Ekonomist Prof.Dr. Öner Günçavdı; “Kemer sıkmaya hazır olun”
Ekonomist Prof.Dr. Öner Günçavdı, 2019 ekonomisi için yüzde 2’lik büyüme tahminini gerçekçi bulmadığını söyleyerek, eksiye ineceği uyarısında bulunuyor. Gerekçesini ise şöyle açıklıyor: “Türkiye hak edilmemiş bir refahı yaşadı. Artık kemer sıkma zamanı. Sorun; kimin kemeri daha çok sıkılacak? Ama bu kemer sıkma, Mart 2019’da gerçekleşecek. Yerel seçimlere kadar alım gücü düşük gelir grubuna yansımayacak. Seçimlerden sonra ise tüm kesimler bu daralmadan payına düşeni alacak.”
Türkiye ekonomisinde yaşanılanları ‘kriz’ olarak tanımlamayan Günçavdı, eskiden yaşanılanlardan farklı bir sıkıntı ile karşı karşıya kalındığını paylaşıyor. Hem kur hem faizlerin içinde olduğu alışılmışın dışındaki krizin en önemli özelliğinin ‘belirsizlik’ yaratmak olduğunu paylaşıyor. Ayrıca Başkanlık Sistemi nedeniyle kurumların ve uygulanan politikaların çok değiştiğini ifade eden Günçavdı, “Bana göre henüz kriz aşamasına gelmedik. Benim tanımım ciddi ekonomik sıkıntı diyebiliriz. Ama doğru dürüst önlem alınmaz ise kaçınılmaz olarak kriz gerçekleşecektir” uyarısını yapıyor.
Ayrıca kapitalist denilen sistemlerde iktisadi problemlerin enflasyon ve işsizlik olarak ortaya çıktığını aktaran Günçavdı, Türkiye’de şu anda iki sorunun da birden ortaya çıktığına dikkat çekerek, yüzde 10 fiyat indirmekle enflasyon mücadelesinin olmayacağı, yapısal reformlara yoğunlaşılması gerektiği uyarısını yapıyor. Aktarıyoruz.
KobiEfor: Yapısal reformlar çok dile getirildi ama artık ne ifade ettiği de tartışılır oldu. Sizin önerdiğiniz yapısal reformlarınız nelerdir?
Önder Günçavdı: Cesurca söylersek en temel yapısal reform; ‘Anayasa’dır. Çünkü şu anda bir sistem sorunu var. Kuvvetler ayrılığı modern toplumun temel prensiplerinden biri. Bunun olması gerekiyor. Olaya bir de şu noktadan bakalım; 1960’lara neden geldi Türkiye? 1950’li yıllarda yaşanan sıkıntılar; Sayıştay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların temellerini attırmıştır. Biz ülke olarak geriye mi dönmek istiyoruz? Orada elde ettiğimiz değerleri mi kaybedeceğiz? Şu anda belli kişilerin ülkeyi yönetirken rahat hareket etme isteği olabilir. Ama bu kısa süreli sonuçlar ortaya çıkarır, uzun dönemde ülke yönetilemez hale gelir. Böyle bir dönemde de mikro düzeyde yapısal reformlardan bahsedemem. Şu anda sistem olarak bir bocalamadan geçiyoruz.
KobiEfor: Yapılan müdahaleler yeterli mi?
Önder Günçavdı: Yeni Ekonomi Programı, bakınca alınan kararlar, daha çok siyasi olduğunu görürüz. Bana göre Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlere endeksli açıklamalar yapılıyor. Ekonomik olarak sıkıntıların yan etkilerini siyasi olarak ortadan kaldırmaya yönelik. Ayrıca alınan kararların dikkat çekici bir diğer özelliği de piyasanın duymak istedikleridir. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı ile piyasanın ihtiyacı aynı mıdır? Bunu da sorgulamak lazım. Çünkü piyasanın ihtiyacı ile Türkiye’nin ihtiyacı farklı olabilir. Bu farklılıkları da ortaya koyup kamuoyuna anlatmak lazım. Şimdi ise ağırlıklı olarak piyasayı yatıştırmak için ne duymak istiyorlarsa onu söylemeye çalışıyorlar. Bu politikaların işlemediğinin en iyi göstergesi ise yüzde 25’lerdeki enflasyondur. Anlamı da reel sektörde stres biriktiriyoruz. Geçmişte sıkıntılar sadece kurumsal yapısı gelişmiş kurumlarda olurdu. Şu anda birbirinden farklı sektör gruplarını etkileyen reel sektör sıkıntısıyla karşı karşıyayız. Alınan önlemler bu sektörlere yönelik olması gerekirken bankacılık sektörü diliyle çözüm bulmaya çalışılıyor. Konkordato ilanları da bankacılık sektörünün sermaye yapısını bozmamak için yapılıyor. Sorunu 2019’a öteliyoruz.
KobiEfor: Asıl sıkıntıyı yerel seçimlerin (Mart 2019) sonrasında mı yaşayacağız?
Önder Günçavdı: Gerçekçi olmak lazım. Seçimlerden sonra daha gerçekçi adımlar atılabilir. Dolayısıyla asıl daralma seçimlerden sonra yaşanabilir. Zaten Türkiye’nin sorunları için uzun vadeli aksiyon gerekiyor. Buna en azından inanmak istiyorum. Hatta bu aksiyonları bilen, bunları gerçekleştirebilen insanların görevde olmasını istiyorum. Zaten bu yaşanılanlar yapısal algıya göre yaşanıyorsa zarar görmeden çıkmak mümkün değil. Çünkü bu gelen kriz geçmişte olmayan kadar büyük bir kriz olacaktır. Sebebi ise enflasyonu ve işsizliği aynı anda yaşatacak olmasıdır.
