Marmara Grubu Vakfı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenterler Asamblesi’ne katıldı
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlementer Asamblesi’nin (KEİPA) 49. Genel Kurulu’na katılan Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver; “Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi bizim Marmara Grubu Vakfı olarak çok önemsediğimiz bir olaydır.
HABER
01.08.2017, 08:39 31.07.2017, 19:59
12400
Zira bunun hedefinde barış vardır. Karadeniz’in etrafında bir barış çemberi, dünyanın bu bölgesinde istikrar meydana getirmek ve bu istikrarda devamlılığı sağlamak için neticede hem barışın, hem istikrarın bölgedeki insanların refahına hizmet ettiği ve hizmet etmesi lazım geldiğinin görülmesi gibi gayelere yönelmesini bizler önemsiyoruz” dedi.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi’nin (KEİPA) Kırk Dokuzuncu Genel Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin evsahipliğinde, 4-6 Temmuz 2017 günleri, İstanbul’da yapıldı. KEİPA Başkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı, KEİPA Türkiye Delegasyonu Başkanı Ramazan Can tarafından okundu.
KEİPA’nın İstanbul Oturumu’na, Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan, Türkiye ve Ukrayna parlamenter delegasyonları ile katılırken Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Genel Başkanı, Genel Başkan Yardımcıları ve Genel Sekreteri, Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Genel Sekreteri, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Keneşi) Genel Sekreter Yardımcısı, Karadeniz ve Hazar Denizi İşbirliği ve Ortaklık Uluslararası Fonu (BSCSIF), Bölgesel İşbirliği Konseyi (BİK) ve D-8 Ekonomik İşbirliği Örgütü temsilcileri Genel Kurul’a gözlemci ve misafir olarak iştirak ettiler.
Toplantılar, KEİPA Genel Sekreteri Prof.Dr. Asaf Hajiyev’in yönetiminde iki gün devam etti. KEİPA Asamble Üyeleri, Genel Kurul Oturumu’nda, yeni KEİPA Başkan Yardımcılıkları’na; Arnavutluk’tan Namık Dokle’yi, Bulgaristan’dan Petar Kanev’i, Romanya’dan Roberta Alma Anastase’yi, Ukrayna’dan Ludmila Denisova’yı ve Türkiye’den Ramazan Can’ı seçtiler. Genel Kurul Oturumu, ana konu olarak “Karadeniz Bölgesinde Barışın ve Güvenliğin Sağlanmasında Parlamentoların Rolü”nü müzakere etti.
Toplantı sonrası KobiEfor Dergisi’ne KEİPA toplantısı ile ilgili bir değerlendirme yapan Dr. Akkan Suver; “Karadeniz’i unutmayalım” dedi ve şunları söyledi: “Günümüzün Karadeniz havzasında güvenlik endişesi, Rusya ile batı dünyasını karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır. Oysa hâlâ, her şeye rağmen Karadeniz bugün bir güvenlik koridoru olarak kabul görüyorsa bunda Montreux Sözleşmesi’nin payı büyüktür. Zira Montreux Sözleşmesi’yle Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin savaş gemileri için çeşitli sınırlamalar mevcuttur. Gene gemilerin kaldıkları süreyi, müsaade edilen tonaj miktarını, sayılarını, Karadeniz'de yapabileceklerini ve yapamayacaklarını sınırlayan Montreux Sözleşmesi, Boğazlar yoluyla ve Karadeniz’e uzanan deniz geçişiyle stabilitenin unsuru olmuştur. Bu düzenlemedir ki seksen yıldır Karadeniz bir barış denizidir.
