Yüzde 100 yenilenebilir enerji çözüm müdür?
Enerjide yüzde 90’ı aşkın oranda dışa bağımlı Türkiye’nin enerji stratejisi yerli kaynağı artırmaya odaklı. Özel sektöre ciddi fırsatlar var. Zira Türkiye enerji hammaddeleri ithalatı için 2014 yılında 54.9 milyar dolar ödeme yaptı. Son 10 yılda yapılan ödeme ise toplam 425 milyar doları buldu.
Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi enerji tüketimiyle yakından ilintili. Türkiye, OECD sıralamasına göre ekonomik büyüklükte 2015 itibariyle 18. sırada. Gelişmiş 20 ekonomi içinde yeralıyoruz. Bardağın boş tarafını gördüğümüzde ise şu karşımıza çıkıyor; gelişmekte olan bir ülkeyiz. Dolayısıyla büyüyen Türkiye’nin her geçen gün daha fazla enerjiye ihtiyacı var. Yadsınamaz gerçeklik; enerji kaynaklarımız yetersiz. Ciddi anlamda ithalat yapıyoruz. Rakamlarla ifade edersek, Türkiye yıllık 75 milyar dolar enerji tüketiminin yüzde 72’sini ithalat ile karşılıyor. TÜİK verilerine göre ise Türkiye enerji hammaddeleri ithalatı için 2014 yılında 54.9 milyar dolar ödeme yaptı. Son 10 yılda yapılan ödeme ise toplam 425 milyar doları buldu.
Başbakanlık Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın Sektörler Bölümü’nde yeralan ‘Enerji ve Yenilenebilir Kaynaklar’ Raporu’nda; ekonomik büyüme, artan kişi başına düşen gelir, olumlu demografik eğilimler ve yüksek şehirleşme hızı Türkiye’deki enerji talebinin başlıca etmenlerini oluşturuyor ve bu talebin 2023 yılına kadar da yılda yaklaşık yüzde 6 artacağı öngörülüyor. Özel sektör aracılığıyla yapılacak yeni yatırımlarla birlikte Türkiye’nin artan talebini karşılayabilmek amacıyla halihazırda kurulu bulunan 70 GW’lık elektrik kapasitesinin 2023 yılına kadar 120 GW’a ulaştırılması bekleniyor. 2023 yılında Türkiye’nin enerji talebini karşılamak için gerekli toplam yatırım miktarının, son on yılda gerçekleştirilen toplam yatırım miktarının iki katını aşarak yaklaşık 110 milyar dolar olması amaçlanıyor.
Enerji sektörünün 2023 hedeflerinde; yenilebilir enerji kaynakları payının yüzde 30’a yükselmesi, rüzgar enerjisine dayalı kurulu güç kapasitesinin 20 bin MW’a ulaştırılması, 600 MW jeotermal ve 3.000 MW güneş enerjisi sağlayacak santrallerin kurulması, taşıma hattı uzunluğunun 60.717 km’ye çıkarılması, enerji dağıtımı birim kapasitesinin 158.460 MVA düzeyine çıkarılması, enerji borsası oluşturulması, nükleer enerji santrallerinin işletmeye alınması (iki nükleer elektrik santralini faaliyete almış olmak, bir üçüncüsünün inşaatını sürdürmek) ve kömür enerjisine dayalı kurulu güç kapasitesinin 14.5 GW’tan 30 GW’a çıkarılması yeralıyor.
“Yerli kömür ağırlık kazanacak”
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütçe görüşmelerinde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, 2019 sonuna kadar elektrik enerjisi üretimi portföyünde yerli kömürün payının artırılması, toplam doğalgaz depolama kapasitesinin 5.3 milyar metreküpe ve toplam geri üretim kapasitesinin 100 milyon metreküp üzerine çıkarılmasının hedeflendiğini söyledi. Hedefler arasında; toplam elektrik enerjisi üretiminin Referans Talep Senaryosu’na göre 414 milyar kilovatsaat seviyelerine, 2019 sonuna kadar yenilenebilir enerji kaynaklı elektrik üretim santrallerinin toplam kurulu gücünü 45 bin megavatın üzerine, güneş enerjisine dayalı kurulu gücün 2019 sonuna kadar 3 bin megavata ve jeotermal enerjiden elektrik üretimi açısından kurulu gücün 2019 sonunda 700 megavata çıkarılması yeralıyor.
Nükleer enerji konusunda da görüş bildiren Albayrak, Türkiye'nin enerji portföyünün çeşitlendirilmesi açısından nükleer ve yerli enerji olan kömürün önemine dikkat çekerek, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nden üretilecek elektriğin Türkiye'nin yıllık 8.5 milyar metreküplük doğalgaz ithalatını ikame edeceğini ifade etti.
Petrolün saltanatı sürecek
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi tarafından hazırlanan Enerji Raporu hem dünya hem Türkiye’ye ilişkin bilgileri barındırıyor. Raporu’ndaki verilere göre gelecek 25 yıl içinde elektrik talebi yüzde 70 artarken enerji kaynaklarının yavaş yavaş tükenmeye yüz tutacağı ortaya konuluyor.
