Ekonomist Prof.Dr. Sadi Uzunoğlu: Dolar yükselirse Türkiye üretir
Ekonomist Prof.Dr. Sadi Uzunoğlu, genel ekonomideki iyimser rakamların aksine reel kesimin likidite eksikliğinden kaynaklı olarak ciddi krizle karşı karşıya olduğunu açıkladı.
EKONOMİST
01.06.2016, 08:46 01.06.2016, 15:12
6853
Reel kesime; ‘borçlarını yeniden yapılandırma ve sermayelerini güçlendirme’ çağrısı yapan Uzunoğlu, dolarda likiditenin azalmasını ise tarihi fırsat olarak görüyor.Ekonomist Sadi Uzunoğlu, Türkiye’nin de dahil olduğu birçok ülkede yaşananları ‘belirsizlik’ olarak tanımlıyor. Bu belirsizlik ortamında Merkez Bankası’nın (MB) ekonominin belkemiğini oluşturarak piyasanın ayakta kalmasını sağladığını dile getiren Uzunoğlu, MB’ye yapılan eleştirileri de ‘haksızlık’ olarak nitelendiriyor. Uzunoğlu’nun dikkat çektiği bir diğer nokta ise ‘doğal dengenin’ Türkiye’yi yeni bir ekonomik stratejiye götürecek olması: “Ben şu anlamda iyimserim; döviz kurlarındaki yükselme Türkiye’yi tekrar üretime döndürecek. Bizi kendimize getirecek olan ‘baz para’ dediğimiz döviz likiditesinin azalmasıdır. Umut edelim ki; FED daha da hızlı şekilde faizini arttırsın. Gerçekten dolar likiditesi azalsın ve Türkiye ekonomisi yükselen kurla birlikte tekrar üretime geri dönsün.”
KobiEfor: Türkiye’de rakamların aksine reel kesimin yaşadığı bir sıkıntı var.Bunu nasıl tanımlıyorsunuz?
Sadi Uzunoğlu: Reel ekonominin yaşadığı bir krizdir. Türkiye’de 1.3 trilyon TL mevduat yaratılırken 1 trilyon 800 milyar TL’lik kredi sağladığımız bir ortamda kriz yaşıyoruz. Kredinin 1.5 trilyon TL’lik kısmını bankalar vermiş, geri kalanı ise finansman şirketleri, faktoring, leasing gibi yapılardan sağlanmış. Bu rakamlara rağmen içeride ciddi bir likidite krizi yaşıyoruz.
KobiEfor: Reel sektörün çözümü nasıl olabilir?
Sadi Uzunoğlu: Reel kesimin yapacağı tek şey kredileri yeniden yapılandırmaktır. Bankacılık sektörü de ekonomi yönetimine büyük destek veriyor. Zor duruma düşen firmaların kredileri yeniden yapılandırılmaya başlandı. Üstelik iflas erteleme gibi bir yol da bulduk. Şunu netleştirmek lazım önemli olan; yeniden yapılandırılan borçlar normal yollarla ödenebiliyor mu?
KobiEfor: Bundan sonra reel kesim için yeni bir dönem mi başlıyor?
Sadi Uzunoğlu: FED faiz artırım sürecine yüksek kredi portföyü ile yakalandık. Eğer yüksek kredi avantajımızı kullanmasaydık yani büyük krediler vermemiş olsaydık FED’in faiz arttırdığı dönemde daralan likidite ortamında çok rahat kredi hacmimizi artırarak ekonomiyi rahatlatabilirdik. Ama bundan sonra bunu yapma şansımız yok. Reel kesim şunu görmeli; bankacılık sektöründen bol kredi bulmaları mümkün değil. Ama şunu da görmek gerekiyor; bu süreçte reel sektör kesimi çok mu masumdu? Hayır, tam tersine reel sektör biraz para kazandıysa gayrimenkule yatırdı. Arabasını değiştirdi. Ar-Ge ve inovasyon düşünmedi, verimliliğini artırmadı. İşinden para kazanmak yerine paradan, ranttan beslenmeyi seçti. Dolayısıyla bu dönem ne yapmalı derseniz; hızlı şekilde gayrimenkullerini nakitte çevirip sermayesini güçlendirmeli, risk yönetimini yapmalı. Ayağını yorganına göre uzatmaz, tasarruf sağlamaz, üretimden kazanma stratejisine geçmezse inovasyonu ötelerse geçmiş olsun onların sonu da hacizdir.