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle Karadeniz kıyıdaş ülkelerinden Romanya ve Bulgaristan’ın NATO ve AB üyesi olması dengelerde değişiklik oluşturdu. Rusya bunu NATO-AB ortak stratejik girişimi ve Rusya’yı zayıflatma politikaları olarak değerlendirdi. Buradan duyduğu endişe Rusya’yı güvenlik ve askeri strateji açısından tedirgin etti. Bu tedirginlik ve bu endişeyi arttıran bir başka neden de gaz ve petrol kaynaklarının bu bölgeden geçmesidir. Dolayısıyla Rusya’ya göre Karadeniz’in güvenliği aynı zamanda Kafkasya’nın da güvenliği demektir. Rusya, Karadeniz’i koruma altına alamaması halinde Batı’nın krizi Kafkasya’ya taşıyacağından endişe ediyor. Buraya kadar Rusya’nın muhtemel endişelerini dile getirdim.
Romanya, Bulgaristan gibi Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkeler; ‘Münih Doktrini’nden duydukları güvenlik endişesiyle Ahbazya, Güney Osetya, Transdinyester, Ukrayna ve Suriye’de yaşananlardan rahatsızlardır. Onların da içinde bulundukları endişenin Karadeniz’in güvenliği açısından giderilmesi önemlidir. Karadeniz’de oluşturulan ‘Blackseafor’ bu şüphenin, bu endişenin eseridir.
Buraya kadar ortaya koyduğum bu tablo karşılıklı güvensizlik varsayımları üzerine geliştirilen bir senaryolar serisidir. Şimdi bizlere düşen karşılıklı güveni oluşturacak ortak çözümlere ulaşmak, böylece istikrarı sağlamaktır.
Bu konuda Marmara Grubu Vakfı olarak iki yıldan beri merkezi Bükreş’te bulunan New Strategy Center ile Karadeniz’de güvenlik ve enerji üzerine çalışmalar yapmaktayız. Arzumuz, endişelerin ortadan kalkmasından ibarettir.
Karadeniz’i İkinci Dünya Savaşı’nın en zor günlerinde olsun, Soğuk Savaş’ın akıl almaz kışkırtıcılık döneminde olsun güvenli, istikrarlı ve itimatlı kılan Türkiye, bugün çatısı altında bulunmaktan şeref duyduğumuz Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi’ni Rusya Federasyonu ile birlikte güven içinde kurmuştu.
Dün, işbirliğimizi arttırmak ve ortak değerlerimiz olan demokrasi, insan hakları ve temel hürriyetlerle saygıyı kuvvetlendirip, genişletmek ve refah ile sosyal adaleti güvence altına almak için kurulan bu işbirliği bugün çeyrek yüz yıllık bir tarihin sahibidir. Bu başarılı kuruluş gücünü; barıştan, demokratik yaşam tarzıyla uzlaşıdan ve karşılıklı anlayışa dayalı ilişkilerden almaktadır. Bu kuruluş, politik mesajlarla değil, barışla ilgilenmiştir. Dolayısıyla Karadeniz’i bir barış, istikrar ve refah denizi haline getirmek yolundaki ortak idealimize her zamankinden fazla yakın olduğumuz cihetle bugün kendimize güven duymamız için her türlü imkan mevcuttur. Bunun için; önceliğimiz, ekonomik işbirliğimiz olmalıdır. Ancak böylelikle halklarımızın ve hükümetlerimizin arasındaki karşılıklı güveni kolayca arttırabiliriz.
Özel sektörümüzün ve girişimcilerimizin potansiyel ve dinamizmini seferber ederek genişleyen bir pazar ekonomisi ile zenginleşmeye yönelmeliyiz. Paylaşmakta olduğumuz bu coğrafya çağdaş ihtiyaç ve realitelere cevap verebilecek imkanlara sahiptir. Aynı zamanda çağdaş fırsatlara da cevap verebilecek nitelikte yeni işbirliği şekillerinin geliştirilmesini sağlayacak projeler de hedefimiz olmalıdır.
Zira Karadeniz Bölgesi, Avrasya jeopolitiğinin merkezidir.