Sonraki yıllarda ise dünyayı enerji konusunda sıkıntılı dönemler bekliyor. Rapor, gelecek yıllarda da petrolün gözde enerji kaynakları arasında olacağını gösteriyor. Doğalgaz rezervi ise 25 yıllık tüketimi karşılayacak düzeyde. Hatta Uluslararası Enerji Ajansı’nın yaptığı çalışmalara göre dünyada 25 yıllık ihtiyacın üzerinde doğalgaz rezervi mevcut. Sözkonusu kaynakların en büyük talibi ise Çin olacak. Son 2 yıldır büyümesi durmasına rağmen Çin, 25 yıl sonra dünyanın en büyük enerji tüketicisi olarak AB’nin önüne geçecek. Rusya’nın ise en büyük enerji ihracatçısı konumunu sürdürmesi ve 2035 yılında dünya enerji talebinin yüzde 4.2’sini karşılaması bekleniyor.
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan, enerji kaynaklarının yavaş yavaş tükenmesi nedeniyle Türkiye dahil 35 ülkenin doğalgaz ve petrolün yerine nükleer ve yenilebilir enerjiyi koymak için yatırımlarına devam edeceğini öngörüyor.
Enerjide yerli potansiyel kurtaracak
Türkiye’de, su, rüzgar, güneş, jeotermal ve diğer enerji türleri gibi birçok yenilenebilir enerji türüne yönelik üretim fırsatı bulunmakla birlikte uygun tarife garantileri ile desteklenen teşvik edici politikaların ulusal şebeke içindeki payının önümüzdeki yıllarda artması bekleniyor. Türkiye’deki Elektrik Üretimi (TEİAŞ Elektrik Verileri 2014): Jeotermal enerji 2.364 GWh/y, hidroelektrik enerjisi 40.644 GWh/y, rüzgar enerjisi 8.520 GWh/y.
“Türkiye’nin yenilenebilir enerji potonsiyeli yeterlidir”
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, Türkiye Yenilenebilir Enerji Birliği (EUROSOLAR Türkiye) Yönetim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Tanay Sıdkı Uyar görüşlerini şöyle dillendiriyor: “Ülkemizin enerjide dışa bağımlı olmasının nedeni uzun vadeli enerji –ekonomi- ekoloji karar verme destek araçlarını kullanmaması, geçmişin terk edilmiş fosil ve nükleer enerji üretim teknolojilerine müşteri olması, yenilenebilir enerjiye sırtını dönmesi ve geçmişin verimsiz ve de kirletici, Avrupa Standartları’nda çöp olan, cihaz ve ekipmanlarının Türkiye’de kullanılmasına izin vermesinden kaynaklanmaktadır. Oysa çözüm, geçmişin teknolojilerini terk edip geleceği, geleceğin teknolojileri ile planlamaktan geçmektedir. Marmara Üniversitesi’nde yönettiğim tezler kapsamında biz bu amaçla kullanılabilecek bir model oluşturduk. İlgilenecek karar vericiler için model hazır.
Nükleer silah malzemesi üretim tesislerinin atık ısısından elektrik üretiminin 1978 yılından itibaren; petrol, kömür ve doğalgazdan elektrik üretiminin 1994 yılından itibaren enerjide çözüm değil sorun olduğu anlaşıldı. 1980 yılından itibaren öncelikle endüstrileşmiş merkez kapitalist ülkeler güneş, rüzgar, biyoenerji ve jeotermal enerji kaynaklarını fark edip, bunları elektrik ve proses ısısına çevirecek teknolojileri geliştirmeye başladılar. 2004 yılından itibaren rüzgar ve güneş enerjisi santrallerini kurmaya başladılar. Yenilenebilir enerjinin çözüm olması karar vericilerin sorun olduğu kanıtlanan fosil ve nükleeri terk edip yüzünü güneşe, rüzgara, biyoenerjiye ve jeotermale dönmesi ile mümkündür. Bu ise yüzde 100 yenilenebilir enerji hedeflenirse anlamlıdır. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli yeterlidir. Yenilenebilir enerjiden elektrik ve proses ısısı üretim teknolojileri geliştirilmiş ve ticari kullanıma sunulmuştur. Türkiye’de yenilenebilir enerjiden elektrik üretim maliyeti diğer tüm alternatiflerden daha ucuzdur. Yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçiş için gerekli olan tek şey karar vericilerin ikna edilmesi ve yenilenebilir enerjinin dağıtımı ve depolanması için gerekli altyapının kurulmasıdır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma konusunda atılan adımlar daha çok gelişimi kontrol altına almak ve dizginlemek yönünde oluyor.
Merkezi 1000 MW üzerine güç santrallerinin ürettiği elektriği tüketiciye taşıma ve dağıtma amacıyla tasarlanmış ve kurulmuş olan konvansiyonel elektrik şebekesini esas alırsanız yenilenebilir enerjiye destek değil ancak köstek olabilirsiniz. Yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi en ucuz olduğu için zaten firmalar tesis kurma lisansı almak üzere istekliler. Rüzgar türbinlerinden elektrik üretim maliyetleri kWh basına 4 dolar sentine inmiştir. Aşağıdaki şekilde ABD’de 1980 yılından başlayarak bugüne kadar rüzgar santrallerinden elde edilen elektrik maliyetlerindeki düşüş görülmektedir. ABD son 8 yılda 60 bin MW kapasiteli rüzgar güç santralleri kurarak temiz enerji devrimini başlatmıştır.
