banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

XVI. KOBİ Zirvesi’nin çözüm önerisi: “KOBİ merkezli stratejik plan”

XVI. KOBİ Zirvesi, TOSYÖV, KOSGEB, TOBB ve TİM işbirliğiyle; DenizBank ana sponsorluğunda, dergimiz KobiEfor, MAİB, LOGO Yazılım çözüm ortaklığında, “Pandemi Süreci ve İhracat” ana temasıyla dijital platformda gerçekleştirildi.

KAPAK 01.01.2021, 00:00 23.03.2021, 17:10
29225
XVI. KOBİ Zirvesi’nin çözüm önerisi: “KOBİ merkezli stratejik plan”
banner625

TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Kuleyin, uzun vadeli, merkezine KOBİ’lerin konulduğu bir stratejik plan oluşturulmasını önerdi ve süreçten tek çıkış yolunu işaret etti: ihracat. TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) tarafından, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı), TOBB (Türkiye Odaları ve Borsalar Birliği) ve TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) işbirliğiyle, DenizBank ana sponsorluğunda, dergimiz KobiEfor, MAİB-Makine İhracatçıları Birliği (Türkiye’nin Makinecileri) ve LOGO Yazılım çözüm ortaklığında, “Pandemi Süreci ve İhracat” ana temasıyla düzenlenen XVI. KOBİ Zirvesi, dijital platformda; TOSYÖV Youtube kanalında canlı olarak yayınlandı.
STK’ların ve iş dünyası temsilcilerinin yer aldığı ve yoğun ilgi gören Zirve’de, ilk gün Pandemi’nin ekonomiye etkileri, tehditler ve fırsatlar konuşuldu, KOBİ’lere sağlanan ihracat destekleri anlatıldı. İlk ve ikinci gün; makine imalat, ambalaj ve plastik, bilişim ve hizmet, gıda, tekstil ve hazır giyim ile kimya sektörlerinin durumu, ihracatı, sorunları ve çözüm önerileri ele alındı.

Tek çıkış yolumuz ihracat
Zirvenin açılışında konuşan TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Kuleyin, Pandemi nedeniyle dünyada 8.5 trilyon dolarlık zarar ile karşı karşıya olunduğunu belirterek, “Yüzde 1’ini alsak bu zarardan ülke ekonomimize en az 85 milyar dolar yük bineceği ortadadır. Bu dönemi 50 milyar dolar gibi zararla atlatmanın çok büyük şans olacağı ekonomistlerce dile getirilmektedir” dedi.
TOSYÖV’ün Pandemi’nin başından itibaren Ekonomi Çalışma Grubu kurarak, süreci değerlendirdiğini belirten Kuleyin, “Grubun görüşüne göre süreç geçici değildir. Uzun vadeli, merkeze KOBİ’lerin konulduğu bir stratejik plan oluşturulmalıdır. Çünkü ülke ekonomisinin yüzde 99.8’ini oluşturan KOBİ’lerin konulmadığı bir çalışmanın başarılı olma şansı yok” diye konuştu. Kuleyin, kısa vadeli kredilerin pansuman etkisi yaptığına değindi: “Önemli olan, hızla borç batağına ilerleyen KOBİ’lerin bu borç batağından nasıl çıkacaklarının stratejik planını yapmayı başarabilmektir. Gelişen sektörlerin kaybeden sektörlere oranını düzeltmek gerekir. Belki hibe şartları olmayabilir ama vergiler ve diğer desteklerle bu sorunları çözme şansını elde edebiliriz. Her sektöre destek yerine, yıkıma uğrayan sektörlere daha fazla destek stratejisini benimsemeliyiz. Bunun için nitelikli çalışanların eksik çalışma ödeneklerinden yararlanarak, maaş farklarının yasal yollardan ödenmesinin yolları açılmalıdır.”
Kuleyin, “Tek çıkış yolumuz ihracattır. İhracatın önündeki engelleri aşmak için elimizden geleni yapmaktayız. Ayrıca ülkemizin bu darboğazdan çıkacağına içtenlikle inanmamız gerekmektedir. Şirketin başarısının aynı zamanda ülkemizin başarısı olacağına inanmalıyız” açıklamasını yaptı.

KOSGEB KOBİ’leri Pandemi’de de destekledi
“KOBİ’lerle bağımızı hiç koparmadık”: Açılış konuşmacılarından KOSGEB Başkanı Prof.Dr. Cevahir Uzkurt, Pandemi sürecinde KOBİ’lerin sıkıntısını gidermek için yanlarında olduklarını ve onlarla bağlarını hiç koparmadıklarını vurguladı. Uzkurt, Mart-Nisan-Mayıs’ta Covid-19’dan etkilenen KOBİ’leri tespit etmek için yaklaşık 18 bin firmanın katılımıyla bir anket çalışması yaptıklarını anlattı: “KOBİ’lerin sorunlarının başında satışlarda azalma, tahsilatta güçlük ile finansmana erişim sorunu olduğunu gördük. Yüzde 90’a yakınının işçi çıkarmadığını öğrendik. KOSGEB programlarını revize ettik, alacakları erteledik. KOBİ’lerin bankalara olan Nisan, Mayıs ve Haziran dönemine denk gelen taksitlerinde vade sonuna eklenecek şekilde 3 ay ertelemeye gittik. 1131 işletme ertelemeden faydalandı. Yasal faiz uygulamadık. Geri ödemeli destekleri de bu minvalde destekledik. Ödeme, proje ve işleyişlerimize devam ettik.”
Covid-19 ürünlerinde oluşan yüksek talep nedeniyle farklı projelere yöneldiklerini Tekno yatırım destek programıyla listeye yeni ürünler eklediklerini aktaran Uzkurt, çeşitli programlar aracılığıyla proje bazlı destekler sunduklarını hatırlattı: “Yurtdışından ihraç edilen ürünlerimiz için Stratejik Ürün Destek Programı’nı tasarladık. Bu destek program ile ithal bir ürün veya parçayı Türkiye’de bir KOBİ yerli üretmek isterse biz bunlara 6 milyon TL’ye kadar üretim desteği vermeye başladık. KOBİ’lerde dijitalleşme çok önemli hale geldi. KOBİGEL kapsamında 2019 yılında ilan ettiğimiz; İmalat Sanayide Dijitalleşme Proje çağrılarına 2020’de devam ettik. Sanayide Dijital Dönüşüm konusunda proje sunan KOBİ’lere 2019 çağrısında 258 proje için 71 milyon TL verirken bu yıl 396 proje için 158 milyon TL destek kararı aldık. Yurtdışı Pazar Destek programı ile KOBİ’lere yüzde 70’i geri ödemesiz, yüzde 30’u geri ödemeli 300 bin TL’ye kadar destek veriyoruz.”

TİM ihracatçının yanında
TİM Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle, açılış konuşmasında, Türkiye’nin yılın 3. çeyreğinde ihracatını artıran 4 ülkeden biri olduğunu belirterek, küresel tedarik zincirlerinin büyük bir dönüşüm süreci içinde olduğunu söyledi: “Salgın ve ticaret savaşlarıyla bölgeselleşme ve yakından tedarik bunun eğilimi sonucu olarak ortaya çıktı. 15 pasifik ülkesi dünyanın en büyük bölgesel ekonomik anlaşmasını imzaladı. Yeni dönemde ülkemiz stratejik konumu ile bu ve benzeri işbirliği anlaşmalarının merkezi olmaya adaydır. Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği’nin revize edilmesi, Birleşik Krallık ile serbest ticaret anlaşması için çalışıyoruz” dedi.