Eski çağların efsanevi İpek Yolu’nun, Bir Kuşak-Bir Yol projesiyle hayata geçirildiği bugünlerde modern ulaştırma ve iletişim şebekeleriyle Karadeniz Bölgesi Avrasya’nın doğu ve batı uçlarını birbirine bağlamaktadır. Gene bu projede Karadeniz Bölgesi Uzak Doğu’yu yakın kılacak bir imkana da sahiptir. Zira Baltık ülkeleriyle Balkanlar, Balkanlar’la Kafkasya ülkeleri Çin’den Londra’ya uzanan ekonomik coğrafyanın merkezinin Karadeniz Bölgesi olduğunun farkındadırlar. Bu da küreselleşmenin, yeni bir bütünleşme oluşturacak Bir Kuşak-Bir Yol projesiyle refaha ve barışa yeni bir kapının aralanmasına vesile teşkil edecektir.
Ayrıca halklarımız arasındaki kültürel alışverişin önemini de vurgulamak isterim. Halklarımız, birbirlerinin kültürel mirasları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalıdırlar. Kültür kopuklukları, dilde, dinde, inançta da ortadan kaldırılmalıdır. Böylece insanlarımız temaslarını her konuda zenginleştirmek yolunda teşvik edilmiş olacaklardır. Bölgede giderek artan işbirliği ve ortaklık görülmesi ve bölgemizin daha fazla refah ve istikrara kavuşması yönündeki hedef ve beklentilerimizin gerçekleştirilmesi yolunda tam bir işbirliği içinde olmalıyız.
Dünyanın her kesiminde problemlerle sorunlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Avrupa Birliği’ne bakın, altmış yıllık bu kuruluşun birçok problemleri bulunuyor. Birçok çatışmanın olduğu, gerilimlerin yaşandığı bölgemizde anlayışların bir arada gelişmesi kolay iş değildir. Ancak bizlere düşen, bu problemleri çözme gayreti içinde bulunmaktır. Önemli olan bölgenin refahı, bölgenin istikrarı ve bölgenin barışı için birlikte düşünmektir.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi, bizim Marmara Grubu Vakfı olarak çok önemsediğimiz bir olaydır. Zira bunun hedefinde barış vardır. Karadeniz’in etrafında bir barış çemberi, dünyanın bu bölgesinde istikrar meydana getirmek ve bu istikrarda devamlılığı sağlamak için neticede hem barışın, hem istikrarın bölgedeki insanların refahına hizmet ettiği ve hizmet etmesi lazım geldiğinin görülmesi gibi gayelere yönelmesini bizler önemsiyoruz.”
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi’nin (KEİPA) Kırk Dokuzuncu Genel Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin evsahipliğinde, 4-6 Temmuz 2017 günleri, İstanbul’da yapıldı. KEİPA Başkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı, KEİPA Türkiye Delegasyonu Başkanı Ramazan Can tarafından okundu.
KEİPA’nın İstanbul Oturumu’na, Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Moldova, Romanya, Rusya, Sırbistan, Türkiye ve Ukrayna parlamenter delegasyonları ile katılırken Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı Genel Başkanı, Genel Başkan Yardımcıları ve Genel Sekreteri, Asya Parlamenter Asamblesi (APA) Genel Sekreteri, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Keneşi) Genel Sekreter Yardımcısı, Karadeniz ve Hazar Denizi İşbirliği ve Ortaklık Uluslararası Fonu (BSCSIF), Bölgesel İşbirliği Konseyi (BİK) ve D-8 Ekonomik İşbirliği Örgütü temsilcileri Genel Kurul’a gözlemci ve misafir olarak iştirak ettiler.
Toplantılar, KEİPA Genel Sekreteri Prof.Dr. Asaf Hajiyev’in yönetiminde iki gün devam etti. KEİPA Asamble Üyeleri, Genel Kurul Oturumu’nda, yeni KEİPA Başkan Yardımcılıkları’na; Arnavutluk’tan Namık Dokle’yi, Bulgaristan’dan Petar Kanev’i, Romanya’dan Roberta Alma Anastase’yi, Ukrayna’dan Ludmila Denisova’yı ve Türkiye’den Ramazan Can’ı seçtiler. Genel Kurul Oturumu, ana konu olarak “Karadeniz Bölgesinde Barışın ve Güvenliğin Sağlanmasında Parlamentoların Rolü”nü müzakere etti.
