HSBC Premier Ekonomi Sohbetleri
HSBC Türkiye Portföy Yönetimi Genel Müdürü Namık Aksel, Türkiye’nin de içinde bulunduğu, emtia ithalatçısı olan ve “Kırılgan 5’li” olarak adlandırılan ülkelerin konjonktürden olumlu etkilendiğini söyledi.
Türkiye global
Aksel, dünyada döngüsel farklılaşmaların yaşandığı bu süreçte Türkiye hisse senedi ve tahvil piyasalarının cazibesini koruduğunu belirtti: “ABD tarım dışı istihdam verisinin detayları, piyasadaki FED faiz artış beklentilerinin Eylül’den Haziran ayına gelebileceğine işaret ediyor. Olumlu makro görünüm, bu riskler ve seçim dönemine girilmesi kısa vadede piyasaların dalgalı olabileceğinin sinyalini veriyor.”
Namık Aksel, “Biz 2015 temasını döngüsel farklılaşmalar olarak belirledik” dedi. Aksel, şunları kaydetti: “Bunu iyi analiz edebilen yatırımcılar, ülkeler bazında doğru zamanda doğru varlıklara yatırım yaparak fayda sağlayabilirler. Düşük faiz, düşük enflasyon ve düşük enerji fiyatları, Türkiye’ye bugüne kadar hiç olmadığı kadar makro dengeleme fırsatı sunuyor. Türkiye bu yıl, global yatırımcılar açısından, seçim ve jeopolitik riskler dikkate alınarak, para konulması gereken bir piyasa.”
Yapısal reformlara
HSBC Türkiye Hazine Direktörü Fatih Keresteci ise 2008 Lehman krizinin, mevcut küresel ekonomik düzenin sürdürülemez olduğunun ilk sinyali olduğunu, bu sinyalin doğru okunamadığını ve palyatif önlemlerle çözüm arayışına yönelindiğini ve insanlık tarihinin en büyük parasal genişlemesine gidildiğini dile getirdi: “Aradan geçen yaklaşık 6 yıllık süre zarfında, rezerv paranın sahibi olan ABD dışında, ekonomik anlamda herhangi bir toparlanma göremediğimiz gibi dünya büyümesi her geçen ay biraz daha ivme yitiriyor. Bu tablonun sürdürülebilirliğine ilişkin derin şüpheler var. Hele ki ekonomik sorunlarını hafifleten ABD’nin faizlerde artırıma gitmeye hazırlandığı bir dönemde. Türkiye bu ortamda ekonomik anlamda kayda değer bir aşama kaydetti. Petrol fiyatlarındaki düşüş Türkiye’nin ekonomik görünümünü biraz daha parlattı. Ancak, inşaat odaklı büyüme modeli sonucunda orta-uzun vadeli üretim kapasitesinin zayıflaması olumsuz bir sinyal. Türkiye’nin yapısal reformlara yeniden ağırlık vermemesi durumunda orta vadeli bir darboğazdan kaçması imkansız gibi görünüyor. Bununla birlikte, Türkiye'nin uzun vadede, başta demografik özellikler olmak üzere birçok ayrıştırıcının yardımıyla dünya ekonomi klasmanında kayda değer bir yer edineceği de gözardı edilmemelidir.”
Önemli olan
HSBC Türkiye Baş Ekonomisti Melis Metiner de Türkiye’nin aslında bir büyüme problemi olmadığını kaydetti: “Para ve maliye politikalarının gevşek bırakıldığı bir senaryoda, genç ve büyüyen nüfusu ve tüketime dayalı modeli ile Türkiye hızla büyüyebilir. Ama önemli olan sürdürülebilir bir büyüme modeli. Bu da hızlı büyümenin yüksek enflasyon ve büyük cari açık yaratmadığı, daha az volatil büyüme anlamına geliyor. Türkiye’nin uzun vadede sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesi için yapısal reformlarla verimliliğini arttırması, üretime ve katmadeğer yaratmaya yönelik bir büyüme modeli oluşturması gerekiyor. Eğitim reformu ve emek piyasalarında reform öncelik verilmesi gereken iki alan.”