banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

Workcube Genel Müdür Yardımcısı Olgar Ataseven; “İşime değil, işe aşık bir adamım”

Girişimci, girişimci mentoru ve melek yatırımcı… 3 bilişim ve 1 danışmanlık şirketinin yöneticisi, 2 farklı şirketin daha ortağı…

CEO 01.07.2020, 00:15 29.07.2020, 20:32
21313
Workcube Genel Müdür Yardımcısı Olgar Ataseven; “İşime değil, işe aşık bir adamım”
banner625

Workcube Genel Müdür Yardımcısı Olgar Ataseven,“Hayat şimdi başlıyor ve daha yapacak çok şey var!” mottosuyla hareket ediyor.
Workcube Genel Müdür Yardımcısı, Ortak A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi, Novarec Kurucusu, LightHouse Kurucusu Olgar Ataseven, 3 bilişim ve 1 danışmanlık şirketinin yöneticisi, 2 farklı şirketin daha ortağı, aynı zamanda girişimci mentoru ve melek yatırımcı da olan çok yönlü bir girişimci. Eskilerin deyimiyle “bir koltuğunda birden fazla karpuz taşıyabilen” insanlardan.
Mottosu; “Hayat şimdi başlıyor ve daha yapacak çok şey var!” olan Olgar Ataseven, “Enerji, heyecan, canlılık, yaratıcılık, esneklik, gülmek” sözcükleriyle kendini tanımlıyor: “Fakat bir şekilde 15 yıl önce bambaşka bir kimlikte sinirli, kızgın kavgacı bir yapıdaydım. Birkaç olay ve sağlığım ile ilgili yaşadığım minik şeyler ve karşıma çıkan bazı özel insanlar sebebi ile öncelikle içten bir huzur ile hareket eden, rahat, huzurlu bir insan ve yönetici oldum.”
“İşin ne olduğunu, özünde, mantığında, operasyonunda bilmek önemli”: Olgar Ataseven, çalışanlarını performansa göre değerlendirmeye özen gösteriyor: “Benim için bir noktada ay sonunda yaptıkları satış, mutlu ettikleri müşteri, geliştirdikleri konu onların ofisten mi evden mi çalıştığından veya mesaisinin içinde gününü nasıl kullandığından daha önemli. Sorumluluk ve yetki alanı tanımlayıp hareket etmek çok daha fazla verim sağlıyor. Kontrol delisi gibi davranmak ve her detaya bakmak benim tarzım değil. Nerede, ne detaya bakacağını bilmek yeterli. Kendi yapabileceğim her işi kendim yapmayı seviyorum. Dolayısı ile işin ne olduğunu, özünde, mantığında ve operasyonunda bilmek benim için her zaman önemli.”
Olgar Ataseven, kendi liderliğinin şirketlerine kazandırdıklarını; “Öncelikle geleceğe bakış açımızda önemli bir enerji ve inanç sağladığını söyleyebilirim. Zaten başarılı bir yapıdan bahsediyoruz. Bu başarılı yapıdaki temel taşların çoğaltılması ve daha başarılı olarak modellenmesi diye özetleyebilirim” sözleriyle aktarıyor.
Ateşten gömleği giymek: Olgar Ataseven, iyi bir CEO olmanın yapıtaşlarını da bizimle paylaşıyor: “Bu pozisyonlar ateşten gömlektir. Dışarıyı da giyeni de yakabilir. Bu sebeple önemlidir.
-Burada çok dikkat ettiğim ilk husus etik ve ahlaki değerler. En temele bunu koymalıdır yönetici. Dolayısı ile hayat ve işler sadece para için değildir. Özellikle son dönemlerde bunu daha net gördüğümüzü söyleyebiliyorum.
• Vizyon, ikinci en önemli konu. Kaptan nereye gideceğini bilmiyorsa ekibin hiçbir yere varması mümkün değildir.
• Üçüncü konu ise lider yetiştirmek ve buna ortam hazırlamak. Şirket içlerindeki girişimcileri desteklemek. Bilgiyi kendinde tutmamak. Yaymak. Hem birey hem de şirket olarak bunu yaşam şekline dönüştürmek.
• Dördüncüsü ise cesaret. Napolyon’un bir sözünü oldukça severim. Kimse lütfen buradan yanlış bir şey anlamasın. Büyük komutan demiş ki, ‘100 aslandan oluşan ordunun başında bir köpek varsa, o ordu köpekler gibi kuyruğunu kıstırıp kaçabilir! Ama 100 köpekten oluşan ordunun başında bir aslan varsa, köpeklerin hepsi aslanlar gibi dövüşür!’”