Toplantı sonrası KobiEfor Dergisi’ne KEİPA toplantısı ile ilgili bir değerlendirme yapan Dr. Akkan Suver; “Karadeniz’i unutmayalım” dedi ve şunları söyledi: “Günümüzün Karadeniz havzasında güvenlik endişesi, Rusya ile batı dünyasını karşı karşıya getirmiş bulunmaktadır. Oysa hâlâ, her şeye rağmen Karadeniz bugün bir güvenlik koridoru olarak kabul görüyorsa bunda Montreux Sözleşmesi’nin payı büyüktür. Zira Montreux Sözleşmesi’yle Karadeniz’de kıyısı olmayan devletlerin savaş gemileri için çeşitli sınırlamalar mevcuttur. Gene gemilerin kaldıkları süreyi, müsaade edilen tonaj miktarını, sayılarını, Karadeniz'de yapabileceklerini ve yapamayacaklarını sınırlayan Montreux Sözleşmesi, Boğazlar yoluyla ve Karadeniz’e uzanan deniz geçişiyle stabilitenin unsuru olmuştur. Bu düzenlemedir ki seksen yıldır Karadeniz bir barış denizidir.
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle Karadeniz kıyıdaş ülkelerinden Romanya ve Bulgaristan’ın NATO ve AB üyesi olması dengelerde değişiklik oluşturdu. Rusya bunu NATO-AB ortak stratejik girişimi ve Rusya’yı zayıflatma politikaları olarak değerlendirdi. Buradan duyduğu endişe Rusya’yı güvenlik ve askeri strateji açısından tedirgin etti. Bu tedirginlik ve bu endişeyi arttıran bir başka neden de gaz ve petrol kaynaklarının bu bölgeden geçmesidir. Dolayısıyla Rusya’ya göre Karadeniz’in güvenliği aynı zamanda Kafkasya’nın da güvenliği demektir. Rusya, Karadeniz’i koruma altına alamaması halinde Batı’nın krizi Kafkasya’ya taşıyacağından endişe ediyor. Buraya kadar Rusya’nın muhtemel endişelerini dile getirdim.
Romanya, Bulgaristan gibi Karadeniz’e kıyısı bulunan ülkeler; ‘Münih Doktrini’nden duydukları güvenlik endişesiyle Ahbazya, Güney Osetya, Transdinyester, Ukrayna ve Suriye’de yaşananlardan rahatsızlardır. Onların da içinde bulundukları endişenin Karadeniz’in güvenliği açısından giderilmesi önemlidir. Karadeniz’de oluşturulan ‘Blackseafor’ bu şüphenin, bu endişenin eseridir.
Buraya kadar ortaya koyduğum bu tablo karşılıklı güvensizlik varsayımları üzerine geliştirilen bir senaryolar serisidir. Şimdi bizlere düşen karşılıklı güveni oluşturacak ortak çözümlere ulaşmak, böylece istikrarı sağlamaktır.
Bu konuda Marmara Grubu Vakfı olarak iki yıldan beri merkezi Bükreş’te bulunan New Strategy Center ile Karadeniz’de güvenlik ve enerji üzerine çalışmalar yapmaktayız. Arzumuz, endişelerin ortadan kalkmasından ibarettir.
Karadeniz’i İkinci Dünya Savaşı’nın en zor günlerinde olsun, Soğuk Savaş’ın akıl almaz kışkırtıcılık döneminde olsun güvenli, istikrarlı ve itimatlı kılan Türkiye, bugün çatısı altında bulunmaktan şeref duyduğumuz Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nı ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi’ni Rusya Federasyonu ile birlikte güven içinde kurmuştu.
