30.06.2015, 08:00
13057
Girişimcilik günleri
Dünya ekonomisinin peşinden giderek yeni bir döneme girmekte olduğumuzu gördük ve bu döneme ilişkin vizyon tartışmasına başladık. Artık şunu biliyoruz; yüzde 3.5-4 veya 5 büyüme Türkiye’ye yeter de artar bile. Bütün mesele bu büyümeyi istihdamsız bir şişme olarak değil de sosyal ya da toplumsal kalkınma şeklinde gerçekleştirmemizde düğümleniyor.
Durum bu olunca önceliklerimizin ve tercihlerimizin de yer değiştirdiğini göreceğiz. Bunu şu şekilde izah etmek mümkün: İnşaat yine yapacağız ama bu, yıkıp yenisini yapma, sanayiciyi bile özendiren “rant kapma” yarışı olmaktan çıkacak, kentlerin sosyolojik yapısına kadar inen, yeniliğe dayanan, insanların hayatına “konfor” değil aynı zamanda “kalite” ve “değer” ilave eden bir gerçek dönüşüm olacak ve sektör standartlarını topyekün yükseltecek.
Yeni kalkınma modelinden söz ederken karşımıza sektörel tercihler çıkar. Elbette bu tercihleri herkes kendi keyfine göre yapmayacak. Tercihleri yönlendirecek olan güç, Türkiye’nin sektörel birikiminde bulunmaktadır. İnovasyon gücümüz hangi sektörlerde yoğunlaşmış, yenilikçilik hangi sektörlere damgasını vurmuş, hangi sektörlerde Ar-Ge ve inovasyon ağırlığımız var, karlılık hangi sektörlerde yüksek gibi kriterleri kullanarak sektör tercihlerini netleştirmemiz gerekir.
Sektörel önceliklerimizi kendi ekonomik gerçekliğimizle de sınırlı tutamayız. Dünya ekonomisi var, ülkeler var, alınan sonuçlar ve yakalanmış trendler var. Artık öyle sektörler var ki geleneksel teknoloji ve üretim anlayışı ile yolunuza devam edemezsiniz. İşletmenizin yapısını ve vizyonunu değiştirmek, dünyadaki hakim gelişmeye ayak uydurmak zorundasınız.
Oturup iş yapma tarzınızı da yeniden yıkıp yapacaksınız. Size bunu dayatan “yeni müşteridir.” Bilişim teknolojilerini son sınırına kadar kullanan, yeni iş yapma yöntemleri yaratan, hız tapıncı içinde olan yeni bir müşteri var artık, genç ve dinamik. Konvansiyonel işletme yapınızın verdiği ile yeni müşterinin istediği arasında bağ kopmuşsa siz artık değişme şartının baskısı altına girmişsiniz demektir.
Her firmanın artık bugünden başlayarak bilişim teknolojilerinin neresinde olduğunu hatasız ölçmesi gerekir. Lojistiği (tedarik) güvenli midir, çevre ve geri dönüşüm sorunlarıyla irtibatı nasıldır, bilmesi ve puanlaması, böylece kendini değerlemesi vizyon ve strateji belirlemek bakımından kaçınılmazdır.
İşletmemizde “büyüme” hesaplarını da yeniden yapmamız, hedeflerimizi hacimsel büyümeye değil de nitelikli büyümeye dayandırmamız elzem olacaktır. Eğer işletme yapımız böylesi radikal değişimlere direnç gösteriyorsa stratejik yaklaşım “iyileştirme” ve “güçlendirme” yönünde olmalıdır.
Değişim vizyonunu benimsemekte tereddüt geçirebiliriz. O zaman işletmemizi değerlendirirken bir de kendimizi değerlendirelim. Bu bize girişimci olup olmadığımızın bilgisini verecektir. Değişimden korkan “girişimci” değildir, bu kesindir. O zaman da girişimci nasıl olunduğunu öğreneceğiz.
Türk KOBİ dünyasında herkes girişimcidir, benim inancım budur.
Ramazan Bayramınız’ı kutlar, sağlık, mutluluk, huzur, barış, başarı ve bereket dilerim.
Durum bu olunca önceliklerimizin ve tercihlerimizin de yer değiştirdiğini göreceğiz. Bunu şu şekilde izah etmek mümkün: İnşaat yine yapacağız ama bu, yıkıp yenisini yapma, sanayiciyi bile özendiren “rant kapma” yarışı olmaktan çıkacak, kentlerin sosyolojik yapısına kadar inen, yeniliğe dayanan, insanların hayatına “konfor” değil aynı zamanda “kalite” ve “değer” ilave eden bir gerçek dönüşüm olacak ve sektör standartlarını topyekün yükseltecek.
Yeni kalkınma modelinden söz ederken karşımıza sektörel tercihler çıkar. Elbette bu tercihleri herkes kendi keyfine göre yapmayacak. Tercihleri yönlendirecek olan güç, Türkiye’nin sektörel birikiminde bulunmaktadır. İnovasyon gücümüz hangi sektörlerde yoğunlaşmış, yenilikçilik hangi sektörlere damgasını vurmuş, hangi sektörlerde Ar-Ge ve inovasyon ağırlığımız var, karlılık hangi sektörlerde yüksek gibi kriterleri kullanarak sektör tercihlerini netleştirmemiz gerekir.
Sektörel önceliklerimizi kendi ekonomik gerçekliğimizle de sınırlı tutamayız. Dünya ekonomisi var, ülkeler var, alınan sonuçlar ve yakalanmış trendler var. Artık öyle sektörler var ki geleneksel teknoloji ve üretim anlayışı ile yolunuza devam edemezsiniz. İşletmenizin yapısını ve vizyonunu değiştirmek, dünyadaki hakim gelişmeye ayak uydurmak zorundasınız.
Oturup iş yapma tarzınızı da yeniden yıkıp yapacaksınız. Size bunu dayatan “yeni müşteridir.” Bilişim teknolojilerini son sınırına kadar kullanan, yeni iş yapma yöntemleri yaratan, hız tapıncı içinde olan yeni bir müşteri var artık, genç ve dinamik. Konvansiyonel işletme yapınızın verdiği ile yeni müşterinin istediği arasında bağ kopmuşsa siz artık değişme şartının baskısı altına girmişsiniz demektir.
Her firmanın artık bugünden başlayarak bilişim teknolojilerinin neresinde olduğunu hatasız ölçmesi gerekir. Lojistiği (tedarik) güvenli midir, çevre ve geri dönüşüm sorunlarıyla irtibatı nasıldır, bilmesi ve puanlaması, böylece kendini değerlemesi vizyon ve strateji belirlemek bakımından kaçınılmazdır.
İşletmemizde “büyüme” hesaplarını da yeniden yapmamız, hedeflerimizi hacimsel büyümeye değil de nitelikli büyümeye dayandırmamız elzem olacaktır. Eğer işletme yapımız böylesi radikal değişimlere direnç gösteriyorsa stratejik yaklaşım “iyileştirme” ve “güçlendirme” yönünde olmalıdır.
Değişim vizyonunu benimsemekte tereddüt geçirebiliriz. O zaman işletmemizi değerlendirirken bir de kendimizi değerlendirelim. Bu bize girişimci olup olmadığımızın bilgisini verecektir. Değişimden korkan “girişimci” değildir, bu kesindir. O zaman da girişimci nasıl olunduğunu öğreneceğiz.
Türk KOBİ dünyasında herkes girişimcidir, benim inancım budur.
Ramazan Bayramınız’ı kutlar, sağlık, mutluluk, huzur, barış, başarı ve bereket dilerim.