banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

DUYGUSAL ZEKÂ NEDİR?

Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi uzmanlarından Psikolog Doktor Ayşegül Önk Eray Duygusal Zekâ’yı anlattı.

HABER 01.12.2016, 08:50 30.11.2016, 16:49
11975
DUYGUSAL ZEKÂ NEDİR?
banner625

Son yıllarda “Duygusal zekâ” daha çok önem verilen ve ele alınan bir konu haline gelmiştir. Bunun nedeni hayatta başarı ve mutluluğun yakalanabilmesinde belirli bir IQ düzeyinin yanı sıra EQ’ya da sahip olmanın gerekliliğinin artık tartışmasız olarak kabul edilmesidir. Araştırmalara göre duygusal zekâsı yüksek olan bireyler, aile ve sosyal çevrelerinde iyi ilişkiler kurabilen, başarıyı daha kolay yakalayabilen, daha fazla üretebilen ve kariyerlerinde daha hızlı yükselebilen kişilerdir.
Duygusal zekâ, bireylere öncelikle kendi duygularını anlayabilme, empati kurabilme, motivasyon artırma ve özgüven duygusunu geliştirme olanağı tanıyan bir kavramdır. Bundan dolayı da günümüzde duyusal zekânın geliştirilmesi konusuna verilen önem giderek artmaktadır.
Duygusal zekâ; kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi ve duygularını yaşamını zenginleştirecek biçimde düzenleyebilme yetisidir. Buna göre; bireyin hayattaki başarısı kendi duygularını dengeleyebilme ve yönetebilme başarısına bağlı olmaktadır. E.Q kısaca beş alt bölümde tanımlanmaktadır:

1-Kendini Tanıma (Özbilinç)
Özbilinç kısaca bireyin ruh halinin ve o ruh hali hakkındaki düşüncelerinin farkında olabilmesidir. Özbilinçli birey, duygusal hayatı hakkında belli bir anlayışa sahiptir. Özerk, kendi sınırından emin, hayata olumlu bir gözle bakabilen, kötü bir ruh haline girdiğinde bile, bunu dert edinip kafasına takmayan ve kısa bir süre içinde kendini bu durumdan kurtarabilen bir yapıya sahiptir. Kişisel bütünlük kavramı özbilincin kalesi olarak adlandırılmaktadır.

2-Duyguları Yönetebilme (Özdenetim)
Bunun anlamı, bireylerin ne tutkularının kölesi olmaları, ne de duygularını bastırmalarıdır. Yani duyguları dengeli, uyumlu biçimde ortaya koyabilmektir. Özdenetim, duyguları yapılan işi engellemek yerine kolaylaştıracak şekilde idare etmek, vicdanlı olmak ve hedeflere ulaşmak için bir zevkin tatminini erteleyebilmektir.

3-Motivasyon
Bireyin kendini motive edebilmesi dışarıdan yapılan bir etkinin ürünü değil, yapabileceğine inanç ve başarma isteği ile kendi içinde yarattığı doğal bir güdüdür. Birey içindeki başarı güdüsünü ortaya çıkarabilir, olumlu düşünebilir, inisiyatif kullanabilir ve sorumluluk alabilirse yani olumlu duygularını harekete geçirebilirse içsel motivasyonunu sağlayabilecektir.

4-Başkalarının Duygularını Anlayabilme
Kişinin karşısındaki bireylerin duygu ve düşüncelerini sözlü veya sözsüz iletişimle anlayabilme, ihtiyacı olan kişilere duygusal anlamda destek olabilme ve başkalarının duyguları ve davranışları arasındaki bağlantıyı kurabilme becerisidir. Empati becerisine sahip bireyler, başkalarının bakış açılarını kavrayabilen iyi bir dinleyici olmanın yanı sıra dile getirilemeyen duyguları da sezebilen, ne zaman, nerede ve ne kadar konuşmaları gerektiğini bilen ve kendilerini başkalarının yerine koyarak onları anlayabilen bireylerdir.

