banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

Ekonomist Prof.Dr. Erhan Aslanoğlu: “Enflasyon ile mücadele edilmiyor”

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof.Dr. Erhan Aslanoğlu, enflasyon ile mücadele edilmediğini, seçimlere kadar büyümeye öncelik verildiğini belirterek, “Enflasyonla mücadele para politikası ile olur. Şu anda yapılanlar bir enflasyon mücadelesi değildir. Sürdürülemez de. Seçimler sonrasına dikkat etmek gerekir. Hangi iktidar olursa olsun enflasyonla mücadele edecektir ve bunun sonucunda büyük ihtimalle ülke resesyona girecektir” dedi.

EKONOMİST 01.08.2022, 00:00 22.08.2022, 00:38
21375
Ekonomist Prof.Dr. Erhan Aslanoğlu: “Enflasyon ile mücadele edilmiyor”
banner625

Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Prof.Dr. Erhan Aslanoğlu, büyüme rakamlarını baz alarak ülkemizin resesyonda olmadığını ama resesyona girme ihtimalinin bulunduğunu söyledi. Büyümenin ilk çeyrekte yüzde 7, ikinci çeyrekte yüzde 5.5-6’ya ulaştığını hatırlatan Aslanoğlu, “Üçüncü çeyrekte büyüme oranları biraz yavaşlayacak, son çeyrekte küçük bir büyüme olacaktır. 2023’ün ilk çeyreğinde ise büyüme rakamları eksiye dönebilir. Ama seçim sürecine giren bir ekonomi olduğumuz için ekonomi yönetiminin yavaşlamayı istemeyeceğini ve büyüme için yeni paketleri hayata geçireceğini öngörüyorum” dedi.
Ücret artışları veya Kredi Garanti Fonu gibi kaynakların büyümeyi artıda tutmak için gündeme getirileceğini kaydeden Aslanoğlu, şunları söyledi: “Asıl küçülmeyi Türkiye enflasyon ile mücadele etmeye başladığında göreceğiz. Şu anda enflasyon ile mücadele edilmiyor. Veya olması gerektiği gibi bir mücadele edilmiyor.” Enflasyonun yüksekliği konusunda ekonomi yönetiminin de rahatsız olduğunu ama para politikası ile soruna çözüm yaratılmadığını savunan Aslanoğlu, makro ihtiyati tedbirler ile enflasyonla mücadele edilemeyeceğini aktardı.
Enflasyonla mücadelenin en önemli aracının para politikası olduğunun altını çizen Aslanoğlu, şunları kaydetti: “Uzun zamandır mevcut ekonomi yönetimi büyüme tarafında. Seçime yaklaşıldıkça da buradan geri adım olmayacaktır. Yüzde 3-4 aralığında bir büyüme konusunda ısrar devam edecektir. Büyümeye odaklanılması ise enflasyonu olumsuz etkilemektedir. Önümüzdeki dönem enflasyonda baz etkisi ile bir miktar gerileme olsa da yukarı yönlü enflasyonu görmeye devam edeceğiz. Büyümenin devam etmesinin enflasyonun artarak devam etmesi anlamına geldiğini bilmeliyiz. Ama bu model sürdürülebilir değil. Eninde sonunda enflasyonla mücadele etmek zorunda kalacağız.”

“Seçimlerden sonra sıkı para politikası uygulanacak”
Seçimlerden sonra asıl soruna odaklanılacağını öngören Aslanoğlu, bu dönüşümün mecburi olacağının altını çizdi: “Seçim sonrasında mevcut hükümet ile yola devam etsek veya yeni bir hükümet kurulsa para politikası sert bir şekilde devreye girecektir. Enflasyon ile mücadelede güçlü bir daralmayı göreceğiz. Bu süreçte maliye politikalarını ve diğer araçları iyi planlamak lazım. Daralma her zaman zordur. Enflasyon yükseldikçe de zorluklar artmaya devam ediyor. Enflasyonla mücadele sürecinde ise iyi bir strateji hayata geçirmek zorunludur. Merkez Bankası Kanunu’nda değişiklik yaparak başkanın 4 yıl değişmemesi, özerkliği güçlendirici adımlar, yapısal reform programları, maliye politikası, sermaye girişi ve güven ile beklentiyi doğru ortaya koyarsak mücadelenin zorluğu hafifleyecektir. Tek başına para politikası ile çok sert bir daralma olacaktır.”

