Kahverengi İşlerden, Yeşil İşlere...
‘Yeşil Ekonomi’ kavramı Dünya’daki tüm insanları içine alan hem bugünkü hem de gelecekteki nesiller için yaşanılabilir bir çevre oluşturulması, sürdürülebilir büyümenin sağlanması, kaynakların daha etkin kullanması, daha adil ve eşitlikçi bir dünya toplumu yaratma fikridir. Günümüz ekonomik modelinin sürdürülemez olduğu anlaşıldığından bugün için yeşil ekonomiye geçiş bir tercihten ziyade bir zorunluluk arz etmektedir.
Dünyamızda küresel ısınma, iklim değişikliği, ekolojik denge, yeşil bir dünya, yeşil ekonomi, yeşil üretim, yeşil işler gibi kavramlar yaşamımızın her alanında önemsenmesi gereken kavramlar olarak görülmekte. Bu bağlamda kahverengi işleri, yeşil işler, yeşil ekonomiye ilişkin açık kaynaklardan derlediğim bilgileri siz değerli okurlarımızın bilgilerine sunacağım.
Kahverengi işler; hammaddeyi etkin kullanmayan, enerji etkinliğini hedef olarak, fosil yakıtlar gibi sürdürülemez kaynaklara bağlı üretime devam eden ve insan onuruna yakışır iş standartlarını sağlamayan işler olarak tanımlanmaktadır. Kahverengi işlerin üretim biçimi iklim değişikliklerine neden olmakta ve ekolojik dengeyi önemsememektedir. Bir başka yönüyle kahverengi işler; çalışanlara düşük ücret politikası uygulayan, düşük ve orta becerili çalışanlara, yüksek becerili işlere geçmek için eğitim desteği sağlamayan, adil bir gelişme ortamı sunmayan, iş güvencesi noktasında çalışana güven vermeyen ve çok boyutlu ayrımcılık yapan işler olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), ‘Mauritius’da Yeşil İşler’ adlı raporunda kahverengi işler kavramını çeşitli sektörler için tanımlamıştır. Bu sektörler; tarım, inşaat, turizm ve üretim sektörleridir. ILO’nun raporuna göre;
• Tarım sektöründeki kahverengi işler; tüketicileri sürdürülebilir yöntemlerle elde edilmiş ürünlere yöneltmeyen, iklim değişikliği konusunda hassas olmayan ve atık yönetimini yerine getirmeyen işler olarak tanımlanmaktadır.
• İnşaat sektöründeki kahverengi işler; enerji etkin binalar yapmaya teşvik etmeyen, su kaynakları etkinliğini önemsemeyen, dekoratif malzemeleri hem geri dönüşebilir olanlardan seçmeyen hem de hammadde etkinliğine dikkat etmeyen ve son olarak da çalışma koşullarını iyileştirmek için çaba harcamayan işler olarak tanımlanmaktadır.
• Turizm sektöründeki kahverengi işler; eko-turizme yönelmeyen, çevresel sürdürülebilirliğe önem vermeyen ve iyi çalışma ortamı (insan onuruna yakışır iş standartlarına sahip) oluşturmak için çaba harcamayan işler olarak tanımlanmaktadır.
• Üretim sektöründeki kahverengi işler; hammadde kaynaklarını etkin kullanmayan, sürdürülebilir çevre yönetimi geliştirmeyen, çevreye zararlı kimyasallar kullanan ve insani sürdürülebilirliği stratejik hedef olarak belirlemeyen işler olarak tanımlanmaktadır.
Bu tanımlardan yola çıkılarak; yeşil ve kahverengi işlerin doğal kaynakların ve çalışma yaşamının sürdürülebilirliğinin sağlanması noktalarında birbirinden ayrıldığını söylemek yerinde olacaktır. Yeşil işler, bir yandan doğal kaynakların korunmasını sağlarken; diğer yandan çalışanlar için insan onuruna yakışır iş standartları yaratmaktadır. Bu açıdan yeşil işler; çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilir işlerdir. Kahverengi işler ise; doğal kaynakların korunmasına önem göstermeyen ve çalışanlar için insan onuruna yakışır iş standartları sunmayan işler olarak tanımlanmakta. Bu çerçevede kahverengi işler çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülemez işlerdir.
‘Yeşil Ekonomi’ İçerisinde ‘Yeşil İşler’
Yeşil işler, insan onuruna yakışır iş standartlarına sahip, enerji ve hammadde kullanımını azaltan, sera gazı salınımını sınırlayan, atıkları ve kirliliği minimize eden; ekosistemi yenileyen ve koruyan son olarak da işletmeleri ve örgütleri iklim değişikliğine adapte eden işler olarak tanımlanmaktadır. Çevrenin tahribatını azaltan ve yenileyen, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen ve ayrıca çalışanlara insan onuruna yakışan bir iş ortamı, kariyer ve ücret imkânı sunan, iş sağlığı ve güvenliği gibi günümüzde önem arz eden konularda uygulamalar içeren işlere ‘Yeşil Ekonomi’ içerisinde ‘Yeşil İşler’ olarak tanımlanmaktadır.
Bu kapsamda eski üretim modelinin getirdiği riskleri azaltmaya yardımcı olan, kaynak kullanımını verimli hale getiren, toplumsal refahı ve eşitliği arttıran bir sistem olarak tanımlanan ‘Yeşil Ekonomi’ kavramı ‘Yeşil Kalkınma’ kavramıyla birlikte ele alınmakta ve bu yeni kalkınma modelinin hayata geçirilmesi için de ‘Yeşil İşler’ kavramına önemle vurgu yapılmaktadır. ‘Yeşil Ekonomi’ kavramı Dünya’daki tüm insanları içine alan hem bugünkü hem de gelecekteki nesiller için yaşanılabilir bir çevre oluşturulması, sürdürülebilir büyümenin sağlanması, kaynakların daha etkin kullanması, daha adil ve eşitlikçi bir dünya toplumu yaratma fikridir. Günümüz ekonomik modelinin sürdürülemez olduğu anlaşıldığından bugün için yeşil ekonomiye geçiş bir tercihten ziyade bir zorunluluk arz etmektedir.