Kuşak Yol Projesi idealinde; Yeni ve güçlü bir adım
Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya ve Güney Kore ile biraraya gelerek son zamanların en büyük Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nı gerçekleştirdi.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin öncülüğünde aralarında 15 ülkenin bulunduğu yeni bir Ekonomik Ortaklık Anlaşması geride bıraktığımız Kasım ayı içinde Vietnam’da imzalandı. Küresel ekonominin neredeyse üçte birini kapsayan dünyanın en büyük ticaret bloğunu oluşturacak bu anlaşmayı Marmara Grubu Vakfı Genel Başkanı Dr. Akkan Suver ile konuştuk.
KobiEfor: Bu yeni Ekonomik Ortaklığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dr. Akkan Suver: Çin Halk Cumhuriyeti Japonya ve Güney Kore ile biraraya gelerek Pasifik Bölgesi’nde son zamanların en büyük Ekonomik Ortaklık Anlaşması’nı gerçekleştirmesi önemli bir hadisedir. Bu önemli hadise Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’nin (ASEAN) 37. Liderler Zirvesi kapsamında düzenlenen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık görüşmesinde gerçekleşti.
Bana göre gerçekleşen bu yeni Ekonomik Ortaklık gerçekte diyalogun bir başarısıdır. Zira Çin ile Japonya’nın, Çin ile Güney Kore’nin Ekonomik bir ortaklığa yönelmesi Çin Halk Cumhuriyeti’nin diyalog alanında ortaya koyduğu önemli bir başarıdır. Çin Halk Cumhuriyeti bu oluşan beraberlikle Kuşak ve Yol Projesi idealinde de yeni ve güçlü bir adım atmıştır.
Gene bu anlaşma ile koronavirüs salgınından sonra bölge ülkeleri arasında ekonomik bir toparlanmanın kapısının da aralanacağı umulmaktadır. Öte yandan bu ülkelere tek tek baktığımızda zaten hepsi son derece büyük, ekonomik açıdan ağırlıkları olan ülkelerdir. Bunları biraraya getirdiği için bu anlaşma dünyanın en büyüğü diye adlandırılmaktadır.
KobiEfor: Bu ülkeler kendi aralarında tarihi bir rekabet ve peşin hükümlülük içinde bulunuyor, oluşan bu yeni Ekonomik Ortaklık birbirine mesafeli bölge ülkelerini nasıl yanyana getirdi?
Dr. Akkan Suver: Güneydoğu Asya’da yeni bir ekonomik boyut oluştu. Oluşan bu yeni ekonomik boyut bize bir defa daha diyalogun önemini ve isabetini göstermiştir. Zira yıllardır savunduğum ve savunmayı sürdüreceğim diyalog konusu gerçekte Çin ile Japonya’yı, Güney Kore ile Çin’i yan yana getirmiştir.
Çin ile Japonya, Çin ile Güney Kore büyük savaşlardan ve olağanüstü kayıplardan ve bu savaşların ve kayıpların oluşturduğu mesafelerden sonra yaşadıkları ‘coğrafya’da ortak bir beraberliğe imza atmışlarsa bu diyalogun eseridir.
Dünya nüfusunun üçte birinin yaşadığı ve küresel Gayri Safi Milli Hasıla’nın üçte birinin üretildiği bir coğrafyada Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Güney Kore, Avustralya, Yeni Zelanda, Kamboçya, Tayland, Brunei, Vietnam, Laos, Myanmar, Malezya, Singapur, Endonezya ve Filipinler biraraya geldiler.
Ve bu yeni biraraya geliş yeni bir ekonomik boyuta ulaştı.
KobiEfor: Gerçekleşen bu Ekonomik Ortaklığın boyutu ve ekonomik değer ölçüsü nedir?
Dr. Akkan Suver: On gün önce gerçekleşen bu biraradalıkla dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması oluştu. Böylelikle Çin, Japonya ve Güney Kore ilk kez aynı anda dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasının tarafı oldular. Bu ticari birliktelik, bölgedeki ülkelerin ekonomik liberalleşmeyi ve entegrasyonu güçlendirmek isteğinin yeni bir göstergesi olarak da değerlendirilebilir.