Şu anda yapılması gereken kentlerin her çatısında ve ülkenin her bölgesinde rüzgar, güneş, jeotermal enerji ve biyoenerjiden elektrik ve proses ısısı üretimi yapan tesislerin ürünlerinin tüketiciye en etkin ve verimli biçimde sunumunu sağlayacak akıllı şebekelerin tesis edilmesidir. Üniversitelerde ve meslek yüksek okullarında yenilenebilir enerji teknik elemanları ve mühendisleri yetiştirilmeli, yenilenebilir enerji araştırma ve geliştirme çalışmaları desteklenmeli ve var olan rüzgar enerjisi potansiyelini değerlendirmek için rüzgarlı bölgelerden tüketim bölgelerine iletim hatları çekilmelidir.
Aşağıdaki şekillerde dünyada rüzgar ve güneş kurulu güçlerindeki gelişme yıllara göre verilmiştir. Üçüncü şekilde ise Türkiye’deki rüzgar güç santrallerinin kurulu güç kapasitesindeki gelişme verilmiştir.
Enerjide çözümün temeli enerjinin etkin kullanımıdır, yani daha az enerji kullanarak tüm insan faaliyetlerini gerçekleştirmektir. Bugün artık kompakt floresan ampuller ve akkor ampuller terk edilip tüm dünyada LED ampullere geçilmektedir. Yenilenebilir enerjide; kaynak ücretsiz, teknoloji var, enerji üretimi ucuz ve karar vericiler çözümden yana olmalıdır.
Kömür 1870’lerin enerji kaynağıydı. ABD’de kömür santrallerinden kaynaklanan ölümlerin artması sonucu 1980 yılında temiz enerji yasası çıkarılarak rüzgar enerjisi üretimine teşvik getirildi. Dünyada 1950’lerde kömürün kirliliği ve zararları görülerek petrole geçilmeye başlandı. 1970’lerde petrol krizi başlayınca başka arayışlara girildi ve nükleer enerji öne çıktı. Nükleerin tehlikelerinin görülmesi, pahalı olması, atıklarının depolanamaması, kamu denetiminin zorlukları ve halkın karşı çıkması sonucu 1978 yılında nükleerden de vazgeçildi. ABD‘de 1978 yılından sonra tek bir nükleer santral siparişi yapılmadı. Türkiye yüzünü çözüme dönerse 2023 yılında yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçilebilir.”
“Petrol ve ruble krizinin domino etkisinden çıkış Güney Amerika'da”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Şili, Peru ve Ekvador’u kapsayan Güney Amerika ziyaretine katılan İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, “Yakın coğrafyamızı hedefleyen ihracat anlayışımızı gözden geçirmemiz lazım” dedi. Çağlar, “Bugün Türkiye’nin etrafı birbirine göbeğinden bağlı olan ve petrol, ruble gibi krizlerin domino etkisiyle birbirini vurduğu ülkelerden oluşuyor. Nasıl AB pazarı 15-20 senede ulaştığımız yüzde 50.3’lük payla ihracatımızın sigortasını oluşturduysa bugün de aynı şekilde ABD ve Amerika kıtasını hedeflemeliyiz” dedi.
Rüzgar enerjisi çevreyi koruyor
Türkiye sınırsız kaynaklara sahipken yenilenebilir enerji üretimi ve kullanımı konusunda birçok ülkenin gerisinde kalıyor. Oysa dünyada yapılan araştırmalar rüzgar enerjisi kullanımının konvansiyonel kaynaklara göre hem çevresel anlamda hem de enerji potansiyeli anlamında büyük avantajlara sahip olduğunu kanıtlıyor. Özellikle enerji üretiminin yarattığı karbon ayak izlerine bakıldığında rüzgar enerji santralleri diğer konvansiyonel sistemlere kıyasla yılda 1.500 ton karbondioksit salınımını engelleyerek yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini bir kez daha vurguluyor. Dünyada günümüzde 65,000,000,000 kWh enerji rüzgarın gücüyle elde edilirken bu rakam 6 milyon evin elektriğini sağlıyor. Amerika’da ise yıllık 16,000,000,000 kWh üretimle 1.6 milyon ev rüzgar enerjisiyle elektriğe ulaşıyor.
Amerika’da yapılan araştırmalara göre, 2020 yılında Amerika’da 25 milyon eve rüzgar enerjisiyle üretilen elektriğin ulaşması bekleniyor. Türkiye ise yenilenebilir enerji kaynakları konusunda henüz çok yeni bir oyuncu… Ülkemizde yenilenebilir enerjiden elde edilen üretim sadece 4000 megavat iken elektrik üretiminin sadece yüzde 4’ü rüzgar enerjisinden geliyor.