3 şehir, 3 yaşam
Olgar Ataseven, İzmir’de 1967 yılında dünyaya “merhaba” der. Babası mali müşavir, annesi öğretmen. Dedelerinden biri asker (albay) diğeri ise bağcılık ile uğraşan bir çiftçi. Ailesinde mühendis ve doktorlar da var. Ataseven, “Hepsinin bana farklı bir birikim sağladığını düşünüyorum. Ama en önemlilerden biri babaannem ki Cumhuriyet dönemi kadınlarından… Eşinden ayrı 4 çocuk büyütüyor ve siyaset ile ilgilenmiş. 90’lı yaşlarında bile otoritesi çok kuvvetli ve sözü geçen bir kadındı” diyor.
Olgar Ataseven için İzmir yıllarının en önemli özelliği ise nesiller boyu aynı yerden büyümüş olmak: “Örneğin; babam, annem, kardeşim ve ben aynı ilkokuldan mezun olmamız bile farklı bir his.”
İzmir Bornova Anadolu Lisesi’nden mezun olur. Ankara yılları, “Mekteb-i Mülkiye” şimdiki adı ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ile başlar. ODTÜ işletme master (yüksek lisans) programı da dahil olmak üzere 5.5 yıl Ankara’da kalır. Ataseven, “Farklı bir şehir, farklı bir kültür ile ama en önemlisi müthiş bir okul birikimi ile donanıyorum. Daha sonra tabii İstanbul’a geliyorum. Hayatımda hep 3 şehir ve 3 farklı yaşam oldu. Her ne kadar hepsi Türkiye’de ise de yine de farkları hep var” diye anlatıyor.
Çocuklar çalışma yaşamıyla tanışmalı: Olgar Ataseven, eğitim hayatını da okul ve okul dışı diye ikiye ayırıyor: “Üniversite yıllarımda çok değerli Siyasal Bilgiler’in Anayasa Hukuku Profesörü Mümtaz Soysal’ı ve yine ODTÜ İşletme Fakültesi’nin muhteşem hocası Prof. Muhan Soysal’ı ve tabii ki oğluma da ismini verdiğim Arman Kırım’ı saymam gerekiyor. Her üçü de ne yazık ki hakkın rahmetine kavuştu. Hepsinin en temel özelliği; sadece kitaplarda kalmamaları, hayatın içine konuları yedirmeleri ve tecrübelerini kitapların dışında anlatmalarıydı. Bu benim formasyonumu çok etkiledi. İş yapma, girişimcilik, fikir üretme gibi konularda inanılmaz bir donanıma sahip oldum. Okul dışında ise  beni küçük yaşımdan beri yanında çalıştıran babam, bana en büyük katkıyı sağladı. İster ailesinin ister başkasının yanında, bence her çocuk belirli bir yaştan sonra belirli dönemlerde çalışmalı ve çalışmayı öğrenmeli. İlla ki formasyon ve sonradan kıymeti bilinen bir yaşam dersi sağlıyor.”
Hayatına ticaretle başladı: Olgar Ataseven’in ilk iş deneyimi sokakta kitap satıcılığı. İlkokul sonunda mahallede kendi tezgahında 2. el kitaplar, dergiler alıp satar, kiralar. Sonrasında bir serigrafi atölyesinde çıraklık. Lise yıllarında okul gezileri, t-shirt işi... Üniversite yıllarında da devam eder, ayrıca fotokopi ve kitap çoğaltma işi yapar. Ataseven, “Biraz ticaret ile hayatıma başladım diyebilirim. Organizasyon yeteneğimi ve turizm konularına daha sonradan girme şevkimi o senelerde elde ettim. Profesyonel olarak girdiğimiz işleri ilk iş olarak görmüyorum” diyor.
Özel sektörün cazibesi: ODTÜ’de işletme masterı yaparken bir Mülkiyeli olarak doğal eğilimi kamu hizmetlerinden yanadır. Aklında müfettiş veya hesap uzmanı olmak vardır. Fakat yüksek lisans programı sırasında fakülteye dışarıdan şirketler tanıtıma gelmeye başladığında aslında farklı bir dünyanın da olduğunu görür. Özel sektöre yönelir, kendisini şirketlerin iş görüşmelerinde bulur. Kariyerine ilk adımını Unilever’de atar.
