Ekonomist Arda Tunca: “Ekonomin reforma ihtiyacı var”
Ekonomist Arda Tunca, “özel sektörün kendi çarkları içinde sürdürülebilir büyüme performansı sağlamasının sağlıklı büyüme olduğunu” düşünüyor; “Ekonomide mali teşviklerin ivmelediği bir büyüme kalıcı hale gelirse sürdürülemez olur” diyor.
EKONOMİST
01.02.2018, 08:52 31.01.2018, 15:48
5826
Ekonomist Arda Tunca, ekonomideki büyümenin 2018’de yüzde 5’e ulaşacağını öngörüyor. Ancak bu büyümenin kaliteli ve sürdürülebilir olması önemli. Zira yüzde 5’lik büyüme mevcut yapıların devam etmesi ile mümkün. Tunca, 2017’deki büyümeyi şöyle değerlendiriyor: “Dikkatli olunmalı. Çünkü 2016’da yaşanan sıkıntılar bir baz etkisi yarattı. Ötelenen büyüme 2017’ye yansıdı hatta dikkatli bir inceleme yapıldığında büyümenin performansında aşağıya doğru bir düşüş olduğu görülebiliyor.”
Mali teşviklere dayandırılan büyüme nedeniyle kamu maliyesinden taviz verildiğinin unutulmamasını isteyen Tunca büyümenin niteliğine dikkat çekerek şunu söylüyor: “Bir dönem Maliye Bakanı olan Mehmet Şimşek’in, ‘en önemli çıpamız kamu maliyesidir’ söylemleri var. Bu çıpadan uzaklaşmaya başladık. Ancak şunu da unutmamak lazım, olağanüstü koşullarda biraz kamu maliyesinden taviz verebilirsiniz. O da ekonomiyi o an destekleme açısından olumludur. Ama bunun kalıcı hale gelmesi sıkıntılıdır. Zaten kalıcı hale gelmemesi gerekiyor çünkü bu sürdürülebilir bir durum değildir.”
Arda Tunca’ya göre; “esas olan özel sektörün kendi çarkları içinde sürdürülebilir büyüme performansı, sürdürülebilir gelir üretimi sağlanmasıdır.”
Kaliteli büyüme üretimle olur
Milli gelir üretiminin yüzde 70’inin tüketimden geldiğini, bu durumun Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için olmaması gerektiğini dile getiren Arda Tunca, Türkiye’nin üretim gücünü yok sayma lüksü olmadığını düşünüyor ve görüşünü şöyle özetliyor: “ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkeler başka kulvarda. Almanya, örneğin; 1 dolarlık girdiyi 3.5 ile çarparak satabiliyor. Sanayi ve sanayinin katmadeğer yaratma gücü bu ülkelerde var. Büyümenin kalitesi kavramında ben ağırlıklı makine teçhizat tarafına bakıyorum. Oysa bunun karşısında inşaat tüketimini görünce reel sektörde zayıflık görüyorum. Dolayısıyla büyümenin kalitesiyle ilgili kafamda soru işaretleri oluşuyor. Bunun değişimi için ekonomik reformlara dönülmesi lazım. Türkiye kafayı seçimlere takmış durumda, seçimlerden sonra ekonomik reformlar devreye alınacak mı ona ilişkin de soru işaretleri oluyor.”
“Yapısal reformlar ötelenmesin”
Arda Tunca, Türkiye’nin istikrarlı gelişimi yolunda kritik eşiği atlamasının yolu olarak yapısal reformları görüyor. Ancak bu yapısal reformların ne olması gerektiği konusunda farklı bir bakış açısı var. Madde madde bir bilgi vermek yerine tek bir noktaya odaklanıyor: “Sanayiye ve reel sektöre yakın bir insanım. Türk markası olarak gördüklerimin Türklükle ilgili olmadığını yakından gözlemliyorum. Çünkü üretim yapmak için sağladığınız girdilerin büyük bölümünü ithal ürünler oluşturuyor. Dolayısıyla reformdan benim anladığım sektör sektör detaylı analizlerin, envanterlerin yapılmasıdır. Onun dışında yapılmak istenen vergi sisteminde değişiklik veya bölgesel teşvikler reform değildir. Bu ana noktaya odaklanmazsanız birçok çalışma havada kalır. Onun için her sektörün üretimden, satıştan, tedarikten her noktaya ithalat kullanım oranları çıkartılmalıdır.”
İthalat oranları bilinmediği için kur oranlarının çok konuşulduğunu savunan Tunca, Türkiye dışında birçok ülkenin reformları gerçekleştirerek ithal girdi miktarlarını az tuttuğuna dikkat çekiyor.
Ülke olarak her sektörde dünyaya kafa tutma yaklaşımının gerçekçi olmadığının altını çizen Tunca, “Bugün bu alanda çalışmaya başlasak ufak ufak sonuçları 10 yıl sonra görebiliriz. Bu yapılmıyor. Onun için enflasyon, kur vs. konularda debelenip duruyoruz” diyor.