ÇEDBİK uyarıyor: “Yeşil bina enerjide yüzde 25 ile 40 arası tasarruf sağlar”
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK), Türkiye’deki yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler ışığında gelişmesine katkı sağlamak amacıyla 2007 yılında kuruldu. Kurucu Başkan Ali Nihat Gökyiğit ve Kurucu Başkan Yardımcısı Dr. Duygu Erten’in önderliğinde biraraya gelen 25 kurucu üyeyle başlayan çalışmalar, bugün 100’den fazla üyeyle destekleniyor. ÇEDBİK, Haziran 2012’de ‘Dünya Yeşil Binalar Konseyi (WGBC) Tam Konsey Statüsü’ kazandı.
Yurtdışı çalışmalarının yanısıra yurtiçinde ise yetkili kuruluş olma yolunda hızlı bir gelişim süreci geçiren ÇEDBİK, 2015 itibarıyla Türkiye’nin ilk yerli ‘yeşil bina sertifikası’ programını oluşturdu. “Türkiye’de hazırlanmış ve reel hayatta çalışabilecek tek kılavuzun ÇEDBİK tarafından hazırlandığını aktaran ÇEDBİK Genel Sekreteri Engin Işıltan, artık firmaların yeşil bina sertifikasına sahip olacağını ve finansal destek sağlayan (IFC, TURSEFF, bankalar vb.) kurumlardan yararlanabileceğini açıkladı. Yeşil bina sertifikasını, yani ÇEDBİK-Konut’u alabilmek için ÇEDBİK’in oluşturduğu kılavuzdaki 9 ana başlıktaki 4 ön koşul ve 44 konu değerlendirmesinden en az ‘geçer not’ almak gerekiyor.
Yeşil bina kavramı için enerjinin minimal tüketimi önemli bir kriter. Işıltan, oluşturdukları kılavuzda enerjinin 65. maddede konumlandığının ve 16 puanlık bir değeri olduğunun altını çiziyor. Enerji verimliliği, aynı zamanda ÇEDBİK-Konut sertifikası alabilmenin de 4 ön koşulundan birini oluşturuyor. Işıltan, “Herhangi bir konutta LED’li ışıklandırma kullanılırsa, binanın mantolaması varsa, ısı ve su sensörlü hale gelirse, elektrik tüketen cihazlar A ve A plus ise enerjide yüzde 30 ile 40 tasarruf sağlanabilir” diyor. Yeşil bina; doğaya en az zarar verir bina, sürdürülebilir kavramı ise binanın tüm hayatı boyunca bu avantajlarını sürdürülebilmesi anlamına geliyor. Işıltan, yeşil binaya ilgiyi artırmanın yolunun ise son kullanıcıyı bilinçlendirmekten geçtiğini belirterek kentsel dönüşümün bu anlamda fırsat olduğunu anlatıyor. “Yeşil bina Türkiye’de zorunlu olmalı ama bunu yapı denetim mantığıyla yapmayalım” çağrısında bulunan Işıltan, “Para ile sertifika alma olacaksa olmasın daha iyi” diyor.
Aksa yerli kömüre yatırım yapıyor
Türkiye’nin özel sektör tarafından yatırımı yapılarak devreye alınan ve yerli kömür kullanılan iki santralinden biri olan Aksa Göynük Enerji Termik Santrali’ne 390 milyon dolar yatırım yapıldı. Toplam 270 MW kurulu gücüyle yılda 2 milyar kilowattsaatlik (kWh) üretim yapacak santralde üretilen elektrikle 150 bin hanenin, başka bir deyişle 600 bin kişinin enerji ihtiyacı karşılanacak.
Temeli 2012 yılında atılan, ilk fazı 15 Temmuz 2015 tarihinde ticari faaliyete geçen Aksa Göynük Enerji Termik Santrali'nin 135 MW’lık ikinci fazının kabulü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapıldı. Yatırımla Aksa Enerji, kurulu gücünü 2.211 MW’a yükseltti. Şirket kurulu gücünün yüzde 12’sini temsil eden ve yerli bir kaynak olan linyitten enerji üretimi yapan santral, hem ülkenin cari açık ile savaşına katkı sağlayacak, hem de şirketin enerji üretim maliyetlerini düşürerek karlılığına olumlu yansıyacak.
Tekno Ray Solar’dan toplam 60 MW’lık 8 proje
Yenilenebilir ve sınırsız enerji kaynağı güneşi, kurduğu santrallerle tüm işletmeler için karlı bir yatırıma dönüştüren Tekno Ray Solar; Konya, Niğde, Aydın, Burdur ve Ankara’da toplamda 60 MW’lık 8 farklı güneş enerjisi santralini devreye almayı planlıyor.
Firma, şu ana kadar faaliyete aldığı santrallerle toplamda 30 MW’lık kurulu güce ulaşmış ve uzaktan müdahale edilebilen Online Scada altyapısına sahip güneş enerjisi santrali olan Kizoren Projesi’yle dikkatleri çekmişti. Tekno Ray Solar, 2016 yılında kurmayı planladığı 60 MW’lık güneş enerjisi santraliyle Türkiye’de güneş enerjisi kurulumuna katkı sağlamaya devam ediyor.
