01.04.2015, 08:00
14416
Çıtanın seviyesini KOBİ’ler belirler
Dünya ekonomisinde yeni bir döneme girildiğini herkes kabul ediyor. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, XI. KOBİ Zirvesi’nde bu yeni dönemi; “Dolar krallığına girdik” diyerek özetledi. Bahçıvan, Türkiye’nin yeni bir ekonomik modele gereksinmesi olduğunu, bunun da odağında sanayinin olduğu bir üretim ekonomisi olması gerektiğini söyledi.
Türkiye’nin yeni dönemde üretim ekonomisine geçmek zorunda olduğunu herkes kabul ediyor fakat sorun, bunun nasıl yapılacağında düğümleniyor.
Hükümet’in 25 ayrı başlık altında açıkladığı Dönüşüm Proğramları, üretim ekonomisine nasıl geçileceği noktasında genel çerçeve veriyor. Bundan sonra yapılacak iş, yapısal reformlarla bu genel çerçevenin içini en müsbet şekilde doldurmak olacaktır.
Böyle ama, dönüşümün içini doldurmaya yönelik tartışmaların alışılmış klişelere dönüşme riski de bulunmaktadır. Bu nedenle “Dönüşüm” konusunu dünyanın tartıştığı şekilde tartışmamız gerekir. Dünya konuyu –bir bildiği olmalı ki– KOBİ’ler ekseninde tartışıyor. Biz de XI. KOBİ Zirvesi’nde böyle yaptık ve dikkate değer sonuçlara ulaştık.
Odağında sanayi olan bir dönüşümün KOBİ’leri görmezden gelmesi imkansızdır; çünkü KOBİ’ler Türkiye’de sanayinin hafızasıdır. Son 55 yılın sanayileşme hikayesi KOBİ’lerin hikayesidir. KOBİ’lerden gelen “Halk Bankası’nın yeniden ‘KOBİ Bankası’na dönüştürülmesi” talebinin arkasında yatan da bu hafızadır.
Elbette yeni jenerasyon KOBİ’lerde dönüşümün yeni boyutları olacaktır. Bunlardan başta geleni; “Bilginin KOBİ’lere sokulması”dır. Ancak burada kurgu, “KOBİ’lere bilgi transferi” değil, bilginin bizzat KOBİ’nin kendisi tarafından üretilmesidir. Bilgi üretebilen KOBİ ancak inovasyon, tasarım, ürün ve süreç yeniliklerini de üretebilir.
Bu noktada üniversitenin KOBİ’yi kendi ayağına çağırması yerine KOBİ’nin ayağına gittiği yeni işbirliği modellerine şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Yine bu bağlamda, üniversite-sanayi işbirliğine KOBİ’lerle üniversitelerin aynı açıdan bakacakları yeni çözüm modellerine gidilmelidir. Teknoparklar üniversite kampüslerinde kalmamalı, KOBİ’lerin üretim yaptığı yerleşkelere taşınmalıdır. Türkiye’nin üretim çıtası KOBİ’lerdir ve rekabet çıtası da KOBİ’ler yükseltirse yükselecektir.
Dönüşümde, KOBİ’ler adına söylenecek ve yapılacak iş ve görev sorumluluğu yeni bir yapılanmaya gidilerek tek çatı altında toplanırsa KOBİ çözümlerinin hayata geçirilmesi hızlanacak, maliyeti azalacaktır.
Nihayet dönüşümde KOBİ’ler için yaşamsal bir sorun da ölçek verimine ve karlılığına KOBİ ölçeğinde iken ulaşmaktır. Bu asla mucize değildir. KOBİ’lerin dönüşümü radikal uygulama planları çerçevesi içinde ve etkin kamu destekleriyle beslenirse, karlılık aşamasına erkenden geçilmesi mümkündür.
KOBİ’ler için bir önemli sorun da, dönüşüm süreçlerini küreselleşme süreçleriyle bütünleştirmektir. Bu bağlamda Avrasya ve Afrika, Türk KOBİ’lerinin stratejik hedefidir. Bu politikanın nasıl ete kemiğe büründürüleceğini; 7-9 Nisan tarihlerinde İstanbul’da yapacağımız 18. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde, Avrasya devletleri ve hükümetlerinin de katılımıyla tartışacağız. KOBİ’leri bu Zirve’ye bekleriz.