5-Sosyal Beceriler
Sosyal beceriler, bireylerin karşılıklı ilişkilerini etkili bir şekilde yönetebilme becerisi olarak tanımlanabilmektedir. Bu bir anlamda diğer duygusal zekâ yeteneklerinin bir sonucudur. Zira kendi duygu ve düşüncelerini bilen ve aynı zamanda başkalarının duygularını da anlayabilen bireyler, insan ilişkilerinde de başarılı ve etkili olacaklardır. Birçok bulgu göstermektedir ki kendi duygularını tanıyan ve idare edebilen, başkalarının duygularını okuyup onlarla etkili bir şekilde başa çıkabilen kişilerin, hayatın her alanında (romantik/yakın ilişkilerde veya kurum içi, politik ilişkilerde) başarıyı belirleyen sözsüz kuralları kavrama becerileri daha gelişmiştir. İyi gelişmiş duygusal becerilere sahip kişiler yaşamlarını daha doyumlu ve etkili bir şekilde sürdürerek, kendi verimliliklerini besleyecek zihinsel alışkanlıkları edinebilirler.
Sosyal becerileri yüksek olan bireyler, çevrelerindeki kişilerle rahat bağlantı kurabilmekte, onların tepkilerini, hislerini akıllıca okuyabilmekte, onları yönlendirebilmekte ve ortaya çıkan tartışmaların üstesinden gelebilmektedirler.  Duygusal hayatlarını bir şekilde kontrol altına alamayan kişiler ise kendi içlerinde yeteneklerini baltalayacak savaşlarla sürekli başa çıkmaya çalışırlar. İçsel süreçlerini yönetmeyi beceremeyerek, duygusal akıntılarında sürüklenip dururlar.
Duygusal zekâ, kişinin görünen bütün davranışlarını yönlendiren ihtiyaç, dürtü ve gerçek değerlerini temsil etmektedir. Bu nedenle de doğal olarak, diğerleri ile kurulan ilişkilerin ve iş yaşamındaki başarının belirleyicisi olmaktadır.
Bir asır önce, birçok çalışan, küçük dükkânlarda ve tarlalarda çalışmaktaydı. Günümüzde ise yüzlerce, binlerce insan bir araya gelip birlikte çalışmak durumunda kalıyorlar. Örgütsel yaşamın bir gerçekliği olarak iş karmaşıklaşıp, işbirliği gereği arttıkça insanların takım halinde en iyi çalıştığı şirketler, rekabet üstünlüğü kazanmışlardır. İnsan kaynakları yöneticilerine göre; bir kişinin sahip olduğu zekâ düzeyi (I.Q) onun işe alınmasını sağlarken terfisini belirleyen ise duygusal zekâsıdır (E.Q). Zira kontrol altına alınamayan duygular kişileri zor durumlara sokabilir. En basit örneği çalışkan ve zeki olmalarına karşı sınav başarıları düşük olan öğrenciler üzerinden verebiliriz. Sınav kaygısını yenebilmeyi öğrendiklerinde üstün başarılar gösterebilmektedirler. Benzer şekilde iş hayatında birçok başarılı kişinin performans kaygısı veya öfke kontrolü vb. konularda yaşadıkları sıkıntıları yönetememelerinin verdiği zararlar gibi... Bu kişiler zeki olmalarına karşı, duygularını yönetmede beceriksiz kalmaktadırlar. İnsanlardan tam verim alınamamasının nedeni “duygusal yetersizliktir.”
Esneklikte, ekiplerin ve müşteriye yönelimin vurgulandığı iş yaşamında, hayati derecede önem taşıyan duygusal yeterlilikler kümesi, her işte ve dünyanın her köşesinde başarı için giderek daha fazla önem taşımaya başlamıştır. Şirketler de artık duygusal becerilerinin iş hayatındaki önemini kavradıkları için ‘Duygusal Zekâ Eğitimleri’ne önem vermektedirler. Bu eğitimlerde amaçlanan; duygularla bilişsel yeterliliklerin birbirleri ile uyumlu hale gelebilmelerini sağlayan süreçlerin öğrenilmesidir.
Kuşkusuz insanlar bu beş alandaki yetenekleri açısından farklılık gösterirler, örneğin; kimileri kolaylıkla kendi kaygılarını yatıştırabilirken başkalarını yatıştırma konusunda oldukça beceriksiz olabilir. Yetenek düzeyimizin temelinde hiç kuşkusuz sinir sistemimiz bulunur, ancak beyin olağanüstü bir esneklikte, sürekli öğrenen bir organdır. Duygusal becerilerdeki aksaklıklar telafi edilebilir. Duygusal zekâ becerilerinin % 50’si doğuştan gelse de öğrenilebilir becerilerdir.
‘Duygusal Zekâ’larını kullanabilen kişiler; sezgilerini kullanabilme, insanlara güvenebilme, güvenilir olma, doğruluk ve dürüstlük, kendini doğru ifade edebilme, etkili karar alabilme, zor durumlarla başa çıkabilme ve etkili liderlik gibi konularda kendilerini geliştirebilirler. Var olan kaynaklarını daha iyi kullanabilirler. Kısaca duygulardan kaçmak yerine, duyguların gücünü kullanabilirler. 

Yorumlar (0)