01.08.2018, 08:00
8211
ÇOĞU GİTTİ, AZI KALDI
Kapak dosyamızdan da izleneceği gibi, Türkiye yeni bir yönetim sistemini, peşpeşe çıkardığı Cumhurbaşkanlığı KHK’larıyla hızla yapılandırıyor. Yeni yapıda başlıca hedef, kararların hızlı alınması ve aynı hızla uygulamaya konulması olarak kendini gösteriyor. Bilhassa ekonomik konularda hızlılık, iş dünyasının başta gelen talepleri arasındaydı.
Yeni yapıda yer alan ekonomi yönetimi, kurulları ve ofisleri ile oluştu ve harekete geçti bile. Bu da iş dünyası açısından belli bir iyimserlik yarattı. Maliye ve Hazine Bakanı ve Ekonomiden Baş Sorumlu Bakan Berat Albayrak dünyayı dolaşmaya, kötümserliği dağıtan mesajlar vermeye başladı.
Bakan Albayrak, ekonomi politikasına netlik kazandıracak OVP’nin (Orta Vadeli Program) Eylül ayı sonuna kadar açıklanacağını söyledi. İyimserliğe sebep bir diğer gelişme de ekonomi yönetiminin alacağı kararları iş dünyası temsilcileriyle ortaklaşa oluşturacağını belli etmesi.
İş dünyasının beklentilerinden biri OHAL’in kalkması ve reformlara dönüş, diğeri de denge ve denetlemeyi sağlayacak kuvvetler ayrılığının işlerlik kazanmasıydı. OHAL kalktı, sıra yapısal reformlarda. Kuvvetler ayrılığı da reformlarla ve siyasi uzlaşmalarla çözülecek bir demokrasi sorunu olduğu için, siyasi kutuplaşmaların yumuşamasını gerektirmektedir; bu yöndeki genel toplum talebi karşı konulamaz bir kuvvet kazanmış bulunmaktadır.
Ekonomide kötümserlik algısını besleyen ve büyüten güncel neden dolar kurunun kontrol edilemez yükselişi ve Trump yönetiminin Türkiye’ye karşı izlediği sert yaptırım politikası ile dünya çapında başlattığı ticaret savaşlarıdır. Ancak ABD’nin bu saldırgan politikası sürdürülebilir olmaktan uzaktır ve bir süre sonra bumerang etkisi gösterip ABD ekonomisini vuracak niteliktedir. Nitekim Temmuz ayında yapılan ve Türkiye’nin de katıldığı BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) toplantısında kendi paralarıyla ticaret kararı aldılar. 800 milyar dolar dış ticaret açığı veren ABD ekonomisi için bu karar yıkıcıdır ve kısa sürede Trump’un aklını başına getirecektir.
Dünya ekonomisinden yüzde 1 pay alan Türkiye’nin 2018 ekonomik büyümesini IMF yüzde 5.1 olarak öngörüyor. Büyük ve büyümesi de büyük böyle bir ekonominin küçümsenmeyecek bir küresel etki alanına sahip olduğu açıktır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran’a uygulanacak ABD yaptırımlarına uymayacağını kesin bir dille ifade ettiği gibi, ödeme aracı olarak dolar yerine altını kullanma konusunda da kararlılığımızı ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde İstanbul dünyanın önemli altın borsalarından biri olarak temayüz ederse şaşırmamak gerekir. Nitekim Venezuela bu gelişmeye şimdiden angaje olmuştur ve bu konuda gerekli mevzuat düzenlemeleri Kabine’nin gündemine girmiştir.
2018’in ilk yarısına hakim olan belirsizlik bulutları dağılırken Türkiye’nin yeni bir ekonomik döneme geçtiğini de görebiliyoruz. Bu noktada şirketlerin savunmadan çıkmaları ve ofansif bir yeni vizyon geliştirmeleri esastır. Gündem artık sadeleşmiştir; yüksek katmadeğerli üretim, Ar-Ge ve inovasyon, üniversite-sanayi işbirlikleri, dijital dönüşüm gibi rekabetçiliğin asli unsurları gelip dayatmıştır. Bundan sonra ki yol bunlarla alınacaktır.
Yeni döneme uyumda KOBİ’lerin de hızlı hareket etmesi gerekmektedir. KOBİ’leri büyüterek geleceğe taşıyacak olan sektörel kümelenmelerdir ve bu konuda Türkiye’nin sessiz de olsa önemli bir yol aldığını, bu sayımızdaki “Türkiye Kümeleri Dosyası”na göz atanlar görebileceklerdir. Kümelenme başlı başına bir KOBİ vizyonudur, iddialı hedefi olan KOBİ’ler için mecburi yol haritası niteliğindedir. ‘Sürüden ayrılanı kurt kapar’ misali, ‘kümesi olmayan KOBİ risk altındadır’ diyeceğimiz bir dönem de önümüzdedir.
