banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

4. yüzyılda Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapan Kocaeli; Müzeleriyle tarihini aydınlatıyor

M.S. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan Nikomedia, bugünkü adıyla Kocaeli, müzeleriyle tarihini ve kültürel mirasını gün yüzüne çıkarıyor. Kocaeli’nin tarih ve kültürel mirasını, müzelerini ve hayata geçirdikleri çalışmalarını anlatan Kocaeli Müzeleri Müdürü Serkan Gedük, “Soruların cevapsız kalmayacağı bir müze hayal ediyoruz” diyor.

HABER 01.03.2022, 00:00 28.03.2022, 10:14
24635
4. yüzyılda Roma İmparatorluğu’na başkentlik yapan Kocaeli; Müzeleriyle tarihini aydınlatıyor
banner625

Kocaeli Müzeleri Müdürü Serkan Gedük, köklü bir tarihi geçmişe sahip Kocaeli’nin birçok medeniyete evsahipliği yaptığını belirterek, ilin geçmişten bugüne uzanan öyküsünü şöyle özetliyor: “Trakya’dan gelen Megaralılar M.Ö. 712’de İzmit Körfezi’nin güneyindeki Başiskele yöresine yerleşerek Astakos adı verilen bir kent kurdular. Kentin Astakos ismini yörede bol bulunan istakozdan aldığı bilinir. Ayrıca Astakos’un bu şehri kuran kişinin de adı olduğu söylenir. Nitekim bölgeden çıkartılan sikkelerde istakoz tasvirlerinin olması bunu kanıtlamaktadır. Bitinya krallığı döneminde (M.Ö. 264) kurucusundan dolayı bölge Nikomedia adını almıştır. M.S. 284 yılında Roma İmparatoru Diocletianus döneminde Nikomedeia gelişti ve Roma İmparatorluğu’nun başkenti oldu. M.S. 4. yy. başlarına gelindiğinde Nikomedeia, Dünya’nın dördüncü büyük kentinden biri olmuştur. Kocaeli, Orhan Gazi zamanında Türk Komutanları Akçakoca tarafından fethedilerek ilk defa Osmanlı Devleti’ne katılmış ve 1337’de kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. I. Dünya Savaşı’nda İngilizler ve Yunanlılar tarafından işgal edilen Kocaeli, 28 Haziran 1921’de Türk Orduları tarafından işgalden kurtarılmıştır. İlkçağlardan itibaren Roma’dan Bizans’a, Osmanlı’dan ve Cumhuriyet dönemine kadar, birçok medeniyetin izlerini şehrimizde görmek mümkündür. Bu izler, şehrimiz için korunması gereken önemli değerlerdir.”
Bölgenin sahip olduğu tarihi ve kültürel miras zenginliğinin, tüm vatandaşların koruyarak gelecek nesillere ulaştırması gereken değerler olduğunu vurgulayan Serkan Gedük, 2021 yılı itibariyle Kocaeli’de, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı ilgili koruma kurulları tarafından taşınmaz kültür varlığı olarak tescillenerek koruma altına alınmış 1100 üzerinde eser yer aldığını, bu eserlerin sadece 464’ünün İzmit ilçesinde bulunduğunu aktarıyor.
Kocaeli’de; Kocaeli Arkeoloji Müzesi, Kasr-ı Humayun-Saray Müze, Atatürk, Redif ve Etnografya Müzesi, Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi,  Gemi Müzeleri, özel müze olarak; Kocaeli Bilim Merkezi ve SEKA Kâğıt Müzesi gibi birçok müze bulunduğunu, İzmit şehir merkezi başta olmak üzere birçok alanın arkeolojik sit alanı olarak tescillendiğini; özellikle İzmit merkezde Roma dönemi imparatorluk yapısının yer aldığı Çukurbağa Mahallesi ve İsu Genel Müdürlüğü’nün bahçesinde bulunan Roma Lahitleri’nin öne çıkan arkeolojik alanlar olduğunu kaydeden Serkan Gedük, müzelerin dışında ilde Külliye, Çeşme, Köprü, Cami, Okul, Hamam, Ilıca, Kilise, Kale, Tümülüs, Tiyatro, Mezarlık (Hazire), Nekropol, Köşk, Kasır, Sivil Mimarlık Örneği (SMÖ), Saat Kulesi Gar Binası, Sur, Tarihi Duvar, Tarihi Yol, Sarnıç, Depo, Kuyu, Tekel Binası, İtfaiye, Saray, Türbe, Anıt Mezar, Ağaç, Değirmen, Su Kemeri vb. yapı çeşitleri gibi birçok çeşitli taşınmaz kültür varlıkları yer aldığını ifade ediyor.

