Türkiye YENİ BİR İHRACAT HİKAYESİ Yazmalı
İHRACAT’ta daralma sürüyor. 2015 yılı ihracat verileri sinyal veriyor. Bu gelişmede dünya ticaretindeki daralmanın, Avro-Dolar paritesinin,FED faiz kararlarının, düşük teknoloji ağırlıklı üretim yapımızın ve siyasette 1 Kasım’a kadar sürecek belirsizliğin payı milim milim, dirhem dirhem hesaplanıyor.
İş dünyasının her birimi, her kademesi yeni ihracat stratejileri planlıyor. Ortak görüş ve hedef; Türkiye’nin ihracatı sıkıntılı bir noktaya geldi ve hepimiz bunu konuşur olduk. 2015 yılı Ağustos ayına geldiğimizde netleşen verilere bakarak ihracatta bir tıkanma yaşadığımızı söyleyenler çoğaldı. Buna karşılık ihracatımızdaki daralmayı dünya ticaretindeki daralmaya bağlayarak “normal” bulanlar da oldu. İhracatımızın Ocak-Temmuz 2015 döneminde aydan aya düşerek gelişini şöyle değerlendirenler ise çoğunluk oluşturuyor: “İhracatımız ‘MİKTAR BAZINDA’ az da olsa artıyor, buna karşılık ‘DEĞER BAZINDA’ azalıyor ve bu da a) Doların dünya çapında değer kazanmasından ve b) Avro-Dolar paritesinin dolar lehine yükselişinden kaynaklanıyor.”
Ekonomideki olaylara ve gelişmelere ‘bütünsel’ bakılmadığında, herkes tuttuğu yerden kendi tarafına çekerek yorumluyor, ortaya karmaşa çıkıyor, gerçeklik arka planda kalıyor. KobiEfor olarak biz böylesi durumlarda her zaman, konuyu bir ‘bütünlük’ içinde ele alarak okurlarımıza aktarmayı doğru gördük ve bunu yaptık. Bunu yaparken, okurlarımızın asgari bir ekonomik zekaya sahip olduğu varsayımına dayandık. Konuyu değişik açılardan bakarak değerlendiren farklı görüşleri biraraya getirmeye çalıştık.
Bu sayımızda aynı yaklaşımla Türkiye’nin ihracatta yaşamakta olduğu daralma konusunu kapak dosyamız olarak ele aldık, en yetkin ve yetkili görüşleri topladık, konuya ihracatçı sektörlerimizin görüşlerinden gelen katkıları da dahil ettik.
Sizlerin değerlendirmesine arzediyoruz.
İhracatta en son durum
Önce son beş yıllık ihracat tablomuzu görelim:
Yıl İhracatımız (dolar)
2010 113.883.219.000
2011 134.571.338.000
2012 151.860.846.000
2013 151.707.002.000
2014 157.622.000.000
Bu düzenli yükseliş 2015 yılı Temmuz sonu itibarıyla yıllık bazda şöyle bozulmuş:
- Temmuz 2014 157.107.271.000.000 dolar
- Temmuz 2015 148.567.878.000.000 dolar
- Yıllık düşüş: Yüzde 4.9 8.539.393.000.000 dolar
Temmuz 2014-Temmuz 2015 dönemine bakıldığında ihracatımızla ilgili veriler şöyle: İhracat geçen yılın Temmuz ayına göre Temmuz 2015’te yüzde 13 azalarak, 10 milyar 857.5 milyon dolar oldu.
Ocak-Temmuz 2015 7 aylık dönemde ise ihracatımız 2014 yılının Ocak-Temmuz dönemine göre yüzde 8.8 düşüşle; 92 milyar 540 milyon 392 bin dolardan 84 milyar 369 milyon 679 bin dolara geriledi.
Sektörlerin performansı
Temmuz 2015 ayında en fazla ihracatı otomotiv endüstrisi yaptı. Sektör Temmuz ayında 1 milyar 644.3 dolarla en fazla ihracatı gerçekleştirdi.
Aynı ayda hazır giyim ve konfeksiyon sektörü 1 milyar 497 milyon 48 bin dolarlık ihracatla ikinci sırada yeraldı.
Temmuz ayında ihracatta 3. sırada; 1 milyar 322 milyon 393 bin dolarlık ihracat yapan kimyevi maddeler ve mamülleri sektörü yeraldı.
Toplam ihracattan yüzde 3.4 pay alan madencilik grubu ihracatında ise yüzde 7.4 düşüş yaşandı ve ihracat 374 milyon 418 bin dolara geriledi.
İhracatın iç haritası
Temmuz 2015 ayında Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 82.4'ünü gerçekleştiren sanayi grubunda, yıllık yüzde 15.1'lik azalışla 8 milyar 948 milyon 207 bin dolarlık ihracat yapıldı. Bu dönemde toplam ihracatın yüzde 14.1'ini oluşturan tarım grubunda, geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 0.4'lük artışla 1 milyar 534 milyon 882 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi.
Dış ticaretin durumu
- 2014 yılındaki ihracatımız 157 milyar 622 milyon dolarken, bunun yüzde 47’si dolar, yüzde 45.6’sı avro cinsindendi. İthalatımızın ise yüzde 63.4’ü dolar yüzde 30.6’sı avro cinsinden gerçekleşmişti.
- İthalatımız da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10.9 azaldı ve 106.7 milyar dolar oldu.
- 2015’in ilk 6 ayında dış ticaret açığımız yüzde 16.3 daraldı ve 33.2 milyar dolara geriledi.
- Dış ticaret hacmimiz yıllık bazda 2014’ün ilk altı ayındaki seviyesine göre 2015 yılının ilk altı ayında yüzde 9.,8 düşüşle 180.2 milyar dolar oldu.
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2015 yılı Ocak-Haziran dönemi için yüzde 68.9 seviyesinde gerçekleşti.
Dolar-TL paritesi
Dolar 2015 yılının ilk 7 ayında TL’ye göre sürekli değer kazandı. Bu gelişmeyi ihracatımızın aynı dönemdeki değer bazında azalış seyrinde şöyle gördük:
Ocak yüzde 0.8
Şubat yüzde 8.3
Mart yüzde 14.7
Nisan yüzde 0.1
Mayıs yüzde 18.8
Haziran yüzde 8.9
Temmuz yüzde 13.0
Buna Avro-Dolar paritesinin aynı dönemde 1.34’lerden 1.18’lere kadar inmesi de etkide bulundu. Bu etkinin 8 milyar dolarlık bir kayıp riski doğurduğu hesaplandı.
Dünya ekonomisi ve ticareti daralıyor
Türkiye’nin yaşadığı ihracat daralmasının dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı yönleri bulunuyor.
2015’in ilk yarısında dünya ithalatında ortalama yüzde 13.8’lik gerileme yaşandı. Ülke bazında örneklersek; en fazla ihracat yaptığımız Almanya’nın yılın ilk 5 ayındaki ithalatı dolar bazında yüzde 17 geriledi. Keza ihracat pazarlarımızdan İtalya’nın ithalatı yüzde 16, Fransa’nın ithalatı yüzde 19, İspanya’nın yüzde 16, Rusya’nın ithalatı yüzde 39, Çin’in ithalatı yüzde 17, Hollanda’nın ithalatı yüzde 20 gerileme gösterdi.
Küresel duruma bakarsak aşağı yönlü risklerin devam ettiği görünüyor. Dünya mal ticaretindeki gerileme, düşük emtia fiyatları ve Avro-Dolar paritesindeki düşüş bu risklerin başında geliyor.
