banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

19. Avrasya Ekonomi Zirvesi'nin 'Dünya Barışı' için çağrısı; YENİ ETKİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER

Dünyayı Tehdit eden terör, mülteci dramı ve küresel ekonomilerin önündeki belirsizlikler İpekyolu, enerji ve barış kavramıyla birlikte ele alındığı 19. Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne şeref konukları olarak Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,

KAPAK 01.05.2016, 08:58 03.05.2016, 16:17
18586
19. Avrasya Ekonomi Zirvesi'nin 'Dünya Barışı' için çağrısı; YENİ ETKİN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
banner625

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, Bosna Hersek Eş Cumhurbaşkanı Mladen Ivanic, Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Marinko Cavara katıldı. Marmara Grubu Vakfı tarafından düzenlenen ve Dergimiz KobiEfor’un medya sponsorluğunda 5-7 Nisan tarihlerinde “Diyalogla İpekyolu; Ekonomi, Enerji, İstemsiz Göç ve Terörizm” ana temasıyla İstanbul’da düzenlenen Zirve’ye, toplam 41 ülkeden; 4 aktüel cumhurbaşkanı, 7 eski cumhurbaşkanı, 1 aktüel meclis başkanı, 4 eski başbakan, 4 aktüel başbakan yardımcısı, 25 aktüel bakan, 13 uluslararası kuruluş yeraldı. 222 yabancı temsilcinin konuştuğu Zirve’de ayrıca Bosna Hersek ve Türkiye iş dünyasının biraraya geldiği; KobiEfor ve Bosna Hersek İstanbul Başkonsolosluğu ile Marmara Grubu Vakfı işbirliğinde Türk Dünyası Belediyeler Birliği’nin (TDBB) katkılarıyla “Bosna Hersek’te İş ve Yatırım Potansiyeli Tanıtım Konferansı” düzenlendi.
Türkiye’nin en geniş katılımlı uluslararası sivil organizasyonlarından biri olan Avrasya Ekonomi Zirveleri’nin 19.’su, Çin’den Almanya’ya, Ürdün’den Türkmenistan’a, Bosna Hersek’ten Senegal’e, Türkiye’den Makedonya’ya kadar 41 ülkenin üst düzey katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Dergimiz KobiEfor’un medya sponsoru olduğu 19. Avrasya Ekonomi Zirvesi, Marmara Grubu Vakfı tarafından “Diyalogla İpekyolu; Ekonomi, Enerji, İstemsiz Göç ve Terörizm” ana temasıyla düzenlendi. 19. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde, dünyayı tehdit eden terör, mülteci dramı ve küresel ekonomilerin önündeki belirsizlikler masaya yatırıldı. 222 yabancı temsilcinin katıldığı Zirve’de terör ve göçmen krizi başta olmak üzere enerji, ekonomi, toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi küresel ölçekli sorunlar mercek altına alındı.
Zirve’ye Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Yardımcıları; Tuğrul Türkeş ve Mehmet Şimşek, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver, TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı, KobiEfor Sahibi ve Marmara Grubu Vakfı Mütevelli Heyet Üyesi Yalçın Sönmez, KobiEfor Dergisi Genel Koordinatörü Nurdan Sönmez, Marmara Grubu Vakfı Başkan Yardımcısı Engin Köklüçınar, Marmara Grubu Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri; Şamil Ayrım, Yüksel Çengel, Cengiz Güldamlası, Lale Aytanç Nalbant, Cafer Okray, Nuri Artok, Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Suver, TOSYÖV Başkan Yardımcısı Osman Deveci, TOSYÖV Balıkesir Destekleme Derneği Başkanı Halil Bacakoğlu, İşadamı Öncü Sönmez, Takasbank Yönetim Kurulu Üyesi ve Tacirler Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Yardımcısı Mustafa İleri’nin yanısıra birçok ülkenin cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, başkonsolos, konsolos, büyükelçi, elçi, ticari ateşe ve iş ve akademi dünyası temsilcileri katıldı.
KobiEfor ve Bosna Hersek İstanbul Başkonsolosluğu ile Marmara Grubu Vakfı işbirliğinde Türk Dünyası Belediyeler Birliği’nin (TDBB) katkılarıyla TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sönmez’in koordinatörlüğünde düzenlenen “Bosna Hersek’te İş ve Yatırım Potansiyeli Tanıtım Konferansı”nda Bosna Hersek ve Türkiye iş dünyası biraraya geldi. Zirve, konferansın ardından kokteyl ve sonrasında İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) desteğiyle düzenlenen Moda Tasarımcısı Tuba Ergin’in “Future Imperfect” koleksiyonunun 41 ülkenin temsilcilerine sergilendiği defileyle açıldı.
Zirve çalışmalarına Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in ve Papa I. Francis’in mesajlarıyla başladı. İlk günü açılış seremonisinin ardından Zirve’nin şeref konuklarından Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, öğle yemeğinde konuk cumhurbaşkanları ile biraraya geldi. Zirve’de ilk gün öğleden sonra “Diyalogla İpekyolu; Ekonomi, Enerji ve İklim Değişikliği” Oturumu ile eş zamanlı olarak “Değişim Önderleri: Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekliyorum” Paralel Oturumu’nun ardından Marmara Grubu Vakfı ile Moğolistan Barış ve Dostluk Organizasyonu stratejik işbirliği anlaşması yapıldı. Zirve’nin ilk günü akşam yemeğinde Azerbaycan Devleti’nin desteğiyle Azerbaycan’ın ünlü Tenoru Samir Jafarov, katılımcılara müzik dinletisi sundu.
Zirve’nin ikinci gününde Marmara Grubu Vakfı ile Gagavuzya Stratejik Girişimler Fonu ile stratejik işbirliği ve partnerlik anlaşması imzalandı ardından “Zorunlu Göç; Mülteci Sorunu ve Terörizm Oturumu, öğleden sonra ise Cumhurbaşkanları Oturumu’nda “Soğuk Savaşa Özlem mi?” konusu ele alındı. Zirve’de akşam yemeklerinde İstanbul Büyükşehir Kent Orkestrası katılımcılara müzik ziyafeti verdi. Etkinlik gala yemeğiyle son buldu. Zirve süresince Şişe ve Cam Fabrikaları, Paşabahçe’nin ender ürünlerini katılımcıların beğenisine sundu. Ayrıca her yıl olduğu gibi bu yıl da Türkiye Jokey Kulübü, Avrasya Ekonomi Zirveleri Kupası Koşusu düzenledi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev: “Azerbaycan enerji güvenliğine katkı sağlıyor”
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de bir mesaj yolladığı Zirve’de, Aliyev’in mesajı Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nazım İbrahimov tarafından okundu. Mesajda Azerbaycan'ın aldığı yükümlülükleri sorumlulukla yerine getirerek ekonomik işbirliğinin derinleştirilmesi ve Avrupa’nın enerji güvenliğinin sağlanması işine büyük katkı verdiğine işaret eden Aliyev, şunları söyledi:
“Ülkemiz, Güney Gaz Koridoru çerçevesinde Şahdeniz 2, Trans Anadolu Boru Hattı Projesi (TANAP) ve Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi (TAP) gibi uluslararası projelerin gerçekleştirilmesi, tarihi İpekyolu’nun onarılması konusunda çabalarını önemli ölçüde artırmıştır. Asya ile Avrupa’yı birleştiren Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun inşasında artık en son aşamaya gelinmesi takdir edilmeli. Ermenistan’ın gayrı barışçıl tutumu sonucunda şimdiye kadar çözüme ulaşmamış Yukarı Karabağ sorunu, bölge devletleri ve halkları arasında işbirliğinin genişlemesine en büyük engel olarak kalmaktadır. Yurtdışı destekçilerinin yardımına güvenen Ermenistan, işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından çekilmek istememekte; statükosunu uzatmaya, sorunun barışçıl yolla çözülmesinden çeşitli bahanelerle uzaklaşmaya çalışmaktadır. Kuşkusuz bölgede gelişimin ve istikrarın güvenli biçimde sağlanması, yalnız bu türden sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde adaletli çözümünden sonra mümkün olabilir.”
Papa I. Francis önerdi: Çözüm için entegre yaklaşım
Zirve’nin açılış seremonisinde Türkiye Süryaniler Katolik Patrik Vekili Mgr Yusuf Sağ, Papa I. Francis’in mesajını okudu.Papa, mesajında şunları dile getirdi: “Birisi çevresel, diğeri sosyal olmak üzere 2 ayrı kriz ile değil; aksine sosyal ve çevresel boyutları olan tek ve karmaşık bir kriz ile karşı karşıya bulunmaktayız. Yoksullukla mücadele, dışlananların iade-i itibarı ve aynı zamanda tabiatı korumaya dair bir çözüm için oluşturulacak stratejiler entegre bir yaklaşım gerektirmektedir. Ekoloji ve ekonomi, sürdürülebilir bir ekonomi için çok önemli konular haline gelmeye başlamıştır. Ancak yaşayan organizmalar ile geliştikleri çevre arasında derin karşılıklı bağlantı ve ilişkileri sebebiyle bu hususların bütünleyici bir çerçeve içerisinde insani ve sosyal boyutlarının beraber ele alınması ve bu şekilde üstesinden gelinmesi zaruridir.”