Çocuklara özel kitaplarla tarih ve kültürel mirası korumak
Türkiye’de sualtı kültürel mirasını anlatan alanında yapılan ilk çocuk kitabı: Eğitimin, yaşam boyu süren bir yolculuk ve bu yolculuğun en önemli döneminin ise çocukluk evresi olarak nitelendirildiğini anımsatan Serkan Gedük, bu süreçte öğrenilen bilgilerin tüm yaşam boyunca o bireyle hayat bulduğunu, bu nedenle çocukların eğitimini kurum olarak çok önemsediklerini vurguluyor: “Sonuçta müzeler de bir eğitim kurumudur. Bu nedenle çocuklarımızın erken yaşta kültürel varlıkları tanıması, gelecek nesillere koruyarak aktarmaları için kitap çalışmaları gerçekleştirdik. Bu doğrultuda Uğur Okulları ile yaptığımız ‘Geçmişe Yolculuk-Kocaeli’deki Müzelerimizi Keşfediyor, Kültürel Mirasımızı Koruyoruz’ isimli çalışmamız ile çocuklarımızın merak duygusunu arttırarak, öğrenme güdülerini ortaya çıkartmak istedik. İMEAK Deniz Ticaret Odası işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz ‘Sualtı Kültürel Mirasımızı Keşfediyoruz’ adlı eserimiz ile de çocuklarımıza karada olduğu gibi sualtında kültürel varlıklarımız olduğunu anlatarak eğlenceli, öğretici bir kitap hazırlamaya çalıştık. Bu çalışmalarımızda metinleri illüstrasyon görsellerle zenginleştirerek akılda kalıcılığını arttırmaya çalıştık. Bu kitap, Türkiye’de sualtı kültürel mirasını anlatan alanında yapılan ilk çocuk kitabı olması ile de ayrı bir öneme sahiptir.”
“Sualtındaki atmosferiyle ampohra koleksiyonu sergilemeye çalıştık”: Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nde daha önce hiç sergilenmeyen, depolarda muhafaza edilen 250’den fazla kültür varlığını ilk kez ziyaretçiyle buluşturduklarını belirten Serkan Gedük, özellikle Kocaeli’nin sualtı kültürel miras açısından zenginliğini ve önemini vurgulamak için daha önce sergilenmeyen M.Ö. 6. yüzyıl-M.S. 12. yüzyıl gibi geniş bir zaman dilimine tarihlenen ampohra koleksiyonunun sualtında bulunduğu atmosferini yansıtarak sergilemeye çalıştıklarını, hiç sergilenmeyen eşsiz takıların, seramik ve cam eserlerin müzede yerini aldığını anlatıyor.
“Kocaeli’nin en eski Osmanlı mezar taşını da tespit ettik”: Serkan Gedük, daha önceden müzeye değişik yollarla gelmiş ve müze depolarında yer alan kondisyonu düzgün Osmanlı dönemi 54 adet şaidesi olmayan mezar başlığı ve 7 adet şahideli mezar taşlarını da düzenleyerek müze bahçesinde sergilediklerini, Osmanlı mezar taşlarının Osmanlıca-Türkçe çevirileri ve mezar başlıklarının anlamlarına da bilgi panolarında yer verildiğini, bu çalışmalar sırasında Kocaeli’nin en eski Osmanlı mezar taşını da tespit ettiklerini dile getiriyor.