Covid-19 ürünlerinde yaklaşık 1 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiklerini aktaran Gülle, bu yıl 15 bine yakın KOBİ’yi ihracatla tanıştırdıklarını açıkladı. Gülle, TİM olarak yürüttükleri projelere de değindi: “Şu ana kadar 1980 firmaya ihracat eğitimi verdik. Her ay açıkladığımız ihracat rakamlarında o ay ilk ihracatını yapanları açıklıyoruz. Kasım ayında 1760 firmamız 88 milyon dolar ihracat yaparken 1714 firmamız ile 128 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Bu yıl toplamda 15 bin firmayı ihracatçı yaptık. Göreve geldiğimizde 65 bin olan ihracatçı firma sayısının 100 bini aşmasından gurur duyuyoruz.” Gülle, özellikle KOBİ’lerin ihracat ailesine yeni katılan firmalar arasında yer almaları ve ihracatla yükselmeleri gayretinde olduklarını da sözlerine ekledi.

Eximbank’tan KOBİ’lere pozitif ayrım
Eximbank’ın tek amacının Türkiye’den yapılan mal ve hizmet ihracatını desteklemek olduğunu belirten Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney, pandemi sürecinde alacak sigortasının ne kadar önemli olduğunun ortaya çıktığını söyledi:“Pandemi sürecinde çok güçlü görünen alıcıların ödemede sıkıntı yaşadığını gördük. İhracatçı KOBİ’lerin satışlarını alacak risklerine karşı Eximbank Alacak Sigortası kullanarak risklerini minimize etmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Ali Güney, şu bilgileri verdi: “2020 yılının ilk 11 ayında ihracata vermiş olduğumuz sigorta ve kredi desteği geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artarak 41.9 milyar dolara ulaştı. Bu desteklerin 26.7 milyar doları kredi, 15.2 milyar doları sigorta oldu. Toplam ihracat desteği yüzde 28 seviyesinde gerçekleşti. Kasım sonu itibariyle 9 bin 110 adet KOBİ Eximbank desteklerinden yararlandı.”
Güney, KOBİ’lere pozitif ayrım yaptıklarını belirterek, ucuz kaynakları KOBİ’lere kullandırdıklarını, 2020 yılında ulaştıkları 875 yeni ihracatçının 783’ünü KOBİ’lerin oluşturduğunu açıkladı. KOBİ kategorisindeki firmaların ihracata katılma oranının yüzde 12 olduğunu aktaran Güney, ihracat yapan KOBİ sayısının artırılması gerektiğinin altını çizdi: “Hedefimiz; önümüzdeki 3 yılda KOBİ’lere sağlanan ihracat desteklerini 3 kat artırmak. Bundan sonraki önceliğimiz KOBİ segmenti olacak.”
Ticaret Bakanlığı’nın 81 İlde İhracata İlk Adım projesine kredi, finansman ve alacak sigortası destekleri vereceklerini belirten Güney, KOBİ’lerin ihracatı için KOSGEB ile yeni bir işbirliği imzalamak üzere olduklarını da söyledi.

DenizBank, genç KOBİ’lere yol açıyor
Açılış konuşmacılarından DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Ülkemizde KOBİ’lere verilen kredilerin büyüklüğü 850 milyar TL’ye ulaştı. Bu toplam kredilerin kabaca 4’te 1’i.  Geçtiğimiz yıldan bu yıla KOBİ’lere verilen kredilerde aslında yüzde 40 artış gözlendi. Ama diğer krediler de artınca KOBİ’lerin finansmana erişimi yine yüzde 24-25’lerde sınırlı kaldı” dedi. Ağırlığı küçük ölçekli olmak üzere toplam KOBİ sayısının 4 milyona yakın olduğunu hatırlatan Ateş, 850 milyar TL’lik toplam kredinin içinde DenizBank’ın tarım işletmeleri de dahil olmak kullandırdığı toplam kredi büyüklüğünün 50 milyar TL olduğunu paylaştı: “İhracat tarafında toplam hacim olarak en büyük payı almamakla birlikte adet olarak yani finanse edilen ihracatçı KOBİ adedi konusunda 1 numarayız.”
Pandemi sonrasında dünyanın eskisi gibi olmayacağını dile getiren Ateş, dijitalleşmede eksiği olan KOBİ’ye destek verilmesi gerektiğini savundu. Merkez Bankası önderliğindeki pazaryerine DenizBank’ı sadece bir ödeme kuruluşu veya finansman kuruluşu olarak konumlandırmadıklarını dile getiren Ateş, şu bilgileri verdi: “Şu ana kadar 15 milyona yakın müşterimiz var. Bunun 12-13 milyonu hane halkıysa geri kalanı tarım işletmeleri ve KOBİ’ler ağırlıklı. Bunlara her türlü ürün ve hizmetlerini sunabilecekleri platformu hazırlıyoruz. İster sağlık olsun, ister perakende alışveriş olsun kendi 15 milyona yakın müşterimizi KOBİ’lerimizin ayağına getiriyoruz. KOBİ’mizi de 15 milyon müşterimizin hizmetine sunuyoruz. Akvaryum denilen çalışma ile genç KOBİ’lere yol açıyoruz. Binamızda şu anda yüzde 10 ile çalışıyoruz. 6 binden fazla evden çalışanımız var. Şubelerimiz açık. Burada boşalan katlarımızı da Akvaryum adı altındaki girişimcilere açıyoruz.”
Operasyonel giderleri finanse etme, KGF ve garantili kredilerle birlikte 5.5 milyar TL’lik kredi ile 55 bin KOBİ’ye hayat suyu verdiklerini, istihdamın korunmasına katkı sağladıklarını kaydeden Ateş, “Biz DenizBank olarak, KOBİ’lerimizin yanında sonuna kadar yer alma isteğindeyiz. Fırtına karşısında duvar örmek yerine yel değirmeni inşa etmeliyiz” dedi.
Pandemi’nin Ekonomiye Etkileri (Fırsatlar ve Tehditler) oturumunun moderatörlüğünü Kocaeli Alikahya OSB Yönetim Kurulu Başkanı, KobiEfor Sahibi, TOSYÖV eski Başkanı ve TOSYÖV Denetim Kurulu Üyesi Yalçın Sönmez yürüttü.
XVI. KOBİ Zirvesi’nin ilk oturumunun açılışını yapan Yalçın Sönmez, bütün hayatımızı altüst eden tarihin en büyük küresel krizlerinden biri olan Pandemi sürecinde ürkütücü sonuçlarla kaygıların ve güvensizliğin arttığı kritik bir aşamada olduğumuzu söyledi. Sağlığımızı, sosyal yaşamımızı, psikolojimizi, işimizi ve ekonomimizi derinden etkileyen şiddetli bir türbülansın içinde olduğumuzu belirten Sönmez, şunları açıkladı: “Pandemi bireylere, işletmelere ve ülkelere büyük zarar verdi, eşitsizliği ve yoksulluğu artırdı, gelir dağılımını bozdu. Pandemi nedeniyle uygulamaya konan tedbirler ve kısıtlamalar da maddi ve manevi birçok sorunu daha da derinleştirip ağırlaştırıyor, neyse ki aşıyla ilgili son gelişmeler umudumuzu ve beklentilerimizi artırıyor.”