Dün, işbirliğimizi arttırmak ve ortak değerlerimiz olan demokrasi, insan hakları ve temel hürriyetlerle saygıyı kuvvetlendirip, genişletmek ve refah ile sosyal adaleti güvence altına almak için kurulan bu işbirliği bugün çeyrek yüz yıllık bir tarihin sahibidir. Bu başarılı kuruluş gücünü; barıştan, demokratik yaşam tarzıyla uzlaşıdan ve karşılıklı anlayışa dayalı ilişkilerden almaktadır. Bu kuruluş, politik mesajlarla değil, barışla ilgilenmiştir. Dolayısıyla Karadeniz’i bir barış, istikrar ve refah denizi haline getirmek yolundaki ortak idealimize her zamankinden fazla yakın olduğumuz cihetle bugün kendimize güven duymamız için her türlü imkan mevcuttur. Bunun için; önceliğimiz, ekonomik işbirliğimiz olmalıdır. Ancak böylelikle halklarımızın ve hükümetlerimizin arasındaki karşılıklı güveni kolayca arttırabiliriz.
Özel sektörümüzün ve girişimcilerimizin potansiyel ve dinamizmini seferber ederek genişleyen bir pazar ekonomisi ile zenginleşmeye yönelmeliyiz. Paylaşmakta olduğumuz bu coğrafya çağdaş ihtiyaç ve realitelere cevap verebilecek imkanlara sahiptir. Aynı zamanda çağdaş fırsatlara da cevap verebilecek nitelikte yeni işbirliği şekillerinin geliştirilmesini sağlayacak projeler de hedefimiz olmalıdır.
Zira Karadeniz Bölgesi, Avrasya jeopolitiğinin merkezidir.
Eski çağların efsanevi İpek Yolu’nun, Bir Kuşak-Bir Yol projesiyle hayata geçirildiği bugünlerde modern ulaştırma ve iletişim şebekeleriyle Karadeniz Bölgesi Avrasya’nın doğu ve batı uçlarını birbirine bağlamaktadır. Gene bu projede Karadeniz Bölgesi Uzak Doğu’yu yakın kılacak bir imkana da sahiptir. Zira Baltık ülkeleriyle Balkanlar, Balkanlar’la Kafkasya ülkeleri Çin’den Londra’ya uzanan ekonomik coğrafyanın merkezinin Karadeniz Bölgesi olduğunun farkındadırlar. Bu da küreselleşmenin, yeni bir bütünleşme oluşturacak Bir Kuşak-Bir Yol projesiyle refaha ve barışa yeni bir kapının aralanmasına vesile teşkil edecektir.
Ayrıca halklarımız arasındaki kültürel alışverişin önemini de vurgulamak isterim. Halklarımız, birbirlerinin kültürel mirasları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmalıdırlar. Kültür kopuklukları, dilde, dinde, inançta da ortadan kaldırılmalıdır. Böylece insanlarımız temaslarını her konuda zenginleştirmek yolunda teşvik edilmiş olacaklardır. Bölgede giderek artan işbirliği ve ortaklık görülmesi ve bölgemizin daha fazla refah ve istikrara kavuşması yönündeki hedef ve beklentilerimizin gerçekleştirilmesi yolunda tam bir işbirliği içinde olmalıyız.
Dünyanın her kesiminde problemlerle sorunlarla karşı karşıya bulunmaktayız. Avrupa Birliği’ne bakın, altmış yıllık bu kuruluşun birçok problemleri bulunuyor. Birçok çatışmanın olduğu, gerilimlerin yaşandığı bölgemizde anlayışların bir arada gelişmesi kolay iş değildir. Ancak bizlere düşen, bu problemleri çözme gayreti içinde bulunmaktır. Önemli olan bölgenin refahı, bölgenin istikrarı ve bölgenin barışı için birlikte düşünmektir.
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi, bizim Marmara Grubu Vakfı olarak çok önemsediğimiz bir olaydır. Zira bunun hedefinde barış vardır. Karadeniz’in etrafında bir barış çemberi, dünyanın bu bölgesinde istikrar meydana getirmek ve bu istikrarda devamlılığı sağlamak için neticede hem barışın, hem istikrarın bölgedeki insanların refahına hizmet ettiği ve hizmet etmesi lazım geldiğinin görülmesi gibi gayelere yönelmesini bizler önemsiyoruz.”