“Soruların cevapsız kalmayacağı bir müze hayal ediyoruz”
Serkan Gedük, öncelikli hedeflerinin müzelerin gerekli bakım ve onarım çalışmalarını tamamlayarak teşhirlerini yenilemek ve insanların müzelerde daha fazla vakit geçirmeleri ve keyif almalarını sağlamak olduğunu açıklıyor: “Eserlerin kendilerini anlatabileceği, bilgilerin herkes tarafından algılanabileceği teknoloji ve dijital dünyaya uyum sağlayan bir teşhir düzenlemesi hazırlamayı planlıyoruz.  Bu bağlamda Atatürk, Redif ve Etnografya Müzemiz restorasyonu yapılarak teşhir tanzim çalışmaları tamamlandı çok kısa zamanda açılışı yapılacak. Bunun dışında Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’nin bu yıl içinde onarım ve teşhir-tanzim çalışmaları başlayacak. Çocuklar için yeni eğitim programları planlıyoruz, özellikle ‘Eserden Hikayeye-Sihirli Sandık’ etkinliği yaparak sınıf ortamında öğrencilere eserlerin hikayesini anlatarak ilgilerini çekmek istiyoruz özellikle öğrencilerin aileleriye birlikte müzelerimizi gezmelerini istiyoruz. Ayrıca lise ve üniversite öğrencilerine kültürel mirasın korunması konusunda paneller yapmak istiyoruz. Müzede öğrenciler için eğitim kitleri hazırlıyoruz. Bunlardan bir tanesi ‘Biz Taş Devrindeyiz’ eğitim kiti projesidir. Projede temel amaç; güncel veriler, yeni yöntemler, gelişen teknolojiler ve son keşifler ışığında interaktif öğrenme yöntemleri kullanılarak tarihsel süreci anlatmaktır. Bu proje kapsamında her bir adım, arkeolojinin temel sorulara cevap bulabilmek için nasıl bir yol izlemesi gerektiği üzerine kurgulanmıştır. Özellikle interaktif oyunlardan yardım alınarak çocukların hayal gücü harekete geçirilecek ve doğru soru sorma bilinci kazandırılmaya çalışılacak, yazının bulunuşuna kadarki süreç oyunlarla öğretilecektir.”
Serkan Gedük, Müze sergi salonunda çocuklar için Ne, Neden, Niçin köşesi hazırladıklarını da anlatıyor: “Özellikle aylık periyotlar halinde bir eseri seçerek eserin nasıl yapıldığı, niçin üretildiği, eserin ne olduğu gibi genel soruların cevaplarının verildiği özel bir vitrin tasarlıyoruz. Bu şekilde soruların cevapsız kalmayacağı bir müze hayal ediyoruz. 7-12 yaş çocuklarımızın kültürel miras algısını güçlendirmek için, özel hazırlanmış müze haritası üzerinden ‘Müzede ara bul’ etkinliğiyle eserlerin yerini bulmak için çocukların hayal dünyasını geliştirmek istiyoruz.”
Serkan Gedük, önümüzdeki dönem hayata geçirmeyi planladıkları bir diğer projelerinin de müzelerin olmasa olmazı geçici sergiler olduğunu dile getiriyor: “Müzeler çeşitli sosyal etkinliklerin gerçekleştirildiği alanları bünyesinde barındırarak, insanlar arasında kültürler etkileşimi sağlar. Bu etkileşimin en etkili yöntemlerinden biri de yılın belirli periyotlarında yapılan ve bir tema üzerine yoğunlaşan geçici sergilerdir. Biz de bu yıl üç farklı geçici sergi açmayı planlıyoruz ilk olarak Kocaeli’nin sualtı kültürel mirasını vurgulayan ülkemizin Karadeniz kıyılarında gerçekleşen ilk sualtı kazısı olan ‘Karadeniz’in Sessiz Limanı Kerpe’ adlı sergiyle başlamak istiyoruz. Daha sonraki aylarda ‘Antik Çağdan Günümüze Kadın’ ve ‘İlk Kez Yayınlanan Belgeler Işığında Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Kocaeli Bölgesi’ adlı geçici sergileri açmayı planlıyoruz. Kocaeli arkeolojisiyle ilgili ne yazık ki günümüze kadar sağlıklı ve sistematik bir çalışma olamamış.  Genelde kurtarma kazıları ve ihbarlar sayesinde müze koleksiyonu oluşturulmuştur. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğümüzün onaylarıyla 2020 yılı itibariyle iki farklı bölgede sistemli arkeolojik kazılara başladık. Bunlardan ilki Çukurbağ Kazıları diğeri ise Kerpe Sualtı Kazılarıdır. Bu sistemli kazılar sayesinde bölge kültür ve tarihi hakkında daha çok bilgiye ulaşacağımızı umut ediyoruz.”

Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nin öne çıkan eserleri
Kocaeli Arkeoloji Müzesi’nde Astakos şehrini kuran Megaralıların öyküsü, Roma’ya başkentlik yapmış dünyanın dördüncü büyük kentine ait izler ve Osmanlı döneminin seçkin mermer eserlerinin ziyaretçilerini beklediğini vurgulayan Gedük, Müze’nin teşhir salonlarında Paleolitik Çağ, Klasik, Helenistik, Roma, Doğu Roma ve Osmanlı Dönemleri’ne ait eserlerin kronolojik olarak sergilendiğini dile getiriyor.
Müze’nin girişinde ziyaretçileri tüm ihtişamıyla antik dünyanın en önemli mitolojik kahramanlarından biri olan Herakles (Herkül) heykeli karşılıyor. Bu heykel, Dünya’nın en büyük ikinci Herakles (Herkül) heykelidir. Müze girişinin sol tarafına bakıldığında bölgenin sualtı kültürel miras zenginliğini gösteren amphoralar ve antik dönem denizciliğiyle ilgili bilgilere yer veriliyor ve 2020 yılında Kerpe kıyılarında yapılan sualtı araştırmaları sonucu bulunan eserler de teşhir ediliyor. Müze’nin Birinci bölümünde Paleolitik çağ insanlarının kullandığı taş aletleri, ikinci ve üçüncü bölümde ise günümüzden 2700 yıl önce Megara’dan yola çıkarak Başiskele’ye yerleşip Astakos şehrini kuran Megaralılara ait seramikler, Klasik, Helenistik dönemde yaşamış insanların gündelik hayatlarında kullandıkları eşyaları, dördüncü bölümde Ortaçağ’da kullanılmış bronz eşyalar ve seramik kapları, beşinci bölümde ise Roma Dönemi’nde zafer kazanmış komutanları, başarılı olmuş sporcuları ve onurlandırmış insanlara ait seçkin mermer büstleri, altıncı ve yedinci bölümlerde Roma Dönemi’ne ait aydınlatma aracı olarak kullanılan kandiller, koku şişeleri, figürünler ve cam eserlerin seçkin örneklerini görmek mümkün.