Unilever okulu: Olgar Ataseven için Unilever tam bir okul gibidir: “Gerçekten inanılmaz keyifli yıllarım oldu.” Unilever bünyesinde önce finans ve muhasebe ile başlar, pazarlama ile devam eder. Askere gitmek için ayrıldığı Unilever’e, sonrasında aldığı bir teklif sebebiyle hiç dönmez. İzleyen yıllarda hem şirketlerin içinde profesyonel olarak çalışır, hem de kendi işlerinin kurucusu olur.
“Beni girişimci yapan Mustafa Tavillioğlu’dur”: Olgar Ataseven, girişimci olarak birçok konuda çalışır. Yatırım danışmanlığı, tekstil ihracatı, turizm, reklam, marka yönetimi, geri dönüşüm teknolojileri, kurumsal danışmanlık, eğitim, yayıncılık ve ticari faaliyetler… Finanstan pazarlamaya geçen ender kişilerden biri olarak ondan sonraki yaşamı; temelde marka, pazarlama, satış ve bunlarla bağlantılı alanlarda geçer. Kariyeri boyunca birçok markanın kurulmasına, inşasına, iletişimine katkı sağlar.
Olgar Ataseven, anlatıyor: “Ama asıl olarak bunları yaparken hep kendi reklam ajansımda kendi hizmet şirketlerimde farkında olmadan işlerimi büyütüyormuşum. Buna temelde sebep askerden döndükten sonra birlikte iş yaptığım, hatta minik kar ortağı olduğum şirketin sahibi sevgili Gülderen Koşar’dır. Ben kendi işimi nasıl yöneteceğim konusunda ondan ciddi feyz almışımdır.
Ama asıl beni girişimci yapan ise Mustafa Tavillioğlu’dur. Bunu kendisi de bilmiyor. O zaman Mudo Concept yeni kuruluyordu ve kendisi ile iyi bir pozisyon için anlaşmıştık. O sırada da o zaman ki eşim tek başına hediyelik eşya konusunda kendi işini yürütüyordu. Son özel görüşmemiz öncesinde bunu öğrenince ‘Biz de Mudo Concept’ın bir alanında bu işi yapacağız. Seninle bir çeşit rakip oluruz. Doğru değil. Eşine de, işini bırak, denemez. Dolayısı ile seninle başlayamayız’ dedi. Ben o noktada, ‘tek başıma Mustafa Bey beni rakip görüyorsa o zaman ben kendi işlerimi rahatlıkla yaparım’ diyerek hep kendi işlerimi yapmaya devam ettim.”
Girişimci, düşe kalka öğrenir: Girişimci olarak özel hayatında bazen krizlerden bazen kendi hatalarından dolayı darbeler alır: “Bunları her defasında atlatmak beni iş hayatında çok dirençli biri yaptı. Sorunlara bakış açımı ve bunlara müdahale etme şeklimi değiştirdi. Bu sayede herşey mümkün diye baktım herşeye. Şu anda ise işte tam bu sebeple hem profesyonel olarak çalışıyorum hem kendi işlerimin sahibiyim hem de melek yatırımım var. Ayrıca bir TV kanalında program yapıyorum.”
“Neredeyse İTO katoloğu gibiyim”: Farklı iş deneyimleri ve farklı alanlarda uzmanlaşmanın inanılmaz derecede keyifli olduğunu vurgulayan Ataseven, “Reklam ajansım varken aynı anda Çanakkale’de geri dönüşüm fabrikam vardı. Bulunduğum sektörler, hizmet eden tarafta olma sebebiyle birlikte, içinde olduğum sektörlerin sayısını alt alta koyunca neredeyse İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) kataloğu gibi oluyorum. Bu sebepten de benim yeni bir alana alışmam, o alanın içine kendimi adapte etmem çok hızlı ve kolay oluyor. Bazen, ‘Nasıl bu kadar şey biliyorsun?’ diye soruyorlar. Sebebi işte bu çeşitlilik. Bir de tabii işine değil, işe aşık olan bir adamım. Bu da beni hiçbir zaman tek bir konunun insanı yapmıyor. Bu sayede çok fazla yeni fikir, proje ve konu üretebiliyorum. Bazen artık ‘bu konunun bence modası geçti’ dediğim konular bile bakıyorum, daha yeni keşfediliyor.”