AÇILIŞ
“Öncelik reformlarda”
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yatırım ortamını iyileştirmek için çaba gösterdiklerini, bu konuyla ilgili reform çalışmasının yakında Meclis’e geleceğini açıkladı. Şimşek, Türkiye’nin dünyada sermaye ve yatırım için rekabet etmesi gerektiğini anlattı: “Aslında dünyada para ve sermaye bol, yatırım yapılacak yer aranıyor.” Türkiye’de uluslararası sermayeli şirket sayısının 5 binden 47 binin üzerine çıktığını hatırlatan Şimşek, “Ama neden 200-300 bin küresel sermayeli şirket Türkiye’de faaliyet göstermesin?” dedi. Yabancı yatırım çekmede hukuk ve şeffaf yapılanmanın önemli olduğunu aktaran Şimşek, dünyada ilk 10’a girme iddiasında olan Türkiye’de kurumsal kapasite ve kaliteyi daha da iyileştirmek zorunda olduklarını dile getirdi. Yüksek gelir grubuna çıkmak isteyen Türkiye’nin ikinci ve üçüncü nesil reformlar yapması gerektiğini ifade eden Şimşek, bu nedenle reformlara ağırlık verdiklerini kaydetti.
“Rant olacaksa devlet almalı”: Reform yapmanın zor ancak imkansız olmadığını, çıkar gruplarının reformları hep engellediğini aktaran Şimşek, eğitimde performansın ölçülmesi ve kalitenin artırılması gerektiğini anlattı. Şimşek, gelecek 30-40 yıl içerisinde Türkiye’nin önünde büyük bir fırsat olduğunu ve ülkenin yeni sanayi devrimine hazırlandığını ifade etti:  “Eğitim bizim en büyük önceliğimiz. Bütçeden vergilerin yüzde 24’ünü eğitime harcıyoruz. Türkiye önceliklerini doğru saptamıştır.”
Yerel düzeyde imar uygulamalarının kurala bağlanmasının önemine değinen Şimşek, en çok sorunun bu alanda yaşandığını bildirdi: “Belediye meclisleri aldıkları kararlarla önemli rantlara imza atabiliyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Eğer rant olacaksa rantın devlete gelmesi lazım. İşte bunu sağlayacak çok önemli bir reformu yakında Meclis’e göndereceğiz. Her şey şeffaf olacak, rantlar doğrudan doğruya milletin hazinesine gelecek ve millet kazanacak. Türkiye’de daha çok hizmet ve yatırım olacak. Bizim amacımız budur.”
“Türkiye Avrasya’ya kayıtsız kalmaz”
Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, kaynakları bakımından önemli bir rekabet alanı haline gelen, Türkiye’nin ve dünya siyasetini yakından ilgilendiren Avrasya’daki gelişmelere, bölge halklarıyla tarihi, kültürel ve coğrafi yakınlık ve derin bağlar nedeniyle kayıtsız kalmanın mümkün olmadığını aktardı: “Bölgede istikrarın, ekonomik gelişme ve kalkınmanın sağlanması, enerji ve ulaşım koridorlarıyla Avrasya ve Asya’nın sıkı bir işbirliği ve karşılıklı kazanca yönelik olumlu bir gündemle birbirine bağlanması ülkemizin temel hedefidir. Enerji sahasında ülkemiz, üretim ve tüketim bölgeleri arasında önemli bir koridor olmanın sağladığı potansiyelini kararlı bir şekilde geliştirmekte, geleceğe yönelik yatırım ve öngörülerle insani ve çevresel boyutları da gözeten projeler üretmektedir.”
Türkeş, Azerbaycan ile Türkiye’nin kardeş ülke ve halklar olduğunu anımsattı: “Bu ülkeler ve halklarla, ortak dil, tarih; sosyal ve kültürel etkileşimin yanısıra yeri geldiğinde karşılıklı ticareti geliştirecek adımlar atılmakta, insan ve malların rahat dolaşımı açısından vizesiz dolaşım anlaşmaları imzalanmaktadır.”
Barış ve istikrarın sürekliliği demokrasiyle doğru orantılı
Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver, insanlığın bugün bir dönemeçte olduğunu, Paris ve Brüksel’de yaşanan olayların Türkiye’de yaşananlardan farklı olmadığını, Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu söyledi. Son yıllarda yaşanan küresel terör olaylarına değinen Suver, küresel sorunların küresel cevaplar gerektirdiğini, devletlerin daha dikkatli ve sorumlu olması gerektiğini ifade etti. Suver, barışın ve istikrarın süreklilik arz etmesinin demokrasiyle doğru orantılı olduğunu, demokratik gelişmişliği tamamlayamayan ülkelerin ekonomik gelişmişliği de tamamlayamayacağını belirtti.
Başkanlık Divanı’nın Başkanlığı’nı yürüten Azerbaycan Enerji Bakanı Natıq Aliyev, “Avrasya Ekonomi Zirvesi, Davos Ekonomi Zirvesi ile aynı düzeydedir. Davos, Avrupa’yı görüyor, Avrasya Ekonomi Zirvesi’de Avrasya’yı” dedi.
İstanbul Vali Yardımcısı Cemalettin Özdemir, Türkiye’nin en önemli kenti olan İstanbul’un uluslararası yatırımlar için cazip bir kent olduğunu belirterek, artık dünyada ülkelerin değil şehirlerin yarıştığını dile getirdi.
“81 vilayette üretip 217 ülkeye satıyoruz”: İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Türk moda endüstrisinin hazır giyimden moda üretimine geçişinin sürdüğünü ve Türk ekonomisine yılda 15 milyar dolar katmadeğer yarattıklarını vurgulayan Tanrıverdi, Türkiye’nin 81 vilayetinde üretip 217 ülkeye ihracat yaptıklarını anlattı: “Herhangi bir olumsuzluk olmazsa 18 milyar dolarlık ihracat bekliyoruz. 2023’te 60 milyar dolar ihracatı hedefliyoruz.”
“Ekonomi bölgesel refahın anahtarıdır”: İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, Avrasya’nın dünyanın can damarı olduğunu söyledi: “Tüm dünyada barış ve huzurun tesisi, küresel entegrasyonun güçlenmesi, uluslararası ekonomik işbirliğinin sağlanması için Avrasya’daki dengeleri ve çatışma alanlarını hesaba katmak zorundayız. Avrasya’daki zenginliğin, bölgesel refaha hizmet etmesini istiyorsak elimizdeki en önemli enstrüman ekonomidir, ticarettir.” Çağlar, İpekyolu’nun  küresel ekonomik büyümede önemli bir role sahip olduğunu aktardı: “Üzerinde 65 ülke, milyarlarca insan, milyarlarca dolarlık iş hacmi ve 21 trilyon dolarlık ekonomik güç bulunan İpekyolu gibi ticaret ve medeniyet yollarını ihya ettikçe, ekonomik gelişmeyi de sağlarız.”
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Genel Sekreteri Asaf Hajiyev, eğitim konusuna dikkat çekti: “Eğitim önemlidir. Eğitim her yerde, evde, işte, yaşamda olmalıdır. Dünya için en tehlikeli kavramlarla mücadelede eğitimin önem kazanması gerekiyor. Dünya nüfusunun 3 milyarı 30 yaşında altında. Yani gelecek gençlerin elinde. Parlamenterler olarak sorumluluğumuz var. Ya genç nesiller için gelecek inşa edeceğiz ya da genç nesilleri geleceğe hazırlayacağız.”
Çin Halkı Barış ve Silahsızlanma Örgütü Başkan Yardımcısı Yu Hongjun, tarihi İpekyolu’nun yeniden inşaa edilme sürecine değindi: “İpekyolu geçtiği güzergah boyunca tüm ülkelerin gelişimine katkıda bulunacak. Bu hepimizin çıkarına olacaktır. Tüm ülkelerin katılacağı bir strateji ile İpekyolu’nun yani ortak kalkınma projemizin hayata geçirilmesini istiyoruz. Türkiye’nin İpekyolu Projesi’nde oynayacağı rol önemlidir.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adına  konuşan Prof.Dr. Erman Tuncer ise ekonomik krizlerin sosyal krizlere dönüştüğünü, dolayısıyla bölgesel işbirliğini daha da geliştirmeye ihtiyaç duyulduğunu anlattı: “Avrasya büyük bir fırsattır. Ancak avantajların dezavantaja dönüşmesi de mümkündür. Avrasya’nın can damarı İpekyolu’dur. Bunu tekrar canlandırmak bizim en önemli hedefimizdir. Çünkü bu yol küresel barışa ve refaha giden yoldur.”
“Sorunlar ortak çözülür”: Zirve’de yabancı konukların selamlama konuşmasında ilk sözü alan Bosna Hersek Federasyonu Başkanı Marinko Cavara, sivil toplumun savaş ve zorunlu göç konusunda el ele vermesi gerektiğine işaret etti: “Sorunlara ortak cevap vermeliyiz. Zorunlu göç, mülteci dalgaları tüm Avrupa’yı yakından etkiliyor. Ancak sadece mültecilerin yani zorunlu göçe zorlananlara bakarak sorunu çözemeyiz. Burada önemli olan çeşitli modeller geliştirmek ve ülkeler arası işbirliğini sağlamaktır.” Cavara, ekonomik istikrarın her şeyden önce politik istikrara bağlı olduğunun altını çizdi: “Önemli olan kazan-kazan durumunun uluslararası değer yaratmada hakim olmasıdır.”
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ülkesinde kalıcı federal bir çözüme ulaşıldığı takdirde iki toplumun barış içinde geleceğe kavuşmasının yanısıra bölgesel işbirliğinin de kapısını açacağını anlattı. Akıncı, Doğu Akdeniz’in doğalgaz enerji kaynaklarının gerginlik yerine refah sağlayacağını savundu.
Bosna Hersek Eş Cumhurbaşkanı Mladen Ivanic, güvenliğin ekonomik kalkınmanın, reel yatırımın ve aynı zamanda insanlar arası iletişimin ön koşulu olduğunu kaydetti: “Güvenlik meselesini çözmek için birarada ve omuz omuza çalışmamız gerekiyor. 1960’ların sonunda 15 milyon kişi Avrupa’ya gitti sorun olmadı. Ama geçen yıl 1 milyon insanın göçü güvenlik korkusu nedeniyle büyük sorun oldu.”
Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, ekonomik, teknik ve kültürel problemlerle dolu bir çağda yaşandığını belirtti: “Devletler arasında güçbirliği olmaz ise kötü taraflar arasında işbirliği yükselir. İnsan kaçakçılığı artar. Şunu unutmayalım mülteci veya göçmenler birer rakamdan ibaret değildir. İnsandır ve insan onuruna sahiptir. Bu insanlara insanca yaklaşmak bizim için zorunluluktur.”
Zirve’nin ilk gün öğle yemeğinin şeref konuğu Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrasya’nın ekonomik, ticari kapasitesiyle zengin fırsat ve işbirliğinin odak noktasında olduğuna işaret etti: “Son yıllarda bunlardan tam kapasiteyle yararlanmadığımız bir gerçektir. Çünkü bu defa fırsatlardan çok risk ve tehditlerin tartışıldığını, bunlara odaklandığımızı biliyoruz. Bugün karşılaştığımız engeller bölgemizin çok uzak noktalarından çıkan yapılar olarak karşımızda duruyor. Bu engeller bölgenin siyasi aktörlerinin bazı ihmalleri ve siyasi öngörüsüzlükleri veya bencillikleri, gizli emellerinden kaynaklanmaktadır.”
Gül, Ermenistan ve Azerbaycan arasında süren krizi şöyle değerlendirdi: “BM tarafından  Azerbaycan toprak bütünlüğü tanınmıştır. Dolayısıyla Karabağ sorununun  BM Konseyi’nin de ilgili kararlarını gözönüne alarak sulh yoluyla barışçı bir şekilde halledilmesi, işgalin sona ermesi ve Azerbaycan topraklarının bütünlüğünün sağlanması sadece Kafkaslar’da değil bütün bölgede barışa çok büyük etki yapacaktır.”
Gül, Türkiye ile Rusya arasında 5’inci ayını dolduran krizin de bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini vurguladı: “Bunun sadece iki ülke için değil bölge için ve bölgedeki başka sorunların hallinin kolaylaştırılması ve yeni sorunlar çıkmaması için önemli olduğunu düşünüyorum.”