Son 20 yılın en büyük keşiflerinden biri
Serkan Gedük; sekizinci ve dokuzuncu bölümde ‘Türkiye’deki En Büyük Arkeolojik Keşiflerinden Biri’ adlı vitrinlerin yer aldığına değiniyor: “Teşhirde yer alan eserlerin önemini kısaca özetlersek; İzmit merkez Çukurbağ Mahallesi’nde Kocaeli Müze Müdürlüğü tarafından 2001 yılından itibaren yapılan arkeolojik kazılarda Roma Dönemi’ne ait mimari bir yapı ortaya çıkartılmıştır. Yapılan araştırmalarda İmparator Diokletianus Dönemi’nde (M.S. 284-305), Nikomedia Roma İmparatorluk başkenti iken inşa edilmiş bir imparatorluk kompleksi olduğu ve M.S. 4. yüzyılda büyük bir depremle yıkıldığı anlaşılmıştır. Yapıya ait sütün başları, kaideler, sütun parçaları ve kırmızı boyalı yüksek kabartmalı friz parçaları gün ışığına çıkartılmış olup, bu anıt son 20 yılda Türkiye’de yapılmış en büyük keşiflerden biridir. Çukurbağ İmparatorluk Kompleksi, Dünya Kültür Mirası açısından büyük öneme sahiptir: Özellikle kayıp Roma başkenti Nikomedia’ya dair bulunmuş en büyük arkeolojik veri grubunu oluşturur. Ayrıca Roma sanatında şimdiye kadar bulunan renkleri en iyi korunmuş örneklerdir. Çukurbağ rölyeflerine ait en seçkin eserlerden olan ‘İki İmparatorun Buluşması’, ‘İmparator ve Nike’ ve birçok seçkin eseri sergi salonunda görmek mümkündür. Onuncu ve on birinci vitrinlerde Roma dönemi ölü gömme geleneklerine ait eserlerin yanı sıra mezarlardan çıkarılmış değerli ve yarı değerli takıları görmek mümkündür.”
On ikinci vitrinde Kybele Kültü’ne ait eserler ve 2020’de Müze Müdürlüğü tarafından yapılan araştırma neticesinde Hacılar Yağbolu Mağarası’ndan çıkartılan ve yer özellikleri taşıyan Kandıra Kybelesi adlı sunak, on üçüncü vitrinde Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma, Doğu Roma, Abbasi, Sasani, Emevi, Osmanlı gibi neredeyse tüm çağları kapsayıcı geniş bir sikke koleksiyonu, orta bölümde ise Roma Dönemi’nde kadın, Antik Dönem’de tıp aletleri, Antik Dönem’in çift yüzlü heykelleri olan Januslar ve Sokrates büstü gibi farklı temalarda oluşturulan vitrinler yer aldığını aktaran Serkan Gedük, şu bilgileri veriyor: “Müzemiz Bahçe teşhirinde, sergilenen eserlerin büyük bir çoğunluğu, İlimiz sınırları içerisinde yapılmış sondaj, kazı ve hafriyat çalışmalarında açığa çıkan eserler olmakla birlikte, müsadere yoluyla Müzemize kazandırılmış eserler de mevcuttur. Müze Bahçesi, Güvenlik Kontrol Noktası girişinden itibaren adacıklara ayrılarak tanzim edilmiş, böylece sergileme esnasında, bir konsept bütünlüğü oluşturulmaya çalışılmıştır. Müzemiz bahçesinde sergilenen eserler ağırlıklı olarak M.S. I.-III. yüzyıllar arasına tarihlendirilebilmekte olup, hatrı sayılır oranda Geç Roma ve Bizans Dönemine ait eserlerle az da olsa Geç Helenistik Dönem’e tarihlendirilen eserler de mevcuttur. Sergilenen eserler arasında sayısal açıdan en yoğun gruplardan birini Lahit Teknesi ve Kapakları, bir diğerini ise genellikle M.S. II.-III. yüzyıllara tarihlendirilebilen Mil Taşları oluşturur. İkinci sırada ise; Mermer Sunak ve Yazıtlar bulunuyor. Ardından kadın ve erkek heykellerinden Sonsuzluk Geniusu ile Kandıra Kumköy’de bulunmuş Mevsim Heykelleri oldukça önemlidir.”
Müze bahçesinde Helenistik Dönem’den başlayıp, Bizans Dönemi’ne kadar muhtelif form ve ebatlarda Sütün Başlıkları, Sütun Şaftları ve Sütun Altlıkları, Mehmet Ali Paşa Mezar Odası ve Pamukova Mezar Anıtı, teşhir salonu önündeki pithoslar ve bahçe girişinin sol tarafına konuşlandırılmış Osmanlı Dönemi’ne ait Mezar Taşları, Çeşme Aynaları ve Osmanlı Topları’nı da görmek mümkün. Serkan Gedük, günümüzde Kocaeli Müzesi’nin çocuk eğitim atölyesi ve müze konferanslarıyla Kocaeli kültür hayatına önemli katkılar sunmaya devam ettiğini de vurguluyor.

Herkül, Sokrates, Europa, Athena, Kyble
Müze’de bulunan eserlerin hepsi birbirinden değerli olsa da özellikle ‘müze girişinde bulunan Roma dönemine tarihlenen, kolossal açıdan dünyada sayılı örneklerden biri olan Herakles’e (Herkül) ait heykel, müzenin bahçesinde yer alan yaz, kış ve sonbaharı temsil eden mevsim heykelleri, Europa kabartmalı stel, büyük boyutlardaki lahitler, iyon, korint ve kompozit sütun başlıkları, teşhir salonunda yer alan ve Sokrates’e ait mermer büst, Çukurbağ Arkeolojik Kazı alanında çıkarılmış frizlere ait olan üzerinde İmparator Diokletianus ve Nike’nin kabartmalarının bulunduğu rölyef, Kandıra’da bulunan bir mağaradan çıkarılmış Kybele kabartmalı yazıtlı sunak, zırh kuşanmış Athena heykeli, içinde Kerpe sualtı kazılarında gün yüzüne çıkarılmış Antik Dönem amphoraları, Antik Dönem altın takı eserler ve kral mezarı canlandırma vitrininde yer alan altın taç’ın ziyaretçilerin dikkatini çektiğini anlatan Serkan Gedük, şunları dile getiriyor: “Sokrates büstü gerçeğe en yakın mermer büstü olarak anılır. Roma dönemine tarihlendirilmiş, Kybele sunağı, ünik bir eser olarak nitelendirilmektedir. Eserin yerel bir ustanın elinden çıkmış olduğu ve bir benzerinin daha olmadığı bilinmektedir. Kerpe sualtı kazılarından çıkarılmış amphoralar, Antik Kerpe Limanı’nın kullanım gördüğü dönemlerde Akdeniz’in Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Ege Denizi, Marmara Denizi, Doğu Karadeniz kıyılarında bulunan ticaret merkezleri ile alışveriş içinde olduğunu gösterir kanıtlar niteliğinde olmasıyla oldukça önemli eserlerdir. Müze bahçesinde yer alan adını Avrupa kıtasına verdiği rivayet edilen Europa kabartmalı steli dikkat çeken parçalardandır. Teşhirde bulunan Diokletianus ve Nike rölyefi ise Roma döneminden günümüze dek renkleri korunarak kalmış çok nadide bir eserdir.”