“Sanayi gücümüz Arjantin ve Venezüella olmayı engelliyor”
Döviz kurlarının baskısı, enflasyon, gelir dağılımının bozulmasının siyasi sorunları da beraberinde getirdiğini ifade eden Aslanoğlu, gelişmelerin ülkenin cari açığını da olumsuz etkilediğini hatırlattı ve şunları söyledi: “FED doları güçlendiriyor. Dolar bazında maliyetlerin arttığını, ithalat faturalarının büyüdüğünü görüyoruz. Merkez Bankası verilerine göre; vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç stoku 181.4 milyar dolara yükselerek, yeni rekor seviyeyi gördü. En önemli sıkıntı bu borcun döndürülmesi. Olası bir reyting düşüşü ve ülke risk priminin yükselmesi, yüksek maliyetler bu borcun döndürülmesini riskli hale getirebilir.”
Erhan Aslanoğlu, Türkiye’nin riskleri nedeniyle Venezüella’ya benzeme yaklaşımının çok uzak bir ihtimal olmadığının altını çizdi: “Neden Venezüella’ya benzeme korkusu yaşıyoruz? Çünkü risk primimiz çok yüksek. Rusya ve Venezüella’dan sonra risk primi en yüksek 3. ülkeyiz. Tabii ki bu risk var. Ama Türkiye’nin Arjantin ve Venezüella’dan farkı güçlü sanayi yapılanmasıdır. Orta ve düşük teknoloji üretiminde belirli gücü olan bir ülkeyiz. Bu gücü de ortaya koyabiliyoruz. Bu gücün rekabetçi kurla alakası yok. Ekonomideki sanayi ihracatı ve turizm gelirleri ile döviz yaratma potansiyelimiz var. Bu da ülkemizi globalleşmeden bölgeselleşmeye giderken avantajlı hale getirdi. Bugünkü konjonktürde bu avantajın kalıcı olup olmayacağı önemlidir. Bu sürdürülebilirse sözkonusu ülkelerden farklılaşırız.”

“Dolar kuru, yılı 20-22 bandında kapatır”
Dövizde arz-talep dengesine bakınca talebin arzdan fazla olduğunu belirten Aslanoğlu, ödemeler dengesi ve genel küresel konjonktürde bakınca da bu talebin devam edeceğini öngördü. Kurdaki yukarı yönlü baskının devam edeceğini kaydeden Aslanoğlu, şu noktalara değindi: “Ülkedeki dövizin kaynağına bakınca ilk olarak Merkez Bankası’nın rezervlerine odaklanıyoruz. Orada kaynak sınırlı. İkinci olarak net hata noksan kalemine bakıyoruz. Geçen yıl bu kalemden 13 milyar dolar giriş sağladı. Şu anda ülkemizin en önemli finansman kalemi durumunda. Bir iktisatçı olarak net hata noksan kalemi konusunda öngörüde bulunamıyorum. Çünkü burada kaynak belirli değil. Kuru öngörmek için ülkemizin enflasyonu ile dünya enflasyonu farkı kurun değerini verir. Yıl başında dolar kurunu 13 alırsak; enflasyon farkını da yüzde 75’lerde baz alırsak yıl sonu dolar kuru 20-22 TL arasında olacaktır. Benim öngörü menzilim bu. Bunun üstü de çok daha belirsiz bir alan yaratır.”
Erhan Aslanoğlu, kur ile mücadelede hayata geçirilen Kur Korumalı Mevduat Hesabı’nın (KKMH) makro ihtiyati politikalardan olduğunu ve para politikalarının yerini tutmayacağını anlattı: “KKMH ile sürdürülebilir sonuçlar elde edilmez. Geçici ve kısa sürelidir. Önümüzdeki dönem enflasyona endeksli senetler, bonolar, tahviller çıkabilir. Bunların da etkisi sınırlı olacaktır.”
Ülkede yaşanılan ekonomik sıkıntının gelir dağılımı adaletsizliğini derinleştirdiğine işaret eden Aslanoğlu, enflasyonun tek başına gelir dağılımı sorununu artıran en önemli faktörlerden biri olduğunu söyledi. Ücret artışlarının gelir dağılımı adaletsizliğinin telafisi gibi yanılmasa yarattığının altını çizen Aslanoğlu, uyardı: “Sabit gelire sahip olanların kaybettiği, sattığı ürünün fiyatını belirleyenlerin korunabildiği bir dönemdeyiz. Sabit gelirliler gelirini az bile olsa daha riski fazla olan alana yönlendirmeyenler kaybediyor. Enflasyonla mücadele Dünya’nın neresinde olursa olsun resesyon getirdiği için KOBİ’lerin dikkat etmesinde fayda var. İç talebe yönelik üretim yapanları çok zor bir dönem bekliyor.”
Tüm Dünya’nın stagflasyona girdiğine dikkat çeken Aslanoğlu, gelişmeleri şöyle öngördü: “Bu sürecin ardından talep düşüşü gelecek. Emtia fiyatlarının gerilemesiyle de enflasyon düşme eğilimine girecek. Dünya dezenflasyonu konuşmaya başlayacak. Daralma derinleşecek. Para politikasının etkilerini zamanla daha fazla göreceğiz. Yani ülkemiz için resesyonu konuşurken dünya için stagflasyon, dezenflasyon ve resesyon etkili olacak. ABD bunu göreceli olarak hafif atlatacak. Çünkü tasarruf oranları yüksek. Avrupa ve Çin cephesinde ise sıkıntı daha hissedilir noktalarda olacak. Özellikle Avrupa’nın sert yavaşlaması öngörülüyor. Avrupa ülkemiz açısından çok önemli bir pazar. Avrupa’daki bu yavaşlamanın etkisini ülke olarak resesyon sürecimizde hissedeceğiz."

Yorumlar (0)