1. GÜN-2. OTURUM
DİYALOGLA İPEKYOLU; EKONOMİ, ENERJİ VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ OTURUMU
“Ya bir yol bulacaksın, ya bir yol açacaksın”: Oturum’un açılış konuşmasını yapan Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Avrasya’nın bir kavram olduğunu belirterek, bu önemli bölgede enerji, ekonomi ve ulaşımın işin özünü oluşturduğunu söyledi. İpekyolu kapsamı içinde durum değerlendirmesi yapan Yıldırım, 2018’de hizmete alacakları 3. Havalimanı’na ilişkin şunları açıkladı: “Dünyanın en büyük havalimanını İstanbul’da yapıyoruz. Kamu hiçbir yük almadan dünyanın en büyük havalimanına sahip olacak ve üstüne 1 milyar 100 bin avro yıllık kira parası alacak.” Yıldırım, yeni havalimanının 150 milyon yolcu kapasiteli, 200’ü aşkın uçağın aynı anda yolcu alabileceği, 1.5 milyon metrekare arazide, 6 piste sahip 11 milyar avroluk bir yatırım olduğunu anlattı.
Binali Yıldırım, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi’ni 2009 yılında Azerbaycan ile başlattıklarını, bu yıl sonunda bu hattı da işletmeye alacaklarını anlattı: “Böylece Çin’in doğusundan kalkıp Avrupa’nın batısına kadar mal ve hizmet götürmenin önünde engel kalmayacak.”
Yıldırım, Ankara, Konya, İstanbul, Eskişehir ve Bilecik gibi şehirleri birbirine bağlayan, gerçeğe dönüştürdükleri hızlı tren hayali ve bölünmüş yolları anlattı: “Bölünmüş yollarda 1 yılda zaman ve yakıt tasarrufundan elde ettiğimiz gelir 5 milyar doların üzerinde. Ayrıca 3 milyon 250 bin ton daha az egzoz gazı havaya veriyoruz. Yollarda ortalama hız arttı, dur-kalk azaldı, aynı zamanda ölümlü kazalar da son 10 yılda yüzde 62 azaldı.”
Azerbaycan Milli Meclis Başkan Yardımcısı Valeh Aleskerov, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki iyi ilişkilerin Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı gibi büyük projelerin yürütülmesini sağladığını anlattı. Hazar Bölgesi’nde üretilen doğalgazın Türkiye’ye, oradan Balkanlar’a, İtalya’ya ve Avrupa ülkelerine iletilmesini sağlayacak TANAP ve TAP Projeleri’nin bugün Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı projesinden de önemli hale geldiğini aktardı.
Polonya eski Başbakan Yardımcısı eski Maliye Bakanı Grzegorz Kolodko, yeni kitabında sözettiği yeni pragmatizm kavramını anlattı: “Yeni bir paradigma; ben, heteredoks ekonomiyi öneriyorum.” Kolodko, rekabette yurtiçi hasılanın büyümesi için gelenekselin önüne geçmek, sosyal psikoloji ve tarih kullanarak incelemeler yapmak gerektiğini ifade etti.  Yeni pragmatizmi dikkate almak gerektiğini savunan Kolodko, geleceğe bakmayı önerdi: “Güvenlik nedeniyle belirsizliklerle dolu bir bölge görüyoruz. Daima geleceğe spesifik, sürdürülebilir kalkınma üzerinden bakmalıyız. Bunun için üç sac ayağı var; değerler, kurumlar, siyaset.”
Azerbaycan İletişim ve Yüksek Teknolojiler Bakan Yardımcısı Elmir Velizade, bilgi teknolojileri altyapısının tam olarak gelişmediğini, bu yüzden bölgeler ve ülkeler arasında farklılıklar bulunduğunu söyledi. Sofistike biçimde Azerbaycan’ın bu konuda gerekli altyapı projelerini gerçekleştirme yoluna gittiğini aktaran Velizade, 2017’de yörüngeye uydu fırlatmayı planladıklarını açıkladı.
Türkmenistan Ekonomi ve Kalkınma Bakan Yardımcısı Beyjan Kakajanov, yeni hidrokarbon projelerinin hayata geçirildiğini, 2015’te doğu-batı doğalgaz hattının işletmeye açıldığını, Türkmenistan-Afganistan-Hindistan-Pakistan doğalgaz hattının tamamlandığını, yeni teknolojilerin yerleşmesi konusunda çalışmalar yürüttüklerini anlattı. Kazakistan, Türkmenistan, İran demiryolu inşaatının sürdüğünü belirten Kakajanov, bu projenin önemini vurguladı. Kakajanov, ayrıca Türkmenistan’da 562 Türk şirketinin faaliyet gösterdiği bilgisini verdi.
Makedonya Dış Yatırımlar Bakanı Jerry Naumoff, Makedonya’ya yatırım yapılması halinde 650 milyon müşteriyle buluşma imkanı olduğunu, yüksek vasıflı işgücü, düşük enflasyonu, güvenli, istikrarlı, dünyadaki resesyona rağmen büyüyen yapısıyla yatırımcılar için cazibe merkezi olduğunu kaydetti.  Türkiye ile yatırım koruma anlaşması bulunan Makedonya’nın Avrupa’da bir firma kurmak isteyen yatırımcılar için ilk sırada yeraldığını belirten Naumoff, “Biz Makedonya’da, 10 yıl vergisiz yatırım gelir garanti edebiliriz. Yüzde 4 ile Avrupa’daki en büyük büyüme rakamlarına sahibiz” dedi.
Kosova Sağlık Bakanı Yardımcısı Kadir Hüseyin, Birleşmiş Milletler (BM) üyesi olmayan Kosova’nın AB yasalarına uyum çalışmalarına başladıklarını, iklim değişikliği konusunda çok sayıda AB direktifine uygun çalışmalar yürüttüklerini ve sera gazı envanteri hazırladıklarını ifade etti.
Türk Keneşi Genel Sekreter Yardımcısı Abzal Saparbekuly, Çin’in geleneksel enerjisinin yüzde 45’ini gelecekte yenilebilir enerjiden elde edeceğini, aynı şekilde Avrupa ülkelerinin yenilenebilir enerji stratejilerini desteklediğini vurguladı. Son bir yıldaki gelişmelerin ufuk açıcı olduğunu kaydeden Saparbekuly, Azerbeycan, Türkmenistan, Kazakistan tarafından büyük işler yapıldığını, gümrük geçişlerinin 1 güne kadar indirildiğini ve gümrük geçişlerinde yüzde 60-70 indirim sağlandığını anlattı.
Biopolitik Uluslararası Teşkilat Başkanı Agni Vlavianos Arvanitis, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edildiğinin görüldüğünü, insanlığın önünde yepyeni bir düşman bulunduğunu ifade etti. Arvanitis, toprağın, suyun, havanın kirlenmesinin önlenmesi için teknolojide metot bulunabileceğini söyledi.
Slavyani Vakfı Başkanı Zahari Zahariyev, “Avrasya’nın yeni bir yol haritasını Bir Yol, Bir Kuşak Projesi ile çizebiliriz” dedi. Proje’nin uygulanmasının küresel güvenlik sistemine katkısının yanısıra mevcut ilişkilere de katkı sağlayacağını belirtti. ABD (Kuzey Atlantik Ticaret ve Transpasifik Projesi) ile Çin Projesi arasında fark bulunduğundan sözeden Zahariyev, Çin Projesi’nin aksine ABD’nin iki projesinden ulusal ülkelerin etkileneceğini, bu çerçevede yeni bölümlemelere yol açılacağını, ABD’nin statükosunu korumasının yanısıra tekelleşmenin sürdürüleceğini ve çevre üzerinde de son derece olumsuz etkileri olacağını söyledi.
Moğolistan Barış ve Dostluk Örgütü Temsilcisi G. Tenger, Moğolistan’ın ekonomik kalkınmasının 2 puan düştüğünü belirtti. Tenger, İpekyolu’nun yeniden canlandırılmasının, Orta Asya ekonomilerini canlandırmasının yanısıra Avrupalı partnerlerle işbirliğini de canlandıracağını dile getirdi.
Türk Barter Yönetim Kurulu Başkanı Sırrı Şimşek, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye ihtiyacı yoksa Türkiye’nin de AB’ye ihtiyacı olmadığını söyledi.  Ülkelerarası özel barter anlaşmaları yapılması gerektiğini belirten Şimşek, bu noktada barter ortak pazarının ülkeler arasında ticaretin artırılmasında önemini vurguladı.
Romanya Prensi Radu,  kendi ülkesinde 4 gençten birinin üniversiteye gittiğini belirterek, birçok gencin Avrupa’ya seyahat ettiği farklı bir dönem yaşandığına dikkat çekti. Genç nüfusun iyi bir eğitim ve mesleki eğitim kazanmasının önemine değinen Prens Radu,  gençlerin tekrar kendi ülkelerine dönmesini sağlayacak projeler oluşturmayı ve bu insanların tekrar kendilerini evde hissetmelerini sağlamayı hedeflediklerini anlattı.
Slovenya eski Başbakanı Alenka Bratusek, enerji güvenliğini sağlamak ve sürdürülebilir yeşil büyümeyi karşılamanın en zor işlerden birisi olduğunu aktardı: “Benim ülkem AB üyesidir. AB enerjisinin yüzde 53’ünü ithal ediyor. Toplam ithalatımızın 5’te 1’ini enerji oluşturuyor. Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek enerji güvenliğini sağlayabilir. Türkiye, Ortadoğu ile Avrupa pazarları arasında ortada duruyor. Slovenya ve Türkiye stratejik ortaklık anlaşması imzaladı, enerji kooperasyonu konusunda adım atmış olduk.”
Romanya eski Başbakanı Victor Ponta, bundan sonra gerçekleştirilecek tüm Avrasya Ekonomi Zirveleri’ne katılarak, 10 yıl sonra kendisinin de on yılını idrak eden üyelere verilen Onur Madalyası’nı alacağını dile getirdi.
Slovenya Life Learning Akademisi Başkanı  Marjetka Kastner, küresel büyüme olduğunu, gelişmekte olan pazar ekonomilerinden çekinildiğini söyledi. Büyümeyle birlikte sosyal ve siyasi riskler yansısa da Kastner, ekonomik büyümenin olumlu etkilerini de insanların izlediğini kaydetti.
Gagavuzya Özerk Bölgesi Başkan Yardımcısı Vadim Cheban, “İklim değişikliğine ilişkin önlemleri almak zorundayız” diyerek yenilenebilir enerji alanındaki politika taahhüdlerini güçlendirmeleri ve yeni politikaların uygulanmasına ilişkin yenilenebilir enerji hedeflerinin oluşturulması gerektiğini ifade etti. İkinci önemli eylem alanını; küresel ısınmanın azaltılması olarak gösteren ve kalkınmada yenilenebilir enerjinin önemine değinen Cheban, bu konuda tamamlayıcı düzenlemelerin yapılmasının önemini hatırlattı.