‘Türkiye’, Shell’in büyümede öncelikli 10 pazarından biri
Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem, Shell'in 93 yıldır Türkiye'de faaliyet gösterdiğini belirterek, “Türkiye pazarına inanıyoruz ve bunun bir göstergesi olarak uzun vadeli bir yatırım stratejisi izliyoruz. Türkiye, Shell’in büyüme açısından öncelikli 10 pazarından biri. Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, büyüyen ekonomisi bunun en önemli sebepleri arasında yeralıyor” diye konuştu.
Shell Türkiye’nin 2015’te 16 milyar liranın üzerinde bir satış geliri elde ettiğini aktaran Erdem, sözlerine şöyle devam etti: "2015 yılında Shell&Turcas olarak yüzde 20 civarında bir pazar payı ile akaryakıt pazarındaki güçlü konumumuzu koruduğumuzu düşünüyoruz. Hedefimiz 2016’da, pazarın üzerinde bir büyüme performansı yakalamak. 2015 yılında olduğu gibi 2016’da da büyüme odaklı bir bakış açısıyla yatırımlarımıza devam edeceğiz."
Akaryakıt pazarında yaşanan tüm zorluklara rağmen, 2015'te istasyon ağlarına yatırım yaptıklarını vurgulayan Erdem, "Müşterilerimizin bizi görmek istediği lokasyonları çeşitlendirdik ve 1024 istasyonla Türkiye genelinde hizmet vermeye devam ediyoruz" diye konuştu. Erdem, Shell’in Akdeniz’deki tek gres ve en büyük madeni yağ üretim tesisi Derince tesisinden 2015 yılında toplam 93 bin ton madeni yağ ve gres üretimi gerçekleştirdiklerini; bu tesisten 55 ülkeye 100 milyon TL’ye yakın bir tutarda ihracat yaptıklarını ve üretimi önümüzdeki yıllarda daha da artırmayı hedeflediklerini belirtti.
Aytemiz, hizmetlerini mobile taşıdı
Türkiye genelinde 481 bayiye ulaşan Aytemiz, genişleyen bayi ağını, hazırladığı mobil uygulamaya taşıyarak sürücülerin en yakın Aytemiz istasyonuna kolaylıkla ulaşılmasını sağlıyor. Aytemiz, mobil uygulama üzerinden tüketicilerin güncel akaryakıt fiyatlarını takip edebilmelerine de yardımcı oluyor.
Uygulama aynı zamanda tüketicilerin Aytemiz istasyonlarında düzenlenen kampanyalardan ve firma hakkındaki gelişmelerden haberdar olabilecekleri bir platform olmasıyla öne çıkıyor. Aytemiz mobil aplikasyon içerisinde birçok hizmeti birarada sunuyor. Bilgiler dokuz ana kategori altında toplanırken kullanıcı dostu tasarlanan ara yüz sayesinde, uygulama içerisinde ihtiyaç duyulan bilgiye kolaylıkla erişilebiliyor.
TEKSAN’da dönüşüm başladı
Enerji sektöründe 22 yıldır hizmet veren Teksan, 2016 yılına yeni logosu ve kurumsal kimliği ile merhaba dedi. Gelişmenin ancak değişimle mümkün olacağına inanan şirket, bugüne kadar ürün ve hizmetlerinde gösterdiği farkı kurumsal kimliğine ve logosuna da taşıyor. Teksan; teknoloji, kalite, yenilik, güven ve müşteri memnuniyeti gibi sıkı sıkıya bağlı olduğu değerlerinden vazgeçmeden kabuk değiştiriyor. Teksan, Kocaeli Serbest Bölge’de devreye alacağı yeni fabrikası ve Türkiye’de bir ilk olan hibrit teknolojili jeneratör seti ile 2016 yılında büyük bir dönüşüme imza atmaya hazırlanıyor.
Aygaz’dan kadınlara destek
Koç Topluluğu enerji şirketlerinden Aygaz, Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) ve BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ortaklığında oluşturulan Kadının Güçlendirilmesi Prensipleri (Women’s Empowerment Principles) imzacılarından biri oldu.
Aygaz Genel Müdürü Gökhan Tezel, “Bu prensipler cinsiyet eşitliğinde gelişme sağlayacak, kadının toplumda, iş hayatında ve ekonomik hayatta güçlendirilmesine yönelik atılacak adımlara yol gösteriyor. Enerji sektöründeki erkek istihdam oranı, kadın istihdam oranından oldukça yüksek. Türkiye’nin önde gelen enerji şirketlerinden biri olarak Aygaz’ın toplumsal cinsiyet duyarlı işyeri inşa etmeye yönelik geliştireceği uygulamaların sektörel bir değişime de öncü olacağına inanıyor; böyle bir küresel hareketin parçası olmaktan gurur duyuyoruz” diye konuştu. Tezel, Aygaz çalışanları ve bayileri ile beraber toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere hem iş yaşamına hem de topluma yönelik çalışmalarına devam edeceklerini kaydetti.
