banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

Ekonomik istikrar için orta vade çıkış yolu; REKABETÇİ YERLİ ÜRETİM

Dünya pazarında rekabet yön değiştirdi, teknolojik içerik kazandı. Yüksek teknolojili sektörlerde “yerli” üretim yarışı öne çıktı.

KAPAK 01.03.2019, 09:00 26.03.2019, 09:39
16233
Ekonomik istikrar için orta vade çıkış yolu; REKABETÇİ YERLİ ÜRETİM
banner625

 Türkiye bu yarışa girmek için altyapısını tamamladı, bir programı da var. Artık harekete geçme zamanı. Yarışta ilk kulvar uzunluğu ‘5 yıl’ olacak.
Türkiye ekonomisi sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Ekonominin piyasa bazlı aksayan noktalarına hemen her gün acil müdahaleler gerçekleştiriliyor. Ancak herkes güncel  ekonomik problemlerin çoğunun üretimin yapısından kaynaklandığını da biliyor. Bir de şu var: Günceli konuşmaktan asıl meseleye gelemiyoruz. Güncellikte yapay ve geçici çözümler var, konuşması kolay; asıl mesele ise hiç kolay değil, konuşmakla çözülmüyor, “İş” bekliyor; vizyon ve kararlılık gerektiriyor. Asıl meseleyi siyaset çözemez, biz çözeriz. Yüksek katma-değer üreteceğiz, başka çaresi yok. Yüksek katmadeğer, üretim ancak ileri teknolojilerle yapılırsa ortaya çıkabiliyor. Oysa sanayimizin yapısına baktığımızda geri teknolojili üretimin hakimiyetini açıkça görüyoruz.
TEKNOLOJİMİZİN YAPISI
Üretimde düşük teknoloji kategorisinde yer alan sektörlerin payı Türkiye’de çok çok yüksek, bu da rekabetçiliğimizi olumsuz etkiliyor.
Düşük teknolojili üretim: Düşük teknoloji içerikli sektörlerin katmadeğer payı yüzde 39.6. Düşük teknolojili üretimin toplam üretimdeki  payı yüzde 39.4.
Üretim tesislerinin yüzde 61.4’ü düşük teknoloji ile üretiyor.
Düşük-orta teknolojili üretim: İmalat sanayinde diğer bir kategori de “düşük-orta teknoloji”dir. Bu kategoride imalat sanayinin katmadeğer payı yüzde 30.9’dur. “Düşük orta teknoloji” ile üretim toplam üretimin yüzde 34.3’ünü oluşturmaktadır.
Üretim tesislerimizin yüzde 29.9’u  “düşük orta teknoloji” ile üretim yapmaktadır. Demek ki imalat sanayimizin yaklaşık 1/3’ü düşük-orta teknolojiye sahiptir.
Orta-yüksek teknolojili üretim: Orta-yüksek teknoloji kategorisinde yer alan sektörlerin katmadeğer üretimindeki payı yüzde 26.2’dir.
Orta yüksek teknolojili üretimin  üretim değeri payı yüzde 24.0’tür.
İmalat tesislerimizin yüzde 8’i orta-yüksek teknolojili üretim yapmaktadır.
Toplam üretim-teknoloji tablosu: “Düşük” ve “düşük-orta” kategorilerin toplam katmadeğer payı yüzde 70.5, üretim payı yüzde 73.5 gözükmektedir. “Orta-yüksek” ve “yüksek” kategorilerin toplam katmadeğer payı yüzde 29.5, üretim payı ise yüzde 26.3 oranındadır. Veriler Türkiye ekonomisinin bağımlılık ilişkisini yeterince ortaya koymaktadır.