İhracat gerilemesi özellikle emtia ihracatçısı ülkelerde yaşandı. 2015’in ilk yarısında Brezilya'nın ihracatı yüzde 15, Rusya'nın ihracatı yüzde 29, Avustralya'nın ihracatı yüzde 22, ABD'nin ihracatı yüzde 5 daraldı. İhracat daralmasını Almanya yüzde 14, Fransa yüzde 17, İtalya yüzde 16, İspanya yüzde 16, İngiltere yüzde 12, Avrupa Birliği'nin (AB) tamamı ise yüzde 16 oranında yaşadı.
Asya bölgesinin büyük ihracatçıları da daralmayı yaşadılar. Endonezya'nın ihracatı yüzde 12, Hindistan'ın yüzde 16 düştü. Çin, bu yıl toplam ihracatını yalnızca yüzde 1 artırabildi. Çin ekonomisinde bu yılın ilk 6 aylık periyodunun 4 ayında toplam ihracat yıllık bazda daraldı.
İhracatımızı daraltan diğer faktörler
ABD Merkez Bankası FED’in faiz artışı beklentisi ile doların güçlenmesi emtia fiyatlarında gerilemeye yol açıyor. Özellikle metal fiyatları ile altın başta olmak üzere kıymetli maden fiyatlarında gerileme daha çok hissediliyor. Örneğin; Brent Petrol’un fiyatı son 12 ayda yüzde 50, çeliğin yüzde 67, nikelin yüzde 40, altının fiyatı ise yüzde 16 geriledi. Düşen emtia fiyatları, birim fiyatları da aşağıya çekiyor. Bu nedenle ihracatçılarımız aynı ürünü daha düşük fiyata satmak zorunda kalıyor. Ürün sayısı ya da sattığımız ürünün kilogramı artmış olsa da düşük fiyatlar, ihracatımızı değer bazında kayıp olarak etkiliyor.
Örneğin; Temmuz ayında tarım ve sanayi sektörlerimizin kilogram bazlı ihracatı yüzde 4.1, 7 ayda ise yüzde 2.5 artış gösterdi. Bu da birim fiyatlarının düştüğü, dünya ithalatının gerilediği bir ortamda Türkiye'nin daha fazla ihracat yaptığını ve dünyada pazar payı kazandığını gösteriyor.
İhracatımızı değer bazında daraltan şu faktörleri de eklememiz gerekmektedir:
- Türkiye'nin yüksek katmadeğerli ya da sermaye yoğun (yüksek teknoloji ürünü) mallar ihraç edememesi, ihracatı artırmayı engellemektedir.
- Türkiye son on yıldır ihraç ürünleri yelpazesinde sonuç yaratacak bir değişiklik yapamamıştır.
- Türkiye benzer ürünleri ihraç eden ülkelerin baskısı altındadır. Örneğin; tekstilde Çin ve Uzakdoğu'nun baskısı mevcutur.
- Gelişmişlik düzeyi Türkiye'nin altında olan ülkeler de rekabet piyasasına girmektedir.
- Politik nedenle Türkiye'nin geleneksel ihracat pazarlarındaki konumu zayıflamıştır. Örneğin yılın ilk yarısında Kuzey Afrika'ya ihracatımız yüzde 15.8 azalma göstermiştir.
NİHAT ZEYBEKCİ (Ekonomi Bakanı): Avro-Dolar paritesi yansısı
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ihracatımızdaki daralmayı Avro-Dolar paritesinin etkisi açısından bakarak şöyle değerlendirdi: “İhracatımızda miktar bazında artış, dolar bazında gerileme oldu. Dolar bazında 80 milyar dolardan 73.5 milyar dolara gerileme, avro cinsinden 58.4 milyar avrodan 65.9 milyar avroya yükseliş sözkonusu. Bu şekilde bakarsak; yüzde 8 gerileme yerine yüzde 13'e yakın artış görürüz.
İthalatımız da 2014'ün ilk 6 ayında 119,8 milyar dolardan bu yılın aynı döneminde 106.7 milyar dolara geriledi. İthalattaki bu 13.1 milyar dolarlık gerileme de parite kaynaklıdır. Avro cinsinden bakılsaydı 87.4 milyar avrodan 95.7 milyar avroya yükseliş olacaktı. Yani yüzde 10.9 gerileme yerine yüzde 9.5'e yakın artış olacaktı.
2015 yılı genelinde paritedeki gerileme ihracatımız üzerinde 12.6 milyar dolar azaltıcı etki yapacak. Aynı şekilde hammadde fiyatlarındaki gerileme ihracatımızı 10.7 milyar dolar civarında azaltıcı etki yapacak. Her ikisi toplamda 23 milyar dolar ediyor.
Gerek ticaret heyetleri, gerek ihracat destekleri, gerek pazar ve ürün çeşitlendirme çalışmaları ile bu yıl ilk 6 aylık dönemde tam 237 adet ülke/bölgeye ihracat gerçekleştirdik; ihracatçı firma sayısı Ocak-Haziran itibariyle yüzde 1.7 arttı ve 53 bine ulaştı.
2015 Ocak-Haziran döneminde avro ile gerçekleştirilen ihracat 2014 yılı aynı döneme göre yüzde 8.6 arttı, 28.2 milyar avroya ulaştı. Avro ile gerçekleştirilen ithalat aynı dönemde yüzde 14 artışla 30.2 milyar avro oldu.
Ocak-Haziran döneminde ihracatta parite kaynaklı 7.2 milyar dolar, ithalatta ise 7.8 milyar dolarlık gerileme yaşandı.
2013 yılsonunda dünya ihracatındaki payımız binde 9 iken şu anda binde 9.2 seviyesinde.
Geçen yıl ilk ayda avro dolar paritesinin ortalaması 1.37 iken bu yıl 1.12'nin altına geriledi, yaklaşık yüzde 19 düştü.
M. RİFAT HİSARCIKLIOĞLU (TOBB Yönetim Kurulu Başkanı): Dalgalı bir dönemdeyiz
2008 küresel krizinden beri küresel ekonomide istikrar sağlanamadı. Bir taraf düzelirken, öbür tarafta problemler başlıyor. 2015’e girerken ABD toparlanıyor, işler düzelecek derken tamamen farklı bir ortamla karşılaştık. Avro-Dolar paritesindeki değişim, petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş tüm ülkeleri farklı farklı etkiledi. Bu karmaşadan da bizim gibi yükselen piyasa ekonomileri en kötü etkilenenler oldu.
Bu gelişmeler küresel ticareti vuruyor. Geçmiş yıllarda ticaret küresel büyümenin motoruydu. 90’lı ve 2000’li yıllarda küresel ticaretin yüzde 7-8 ortalamayla arttığı dönemleri yaşadık. Ama son yıllarda bu oran yüzde 4.2’ye kadar düştü. Bir başka deyişle pasta istediğimiz hızda büyümüyor. Bu da korumacı politikaları körüklüyor. Sadece geçtiğimiz yıl, 4.436 korumacı önlem tespit edilmiş, ve bunların 2.999 tanesi G20 ülkeleri tarafından yapılmış. Kısacası, küresel ekonomide dalgalı seyrin devam ettiği bir dönemdeyiz.
İran Türkiye için fırsat
İran ile P5+1 ülkeleri arasındaki nükleer konulu müzakerelerin anlaşmayla sonuçlanması, Türkiye’nin dış ticaretini güçlendirecektir. İran’ın dünyaya açılması, bölgede siyasal riskleri azaltacaktır. Bölgeye yatırımlar artacaktır. Bölgenin dış ticareti büyüyecektir.
İran ekonomisinde turizm, enerji, bankacılık, petrokimya, telekomünikasyon, ulaştırma ve otomotiv sektörlerinde büyük çaplı yatırımlar ve dönüşümler yaşanması ve dolayısıyla İran’ın altyapısının yenilenmesi ve geliştirilmesi gündeme geliyor. Havaalanı, karayolu, otel ve konaklama tesislerinin inşası, modernizasyonu ve işletilmesi konusunda büyük fırsatlar doğuyor.