Prof.Dr. Volkan Ş. Ediger: “Rusya boşluğunu İran doldurur”
Kadir Has Üniversitesi Enerji ve Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi Direktörü Prof.Dr. Volkan Ş. Ediger, Türkiye ile İran arasında yaşanan ve Türkiye’nin Uluslararası Tahkim’e taşıyarak İran’ı tazminata mahkum ettirdiği doğalgaz alım anlaşması konusunu değerlendirdi. Ediger, “Ortadoğu’daki güç dengelerinin hızla değiştiği ve uluslararası siyasetin enerji jeopolitikalarında radikal değişiklikleri zorladığı bu dönemde verilen bu karar, doğru kullanıldığı takdirde Türkiye’nin lehine işleyebilir” dedi.
1996’da Libya’yı da kapsayan, 2001 yılı sonrasında ise sadece İran’a yönelik ABD tarafından uygulanan yaptırımların Temmuz 2015 itibarıyla kaldırıldığını hatırlatan Ediger, bu sayede İran’ın dünya enerji alanında uluslararası bir oyuncu olma yolunda hızla ilerlemeye başladığını kaydetti. İran’ın özellikle 2009-2010 döneminde 3.5 trilyon metreküplük bir doğalgaz rezervi artışı yakalayarak, bu alanda yıllardır birinci konumda olan Rusya’yı geçtiğine ve son beş yıldır en büyük doğalgaz rezervine sahip ülke konumuna geldiğine dikkat çeken Ediger, “Ancak İran, özellikle ABD ambargosu nedeniyle dünya rezervlerindeki payı yüzde 18.2 olmasına karşın üretimdeki payı sadece 172.6 milyar metreküplük yıllık üretimle yüzde 5 civarında kaldı. Dolayısıyla İran’ın üretimi, uluslararası petrol şirketleri tarafından sağlanacak sermaye ve teknoloji sayesinde kısa sürede katlanarak artabilecek bir potansiyele sahip. Böylece yıllardır ürettiği doğalgazı içeride tüketen bir ülke olan İran, dünyanın en önemli doğalgaz ihracatçısı iki ülkeden biri konumuna yükselecek” diye konuştu.
İran, Türkiye doğalgaz ithalatında, Rusya Federasyonu’ndan sonra tedarikçi listesinde ikinci sırada yeralıyor. 2001 yılında 114 milyon metreküp ile başlanan İran’dan doğalgaz ithalatı genel olarak artış trendi içinde seyrederek günümüzde 9 milyar metreküp seviyesine yaklaşmıştı. Bu süre zarfında, İran gazının doğalgaz ithalatımızdaki payı, küçük çaplı iniş çıkışlarla yüzde 20’yi geçmiş durumda.
SOCAR, Türkiye’yi mavi koridor ile tanıştırıyor
Dünyanın önde gelen enerji şirketlerinden Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR, Türkiye’nin ana ticaret yolları üzerinde konumlandırdığı perakende OTO-CNG istasyon ağı “SOCAR CNG” ile Türkiye’yi “Mavi Koridor” (Blue Corridor) ile tanıştırıyor.
Firmanın İstanbul-İzmir ve İstanbul-Ankara-Mersin’i bağlayan ana ticaret yolları üzerinde konumlandırdığı “SOCAR CNG” istasyonları ile akaryakıta göre daha ekonomik ve çevreci olan CNG alternatifi Türk tüketiciyle buluşuyor. Bugüne kadar özellikle yerel yönetimler tarafından toplu ulaşım için kullanılan otobüslerde ve sadece şehir içinde kullanılabilen CNG, ihtiyaca cevap verebilecek bir dağıtım ağı olmadığı için tüm cazibesine rağmen şehirlerarası yollarda faaliyet gösteren ağır vasıta kullanıcıları kamyon ve otobüsler tarafından kullanılamıyordu.
SOCAR Turkey Petrol Enerji Dağıtım A.Ş CEO’su Mutluay Doğan, “2050 yılına kadar dünya çapında yollardaki araç sayısının 2 milyara ulaşacağı ve bunların tükettiği enerji miktarının da ikiye katlanacağını öngörülüyor. Dünyada, özellikle kaya gazı ile olağanüstü bir doğalgaz devrimi yaşanan ABD’de, ulaşım araçlarında CNG (sıkıştırılmış doğalgaz) kullanımı hızla artıyor. Avrupa’da ağır ticari araçların CNG ve LNG kullanımını desteklemek ve geliştirmek için AB destekli stratejik projeler geliştiriliyor ve ‘Mavi Koridor’ (Blue Corridor) Projesi gibi akıllı taşımacılık koridorları oluşturuluyor” dedi.