Sektörel mahkumiyet: Düşük teknolojili olup da tüm sektörler arasında en yüksek katmadeğer üretim payı en yüksek sektör yüzde 11.7 ile ‘Gıda Sektörümüz’dür. Bu sektörde üretim değeri yüzde 14.6’dır. Gıda sektörüne düşük teknoloji içerikli sektör kategorisinde yer alan tekstil ürünleri imalatı ve giyim eşyası sektörleri eklendiğinde, bu üç sektörün imalat sanayi katmadeğer payı yüzde 28.5 oranına yükselirken üretim değeri payı yüzde 29.3’e ve işyeri sayısı payı ise yüzde 34.4’e yükselmektedir.
Tesis sayısı, sektörel ortalama katmadeğer ve üretim değerini  (1) nolu tablodan izleyebilmekteyiz.
Burada ‘Yüksek Teknolojili’ sektörlerde dünya pazarındaki yarışa ve bu yarışta Türkiye’nin derecesine de bakmamız gerekiyor. Bu yarışta Türkiye en arka sıralarda devam ediyor ama ön sıralara geçebileceğini (2) numaralı tablodan görebiliyoruz, üst sıralardaki yerler değişiyor, performans gösterenler, atak yapabilenler önündekini geçebiliyor. Bu nedenle Türkiye bu konuda doğru bir program oluşturmaya başlamış durumda.
DÜNYA PAZARINDA SEKTÖREL PAYLAŞIMLAR
Yüksek teknolojik sektörler yarışında son duruma bakılırsa dünya pazarı bir hayli dinamik seyrediyor; yarışın favorisi yok gibi. “Rekabetçi Yerli Üretim”, yerli KOBİ’lerle yabancı firmaları buluşturmayı hedeflediğine göre, yarışmak için partner arayışında bize yol gösterecek küresel tablo şöyle görünmektedir:
Bilgisayar, elektronik ve optik pazarına Çin hâkim: Yeni bir tekno-ekonomik paradigma olarak ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT)’ sektörünün bilgisayar, elektronik ve optik pazarına önemli ölçüde Çin hakim. 2014 yılında Çin’in pazar payı yüzde 27.55. Çin’i yüzde 8.14 pazar payı ile ABD izliyor. yüzde 5.96 pazar payına sahip Güney Kore’yi teknolojide önemli gelişmeler sağlayan Singapur takip ediyor. Türkiye’nin bilgisayar, elektronik ve optik sanayinde ihracat pazar payı yok gibi… yüzde 0.12.

İlaç pazarının iki hâkim aktörü: Almanya ve İsviçre: Bilim ve teknolojinin içselleştiği yüksek teknoloji içerikli ilaç sektörü pazarına Almanya ve İsviçre hakim. 2014 yılında Almanya’nın pazar payı yüzde 14.95. Almanya’yı yüzde 12.33 ihracat pazar payı ile İsviçre, yüzde 9.64 pay ile Belçika ve yüzde 8.81 pay ile ABD izliyor. 2000-2014 arasında Almanya, İsviçre ve Belçika’nın ihracat payları artarken sadece ABD’nin (diğer üç sektörde de olduğu) ihracat pazar payı aşınmış. ABD sadece havacılık ve uzay sanayinde lider ülke. ABD, BİT’teki üstünlüğünü Çin’e, ilaçta ise Almanya’ya kaptırmış. Kısaca; ABD yüksek teknoloji içerikli sektörlerde pazarlarını kaybediyor… Hegemonyası sarsılıyor.
YERLİLEŞME  PROGRAMI
Sektörlere bakarak  rekabetçi yerli  üretimde bir hayli geride olduğumuzu gördük. Ancak başlamış bir sürecin içindeyiz. 2017 yılında Türkiye’nin imalat sanayi ihracatı 147.2, ithalatı ise 190.7 milyar dolardır. Aynı yıl 233.8 milyar dolar gerçekleşen ithalatın içerisinde ara malı ithalatı 171.5 milyar dolar ile yüzde 73.3’tür. İmalat sanayi ara malı ithalatı 104.8 milyar düzeyinde olup bunun 52 milyar doları orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerdir.