1. GÜN-3. OTURUM
PARALEL OTURUM: DEĞİŞİM ÖNDERLERİ: “TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ DESTEKLİYORUM”

Oturum’un açılış konuşmacısı ve moderatörü Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Suver, sürdürülebilir kalkınmanın yolunun cinsiyet eşitliğinden geçtiğini belirtti: “Cinsiyet eşitliği sorununu sadece kadınların sorunu değil tüm toplumun sorunu olarak görüyoruz. Ve sorunun üstünden gelme süreci kadın erkek birlikteliğinden geçmektedir.” Suver, toplumdaki bireylerin belirli bir oranın kabul görmesi halinde mesafelerin önemli olmadan yenileşmenin zihinden zihine aktarılabileceğini anlattı. Bunu 100. maymun örneğiyle açıklayan Suver,  niceliğin niteliğe dönüşümün temel noktası olduğunu aktardı.
Açılış konuşmacılarından KKTC First Lady’si Meral Akıncı, dünyanın dönüşüm sürecinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin her coğrafyada ve her platformda gündeme gelmesinin evrende barış kültürüne güçlü bir ışık tutacağını söyledi. İki bölgeli iki toplumlu Kıbrıs’ta kadın erkek eşitliğini güvence altına alacak federal yasalar olduğunu anlatan Akıncı, “Hangi coğrafyada olursa olsun dili ve kültürü ne olursa olsun tüm kadınlara özgürlük, eşitlik ve güvenlik sağlanmalıdır” dedi.
Açılış konuşmacılarından Slovenya eski Başbakanı Alenka Bratusek, ülkesinde ve AB Konseyi toplantılarında erkek ağırlığından sözederek, şunları söyledi: “Niçin bu dünya erkeklerin dünyası olmaya devam ediyor? Bu soruyu irdeleyince şunu görüyoruz ki; kadınlar kendisini ileri sürmüyor. Ayrıca politikada veya farklı alanlarda kadınların erkek mevkidaşlarına göre daha fazla eleştirildiğini gördüm. Görevde olduğum sürede şunu gördüm ki medya etek boyumla giydiğim ayakkabının ne kadar uyumlu olup olmadığıyla daha çok ilgilendi. Ülkemin iflasını önlemeye çalışırken beni manken gibi eleştirdiler. Ama şuna inanıyorum ki kadınlar zor koşullarda vazgeçmiyor. Orta yol bulmaya çalışıyor.”
İstanbul Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak Benli, Marmara Bölgesi’ndeki tek kadın belediye başkanı olduğunu hatırlatarak, cinsiyet eşitliğinin erkek istemeden sağlanamayacağını savundu ve yürüttükleri çalışmalardan örnekler verdi: “Kadın dostu bir belediyeyiz. Avcılar’da Türkiye’nin ilk kadın aile müdürlüğünü kurduk. Anne ve babaya yönelik, sertifikalı, erkek çocuk ile kız çocuğunu ayırt etmeme eğitimi verdik.”
Turkcell Genel Müdür Yardımcısı İlter Terzioğlu, şirketlerindeki fırsat eşitliği sisteminden sözetti. Türkiye ve farklı coğrafyalarda 70 milyon insana ulaştıklarını ve Turkcell’in toplumun tüm kesimlerini kucaklaması gerektiğini anlatan Terzioğlu, “Fırsat eşitliği politikasının başında cinsiyet eşitliği geliyor. Şirketimizde 18 bin çalışanın 8 bini kadınlardan oluşuyor” dedi.
KPMG Türkiye Başkanı Ferruh Tunç, kadın ve erkek eşitliğini sağlamaya yönelik meseleye kökten yaklaşmak gerektiğini vurguladı. Tunç, kadının toplumsal hayatta eşit olması için iş dünyasındaki hakim dili kırmak ve kadının erkekleşerek çalışma hayatında başarı göstermesi değil, kadının kendi gibi davranarak başarılı olduğunu göstermesi gerektiğini savundu.
Procter&Gamble Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Tankut Turnaoğlu, 180 pazarda 5 milyar tüketiciye ulaşan bir markanın temsilcisi olduğunu hatırlatarak, “Türkiye’de 20 milyon hanenin 19 milyonuna bir marka ile giriyoruz. Üretimimizin 4’te 1’ini ihraç ediyoruz. Kadın istihdamına bakış açımız ise ‘dahil etme’. Toplam çalışanımızın yüzde 50’si kadınlardan oluşuyor. Esnek çalışma modeli uyguluyoruz. Şirkete giriş ve çıkış saatini kadınlar kendisi belirliyor. Evden ve dışarıdan çalışma imkanı sunuyoruz. Böylece kadının üst seviyede yönetici olmasının yolunu açıyoruz. Kadınlar hem çocuk hem de kariyer yapabiliyor” dedi.
Slovenya IEDC-Bled Yöneticilik Okulu Kurucu Başkanı Prof.Dr. Danica Purg, kadının öncelikle cesur olması, fırsatları görmesi ve başka kadınların başarılı olması için katkıda bulunması gerektiğini anlatarak, “Rol modelimiz varsa çok şey yapabiliyorsunuz” dedi. Slovenya’da cinsiyet eşitliği alanında epey mesafe katettiklerini aktaran Purg, bu oranın artması için şirketlerin danışma ve yönetim kurullarında kadınlara kote uygulanması gerektiğini ifade etti.
Kosova Diyalog Bakanı Edita Tahiri, ülkenin bağımsızlık hareketinin liderlerinden biri olduğunu  anlattı: “15 kişilik grupta tek kadın bendim. Ama kimse kadın olduğumun farkında değildi. Savaştan sonra ilginç şeyler oldu. Erkekler hemen iktidara geçmek istedi. Biz kadınlar ise marjinal hale geldik. O dönem kadınlar için kote kampanyasını başlattım. Evet yapay bir durum kote. Önemli olan doğal yollarla kadının ağırlığını koymasıdır. Kosova’da parlamentonun yüzde 30’unda kadınlar temsil ediliyor. Şuna inanıyorum kote uygulaması insanların düşünme felsefesi değişince kalkmalı.”
Bosna Hersek Parlamentosu Milletvekili, Sosyal Demokrat Parti Siyasi Direktörü Damir Masic, kadınların yeterli oranda temsil edilmesiyle cinsiyet eşitliğinin daha kolay sağlanacağını belirterek Bosna Hersek’te ve bölgede mevcut seçim kanununun değişmesi gerektiğini söyledi. Masic, cinsiyet kotalarının yüzde 50’de olması gerektiğini vurguladı: “Ayrıca zorunlu seçim listesi hazırlanabilir. Ayrımcılık ve taciz daha sıkı şekilde düzenlenmeli. Devletin ve hükümetin tüm aşamalarında cinsiyet eşitliğini sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalı. Yerel yönetim düzeyinde bu konuda kalıcı kurumsal yapılar oluşturmalı.”
İsviçre’den Reuss Alman Evi’nden Tasarımcı Letizia Reuss, sanat dünyasında da geçmişte erkek egemenliği olduğunu son yıllarda ise mücadele ile kadınların ağırlığının ortaya çıkmaya başladığını aktardı.
Avusturya Arşidüşesi, Toskana Prensesi Camilla Habsburg Lothringen şunları söyledi: “Atalarımdan bir tanesi kızlarını diğer önemli prensler ve krallarla evlendirip gücünü korumayı amaçlamıştır. Bir nevi kızlarını siyasi köle olarak kullanmıştır. Çok uzun yol katettik. Kendi görüşlerimizi ve kararlarımızı kazanmak için.” Lothringen, “Terörizme ve radikalizme karşı aileler bir garanti. Ailelerinden sevgi gören çocuklar dışarıda ikame aramazlar” dedi.