Artık teknoloji ile bütünleşen hibrit bir ekonomik, sosyal ve iş yaşamının vazgeçilmez zorunluluk olduğunu vurgulayan Sönmez; kaliteli ve nitelikli altyapıya sahip dijital bir zeminin ve platformun ekosistemini oluşturmanın önemine dikkat çekti.
T.C. Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu, belirsizlikten dolayı geriye dönük planlamaların yapılamadığını, bütün ülkelerin kısmen içe dönük, devletçi ve korumacı politikalar uygulamak zorunda kaldığını söyledi. Ekonominin yeniden canlanması ve alım garantisi gerektiğini vurgulayan Tanrıkulu, KOBİ’ler açısından finansmana erişimin kısıtlı olduğuna da değindi. Salgın sonrasında tedarik zincirlerinin kısalması ve daha Batı’ya kaymasının beklendiğini paylaşan Tanrıkulu, “Yıkıcı teknolojilere geçilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi.
Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver, ‘Yeni Normal’in küresel anlamda ekonomimizin ve insanlarımızın yavaş, dikkatli ve ölçülü olmalarını zorunlu kılacağını, gelecek çizgimizi bundan böyle koronavirüs veya benzeri tehlikelerle birlikte çizeceğimizi ve yepyeni bir dünyanın şekillendiğini söyledi.
Pandemi sırasında ve sonrasında istikrar ve sürdürülebilir bir barış ve işbirliği projesi olarak nitelediği “Kuşak ve Yol” girişiminin önemine ve sağlayacağı imkanlara değinen Suver, küresel sorunlarla başa çıkmanın yolunun ortak mücadele ve politika iletişimini artırmaktan geçtiğini belirtti. Sir Winston Churchill’in “iyi bir krizi boşa harcamayın” sözünü paylaşan Suver, krizi bir fırsatlar yumağına dönüştürmenin yollarını aramamızı önerdi. Kuşak ve Yol Projesi’nde Ekonomik Kemer olarak adlandırılan ihracat yoluyla 3 milyar kişilik bir coğrafyanın fırsatlara ev sahipliği yapmak üzere ihracatçıları beklediğini anımsatan ve e-ticaretin önemini vurgulayan Suver, toplam ticarette önemli bir yere sahip mağaza formatının KOBİ’lerce gerekli önlemlerle yeni döneme hazırlanmasının, pandemi krizini atlatma adına kritik önem taşıdığına dikkat çekti: “Esnafın KOBİ’ye, KOBİ’nin de ihracatçıya dönüşmesinin gerektiğine inanıyorum.”
TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ramazan Aktaş, Covid-19 Salgını’nın Genel Ekonomik Etkileri başlıklı sunumunda, Türkiye ekonomisinin pandemiden çok etkilendiğini aktardı. 100 milyar TL değerinde ekonomik destek paketi açıklandığını, dünyadaki örneklerle kıyaslayarak bu desteklerin çok da etkili olmadığını belirten Aktaş, yılı yüzde 0.5’lik büyüme ile kapatabileceğimizi söyledi. Son 5 yıldır kişi başı gelirin düştüğünü, yılı 7.921 dolar kişi başı gelirle kapatacağımızı, Türkiye’nin dünya üretiminden aldığı payın yüzde 1 bile olmadığını ifade eden Aktaş, dünyanın en büyük 17. ekonomisi iken 19. sıraya düştüğümüzü, bütçe dengesi açısından da durumumuzun pek iyi olmadığını, doğrudan yabancı yatırımlar açısından son 15 yılın en düşük seviyesinde olduğumuzu, en çok yatırım çeken sektörünse finans ve krizden en çok etkilenenlerin de KOBİ’ler olduğunu ve KOBİ’lerin de e-ticarete yönelmeleri gerektiğini dile getirdi.
LOGO Yazılım Kanal Satış Direktörü Altuğ Özmen, Türkiye’de firmaların dijital dönüşüm endeksinde 5 üzerinde 2.6 düzeyinde olduğunu aktaran araştırmaya göre firmaların vizyon ve strateji eksikliği bulunduğunu söyledi. Nitelikli işgücü eksikliğine de değinen Özmen,  firmaların bilişim teknolojilerine çok düşük bütçe ayırdığını söyledi. Salgının asıl etkisinin dijital dönüşümün hızlanması olduğunu belirten Özmen, Covid-19 öncesinde ihtiyaçlarını dijitalden sağlayan kesimin yalnızca yüzde 6 olduğunu, bu rakamın yüzde 41’e ulaştığını, Pandemi sonrasında ise bu rakamın yüzde 38’ler seviyesinde kalacağını ifade etti. LOGO Yazılım faaliyetleri hakkında da bilgiler veren Özmen, artık onlinede uçtan uca tüm süreçlerin dijital ortamda olması gibi bir durumun ortaya çıktığına işaret etti.
“KOBİ’lere Sağlanan İhracat Destekleri” oturumunun moderatörlüğünü 20. Dönem Denizli Milletvekili, KOSGEB eski Başkanı, TOSYÖV eski Başkanı ve TOSYÖV Denetim Kurulu Üyesi Hilmi Develi yürüttü.
Türk Eximbank Genel Müdür Yardımcısı Çağrı Altındağ, ihracatın finansman kuruluşu olan Eximbank’ın İstanbul, Ankara ve İzmir’de 3 bölge müdürlüğü, 20 şube ve 11 irtibat bürosuyla faaliyet yürüttüğünü, 30’dan fazla ürünleri bulunduğunu aktardı. Altındağ, “Eximbank’ın 2021 stratejisinde tabana yayılma ve KOBİ’lerin bankanın desteklerinden aldığı payı artırmayı koyduk. Bunun da arka planında yapılan araştırmalar gösteriyor ki KOBİ’lerin ithalata bağımlığı düşük” dedi.
2020 yılında 12 bin müşterilerinin yüzde 72’sini KOBİ’lerin oluşturduğunu kaydeden Altındağ, “KOBİ’lere pozitif ayrımı yapıyoruz. Eximbank ve Merkez Bankası’nın TL kaynaklarını sadece KOBİ’lere kullandırıyoruz. 2020 yılında KOBİ’lere krediler anlamında 17.8 milyar TL veya karşılığı döviz kredisi kullandırdık. Vade uzatım imkanı çerçevesinde 1.5 milyar TL vadesi gelen kredinin zamanını uzattık. İhracat sigortası anlamında 11.5 milyar TL’lik destek sağladık. Toplam 30.8 milyar TL’lik destek sağladık” diye konuştu.
Altındağ, KOBİ’lere 1 yıla kadar vadeli, teminat mektubu getirme zorunluğu bulunmaksızın sigorta alacağı teminatına dayalı kredi kullanımını bu yıl devreye soktuklarını ve yaygınlaştırmaya çalıştıklarını açıkladı.
KOSGEB Proje Yönetimi Daire Başkanı Necati Günaydın, KOBİ’leri uluslararası ticaretin aktörleri yapmaya çalıştıklarını belirterek, Yurtdışı Pazar Destek Programı ve ihracat için yürüttükleri destek projelerini anlattı: “Kabul edilen 1006, reddedilen 264, düzeltme verilen 691. Toplam 1961 proje başvurusu yapıldı. Bu başvuruların 203’ü düşük, 209 orta düşük, 362 orta yüksek, 45’ i yüksek, 187’si diğer alanlardan geldi. Hiç ihracat yapmayan 121 işletmemiz var. Bu işletmelere taahhüt edilen destek bütçemiz 23 milyon TL. Geri ödemeli sağladığımız destek 48 milyon TL. Geri ödemesiz taahhüt edilen ise 157 milyon TL taahhütte bulunduk. En fazla başvuru yapılan iller ise İstanbul, Kayseri, Ankara, Konya ve İzmir oldu.”