Türkiye sanayide gerçekleştirdiği yatırımlar ve teknolojik dönüşüm ile orta düşük teknoloji grubundan orta yüksek teknoloji grubuna geçişini tamamlamıştır. Sıra ‘Yerlileştirme’ ve ‘Sanayi 4.0’a gelmiştir, sorun bu kapasiteyi oluşturmaktır. Bilişim ve yazılım sanayisi de odak sektörler kategorisine dâhil edilmiştir. KOBİ’ler açısından sorun farkında olmak ve harekete geçmektir.
Yüksek teknolojide artış: İmalat sanayisi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 93, yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ihracatındaki payı yüzde 4.2, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 36.3 oldu. İmalat sanayisi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 78.8 oldu. 2018’de yüksek teknolojili ürünlerin, imalat sanayisi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 15.4, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı da yüzde 42.4 olarak hesaplandı.
Ara malları yerli üreteceğiz: Türkiye imalat sanayinin 104.8 milyar dolarlık ara malı ithalatını 2.768 adet ürün grubu oluşturmaktadır. Bu ürünlerin  1.164’ü orta vadeli hedef olarak alındı.
Türkiye’nin üretim yetenekleri, ithalatı içindeki payı, uluslararası pazar büyüklüğü, rekabet potansiyeli, teknoloji ve karmaşıklık düzeyleri açısından incelenip öncelikli yerli üretim için 43’ü belirlendi. Bu 43 ürüne 14.6 milyar dolar ödüyoruz.
‘Ürün Programı’nın altyapısı: Yerlileştirilen ürünler, diğer sektörlerimize çarpan etkisi sağlayacak, ihracatımız içerisinde orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin payını artıracaktır. Soruluyor, “Yapabilir miyiz?” diye. Sanayimiz, 327 Organize Sanayi Bölgesi, 968 Ar-Ge ve Tasarım Merkezi ve 72 Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve yüksek nitelikli insan kaynağı ile bu dönüşümü yapacak altyapıya sahiptir. 2019 yılında ilk grup ürünlerin yerlileştirilmesi tamamlanacaktır. KOBİ’ler bu trene binmek için yarışmalılar.
POLİTİKA ÖNERİLERİ
“Rekabetçi Yerli Üretim”, üretimin içinde duran sektörlerin beklentisi olan şu politikalara odaklanmayı zorunlu kılmaktadır:
- Üretim ekonomisinin planlama, pazarlama ve marka stratejileri yeniden oluşturulmalıdır.
- Türkiye’nin çok daha güçlü ve değişimler karşısında daha az esnek bir reel kesim oluşturması esastır.
- Her sektörün kendi yol haritasını iyi belirlemesi ve üretim esaslı bir planlama içine girmesi gerekmektedir.
- Sektörel rekabet unsurlarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz.
- Milli ve yerli üretimin desteklenmesi ve ithal girdi alımlarının içeriden ikamesi sağlanmalıdır.
- Yerelleştirme politikaları, yabancı ve milli yatırımcıyı buluşturmalıdır.
- Dijital teknolojilerin mecbur kıldığı sektörel değişimlere hız verilmelidir.
- Katmadeğeri yaratan ana unsur nitelikli insan gücüne odaklanmalıyız.
Stratejik sektörlere göre planlı işgücü yetiştirme politikası geliştirilmelidir.
- Beşeri sermayenin niteliği artırılmalıdır.
- Doğal kaynaklar yenilenmeli ve geliştirilmelidir.
- Ar-Ge çalışmalarının teşvik edilmeli ve teknolojik gelişmelere hızla uyumu sağlanmalıdır.
- Üretimde dijital dönüşüm gerçekleştirilmelidir. 
Rekabetçi sanayi yatırım ortamı güçlendirilmelidir.



