Covid-19 kapitalizmin evrimini hızlandırdı, Türkiye’yi planlı reform süreci kurtarır
Ekonomist Prof.Dr. Erhan Aslanoğlu, Türkiye ekonomisinin her durumda dış kırılganlığını azaltacak radikal ve planlı bir reform sürecine girmesi gerektiğini belirterek, “Hala bu imkanın olduğunu düşünüyorum. Güçlü bir reform sürecini başlatamama durumunda kırılganlıklarımız artar” dedi.
Ekonomist, Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Erhan Aslanoğlu, ekonomi açısından tarihi bir yıl içerisinde olduğumuzu belirterek, “Dünya ekonomisi toplam üretimde 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana, kişi başına gelirde ise 1870’lerden bu yana en sert dalgalanmanın yaşandığı yıl içerisindeyiz. Yılın ikinci yarısında ekonomide normalleşmenin yönetilebilir şekilde ilerleyeceği varsayımında dahi tarihi bir daralma bekliyoruz” dedi.
Covid-19’un yeni ataklarla gelmesi durumunda daralma rakamlarının çok daha olumsuza dönme potansiyeli taşıdığını hatırlatan Aslanoğlu, “İyimser senaryoda tarihi daralma beklediğimiz bu yılın en olumsuz dönemi 2. çeyrek oldu. Normal koşullarda bundan sonra yavaş yavaş toparlanma ve yılın ilk yarısındaki daralmanın boyutunda azalma bekleyebiliriz. Pandeminin tekrar gelmesi durumunda dünya ekonomisinde büyümenin gecikmesi ve risk iştahının azalması yüksek olasılıklı bir senaryo olur. Bu durumda, dünya ekonomisinin artan sorunları; yüksek borç, gelir dağılımının bozulması, ticaret savaşları, iklim değişikliği gibi faktörlerin getirebileceği riskler tetiklenebilir” diye konuştu.
Yüksek borçluluk, gelir dağılımı bozukluğu, iklim değişikliği gibi çözülmesi gereken acil sorunlar olduğunun altını çizen Aslanoğlu, “Geçtiğimiz Eylül ayında Financial Times gazetesinin manşetinde çıktığı (Capitalism:Time to Reset) gibi bu ve benzer sorunların çözümü hem mikro hem makro bazda ciddi bir değişim ve yeniden başlama ile mümkün olabilecek gibi görünüyor. Kapitalizm genelde evrim geçirerek gidiyor. Covid-19 kapitalizmin bu evrim sürecini hızlandıran bir faktör olabilecek gibi görünüyor” görüşünü aktardı.
“Güçlü reform süreci gerekiyor”
Türkiye ekonomisinin zorlu bir dönemden geçerken Covid-19’a yakalandığını hatırlattığımız Aslanoğlu, ülkenin kemikleşmiş sorunları bulunduğunu belirterek, şunları söyledi: “Türkiye ekonomisinin en temel sorunlarından ve kırılganlık kaynaklarından birisi yüksek dış açıklar ve buna bağlı dış finansman ihtiyacıdır. Dış kaynağa yeterince erişilemediği durumda döviz kurlarına baskı, bunun enflasyonist etkisi, faizler ve büyüme üzerine olumsuz yansıması ortaya çıkmaktadır. Türkiye ekonomisinde tasarrufları arttırmamız, bunu yatırımlara dönüştürmemiz, üretimimizi arttırmamız ve bunu ağırlıklı ihraç ederek daha sürdürülebilir büyüme modeline geçmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Covid-19’un yarattığı çok büyük belirsizliklere dikkat çeken Aslanoğlu, “Pandeminin ilerleyişinde olumsuz senaryolar çıkarsa dış kırılganlıklarımızın getirebileceği riskler artabilir. Türkiye ekonomisinin her durumda dış kırılganlığını azaltacak radikal ve planlı bir reform sürecine girmesi gerekiyor. Hala bu imkanın olduğunu düşünüyorum. Güçlü bir reform sürecini başlatamama durumunda kırılganlıklarımız artar” uyarısını yaptı.
“Bu dönem para basılacak”
Covid-19’a yönelik orta ve uzun vadeli para ve maliye politikası desteğine kesinlikle ihtiyaç bulunduğunun altını çizen Aslanoğlu, bu süreçte istihdam ve gelir kaybını telafiye yönelik politikaların de öncelikli olması gerektiğini aktardı. Aslanoğlu, destek ve teşvik paketlerinin daha çok kredi mekanizmasıyla devreye girdiğini kaydetti: “Covid-19’un kısa vadeli bir sorun olması durumunda kredi desteği yeterli olabilirdi. Fakat, Covid-19’un orta vadeli bir sorun olduğunu, iyimser senaryoda bile 1.5 /2 yıl devam edecek bir sürecin bizleri beklediğini düşünürsek, maliye politikasının karşılıksız transfer harcamalarına dayanan bir çerçevede oluşturulması ve yaratılacak kaynağın koordineli bir şekilde doğrudan para politikası ile Merkez Bankası’ndan elde edilmesinin daha etkili bir politika olacağını düşünüyoruz.”
