Pandemi Koşullarında Dijitalleşen Dünya
Yaşadığımız bu salgınla mücadele ederken, davranışlarımızın teknolojinin gelişimi üzerinde çarpıcı etkileri oldu. Dijital dönüşüm; küçük ölçekli firmalardan en büyüğüne kadar bir süredir dilimizde olan bir kavramdı. Covid 19 ile sadece gündemimizde olması yetmedi, zorunluluk haline geldi ve dijital dönüşümü yüksek oranda hızlandırdı.
Berk Bacakoğlu
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi CIO’su
Dünyayı etkisi altına alan, yaşamı durma noktasına getiren Covid 19 salgını, iş ve sosyal hayatımızdaki alışkanlıklarımızı kökten değiştirdi. Birçok alanda değişimi zorunlu hale getirdi. Değişimin gündelik hayattan, iş-sosyal hayata her alanda hissedildiği bir çağa giriyoruz.
Şirketler gelecek yol haritalarını çizerken uzaktan çalışma modellerini gündem maddeleri arasında tutmaya başladılar. Araştırmalar gösteriyor ki üst düzey yöneticilerin %70-75 gibi büyük bir çoğunluğu uzaktan çalışmayla süreçlerin daha verimli olduğunu düşünüyor. İşyerinde olmadan aynı işi, aynı performansla yapabilmek işçi ve işveren için ekonomik avantajlar doğuruyor. Ekonomik avantajların yanında çok değerli olan zamanın daha verimli kullanılmasını sağlıyor. Büyükşehirlerin en büyük dertlerinden biri olan trafik ve trafikte kaybedilen zamandan tasarruf etmek daha kaliteli bir iş ve sosyal yaşam olanağı da sunuyor.
Uzaktan çalışma modeli, çalışan için üretkenlik ve konfor anlamına gelirken; aslında bu durum çalışanların bundan sonraki beklentilerini de değiştiriyor. Araştırmalar gösteriyor ki; çalışanların %70’ i uzaktan çalışmadan memnun ve uzun vadede uzaktan ya da hibrit çalışma modeli ile çalışmak istiyorlar. Dolayısı ile şirketler internetin var olduğu her yerde çalışabilen kişileri, fiziksel olarak tam bir dönüş yapmaya zorlarlarsa, çalışanlardan vazgeçecekleri anlamına geliyor. Şirketlerin çalışanları ellerinde tutabilmek için konum merkezli iş tasarımından vazgeçip, çalışanın çalışma ortamına kendisinin karar verebileceği bir yapıya geçmeleri söz konusu. Şimdiden sinyallerini gördüğümüz ve ilerleyen günlerde fazla göreceğimiz, özellikle teknoloji ile temas olan işlerde uzaktan çalışma ya da hibrit çalışma bir istisna değil standart haline gelmesi beklenmektedir. Dünya teknoloji devi birçok firma uzaktan çalışmaya devam ederken, şimdiden Pandemi sonrası isteyen her çalışanın uzaktan çalışmaya devam edebileceğini duyurdu.
Salgın boyunca uzaktan çalışan birçok şirket, yeni normalleşme ile gündemlerine hibrit çalışma modelini de eklediler. Bu model yarı uzaktan yarı ofiste çalışacak şekilde düzenleme demek. Çalışan memnuniyetini yüksek oranda artıran uzak çalışma ve hibrit çalışma modelinin birlikte nasıl yaygınlaşacağını önümüzdeki dönemlerde daha net olarak göreceğiz.
Yaşadığımız bu salgınla mücadele ederken, davranışlarımızın teknolojinin gelişimi üzerinde çarpıcı etkileri oldu. Dijital dönüşüm; küçük ölçekli firmalardan en büyüğüne kadar bir süredir dilimizde olan bir kavramdı. Covid 19 ile sadece gündemimizde olması yetmedi, zorunluluk haline geldi ve dijital dönüşümü yüksek oranda hızlandırdı.
Pandemi başladığından bu yana şirketler büyümelerini bulut tabanlı sistemlere, hizmet olarak yazılıma (SaaS), iletişim ve üretkenliği mümkün kılan her türlü teknolojiye yönlendirmeye başlayarak bir teknoloji patlamasını körüklediler. Bu büyüme trendi benzeri görülmemiş bir talep yarattı ve bu nedenle 2021 çip (chip) kıtlığının yılı oldu. Bu kıtlık, arabalardan, cep telefonlarına kadar her şeyin üretim sürelerinde büyük gecikmelere neden oldu. Üretici firmalar bu sorunun bir daha asla yaşanmamasını sağlamak için büyük yatırımlar yapmaya başladılar ve çip üretim devleri üretim sürelerini iyileştirmek için küresel çapta yeni üretim tesisleri kurmak için milyarlarca dolarlık yatırımlarını duyurdular. Bu yatırımların doğrudan etkisini gelecek yılın sonuna kadar, hatta 2023’e kadar hissetmeyeceğiz, ancak bu yatırımların boyutunu ve önümüzdeki yıllar boyunca gelişen altyapımızda oynayacakları rolü not etmek kritik önem taşıyor.
Covid 19 hayatlarımıza uzaktan çalışmanın yanında farklı birçok alanda da çok büyük değişimler getirdi. Örneğin; sanal öğrenme diye bir kavramla tanıştık, çocuklarımız her sabah okula değil bir bilgisayar karşısına geçti. Seminerler, söyleşiler, eğitimler, sempozyumlar… Hepsi bir anda sanal ortama taşındı. Evde süt bittiğinde yandaki markete değil telefona doğru yürüdük, uygulamayı açtık, sipariş ettik, kapımıza geldi. İnternet ortamında birçok ihtiyaca ‘anında ulaşabilmek’ tüketici olarak alışkanlıklarımızı da değiştirdi. Tüketiciler arasında yapılan bir araştırmaya göre, ortalama haftada bir yapılan market alışverişi haftada üçe çıkmış durumda. Pandemi’nin her kategoride online alışverişe hızlı geçiş üzerinde net bir etkisi olduğunu gözlemliyoruz. Dolayısı ile tüketim davranışlarımızda da kalıcı değişimler bizi bekliyor. E-ticaret yöneticileri tüketicilerin %90’lara varan oranda dijitale kayacağını ve bunun kalıcı olacağını düşünüyor.
Alışveriş, eğitim, sağlık, banka gibi sıklıkla kullandığımız kurumlara internet ile erişimin artması teknolojik bir devrimi işaret ediyor ve bulunduğumuz şartların bu yeni düzene göre düzenleneceğinin sinyallerini veriyor.