MUSTAFA VARANK
Sanayi ve Teknoloji Bakanı: “Üretimde tam bağımsızlığı hedefliyoruz”

“Yerli kaynaklardan en ideal şekilde yararlanıp, üretimde tam bağımsızlığı hedefliyoruz. Ancak bu sayede döviz kurlarındaki dalgalanmaların üretime olan etkisini en aza indirebiliriz. Yakında açıklayacağımız yerlileştirme ürün programıyla bu ihtiyaca çözüm bulmak istiyoruz. Hem yerli ürünü üreten hem de bunu kullananın kazançlı çıkacağı bir mekanizma tasarlıyoruz. Nihai amaç, Türk sanayisine katmadeğerli üretimle çağ atlatmak. Üzerinde çalıştığımız bir diğer konu da kamuda yerli malı alımının daha güçlü teşvik edilmesidir. Programla birlikte desteklerimizi uçtan uça ve sonuç odaklı şekilde tasarlayacağız. Enerjiden sağlığa, imalattan yazılıma pek çok sektörde üretim potansiyelimizi yukarılara taşıyacağız.
Yerli katmadeğer konusunda hem üreticinin hem de tüketicinin farkındalığının yüksek olması gerekiyor. Buradan hareketle hem yerli ürünü üreten hem de bunu kullananın kazançlı çıkacağı bir mekanizma tasarlıyoruz. Nihai amaç, Türk sanayisine katmadeğerli üretimle çağ atlatmak. Ülkemizin ihtiyacı olan bu yapısal dönüşümü inşallah hep birlikte başaracağız. Üzerinde çalıştığımız bir diğer konu da kamuda yerli malı alımının daha güçlü teşvik edilmesi. Kamu olarak oluşturacağımız ölçekle sanayimizin nitelik ve nicelik açısından gelişmesine liderlik etmek istiyoruz.”
YÜKSEK TEKNOLOJİLİ SEKTÖRLERDE DÜNYA VE BİZ
Bilim ve teknolojinin en gelişmiş çıktılarını kullanan sektörlerin başında havacılık ve uzay sanayi geliyor. Ar-Ge faaliyetlerinden, temel araştırmalardan ve inovasyondan beslenen havacılık ve uzay sanayi pazarına ABD başta olmak üzere diğer metropol ülkeler hakim. 2014 yılı itibariyle sektörde ABD’nin ihracat pazar payı yüzde 32.51. Yani pazarın 1/3’ü ABD’nin denetiminde. ABD’yi yüzde 17.61 ile Fransa, yüzde 13.11 ile Almanya ve yüzde 9.25 ile İngiltere izliyor. Türkiye’nin dünya pazar payı ise sadece yüzde  0.22
RİFAT HİSARCIKLIOĞLU TOBB
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği 
Yönetim Kurulu Başkanı: “Milli üretime şans verin”

“Türkiye’nin geleceği için büyük önem taşıyan yerli ve milli üretim konusunu gündeme getirdiği için Ankara Ticaret Odası’nı tebrik ediyorum. Türkiye, sanayide üretilen ürün çeşitliliği bakımından 2 bin 982 ürün ile Avrupa’da 7. sırada yer alıyor, mali değeri 2015 yılında 956 milyar lira olan sanayi üretimi 2016 yılında 1 trilyon lirayı geçti.
Sanayi üretimi içinde yüksek teknolojinin payı yüzde 3, orta-yüksek teknolojinin payı ise yüzde 25 oldu. Hedefimiz bir üst lige çıkmak ve yüksek teknolojiye çıkmak.
ABD ve Avrupa’dan örneklere de baktığımızda kamu alımları, tüm gelişmiş ülkelerde uygulanan çağdaş bir yaklaşım. 2011 yılında Kamu İhale Kanunu’nda yapılan değişiklikle yerli malına yüzde 15 fiyat avantajı sağlandı.
Sanayiciler olarak daha gideceğimiz çok yol var. Devletimizden isteyeceğimiz bir şey kalmadı. Türkiye’de üretin ve yüzde 15 fiyat avantajından faydalanın. Kamu kurum ve kuruluşlarından da alımlarında ‘İthal iyidir’ anlayışını bırakıp milli üretime şans vermelerini istiyorum.