“Bu dönem enflasyon zorlar”
Ekonomide bir dizi yapısal sorun var. Bunlar dönem dönem değişmekle birlikte ilk akla her zaman cari açık veya enflasyon geliyor. Tunca, önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisi için enflasyonla mücadelenin daha önemli olduğunu düşünüyor. Ayrıca cari açığı kapatmak için reformların olmazsa olmaz kriter olduğunun altını çizen Tunca, aynı zamanda tasarruf açığı olarak yorumlanan cari açığı kapatmak için üretim mekanizmalarının harekete geçirilmesi önerisini sunuyor.Tunca’ya göre Türkiye’nin en büyük artısı ise dinamizmi. Her şeyin aşırı siyasallaştığı günümüzde Türk reel sektörünün hareket halinde olduğunu vurgulayan Tunca, “Boş durmak istemeyen, yatırım yapmak isteyen bir yapı var. Buna biz dinamizm diyoruz ve bu zorunluluktan oluşuyor” diyor.
“MB doğru zamanda doğru hamleyi yapmadı”
Kurdaki artışları değerlendirirken Merkez Bankası’nın (MB) politikalarına teknik olarak yaklaşarak eleştiriler sunan Arda Tunca, faiz konusuna gereğinden fazla önem verildiğini düşünüyor.
“Faizi eğer artırmanız gerektiğinde artırmazsanız indirmeniz gerektiğinde ise indiremezseniz. Son dönemde bakıyoruz; FED faiz artırım sürecine başladı. Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları normalleşme sürecine girdiği dönemde, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları faiz indirdi. Türkiye hariç. Faizlerin inmesini istemez miyiz? İsteriz tabii ki. Zira maliyetler düşer, onunla birlikte bir takım yatırımların önü açılabilir. Ama doğru zamanda doğru hamle yapılmadığı için indiremiyoruz. Çünkü boşu boşuna rezervleri tükettik. Silah kalmadı. MB doğru zamanda doğru hamleyi yapmadı” eleştirisini yapıyor. Kurun bu duruma gelmesinde MB’nin de önemli bir etkisi olduğunu savunan Tunca, MB’nin geçmişte dönem dönem uyguladığı dolar ile kuru yönetme çalışmasının doğru bir yaklaşım olmadığının altını çiziyor. Tunca, şu görüşleri dile getiriyor: “Bir söz vardır; ‘Coğrafya kaderdir’ denilir. Doğru. Zorlu bir coğrafyadayız. Türkiye’nin güneyi tüm dünyanın kafa kafaya geldiği bir alan oldu. Her an konjonktür değişiyor. Bu coğrafyada eğitimimizle, bakış açımızla gerçekten donanımlı insanlar olmamız lazım. Zira coğrafyamızın getirdiği ekonomik zorluklar var. Hepsiyle baş etmek gerekiyor. MB baş edecek kurumlardan biri olmalıdır. Bunu da örtülü mekanizmalar ile yapmamalı, olması gereken neyse ona göre hareket etmelidir.”
Arda Tunca, kurun neden bu kadar yüksek olduğunu ise şu ifadeyle açıklıyor: “Tüketimin arkasında üretimin gücünü göremezseniz kur etkilenir.”
Mali teşviklere dayandırılan büyüme nedeniyle kamu maliyesinden taviz verildiğinin unutulmamasını isteyen Tunca büyümenin niteliğine dikkat çekerek şunu söylüyor: “Bir dönem Maliye Bakanı olan Mehmet Şimşek’in, ‘en önemli çıpamız kamu maliyesidir’ söylemleri var. Bu çıpadan uzaklaşmaya başladık. Ancak şunu da unutmamak lazım, olağanüstü koşullarda biraz kamu maliyesinden taviz verebilirsiniz. O da ekonomiyi o an destekleme açısından olumludur. Ama bunun kalıcı hale gelmesi sıkıntılıdır. Zaten kalıcı hale gelmemesi gerekiyor çünkü bu sürdürülebilir bir durum değildir.”
Arda Tunca’ya göre; “esas olan özel sektörün kendi çarkları içinde sürdürülebilir büyüme performansı, sürdürülebilir gelir üretimi sağlanmasıdır.”
Kaliteli büyüme üretimle olur
Milli gelir üretiminin yüzde 70’inin tüketimden geldiğini, bu durumun Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için olmaması gerektiğini dile getiren Arda Tunca, Türkiye’nin üretim gücünü yok sayma lüksü olmadığını düşünüyor ve görüşünü şöyle özetliyor: “ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkeler başka kulvarda. Almanya, örneğin; 1 dolarlık girdiyi 3.5 ile çarparak satabiliyor. Sanayi ve sanayinin katmadeğer yaratma gücü bu ülkelerde var. Büyümenin kalitesi kavramında ben ağırlıklı makine teçhizat tarafına bakıyorum. Oysa bunun karşısında inşaat tüketimini görünce reel sektörde zayıflık görüyorum. Dolayısıyla büyümenin kalitesiyle ilgili kafamda soru işaretleri oluşuyor. Bunun değişimi için ekonomik reformlara dönülmesi lazım. Türkiye kafayı seçimlere takmış durumda, seçimlerden sonra ekonomik reformlar devreye alınacak mı ona ilişkin de soru işaretleri oluyor.”