KGF A.Ş. (Kredi Garanti Fonu) Genel Müdür Yardımcısı Şeyda Yavuz, Hazine destekli kefalet kapsamında bugüne kadar 1.1 milyon adet 659 milyar TL kredi için 561 milyar TL için kefalet sağladıklarını, öz kaynaklarda ise 40 bin adet, 13 milyar TL’lik krediye 11 milyar TL’lik kefalet desteği sağladıklarını duyurdu. Yavuz, Pandemi sürecinin olumsuz etkilerini en aza indirgemek için bu dönemde bireylere de kefalet desteği sunduklarını paylaştı: “Mart 2020 itibaren kamu bankaları aracılığıyla 7 milyon bireye temel ihtiyaç kredi kapsamında kefalet desteği sunduk. Bankacılık sektörünün bireysel krediler hariç bakıldığında 2 trilyon 938 milyar TL. KGF’nin bu krediler içindeki payı ise şu anda yüzde 11.4’lere yükseldi. Özellikle pandemi döneminde firmalara bir takım kolaylıklar sağladık. KOBİ’lere sunulan kefalet destek üst limiti 25 milyondan 50 milyon TL’ye yükseltildi. KOBİ dışı firmalarda ise üst limit 200 milyon TL’den 350 milyon TL’ye yükseldi.” Kadın ve genç girişimcilere pozitif ayrım yaptıklarını söyleyen Yavuz, 3 bin kadın girişimciye 620 milyon kredi için kefalet desteği sağladıklarını aktardı.
Makine İmalat Sektörü Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mehmet Büyüksimitçi, Covid-19’un Türkiye’de Mart ayında ortaya çıktığını ve birçok sektörün negatif etkilendiğini belirterek, “Pandemi’nin etkilerinin 2021 yılının ortalarına kadar süreceği düşünüldüğünde  ne yapmalıyız?” dedi.
MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, makine sektöründe dünya ve Türkiye’nin durumu hakkında bilgi vererek, 15 bine yakın üyesiyle MAİB ve sektördeki tüm STK’ların öncelikli hedefinin dış ticaret açığını ortadan kaldırmak olduğuna değindi: “Bunu da sadece ihracatı artırarak yapamayacağımızı biliyoruz, dolayısıyla ithalat konusunda da fevkalede uyanık ve dikkatli olmaya çalışıyoruz.”
G7 ülkelerinin makine teknolojileriyle makine dış ticaretinden çok büyük marjlar yarattığını, bu ülkelerde en çok korunan ve kollanan sektörün makine olduğunu, sektörün elektrik ve elektronik, yazılım gibi tedarikçi sektörleriyle birlikte dünya ticaretinin 3’te 1’ini (6 trilyon dolar) oluşturduğunu paylaşan Karavelioğlu, Pandemi’de birçok ülkenin yerli imalatı önceliklediğine ve desteklediğine dikkat çekti.
Kutlu Karavelioğlu, yüzde 73-75 kapasiteyle çalışan, 30 bin işletmede, 420 bin kişiyi çalıştıran, 30 milyar dolarlık üretim yapan, üretiminin yüzde 59’unu ihraç eden, ihracatının yüzde 55’ini Avrupa Birliği ve ABD’ye yapan, ülkemizin toplam ihracatının yüzde 11’ini gerçekleştiren, senede 400’e yakın teşvik belgesi alan,  4200’e yakın marka tescili, 800’e yakın endüstri marka tescili yaptıran Türkiye makine sanayisinin en büyük probleminin ölçek ve teknoekonomik  kapasite olduğunu söyledi ve yerli üretimin önemini vurguladı.
MAKFED Genel Sekreteri Zühtü Bakır,  17 binin üzerinde makine imalatçısını temsil ettiklerini, Türkiye’de 10 binin üzerinde sanayi sicil belgesine sahip makinacı buulnduğunu, makine sektörünün KOBİ yoğun bir sektör olduğunu belirterek, Ticaret Bakanlığı desteğiyle sektör etkileşimi raporlarını oluşturduklarını, 11. Kalkınma Planı’nda da makinanın ihracat öncelikli sektörler arasında yer aldığını anlattı. Sektörlerde dijitalleşmenin öneminin ve ürettikleri makinaların akıllanması gereğinin farkında olduklarını paylaşan Bakır, sektördeki tek pozitif değerin Ar-Ge olduğunu, pandemi etkisinin süreci biraz gerileteceğini ifade etti.
Extim GmBH CEO’su ve Kurucusu Ahmet Yılmaz, ekonomik ilişkilerdeki hassasiyet ve kırılganlığın üst seviyelerde, dünya ekonomilerinin kırılgan vaziyette bulunduğunu, sistematik bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu söyledi. Artık her bir adımımızı sürdürülebilirliği ve bu gelişmeleri gözeten yeni bir strateji ile atmak zorunda olduğumuzu belirten Yılmaz,  dünya ekonomisinin belkemiği KOBİ’lerin tarafına çok daha dikkatli bakmak gerektiğini vurguladı: “Sorunlar, kırılganlıklar, stratejiler daha iyi analiz edilmeli; üzerine çalışmak gerekir. Finans olanaklarına erişim, devlet teşvik ve destekleri çok önemli. KOBİ’lere uygun dijital iş modelleri gelişmeli. KOBİ’lerin ihracat performanslarının geliştirilebilir ve sürdürülebilir olması için dijitalleştirilmeliler.”
Alapala Makine San. Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Alapala, makinacılık ve sanayi malı üretiminin çok ciddi uluslararası sözleşmeler gerektirdiğini, bir tarafta cezai şartlar bir tarafta vicdani sorumluluklar bulunduğunu, bu nedenle işgücüne ihtiyaç olduğu halde çalışanları riske atmak istemediklerini dile getirdi. Pandemide işverenin sorumluluğunun net bir hukuki çerçeveye oturtulmasını isteyen Alapala, ortaya çıkan verimsizlik ve kayıpları nasıl telafi edeceklerini bilemediklerini, ciddi pazar kaybı olduğunu, makine sektörünün Türkiye’de daha fazla desteklenmesi gerektiğini söyledi.
“Ambalaj ve Plastik Sektörü” Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten PAGDER (Plastik Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, kısıtlı olsa da ambalaj sektöründe, özellikle kağıt ürünlerde ihracatta artış yaşandığını söyledi.
İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği Başkanı Ali Can Duran,  sektörün Avrupa’da 3. olduğunu ve çok hızlı büyüdüğünü söyledi. Ambalaj sektörü imalatında daha sürdürülebilir ve daha çevreci materyallar oluşturabileceğimizi kaydeden Duran, Türkiye’de ambalaj tasarımı konusunda olması gereken noktada bulunmadığımızı, makine ve üretim gücümüzün gerisinde olduğumuzu belirtti.
Aksoy Plastik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İ. Selçuk Aksoy, yeniden hayatımıza çok daha fazla plastik girmeye başladığını, bütün dünyada yoğun bir plastik ambalaj talebi yaşandığını, hammadde fiyatlarının arttığını anlattı. Aşı başarılı olunca normale döneceğimizi, tek kullanımlık ürün ve ambalajların kullanımının daha da artacağını öngören Aksoy, dünyada malzeme akışının doğudan Batı’ya doğru aktığını, lojistik hatların regüle edilmesi konusunda bir çalışma yapılabileceğini dile getirdi. E-ticaretin önemini de vurgulayan Aksoy, Pandemi’nin plastiğin insan hayatı için önemini bir kez daha ortaya koyduğunu, bu kadar önemli bir malzemenin geri dönüştürülerek ekonomide yer bulmasının kendisi açısından bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.
