Çin Hegemon Güç Olabilir mi?
Bütün devletler son birkaç yüzyılın belki de en büyük küresel krizi ile uğraşıp, bu krizi en az zararla ve hatta eğer mümkünse fırsata çevirerek çıkma mücadelesi verirken bu süreçte gözlerimizden kaçan büyük bir hegemonya mücadelesi yaşıyoruz.
Yaklaşık son kırk senede fazla ön plana çıkmadan ancak sürekli bir gelişme gösteren Çin birçok ölçekte mevcut hegemon güç durumunda olan ABD’yi yakalamakta veya geçmektedir.
Örneğin; ABD yaklaşık yüzde 24.4 pay ile dünyanın en büyük ekonomisidir. Çin, günümüzde yaklaşık yüzde 15.4 pay ile ikinci büyük ekonomi olsa da farklı büyüme hızları nedeni ile bütün göstergeler on sene içinde Çin’in en büyük ekonomik güç olacağını göstermektedir.
Çin’in son birkaç yılda ekonomik olarak göstermiş olduğu yüksek performansı, 2019 yılı ‘Fortune 500 Global’ listesinde de görebiliriz. Dünyanın en büyük 500 şirketinin yaklaşık yarısını ABD ve Çin’li şirketler oluştururken; Çin’li şirketlerinin sayısı da ABD’li şirketlerin sayısını yakalamıştır. ‘Fortune 500 Globe’ listesinde özellikle bankacılık alanında Çin’in müthiş bir atağını görüyoruz. En büyük 5 bankanın 4 tanesi ve en büyük 10 bankanın 5 tanesi Çin bankası iken; ABD ilk 5 büyük bankaya 1 tane, ilk 10 büyük bankaya ise 4 tane bankasını sokabilmiştir.
İhracat performanslarına baktığımızda Çin küresel ihracat liderliğini çoktan ele geçirmiş ve ABD’ye karşı vermekte olduğu ihracat fazlasını sürekli arttırmaktadır.
Yıllık patent sayısına da bakıldığında, Çin’in 2019 yılında bu konuda da ABD’yi geçtiğini görmekteyiz.
Yıllardır ABD’nin hakimiyetinde olan dünya üniversiteler sıralamalarının en tepesine natureindex’e göre 2019 yılında bir Çin üniversitesi olan ‘Çin Bilimler Akademisi’ yükselmiştir.
Savunma harcamalarında her ne kadar ABD 650 milyar USD’lik savunma harcaması ile yılda 250 milyar USD harcama yapan Çin’in açık ara önünde olmasına rağmen yapılan analizler iyi veya kötü senaryoya göre Çin’in savunma harcamalarında 2030-2035 bandında bir yerde ABD’yi yakalayacağı ve geçeceği öngörmektedir.
Corona sonrasını değerlendiren Avrupa Bankaları bile yaşanmakta olan krizin en fazla Çin’in işine yarayacağını ve 2021 yılında en fazla büyümeyi Çin’in gerçekleştireceğini tahmin etmektedir.
Buna benzer birçok skalada Çin, rakibi olan ABD’yi yakalamıştır veya kısa sürede yakalayacağı öngörülmektedir.
Hegemon bir güç olabilmek için ‘olmaz-ise-olmaz’ bir unsur olan güçlü lider ihtiyacını da Çin, 2012 yılında iktidara gelen Şi Cinping ile karşılamış gibi görünmektedir. ABD’nin askeri hamlelerine benzer güçte hamleler ile iyi bir satranç oyuncusu olduğunu kanıtlayan Şi Cinping, ekonomik gücünün de desteği ile bütün dünyada hızla şirket ve gayrimenkul alımları ile aynı zamanda iyi bir Go oyuncusu olduğunu da göstermiştir.
Şimdi soru şudur: ‘Çin yeni bir hegemon güç olabilecek mi?’
Çin’in bu konuda avantajları kadar dezavantajları da vardır. Bunlardan başlıcaları; bir kıta devleti olmamak, dünya denizlerinde ABD’nin ‘şimdilik’ mutlak hakimiyeti ve bunun sonucu olarak deniz ticaret yollarına hakimiyette sorunlar, fosil yakıtlara aşırı ihtiyaç ve kültürünü yaymakta karşılaştığı sorunlar ilk akla gelenler olabilir.
Unutmayın! ‘Denizlere hakim olan cihana hakim olur!’. Ünlü Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa’nın bu müthiş öngörüsü nedeni ile gelecekteki hegemonya mücadelesinin denizlerde devam edeceğini öngörmemiz çok yanlış olmayacaktır.