Kerpe’de sualtındaki tarihi zenginlik
Serkan Gedük, Kocaeli Müzesi olarak özellikle Kerpe’de devam ettikleri arkeolojik sualtı kazısı çalışmalarına da değiniyor: “Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Kerpe’de bulunan doğal koy içerisinde yer alan antik liman çağlar boyunca birçok medeniyet tarafından kullanılmış. Liman ve çevresi Calpe adı ile antik dönem yazarlarından Ksenophon’un kaleme aldığı Anabasis metinlerinde de yer alıyor. Kerpe arkeolojik sualtı kazısı, Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında gerçekleştirilmiş ilk sualtı kazısıdır. Kazı, Akdeniz ve Ege kıyılarında yoğunlaşmış bilimsel faaliyetlerin, zor deniz koşullarına rağmen Karadeniz’de de yapılabileceğini göstermiş, bu bölgede yapılacak çalışmaların öncüsü olmuştur. Antik Kerpe limanı ve çevresinde yapılan sualtı araştırması ve kazıları sonucunda elde edilen eserler sayesinde liman ve bölgenin antik deniz ticaretindeki yeri hakkında bilgilere ulaşılmıştır. Sualtında bulunan amphoraların M.Ö. 4. yüzyıl ile M.S. 14. yüzyıllara ait geniş bir kronoloji vermesi ve kazılar sırasında çıkartılan amphoraların üretim merkezlerinin Kuzey Afrika, Güney Avrupa, Ege, Marmara ve Doğu Karadeniz olduğu değerlendirildiğinde bölgenin geniş bir ticaret ağı sahip olduğu anlaşılmıştır.”

Bithynia Günlükleri, Eserden Hikayeye Yaratıcı Drama, Müze Eğitim Atölyesi
Serkan Gedük, Kocaeli Müze Müdürlüğü olarak Pandemi döneminde teknoloji ve dijital dünyanın hızlı değişimine uyum sağlamak amacıyla çalıştıklarını, özellikle çevrimiçi etkinlikler düzenleyerek müzelerle ziyaretçiler arasındaki ilişkinin devam etmesini sağladıklarını, böylece müzelerimizdeki zaman ve mekân algısını ortadan kaldırarak 7/24 açık olan ve herkes için erişilebilir bir ortama dönüştürmeye çalıştıklarını söyledi.
Yılın En Başarılı Müzesi ödülü: Serkan Gedük, özellikle Pandemi’de öğrenciler için düzenledikleri online etkinliklere değiniyor: “Daha önceki yıllarda baskısı yapılan çizgi roman serisini dijitale alarak ‘Bithynia Günlükleri’ adı altında paylaşımlar yaptık. 7-12 yaş çocuklara özel ‘Duvar Resimleri Konuşuyor’ ve ‘Paranın Serüveni’ başlıkları adı altında webinar etkinlikleri gerçekleştirdik. Pandemi’nin azaldığı dönemlerde çocuklar için farklı periyotlarda ‘Eserden Hikayeye Yaratıcı Drama’ ve ‘Müze Eğitim Atölyesi’ gerçekleştirdik. Bu etkinlikler çerçevesinde duvar resmi yapma, mühür atölyesi, baskı atölyesi ve arkeolojik kazı simülasyon eğitimleri verdik. Müzelerimizi tanıtmak için alanında uzman konukların davet edildiği online ve yüz yüze konferanslar gerçekleştirdik ve hala bu konferanslara devam etmekteyiz. Bu konferanslarda Türk mutfak kültüründen, arkeolojiye, cam sanatından, sualtı çalışmalarına, kültür varlığı kaçakçılığına kadar birçok konuyu ele aldık. Ayrıca ‘Kocaeli Müze Çalışmaları’ adı altında Kocaeli’deki kültür varlıkları üzerine bilimsel çalışma yapan akademisyen ve araştırmacılarla online sempozyum gerçekleştirdik. Yapılan müze etkinliklerimiz sayesinde 8.’si düzenlenen ATRAX Star Awards 2022-Eğlence ve Rekreasyon Ödülleri kapsamında yılın En Başarılı Müzesi ödülüne layık görüldük.”