KobiEfor: Bu süreçte uluslararası piyasalarda yaşanan nedir, Türkiye için neden önemli?
Sadi Uzunoğlu: Dolar bizim için ‘baz paradır’. Eğer dünyada baz para sıkışırsa TL sıkışması otomatikman ortaya çıkar. Bu sıkışma daha da yükselmeye devam ederse faizler üzerinde baskı oluşturur. Dolayısıyla doların girmediği ülkelerde; kaynakların dağılması, faiz oranları, döviz kurları belirsizleşir. Şu anda Türkiye’de yaşanan, gelecekte de yaşanacak olan da budur; belirsizlik. Şöyle bir örnek vereyim: 2012 yılında bizim de içinde bulunduğumuz; merkez Avrupa ve doğu Avrupa ülkelerine gelen sermaye akımlarının GSYİH’ya oranı yüzde 6.5’tan 2015 yılı itibariyle yüzde 2.5’a düşmüş görünüyor. Bu da gösteriyor ki; baz para azalıyor. Türkiye ekonomisinin buna hazırlık yapması gerekiyor.
KobiEfor: Merkez Bankası çok eleştiriliyor. Nedeni bu süreç midir?
Sadi Uzunoğlu: MB’nin eleştirilmesinde bu süreci iyi bilmek ve anlamak gerekir. Aksi halde dayanılan varsayımlar eksik kalır. ‘Faizleri düşürelim’ teziyle hareket etme lüksümüz yok. Çünkü faizler zaten düşük. Tasarruf oranları yetersiz. Dış kaynağa ihtiyaç var o da az. Likidite az. Net olalım; MB haftalık ortalama 100 milyar TL fonlayarak ekonomiyi ayakta tutmaya çalışıyor. Türkiye’deki emisyon miktarı kadar piyasaya fon sağlıyor. Siyasi iktidarın 2013’ün Mayıs ayından bu yana Merkez Bankası’na bırakın eleştiriyi dua etmesi lazım. MB eğer o tarihten sonra faiz artırımına gitmeseydi ve döviz müdahalesi yapmamış olsaydı; yerel yönetimler, genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ak Parti bu başarıyı sağlayamazdı. Dolayısıyla bugün iktidara en yakın en çok hizmet eden yapı; T.C. Merkez Bankası’dır.
KobiEfor: Bu süreç ne kadar sürdürülebilir?
Sadi Uzunoğlu: Merkez Bankası iktidarın ve finans sisteminin inanılmaz destekleyicisi oldu. Bugün azalan sermaye giriş ortamında bizim büyük projeler, MB’nin bankalara sağladığı 100 milyar TL’ye yakın fonla gerçekleşiyor. Ama MB’nin de kısıtları var: ‘Baz Para’. Yani döviz eksikliği. Merkez Bankası döviz eksikliğinde döviz basamayacağına göre şunu net görmek gerekiyor; MB’yi eleştiremezsiniz. MB’nin yaptığı cansiperane ekonomiyi savunmaktır.
KobiEfor: Faizlerin düşürülmesi neden bu kadar isteniyor, temel nedeni nedir?
Sadi Uzunoğlu: Konut satışları yıllık 1 milyonu buluyor. Türkiye’ye girdiği söylenen yabancı paranın 4.6 milyar doları gayrimenkul sektöründen geldi. ‘Gayrimenkul sektörünü daha fazla destekleyeceğiz’ diye faizleri düşürmek istiyorlar. Eğer MB faiz oranlarını düşürürse insanlar dövize gider ve döviz de yukarı doğru hareketini hızlandırır. Ama burada amaç konut değil de şuysa; ‘faizleri düşürelim, döviz kurlarını artıralım, ihracatı artıran; ithalatı bezdiren bir noktaya getirelim’ ise politikaları yüzde 100 desteklerim. Ama benim gördüğüm Ak Parti iktidarının ekonomi stratejisini üretimden ziyade; finans, inşaat, şehirleşme ve AVM sac ayaklarına dayıyor. Rant ve ticaret ağırlıklı bir yapı istiyorlar.