KobiEfor: Bu dönem şirketlerde tasfiye ve işsizlikte ciddi artış olur mu?
Öner Günçavdı: Böyle giderse bekliyorum açıkçası. Yeni Orta Vadeli Program’da (YEP) Hükümet kanadının yol haritasını göremedim. Şirketlerin 250-260 milyar dolarlık borçtan bahsediliyor. Bu borcun nasıl ödeneceği, ödeme güçlüğü içindeki şirketlere nasıl destekler sağlanacağı, bu şirketlerin nasıl seçileceği... Bu konular net değil. Anladığım kadarıyla sektörler Allah’a emanet bir şekilde. Şu var ki; 10.8 oranında genel işsizlik. Ama gençlerde bu oran yüzde 20’lere ulaştı. Bu bence asıl tehlike. Genç nüfusun bu boyutlarda olması, umudun kaybolması demektir. Reel sektörde iflaslar olabilir, konkordatoların büyük oranı iflastır zaten. Çok azı kurtulacaktır. Bankaların insafına kalmıştır. O kadar kaynak da yoktur. 250 milyar dolar borcu nereden bulacaksınız? Türkiye ekonomisinin kaynak bulmadan ödeme gücü yok. Çok çeşitli şekilde tasarruf edilmesi lazım. Bunu da yapabilmenin yolu ölçeği küçültmektir. Bu da şirketlerde tasfiye ve işsizlik anlamına gelecektir.
KobiEfor: Reel sektör krizi bankaları da etkiler mi?
Önder Günçavdı: Bu gelişmeyi görmemek mümkün değil. Konkordatolar banka bilançolarına yansımıyor. Bankaların sermaye yeterlilik oranlarında değişiklik olmuyor. Seneye iflaslar başladığında, ekonomi, küçülmenin ötesinde negatife inecek. Bankaların bilanço meselesine rezerv oranlarıyla yaklaşıyorum. Bankalar borçlanıyor ama birincisi faizden yiyorlar. İkincisi ise kısa süreli borçlanıyor. Bunlara da bakmak lazım. Bu boyutta kısa vadeli yüksek faizli borçlanan bankalar kime kredi verecek. Dolayısıyla çıkışın sinyallerini görmüyorum, hala daha dibi gördüğümüzü düşünmüyorum.
KobiEfor: Peki en önemli sıkıntılardan biri olan enflasyonla mücadelenin nasıl olması gerekiyor?
Önder Günçavdı: Merkez Bankası’nı artık çok suçlamayalım. Merkez Bankası’nın gücü belli. Enflasyonun sebeplerine bakmak lazım. Talep çekişli enflasyonda; para politikası ve Merkez Bankası üzerinden çok fazla ekonominin kendi yapısı ile uğraşmadan sorun çözülebilir. Ama Türkiye’deki durum bu değil. TÜFE ile ÜFE arasında yüzde 25-45 oranında fark var. Bu da maliyet enflasyonunu gösteriyor. Daha buna ücretler de yansımış değil. Yani en büyük tehlike henüz gelmedi. İki fiyat arasında yüzde 22’lik fark var. ‘Bunu daha aşağıya çekeceğim, tüketici fiyatlarının artmasını engelleyeceğim’ derseniz bunun anlamı şudur; maliyet enflasyonunu kim ödeyecek? Zaten sanayicinin durumu parlak değil. Hükümet piyasaya göre politikalar üretiyor. Yüzde 10 baskının maliyetler üzerinde etkisi olacaktır. Maliyetleri kim karşılayacak?
KobiEfor: Üretim ekonomisi neden hayata geçirilemiyor?
Önder Günçavdı: Türkiye geçtiğimiz dönemi çok iyi kullanamadı. Çünkü sanayisizleşme bütün kapitalist ülkelerin er ya da geç karşılaşacağı bir şeydir. Belirli gelir seviyesini geçtikten sonra siz imalat sektörü, sanayi sektörü değil de hizmet sektörüne kayarsınız. Almanya’da da aynı eğilim var. Bizim gibi ülkeler ise erken sanayisizleşiyor. Belirli kişi başı gelire ulaşmadan yaşanıyor. Bunun nedenleri arasında vizyonsuzluk da var, politika hataları da var, globalleşme de var.
Ülkemizde ise devletin bir sanayi politikası olması gerektiğini düşünüyorum. İnşaat üzerinden değil gerçek anlamda üretim üzerinden büyümeliyiz. Ama hizmetlerden de kaçamazsınız. Onu da dikkate alarak ekonominin gen yapısını değiştireceksiniz. Gerekirse de iç piyasayı korumak için önlemler alacaksınız. Hatta bunun için mücadele de edeceksin. Türkiye’de ise 16 yıldır sanayi eziliyor, inşaat kazanıyor. İnşaat sektörünün en iyilerinde dahi doğru düzgün bilançoya ulaşamazsınız. Dolayısıyla bilançosu olmayan bir inşaatçı ile Türkiye ekonomisini 21. yüzyılda yönetemezsiniz. Aksi halde bu gidişle bir Venezüella olur muyuz? Fiyat müdahaleleri devam ederse kesinlikle olabiliriz.