Kocaeli’de müzeciliğin başlangıcı
Serkan Gedük, Kocaeli’de müzeye dair eser toplama ve sergileme hareketinin ilk olarak 1889-1892 yıllarında İzmit Mutasarrıfı olan Sırrı Paşa (1844-1895) zamanında başladığını anlatıyor. Sırrı Paşa Konağı inşa edilirken; Roma Dönemi kartal süslemeli mermer ostothek, Medusa başı bezeli mermer sütun başlığı ve benzeri mimari parçalar, konak bahçesinin güney istinat duvarı içine bilinçli olarak, sergileme amaçlı yerleştirilmiş.  İzmit’te müze kurulmasıyla ilgili düşünce; 1930’lu yıllarda ortaya çıkmış, bu tarihten önce yapılan kazılarda ortaya çıkan buluntular ise İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüş.
1934-1936 yıllarında Seka Fabrikası inşaatı sırasında ortaya çıkan buluntuların çokluğu SEKA Fabrikası’nın Kurucu Müdürü Mehmet Ali Bey’in ileri görüşü sayesinde temel kazma çalışmalarıyla ortaya çıkan eserlerin bir kısmını ‘Müze Dairesi’ adını verdiği bir salonda koruma altına almış. Büyük boyutlu eserlerin bir kısmı ise Hükümet Konağı bahçesinde getirilerek burada sergilenmiş. İzmit Halkevi, Tarih ve Müze Şubesi, SEKA kazılarından çıkan eserlerin hem kaydını tutmuş hem de 1935’te İzmit’te müze kurulması adına girişimde bulunmuş. Eserlerin bir bölümüyse İzmit Milli Eğitim Müdürlüğü’nün gayretleriyle Necatibey İlkokulu’nda muhafaza edilmiş, okul adeta bir tür depo-müze olarak kullanılmış.
1964’te Kasr-ı Hümayun (İzmit Sarayı), Milli Eğitim Bakanlığı’nca, Müze-Kütüphane olarak kullanılmak üzere onarıma alınmış, Necatibey İlkokulu’ndaki eserler Kasr-ı Hümayun bahçesine nakledilmiş. Kasr-ı Hümayun, 28 Haziran 1967’de ‘İzmit Arkeoloji Müzesi’ olarak açılış yapmış ve nihayet şehir gerçek anlamda bir müzeye sahip olmuş.  İzmit’te günümüze kadar ayakta kalabilmiş en erken tarihli Türk evi olan (inşa tarihi 1776 yılı) Saatçi Ali Efendi Konağı, Kültür Bakanlığı tarafından 1987 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmış. Böylece müze sayısı ikiye çıkmış. Daha sonraki yıllarda 1873’te Gar binası olarak yapılan ve değişik yıllarda eklenmiş yapı topluluklarından oluşan gar alanının 11 dönümlük kısmı 2006’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsisi edilerek Arkeoloji ve Etnografya Müzesi fonksiyonu verilmiş.
Yeni müzenin tamamlanmasıyla Kasr-ı Hümayun’da ve fuar alanında bulunan arkeolojik eserlerle Saatçi Ali Efendi Konağı’ndan bulunan etnografik eserlerin bu alana taşınmasıyla 20 Haziran 2007’de çağdaş müzecilik anlayışı çerçevesinde Kocaeli Arkeoloji ve Etnografya Müzesi olarak açıldığını kaydeden Serkan Gedük, günümüzde Kocaeli Müze Müdürlüğümüze bağlı dört müze bulunduğunu paylaşıyor. Bunlar; Arkeoloji Müzesi, Kasr-ı Hümayun (Saray Müze), Atatürk, Redif ve Etnografya Müzesi ve Osman Hamdi Bey Evi Müzesi ve Müştemilatı.

Yorumlar (0)