Eurotec Mühendislik Plastikleri San. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Reha Gür, eski normale dönemeyeceğimizi, biraz daha temkinli olacağımızı, işin devamlılığı ve kırılmalar yaşanmaması için önümüzdeki dönemlerde de yeni çalışma alışkanlıklarından vazgeçilmeyeceğini kaydeden Gür, “Plastik çevreyi kirletmiyor, çevreyi kirleten insan. Plastik varsa korunma var, konfor var, emniyet var” dedi. Plastiğin hijyen sağlamadaki önemine de değinen Gür, Pandemi’nin birçok ülkeye yakından tedarik etmenin kolaylığını, sürdürülebilirliğini öğrettiğini düşündüğünü ifade etti.
“Bilişim ve Hizmet Sektörü” oturumunun modaretörlüğünü yürüten TOBB Türkiye Yazılım Meclisi Başkanı Melek Bar Elmas, “Kalkınmamız için ihracat yapmamız gerekiyor” dedi ve iş hayatında herkese hizmet veren yazılım sektörünün yatay bir sektör olduğunu vurguladı: “Önce ‘Yazılım için ortak ses ver’ diye bir konuyu ele aldık. Gerçek gelir, yurtdışındaki kazanç, yazılım ihracatı dedik. Biz sanayici olmalıyız ve sanayici desteklerinden yararlanmalıyız dedik ve yaptık. Yeni Ar-Ge merkezi çalışan sayısı 15’e düşürüldü, bu en çok Ar-Ge yapan 2. sektör olmamızı sağladı, hala bu sayının 5’e indirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” Hizmet İhracatçıları Birliği’ni de kurduklarını aktaran Elmas, yazılım ihracatının finanse edilmesi ve Eximbank desteği alınması için çalıştıklarını dile getirdi. Elmas, destek mekanizmalarının da güven üzerine kurulması ve bilişim okuryazarlığının artması gerektiğini vurguladı.
Çizgi Teknoloji Elektronik Tasarım ve Üretim A.Ş. Satış Yöneticisi Abdulrahim Karabiber, Pandemi sürecinde dijitalleşmenin çok daha önemli hale geldiğini, KOBİ’ler başta olmak üzere her işletmeye ihracat şansı doğduğunu, yeni bir çağın başladığını söyledi. Medikal alanında donanım teslimatlarını Pandemi nedeniyle hızlandırdıklarını, 5-6 aylık süreyi 2 aya indirdiklerini aktaran Karabiber, donanım ihracatı açısından Türkiye’de önemli bir aktör olmayı planladıklarını paylaştı.
BİTES Genel Müdürü Uğur Coşkun, “Türkiye’nin ilk sanal fuarını biz gerçekleştirdik. SAHA İstanbul için ilk uygulamayı biz hayata geçirdik, karşılıklı görüşmek isteyenler toplantı odalarına 15 dakika önceden girebiliyor, toplantı sırasında karşılıklı birbirlerine sunum yapabiliyorlar” dedi. TOBB ve TOSYÖV bünyesindeki tedarikçilerin birbirlerine bu ürünle sunum yapabileceklerini belirten Coşkun, Exper Meet’i küresel bir marka haline dönüştürmek için çalıştıklarını anlattı. Simülasyonlarla eğitim sistemleri çalışmalarına da değinen Coşkun, proje şirketi olarak işe başladıklarını, bugün ise savunma sanayisinde yapay zekadan artırılmış gerçekliğe kadar birçok önemli projenin içerisinde yer aldıklarını ifade etti.
TBK Bilişim A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı İlker Tabak, 2019 verilerine göre 22 milyar dolar hacme ulaşan bilişim sektöründe bunun 4.1 milyar dolarının yazılım, 2.1 milyar dolarının hizmetler alanından geldiğini, 845 milyon dolar yazılım ihracatı rakamına ulaşıldığını aktardı. Yazılımda oyun sektörünün önde gittiğini paylaşan Tabak, yazılım alanında aktif çalışan 100 bin firma ve çalışan sayısının 140 bine ulaştığından sözedildiğini, sektörde girişimcilerin teşvik edilmesi, yazılım alanında birtakım giderlere destek verilmesi gerektiğini söyledi.
CADEM A.Ş. Genel Müdürü Saffet Çakmak, ihracat için yazılımın büyük bir fırsat olduğunu, artık elektrikli araçlar için çalıştıklarını anlattı. Almanya’da mühendislik hizmeti veren proje ofisi açtıklarını bugünse Alman otomotiv devlerine ürün ve hizmet sunduklarını kaydeden Çakmak, “Bizim yazılımımız çok daha iyi ve pratik, ürünümüzle bir tür dijital ikiz oluşturuyoruz” dedi. Yazılım alanında Türkiye’nin tek sermayesinin genç nüfusu olduğuna işaret eden Çakmak, 5 yıl sonra yapay zekanın rutin işlerin yüzde 70’ini yapacağını, bunun pazarının da global olduğunu söyledi. Çakmak, Türk insanının girişimci ruha, şirketlerin de girişimci ruha dönüştürülmüş insana ihtiyacı bulunduğuna işaret etti.
Gıda Sektörü Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten TİM Yönetim Kurulu Üyesi Melisa Tokgöz Mutlu, katmadeğerli ürün üretiminin ve yeni pazarlar bulmanın önemini vurguladı ve “Üretim, üretim, üretim” dedi.
İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İsmet Aral, Pandemi sürecinde gıdanın ne kadar önemli olduğunun görüldüğünü, bunun tüm ülkeler için bir fırsat olduğunu vurgulayarak, tarımın üretimdeki ve istihdamdaki payının giderek azaldığına dikkat çekti. Öncelikle ithalatı düşürecek şekilde organize olmanın önemine işaret eden Aral, 1.9 trilyon dolarlık tarım potansiyeline sahip bir bölgede olduğumuzu belirtti: “Yeter ki üretelim, diyoruz. Türkiye’nin uzun vadede tarımsal politikaları ortaya çıkarmasında artık gün kaybedemeyiz.” Havza modelini öneren Aral, kırsal standartları geliştirerek, genç çiftçiler yetiştirerek Türkiye’nin tarımını sürdürülebilir hale getirmemiz gerektiğini söyledi. Türkiye’nin tarımsal gelişimini hayvancılığa yönelik yapmasıyla katmadeğerli üretim ve ihracatla kazanacağını ve dünya gıda sektöründen ciddi pay alacağını, Ar-Ge ve markalaşma konusunda eksik kaldığını kaydeden Aral, ihracat düşünülerek üretim planlaması ve devletin tarım politikalarını buna göre düzenlemesi gerektiğini önerdi.
TİM Tarım Kurulu Üyesi ve İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, dünya gıda sektöründeki payı çok az olan Türkiye’nin gıda ürünlerinde potansiyelinin çok yüksek olduğunu dile getirdi. Satışa ve pazarlamaya çok önem verilmesini isteyen Sezer, hayvansal üretimin tarıma bağlı olduğunu bu nedenle Türkiye’nin tarımsal ürünlerini artırması gerektiğini söyledi. Sezer, devletin bu konuda makro proje yapması ve katmadeğerli ürünlerin satıldığı pazarlara yönelmemiz gerektiğini dile getirdi.