Gerçekte sekiz yıllık bir emek sonrası ortaya çıkan bu birliktelik ile bölgede istikrar ve barış yolunda önemli bir adım atılmış bulunmaktadır. Zira bu birliktelik herhangi bir askeri gruplaşmadan uzak yeni bir ekonomik yapılanma olarak da ayrı bir önem taşımaktadır. Küresel büyümenin yavaşladığı bu zamanlarda bu anlaşmanın ileriye dönük bir adım olarak da değeri büyüktür.
KobiEfor: Bu anlaşmanın koronavirüsün ortadan kaldırılmasında bir işbirliği oluşturabileceğine inanıyor musunuz?
Dr. Akkan Suver: Elbette, yaşamakta olduğumuz Koronavirüs salgınının söz konusu coğrafyada üstesinden gelebilmek amacıyla bu ortak işbirliğinin büyük bir yarar sağlayacağı da ayrı bir gerçektir. En azından aşı konusunda bir ortak işbirliği oluşturmaları da olası görülmektedir. Ve gene bu birliktelik ‘Koronavirüs’ten olumsuz etkilenen bölge ticaretinin sağlıklı gelişmesinde de öncü bir rol oynayabilecektir.
KobiEfor: Bölge ülkelerinin yakın gelecekte en önemli kazancı ne olabilir?
Dr. Akkan Suver: Anlaşma ile gümrüklerin azalması, oluşacak ortak ticaret konularıyla lojistiğin kolaylaşması bölge güvenliğine de mutlaka ayrı bir katkı sağlayacaktır. Ayrıca anlaşma yıllar içinde bir dizi ithalat vergisinin kaldırılmasını öngörmektedir. Söz konusu birlikteliğin; fikri mülkiyet hakları, telekomünikasyon, mali hizmetler e/ticaret ve profesyonel hizmetler konusunda da yeni avantajlar getirmesi bekleniyor.
Bu birlikteliğe imza koyan katılımcı ülkelerin jeopolitik rekabetin tehlikeli etkilerini göz ardı etmeden tarafsızlık politikaları uygulayacaklarını da taahhüt etmeleri ve herhangi bir kampa dâhil olmayacaklarını beyan etmeleri önemlidir.
KobiEfor: Bu büyük anlaşma veya ortaklık, sizce ABD’nin ve AB’nin ticaret politikalarını etkiler mi? Anlaşma yarın için bize ne söyleyebilir?
Dr. Akkan Suver: Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen seçimden sonra düne kadar Başkan Trump’ın izlediği politikalar sonrası ABD’yi kendi ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çekmesiyle bölgede oluşan ihtilaf ve zorlukların, Biden yönetimince yeniden ele alınıp değerlendirmesine oluşan bu birlikteliğin katkı sunacağını da tahmin edebiliriz. Zira anlaşma ABD’yi kapsamamaktadır. Dolayısıyla yeni Başkan Joe Biden liderliğindeki yeni ABD yönetiminin bu anlaşmaya katılmak isteyip istemediğinin henüz belli olmamasına rağmen bundan böyle Güney Doğu Asya’ya daha fazla odaklanacağı da umulmaktadır.
Ayrıca düne kadar Çin’in en büyük ticaret ortağı Avrupa Birliği’ydi. AB’ye blok olarak baktığınızda Çin’le ticari alanda olan birinciliğin yerini bugün ASEAN almış bulunmaktadır. Bir başka husus da; Kuşak ve Yol Projesi’nde sahip bulunulan imkanlar böylelikle daha geniş bir güce kavuşmuş bulunmaktadır.
Öte yandan yeni serbest ticaret anlaşmasının; dünyanın en hızlı ekonomik büyümesine sahip olan bölgesinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin konumuna ve nüfuzuna yeni bir güç katacağı da ayrı bir gerçektir. Bu arada; Çin’in anlaşmaya dâhil bütün ülkeleri rekabetçi olmak yerine ekonomik ortak olarak gören ve diyaloğu önemseyen tavrının göz ardı edilmemesi gereken en önemli husus olduğunu da belirtmekte ayrı bir yarar görürüm.