Türkiye’nin yeni dönemde üretim ekonomisine geçmek zorunda olduğunu herkes kabul ediyor fakat sorun, bunun nasıl yapılacağında düğümleniyor.
Hükümet’in 25 ayrı başlık altında açıkladığı Dönüşüm Proğramları, üretim ekonomisine nasıl geçileceği noktasında genel çerçeve veriyor. Bundan sonra yapılacak iş, yapısal reformlarla bu genel çerçevenin içini en müsbet şekilde doldurmak olacaktır.
Böyle ama, dönüşümün içini doldurmaya yönelik tartışmaların alışılmış klişelere dönüşme riski de bulunmaktadır. Bu nedenle “Dönüşüm” konusunu dünyanın tartıştığı şekilde tartışmamız gerekir. Dünya konuyu –bir bildiği olmalı ki– KOBİ’ler ekseninde tartışıyor. Biz de XI. KOBİ Zirvesi’nde böyle yaptık ve dikkate değer sonuçlara ulaştık.
Odağında sanayi olan bir dönüşümün KOBİ’leri görmezden gelmesi imkansızdır; çünkü KOBİ’ler Türkiye’de sanayinin hafızasıdır. Son 55 yılın sanayileşme hikayesi KOBİ’lerin hikayesidir. KOBİ’lerden gelen “Halk Bankası’nın yeniden ‘KOBİ Bankası’na dönüştürülmesi” talebinin arkasında yatan da bu hafızadır.
Elbette yeni jenerasyon KOBİ’lerde dönüşümün yeni boyutları olacaktır. Bunlardan başta geleni; “Bilginin KOBİ’lere sokulması”dır. Ancak burada kurgu, “KOBİ’lere bilgi transferi” değil, bilginin bizzat KOBİ’nin kendisi tarafından üretilmesidir. Bilgi üretebilen KOBİ ancak inovasyon, tasarım, ürün ve süreç yeniliklerini de üretebilir.
Bu noktada üniversitenin KOBİ’yi kendi ayağına çağırması yerine KOBİ’nin ayağına gittiği yeni işbirliği modellerine şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır. Yine bu bağlamda, üniversite-sanayi işbirliğine KOBİ’lerle üniversitelerin aynı açıdan bakacakları yeni çözüm modellerine gidilmelidir. Teknoparklar üniversite kampüslerinde kalmamalı, KOBİ’lerin üretim yaptığı yerleşkelere taşınmalıdır. Türkiye’nin üretim çıtası KOBİ’lerdir ve rekabet çıtası da KOBİ’ler yükseltirse yükselecektir.
Dönüşümde, KOBİ’ler adına söylenecek ve yapılacak iş ve görev sorumluluğu yeni bir yapılanmaya gidilerek tek çatı altında toplanırsa KOBİ çözümlerinin hayata geçirilmesi hızlanacak, maliyeti azalacaktır.
Nihayet dönüşümde KOBİ’ler için yaşamsal bir sorun da ölçek verimine ve karlılığına KOBİ ölçeğinde iken ulaşmaktır. Bu asla mucize değildir. KOBİ’lerin dönüşümü radikal uygulama planları çerçevesi içinde ve etkin kamu destekleriyle beslenirse, karlılık aşamasına erkenden geçilmesi mümkündür.
KOBİ’ler için bir önemli sorun da, dönüşüm süreçlerini küreselleşme süreçleriyle bütünleştirmektir. Bu bağlamda Avrasya ve Afrika, Türk KOBİ’lerinin stratejik hedefidir. Bu politikanın nasıl ete kemiğe büründürüleceğini; 7-9 Nisan tarihlerinde İstanbul’da yapacağımız 18. Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde, Avrasya devletleri ve hükümetlerinin de katılımıyla tartışacağız. KOBİ’leri bu Zirve’ye bekleriz.