KobiEfor: Belki üretim isteniyordur?
Sadi Uzunoğlu: Üretim olmadığını nereden anlıyoruz biliyor musunuz? TL’nin sürekli değerli tutulmasından. Türkiye ekonomisi Kemal Derviş politikalarıyla birlikte başlayan bir değerli TL politikası yürütüyor. TL’nin değerliliği her türlü üretimin önünü keser. Sanayi üretimini tasfiye eden bir politikadır. Hiç kimse de yapısal reformların arkasına sığınmasın. İstediğiniz yapısal reformları yapın eğer siz değerli TL politikasına devam ederseniz Türkiye ekonomisi ithalata dayalı politikasını sürdürür. Çünkü bu kapitalist şunu düşünür; ‘maliyet ve kar.’ Dolayısıyla bunu ortadan kaldıracak üretimin yolunu açacak faktör değerli TL’den vazgeçmek ile olur. Popülizm denilen değerli TL politikası ile aynı zamanda cari açığın yapısallaşmasına yol açılmıştır. Cari açığın şu anda 29 milyar dolara düşmesinin temel nedeni enerji ve hammadde fiyatlarındaki genel gerilemedir. Yoksa biz yüzde 4 büyüme temposunda 60 milyar dolar havada karada cari açık veririz.
KobiEfor: Üretime dönmek bu şartlarda imkansız mı?
Sadi Uzunoğlu: Ekonomide de doğal denge vardır. Dolarda likiditenin azalması Türkiye ekonomisinde birçok şeyi değiştirmek için fırsat sunuyor bize. Büyük bir fırsattır. Ben şu anlamda iyimserim; döviz kurlarındaki yükselme Türkiye’yi tekrar üretime döndürecek. Bizi kendimize getirecek olan baz para dediğimiz döviz likiditesinin azalmasıdır. Umut edelim ki; FED daha da hızlı şekilde faizini arttırsın. Gerçekten dolar likiditesi azalsın ve Türkiye ekonomisi yükselen kurla birlikte tekrar üretime geri dönsün.
Tabi bu süreç fırsat doğururken yıkım da getirecek. Türkiye’de devletin garanti verdiği projeler dışında bankacılık dışı reel kesimin yani özel sektörün açık pozisyonu 150 milyar dolar. Bu kesim ciddi darbelere maruz kalabilir. Hem politik, hem ekonomik risklerle karşı karşıya olduğumuzu net görmemiz gerekiyor.
KobiEfor: Türkiye’de rakamların aksine reel kesimin yaşadığı bir sıkıntı var.Bunu nasıl tanımlıyorsunuz?
Sadi Uzunoğlu: Reel ekonominin yaşadığı bir krizdir. Türkiye’de 1.3 trilyon TL mevduat yaratılırken 1 trilyon 800 milyar TL’lik kredi sağladığımız bir ortamda kriz yaşıyoruz. Kredinin 1.5 trilyon TL’lik kısmını bankalar vermiş, geri kalanı ise finansman şirketleri, faktoring, leasing gibi yapılardan sağlanmış. Bu rakamlara rağmen içeride ciddi bir likidite krizi yaşıyoruz.
KobiEfor: Reel sektörün çözümü nasıl olabilir?
Sadi Uzunoğlu: Reel kesimin yapacağı tek şey kredileri yeniden yapılandırmaktır. Bankacılık sektörü de ekonomi yönetimine büyük destek veriyor. Zor duruma düşen firmaların kredileri yeniden yapılandırılmaya başlandı. Üstelik iflas erteleme gibi bir yol da bulduk. Şunu netleştirmek lazım önemli olan; yeniden yapılandırılan borçlar normal yollarla ödenebiliyor mu?