Bu fırsatlardan en fazla yarar sağlayacak olan ülke Türkiye olacaktır. İran’ın refah düzeyinin yükselmesi ve tüketiminin artması 2016 yılının ortalarından itibaren ihracatımıza olumlu katkı verecektir. İran ile ticaret hacmimizin yılsonunda 16 milyar dolara, 2016 itibarıyla ise 35 milyar dolara yükselmesi beklenmektedir.
Türkiye ve ileri teknoloji
Türkiye'nin ihracatı içinde ileri teknolojili ürünlerin payı yüzde 4'e geriledi. EKOMER'in araştırmasına göre Amerika'nın 147.8 milyar doları bulan ileri teknoloji ihracatı toplam ihracatımıza denk. Uzmanlar, Ar-Ge teşviklerinin yetersiz olduğuna dikkat çekerek, yeni teknolojilerin üretimine önem verilmesi gerektiğini belirtiyor.
Türkiye'de son 10 yılda en çok doğal kaynağa dayalı ürün ihracatı arttı. 2004'te ihracattan yüzde 20 pay alan bu kalemin 2014'teki oranı yüzde 28'e çıktı. İleri teknolojili ürün ihracatının ise 2004'te yüzde 7 olan payı geçen yıl sonunda yüzde 4'e geriledi. Orta teknolojili ürün ihracatı ise yerinde saydı.
Türkiye, yüksek teknoloji ürün ihracatında Fiji, Namibya, Etiyopya, Lübnan, Pakistan ile aynı hizada. Yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracat içindeki payı Çin'de yüzde 27. Fransa'da yüzde 16. Güney Kore ve İsviçre'de bu oran yüzde 18. ABD'de de yüzde 17. Japonya, Almanya ve Meksika'da ise yüzde 16. Brezilya'da yüzde 10. Hindistan ve Endonezya'da ise sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 7.
Süleyman Şah Üniversitesi Ekonomik Etütler Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKOMER) şöyle diyor: “2013 itibarıyla Türkiye'nin yaklaşık 2.2 milyar dolar değerinde ihraç ettiği yüksek teknolojili ürün ihracatını Çin 560 milyar dolar değerinde ihraç ederek en büyük 20 ülke ekonomisinin toplam ihracatından yüzde 35.8 pay alarak birinciliği elde etti. 194 milyar dolar ve yüzde 12.4 ile Almanya, Çin'in ardından ikinci sıraya, 148 milyar dolar ve yüzde 9.4 ile ABD üçüncü sıraya yerleşti. Yüksek teknolojili ürün ihracatında 4. sırayı 130 milyar dolar ve yüzde 8.3 ile Güney Kore aldı.” Bu veriler Amerika'nın ileri teknoloji ihracatının Türkiye'nin toplam ihracatına denk olduğunu, Çin'in ileri teknoloji ihracatının ise Türkiye'nin toplam ihracatının 4 katına yakın olduğunu ortaya koyuyor.
Ar-Ge harcamasında gerideyiz
Dünya ülkeleri arasında Ar-Ge harcamalarına milli gelirlerinden en fazla pay ayıran ülkeler sırasıyla İsrail (yüzde 4.21), Güney Kore (yüzde 4.15), Japonya (yüzde 3.47), Finlandiya (yüzde 3.31), İsveç (yüzde 3.30), Danimarka (yüzde 3.06), Avusturya (yüzde 2.95), Almanya (yüzde 2.85) ve ABD (yüzde 2.73).
GSYİH'dan Ar-Ge harcamaları için binde 9.5 civarında oldukça düşük bir pay ayıran Türkiye; Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Portekiz gibi en büyük 20 ekonomi arasında yeralmayan ülkelerin gerisinde. Son 15 yılda binde 4.5'den binde 9.5'e yaklaşan bu pay yüzde 1'ler seviyesine ulaşamadı.
Süleyman Şah Üniversitesi Ekonomik Etütler Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne (EKOMER) göre Türkiye, Ar-Ge harcamalarının bu kadar düşük seviyelerde seyretmesi nedeniyle teknoloji geliştirme konusunda atılımlar yapamıyor, düşük/orta-düşük teknolojilerin ve küçük ölçekli tesislerin giderek yaygınlaştığı bir ekonomik yapıdan kurtulamıyor. Bu sebeple tonlarca tarım ürünü ihracatından elde edilen katmadeğer, 50 gr ağırlığındaki bir iPhone cihazından elde edilen katmadeğeri ancak karşılayabiliyor.
MEHMET BÜYÜKEKŞİ (TİM Yönetim Kurulu Başkanı): Çözüm yüksek katmadeğerli üretimde
Türkiye’nin ihracatda yaşadığı sorunları ve çözümlerini Türkiye İhraçatçılar Mecllisi Başkanı (TİM) Mehmet Büyükekşi ile yaptığımız sohbette aradık. Okurlarımızın değerlendirmesine sunuyoruz:
Türkiye’nin ihracat performansını 2014 ve 2015 yılı ilk 7 aylık verileri bağlamında özetler misiniz?
Mehmet Büyükekşi: İhracatımız 2014 yılında 157.6 milyar dolara ulaştı. 2015 yılının ilk 7 ayında ise toplam ihracat yüzde 8.8 gerileme ile 84 milyar 369 milyon dolar olarak gerçekleşti. Ancak ihracatçılarımız dünya ithalatında düşüşün yaşandığı ve fiyat baskısının olduğu bu dönemde kilogram bazında ihracatını artırmaya devam etti. Temmuz ayında tarım ve sanayi sektörlerimizin kilogram bazlı ihracatı yüzde 4.1, ilk 7 ayda ise yüzde 2.5 artış gösterdi. 2015 yılında en çok ihracat yaptığımız ilk 5 ülke olarak da Almanya 7.4 milyar dolar, İngiltere 5.2 milyar dolar, Irak 4.9 milyar dolar, İtalya 3.7 milyar dolar ve ABD 3.6 milyar dolar olarak sıralandı.
TİM verilerine göre 2015 Temmuz ayında ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 13 geriledi;değerlendirmeniz nedir?
Mehmet Büyükekşi: Döviz kurlarında görülen değişiklik dünya ekonomilerinde yaşanan mali değişimlerden kaynaklanıyor. Küresel ekonomide belirleyici olan faktör; ABD ve Avrupa Merkez Bankaları’nın kriz sonrası uyguladıkları faiz politikaları oldu. 2014 yılından bu yana, FED’in para politikasını normalleştirmeye başlaması ile yeni küresel mali koşullar oluştu. Bunların başında ise ABD Doları’nın güçlenmesi ve diğer para birimleri karşısında değer kazanması geliyor. Dolar, Euro, Yen, Sterlin gibi gelişmiş ülke para birimleri karşısında değer kazanarak son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Şimdi, koşulların eski haline dönmeye başlaması ve Merkez Bankaları’nın faiz arttırımı beklentileri ile tüm dünyada bir toparlanma başladı. Bizim de beklenti ve tahminlerimiz ihracat açısından bu yöndeydi.
Paritede yaşanan bu değişimler ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak endüstriyel hammadde ve diğer emtia fiyatları geriledi. Bu da değer olarak dünya ticaretinin küçülmesine yol açtı. Temmuz ayında ihracatımızda açıklanan gerilemenin başlıca kaynağı değer bazında düşüştür.
Temmuz ayında, sanayi ve tarım ihracatımız kilo bazında yüzde 4.1 artarken AB’ye olan ihracatımız avro bazında yüzde 6.9 artış gösterdi. Bu da gösteriyor ki Avro/Dolar paritesindeki düşüş, değer bazında düşüşe sebep oldu, ancak ihracatçılarımız dünyaya daha fazla mal sattılar. En büyük ticaret partnerimiz olan AB’ye pazar payımız arttı.