Erhan Aslanoğlu, bu dönemi atlatmak için “para basmak” gibi yöntemlerin uygulanabileceğini ifade etti: “Bu dönemde para basılacak, çok fazla alternatif yok. Bu kaynağın Hazine üzerinden orta vadeli sektörel bir plan çerçevesinde kullanılması düşünülebilir. Hazine özel tertip nakit dışı tahviller çıkararak, ya doğrudan ya da bankacılık sektörü üzerinden bu tahvillere karşı nakdi Merkez Bankası’ndan sağlayabilir. Sektörlerin sabit maliyetlerine ortak olmak ve Türkiye ekonomisinin varlıklarına katkıda bulunmak öncelikli olabilir. Depreme yönelik konut güçlendirmesi, tarım gibi alanların dönüşümüne yönelik orta vadeli projelere kaynak aktarılabilir.”
Toparlanma V, U ve L karışımı
Finans sektörünün, özellikle hisse senedi piyasalarının Şubat sonu ve Mart ayında çok sert düşüşler yaşadığını, sonra Nisan ayı ile beraber hızla toparlandığını kaydeden Aslanoğlu, “Bu toparlanmanın en büyük nedeni merkez bankalarının verdiği likidite oldu. Azalan likidite artan volatilite anlamına gelir. Merkez bankaları likiditeyi verdikçe volatilite, yani dalgalanma azaldı. Bu likidite aynı zamanda düşük faiz ortamında hisse senedi piyasalarına giderek V şeklinde ciddi bir toparlanmaya yol açtı. Merkez bankaları bol likidite vermeye devam ediyor ve yılın ikinci yarısında görece toparlanma beklentisi hisse senedi piyasalarını desteklemeye devam ediyor” dedi.
İmalat sanayi ağırlıklı reel sektörün ise Nisan ve Mayıs döneminde izolasyona bağlı olarak sert düşüşler gösterdiğini ve bir süre yatay seyrettiğini belirten Aslanoğlu, şunları ifade etti: “İzolasyonların azalması ile ötelenen üretimin devreye girmesi imalat sanayinde iyimser senaryoda U şeklinde bir toparlanma gerçekleşecek görünüyor. Asıl resesyonun yaşanacağı yer ise hizmet sektörü olacak. Özellikle turizm ve taşımacılık olmak üzere hizmet sektörlerindeki talebin toparlanması zaman alacaktır.
Özellikle, aşı ve ilacın bulunup yaygın bir şekilde kullanımı ve bizlerin Covid-19’u normal bir grip olarak algılamamıza kadar hizmet sektörlerindeki toparlanma yavaş olacaktır. Bu nedenle hizmet sektöründeki seyrin ayağı hafif yukarı dönmüş L şeklinde olacağını tahmin ediyoruz. Hizmet sektöründeki gelir ve istihdam kaybı zaman içerisinde imalat sanayindaki talebi yavaşlatmaya aday görünüyor. Bu nedenle tüm sektörleri birleştirdiğimizde toparlanmanın V,U ve L karışımı karekök şeklinde olacağını düşünüyoruz. Pandeminin azalarak devam etmesi durumunda toparlanma yavaş yavaş devam edebilir.”
“Sektörel öncelikler değişti”
Türkiye ekonomisi için faiz, enflasyon ve kur politikalarına ilişkin görüşlerini aktaran Aslanoğlu, bu dengede enflasyon ile mücadelenin kritik öneme sahip olduğunu dile getirdi: “Piyasada enflasyon beklentilerinin gerilemesi ve TCMB’nin politika faizinin beklenen enflasyonun üzerinde kalacağı şekilde düşürülmesi durumunda faiz, enflasyon, kur politikası daha sürdürülebilir bir dengeye oturur düşüncesindeyim."
Önümüzdeki dönem ekonominin denge unsurunun inşaat sektöründen ziyade gıda, sağlık, teknoloji ve lojistik olacağının altını çizen Aslanoğlu, “Hem ihtiyaç ürünü olması nedeniyle talebi esnek olmayan gıda ve sağlık gibi sektörler hem de değişimi simgeleyen teknoloji ve lojistik öne çıkan sektörler oluyor ve olmaya devam edecek görünüyor” dedi.
Önümüzdeki dönemde küresel tedarik zincirlerinde önemli değişimlerin olası göründüğünü aktaran Aslanoğlu, “Çin’in imalat sanayi payının azaldığı, farklı ülkelerin buradan pay aldığı bir sürece yöneliyoruz. Bu nedenle, tekstil, giyim, deri, ayakkabı gibi Çin’e benzer üretim gerçekleştiren Türkiye ekonomisinde birçok imalat sanayi sektöründe yatırım ve üretim anlamında olumlu gelişmeler olabilir. Bunun için Türkiye ekonomisinin yatırım yapılabilir statüsünü arttıracak yapısal reformları gerçekleştirmesi önemli parametre olmaya devam edecektir” açıklamasını yaptı.
Hizmet sektörlerinin önümüzdeki 1-2 yıllık dönemde muhtemelen resesyon yaşamaya aday göründüğünün altını çizen Aslanoğlu, ancak dünyanın büyük ekonomilerinde ve ekonomiler geliştikçe payını en çok arttıran sektörlerin başında turizm olmak üzere hizmet sektörlerinin geldiğini, uzun vadede hizmet sektörleri için yine pozitif bir gelecek olduğunu sözlerine ekledi.