Sınai üretimimiz 1 trilyon lirayı geçti. Bunun yüzde 3’ünü yüksek teknoloji, yüzde 25’ini orta yüksek teknoloji ile üretiyoruz. Ekonomide bir üst lige çıkmak istiyorsak bunu ancak yüksek teknolojili üretim yapmakla başarabileceğiz. Rekabetçi yerli üretime odaklanalım. Bu takdirde ekonomik güçlüklerimizi aşarız.”
İSMAİL GÜLLE
TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi) Başkanı: 
“KOBİ’ler ihracatçı yapılmalı”

“İhracat 2019 Raporu ile birlikte hedeflerimize yönelik olarak, yeni bir vizyon ve yol haritası da oluşturmuş durumdayız. Yeni vizyonumuzun ana temasını ‘5G’ ile özetliyoruz. Bunlar; ‘Güçlü Türkiye, Güçlü Ekonomi, Güçlü İhracat, Güçlü İnsan Kaynağı ve Güçlü Altyapı-İhracat Ekosistemi’ başlıkları altında toplanıyor. Yol haritamız bu tür raporlarla şekillenirken 5G vizyonumuzu hayata geçirecek çalışmalara da imza atmaya devam edeceğiz. Mal miktarı ihracatında kayıp yaşamadan, daha nitelikli ihracata ve yenilikçi ürünlere yönelmemiz mutlak şarttır. Bir yandan yeni pazarlar ve buralara sunabileceğimiz yeni ürünler üzerine çalışmaya devam ederken diğer yandan Avrupa gibi mevcut pazarlarımızdaki potansiyelimizi artırmalıyız.
Hizmet ihracatı, transit ticaret ve mikro ihracatın kayıt altına alınması, ajandamızın üst sıralarında yazıyor. KOBİ'lerin ihracata teşviki ve böylece ihracat yapan firma sayısındaki artışının sürdürülmesi bizim için çok mühim. Ticaret Bakanımız sayın Ruhsar Pekcan'ın da sıklıkla dile getirdiği, ihracatta dijitalleşme, blok zincir teknolojisinin dış ticarete uyarlanması ve e-ticaretin geliştirilmesi gibi konular da bu yıl gündemimizden hiç düşmeyecek.
Tasarım, inovasyon, Ar-Ge ve markalaşma; stratejimiz budur. Dış ticaret fazlası veren Türkiye'ye hep beraber erişeceğiz.”
KOSGEB TEKNOLOJİ DESTEĞİ
KOSGEB, yurt dışından ithal edilen ara malların, Türkiye’de KOBİ-Büyük İşletmeci işbirliği ile üretilmesine ‘Stratejik Ürün Destek Programı’ ile 5.000.000 TL destek veriyor. Desteğin amacı şudur: İthalatı yüksek ürünlerin yerli ve milli hale getirilmesi, üretimde daha yüksek oranda yerli girdi kullanımının sağlanması, KOBİ’lerin teknolojik üretim yeteneklerinin geliştirilmesi ve teknoloji alt tabanlı üretim süreçlerinin KOBİ’ler arasında yaygınlaştırılması, Büyük sanayi kuruluşlarının KOBİ’ler ile olan işbirliğinin gelişmesi, cari açığın azaltılmasına katkıda bulunacak yatırımların desteklenmesi.  Yılda 2 dönem, çağrı bazlı yürütülen programa KOBİ’ler; sanayi ölçeğinde bir şirket ile başvuru yapabiliyor. Destek oranı yüzde 100 olarak belirlendi, yüzde 70‘i geri ödemesiz olarak destekleniyor. Destek miktarının yüzde 25’i kadarı ön ödeme talep edilebiliyor. Hedef alanlar ise şöyle:
- Kimyasalların imalatı
- Temel eczacılık ürünleri
Elektronik ve optik ürünler
- Elektrikli teçhizat imalatı
- Makine ve ekipman imalatı
- Ulaşım araçlarının imalatı
- Tıbbi ve dişçilik araç ve gereçleri
- Savunma sanayi ürünleri.
