Kurumsallaştırma Çabaları ve Başarı Örnekleri…
Ülkemizdeki şirketlerin yüzde 98.8’ inin KOBİ, bunların da yüzde 95’inin aile şirketi olduğunu anımsatarak yazıma başlayacağım. Dünyada bir çok ülkede aile şirketlerinin ömrü çok uzun olmasına karşın ülkemizde aile şirketlerinin ömrünün kısa olması, sorgulanması ve çözümler üretilmesi gereken önemli sorunlarımızdan biri...
Aile şirketlerinin ömründen örneklere bakıldığında, dünyanın en eski aile şirketi Japonya’da halen faaliyetini sürdüren Kongo Gumi inşaat şirketi milattan sonra 578 yılında kurulmuş.
Amerika’da müzik aleti üreten Zildjian Cymbal Co. kuruluşu ise 1623.
Avrupa’ya gelince; Chateau de Goulaine Fransa Şarap Bağcılığı 1000 yılında, İtalyan Pontificia Marinelli Zil Dökümü 1000, Almanya’nın en eski aile şirketi Münih’teki fırın 1331 yılında kurulmuş. İngiltere’de yünlü kumaş üreten Huddersfield aile şirketi 1541, İspanya’da Codorniu Şarapçılık 1551’de kurulmuş.
Türkiye’ye gelince; derleyebildiğim bilgilere göre kuruluşları yüzyılı aşan ve halen faaliyetlerini sürdüren şirketlerimizden 1777’de kurulan lokumcu Hacı Bekir ülkemizin en eski aile şirketi... Şekerci Cafer Erol 1807, Kebapçı Mehmetoğlu İskender Efendi 1860, Erbak Uludağ Meşrubat 1870, Vefa Bozacısı Hacı Sadık 1870, Kurukahveci Mehmet Efendi 1871, Karaköy Hacı Mehmet Güllü (Güllüoğlu) 1871, Sabucakis 1874, Şekerlemeci Cemilzade 1883, Hacı Abdullah Efendi 1888, Hacı Şakir 1889, Teksima Tekstil H. Mehmet Botsalı 1893, Tuzcuoğlu Nakliyat Fehmi Mustafa Tuzcuoğlu 1893, Konyalı Lokantası Ahmet Doyuran 1897, Yuda Levi 1898, Gabriel Arcas 1902, Bebek Badem Ezmecisi Mehmet Halil Bey 1904’te kurulmuş halen faaliyetlerini sürdürmekteler.
Ülkemizde aile şirketlerinin ömrünü tanımlayan klişeleşmiş,“Şirketleri babalar kurar, oğullar yer, torunlar batırır” söylemi zaman zaman dile getirilir. Aile şirketleriyle ilişkili istatistiki verilere bakıldığında bu söylemi doğrular nitelikte olduğu görülüyor. Kurumsallaşma konusunda bilgilendirme, yol gösterme amaçlı toplantıların bu bağlamda yararlı olduğuna tanık olanlardanım. Örneğin; İstanbul Kültür Üniversitesi Aile İşletmeleri ve Girişimcilik Merkezi (AGMER) tarafından 10-11 Nisan 2014 tarihlerinde düzenlenen “6. Aile İşletmeleri Kongresi”ne izleyici olarak katıldım.
Kongre’de kurumsallaşarak başarı örneği oluşturanlara gelince ilki; Üniversite’nin Mütevelli Heyet Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç’ün öyküsü; “Aile işletmelerinin başarısızlık nedenleri arasında aile içi ilişkilerle işletme ilişkilerini dengelemek ve yürütmek önemli bir yer tutar. Bu konuda, her ailenin izlediği yollar farklı olup, kültürel özelliklerine göre farklı davranışlar sergileyebilir. İşletmenin sürdürülebilirliği açısından bu ilişkilerin yönetilmesinde farklı metotlar kullanılabilir. Biz de ağırlıklı olarak Aile Konseyi uygulamalarını kullanırken bir yandan da Aile Anayasası’nı kullanıyoruz. Aile değerlerinin ikinci ve üçüncü kuşaklara aktarılmasında ise varlık eğitiminden yararlanmaya çalışıyoruz. Aile anayasasını, yol gösteren bir pusula, bir tür yol haritası olarak görüyoruz. Diğer önemli bir konu da aile değerleri ile uyumlu ve güven duyulan profesyonel yöneticilerle çalışılırsa aile işletmelerinde süreklilik sağlamak daha kolay olabilmektedir” sözleriyle bir aile işletmesi sahibi ve yöneticisi olarak deneyimini paylaştı.
İkincisi ise; İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Şerife İnci Eren’in öyküsü: “İnci Holding’in temeli babamız Cevdet İnci’nin ilk şirketi İNCİTAŞ ile 1952 yılında atılmıştır. Geliştirdiği proje ile jant kasnağı yapımında kullanılan role makinesi, kendi atölyesinde yapıldı. Bu dönemde karşılaştığı her türlü zorluğu aşarak, lastik ve otomotiv yedek parçaları ticareti ile başladığı çalışma yaşamını üretici kimliğiyle sürdürdü. Jant üretiminde sağlanan başarı, grubun gelişim alanı olarak gördüğü akümülatör üretiminde de yatırım kararı almasını teşvik etti. Üretilecek aküye, ailenin çok önem verdiği bir manevi değer olan ‘İNCİ’ adı uygun görüldü. Babamızı 2004 yılında kaybedince biz dört kız kardeş olarak şirketlerimizi yönetme sorumluluğunu üstlendik. Önce şirket anayasası hazırlığına giriştik. Yönetim ilkelerimizi ve sorumluluklarımızı bu bağlamda belirledik. Bu gün 5 sektörde 15 şirketimizde 2400 çalışanımızla her sene ortalama yüzde 15 büyüyerek çalışıyoruz, bir sorunla karşılaşmadık inşallah da karşılaşmayız.”
Üçüncü öykü ise Meltem Kurtsan’ın anlattığı: “Henüz ‘doğal yaşam’ ve ‘alternatif tıp’ gibi kavramların yaygın olmadığı 1950’lerde babam Eczacı Niyazi Kurtsan, bitkilerden ilaçlar ve sağlıklı ürünler geliştirmeyi kendine misyon edinmiş başarılı bir girişimciydi. Aynı zamanda da yaratıcı ve üretken bir bilim adamı. Annem de evlendikten sonra eczacılık eğitimini tamamlamıştı. Ben ve kardeşim de eczacılık eğitimi gördük ve birlikte çalışmaya koyulduk.
2004’te babamızın ölümünden sonra da şirketimizi anayasamıza bağlı yönetiyoruz. Bizler şimdi Kurtsan Holding’in yönetim kurullarında görevliyiz, şirketlerimiz profesyonel kadrolar tarafından yönetilmektedir.”
Aile şirketlerinde kurumsallaşmayı başarmış üç öykü...
Umarım diğer şirketlerimize örnek olur.