MEYED Meyve Suyu Endüstrisi Derneği Başkanı İlker Güney, meyve havzası projesiyle bugün dünya havzasında Türkiye’nin “nar”da söz sahibi olduğunu aktararak, Türk Narı’nı dünyaya duyurduklarını kaydetti. Aynı çalışmayı zeytin, kayısı ve şeftalide yaptıklarını kaydeden Güney, bunların sonuçlarını görmek için sabır ve üretimin devamlılığının gerektiğini belirtti. Bunun için de teknoloji, eğitim, nüfus ve gelir ihtiyacına değinen Güney, eylem noktasında strateji gerektiren kelimenin; “kaygı” olduğunu söyledi. İnsanların kaygıya dayalı tüketim tercihlerine yöneldiğini, önce gıdaya ve sağlığa ulaşmak istediklerini belirten Güney, kaygıyı doğru yönetebilir, sürdürülebilir hale getirir, tarımsal ürünlerde sürdürülebilir üretim sağlarsak kazanacağımızı ifade etti. Ülkelerin tarımsal üretimi stratejik hale getirdiğine dikkat çeken Güney, çiftçiye, toprağa, denize verdiğimiz her 1 liranın ciddi geridönüşümü bulunduğunu, uluslararası regülasyonlara uyum sağlamanın önemli olduğunu, bu regülasyonların ihracat yapan işletmenin ufkunu açıp öteye bile geçireceğini söyledi.  Meyve havza modelini uygulamayı, modeli güncellemeyi ve dünyanın ihtiyaçlarına yanıt vermeyi öneren Güney, dünyaya hizmet verirken itidalli, akılcı, çözümcü olmak gerektiğini söyledi.
“Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü” Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten TİM Başkan Vekili ve TİM Sektörler Konseyi Üyesi (Tekstil ve Hammaddeleri) Zeki Kıvanç, insan sağlığının herşeyden önemli olduğunu vurgulayarak, karbon salınımı konusunun da önemine değindi. Kıvanç, Pandemi ile birlikte insanların rahat yaşamaya alıştığını, tekstil sektöründe de rahat giysilere dayalı üretim yapanların arttığını belirtti.
Festival İplik ve Halı Sanayi ve Ticaret A.Ş. Stratejik Planlama ve Kurumsal Gelişim Müdürü Ahmet Pekmezciler, Pandemi sürecinde ihracatta ve talepte artış yaşandığını ancak pazarların değiştiğini söyledi. Dünyada üretilen 3 makine halısından 2’sinin Gaziantep’te üretildiğini belirten Pekmezciler, ancak no-name üretim yapıldığını, global halı toptancılarına hizmet edildiğini söyledi. Bu işin lokomotifi olmak istediklerini, Turquality kapsamında Festival Halı’nın markalaşma desteği aldığını aktaran Pekmezciler, 7 ülkede, 10 sosyal medya hesabı yöneterek e-ticaret yaptıklarını dile getirdi. Pekmezciler, daha güvenilir bir pazar olduğumuz için tercih edildiğimizin altını çizdi.
TİM Başkan Vekili ve İHKİB (Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği) Başkanı Mustafa Gültepe, Pandemi’den KOBİ’lerin çok daha fazla etkilendiğini kaydetti. 2020’ye başlarken sektörün yüzde 10 büyüyeceğini öngördüklerini, ancak Pandemi ile düşüş, Yeni Normal’le birlikte ise hızlı toparlanma yaşandığını, ihracatta rekor kırdıklarını, maske üretiminde Türkiye’nin Çin’den sonra en büyük ikinci üretici olduğunu anlatan Gültepe, hazır giyimin yüzde 70’ini Avrupa Birliği (AB) ülkelerine sattığımızı ABD pazarının da sektör için önemli olduğunu, 11 ayda ABD pazarına ihracatı yüzde 22 artırdıklarını kaydetti.
TAKIM-G “Tekstilde KOK Eğitim Projesi” Teknik Danışmanı Mahmut Osmanbaşoğlu, TOSYÖV ve TAKIM G işbirliğinde “Tekstilde KOK Eğitim Projesi”ni hayata geçirdiklerini, tekstil sektöründe tehlikeli kimyasalların yoğun kullanıldığını, özellikle akıllı tekstil ürünlerinde kullanılan kalıcı organik kirleticilerin (KOK) yani dayanıklı kimyasalların insan sağlığı için zararlı olduğunu anlattı. Uzun yıllar insan vücudunda kalabilen kimyasalların insanların hormon sistemini de etkileyebildiğini, kalıcı zararlar verdiğini aktaran Osmanbaşoğlu, insanların hayvanlar üzerinden bile bu kimyasallara maruz kalabildiğini kaydetti. Bu konuda farkındalığın artması ve izleme araçlarının geliştirilmesi, veri sağlanması ve bu kimyasallara maruz kalmayı azaltacak önlemlerin alınması, yasaklama, kısıtlama ve protaktif yaklaşım geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Osmanbaşoğlu, Türkiye’nin bu kimyasalların kullanımını azaltmayı taahhüt ettiğini de ifade etti.
“Kimya Sektörü” Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten İKMİB Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Faik Bitlis, bir ülkenin kimyadaki ilerleme düzeyinin o ülkenin kalkınmışlık düzeyiyle paralel, kilit sözün ise; “kümelenme” olduğunu vurguladı. Dünyada kimya sanayi bölgelerinin lojistik avantajların olduğu yerlere kurulduğunu aktaran Bitlis, bunun bir kalkınma hamlesi olarak planlanması gerektiğini ve hamle yapmak durumunda olduğumuzu açıkladı.
İKMİB eski Başkanı Murat Akyüz, Pandemi ile birlikte kimya sektörünün öneminin daha da önplana çıktığını söyledi. Pandemi sürecinde krizi fırsata çevirmenin mümkün olabileceğine işaret eden Akyüz, kimya sektörünün Pandemi’den çok fazla dersler çıkaran en az kayıpla yılı kapatan bir sektör olduğunu ifade etti. Akyüz, Pandemi sonrasında da benzeri süreçler yaşanabileceğini bu nedenle çalışma ve yaşam tarzlarımızı çok daha hijyen şartlarına çekmemiz ve bu süreçte halk sağlığını tehlikeye atacak firmaların üretimine izin verilmemesi gerektiğini ifade etti.
GEBKİM OSB Yönetim Kurulu Başkanı Vefa İbrahim Aracı, 1.5 milyar dolar ciro, 400 milyon dolar ihracatı ile GEBKİM Kimya İhtisas OSB’nin kimya sanayisinde ciddi bir kümelenme olduğunu dile getirdi. Aracı, sektörün nitelikli eleman ihtiyacını gidermek amacıyla GEBKİM Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni kurduklarını, Pandemi döneminde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın da katılımıyla okulun 2 pilot tesisinin de açılışını gerçekleştirdiklerini anlattı. GEBKİM üyeleriyle GEBKİM OSB benzeri yeni bir kümelenme çalışmasına imza atmak için çalıştıklarını da duyuran Aracı, kimya sektöründe yerli sermayenin kamu tarafından daha fazla desteklenmesinin çok daha iyi olacağını söyledi.