“Yapısal reformlar ötelenmesin”
Arda Tunca, Türkiye’nin istikrarlı gelişimi yolunda kritik eşiği atlamasının yolu olarak yapısal reformları görüyor. Ancak bu yapısal reformların ne olması gerektiği konusunda farklı bir bakış açısı var. Madde madde bir bilgi vermek yerine tek bir noktaya odaklanıyor: “Sanayiye ve reel sektöre yakın bir insanım. Türk markası olarak gördüklerimin Türklükle ilgili olmadığını yakından gözlemliyorum. Çünkü üretim yapmak için sağladığınız girdilerin büyük bölümünü ithal ürünler oluşturuyor. Dolayısıyla reformdan benim anladığım sektör sektör detaylı analizlerin, envanterlerin yapılmasıdır. Onun dışında yapılmak istenen vergi sisteminde değişiklik veya bölgesel teşvikler reform değildir. Bu ana noktaya odaklanmazsanız birçok çalışma havada kalır. Onun için her sektörün üretimden, satıştan, tedarikten her noktaya ithalat kullanım oranları çıkartılmalıdır.”
İthalat oranları bilinmediği için kur oranlarının çok konuşulduğunu savunan Tunca, Türkiye dışında birçok ülkenin reformları gerçekleştirerek ithal girdi miktarlarını az tuttuğuna dikkat çekiyor.
Ülke olarak her sektörde dünyaya kafa tutma yaklaşımının gerçekçi olmadığının altını çizen Tunca, “Bugün bu alanda çalışmaya başlasak ufak ufak sonuçları 10 yıl sonra görebiliriz. Bu yapılmıyor. Onun için enflasyon, kur vs. konularda debelenip duruyoruz” diyor.
“Bu dönem enflasyon zorlar”
Ekonomide bir dizi yapısal sorun var. Bunlar dönem dönem değişmekle birlikte ilk akla her zaman cari açık veya enflasyon geliyor. Tunca, önümüzdeki dönem Türkiye ekonomisi için enflasyonla mücadelenin daha önemli olduğunu düşünüyor. Ayrıca cari açığı kapatmak için reformların olmazsa olmaz kriter olduğunun altını çizen Tunca, aynı zamanda tasarruf açığı olarak yorumlanan cari açığı kapatmak için üretim mekanizmalarının harekete geçirilmesi önerisini sunuyor.Tunca’ya göre Türkiye’nin en büyük artısı ise dinamizmi. Her şeyin aşırı siyasallaştığı günümüzde Türk reel sektörünün hareket halinde olduğunu vurgulayan Tunca, “Boş durmak istemeyen, yatırım yapmak isteyen bir yapı var. Buna biz dinamizm diyoruz ve bu zorunluluktan oluşuyor” diyor.
“MB doğru zamanda doğru hamleyi yapmadı”
Kurdaki artışları değerlendirirken Merkez Bankası’nın (MB) politikalarına teknik olarak yaklaşarak eleştiriler sunan Arda Tunca, faiz konusuna gereğinden fazla önem verildiğini düşünüyor.
“Faizi eğer artırmanız gerektiğinde artırmazsanız indirmeniz gerektiğinde ise indiremezseniz. Son dönemde bakıyoruz; FED faiz artırım sürecine başladı. Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları normalleşme sürecine girdiği dönemde, gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları faiz indirdi. Türkiye hariç. Faizlerin inmesini istemez miyiz? İsteriz tabii ki. Zira maliyetler düşer, onunla birlikte bir takım yatırımların önü açılabilir. Ama doğru zamanda doğru hamle yapılmadığı için indiremiyoruz. Çünkü boşu boşuna rezervleri tükettik. Silah kalmadı. MB doğru zamanda doğru hamleyi yapmadı” eleştirisini yapıyor. Kurun bu duruma gelmesinde MB’nin de önemli bir etkisi olduğunu savunan Tunca, MB’nin geçmişte dönem dönem uyguladığı dolar ile kuru yönetme çalışmasının doğru bir yaklaşım olmadığının altını çiziyor. Tunca, şu görüşleri dile getiriyor: “Bir söz vardır; ‘Coğrafya kaderdir’ denilir. Doğru. Zorlu bir coğrafyadayız. Türkiye’nin güneyi tüm dünyanın kafa kafaya geldiği bir alan oldu. Her an konjonktür değişiyor. Bu coğrafyada eğitimimizle, bakış açımızla gerçekten donanımlı insanlar olmamız lazım. Zira coğrafyamızın getirdiği ekonomik zorluklar var. Hepsiyle baş etmek gerekiyor. MB baş edecek kurumlardan biri olmalıdır. Bunu da örtülü mekanizmalar ile yapmamalı, olması gereken neyse ona göre hareket etmelidir.”
Arda Tunca, kurun neden bu kadar yüksek olduğunu ise şu ifadeyle açıklıyor: “Tüketimin arkasında üretimin gücünü göremezseniz kur etkilenir.”