alan, bu kadar çok veriyi daha hızlı analiz edebileceğiniz başka bir mecra yok. Çünkü dijitalde ölçebildiğiniz her şey neredeyse yüzde 100 doğru sonuç verir.” Çağlıyan, Henry Ford’un söylediğine inanılan pazarlamanın ünlü sözü; “1 dolarım olsa 50 sentini reklama yatırırım” sözünün artık “1 dolarım olsa 50 sentini dijitale yatırırım” diye değiştirmek gerektiğine inanıyor.
Native Digital’in 2013 yılının Ağustos ayında kurulduğunu belirten Çağlıyan, ilk müşterilerinin THY ve TİM olduğunu, İnovasyon Haftası etkinlikleri ile işe başladıklarını anlatıyor: “Sonrasında konkurlara katıldık ve yaptığımız işlerle markaların dikkatini çektik. 9 ana marka ve onların alt markalarıyla birlikte toplamda 14 markaya hizmet veriyoruz. 3 yeni markaya daha hizmet vermeye başlayacağız, henüz görüşme aşamasında olduğumuz 1 marka da var. Her zaman yeni işbirliklerini ve işimizi büyütmeyi hedefliyoruz. Geçen yıl yüzde 40 büyüdük, bu yıl yüzde 60 büyüme hedefimiz mevcut.” Dijital alanda ve özellikle sosyal medya alanında uzun vadeli planlar yapılamayacağına dikkat çeken Çağlıyan, “2019’da önümüzü çok net göremiyoruz. Sosyal medyanın anlık gelişimine göre biz de yapılanmamızı değiştiriyoruz.”
2019 yılının veriye daha çok hakim olabilen ve mecra dinamiklerini daha iyi uygulayabilen ajansların yılı olacağını öngören Çağlıyan,“Bu yüzden teknolojiyi ve büyük veriyi daha iyi anlayan, kullanan ve yorumlayan bir ajans olmaya odaklanıyoruz. Gelecekte dijital ile medya planlamayı aynı çatı altında buluşturabilen ajanslar kampanyaların liderliğini üstlenecek. Çünkü gelecek; dijitalin” diye konuşuyor.
Crimson Hexagon ile ‘an’ı yakalamak
Native Kreatif Direktör Ahmet Emre Yılmaz, kullandıkları sosyal medya takip aracı; Crimson Hexagon ile sundukları hizmeti farklılaştırdıklarını söylüyor: “Tüketicilerin online mecralarda marka, şirket veya ürünle ilgili ne söyledikleri ve neden bu görüşlere sahip olduklarını anlamak için kullandığımız bir araç. Crimson Hexagon ile sosyal ağlarda ortaya çıkan trendleri analiz etmek ve marka hakkında yorumlarını paylaşan en etkili ve aktif kişilere ulaşmak mümkün. Tüketici eğilimleri, ilgileri ve tüketici eğilimlerinin rakiplerle nasıl bir rekabet oluşturduğu gibi birçok veriye ulaşabiliyoruz. Bu araçla internetteki tüm sosyal medya mecralarını izleyebiliyor ve markalarımızın stratejilerini buna göre belirliyoruz. Büyük veriyi daha iyi anlamak bu araç sayesinde mümkün. 2.5 milyar veriyi dakikalar içinde işleyip anlamlı bir sonuç elde edebiliyoruz. Bu araç sayesinde oluşturduğumuz stratejiler çok daha net oluyor. Bu aracı Türkiye’de tekrar satabilen tek markayız. ABD eski Başkanı Obama seçim sürecinde bu aracı kullanmıştı. Konuşurken olumsuz algılanan cümleler anlık takip edilip konuşması ona göre yönlendirilebiliyordu. İçeriğe bu aracın verilerine göre karar verebiliyorsunuz. Kriz veya fırsat olabilecek herhangi bir durumu çok öncesinden fark edip krize ‘dur’ diyebiliyorsunuz. Böylece kazanılan avantajı, lehine kullanarak markaya değer katacak işler yapabiliyoruz.”Instagram, Facebook ve Twitter gibi popüler mecraların sürekli farklılaştığını ve yeni araçlar geliştirdiğini aktaran Yılmaz, markalarına oluşturdukları sosyal medya stratejilerini bu gelişmeler ışığında sürekli yeniden şekillendirdiklerini söylüyor: “Sosyal medyada uzun vadeli stratejiler devri kapandı. Gündem değiştikçe, mecraların dinamikleri çok farklılaşıyor. Mecralar kendini geliştirdikçe de siz yenilenmek zorundasınız. Bizim işimiz trendleri takip etmek, ilk ve en iyisini yapmak.” Yılmaz, sosyal medyada yükselen trendin maksimum 60 saniyelik videolar olduğunu paylaşıyor: “İlk 4 saniyede kişiyi çok iyi yakalamanız lazım. Örneğin; Instagram kullanıcısı hızlı tüketim, güzel, kaliteli ve mesajı net, etkileyici içerik istiyor. İstatistiklere göre bir görselde insan yüzü varsa yüzde 38 daha fazla ilgi görüyor. Artık yazılar okunmuyor, 140 karakterin üstündeki tüm yazıların devri bitti. Sosyal medya fenomeni kullanımı bir marka için yararlı da olabilir, zararlı da. Artık fenomenlerin anlaşmalı olduğu ajanslar var, onlar üzerinde fenomenle çalışmak daha doğru.”
Ahmet Emre Yılmaz, her markanın mutlaka dijitale önem vermesi ve profesyonel bir sosyal medya ajansı ile çalışması gerektiğini ifade ediyor: “Yapacakları yatırımın fazlasıyla kendilerine geri döneceğini bilerek hareket etmeliler. Dijitalde her şeyin anlık karşılığını alabilirler, yapılan her kuruş yatırım 5 kuruş olarak geri dönebilir. Yeter ki doğru zamanda doğru ajansla doğru işleri yapsınlar. Doğru ajans biziz. Ajans seçerken bütçeye değil, yapılan işin niteliğine, ajansın referanslarına baksınlar.” Yılmaz, özellikle müşteri tarafında reklam ekibinin sosyal medyadan ve dijitalden anlaması gerektiğine de dikkat çekiyor: “Erişim, iyi konuşulma, markanın dijital ve sosyal mecralarda bilinirliğinin artması ve kriz durumlarında en az hasarla çıkan başarılı bir kriz yönetimi; bunlar çok önemlidir. Profesyonel şekilde sosyal medyası yönetilmeye başlayan markalar, doğru hedef kitleye ulaştıklarında bunun değerini anlayarak dijitale daha fazla yatırım yapmaya başlıyor. Her markanın sosyal medya hedefleri olmalı. Reklam ajansı ile dijital reklam ajansı ve sosyal medya ajansının entegre çalışması çok önemli.”