Eşduyum (Empati) Yeter mi?
Olaylara, şeylere ve olgulara karşı gösterdiğimiz tutum bakış açılarımız tarafından şekillenir. Bakış açılarımızı da belirleyen filtreler ise inançlarımız, tecrübelerimiz, bilgilerimiz ve yaşantılarımızdan oluşur. Dolayısıyla farklı yaşantılar olaylara farklı bakmamıza neden olur.
Özellikle sosyal yaşamda bakış açıları oldukça önemlidir. Olaylara tek taraflı ve sadece kendi açısından bakan kişiler belki o şeylere karşı kendini haklı ve doğru olduğunu düşünmesine sebep olabilir ama insan farklı bakış açılarına sahip olmadığında, yanılmak kadar yanlış tutum ve davranışlar içinde olması da o kadar olasıdır.
Eşduyum; duygudaşlık yani empati çok sık kullanılan ve olması gereken bir bakış açısı olarak son yıllarda daha da dillendirilmektedir. İnsanların tek taraflı ve özellikle “haklı olmaya” verdikleri önem “doğru olmaktan” daha da önemli hale gelmesi kişilerarası ilişkilerin daha da sorunlu olmaya gitmesine neden olmaya başladı.
Duyarsızlık, tek taraflılık, bencillik, sadece kendini düşünme, karşıdaki insanları küçük bir sorunda ötekileştirme, rakiplerin düşman olarak görülmesi gibi bir dizi sosyal olgu insanı ve insanlığı tehdit eder hale geldi ve kişilerarası kutuplaşmayı daha da derinleştirdi.
Eşduyum, olaylara ve şeylere karşımızdakinin gözüyle de bakabilme esnekliği ve becerisidir aslında. Asıl amaç karşımızdaki kişinin bir davranışta neden öyle davrandığını anlayabilmeyi bizlere göstermektedir. Karşımızdakini bir kez olsun anlayabildiğimizde “hoşgörü” zaten kendiliğinden ortaya çıkacak ve sorunlara daha kolay çözüm bulanacaktır aslında…
Eşduyum, karşımızdaki kişinin bize göre doğru bulmadığımız bir davranışını doğru bulmak ve haklı çıkarmak anlamına gelmez. Sadece o durumda kişi hangi düşünce ve duygu durumunda olduğunu anlamaya yardımcı olacaktır. Kişinin neyi neden yaptığını bildiğimizde o kişiye karşı davranışımız kendiliğinden esnemeye başlayacaktır.
“Başkaları hakkında hüküm vermeden önce o kişinin makosenlerini giy ve üç gün batımı dolaş” diyen Kızılderili bilgeliği, bize eşduyumun ne kadar önemli olduğunu anlatmaktadır. Yine, taşlayarak ölüme mahkum edilen bir kadın için Hz İsa; “Günahkar olmayan ilk taşı atsın” dediğinde ve kimsenin elini kaldırmadığı durumda, yine eşduyumun önemi ortaya çıkar…
Mevlana ise “hiddette ölü gibi ol” dediğinde yine evrensel bir insani değer olan başkalarının gözünden bakabilmenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Eşduyum, önemli ve bir o kadar insanı insan yapan önemli bir erdemdir yaşamın her boyunda insanlar, ülkeler için ama tek başına yetmez. Eşduyum doğru ve yeteri kadar yapılabildiğinde muhteşemdir. Fakat zaman zaman bireyler aşırı veya fazla eşduyum göstermeleri durumda kontrolü elden kaçırabildikleri gibi yanlış anlaşılmalara ve “hayır diyemem” durumuna da düşebilmektedir ki bu da başka bir soruna neden olmaktadır.
Zaman zaman olaylara karşımızdakilerin gözünden bakabilmek kadar, başkalarının ve daha nötr bir bakış açısıyla da bakabilmek gerekir. Buna “izleyici” bakış açısı denir ve daha geniş bir bakış açısını temsil eder. Bu bakış açısına “kuşbakışı bakabilmek”; “bütünü görebilmek” de denmektedir. Bu bakış açısı bize daha da esnek olabilmeyi sağlamaktadır. Kendimizin veya karşımdaki değil de başkalarının gözüyle de bakabilmekte, herkesin kazanması gereken farklı ve bir o kadar da önemli bir bakış açısıdır, olaylara daha da geniş açıdan bakmak ve daha doğru çözümler üretebilmek için…
Bütün sosyal kurumalar esnekliğin ve geniş açıdan bakabilmenin önemini anlatır durur. Son günlerde ülkemizde ve dünyada yaşanan olaylara bakınca farklı bakış açılarından bakabilme erdeminin ne kadar da önemli olduğu bir kez daha anlaşılmaktadır… İnsanlar iletişim çağında bu kadar olaylara ve şeylere “kör” olduğu belki de hiç yaşanmadığı kadar vurdumduymazlıkları başka nasıl açıklanabilir ki?..
Belirli ölçülerde çatışma kaçınılmazdır insanlar arasında. Çözüm ise her şeye ve herkese olabildiğince farklı bakış açılarından bakarak anlamayı ve uzlaşabilmeyi öğrenmekten geçmektedir…