KobiEfor: Bundan sonra reel kesim için yeni bir dönem mi başlıyor?
Sadi Uzunoğlu: FED faiz artırım sürecine yüksek kredi portföyü ile yakalandık. Eğer yüksek kredi avantajımızı kullanmasaydık yani büyük krediler vermemiş olsaydık FED’in faiz arttırdığı dönemde daralan likidite ortamında çok rahat kredi hacmimizi artırarak ekonomiyi rahatlatabilirdik. Ama bundan sonra bunu yapma şansımız yok. Reel kesim şunu görmeli; bankacılık sektöründen bol kredi bulmaları mümkün değil. Ama şunu da görmek gerekiyor; bu süreçte reel sektör kesimi çok mu masumdu? Hayır, tam tersine reel sektör biraz para kazandıysa gayrimenkule yatırdı. Arabasını değiştirdi. Ar-Ge ve inovasyon düşünmedi, verimliliğini artırmadı. İşinden para kazanmak yerine paradan, ranttan beslenmeyi seçti. Dolayısıyla bu dönem ne yapmalı derseniz; hızlı şekilde gayrimenkullerini nakitte çevirip sermayesini güçlendirmeli, risk yönetimini yapmalı. Ayağını yorganına göre uzatmaz, tasarruf sağlamaz, üretimden kazanma stratejisine geçmezse inovasyonu ötelerse geçmiş olsun onların sonu da hacizdir.
KobiEfor: Bu süreçte uluslararası piyasalarda yaşanan nedir, Türkiye için neden önemli?
Sadi Uzunoğlu: Dolar bizim için ‘baz paradır’. Eğer dünyada baz para sıkışırsa TL sıkışması otomatikman ortaya çıkar. Bu sıkışma daha da yükselmeye devam ederse faizler üzerinde baskı oluşturur. Dolayısıyla doların girmediği ülkelerde; kaynakların dağılması, faiz oranları, döviz kurları belirsizleşir. Şu anda Türkiye’de yaşanan, gelecekte de yaşanacak olan da budur; belirsizlik. Şöyle bir örnek vereyim: 2012 yılında bizim de içinde bulunduğumuz; merkez Avrupa ve doğu Avrupa ülkelerine gelen sermaye akımlarının GSYİH’ya oranı yüzde 6.5’tan 2015 yılı itibariyle yüzde 2.5’a düşmüş görünüyor. Bu da gösteriyor ki; baz para azalıyor. Türkiye ekonomisinin buna hazırlık yapması gerekiyor.
KobiEfor: Merkez Bankası çok eleştiriliyor. Nedeni bu süreç midir?
Sadi Uzunoğlu: MB’nin eleştirilmesinde bu süreci iyi bilmek ve anlamak gerekir. Aksi halde dayanılan varsayımlar eksik kalır. ‘Faizleri düşürelim’ teziyle hareket etme lüksümüz yok. Çünkü faizler zaten düşük. Tasarruf oranları yetersiz. Dış kaynağa ihtiyaç var o da az. Likidite az. Net olalım; MB haftalık ortalama 100 milyar TL fonlayarak ekonomiyi ayakta tutmaya çalışıyor. Türkiye’deki emisyon miktarı kadar piyasaya fon sağlıyor. Siyasi iktidarın 2013’ün Mayıs ayından bu yana Merkez Bankası’na bırakın eleştiriyi dua etmesi lazım. MB eğer o tarihten sonra faiz artırımına gitmeseydi ve döviz müdahalesi yapmamış olsaydı; yerel yönetimler, genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ak Parti bu başarıyı sağlayamazdı. Dolayısıyla bugün iktidara en yakın en çok hizmet eden yapı; T.C. Merkez Bankası’dır.
KobiEfor: Bu süreç ne kadar sürdürülebilir?