İhracat gelirlerindeki gerilemenin bir nedeni olarak da döviz kurunu gösteriyorsunuz, bu sorunun çözülmesi için TİM’in önerileri nelerdir?
Mehmet Büyükekşi: Bahsettiğimiz gibi; dünya ekonomilerinde yeni mali koşullar oluşmuştu. Dünya ticareti, global ölçekte bir toparlanma sürecine zaten girdi. Biz de, Avrupa ve diğer başlıca ticaret ortaklarımızın ithalatlarındaki artıştan yararlanarak ihracatımızı arttırarak sürdüreceğiz. Bunun yanısıra yeni pazar fırsatlarını takip etmemiz de önemli olacak. Bu doğrultuda ayrıca her zaman vurguladığımız gibi, yüksek katmadeğerli ihracata yönelmemiz ve yeni ekonomi yönetiminin buna yönelik girişimleri kilit öneme sahip.
Türkiye’nin 500 milyar dolarlık 2023 ihracat hedefini yakalayabilmesi için bugünden itibaren hangi imkanları ve yolları zorlaması gerekecek?
Mehmet Büyükekşi: 2023 yılında, dünya ihracatından aldığımız payı arttırmayı ve yüzde 1.5 seviyesine ulaşmayı hedefliyoruz. Hem ihracatımız hem de ülkemizin büyümesi açısından daha çok üretmemiz, dünyaya daha çok mal ihraç etmemiz ve bu üretimin yüksek katmadeğerli olmasına özen göstermemiz büyük önem taşıyor. Ürün ve süreçlerde yenilikçi olunması, markalaşma ve inovasyonda bir atılım gerçekleştirerek rekabetçiliğin arttırılması başarıya giden yolda dönüm noktaları diyebiliriz.
İhracattaki düşüşün ekarte edilebilmesi ve ihracatta sıçrama yapılabilmesi için hangi sektörler ve hangi pazarlara yeniden odaklanılması gerekmektedir?
Mehmet Büyükekşi: Tüm pazarlarda ve sektörlerde rekabet gücünün arttırılması için, Ar-Ge çalışmaları, kümelenmeler, yüksek katmadeğer odaklı sanayi dönüşümü ve teknoloji transferinin hızlandırılması konularına ağırlık verilmesi gerekiyor. Bunlar dışında, İran ile P5+1 ülkeleri arasındaki müzakerelerin sonuçlanması ve ambargoların kaldırılması ihracatımız açısından olumlu bir gelişme. 2015’in ilk 7 ayında, İran’a 2.2 milyar dolar düzeyinde gerçekleşen ihracatımıza daha da katkı sağlayacaktır. Bir başka olumlu gelişme de Irak’a ihracatımızın uzun bir süreden sonra, Temmuz ayında tekrar yükselişe geçmesi ve yüzde 5 büyümesi oldu. Son olarak, Avrupa’ya ihracat artışı beklentileri ve Rusya’nın jeopolitik konularının çözüme kavuşmasıyla ihracatımızın yeniden toparlanacağını bekliyoruz.
Siyasi konjonktür ihracat performansı ve politikalarını nasıl ve ne oranda etkilemektedir, TİM olarak bu noktada siyasi aktörlere çağrınız nedir?
Mehmet Büyükekşi: Türkiye’nin 2001 krizinden sonra yakaladığı ekonomik istikrar ortamı, ihracat gelişimimiz üzerinde çok etkili oldu. Bu süreçte ihracatımızı büyük rakamlara çıkardık, alternatif pazarlara yöneldik, mevcut pazarlarımıza daha fazla ihracat yapar hale geldik. Dolayısıyla ekonomik istikrarın sürmesi, ihracatımızın gelişimi ve ekonomimizin kalkınmasının sürmesi için büyük önem taşıyor. Dolayısıyla temennimiz siyasetteki belirsizliğin bir an önce sona ererek, siyasetin kısa vadede ekonomi üzerinde sebep olduğu dalgalanmaların azalmasıdır. İhracatçılar ailesi olarak en büyük beklentimiz, ihracatın sürdürülebilir büyümeye olan önemli katkısını öne çıkaracak bir ekonomik modelin hayata geçirilmesidir.
KOBİ’lerin ihracattaki payı nedir ve gelecekte ne olmalıdır, bunun için yapılması gerekenler nelerdir?
Mehmet Büyükekşi: İhracatçılar ailesi olarak, en büyük hedeflerimizden biri, ihracatımızı tabana yayabilmek. 2013 yılı içerisinde, toplam ihracatımızın yüzde 59.2’si KOBİ’lerimiz tarafından gerçekleştirildi. İhracatımızı tabana yayma stratejimiz çerçevesinde, KOBİ’lerimizin toplam ihracatımız içindeki payının daha fazla olması gerekiyor. Bunu sağlamak için de ilk olarak mevcut girişim sayımızı arttırmamız ardından da katmadeğeri yüksek ürün ihracatına odaklanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu kapsamda TİM olarak ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği çerçevesinde önemli işlere imza atıyoruz. Bunlardan biri TEB ile birlikte ilk etapta İstanbul, İzmir ve Gaziantep’te açmış olduğumuz Girişim Evleri’dir. Girişimci KOBİ’lere mentorlük ve finansal desteklerin sağlandığı Girişim Evi sayısını önümüzdeki dönemde 10 farklı ile yaymayı hedefliyoruz.
İhracatın Türkiye ekonomisinin büyümesine katkısının artırılması için katmadeğerli üretim, Ar-Ge ve inovasyon açısından ne tür fırsatlar bulunmaktadır. Bu konudaki politikaların geliştirilmesi için siz nasıl bir strateji öneriyorsunuz?
Mehmet Büyükekşi: Önümüzdeki süreçte, ihracat odaklı yeni bir büyüme modeline ihtiyacımız olduğunun her fırsatta altını çiziyoruz. 2014 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 2.9 oranında büyüdü. Bu büyüme hızına ihracat artışının net katkısı ise 1.8 puan oldu. İhracatımızda sürdürülebilir büyümeyi sağlayarak ihracatın Türkiye ekonomisine olan katkımızı artırmayı hedefliyoruz.
Hedeflediğimiz büyümeyi sağlayabilmek adına katmadeğerli ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızdaki payını artırmamız gerektiğinin bilincindeyiz ve bunun sağlanmasına yönelik kamu otoritelerine ve karar alıcılarına öneriler sunuyoruz. Sanayicilerimizin yatırımlarını yüksek teknolojili ürün gruplarına yoğunlaştırarak etkin Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinde bulunabilmeleri için uygun bir ortamın sağlanmış olması gerekiyor. Kısa süre önce, bu ortamın sağlanması noktasında olumlu gelişmeler yaşandı ve yeni bir teşvik paketi açıklandı. Yüksek teknoloji yatırımlarına sağlanan teşviklerin payı ve kapsamı artırıldı. Yüksek teknoloji yatırımlarının öncelikli yatırımlar olarak değerlendirilmesi sağlandı. Geçmiş dönemde, yüksek teknoloji ürün grupları için sağlanan yatırım teşviklerinin toplam yatırım teşviki içerisindeki payı yalnızca yüzde 5’ti. Sanayicilerimizin bu fırsatları değerlendirerek büyümemize verdikleri katkıları artıracaklarına inanıyoruz.
Hangi pazarlara ağırlıklı ihracat yapıyoruz, bu ağırlık küresel krizde sıkıntı yarattığında hangi alternatif pazarlarla çözüm geliştirilebilir?
Mehmet Büyükekşi: Pazar çeşitliliğini sağlayabilmek bizim için en kritik ve önemli konuların başında geliyor. Türkiye ihracatçıları olarak dünyanın her noktasına ulaştık ve ihracat yapmadığımız tek bir gümrük kapısı bırakmadık.