Türk işletmelerine nükleerin yolu açılıyor
Akkuyu, Sinop ve planlanan 3. nükleer santral projesiyle birlikte Türkiye’de nükleer ekonomisi de büyüyor. 40 milyar dolarlık Türkiye nükleer pazarı yurtdışındaki yatırımcıların ilgisini çekerken Türk firmaları da uluslararası tedarikçi firmaların zincirine girebilirse nükleer projelerinden pay alma şansı yakalayacak. Nükleer Sanayi Derneği Kurucu Genel Sekreteri Koray Tuncer, Türkiye ekonomisini büyütecek bu girişim için nükleer alanındaki firma evliliklerini artırmaya çalıştıklarını ve bunun için yabancı derneklerle işbirliği anlaşmaları imzaladıklarını belirtti. İngiltere, Fransa, Kanada ve Bulgaristan nükleer sanayi dernekleriyle yaptıkları anlaşmaların Türkiye nükleer ekonomisini büyüteceğini söyleyen Koray Tuncer sözlerine şöyle devam etti: “Mevcut durumda Türk şirketlerinin çoğu nükleer santrale doğrudan malzeme sağlayabilecek durumda değil. Ancak şu anda mevcut nükleer santral projelerine malzeme sağlayabilecek firmalarla yapılacak şirket evlilikleriyle tedarik zincirine dahil olabilir ve dünyadaki nükleer pazarından pay alabilirler. İleride bu projelerin sayısını artırıp, kendi nükleer tedarik zincirimizi de oluşturabilirsek Türkiye’nin dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki yükselişini hızlandırabiliriz.”
Arçelik A.Ş.’den 6 rüzgar santraline eşdeğer tasarruf
Arçelik A.Ş., 2014 yılında ‘Doğaya Dönüş Başlasın’ sloganıyla Türkiye’nin en büyük yenileme hareketini başlatmıştı. Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği kapsamında hayata geçirilen yenileme kampanyası 2015 yılında yeniden uygulamaya konuldu. Yenileme kampanyasında, Arçelik ve Beko bayileri ile yetkili servisler tarafından tüketicilerden toplanan ürünler geri dönüştürülmek üzere Eskişehir ve Bolu’daki geri dönüşüm tesislerine gönderildi. Bu tesislerin 2014 ve 2015 yılı performansı sonucunda 2.5 megawatt gücünde 6 rüzgar santralinin yıllık enerji üretimine eşdeğer tasarruf elde edilerek ülke ekonomisine katkı sağlandı.
Arçelik A.Ş. Ticari Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Can Dinçer, “Türkiye çapına yayılmış yetkili satıcılarımız ve servislerimizin desteğiyle 2014 ve 2015 yıllarında topladığımız beyaz eşyaları geri dönüştürmemizin sonucu olarak Türkiye’nin enerji faturasından 17 milyon TL’lik tasarruf sağlandı. Elektrik enerjisinde 40.8 GWh’lık tasarruf miktarı, 14 bin hanenin 1 yıllık toplam elektrik tüketimine karşılık geliyor. Bu sayede 20 bin ton karbondioksit salımı da azaltılmış oldu” dedi. Tesisler faaliyete başladıkları günden bugüne kadar geçen süreçte yaklaşık 200.000 adet ürünün geri dönüşümü tamamlandı.
“BP Enerji Görünümü 2016” Raporu açıklandı
“BP Enerji Görünümü 2016” Raporu, uzun vadeli enerji trendlerini değerlendirerek dünya enerji piyasaları için gelecek yirmi yıla yönelik tahminler geliştiriyor. 2016 Raporu, BP Grubu Baş Ekonomisti Spencer Dale ve Grup İcra Kurulu Başkanı Bob Dudley tarafından Londra’da açıklandı. Rapora göre; global enerji talebinin 2014 ile 2035 yılları arasında yılda ortalama yüzde 1.4 artış ile toplamda yüzde 34 büyümesi bekleniyor.
Raporda; diğer kaynaklardaki hızlı büyümeye rağmen, fosil yakıtların 2035 yılına kadar olan dönemde hakim enerji çeşidi olmaya devam ederek, talepte yaşanması beklenen artışın yüzde 60’ını ve dünyanın 2035 yılındaki toplam enerji arzının yüzde 80’inini oluşturacağını öngörüyor. Gaz, yılda yüzde 1.8 artış ile en hızlı büyüyen fosil yakıt olurken petrol, enerji karışımındaki payında devam eden düşüşe rağmen yılda yüzde 0.9’luk istikrarlı büyüme sergileyecek. Kömür tüketimindeki büyümede görülecek keskin yavaşlamayla kömürün enerji karışımındaki payı 2035 yılına kadar tüm zamanların en düşük seviyesine inecek ve en büyük yakıt kaynakları sıralamasında ikinciliği gaza bırakacak. Biyoyakıtların da aralarında bulunduğu yenilenebilir yakıtların yılda yüzde 6.6 civarında büyümesi ve bunun sonucunda da bugün yüzde 3 olan enerji karışımındaki paylarının 2035’e kadar yüzde 9’a çıkması bekleniyor.
Artan enerji talebinin arkasındaki temel güçleri ise gelir ve nüfus oluşturuyor. 2035 yılına kadar dünya nüfusunun yaklaşık 8.8 milyara ulaşarak enerjiye ihtiyaç duyan insan sayısına 1.5 milyar kişi daha eklenmesi bekleniyor. Kaya gazının 2014’te toplam gaz üretimindeki yüzde 10’luk payı 2035’te neredeyse yüzde 25’e yükselecek.