NAİL OLPAK
DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Yönetim Kurulu Başkanı: 
“KOBİ’ler e-ticarete yönelmeli”
“Türkiye, dış ticarette öne çıkan otomotiv, hazır giyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler gibi lokomotif sektörlerimizin yanı sıra özellikle son yıllarda ülkemizin göğsünü kabartan savunma, havacılık ve gemi inşa sanayii olmak üzere pek çok stratejik alanda da yerli üretim atağını sürdürüyor. Stratejik önem taşıyan sektörlerin haricinde turizm, inşaat, enerji, beyaz eşya, gıda, perakende, sağlık ve mobilya gibi birçok sektörde de yerli üretimimiz her geçen yıl artıyor.
Ülke ekonomimizin kalkınmasında KOBİ’lerimizin çok önemli bir payı bulunuyor. Şu an yaklaşık 3.5 milyon KOBİ’ye sahibiz ve ihracatımızın yüzde 55’ini bu işletmelerimiz sağlıyor. Türkiye'deki üretimimizde toplam cironun yüzde 64'ünü ve istihdamın yüzde 73'ünü yine KOBİ'ler sağlıyor. Ancak KOBİ’lerimizin kaliteli yerli üretimleriyle birlikte uluslararası pazarlara açılıp, özellikle e-ticaret kanallarını çok daha iyi kullanarak, potansiyellerini tam anlamıyla yansıtacak etkili bir performansa dönüştürmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Cumhurbaşkanımızın, Aralık ayında gerçekleştirdiğimiz DEİK Olağan Mali Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmasında işaret ettiği üzere, 2019 yılında KOBİ’lerimiz DEİK’in çok daha fazla gündeminde olacak.
Ayrıca DEİK olarak KOSGEB ile önemli bir işbirliği protokolüne imza attık. Bu protokol kapsamında DEİK çatısı altındaki ülke iş konseylerimizin dünya çapındaki deneyimleri ile KOSGEB’in KOBİ alanındaki birikimini birleştireceğiz. KOBİ’lerimizin dış ticaretteki payını yükseltmek için güç birliği yaptığımız bu işbirliği sayesinde KOBİ’lere, DEİK ve iş konseyi aidatlarında yüzde 20, yüzde 35 ve yüzde 50 oranlarında indirim sağlıyoruz.
Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin ithal ettiği ürünleri yerli olarak ülkemizde üretecek, yüksek katmadeğer sağlayacak ve yüksek teknoloji üretecek KOBİ’lere ihtiyacımız bulunuyor. Bu açıdan KOBİ ölçekli firmalarımızın teknoloji, markalaşma ve tasarıma yoğunlaşması gerekiyor. Özellikle KOBİ’lerimizin kendini geleceğe taşıması için e-ticarette büyük bir atılım yapması şart. E-ihracat için dijital dönüşümü kendi içlerinde başlatarak,  online perakendeden çok daha fazla pay almalılar. Türkiye’nin yerli ve milli üretim stratejisine uygun, dünyanın beklentilerine cevap veren nitelikli ürünlere yönelmenin çok önemli olduğu kanaatindeyim.”
ORHAN TURAN
TÜRKONFED (Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu) Yönetim Kurulu Başkanı: "Dijital dönüşüm KOBİ’ler için kritik önemde"

“Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması için ekonomimizin rekabetçilik gücünü artırmamız şart. Dolayısıyla sektörlerimizin ve işletmelerimizin özellikle ekonominin can damarı olan KOBİ’lerimizin rekabetçilik gücünü geliştirmeliyiz. Yüksek teknoloji kullanımı ile yüksek katmadeğerli ürün ve hizmetler için KOBİ’lerin dirençli kılınması gerekiyor. KOBİ’lerin, teknoloji odağında değişen rekabet koşullarına uyum sağlayabilmeleri, rekabetçiliklerini olumsuz etkileyen kurumsallaşma, insan kaynağı, finansmana erişim, pazarlama, ihracat, sanayileşme, dijitalleşme ve markalaşma gibi pek çok sorunun çözülmesi de gerekiyor. Artık, üretim ve sanayi Endüstri 4.0 çerçevesinde şekilleniyor. Rekabetçi bir Türkiye için, küresel bir güç olmak için ise anahtar, teknolojiyi kendi, darboğazları aşmak için kullanacağımız kalkınma modelimizi geliştirmek gibi görünüyor. Bu noktada istihdamın yüzde 73’ünü, ihracatın yüzde 55’ini gerçekleştiren KOBİ’lerimizin, değişen ve dönüşen yeni dünya koşullarına hazırlanmaları ise hayati bir önem taşıyor.