Pazar çeşitliliğinin sağlanmasını küresel ekonominin yavaşlamasına karşı alınabilecek en etkili yöntem olarak görüyoruz. Bölgesel krizlerin meydana geldiği ortamlarda dahi diğer pazarlarınızla ayakta kalmaya devam edebiliyorsunuz. Ortadoğu’da veya Rusya’da yaşanan bölgesel krizlere rağmen 2015 yılı ilk 7 aylık sanayi ve tarım ihracatımız, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre kg bazında yüzde 2.5 arttı. Bu veriler, ihracatçılarımızın dünyaya daha fazla mal sattıklarını ve dünyada pazar payı kazanarak devam ettiğini gösteriyor.
Toplam ihracatımız içerisinde en yüksek paya sahip olan pazar yüzde 45’lik pay ile Avrupa Birliği. AB’ye ihracatımızı 2015 yılı ilk 7 ayda avro bazında yüzde 6.9 artırdık ve pazar payı kazanmayı sürdürdük. Ortadoğu pazarı ise ikinci sırada ve yüzde 20’lik bir paya sahip. Afrika ülkelerinin ise toplam ihracatımız içerisindeki payı yüzde 9.
İran’ın ambargosunun kalkmasının ardından TİM olarak neler yapıyorsunuz, üyelerinize ne tür çağrıda ve öneride bulunuyorsunuz?
Mehmet Büyükekşi: İran, 500 milyar dolarlık ekonomisi, 82 milyonluk nüfusuyla büyük fırsatları bünyesinde barındıran ve kapılarını dış dünyaya açmayı yıllardır bekleyen önemli bir pazar.
Bu yılsonunda, İran ile dış ticaret hacmimizi 16 milyar dolara yükseltmeyi, 2016 yılının sonunda ise bu rakamı 35 milyar dolara taşımayı hedefliyoruz.
Özellikle, Turizm, Enerji, Bankacılık, Petrokimya, Telekomünikasyon, Ulaştırma ve Otomotiv, Tekstil, Mobilya ve Elektrik ve Elektronik sektörlerinde kısa vadede büyük ticari hacimlere ulaşacağımıza inanıyoruz.
İhracatçılarımız da İran’ın yeni fırsatlar sunduğunun farkında. 2015 yılı 2. Çeyrek İhracatçı Eğilim Anketimiz’de yeralan hedef pazarlar sıralamasında İran, ilk defa ihracatçılarımız açısından ilk 5 hedef ülke arasında yeraldı.
İran pazarına sağlam adımlar atarak girebilmek adına ticari heyetler de düzenliyoruz. Anlaşmanın imzalanmasından bu yana ihracatçı birliklerimiz ticari heyetler düzenlemeye başladılar. Biz de 5-8 Ekim 2015 tarihleri arasında İran’a ticari heyet düzenliyoruz.
MUSTAFA ÇIKRIKÇIOĞLU (Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanvekili: Yangınlar sönmeli
2009’a kadar çok büyük bir büyüme oldu ve sonrasında sanal firmalar ortaya çıktı. Onlar da iflas etti. Daha sonra jeoplolitik durumlar çok farklı hal almaya başladı. Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika barut fıçısı haline geldi. Dünyada emtia fiyatları gerilemeye başladı. Alım satım birim fiyatları düşünce, gerileme gözüküyor. Bizim ihracat da öyle. Miktar bazında ihracatta düşüş yok, birim fiyatlarında düşüş var. Dünyadaki ticaretin gerilemesi ne kadar devam edecek peki? Bunu, mevcut şartlardaki iyileşme tayin edecek. Dünyadaki huzur ile ekonomi birbirine paraleldir. İran’ın dünya ticaretine katılması da küresel ekonomiye olumlu yansıyacaktır. FED’in faiz artırması halinde çok fazla bir hareket olabileceğine ben inanmıyorum. FED’in kararı, değer hareketlerini biraz indirir kaldırır. Yatırımları artırmasını beklemiyorum. Bir taraf yanarken diğer tarafta çok fazla hareket olacağını sanmıyorum. Yangınlar sönmedikçe, huzur olmadıkça hiçbir şey olmaz.
ÖMER CİHAD VARDAN (Dış Ekonomik İlişkiler (DEİK) Yönetim Kurulu Başkanı ): DEİK 5 bölgeye fokuslanıyor
TOBB Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), 1986 yılından bu yana Türkiye’nin dış ticaretine vizyon çizme misyonunu 6552 Sayılı Kanun’la daha da güçlendirdi. Türkiye özel sektörünün dış ekonomik ilişkilerini yürütmek görevini tamamiyle üstlenen DEİK’in gelişimini, Türk özel ve tüzel kişilerine katkısını, ihracatını Başkan Ömer Cihad Vardan ile konuştuk.
DEİK’in yeni binasında biraraya geldiğimiz Vardan, üyelerine daha iyi hizmet vermek adına mekan değişikliğini sağladıklarını, geniş bir alanda üyelerine daha iyi hizmet vermek gayesinde olduklarını belirterek şunları söyledi: “DEİK’te 9-10 ayda önemli değişiklikler oldu. İş konseyleri üzerinden çalışan yapımızı daha güçlendirdik. Şu anda 120’si ülke, 5’i sektörel, 2’si de özel amaçlı olmak üzere 127 iş konseyi ile faaliyet yürütüyoruz. Sadece ihracat veya ithalat çalışmalarına ağırlık vermiyoruz. Aynı zamanda ülkeler bazında yatırımlara odaklanarak Türkiye’nin dış ticaretine katkı sağlamaya çalışıyoruz.”
DEİK yeniden yapılandı
Faaliyetleri yürütürken en önemli sinerjinin ülke vizyonu olduğunun altını çizen Vardan özellikle 2023 hedeflerine yoğunlaşarak şu bilgileri veriyor: “Türkiye, 12-13 yılda kendi içinde farklılıklar gösterdi ve inanılmaz gelişti. Daha önce nereye gideceği konusunda hedefleri yokken 2023 vizyonuyla yeni bir motivasyon kazandı. Devlet kendi içinde hedefe yönelik olarak mekanizmalar geliştirmeye odaklandı. DEİK’in bir çatı kuruluş haline gelmesi, tüm iş dünyasının dış ekonomik ilişkilerini yürüten koordinatörlük süreci bu noktada gerçekleşti. TOBB, TİM, Türk Müteahhitler Birliği, MÜSİAD ve TÜSİAD Başkanları ve temsilcileri DEİK’in başkan yardımcıları oldu. 99 olan kurucu sayısı ilave taleplerle geniş temsili bir yapıya kavuşarak 102’ye ulaştı.”
DEİK’in işleyişi iş konseyleri üzerinde yürüyor. Konseylerin başarısını artıran unsur ise karşı ülkede muadil bir kuruluşla işbirliği yapmak ve ülke bazında yerel bilgilerle donatılmış strateji geliştirmek. Konseyler işadamlarından oluşuyor. Vardan, konseylerde revizyona gidileceğini 3 dönem başkanlık şartını getirdiklerini açıklıyor. Ekim 2015’te gerçekleşecek iş konseylerinin genel kurulunda başkanların yarısında değişiklik olacak. Yıl sonunda ise DEİK’in Genel Kurulu gerçekleştirecek ve 4 yıllık yönetim kurulu seçilecek.
İhracat hedeflerinde konjonktür şansızlığı
İhracat hedeflerinin başarısında en önemli sıkıntı ise konjonktür, Vardan, durumu şöyle özetliyor:“Ortadoğu’da başlayan sıkıntılar bitmedi. Libya’da 4.5 yıl önce başlayan savaş nedeniyle müteahhitlerimiz 1.5 milyar dolar olan alacağını alamadı. Mısır’ı biliyorsunuz. Suriye en önemli pazarlarımızdan biriydi tamamen yok oldu. Irak, en önemli dış ticaret partnerlerimizden biriydi ciddi düşüş gösterdi. Ukrayna ve Rusya’nın iç meselelerinden kaynaklı sıkıntı bizi hedeflerimizde fedakarlık etmeye zorluyor.”