“Hayat her gün şimdi başlıyor”: Kariyer peşinde olmadan işin peşinde çalışıyor. Ataseven, bu yaklaşımının getirisine de değiniyor:  “Bu sebeple ilginçtir, profesyonel olarak geçmişte yönetici diye başladığım işlerde bile beni o şirketlerin sahipleri küçük bir hisse ile olsa da ortak yaptılar. Zaman mefhumu olmadan çalışmayı hep sevdim. Tabii bunun bir bedeli oluyor. Son yıllarda bu bedeli artık ödemek istemediğim için çocuklarıma, kendi ilgi alanlarıma da vakit ayırmaya başladım. Dalış, sörf, hep yaptıklarım arasında ama uzun yıllardır ayağıma takmadığım kayakları geçen kış artık taktım. Hiç unutmadığımı görmek beni ayrıca heyecanlandırdı. Dolayısı ile artık önceliğim; her konuyu, o konunun anında en iyi ve en öncelikle yapmak ve dengede olmak. Hayat bu şekilde daha rahat akıyor.”
Emeklilik ise Ataseven için işlerini yöneteceği, yeni girişimlerde bulunacağı bir dönem demek. Onun için hayat her gün şimdi başlıyor.
Yurtdışında en az 3 yeni pazarda olma hedefi: Ataseven, salgın dönemi ile birlikte çok uzun vadeli planlar yapmasalar bile bu yıl ve önümüzdeki yıl hem profesyonel olarak içinde olduğu Workcube’ün hem de kendi işlerinin  ciddi bir şekilde büyüyeceğini öngörüyor: “Bayi ve iş ortağı sayılarımızda çok ciddi artışlar olacak. Şimdiden artışlar başladı bile. Özellikle 2021’de yazılım anlamında yurt dışında en az 3 yeni pazarda olmayı hedefliyoruz. Tabii hedeflerimiz arasında bizi kullanan müşteri sayısını artırmak ve müşteri segmentasyonunu da genişletmek ve farklılaştırmak da var.”
“Mutluyum, çünkü zaman kaybetmiyoruz”: Ataseven, “Birilerini kıskandırmak istemem ama Pandemi süresince dakika durmadık. Hatta daha düzenli ve verimli çalıştık. Yolda kaybedilen zaman meğerse ne kadar çokmuş. Ben son 4 yıldır mülakat ve bazı görüşmeleri skype üzerinden yapıyordum, çevreme bunun rahatlığını bir türlü ifade edemiyordum. Şimdi herkes buna çok alıştı. Mutluyum. Çünkü zaman kaybetmiyoruz. Bizim altyapımız tamamen web tabanlı ve internet tarayıcısı üzerinde çalıştığı için cihaz ve mekan bağımlılığımız yok. Ben artık hiç hardisk kullanmadan tamamen browser üstünde ve cloud (bulut) da tablet bilgisayarım ile çalışıyorum.”
“Türkiye’de bir ilk; yazılım kooperatifi kurduk”:  Ataseven, sosyal sorumluluk projelerine de zaman ayırıyor. Bir dönem TEGV ile aktif çalışmış,  Darüşşafaka Basketbol takımının da Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışmış. Dönem dönem Genç Girişimciler Vakfı’nın bir programında gençlere gönüllü girişimci mentorluğu yapıyor. Ataseven, “Yeni bir yazılım kooperatifini Türkiye’de bir ilk olarak kurduk. Dünyada da zannedersem bir ilk. Bu konuda ilerleyeceğiz” diyor.
Düzenli spor yapıyor: İngilizce ve orta seviyenin üstünde Fransızca biliyor, her türlü kitabı okumayı çok seviyor, dalış, sörf, düzenli aktivitelerinden… Her sabah 30 dakika sporu kesinlikle yapıyor. Nefes meditasyonları ve Chi Gong çalışmaları var. Tiyatro hala en çok sevdiği alanların içinde. Tasavvuf, ezoterizm olmazsa olmazları arasında.
İş için kıyafet tercihi smart casual’dan yana. Tek ceket ve pantolon kombinlerini seviyor, kısa kollu gömlek asla sevmiyor. Düzenli gazete okumayı 3 yıl önce bırakmış, sadece internet mecralarını takip ediyor. KobiEfor’u ve birkaç dergiyi daha internet üzerinden okuyor. Kitapta ise tercihi, klasik anlamda basılı olanlar. Her 2-3 yılda bir okuduğu kitapları okullara bağış olarak gönderiyor. İlgisini en çok çeken konu ise teknoloji.
İstanbul gibi yaşayan, canlı şehirler olduğundan favori şehirleri; Berlin ve Londra. Yurt içinde gitmediği 2-3 kent kalmış. Ataseven, “Gerçekten memleketimiz her köşesi ile harika. Her yer bambaşka. Seyahatlerim için özel bir tercihim yok ama gelecek planlarımda Güney Amerika tarafına seyahat var” diye konuşuyor.

Yorumlar (0)