2. GÜN-4. OTURUM
ZORUNLU GÖÇ; MÜLTECİ SORUNU VE TERÖRİZM OTURUMU

Açılış konuşmasını yapan Kafkasya ve Azerbaycan Şeyhülislamı Allahşükür Paşazade, sarsılan manevi değerlerin etkisiyle artan terör olaylarının dünyada ilahi düzenin ve insanların manevi hayatlarının bozulmasına neden olduğunu söyledi. Paşazade, son zamanlarda dünyada artan terör olaylarının medeniyetler ve dinler arası diyalogun önemini gösterdiğine işaret etti.
Ekümenik Patrik Bartholomeos, terörizm ve savaşların artık herkesin yüreğini korku ile doldurduğunu belirtti: “Ne yazık ki bu gruplar kökten dinciliği kullanıyor. Aslında dinin yönetmesi gereken yegane korku Tanrı korkusu olmalıdır. Çünkü tanrının karşısında hissedilen korku, bilgeliği sağlar. Ama onlar tanrıya inanmazlar. Din adına işlenen her suç dine karşı işlenmiş suçtur.” Bartholomeos insan bencilliği üzerine mücadele edilmesi ve özgürlüğün topluma tahsis edilmesi gerektiğini vurguladı: “Dayanışma olmadan özgürlük olmaz. Dayanışma ise hoşgörünün bir parçasıdır. Bugün savaştan kaçan mülteciler sorunu ile karşı karşıyayız. Bunların sorunlarına çare bulmak zorundayız. Bu bizim ulusal sınırların ötesine geçen bir mücadeledir. İllegal göç AB sınırları ile sınırlı kalmamalı herkesin meselesi olmalıdır.”
Ürdün eski Başbakanı Taher Al-Masri, uluslararası göç sorununun temelinin terör olduğuna dikkat çekerek: “Suriyeliler’in göçü AB’nin serbest dolaşım perspektifini etkiliyor. Ürdün gibi bölünme riski bulunmayan ülkeler için mülteciler demografik yapının değişmesine yol açıyor.  Aynı zamanda toplu göçler teröristler tarafından da kullanılıyor. Bunları bertaraf etmek için diyalogu kullanmalıyız” dedi.
Belçika Devlet eski Bakanı, Milletvekili Emir Kır, uluslararası toplumun Suriye’de düzeni sağlamak için kara harekatını düşünmeye başlaması gerektiğini söyledi. Teröre karşı alınan önlemlerin hiçbir zaman tam anlamıyla yeterli olamayacağını anlatan Kır, masum insanların güvenli kabul edilen caddelerde öldürüldüğü bir ortamda hiçbir ülke vatandaşının rahat hissedemeyeceğini belirtti. Kır, alınan tüm önlemlere rağmen riskin hiçbir zaman sıfıra indirilmeyeceğini söyledi. Dünyadaki terörün kaynağının Ortadoğu olduğunu söyleyen Kır, “Orada kriminal örgütler dini duyguları suistimal ediyor. Bunun yanında Suriye’deki durumu değiştirmezsek dünyada hiçbir şey değişmeyecek. DAEŞ’e karşı sürekli bir koalisyonla çalışmalıyız. Irak ve Suriye’de suç örgütü çökertilmelidir. Uluslararası toplum Ortadoğu’ya çözümde attığı adımlarda başarısız oldu” diye konuştu.
Sırbistan Müftüsü Muhammed Jusufspahic, İslam’da radikalizmin yerinin bulunmadığını söyledi: “İslamist olanlar Müslüman değildir, Kur’an-ı Kerim’in herhangi bir yerinde ‘İslamist’ kelimesine rastlayamazsınız. Müslüman selamileştirilmiş, yeryüzünde selamı yayan, selamet beldesi haline getiren anlamına gelir. Yeni nemrutlara, firavunlara karşı selamet içerisine getirme gayreti vardır İslam’da… Şu an hak dinlerin çizgisinden gidenlerle onlara savaş açanların savaşı var ortada. Kurtarıcımızı seçmek durumundayız.”
Türk Süryani Kadim Cemaati Ruhani Reisi Yusuf Çetin, Süryaniler’in terör ve savaştan en fazla etkilendiğini, evlerini ve yurtlarını terk etmek zorunda kaldığını aktardı. Çetin, şunları söyledi: “Bu topraklarda doğduk ve bu topraklarda varlığımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Nereye gidersek gidelim 3-5 jenerasyondan sonra asimile olacağımızı biliyoruz. Tek dileğimiz savaş ve göçün son bulması ve herkesin kendi evinde yaşaması.”
Romanya Sosyal Demokrat Parti Ulusal Konseyi Başkanı Senatör Mihai Fifor, “Sınırlar arası işbirliğini güçlendirecek koordinasyon sağlamalıyız. Hukuki koruma bu süreçte önemlidir. Suriye’deki durumu istikrara kavuşturma en önemli konumuz ve ilkemiz olmalıdır” dedi.
Gagavuzya Yeri Özerk Bölgesi eski Başkanı Mihail Formuzal, petrol fiyatlarının düşmesi, mülteci sorunu, terörizmin insanların yaşamını birebir etkilediğine dikkat çekerek, “Gagavuzya, global ekonomiye entegre olmak için zor zamanlar yaşıyor. Bizim Rusya ile ilişkilerimiz var ama biz Rusya’ya şaraplarımızı satamıyoruz. Yaptırımları yapan ülkeler de yaptırımlardan zarar görüyor” diye konuştu.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Onursal Başkanı ve Hollandalı Senatör Rene Van Der Linden, dünya ekonomisinin döngüsel ekonomiye yöneldiğini söyledi. Döngüsel ekonominin kısıtlı kaynakları etkin kullanmayı getirdiğini belirten Linden, şu noktalara değindi: “2050’ye geldiğimizde dünya nüfusu 9.5 milyar olacak. Gıda ihtiyacı mevcudun 2 katına çıkacak. Döngüsel ekonomi kavramı burada devreye girecek. Avrupa Komisyonu döngüsel ekonominin prensiplerini uygularsa 2 milyon kişiyi daha istihdam edebilir. Dünya çapında elde edilecek tasarruf 1.8 milyar dolar olacaktır. Döngüsel ekonomi kavramı içinde tüketiciler için bir mülkün paylaşılması esas olacaktır.”
Türkiye Süryanileri Katolik Patrik Vekili Mgr Yusuf Sağ, insanoğlunun çevreyi tarihte görülmemiş bir hızla tahrip ettiğini, insanlığın bunun bedelini hep birlikte ödeyeceğini söyledi: “Bizi besleyen toprak ana ve hayat veren su baba… Bunlar yok oluyor. Kirletiliyor. 2015’te silahlanmaya 1.7 trilyon 700 milyar dolar harcanmış. Ve bu dünyada 500 milyon insan açlık sınırının içinde yaşıyor. Peki bu paranın 100 milyar dolarını niçin ormana, suya veya toprağa harcamıyoruz?” Sağ, dinler barışmadıkça, din adamları biraraya gelmedikçe yalnız kilise, cami ve havrada konuşarak terörün önlenemeyeceğine işaret etti: “Dinler barışmalı. Dinler arası diyalog sağlanmalı.”
Avusturya eski Savunma Bakanı Werner Fasslabend, göçün sebebinin sadece terör veya savaş olmadığını aynı zamanda iklim değişikliğinin de göçe zorladığını hatırlattı. İklim değişikliğinin 35 yılda su rezervlerinin büyük bölümünün kaybedilmesine sahne olacağını, bunun gelirlerin düşmesine neden olacağını kaydeden Fasslabend, Ortadoğu’da politik sınırların yeniden çizilmesinin istendiğini savundu: “Bu sınırlar 100 yıl önce çizildi. Biz bu sınırları değiştirmeye kalkışırsak tüm Afrika ve Asya ülkelerinde güvenli sınır olmayacaktır. Yeniden harita çizim işine bir son vermek zorundayız. Eğer sınır olmaz ise ekonomi de olmaz.”
Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği ve Devlet eski Bakanı Egemen Bağış, dünya genelinde mültecilere kişi başı 1.5 dolar harcanırken Türkiye’de bu rakamın 7.5 dolar olduğunu belirtti. Bağış, Türkiye’nin terörden en fazla mağdur olan ülkelerden biri olduğunu söyledi: “Terör konusunda Batı, Türkiye’nin sesine kulak vermiyor. Son 30 yıldır Türkiye’ye iade edilmiş tek bir PKK’lı yoktur. Bu bile kendi başına aslında bize çok şey anlatıyor. Bu dünyada elbet diyaloğa ihtiyaç var.” Terörün bugün tek başına hiçbir ülkenin sorunu olmadığını ifade eden Bağış, “Terör İstanbul’u, Paris’i, Diyarbakır’ı, Atina’yı, Oklahoma’yı, Sırbistan’ı da vuruyor. Hiçbir ülke teröre karşı tek başına mücadele edemez. O yüzden diyalog kadar işbirliğine de ihtiyacımız var” dedi.
İsviçre’den Reuss Alman Evi’nden Tasarımcı Letizia Reuss, mültecilere uygulanan özel vize uygulamalarından örnekler verdi. Reuss, “Batı kendi ülkesinde sınırsız liberalizasyona son verirse cihatizmin argümanları da yok edilmiş olur. Ayrıca Müslüman ülkelerdeki kızların Batı’daki gibi özgür ve güçlü yetiştirilmesi önemlidir. Ayrıca cihatist politikaya son vermek için görsel eğlence sektöründen yararlanmalıyız” dedi.
Avrupa Enerji Politikaları Komisyonu Başkan Danışmanı Alina Barbulescu, göçün AB’nin gündeminde hassas bir konu olduğuna değindi: “Avrupa’nın gerçek bir sığınma sistemine ihtiyacı var. Etkili göç politikası kabul etmelidir. Burada insani koridorlar açılmalı ve savaştan etkilenen insanların kaçacakları yapılar oluşturulmalı. AB bunu dayanışma içinde çözmelidir. Ayrıca insanlar toplumsal cinsiyetine göre cinsel yönelimlerine göre etkin kültürel kimliklerine göre ayrımcılığa tabi tutulmamalı.”
Bosna Hersek Parlamentosu Halklar Meclisi Birinci Başkan Yardımcısı Safet Softic, Bosna Hersek’teki tüm kriz ve önlemlerin AB’yi doğrudan ilgilendirdiğini, Bosna Hersek’teki göçmenlerin AB’ye kitlesel olarak girmesinin önlenmesi çalışmalarının yapıldığını anlattı.
Romanya Parlamentosu Milletvekili Ionut Vulpescu, daha fazla güvenliğin daha fazla demokrasi anlamına gelmeyeceğinin altını çizerek terörizmin bir değişim geçirdiğini buradaki değişime de medeniyetler çatışması veya dinler arası çatışma denilemeyeceğini kaydetti.
Bosna Hersek Fedrasyonu Başkan Yardımcısı Melika Mahmutbegovic, terörizme karşı en üst seviye dayanışma için çağrı yapılmasını istedi: “Radikal fikirlerin ortadan kalkması için buna neden olan sosyal adaletsizliğin yaşanmaması için birlikte çalışmalıyız. Sosyal eğilimlerin dışında kalmış genç nesiller özellikle hassaslar. Bu gençler radikalizm ve terörün döngüsüne düşmeye meyilliler.”
Çin Halkı Barış ve Silahsızlanma Örgütü Başkan Yardımcısı Yu Hongjun, terörizmin insanlık için büyük felaket olduğunu ifade etti: “Çifte standart birçok ülkenin güvenliğine ve istikrarına karşı büyük bir tehdittir. Sorunun çözümü herşeyden önce istikrarlı bir politika yürütülmesidir. İkinci olarak planlı koordinasyon sağlanmalı. Bütün milletler kendi sorumluluğunu yerine getirmeli ve uzun vadeli yaklaşım sağlanmalı. Terörizmin finansmanı konusunda kanallar bloke edilmeli. Entegre çözüm sağlamalıyız.”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Özlem Çuhadar, terör, sanat ve kültür başlıklı konuşmasında şunları söyledi: “Sanatın ve bilimin kabul görmediği yerde terör çıkar.  Bir topluma kötülük, bağnazlık vermek istiyorsanız o toplumda estetik ve güzelliği yok edersiniz. Taliban’ın Afganistan’da Palmira Antik Kenti’nde yaptıkları, Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nde yaşananlar buna örnektir.”
Karadağ İçişleri eski Bakanı Jusuf Kalamperovic, Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver’in Karadağ’ın Fahri Konsolosu olduğunu belirterek yaptıkları için teşekkür etti.
Türkiye Hahambaşısı İzak Haleva, “Can korkusuyla evlerini, barklarını, işlerini, güçlerini atalarının gömülü bulunduğu mezarlıkları yani köklerini terk edip bir meçhule doğru yola çıkanların veya çıkmak zorunda kalanların durumu insanlık için yüzkarası değil de nedir ki?” diye konuştu. “İnsanlığımdan utanıyorum” diyen Haleva, zorunlu göçte mültecilere kucak açmanın bir insanlık borcu olduğunu dile getirdi. Haleva, sorunun temelden çözülmesi gerektiğine işaret etti: “Bu insanlar nesiller boyunca kendilerini sığınmacı, sığıntı gibi hissedecektir. Esas olan bu insanların yurtlarına dönebilmesidir. Asıl hedef bu olmalıdır.”
Avrupa Mesleki Eğitim Enstitüleri Birliği Başkanı Thiemo Fojkar, mültecilerin gittikleri ülkede eşit haklara ve fırsatlara sahip olması için kurum olarak çalıştıklarını, Avrupa’da herkes için eşit güvence sağlamaya çalıştıklarını anlattı. “İnsanların eşit meslek sahibi olması sosyal barışın güvencesidir. Eşitsizliğin olduğu yerde huzursuzluk olur” diyen Fojkar, “Paris varoşlarındaki ayaklanmalarda şunu gördük. Toplumun dışına atıldığını hisseden insanlar kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığını düşünerek radikalleşebilir. O insanları topluma entegre edersek daha fazla korunmasını sağlarız” açıklamasını yaptı.
Senegal Ekonomi ve Enerji Bakan Yardımcısı Debbo Sow, yoksullukla mücadelenin insanların sorununu çözmede önemli bir yöntem olduğunu ancak yaşananların temel nedeni olarak da sadece yoksulluğun gösterilemeyeceğini ifade etti.
Bosna Hersek Federasyonu Yerinden Edilmiş Kişiler ve Mülteciler Bakanı Edin Ramic, resmi kayıtlara göre yurtdışında yaşayan Bosnalı sayısının 2 milyon olduğuna dikkat çekti: “80 bin Bosnalı yurduna dönmek istiyor. Bu insanlar iyi eğitimliler, Bosna Hersek’in kalkınmasına katkıda bulunabilirler.”