AK-KİM Kimya Sanayi ve Tic. A.Ş. Ar-Ge Direktörü Semih Durmuş, “kimya olmadan sanayi olmaz” diyerek, dünya ve Türkiye kimya sanayisine ilişkin bilgiler paylaştı. Ekonominin can kalbinin KOBİ’ler olduğunu belirten Durmuş, kimya endüstrisinde KOBİ’lere yapılacak yatırımların kritik önemde olduğunu vurguladı. Dünyada rakipler güçlü olsa da Türk kimya sektörü temsilcilerinin onlardan hiçbir eksiği bulunmadığını vurgulayan Durmuş, sektörde tecrübeli ve doğru ürünleri seçebilen kimyacıların, iyi eğitimli, tutkulu gençlerle birlikte bir sinerji oluşturabileceğini, böylece olabildiğince milli bir kimya endüstrisi yaratabileceğimizi dile getirdi.

XVI. KOBİ Zirvesi Sonuç Bildirgesi
TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) tarafından, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı), TOBB (Türkiye Odaları ve Borsalar Birliği) ve TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) işbirliğiyle, DenizBank ana sponsorluğunda, KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi, Makine İhracatçıları Birliği-MAİB (Türkiye’nin Makinecileri) ve LOGO Yazılım çözüm ortaklığında, “Pandemi Süreci ve İhracat” ana temasıyla, 8-9 Aralık 2020 tarihlerinde düzenlenen XVI. KOBİ Zirvesi, dijital platformda gerçekleştirildi.
Zirve’de ‘Pandemi’nin Ekonomiye Etkileri (Fırsatlar ve Tehditler)’, ‘KOBİ’lere Sağlanan İhracat Destekleri’, ‘Makine İmalat Sektörü’, ‘Ambalaj ve Plastik Sektörü’, ‘Bilişim ve Hizmet Sektörü’, ‘Gıda Sektörü’, ‘Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü’, ‘Kimya Sektörü’ başlıklı oturumlar yapıldı. Ülkemizin kalkınma ve büyümesinde stratejik önemi olan KOBİ’lere ve girişimcilere bir yol haritası oluşturması amacıyla; kamu, özel sektör, STK ve akademi dünyasının değerli uzman görüşlerini, değerlendirmelerini ve çözüm önerilerini içeren XVI. KOBİ Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’ni kamuoyunun bilgi ve dikkatine sunuyoruz.
Pandemi nedeniyle dünya 8.5 trilyon dolarlık zarar ile karşı karşıya. Türkiye bu zararın yüzde 1’ini bile alsa ülkemiz ekonomisine en az 85 milyar dolar yük binecek. Dolayısıyla bu süreçten tek çıkış yolu: ihracat. İhracatın önündeki engelleri aşmak için elimizden geleni yapmaktayız.
Uzun vadeli, KOBİ’ler merkezli bir stratejik plan oluşturulmalı. Çünkü ülke ekonomisinin yüzde 99.8’ini oluşturan KOBİ’lerin konulmadığı bir çalışmanın başarılı olma şansı yok. Kısa vadeli krediler pansuman etkisi yaptı. Önemli olan, hızla borç batağına ilerleyen KOBİ’lerin bu borç batağından nasıl çıkacaklarının stratejik planını yapmayı başarabilmektir. Gelişen sektörlerin kaybeden sektörlere oranını düzeltmek gerekir. Vergiler ve diğer desteklerle bu sorunları çözme şansını elde edebiliriz.
Her sektöre destek yerine, yıkıma uğrayan sektörlere daha fazla destek stratejisini benimsemeliyiz. Bunun için nitelikli çalışanların eksik çalışma ödeneklerinden yararlanarak, maaş farklarının yasal yollardan ödenmesinin yolları açılmalıdır.
KOBİ’lerin sorunlarının başında satışlarda azalma, tahsilatta güçlük ile finansmana erişim sorunu geliyor, ancak bu süreçte yüzde 90’a yakını işçi çıkarmadı. Belirsizlikten dolayı ileriye dönük planlamalar yapılamadı, bütün ülkeler kısmen içe dönük, devletçi ve korumacı politikalar uygulamak zorunda kaldı. Ekonominin yeniden canlanması ve alım garantisi gerekiyor, KOBİ’ler açısından finansmana erişim kısıtlı. Salgın sonrasında tedarik zincirlerinin kısalması ve daha Batı’ya kayması bekleniyor, bu konuda fırsatları değerlendirmeliyiz.
Küresel tedarik zincirleri büyük bir dönüşüm süreci içinde. Salgın ve ticaret savaşlarıyla bölgeselleşme ve yakından tedarik bunun eğilimi sonucu olarak ortaya çıktı. 15 pasifik ülkesi dünyanın en büyük bölgesel ekonomik anlaşmasını imzaladı. Yeni dönemde ülkemiz stratejik konumu ile bu ve benzeri işbirliği anlaşmalarının merkezi olmaya aday. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşması revize edilmeli, Birleşik Krallık ile serbest ticaret anlaşması yapılmalı.
Bu yıl 15 bine yakın KOBİ ihracatla tanıştı. Özellikle KOBİ’lerin ihracat ailesine yeni katılan firmalar arasında yer almaları ve ihracatla yükselmeleri gayretinde olmalıyız. Dış ticaret fazlası veren bir ülke haline gelmek için ihracat yapan KOBİ sayısını artırmalıyız.
Pandemi sonrasında dünya eskisi gibi olmayacak, dijitalleşmede eksiği olan KOBİ’ye destek verilmeli. Yıkıcı teknolojilere bir an önce geçmeliyiz.
Genç KOBİ’lere, girişimcilere yol açılmalı. Fırtına karşısında duvar örmek yerine yel değirmeni inşa etmeliyiz.
Bütün hayatımızı altüst eden tarihin en büyük küresel krizlerinden biri olan Pandemi sürecinde, sağlığımızı, sosyal yaşamımızı, psikolojimizi, işimizi ve ekonomimizi derinden etkileyen şiddetli bir türbülansın içindeyiz. Pandemi, bireylere, işletmelere ve ülkelere büyük zarar verdi, eşitsizliği ve yoksulluğu artırdı, gelir dağılımını bozdu. Pandemi nedeniyle uygulamaya konan tedbirler ve kısıtlamalar da maddi ve manevi birçok sorunu daha da derinleştirip ağırlaştırıyor. Artık teknolojiyle bütünleşen hibrit bir ekonomik, sosyal ve iş yaşamı oluşacak ve vazgeçilmez bir zorunluluk haline dönüşecek. Kaliteli ve nitelikli altyapıya sahip dijital bir zemin ve platformun ekosistemi oluşturulmalı.
‘Yeni Normal, küresel anlamda ekonomimizin ve insanlarımızın yavaş, dikkatli ve ölçülü olmalarını zorunlu kılacak. Gelecek çizgimizi bundan böyle koronavirüs veya benzeri tehlikelerle birlikte çizeceğiz.
Kuşak ve Yol projesinde, Pandemi sonrasında fırsatları iyi değerlendirmeliyiz. Küresel sorunlarla ortak mücadele etmeli, politika iletişimini artırmalıyız. Krizi bir fırsatlar yumağına dönüştürmenin yollarını aramalıyız. Tedarikçileri çeşitlendirmeye öncelik vermeli, parasal dolaşımın artırılmasına önem vermeliyiz, küresel ve bölgesel üretimde yelpazemizi genişletmeliyiz. Otomasyonu rekabetçi bir avantaj olarak kullanabiliriz. Engelsiz ticaret teşvik edilmeli, bu alanda Pandemi sonrası için hazırlıklı olmalıyız.
