30.11.2016, 08:00
5110
Başkalarını Değiştirme Takıntısı
Yeryüzündeki huzursuzluğun veya sıkıntıların belki de büyük çoğunluğunda insanların kendilerinin yerine başkalarını değiştirme takıntısı, hastalığı ve saplantısı yatar.
Başkalarını değiştirme saplantısının nedeni, insanların sorunların kaynağının kendilerinden önce başkalarından geldiğine olan inancı; hipnozudur. Onlara göre kendileri mükemmel başkaları ise arızalı, kusurlu ve bir şekilde değiştirilmeye ve istenildiği ölçüde eğitilmeye gereksinim duyarlar. Başkaları değişirse dünya daha yaşanabilir bir yer olacak ve mutluluklar artacaktır.
Bu yanılgı, ”sorunu başkalarında görme” saplantısını geliştirecek ve birileri başkaları ile çok boyutta uğraşı yaşam biçimi haline getirecektir.
Gerek olan tek şey varsa bunun karşıtıdır; insan başkalarını bir şekilde etkileyebilir, dikkatini çekebilir, uyarabilir, sevebilir, nefret edebilir vs. ama aslında bunlar, başkaları üzerinde sanıldığı kadar etki etmez. Karşımızdaki bize katılmadığında, eşlik etmediğinde ve yanıt vermediğinde yaptıklarımıza biz kendi kendimize kalırız ve kurulan tuzağa ortak oluruz.
Platon, “kendini yöneten dünyayı yönetir” der, yine birçok düşünür, “insanın kendinden başka kimseyi değiştirebilme gücünün olmadığını” söyler. Bence de insan kendini değiştirebilme, geliştirilebilme ve hatta dönüştürebilme gücüne sahip tek ve eşsiz varlıktır.
“Kimseye karışmayayım, insanlar ne yaparsa yapsınlar, mani olmayayım, kim ne yaparsa yapsın bana ne” vs. gibi yanlış ve olumsuz tutumdan bahsetmiyorum. Böyle bir tutum ve davranış doğru olmadığı gibi, yanlış ve tek yanlıdır; sosyal bir varlık olan insanın doğasına da yakışmaz. Bununla birlikte insanları sorunun tek kaynağı gören, acımasızca eleştiren, kendi yaptıklarının farkında olmayan, sanki başkaları değişirse yaşam daha iyi olacakmış gibi inanca kapılınca başkalarını değiştirme hipnozuna yakalanıyor insanlar.
Oysa eskiler ne güzel demişler; “insan önce iğneyi kendine batırmalı sonra çuvaldızı başkalarına”, insan önce kendi sorumluluklarına ve yapacaklarına odaklanmalıdır. Yaşamının ve sorumluluklarını yerine getirmeyenlerin başkalarını değiştirme, suçlama ve hak etme iddiaları geçersizdir. Önce insan kendine bakmalı, davranışlarının sorumluluğunu almalıdır. Hani derler ya “herkes kapısının önünü süpürse tüm şehir temiz olur” diye. Öyle bir şey; herkes kendi işine bakar, kendini geliştirmeye odaklanır ve hayatını düzenlemeye çalışırsa tüm toplum başka bir boyuta gelir.
Hayatı zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak istiyorsak özgelişime ve özyönetime önem vermeliyiz. İnsan önce kendini geliştirmeye odaklanmalı, önce kendi davranışlarının sorumluluğunu almalı ki başkalarına bir şey diyecek yüzü ve gözü olsun.
Daha mutlu ve başarılı olmanın yollarından birisi de budur ve hatta huzurlu olmanın…
Başkalarını değiştirme saplantısının nedeni, insanların sorunların kaynağının kendilerinden önce başkalarından geldiğine olan inancı; hipnozudur. Onlara göre kendileri mükemmel başkaları ise arızalı, kusurlu ve bir şekilde değiştirilmeye ve istenildiği ölçüde eğitilmeye gereksinim duyarlar. Başkaları değişirse dünya daha yaşanabilir bir yer olacak ve mutluluklar artacaktır.
Bu yanılgı, ”sorunu başkalarında görme” saplantısını geliştirecek ve birileri başkaları ile çok boyutta uğraşı yaşam biçimi haline getirecektir.
Gerek olan tek şey varsa bunun karşıtıdır; insan başkalarını bir şekilde etkileyebilir, dikkatini çekebilir, uyarabilir, sevebilir, nefret edebilir vs. ama aslında bunlar, başkaları üzerinde sanıldığı kadar etki etmez. Karşımızdaki bize katılmadığında, eşlik etmediğinde ve yanıt vermediğinde yaptıklarımıza biz kendi kendimize kalırız ve kurulan tuzağa ortak oluruz.
Platon, “kendini yöneten dünyayı yönetir” der, yine birçok düşünür, “insanın kendinden başka kimseyi değiştirebilme gücünün olmadığını” söyler. Bence de insan kendini değiştirebilme, geliştirilebilme ve hatta dönüştürebilme gücüne sahip tek ve eşsiz varlıktır.
“Kimseye karışmayayım, insanlar ne yaparsa yapsınlar, mani olmayayım, kim ne yaparsa yapsın bana ne” vs. gibi yanlış ve olumsuz tutumdan bahsetmiyorum. Böyle bir tutum ve davranış doğru olmadığı gibi, yanlış ve tek yanlıdır; sosyal bir varlık olan insanın doğasına da yakışmaz. Bununla birlikte insanları sorunun tek kaynağı gören, acımasızca eleştiren, kendi yaptıklarının farkında olmayan, sanki başkaları değişirse yaşam daha iyi olacakmış gibi inanca kapılınca başkalarını değiştirme hipnozuna yakalanıyor insanlar.
Oysa eskiler ne güzel demişler; “insan önce iğneyi kendine batırmalı sonra çuvaldızı başkalarına”, insan önce kendi sorumluluklarına ve yapacaklarına odaklanmalıdır. Yaşamının ve sorumluluklarını yerine getirmeyenlerin başkalarını değiştirme, suçlama ve hak etme iddiaları geçersizdir. Önce insan kendine bakmalı, davranışlarının sorumluluğunu almalıdır. Hani derler ya “herkes kapısının önünü süpürse tüm şehir temiz olur” diye. Öyle bir şey; herkes kendi işine bakar, kendini geliştirmeye odaklanır ve hayatını düzenlemeye çalışırsa tüm toplum başka bir boyuta gelir.
Hayatı zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak istiyorsak özgelişime ve özyönetime önem vermeliyiz. İnsan önce kendini geliştirmeye odaklanmalı, önce kendi davranışlarının sorumluluğunu almalı ki başkalarına bir şey diyecek yüzü ve gözü olsun.
Daha mutlu ve başarılı olmanın yollarından birisi de budur ve hatta huzurlu olmanın…