Ancak tüm sıkıntı dışarıdan kaynaklanmıyor. İçeride seçimlerden sonra hükümetin kurulamamış olması da piyasada belirsizlik yaratıyor. Vardan, işdünyası için siyasette ve ekonomide istikrarın önemli olduğunu, biran önce istikrarın yakalanması gerektiğini söylüyor. İran’daki gelişmeleri hatırlattığımız Vardan, şu noktalara dikkat çekiyor: “İran ile Türkiye’nin ilişkisi ‘hadi ambargo kalkıyor yürüyelim’ şeklinde olmayacaktır. Çünkü İran sıkıntı yaşadığı dönemde Türkiye tek yardımcı ülkeydi. Türkiye-İran ilişkilerini kim ambargonun kalkmasına indirgiyorsa yanlış düşünüyor. İran’ın fırsatlar ülkesi olduğunu bilmeyen yok. Çünkü yılların beklediği potansiyel var.”
DEİK 5 bölgeye yoğunlaşıyor
DEİK, önümüzdeki dönemde çalışmalarını 5 bölgede yoğunlaştırıyor: AB, Ortadoğu, Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika. Her bölgenin kendine göre dinamikleri olduğunun altını çizen Vardan, şu noktalara dikkat çekiyor: “AB stratejik partnerimiz. İhracatımızın yüzde 43’ünü AB’ye yapıyoruz. AB’ye sattığımız ürünler sanayi mamulleri ve işlenmiş ürünler. AB’nin krizden sonra toparlanmaya başlaması zaman aldı. Ancak yavaş yavaş iyi bir döneme girdiğimizi görüyoruz. Güney Amerika, fazla gitmediğimiz ve hemen hemen hiç tanımadığımız bir pazar. Brezilya, Meksika veya Küba potansiyeli yüksek ülkeler. Asya-Pasifik ise dünyanın üretim ekseninin kaydığı bölgeyi işaret ediyor. Hindistan, Çin, Endonezya’yı veya Güney Kore’yi görmemek mümkün mü? Her bir ülke için farklı stratejiler düşünüyoruz. Afrika pazarı ise yakın zamanda çalışmaya başladığımız ve potansiyeli halen daha kullanamadığımız bir bölge. Şu anda Afrika’da büyükelçilik sayımız 11’den 39’a çıkmış durumda. DEİK olarak büyükelçiliğimizin olduğu her yerde iş konseyi açmayı düşünüyoruz. 24 olan iş konseyi sayımızı yakın zamanda 39’a çıkaracağız.”
DEİK’in önceliği KOBİ’ler
Nicelik ve nitelikteki değişikliği ile DEİK’e üye sayısının arttığını aktaran Vardan, Türkiye’deki hemen hemen her işletmenin dolaylı olarak DEİK’in üyesi olduğunu hatırlatıyor. DEİK’e para ödeyerek üye olan işletmelerin sayısı ise 1000’i buluyor. Türkiye’nin ilk ve ikinci 500 şirketlerinin kendilerine üye olduğunu aktaran Vardan, “Üye yapımızda KOBİ’lere ağırlık vereceğiz. Yurtdışını hedefleyen KOBİ’ler hangi ülkeyi hedefliyorsa o iş konseylerine girerek aktif hale gelebilir” diyor. Ayrıca DEİK’e üye olmak isteyen KOBİ’leri KOSGEB belli bir oranda destekliyor.
İNŞAAT SEKTÖRÜ
MİTHAT YENİGÜN (Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı): 43 müteahhit ile dünya ikinciliğine devam
Dünyanın en büyük 250 uluslararası inşaat firmasının pazar büyüklüğü 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4.1 azalarak 521.6 milyar dolara geriledi.
ENR listesindeki 43 Türk firmasının 2014 yılı gelirleri toplamı geçen yıla göre yüzde 43.4 artışla 29.3 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamlarla Türk firmalarının toplam gelirde 2013 yılı rakamları ile yüzde 3.8 olan payı 2014’de yüzde 5.6 olarak gerçekleşti. Türk müteahhitlik firmaları Kuzey ve Latin Amerika pazarlarında neredeyse hiç yer almazken rekabetin en çetin olduğu Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Afrika pazarlarında payını artırıyor. Çin 65 firma ve toplam pazardan aldığı yüzde 17.2’lik pay ile en büyük pazar payına sahip olurken, İspanya’nın pazar payı 2014 yılında 2013’e kıyasla dünya genelinde yüzde 14.7’den yüzde 13.1’e gerilemiş durumda, ABD’nin 32 firmasının pazar payı ise dünya genelinde yüzde 13’ten yüzde 11.4’e gerilemiş bulunuyor.
Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Mithat Yenigün, ENR listesinin açıklanmasının ardından yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: “Tüm dünyada takip edilip bir kalite güvencesi olarak algılanan bu listeye; aralarından 37 tanesi Türkiye Müteahhitler Birliği üyesi olan, toplam 43 firma ile damga vurmak ve firma sayısıyla tam 8 yıldır dünyada Çin'den sonra ikinci konumda bulunmak bizim için büyük övünç kaynağıdır. Ayrıca firmalarımızın toplam gelirden aldığı payı büyük oranda yükseltmiş olmaları memnuniyet vericidir. Ortaklık kültürü ve güçbirliği, uluslararası rekabette firmalarımızın önünü daha da açacaktır.
Yurtdışında gösterilen performans, küresel belirsizlikle birlikte keskinleşen uluslararası rekabete; mevcut konjonktürün Türk müteahhitlerin ana pazarları Libya ve Irak’ta yaratmış olduğu sorunlara ve petrol fiyatlarındaki gerileme ile Rusya pazarında son dönemde yaşanan yavaşlamaya rağmen kazanılmış kayda değer bir başarıdır.”
MÜCEVHER SEKTÖRÜ
AYHAN GÜNER (Mücevher İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı): Kuyumculuk gelecek için dönüşüm geçiriyor
Mücevher İhracatçıları Birliği olarak, Değerli Taşlarla Geleceği İşlemek projesini tamamladık. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilerek yaşama geçirilen proje ile kuyumculuk sektörü elmas gibi değerli taşları işleyecek nitelikli personele eğitim verecek öğretmenler kazandı.
Eksiğimiz ne? Ham elması alıp, kesip, işleyemiyoruz. Oysa asıl katmadeğer burada. Biz işlenmiş taşı alıp mücevher yapıyorduk; artık ham taşı alıp, kendimiz kesip, işleyip sonra da sektöre kazandırarak daha yüksek katmadeğer yaratacağız.
Anadolu'da çıkan Kalsedon'u işleyemeyen Türkiye, kilosunu 10 dolara ihraç ettiği öz taşını kesilmiş ve işlenmiş olarak gramını 10 dolardan başlayan fiyatlarla alabiliyor.
Son dönemde gerçekleştirdiğimiz projelerle sektörümüzü geleceğe hazırlıyoruz. Öncelikle eğitim programlarıyla sektörümüzün gelecekte ihtiyaç duyacağı -aslında halen ihtiyaç duyduğumuz- nitelikli insan gücünü yetiştiriyoruz… Bunun için de bu insanları yetiştirecek eğitim kadrosuyla işe başladık ve bu projeyle işte bu nitelikli eğitmenleri yetiştiriyoruz. Sektörümüzü geleceğe hazırlarken gerçek bir dönüşüme imza atıyoruz.
MERMER SEKTÖRÜ
RÜSTEM ÇETİNKAYA (İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkan Yardımcısı: Enerji ve işçilik maliyetlerinde destek
Çin'in büyüme rakamını yüzde 7'nin altına çekmek için inşaat sektörüne verdiği teşvikleri azaltması Türkiye'nin mermer ihracatını miktar bazında yüzde 27, tutar bazında yüzde 25 düşürdü.