Yeni dünya koşullarında, TÜRKONFED olarak dijital dönüşümün KOBİ’ler için kritik bir önemde olduğunu düşünüyoruz. İş ve sektörel yapılarda fiziki sermayenin önemi azalırken soyut varlıkların değerini artırabilen, inovatif işbirlikleri geliştirebilen şirket ve sektörler ile bilginin dağılımını destekleyen stratejiler ön plana çıkıyor. Ülkemizdeki KOBİ’lerin bu dönüşümü gerçekleştirmesini sağlayacak stratejileri oluşturmalıyız. Dijital dönüşüm sürecini yönetebilmek için ülke bazında öne çıkan birkaç unsurlar var: Teknik ve yönetimsel beceri setini yükseltmek, dijital liderlik yapacak kurum ve ağları ortaya çıkarmak, dijital ekonomi için politika ve düzenlemeleri yapmak, yerel rekabetçi bir bilgi & iletişim sektörü oluşturmak ve hem yerelde hem de global olarak en iyi çalışan örnekleri incelemek olarak gözüküyor.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin ise teknolojik dönüşümden ekonomik faydayı istenen seviyede yakalayamadığını görüyoruz. Teknolojik altyapı yatırımlarının faydaya dönüşebilmesi, ancak KOBİ’lerin dijital dönüşümü kendi kurumsal yapılarının bir parçası haline getirmeleriyle mümkün. Türkiye’deki küçük işletmeler ile büyük şirketlerin teknoloji kullanımları arasındaki fark, altyapı yatırımları ve teknoloji ithalatı yüksek olmasına rağmen bilgi ve teknoloji ihracatının düşüklüğü, BİT üretim ve yazılımında göreceli gerilik, dijital teknolojiye entegrasyon ve insan kaynaklarının dijital düşük dönüşüm yeterliliği gelişmeye açık alanlar. Rekabetçi yerli üretim için bu noktalara KOBİ odaklı politikalarla alan açmalıyız, desteklemeliyiz, yönlendirmeliyiz.
TÜRKONFED’in SEDEFED işbirliği ile hazırladığı Dijital Anadolu 2 raporunda otomotiv, tekstil ve tarım sektörlerinde alt segmentlere odaklanan çalışmamız Türkiye’nin dijitalleşme yolculuğunda kat etmesi gereken mesafeyi de ortaya koydu. Endüstri 4.0’a en yakın sektör otomotiv çıkarken; tekstil ve hazır giyim ise teknik altyapı, akıllı üretim ve insan, organizasyonda Endüstri 2.5 seviyesine yaklaşmış görünüyor. Tarım sektörünü ve özelde seracılık ise akıllı üretim ve organizasyonda Endüstri 2.0’ın biraz üzerinde yer alıyor. Ülkemizin kalkınma odaklı bir ekonomik modele geçmesi, yüksek katmadeğerli üretim ve ihracat gücünün artması için, üretim süreçlerini dijital ekonomi ile entegre etmesi ve kendi darboğazlarımızı aşmak için çözüm odaklı yaklaşım geliştirmemiz gerekiyor. Geçmiş sanayi devrimlerini kaçıran Türkiye’nin, dijitalleşme sayesinde küresel rekabette belki de ilk defa, rakipleriyle aynı seviyeyi yakalama şansı var. Sanayimizin dijital dönüşümünü gerçekleştirip, KOBİ’lerimizin kapasitelerini artırıp, yüksek teknolojiyle yüksek katmadeğerli üretimi yakalayıp, ekonomik refahı artırabiliriz.”