KOBİ’ler e-ticarete yöneltilmeli ve teşvik edilmeli. Toplam ticarette önemli bir yere sahip mağaza formatı KOBİ’lerce gerekli önlemlerle yeni döneme hazırlanmalı. Esnaf, KOBİ’ye, KOBİ’ler de ihracatçıya dönüşmeli. Esnek tedarik zinciri, dijital pazarlamanın ve kampanyaların değişmesi, analitik ve teknolojik alanlarda veri toplama, birleşme, satın alma ve yeniden yapılandırmalar gündeme gelmeli. Firmalar, dijital dönüşüm konusunda vizyon ve strateji belirlemeli.
Makine sektörü: Bütün dünyada KOBİ yapısında olan makine sektöründe dijitalleşme önemli, sektör hem kendini hem de sanayi, tarım, hizmet sektörlerini dönüştürüyor. Yüksek öğrenim programlarında yapay zeka, makina öğrenmesi ve otomasyonda uzman kadrolara ihtiyacın artacağı dikkate alınmalı. Dijital dönüşüm, sadece firmaların imalat süreçlerinin dijitalleşmesi ya da ürün veya sistemlerin akıllanması olarak değil, sektörel dijital iş modellerinin kurgulanmasını da içermek durumunda. Sürdürülebilirlik için dönüşümün olabildiğince geniş tabanda olması ve içselleştirilmesi gerekiyor. Sektörü daha rekabetçi ve katma değerli hale getiren, niş alanlarda teknoloji üreten KOBİ’lerin sorunları, kırılganlıkları, stratejileri daha iyi analiz edilmeli, üzerine çalışılmalı. Pandemi’de işverenin sorumluluğunun net bir hukuki çerçeveye oturtulması, nitelikli işgücü istihdamı yüksek olmakla birlikte finansmana erişimde dezavantajlı durumdaki KOBİ yapısı bakımından sektörde önemli bir endişe oluşturuyor. Makine teçhizat yatırımlarındaki düşüş, çok hızlı artan ithalatla birleşerek ölçekler ve verimlilikte önemli zaaf oluşturuyor. Üretim ve konfor teknolojilerimizi geliştirmekte olan sektörün, en azından ileri ülkelerdeki rakipleri kadar desteklenmesi gerekiyor.
Ambalaj ve plastik sektörü: Ambalaj sektörü imalatında daha sürdürülebilir ve daha çevreci materyaller oluşturmak en önemli konuların başında gelmektedir. Türkiye, ambalaj tasarımında, makine ve üretim gücümüzün gerisinde, bunu geliştirmek için çalışmalıyız. Bütün dünyada yoğun bir plastik ambalaj talebi yaşanıyor, tek kullanımlık ürün ve ambalajların kullanımı daha da artacak. Dünyada malzeme akışı Doğu’dan Batı’ya doğru aktı. Lojistik hatların regüle edilmesi konusunda bir çalışma yapılmalı. Plastiğin geri dönüştürülerek ekonomide yer bulması bir sorumluluk. Eski normale dönemeyeceğiz, biraz daha temkinli olacağız, işin devamlılığı ve kırılmalar yaşanmaması için önümüzdeki dönemlerde de yeni çalışma alışkanlıklarından vazgeçilmeyecek. Kullanılmış plastiklerin çevreyi kirletmesini önlemeliyiz, geri dönüşüme kazandırmalıyız.
Bilişim ve hizmet sektörü: Sektörün gelişmesi ve kalkınmamız için ihracat yapmalıyız. Yazılımcıların sanayici sayılması ve desteklerden faydalanması yararlı oldu. Yazılım ihracatı da finanse edilmeli ve Eximbank desteği verilmeli. Destek mekanizmaları güven üzerine kurulmalı ve bilişim okuryazarlığı artmalı. Bilişim ve yazılım ürünleri küresel marka haline dönüşmeli. Sektörde girişimciler teşvik edilmeli, yazılım alanında birtakım giderlere destek verilmeli.
Gıda sektörü: Gıda sektöründe katmadeğerli ürün üretimi ve yeni pazarlar bulmak önemli. Türkiye’de tarımın üretimdeki ve istihdamdaki payı giderek azalıyor, öncelikle ithalatı düşürecek şekilde organize olmalıyız. Önce üretim. Türkiye, uzun vadede tarımsal politikaları ortaya çıkarmada bir gün bile kaybetmemeli. Havza modeli uygulanmalı, kırsal standartları geliştirerek, genç çiftçiler yetiştirmeli ve Türkiye’nin tarımını sürdürülebilir hale getirmeliyiz. Türkiye, katmadeğerli üretim ve ihracatla kazanacak, dünya gıda sektöründen ciddi pay alacak. Gıda sektörü, Ar-Ge ve markalaşma konusunda eksik kaldı, ihracat düşünülerek üretim planlaması gerekiyor, devlet tarım politikalarını buna göre düzenlemeli. Türkiye’nin dünya gıda ihracatındaki payı potansiyelinin altında kalmaktadır. Satışa ve pazarlamaya çok önem verilmeli, hayvansal üretim tarıma bağlı olduğundan Türkiye tarımsal ürünlerini artırmalı, devlet bu konuda makro proje yapmalı. Katmadeğerli ürünlerin satıldığı pazarlara yönelmeliyiz. Meyve havzası projesi ile Türkiye “nar”da dünya havzasında söz sahibi oldu; zeytin, kayısı ve şeftali için de yapılan aynı çalışma desteklenmeli. Tarımsal ürünlerde sürdürülebilir üretimi sağlarsak kazanacağız. Tarımsal üretimi stratejik hale getirmeliyiz, uluslararası regülasyonlara uyum sağlamak ihracatçılar açısından çok önemli. Meyve havza modelini uygulamalı, modeli güncellemeli ve dünyanın ihtiyaçlarına yanıt vermeliyiz. Dünyaya hizmet verirken itidalli, akılcı, çözümcü olmalıyız.
Tekstil ve hazır giyim sektörü: Pandemi sürecinde ihracatta ve talepte artış yaşandı ancak pazarlar değişti. Markalı üretim ve e-ticaret teşvik edilmeli. Yeni Normal’le birlikte hızlı toparlanma yaşanıyor, ihracatta rekor kırıldı, maske üretiminde Türkiye, Çin’den sonra en büyük ikinci üretici. Tekstil sektöründe yoğun kullanılan tehlikeli kimyasallar, özellikle akıllı tekstil ürünlerinde kullanılan kalıcı organik kirleticiler (KOK) yani dayanıklı kimyasallar insan sağlığı için zararlı ve kalıcı hasarlar verebiliyor. Bu konuda farkındalık artırılmalı, izleme araçları geliştirilmeli, veri sağlanmalı ve bu kimyasallara maruz kalmayı azaltacak önlemler alınmalı, yasaklama, kısıtlama ve protaktif yaklaşım geliştirilmeli.
Kimya sektörü: Dünyada kimya sanayi bölgeleri, lojistik avantajların olduğu yerlere kuruluyor, Türkiye’de de kimya sanayisi bir kalkınma hamlesi olarak planlamalı ve hamle yapmalıyız. Pandemi sonrasında da benzeri süreçler yaşanabilir, bu nedenle çalışma ve yaşam tarzlarımızı daha çok hijyen şartlarına çekmeliyiz, bu süreçte halk sağlığını tehlikeye atacak firmaların üretimine izin verilmemeli. Kimya sektöründe yerli sermaye, kamu tarafından daha fazla desteklenmeli. Kimya endüstrisinde KOBİ’lere yapılacak yatırımlar kritik önemde. Milli bir kimya endüstrisi oluşturmamız çok önemli, sektörde kümelenmeye önem verilmeli.

Yorumlar (0)