Diğer yandan; özellikle Türkiye ile aynı mermer sınıfı üzerinde bulunması sebebiyle İran'a ambargoların kalkması sonucu İran, ucuz enerji ve işçilik ile pazarımızı elimizden alabilir. Eğer sektör İran'daki gelişmelere paralel devlet tarafından desteklenmezse durum Çin'in talep düşürmesinden daha etkili olacaktır.
Bu yıl ilk 8 ay itibarıyla maden sektörünün ihracatı geçen yıl aynı döneme kıyasla yüzde 8'e yakın azalmış durumda. Türkiye'deki mermer üreticileri geçen yıl ilk 6 ayda Çin'e yaklaşık 435 milyon dolarlık blok mermer, 1.5 milyon dolarlık işlenmiş mermer ihraç etmişti. Bu sene ise aynı dönemde 325 milyon dolarlık blok mermer, 410 bin dolarlık işlenmiş mermer ihracatı gerçekleşti.
Türk mermer sektörü oyuncuları geleceği öngördükleri ölçüde üretim stratejisi gütmelidir.
PLASTİK SEKTÖRÜ
YAVUZ EROĞLU (PAGEV Yönetim Kurulu Başkanı): 6 aylık plastik üretimi 16.4 milyar dolar
14 bin firmanın faaliyet gösterdiği ve yaklaşık 250 bin kişiye istihdam sağlayan plastik sektörü, 2015 yılının ilk 6 aylık döneminde 4.3 milyon tonluk toplam plastik mamul üretimi içinde 1.7 milyon ton ile plastik ambalaj malzemeler ilk sırada yeralırken bu ürünü 945 bin tonla plastik inşaat malzemeleri izledi. Plastik sektörü sözkonusu üretimle kapasitesini yüzde 72 oranında kullandı.
Türk plastik sektörünün mamul ihracatı 2015 yılının ilk altı ayında geçtiğimiz yılın aynı dönemine kıyasla miktar ve değer bazında geriledi. Miktar bazında ihracat yüzde 2.4 gerileme ile 779 bin ton, değer bazında ihracat yüzde 13 düşüşle 2.17 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ocak-Haziran döneminde plastik sektörünün en çok plastik mamul ihracatı yaptığı ülkeler ise Irak, Almanya ve İngiltere olarak sıralandı.
Genel plastik sektörü ihracatında yüzde 2.4 gerileme olsa dahi plastikten kapaklar, plastik mutfak eşyaları, plastik esnek filmler ve levhalar alt sektörleri ortalama yüzde 7 ihracat artışı ile ilk 6 ayı geri bıraktı. İhracat şampiyonu ise yüzde 17.2’lik artışla plastik kapaklar oldu.Daha hızlı büyümemiz gerekiyor.
EV TEKSTİLİ SEKTÖRÜ
YAŞAR KÜÇÜKÇALIK(Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı: Büyüme oranlarını yükseltelim
Dünyanın tüm güçlü ekonomilerine bakıldığında sanayinin önplanda olduğunu görmek mümkün. Ülkemiz ekonomisi açısından bakıldığında da varolan üretim gücünü arttırarak koruyabilmek büyük önem taşıyor. Yerli sanayimizi geliştirmek adına atılacak olumlu adımlar büyük önem arz etmekte.
Geçtiğimiz hafta açıklanan verilerde, Çin ihracatının, talebin düşmesiyle beraber oldukça gerilediği görülmüştü. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi, bu yıl gözle görülür bir yavaşlama yaşarken, bazı ekonomistler Çin'in 2015 yılı hedefi olan yüzde 7'nin oldukça altında büyüyebileceğini tahmin ediyor. Çin Hükümeti de bu noktada büyüme hedeflerini tutturabilmek adına devalüasyon da dahil olmak üzere pek çok girişimde bulunuyor.
Ülkemizde de yerli sanayinin korunması ve gelişmesi adına her türlü önlem alınmalıdır. Ülkemizin ekonomik anlamda sürdürülebilir ve güçlü bir yapıya kavuşması için sanayinin ve ihracatın desteklenmesi gerekmektedir. Çin’in, ekonomisi için belirlemiş olduğu, yüzde 7’lik büyüme hızına ulaşmak için aldığı önlemlere bakarak, ülkemizde de yeni ve güçlü bir büyüme oranı belirlenerek, bu hedeflerin tutturulması için gereken tüm önlemler alınmalıdır.
KİMYA SEKTÖRÜ
MURAT AKYÜZ (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı: Yedi ayda 9 milyar 313 milyon dolar
Kimya sektörü, Temmuz ayında 1 milyar 326 milyon dolar ile otomotiv ve hazır giyim sektörlerinin ardından üçüncü sırada yer aldı. Sektörün en fazla ihracat yaptığı ülke yüzde 91 artış ve 115 milyon dolarla Mısır oldu.
2015 Ocak-Temmuz döneminde ihracat 9 milyar 313 milyon dolara ulaşırken, yılın yedi aylık döneminde en fazla ihracat Mısır, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri’ne gerçekleştirildi. Bu ülkeleri Almanya, İtalya, Suudi Arabistan, İspanya, İran, Malta ve Azerbaycan-Nahcivan izledi. Öne çıkan ülke ise yüzde 107 artışla Suudi Arabistan oldu. Bu dönemde Almanya, İtalya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin ihracatında azalmalar yaşanırken AB ülkeleri kimya ihracatından yüzde 33 pay aldı.
Otomotiv ve hazır giyim dahil, tüm sektörlerde ihracat düşüşü devam ediyor. Avro-Dolar paritesinde yaşanan kayıpların yanısıra komşu ülkelerle olan ticari yapımızın oluşmasında da politik süreçler oldukça etkili. Ancak tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen kilogram ve avro bazlı değerler ihracatın daha iyi olduğunu gösteriyor. Eylül ayı ile birlikte değer bazlı olarak da ihracatta bir toparlanma bekliyoruz.
İran, Türkiye’ye çok iyi bir partner olabilir. Kimya sektöründe katmadeğeri en yüksek ihracat yaptığımız ülke İran. Kilogram başına 3.42 dolar ihracatımız var. Bir numaralı pazarımız Mısır’a ise 0.68 dolardan ihracat gerçekleştiriyoruz. İran ile ilişkilerimizin geliştirilmesi için çalışmalarımızın hızlandırılması gerekli.
MOBİLYA SEKTÖRÜ
ADNAN BOSTAN (MOBSAD (Mobilya Sanayi İş Adamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı): Mobilya terzileriyiz
MOBSAD üyeleri olarak dünyanın dört bir yanındaki otellerden meclis ve bakanlık binalarına kadar farklı projelerin içerisinde yer alıyoruz. Türk mobilyasını dünyaya tanıtıyoruz. 70 üyemiz ile Türkiye’de yaklaşık 5000 perakende noktasındayız. Yaklaşık 25.000 kişilik istihdam sağlıyoruz..
Dünya mobilya üretim sıralamasında 2014 yılında Çin 1. sırada oldu. Türkiye ise 14. sırada yeraldı.
Ancak her geçen gün Türkiye mobilya üretimini arttırıyor. 2004 yılında 465 milyon dolar olan ihracatımız 2014 yılında 2 milyar 400 milyar dolara ulaştı. Türkiye, ihracatta şu an 12. sırada bulunuyor. MOBSAD olarak hedefimiz Türkiye’yi ilk 5 ülke arasına sokmaktır.
Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 5 ülke Irak, Libya, Azerbaycan-Nahçivan, Almanya ve Türkmenistan’dır. Sektörün 2023 yılında 25 milyar dolarlık mobilya üretimi ve 10 milyar dolarlık mobilya ihracatı hedefi bulunuyor.