ZİRVE MAKALE

Cumhurbaşkanlarından uyarı! dünyada ‘sulh’ için; BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÖREVE
AB ve Avrasya ekonomik entegrasyona...

Soğuk Savaş biteli neredeyse 27 yıl oldu. Gelinen noktada dünya yeniden çok kutupluluğa döndü. Ekonomik entegrasyon ve ekonomik kalkınma yönünden Avrasya ekonomisi sıçramalı başarılar gösteriyor ama uluslararası ilişkiler boyutunda terörizm gibi başka aktörlerde devreye girdi. Terörizmin yol açtığı sıcak savaşlar ve yıkımlar tehlikeli boyutlara vardı. Soğuk savaş bittiğinde geleceği beklenen ‘barış’ bir türlü gelmedi. Köktenci terörizm azdı, ayrışma tehlikeli boyutlara vardı, istemsiz göçler, insan kaçakçılığı aldı başını gitti. İnsan hakları her yerde çiğneniyor. Evrensel hukukun ve kuralların yaptırımı kalmadı.
İklim sorunları tırmandı. Dünya kaosun eşiğinde. Havzamızda gerçekleşen sıcak savaşlar hepimizi yakıyor. Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge İvanov’un da vurguladığı gibi dünyamızda devlet ve devlet dışı aktörler karşı karşıya geliyor. Göçler artık canlı yayınlardan izleniyor.
Ulus devletlerin etkisiz kaldığını görüyoruz. İyi çalışan uluslararası bir üst örgüte ve organizasyonlara ihtiyaç var. İnsanlık biraraya gelip başaramazsa feodalizme geri dönme tehlikesi bile var. Dünya yaşanılan kaosun hangi kavşakta ve hangi yöne dümen kıracağını mı bekleyecek, yoksa öngörülebilir bir strateji mi belirleyecek?
“Soğuk Savaşa Özlem mi?” başlıklı Cumhurbaşkanları Oturumu’nu izledik. Cumhurbaşkanları Birleşmiş Milletler’i (BM) derhal uluslararası evrensel hukukun ve normların uygulanması için kendini yenileyerek görevini yapmaya çağırdılar. BM görevini yapamıyorsa yeni bir “’üst birlik’ kurulması için uluslararası toplumun biran önce akıl tutulması ve basiretsizlikten sıyrılarak bu konuda baskı yapması gerektiğinin altını çizdiler.
Cumhurbaşkanlarının diğer önemli öneri ve görüşleri özetle şöyleydi:
- “Terörizmin kaynağı; politikacılar kendi bekaları için insan yaşamlarını gasp etmekten vazgeçerlerse kurur.”
- “Bütün dünyanın iyi insanları kötü insanlara karşı birleşmeli; insan hakları, evrensel hukuka saygı ve gerçek demokratikleşmeyi kendi içlerinden başlatmalı.”
- “BM tüm devletleri, uluslararası evrensel normlara ve hukukun kurallarını eşit şekilde uygulamaya ve denetlemeye çağırmalı.”
- “Terörizmin en önemli dayanağı çifte standartlardır.”
- “Başta devletlerin, zengin kurumların yasa dışı finans kaynakları sorgulanmalı, terör örgütlerinin kullandıkları aracı finans kurumları engellenmeli, tüm bu destekleri sağlayanlara da ayrıca ulusal ve uluslararası düzeyde çok acil olarak ağır yaptırımlar uygulanmalı.“
- Ve nihayet; Hırvatistan eski Cumhurbaşkanı sayın İvo Josipovic’in de sorduğu gibi; “Acaba Batı ve diğerleri, yani teröre destek verenler, Suriye’de, Afganistan’da, Libya, Irak’ta uyguladıklarını kendilerine, ailesine ya da kendi insanına da uygulayabilir miydi?”