KOBİ’lerimize ve girişimcilerimize kolaylıklar ve başarılar diliyorum.
Yeni yapıda yer alan ekonomi yönetimi, kurulları ve ofisleri ile oluştu ve harekete geçti bile. Bu da iş dünyası açısından belli bir iyimserlik yarattı. Maliye ve Hazine Bakanı ve Ekonomiden Baş Sorumlu Bakan Berat Albayrak dünyayı dolaşmaya, kötümserliği dağıtan mesajlar vermeye başladı.
Bakan Albayrak, ekonomi politikasına netlik kazandıracak OVP’nin (Orta Vadeli Program) Eylül ayı sonuna kadar açıklanacağını söyledi. İyimserliğe sebep bir diğer gelişme de ekonomi yönetiminin alacağı kararları iş dünyası temsilcileriyle ortaklaşa oluşturacağını belli etmesi.
İş dünyasının beklentilerinden biri OHAL’in kalkması ve reformlara dönüş, diğeri de denge ve denetlemeyi sağlayacak kuvvetler ayrılığının işlerlik kazanmasıydı. OHAL kalktı, sıra yapısal reformlarda. Kuvvetler ayrılığı da reformlarla ve siyasi uzlaşmalarla çözülecek bir demokrasi sorunu olduğu için, siyasi kutuplaşmaların yumuşamasını gerektirmektedir; bu yöndeki genel toplum talebi karşı konulamaz bir kuvvet kazanmış bulunmaktadır.
Ekonomide kötümserlik algısını besleyen ve büyüten güncel neden dolar kurunun kontrol edilemez yükselişi ve Trump yönetiminin Türkiye’ye karşı izlediği sert yaptırım politikası ile dünya çapında başlattığı ticaret savaşlarıdır. Ancak ABD’nin bu saldırgan politikası sürdürülebilir olmaktan uzaktır ve bir süre sonra bumerang etkisi gösterip ABD ekonomisini vuracak niteliktedir. Nitekim Temmuz ayında yapılan ve Türkiye’nin de katıldığı BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) toplantısında kendi paralarıyla ticaret kararı aldılar. 800 milyar dolar dış ticaret açığı veren ABD ekonomisi için bu karar yıkıcıdır ve kısa sürede Trump’un aklını başına getirecektir.
Dünya ekonomisinden yüzde 1 pay alan Türkiye’nin 2018 ekonomik büyümesini IMF yüzde 5.1 olarak öngörüyor. Büyük ve büyümesi de büyük böyle bir ekonominin küçümsenmeyecek bir küresel etki alanına sahip olduğu açıktır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran’a uygulanacak ABD yaptırımlarına uymayacağını kesin bir dille ifade ettiği gibi, ödeme aracı olarak dolar yerine altını kullanma konusunda da kararlılığımızı ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde İstanbul dünyanın önemli altın borsalarından biri olarak temayüz ederse şaşırmamak gerekir. Nitekim Venezuela bu gelişmeye şimdiden angaje olmuştur ve bu konuda gerekli mevzuat düzenlemeleri Kabine’nin gündemine girmiştir.
2018’in ilk yarısına hakim olan belirsizlik bulutları dağılırken Türkiye’nin yeni bir ekonomik döneme geçtiğini de görebiliyoruz. Bu noktada şirketlerin savunmadan çıkmaları ve ofansif bir yeni vizyon geliştirmeleri esastır. Gündem artık sadeleşmiştir; yüksek katmadeğerli üretim, Ar-Ge ve inovasyon, üniversite-sanayi işbirlikleri, dijital dönüşüm gibi rekabetçiliğin asli unsurları gelip dayatmıştır. Bundan sonra ki yol bunlarla alınacaktır.
Yeni döneme uyumda KOBİ’lerin de hızlı hareket etmesi gerekmektedir. KOBİ’leri büyüterek geleceğe taşıyacak olan sektörel kümelenmelerdir ve bu konuda Türkiye’nin sessiz de olsa önemli bir yol aldığını, bu sayımızdaki “Türkiye Kümeleri Dosyası”na göz atanlar görebileceklerdir. Kümelenme başlı başına bir KOBİ vizyonudur, iddialı hedefi olan KOBİ’ler için mecburi yol haritası niteliğindedir. ‘Sürüden ayrılanı kurt kapar’ misali, ‘kümesi olmayan KOBİ risk altındadır’ diyeceğimiz bir dönem de önümüzdedir.
KOBİ’lerimize ve girişimcilerimize kolaylıklar ve başarılar diliyorum.