Demirkaya, “Son 30 yıllık tarihe bakıldığında çocuk işçi çalıştırmaktan kara ve denizlerde habitatları yok etmeye, yerel hükümetlerle birlikte girişilen yolsuzluklara kadar çeşitli skandalların baş aktörü olan küresel ve yerel şirketlere rastlanıyor. Söz konusu şirketler çoğunlukla daha karlı hale gelebilmek adına bu skandallara imza atarken sonrasında yaşayabilecekleri ağır finansal zararı ve itibar kayıplarını hesap edemediler” diye konuştu.
Etik ve uyum yönetiminin şirketlerin göz ardı ettiği gerçeklerin başında geldiğini söyleyen Demirkaya, “Söz konusu şirketler kara odaklanırken faaliyetlerinde çevre ve toplumsal duyarlılıkları, insan haklarını, adil rekabeti, çıkar çatışmalarını denetlemeyi, kamu görevlileriyle ve siyasi partilerle ilişkilerini ve daha birçok alanda olması gereken etik duruşu göz ardı etmişlerdir“ bilgisini verdi. İhmal edilen gerçeklerin yarattığı sonuçların ardından dünyada şirket tanımının yeniden ele alındığını belirten Demirkaya şunları vurguladı: “Yeni şirket tanımı etik ilkelere uyumu, insan ve toplum çıkarlarını gözetmeyi, çevreyi korumayı, adilliği, şeffaflığı ve hesap verilebilirlik prensiplerini barındırıyor. Deneyimlerin sonucunda gelişen bu yeni bakış açısını hızlı kavrayan ve ticari faaliyetlerini bu anlayışa uygun olarak dönüştürmeyi başaran şirketler, günümüzün en güçlü ve değerli şirketleri olarak gösteriliyor.”