2. GÜN-5. OTURUM
CUMHURBAŞKANLARI OTURUMU: “SOĞUK SAVAŞA ÖZLEM Mİ?”
Oturum’un açılış konuşmasını yapan Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver,  “Bizim nesil soğuk savaş bitti diye seviniyordu. Oysa bugün yaşadıklarımız bizlere soğuk savaş dönemini aratır hale getirdi” diye konuştu.
Bosna Hersek Federasyon Başkanı Marinko Cavara, günümüzdeki uluslararası durumun ‘Soğuk Savaş’a benzetilmesine karşı çıkarak şunları söyledi: “Bugünkü ilişkiler soğuk savaşa nazaran o kadar kötü ki nükleer ve total bir savaşa yol açması sözkonusu. İnsanlık, yeni bir dünya savaşına ‘dur’ diyebilecek midir? Nükleer silahlar gelecekte barışın korunmasına yardımcı olacak mıdır?Nükleer alanda silahsızlanmaya ilişkin ülkeler arasında anlaşma olmasına rağmen ülkelerin maceracılığı da sözkonusudur. İnsanlığın, ama özellikle büyük ve güçlü ülkelerin, aklını başına alması ve sorumlu davranması gerekir. Gelecekte insanlar istikrarı ancak böyle kurabilecektir. ‘Soğuk Savaş’ bugünkü çatışmaların temelini attı. Dünyada bu konularda uluslararası toplum da uluslar üstü kurumlar da basiretsiz kalıyor. Günümüzün gerçekliği ya da paradigması temelinde yeni kurumlar oluşturulması gerekmektedir.”
Moğolistan eski Cumhurbaşkanı Natsagii Bagabandi, konuşmasında iklim değişikliği ve çevrenin bozulması konularına işaret ederek, “Doğa hataları affetmiyor. Her zaman haklıdır, hatalar hep insanoğluna ait. Doğa konuşamıyor ama bütün unsurlarıyla bize mesajlar veriyor. Biz hatalar yapınca uyarılar veriyor, biz bunları duymuyoruz” dedi.İklim değişikliğinin tüm insanlığın ortak sorunu olduğuna dikkat çeken Bagabandi, “Öyleyse yarattığımız bu ortak sorunları çözmek için mutlaka ortak çabaya, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Umarım bizim zekamız, insanlığımız, duygularımız, bunları çözmeye yarayacaktır” diye konuştu.Ülkesi Moğalistan’da yenilebilir enerji kaynaklarına yönelik çalıştıklarını belirten Bagabandi, şu vurguyu yaptı:  “Şu anda insanlık iki önemli sorunla karşı karşıya; 1- Yıllardır süregelen siyasi olarak daha griftleşen, politize olan bir yapımız var. 2-  Diğeri de zorunlu göçler.”
Moldova Cumhurbaşkanı Petru Lucinschi, “Bu düzeni biz bozuyorsak bizim düzeltmemiz lazım. Çok çabuk savaşı bitirmeliyiz. ‘Sulh olsun’ çağrısını uzun zamandır kimseden duymuyorum” dedi. Marshall Planı gibi bir çözümün ele alınmasını öneren Lucinschi, şunları aktardı: “Dünyada zenginlik yüzde 15’in elinde. Gelişmiş ülkelerin liderleri oralara yatırım yapın. O insanların yerinde biz de olsaydık, biz de kaçardık. Avrupa, Marshall Planı ile yerelinde yardım ve güçlendirme desteği ile nasıl kalkındırıldı ise benzer bir uygulama olabilir.”
“Soğuk Savaş dönemi kutuplaşma ve düşmanlık yaratmıştı” diyen Lucinschi, şimdi kutuplaşma olmadığını, ancak kaos yaşandığını kaydetti ve “Bana göre NATO’ya gerek yok. BM gibi silahlı kuvvetleri olan bir kuruluşa ihtiyaç var, yoksa bu çatışmalar bitmez. Böyle bir teşkilat olursa daha hızlı karar alınır” dedi.
Hırvatistan eski Cumhurbaşkanı Stjepan Mesic, sığınmacılar konusuna dikkat çekerek insanlığın bu duruma gelmesinin temel nedeni olarak politika ve politikacıları işaret etti. BM’yi dikkatli olmaya çağıran Mesic, uluslararası ilişkilerde hukukun normlarından uzaklaşıldığını, marjinalize edildiğini savundu. Büyükler ve küçükler ile zenginler ve yoksullar, yani herkes için eşitlik gerektiğini savunan Mesic, her ülkenin vatandaşlarının kendi kararlarını alması gerektiğini vurguladı:
“Bu onların mücadelesidir, kimsenin değildir.Global teröristlerle mücadelenin en önemli şartı mevcut politikalara son vermektir. Son verilmeli ki sığınmacılar eve dönebilsin. Özellikle Libya, Irak, Afganistan, Suriye gibi ülkelerin yeniden inşası global politikalar gerektirir. Global terörizmle mücadele için teröristlerin zeminini yok etmek zorundayız. Tüm bunlar BM bayrağı altında çözülebilir. Bunun hala mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyorum.”
Letonya eski Cumhurbaşkanı Valdis Zatlers, konuşmasına şu soruları sorarak başladı: “Kim sorumlu? Libya, Irak, Afganistan, Yemen, Ukrayna, Suriye vb. yıkımlarından kim sorumlu? Teröristlerin finans kaynağı kim? Kim veriyor ki felaketler oluyor?”Zatlers, “Neyin ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyoruz. Kim kime karşı? Mesela Suriye’de durum çok komplike. Jeopolitik oyunlarda güçlü olmak isteyen ülkeler var. Kendi ekonomik kapasitelerine değil silahlanmaya bakıyorlar” diye konuştu.
Zatlers, Karabağ’da çatışmanın tırmandırıldığını, Rusya’nın müdahalesinin felakete yol açacağını kaydetti. Dünyanın daha da değişeceğini öngören Zatlers, bu değişimde BM’nin durumunu sorgulayarak şunları söyledi: “Bu çatışmalar BM’de asla dile getirilmiyor. BM Güvenlik Konseyi ülkeler arası çatışmayı önlüyor ancak yerel sorunları çözemiyor. BM derhal uluslararası toplumu global hukuka çağırsın. BM’de yeni bir anlayış, yeni bir ruh olmalı.”
Romanya eski Cumhurbaşkanı Emil Constantinescu, ‘Soğuk Savaş’la birlikte çift kutuplu dünyanın tarih olduğunu ancak barışın bir türlü gelmediğini kaydetti. Constantinescu, “Savaş geçmişin bir deneyimi ama hala kapımızda, yakın geleceğimizde. Burada ana düşmanlıklar imparatorluk ve ordular değil, az gelişmişlik, yoksulluk, uyuşturucu ve silah kaçakçıları, sınırlar ötesi suç ve terörizm. Orta vadede organize suçlarla kaçakçılık ve terörizm birarada el ele ilerleyecek ve gerilla savaşına dönüşecek.
Uluslararası paradigmalara yada teorik yaklaşımlara bakınca birtek kutuplu dünya ABD-AB’dir, geri kısım çok kutupludur. Batıda çok kutupluluk demokratlıktan ortaya çıkıyor deniliyor. Peki Afganistan, Libya, Irak, Suriye’de yapılanlar ne oluyor. Gerçek demokrasiyi sorgulamamız gerekiyor” dedi.
Arnavutluk eski Cumhurbaşkanı Bamir Topi, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının demokrasinin değerine inananlar ile buna inanmayanlar arasında yeni bir ilişkinin doğmasına yol açtığına dikkat çekti. Sınırların eski önem ve değerini yitirdiğini paylaşan Topi, hükümetlerin terörist tehlike karşısında güçlerini birleştirmek zorunda olduğunu vurguladı.‘Cihatizim’in İslam dinini hedef aldığını, kendi alanını genişletmek için her aracı kullandığını aktaran Topi, “Dünyada şiddetli aşırı uç davranışlara şahit olmaktayız. Bütün bunların İslam dini ile zerre kadar ilişkisi yoktur. Zaten inançla ilgili değildir. Din barış, uyum ve insan refahı anlamına geliyor. İnsan varlığının da gelişmesi için şarttır” dedi.
Hırvatistan eski Cumhurbaşkanı Ivo Josipovic, “Terörizm en önemli küresel sorunlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Siyasi istikrarsızlık yaratıyor. Ülkelerin ekonomileri harap oluyor” dedi.
Josipovic, siyasi hakların olmadığı ülkelerde terörizmin daha fazla öne çıktığını belirtti: “2011’den bu yana ABD terörizmle mücadele için 117 milyar dolar harcadı. Dolaylı hasarın bedeli 52 milyar dolar. Terör birçok ülkede ekonomiyi ve turizmi etkiliyor, yoksulluğa ve reformların aksamasına neden oluyor. Yatırımın kaçmasına neden oluyor. Terör korkusu, kültürü ve yaşam tarzımızı etkiliyor. Terörizme destek olan devlet ve zengin kurumların finans kaynaklarının kesilmesi gerekiyor.”
Makedonya Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov,  “Soğuk savaşta iktidarın yarattığı korku dengesi vardı. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla daha iyi yaşam umudu ortaya çıktı. Mutluluk 10 yıl sürdü. Sonra yeniden dünya eskiye dönmeye başladı” dedi. Günümüz dünyasında farklı farklı aktörler arasında çatışma olduğunu hatırlatan Ivanov, şunları ifade etti: “Blokların olduğu yıllarda iki devlet aktör olarak karşı karşıyaydı. Bugün ise birden fazla kutupta birden fazla aktör var. Hem devlet hem devlet dışı aktörler var. Korku dengesinin istikrar sağladığı ‘Soğuk Savaş’ın yerine bugün aşırı uçlar, şiddet, terörizm daha büyük sıkıntılara yol açıyor. Bugün yaşanan küresel dengesizliktir.
Bana göre yepyeni bir düzen geliyor. Sahnede olmayan aktörler sahneye çıkıyor. Global bir ‘Demos’tan bahsediyoruz. Devlet dışı aktörler devletleri etkiler hale geldi. İnsanların ihtiyacı sessizlerin sesi olmaktır. Ulus devletin global ihtiyaca uymakta zorluk çektiğini görüyoruz. Uluslararası örgüt ve mekanizmalara ihtiyaç duyuyoruz. Bu yapıyı oluşturamazsak westphalia (1648) öncesi feodalizme geri dönme sorunuyla karşı karşıya kalırız.”
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, son iki yılda resmi verilere göre 10 bine yakın insanın AB’ye ulaşmak için denizlerde boğulduğunu, kayıtlara geçmeyen rakamların bunun çok üzerinde olduğunun tahmin edildiğini, AB Polis Teşkilatı verilerine göre ise 10 bin kayıp mülteci çocuk bulunduğunu anlattı. Akıncı, dünyada halen 60 milyon insanın mülteci durumunda bulunduğunu hatırlattı.Akıncı, şu tehditlere dikkat çekti: “Küresel Terör Endeksi’ne göre dünya genelinde terör nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı son 15 yılda yüzde 80 oranında artış göstermiştir. Dünyada her yıl 30 bin kişi terörün kurbanı oluyor. Dünyamızda taşlaşmış sorunlar çözülürse (bu durum Kıbrıs’ta da yaşanıyor) mesela adayı çevreleyen doğalgaz kaynakları politik-ekonomik, akla uygun kullanılırsa diğer yandan AB-Avrasya-Ortadoğu’yu da içine alan bir işbirliği ve ekonomik entegrasyano yönelinirse karşılıklı ekonomik bağımlılıklar bölgesel barışı da getirir” dedi.
Akıncı, “Uluslararası bütünleşme olarak algılanan küreselleşmenin aynı ideolojiyi, aynı kültürü, aynı yaşam stilini dayatan ama olanaklardan dengeli biçimde yararlanma ilkesini gözetmeyen tek yanlı süreç olarak yaşanması doğru değil” dedi.


Yorumlar (0)