Sadi Uzunoğlu: Merkez Bankası iktidarın ve finans sisteminin inanılmaz destekleyicisi oldu. Bugün azalan sermaye giriş ortamında bizim büyük projeler, MB’nin bankalara sağladığı 100 milyar TL’ye yakın fonla gerçekleşiyor. Ama MB’nin de kısıtları var: ‘Baz Para’. Yani döviz eksikliği. Merkez Bankası döviz eksikliğinde döviz basamayacağına göre şunu net görmek gerekiyor; MB’yi eleştiremezsiniz. MB’nin yaptığı cansiperane ekonomiyi savunmaktır.
KobiEfor: Faizlerin düşürülmesi neden bu kadar isteniyor, temel nedeni nedir?
Sadi Uzunoğlu: Konut satışları yıllık 1 milyonu buluyor. Türkiye’ye girdiği söylenen yabancı paranın 4.6 milyar doları gayrimenkul sektöründen geldi. ‘Gayrimenkul sektörünü daha fazla destekleyeceğiz’ diye faizleri düşürmek istiyorlar. Eğer MB faiz oranlarını düşürürse insanlar dövize gider ve döviz de yukarı doğru hareketini hızlandırır. Ama burada amaç konut değil de şuysa; ‘faizleri düşürelim, döviz kurlarını artıralım, ihracatı artıran; ithalatı bezdiren bir noktaya getirelim’ ise politikaları yüzde 100 desteklerim. Ama benim gördüğüm Ak Parti iktidarının ekonomi stratejisini üretimden ziyade; finans, inşaat, şehirleşme ve AVM sac ayaklarına dayıyor. Rant ve ticaret ağırlıklı bir yapı istiyorlar.
KobiEfor: Belki üretim isteniyordur?
Sadi Uzunoğlu: Üretim olmadığını nereden anlıyoruz biliyor musunuz? TL’nin sürekli değerli tutulmasından. Türkiye ekonomisi Kemal Derviş politikalarıyla birlikte başlayan bir değerli TL politikası yürütüyor. TL’nin değerliliği her türlü üretimin önünü keser. Sanayi üretimini tasfiye eden bir politikadır. Hiç kimse de yapısal reformların arkasına sığınmasın. İstediğiniz yapısal reformları yapın eğer siz değerli TL politikasına devam ederseniz Türkiye ekonomisi ithalata dayalı politikasını sürdürür. Çünkü bu kapitalist şunu düşünür; ‘maliyet ve kar.’ Dolayısıyla bunu ortadan kaldıracak üretimin yolunu açacak faktör değerli TL’den vazgeçmek ile olur. Popülizm denilen değerli TL politikası ile aynı zamanda cari açığın yapısallaşmasına yol açılmıştır. Cari açığın şu anda 29 milyar dolara düşmesinin temel nedeni enerji ve hammadde fiyatlarındaki genel gerilemedir. Yoksa biz yüzde 4 büyüme temposunda 60 milyar dolar havada karada cari açık veririz.
KobiEfor: Üretime dönmek bu şartlarda imkansız mı?
Sadi Uzunoğlu: Ekonomide de doğal denge vardır. Dolarda likiditenin azalması Türkiye ekonomisinde birçok şeyi değiştirmek için fırsat sunuyor bize. Büyük bir fırsattır. Ben şu anlamda iyimserim; döviz kurlarındaki yükselme Türkiye’yi tekrar üretime döndürecek. Bizi kendimize getirecek olan baz para dediğimiz döviz likiditesinin azalmasıdır. Umut edelim ki; FED daha da hızlı şekilde faizini arttırsın. Gerçekten dolar likiditesi azalsın ve Türkiye ekonomisi yükselen kurla birlikte tekrar üretime geri dönsün.
Tabi bu süreç fırsat doğururken yıkım da getirecek. Türkiye’de devletin garanti verdiği projeler dışında bankacılık dışı reel kesimin yani özel sektörün açık pozisyonu 150 milyar dolar. Bu kesim ciddi darbelere maruz kalabilir. Hem politik, hem ekonomik risklerle karşı karşıya olduğumuzu net görmemiz gerekiyor.