ELEKTRİK ELEKTRONİK SEKTÖRÜ
MEHMET KAVAKLIOĞLU (Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı): ABD pazarına ihracat için UL Sertifikasyonu şart!
Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçıları Birliği (TET) olarak hedef pazarlara ihracatın önündeki en temel tarife dışı engel olan sertifikasyon problemlerini çözmek için harekete geçtik. Özellikle ABD, Güney Amerika ve Kanada pazarlarına girişte zorunluluk olan UL (Underwriters Laboratories) Sertifikası ile ilgili sektöre dönük faaliyetlerimizi yoğunlaştıracağız. Çünkü; Elektrik-elektronik sektörünün en güçlü potansiyel pazarları olan ABD, Güney Amerika ve Kanada’ya girişinde UL Sertifikasyonu, ihracatçıların önünde önemli bir engel oluşturuyor. Tüm alt sektörleri yakından ilgilendiren UL Sertifikası, ihracatçıların pazara girişinde zaman ve maliyet kaybına yol açıyor.
UL Sertifikası, nihai ürün üreticileri kadar yan sanayi üreticileri açısından da önem taşıyor.
Sektörün ABD’ye yaptığı ihracatı yeterli bulmadığımız ve TET olarak ihracatı artırmayı hedeflediğimizden, elektrikli ev aletleri, aydınlatma ürünleri, kablo gibi elektrik-elektronik sektöründen ihracatçı firmaları yakından ilgilendiren UL Sertifikasyonu bilgilendirme çalışmalarına önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz.
HAZIR GİYİM SEKTÖRÜ
HİKMET TANRIVERDİ (İHKİB Yönetim Kurulu Başkanı): Hazır giyimde Avrasya potansiyeli
Biz sektörümüzün ihraç ürünlerini örme konfeksiyon, dokuma konfeksiyon ve hazır eşya olmak üzere üç ana başlıkta topluyoruz. İhracatta geleneksel olarak örme konfeksiyon –örme tişört atlet vb.- mamulleri ağırlıklı ürün grubu olarak yerini koruyor. 2015 yılının Ocak-Haziran döneminde örme konfeksiyon mamullerinin toplam hazır giyim ve konfeksiyon ihracatındaki payı yüzde 52.5 olarak gerçekleşti. İhracatta dokuma konfeksiyon ürünlerinin payı yüzde 36.2, hazır eşyanın payı ise yüzde 11.3 oldu.
Sektörümüz, Türkiye’nin ihracat gelirinde otomotivden sonra ikinci sırada yeralıyor. 2014 yılını 18.7 milyar dolarlık ihracatla kapattık. Bu yıl genel ihracatımızda bir gerileme var. Tonaj bazında artışa rağmen Dolar/Avro paritesindeki hareket nedeniyle hazır giyim ve konfeksiyon ihracatında da düşüş gözlemliyoruz. Sektörümüzün ilk yedi aydaki ihracatı geçen yıla göre yüzde 13.3 düşüşle 9.7 milyar dolarda kaldı. Bu rakam genel ihracatın yüzde 11.4’üne denk düşüyor. Sektörümüzün yedi aydaki 9.7 milyar dolarlık ihracatının 7.1 milyar dolarını, bir başka deyişle yüzde 75’ini İHKİB üyeleri tarafından gerçekleştirildiğini de eklemeliyim.
Ambargoların kalkmasından sonra İran’ın hazırgiyim ve konfeksiyon sektörü için çok önemli bir pazar olacağına inanıyorum. İran’ın yanısıra Ortadoğu’da ve BDT ülkelerindeki mevcut pazar payımızı arttırma potansiyelini görüyorum. Sektörümüz için gelecekte büyük fırsatlar vaat eden Afrika’ya ihracatımızı üç yılda ikiye katlayarak 1.5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.
Katmadeğerde mücevher ve savunma sanayii ürünlerinden sonra üçüncü sıradayız.
ALACAK SİGORTA SEKTÖRÜ
ÖZLEM ÖZÜNER (Euler Hermes Türkiye Genel Müdürü): KKDF kalktı, ihracat artar
Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’nun (KKDF) Türkiye’ye yapılan ihracatın hemen hemen yarısı için Nisan ayında kaldırılması sayesinde ihracat 2015-2016’da 9.5 milyar dolarlık artış kaydedecek.
Bazı ürünlerde KKDF’nin kaldırılması 2015-2016’da Türkiye’ye yapılan ihracatın 20.2 milyar dolar seviyesinde artmasını sağlayabilir. KKDF muafiyeti, 2015-2016’da dış ticareti olumlu etkileyecek.
KKDF feshi Türkiye’nin ana ticaret ortakları arasında en fazla 0.9 milyar dolar ile Almanya’ya yapılan ihracatı olumlu etkileyecek. Ayrıca 0.7 milyar dolar ile Birleşik Krallık’a ve 0.5 milyar dolar ile ABD’ye yapılan ihracat da olumlu etkilenecek. Türkiye’nin ana ihracat sektörlerine baktığımızda ise KKDF ödemelerinin kısmi feshinden en karlı çıkacak sektörün 2 milyar dolarlık artış ile tekstil ve giyim olduğunu görüyoruz. Bunu 1.4 milyar dolarlık artış ile kimya, 1.2 milyar dolarlık artış ile tarımsal gıda, 1.2 milyar dolarlık artış ile otomotiv, 1.1 milyar dolarlık artış ile makine ve ekipman, 0.8 milyar dolarlık artış metal sektörleri takip ediyor.
Kısmi KKDF feshi ile toplam mal ithalatının 2015’te 5.5 milyar dolar artacağı tahmin ediliyor. Türkiye’nin ithalatının yüzde 20’sini oluşturan Rusya, Çin ve Almanya bu yeni fırsatlardan en çok faydalanan ülkeler olacak.
2014’te ve 2015’in ilk çeyreğinde Türkiye’nin toplam ithalatının yaklaşık yarısı peşin yapıldı. Pek çok şirketin bu yöntemi tercih etmesinin nedeni KKDF ödemelerinden kaçınmaktı. Yeni durumda kredi yönetimi uygulamaları olan şirketler için Türkiye’de ek maliyetlere tabi tutulmadan açık ticaret yapma fırsatı doğuyor.
ÇELİK SEKTÖRÜ
NAMIK EKİNCİ (Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı): Hurda yerine cevher
Sektör olarak yedi aylık dönemi değerde 6.1 milyar dolar, miktarda ise 9.5 milyon ton ihracat ile geride bıraktık. Önemli pazarlarımız arasında yeralan Ortadoğu'da yaşanan gelişmeler, Kuzey Afrika pazarındaki kayıpların halen telafi edilememiş olması gibi birçok olumsuzluk çelik ihracatını olumsuz etkiliyor. Son iki ayda miktar bazında yakaladığımız toplam yüzde 11'lik artışla moral bulmamıza rağmen yılsonunda belirlediğimiz hedefe ulaşmak şu an için mümkün görünmüyor. Türk çelik sektörü olarak 2015 yılı hedefimizi 16.5 milyon ton olarak revize ettik. Bu sadece Türk çelik sektörüne özel bir durum değil. Dünya genelinde belirsizliklerin artması, çelik üretimi ve ihracatında düşüşlere neden oluyor.
Çelik sektörünü hedef pazarlardaki kırılganlıklara karşı daha güçlü kılmak adına Birlik olarak çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bu kapsamda atılacak en önemli adım, üretim sürecinde yapısal değişikliğe gitmek olacaktır. Bu amaçla, sektörümüzün mevcut elektrikli ark ocaklarında hurda kullanımının yanında cevher kullanarak maliyetlerini düşürmesini ve ürün yelpazesini genişletmesi için gerekli dönüşümlerin sağlanması adına çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Bu sayede ithal ikamesi yaratacağımız gibi ihracatımızı da artırmış olacağız.