Erdemir Grubu ve Linde Grup ortak yatırım kararı aldı
Türkiye’nin ilk ve en büyük entegre yassı çelik üreticisi Erdemir Grubu, İsdemir'in üretimini desteklemek için ihtiyacı olan ilave endüstriyel gaz ihtiyacını karşılamak, etkin ve verimli bir yönetimle maliyetleri azaltmak amacıyla yeni bir gaz ayrıştıma tesisi kurmak üzere Alman Linde Grup’un Türkiye kolu ile anlaşma kararı aldı. Grup, yüzde 50-50 ortaklıkla ortak yatırım hedefliyor.
Erdemir Grubu’nun 50 yıllık tarihinde hayata geçireceği ilk yabancı ortaklık olacak bu yeni şirket, yeni endüstriyel gaz üretim tesisinin yatırımını üstlenecek, tasarımı ve inşası Linde Mühendislik birimine ait olacak. Şirket, tesisi 20 aydan kısa bir sürede hizmete sokacak ve İsdemir’in mevcut gaz üretim tesislerinin mülkiyetini devralmaksızın işletilmesinden ve bakımından sorumlu olacak. İskenderun’da kurulacak yeni tesis ile İsdemir’in oksijen üretim kapasitesi yüzde 14 ve azot üretim kapasitesi yüzde 45 oranında artmış olacak.
Erdemir Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Pandır, “İsdemir’in kendine yetecek üretimi yapabilmesi ve tüm tesislerinin maksimum güvenilirlik ve verimlilikle ve minimum maliyetle işletilmesi ortaklığın temel amaçlarıdır. Aynı zamanda bu uluslararası iş modeli Erdemir Grubu’nun dünya klasında şirket olma hedefini gerçekleştirme yolunda önemli bir adım olacaktır” dedi.
Zorlu Enerji Grubu ile Toshiba Corp. santral için işbirliği yaptı
Türkiye’nin yerli enerji kaynaklarını yüksek teknolojiyle buluşturan Zorlu Enerji Grubu, yüksek verimli ve düşük emisyonlu santral teknolojileriyle önplana çıkan Toshiba Corp. ile işbirliği anlaşması imzaladı. Anlaşma, Zorlu Enerji Grubu’nun enerji santrallerinin projelendirmeden, inşaat ve işletmesine tüm alanlarındaki uzmanlığı ile Toshiba Corp.’un yüksek teknolojili mühendislik ve ürün sağlama alanındaki küresel deneyimini biraraya getiriyor. Ocak ayından itibaren geçerli olan ve 1 yıllık süreyi kapsayacak anlaşma Türkiye’de uluslararası standartlarda temiz kömür, jeotermal ve hidroelektrik santral projelerinin hayata geçirilmesine ilham olacak.
Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, “Zorlu Enerji Grubu olarak, Türkiye’nin yerli enerji kaynaklarına yatırım yaparken en yüksek teknolojiyi kullanarak en yüksek verimliliğe ulaşma vizyonuyla çalışıyor; ekonomik katmadeğeri, insana ve çevreye saygı çerçevesinde yaratıyoruz. Bu anlayıştan hareketle Toshiba Corp. ile imzaladığımız iş birliği anlaşmasını enerji alanlarında Türkiye’de hayata geçireceğimiz temiz, düşük emisyonlu ve yüksek teknolojili enerji santral projelerinin önemli bir yapı taşı olarak değerlendiriyoruz” diye konuştu.
Sıvı alaşımdan çip basan yazıcı
Xerox’un Ar-Ge laboratuvarı Xerox PARC, sıvı formdaki bir alaşımı elektronik devreye dönüştüren bir yazıcı geliştirdi. A.B.D ARPA-E Ajansı (İleri Araştırma Projeleri Ajansı-Enerji) tarafından desteklenen, Xerox PARC tarafından geliştirilen yazıcı, ilk etapta güneşten daha kolay ve ucuz yollu elektrik üretilmesi için kullanılacak. Yazıcı, mürekkep gibi sıvı formdaki bir çip alaşımını plastik ve silikon yüzeyler üzerine basarak elektronik devreye dönüştürüyor.
A.B.D ARPA-E’nin Mikro Ölçekte Optimize Edilmiş Güneş Pilleri Programı (MOSAIC) projesi kapsamında geliştirilen yazıcı, güneş enerjisi panellerinin daha verimli, hafif ve uygun maliyetli üretilmesinde kullanılacak. Xerox PARC’ın geliştirdiği basılı elektronik güneş pilleri yaygınlaşırsa enerji üretmek için doğaya verilen zarar azaltılmış ve enerji üretim maliyetlerinde büyük bir düşüş sağlanmış olacak.
Enerji kaynakları yönünden yeraltı zenginlikleri kısıtlı olan ve kullandığı enerjinin büyük bölümünü yurtdışından ithal eden Türkiye, TÜİK verilerine göre enerjiye yılda 60 milyar dolar düzeyinde bir kaynak harcıyor ve dış ticaret açığının üçte ikisini enerji kalemi oluşturuyor. Yıllık 2 bin 640 saatlik güneşlenme süresi ile Türkiye; dünya üzerinde güneş ışınlarından yüksek miktarda enerji elde etme imkanı olan ülkeler arasında ön sıralarda yeralıyor.