ABDURRAHMAN KAAN 
MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) Genel Başkanı: 
"KOBİ’ler milli bir ekonomi inşaasının başlangıç noktası"
“2018 yılı, anlık değişimlere anlık ekonomik, siyasi ve diplomatik refleksler verebilme kabiliyetinin sınandığı bir süreç olarak geride kaldı. Bugün geldiğimiz aşamada, küresel ekonominin düşük büyüme kıskacından çıkabildiğini söylemek henüz mümkün görünmüyor. Türkiye ekonomisinin de yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 7.2 ve yüzde 5.3 büyüdükten sonra, yılın 3’üncü çeyreğinde ivme kaybederek yüzde 1.6 büyümesi, “ekonomide dengelenme” sürecinin doğal bir sonucu olarak okunmalıdır. 
Bununla birlikte; yaşanılan tüm olumsuzluklara ve ekonomik saldırılara rağmen, Türkiye ekonomisinde YEP ile ortaya konan planın işletildiğini görmek, iş dünyası adına umut verici olmuştur. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında yaşanan kur ataklarıyla birlikte; ülkemiz yalnızca döviz merkezli değil, aynı zamanda buna bağlı olarak faiz ve enflasyon merkezli bir saldırı altında kalmıştı.
2019 yılının ilk çeyreğini yarıladığımız şu günlerde ise, 2018 son çeyreği itibariyle test ettiğimiz dip noktasının geride kaldığını söyleyebiliriz. Bu açıdan, 2019 yılında Türkiye ekonomisinin yavaş fakat istikrarlı bir şekilde büyümeye devam edeceğini ifade edebiliriz.
Türkiye ekonomisinin dinamizm ve büyümenin itici motoru KOBİ’lerin üzerinde büyüyeceğine inanıyoruz. Büyümeye katkıları, rekabetin korunmasındaki rolleri, esnek yapılarıyla ekonomik krizlere gösterdikleri direnç, yeni iş alanları oluşturmaları ve istihdam artışına katkıları, yeniliklere daha yatkın olmaları gibi nitelikleriyle, KOBİ’lerin ekonomilerdeki payı arttıkça, refahın artışıyla eşzamanlı olarak, gelir dağılımı da daha adil bir şekilde sağlanacaktır. Bütün bu nitelikleriyle KOBİ’ler, milli bir ekonomi inşasının da başlangıç noktası olmaya en elverişli yapılardır.
MÜSİAD olarak bilhassa son yıllarda Türkiye’nin, kalkınma ve küresel rekabet gücü konusunda, bugüne kadar elde ettiği deneyimleri de göz önüne alarak, millî bir ekonomi politikası belirleme konusunda attığı adımları destekliyoruz.  Bu anlayışın orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir hüviyet kazanabilmesi için; ülkemizin teknolojik, beşeri, ekonomik, coğrafi, tarihsel ve diğer varlıklarından kaynaklanan karşılaştırmalı üstünlüklerinin doğru bir şekilde irdelenerek ekonomi politikalarında kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin dünyadaki üretim, ürün ve teknolojik portföyünü inceleyerek, teknolojik gelişme tahminleri ile birlikte sanayileşmede sektörel/mikro bazda planlamalar içeren bir sanayileşme politikası oluşturmalıyız. Bu bağlamda; ülkemizin Ar-Ge kapasitesi endüstri tabanında geliştirilmeli, yabancı teknolojinin elde edilme şekline çok daha fazla ilgi gösterilmelidir.
Bunlara ilaveten; teknoloji açığının öncelikle teknoloji transferi ile giderilmesi ve bu transferlerin Ar-Ge ile desteklenerek özümsenmesi, Ar-Ge’ye ayrılan kaynakların arttırılması, yeterli ve nitelikli Ar-Ge personelinin yetiştirilmesi, kıt Ar-Ge kaynaklarının doğru alanlarda seçici şekilde kullanılması gerekmektedir.”

Yorumlar (0)