Ekonomi Tarihimize KobiEfor Damgası
İstanbul’un alınışına şahit olanlar hiç bilemedi ama yıllar sonra tarih kitapları İstanbul’un alınışı ile dünyanın çağ değiştirdiğini yazmıştır. Benzer şekilde, günlerin yoğun mücadelesi içinde biz de farkında değiliz ama seneler sonra yazılan tarih kitapları bu günleri çağın değiştiği ve bilgi çağına girildiği günler olarak anlatacaktır. Hepimiz, çağımızın en önemli olgusu olan bilginin güç olduğunu biliriz ama ona nasıl etkin olarak ulaşacağımızı ve gerçek güce dönüştürebileceğimizi fazla irdelemeyiz.
Kısaca; ‘data’ olarak da isimlendirdiğimiz veriler analiz edilerek enformasyona dönüştürülür. Bize ulaşan enformasyonu biz, kişisel bilgi, deneyim ve birikimimize bağlı olarak, bilgiye dönüştürürüz. Dolayısı ile sistematik bir şekilde toplanıp, analiz edilmeyen veriler enformasyona dönüşmediği gibi, bizim bu konuda bir becerimiz yoksa enformasyona sahip olsak bile bunu bilgiye dönüştüremeyebiliriz. Kısaca, bilgi; deneyimle, yargıyla, sezgiyle ve değerlerle bütünleşmiş enformasyondur.
Bilginin ham maddesi olan veri ve enformasyon, ‘birincil (primary)’ ve ‘ikincil (secondary)’ olmak üzere ikiye ayrılır. Birincil veri veya enformasyon şirket ya da kurumun topladığı ve analiz ettiği verilerdir. İkincil veri veya enformasyon ise başka kurumlar tarafından toplanan, analiz edilen ve kurumların kullanımına açılan verilerdir.
Gelişmiş toplumlarda, şirket ve kurumlar; hem kendi verilerini toplamakta ve analiz ederek önce enformasyona daha sonra da bilgiye dönüştürmekte, hem de ikincil verilere ulaşmakta başarılıdır. Çünkü bu toplumlarda bilginin gücü bilinir ve bu konudaki şemsiye kurumlar ikincil veriler üreterek şirket ve kurumlarının hizmetine sunarlar.
Veriye ulaşma ve onu kullanılır hale getirmekte maalesef bizim de içinde olduğumuz gelişmekte olan toplumlarda ise bilgiye dönüştürülebilecek ikincil veriye ulaşmak çok zor, bazen de imkansızdır. Bu nedenle de şirket ve kurum yöneticilerimiz bilgiye dayalı kararlar vermek yerine, sezgilerine dayalı kararlar vermek zorunda kalırlar. Onların deneyimlerini kesinlikle küçümsemiyorum ama giderek daha karmaşık, küresel ve rekabetçi hale gelen iş dünyasında sadece sezgilere dayalı kararlar vermek son derece risklidir.
İşte bu nedenle şirketlerimiz ve kurumlarımızın veri ve enformasyona olan ihtiyacını yüzyılın başından itibaren büyük ölçüde karşılayan KobiEfor dergisini ‘Çöl ortasındaki bir vaha’ya benzetiyorum. Şirket ve kurumlarımız, stratejik karar süreçlerinde ihtiyaç duydukları sektör verilerine, motivasyon için ihtiyaç duydukları başarı hikayelerine, kıyaslama için ihtiyaç duydukları sektör lideri bilgilerine, yeni pazarlara açılabilmelerine ışık tutmak üzere yabancı pazar bilgilerine, yönetim bilgilerine, ihracat bilgilerine, kısaca yöneticilerimizin karar süreçlerine ışık tutabilecek her türlü veri ve enformasyona KobiEfor’dan ulaşılabilmektedir. Bu nedenle ben KobiEfor’u aylık bir dergiden ziyade her ay fasikül olarak yayınlanan bir ansiklopediye benzetiyorum. Kim bilir belki de dergi yönetimi takip eden sayılardan birinde bütün sayılarının ‘İndeks’ini yayınlamak sureti ile bize bilginin kaynağını da gösterebilir.
Bu nedenden dolayı, birgün Türkiye’nin ekonomi tarihi yazılırsa, KobiEfor’un bu dokümanda önemli bir köşesi olacaktır diye düşünüyorum.
Bu vesile ile yirminci kuruluş yılını sürdüren KobiEfor dergisini, başta Kurum Lideri sayın Yalçın Sönmez ve Genel Koordinatörü sayın Nurdan Sönmez olmak üzere tüm ekibini kutluyor ve nice yirmi yıllar diliyorum. Yolunuz açık olsun!