Endüstri 4.0’ın şu bileşenleri var:
Süreç 4.0’ın başındayız
Türkiye’ye bakınca, ülke olarak bu süreçlerde her bir sektörümüz farklı bir noktada bulunuyor. Ana sanayi dediğimiz büyük ölçekli işletmeler Endüstri 4.0’a en yakın noktada faaliyet yürütüyor. Buna karşılık KOBİ’lerde durum bugün için böyle değil. Endüstri 4.0 süreci aynı zamanda maliyetleri minimize eden bir gelişme. KOBİ’ler küresel rekabet avantajını, ancak bu dönüşüm sayesinde kazanabilecek.
Endüstriyel 4.0 sürecinin ekseninde ‘Endüstriyel Otomasyon’ var. Bu nedenle Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Halıcı ile konuştuk.
KOBİ’lerde otomasyon
Halıcı, “Üretimde bir dönüşüm yaşanacaksa bunun yolunun KOBİ’lerden geçtiğinin görülmesini” istiyor. KOBİ’lerin sürece yeteri kadar dahil olmadığını belirten Halıcı, Türkiye’deki KOBİ-otomasyon düzeyini şöyle analiz ediyor: “Sanayi 4.0’ın bileşenleri arasında kilit noktada bir sektör var: Elektrik&Otomasyon. Oysa henüz otomasyonda istenilen noktaya ulaşmış değiliz. Ülke ekonomisinin büyüme hızından yukarıda sektörel büyümemiz var. Ancak bu oranın yeterli olduğunu düşünmüyorum. Özellikle KOBİ’lerin otomasyondan başlayarak verimli-hatasız bir üretim, zamandan-işgücünden ve maliyetten avantaj sağlaması lazım. Şu anda bir fırsatın eşiğindeyiz. Çünkü endüstriyel otomasyon, dijital dönüşüm ve Sanayi 4.0 ile daha da bilinir hale geldi.”
Halıcı’nın anlatımıyla ‘Endüstriyel Otomasyon’un üretime yönelik hizmetleri arasında şunlar var: Fabrika otomasyonu, Proses otomasyonu, Montaj hattı, otomasyonu, Robotik otomasyon ve diğer otomasyon sistemleri.
Endüstriyel otomasyon ‘sektör’ olacak
Endüstriyel otomasyonu ‘sektör’ olarak tanımlamak biraz zor. Ama Sanayi 4.0, ‘Endüstriyel Otomasyon’a sektör niteliği kazandıracak bir gelişme. En önemli sorun bu alanda bir veriye ulaşmak. Bir vücut için beyin neyse diğer tüm sektörlerde otomasyonun aynı işlevi olduğunun altını çizen Halıcı, otomasyonun kısa vadede sektör olarak tanımlanacağının da altını çiziyor.
Sanayi 4.0 için herkes farklı bir görüş savunuyor. Bir kaldıraç olarak gören de var bir yıkım süreci olarak gören de. Hüseyin Halıcı’ya göre Endüstri 4.0 gerekleri yerine getirildiğinde Türkiye için kaçırılmayacak bir fırsat. Ama hiçbir şey yapmadan beklemek ise Sanayi 4.0’ı yıkıma çevirebilir. Endüstri 4.0’ı bir sistem, bir süreç olarak görmek gerektiğinin altını çizen Halıcı şu değerlendirmeyi yapıyor: “Sistem veya süreç olarak gördüğümüz dönüşümün yolu da otomasyondan geçiyor. Ama otomasyonda da istenilen noktada değiliz. Bir de gerçeklik var; henüz yolun başındayız. Sanayide devrimler laf olsun diye olmuyor tüm yaşamı değiştiriyor. Endüstri 4.0’da yaşamı dramatize değiştirecek. Şu anda dünyanın hiçbir yerinde ise tam anlamıyla Sanayi 4.0’a geçebilmiş fabrika yoktur.”
Kamu KOBİ’leri desteklemeli
Endüstri 4.0 ve otomasyon sürecinin kilit noktasını analiz yapmak oluşturuyor. Analizin başlangıcı ise girdileri kontrol etmekten geçiyor. Halıcı şöyle diyor: “Süreç, fabrikalara sensör koyarak başladı. Avrupa düzeyinde otomasyon yapacak imkanlara sahibiz. KOBİ’lerin bu gerçeği görmesi gerekiyor. Kalite ise kalite var. Uygun fiyat ise uygun fiyatımız var. Ama bir gerçekliği görmek gerekiyor KOBİ’lerin süreci başlatması destek ve teşvik mekanizmalarını harekete geçirmekten geçiyor.”
Şu anda Türkiye’de Endüstri 4.0’ın maliyetinin altından kalkacak KOBİ yapısının olmadığının altını çizen Halıcı, kamunun sunacağı destek ve teşviklerle sürecin başlayacağını savunuyor. Ancak Halıcı’ya göre kamunun da süreci desteklerken piyasada ‘niteliği’, firmaların niteliğini baz alması gerekiyor. Halıcı, “Kamu, ağırlıklı olarak genel destek mekanizmasını işletiyor. Ancak bizim bu süreçte ihtiyacımız özel destek mekanizmalarının devreye alınmasıdır” diyor.
Otomasyon muhakkak yerli olsun
Hüseyin Halıcı’ya göre Endüstri 4.0, bir sistem entegrasyonu. Makine gibi donanımlar yurtdışından karşılansa bile entegrasyonu sağlayan otomasyonun yerli olması gerektiğini savunan Halıcı, sorunu şöyle özetliyor: “Üretim hatlarını yapan bir ülke olmalıyız. Sanayi 4.0’da sadece tüketici olma lüksümüz yok. Bunun yolu da yerli kaynakları kullanmaktan geçiyor. Endüstriyel otomasyonda önemli bir varlığımız var. Hatta bilgi birikimimizi ihraç eder hale gelebiliriz. Dahası, savunma sanayindeki yerlileştirme sürecini göz önüne aldığımızda bunun iyi bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Her sektör otomasyon sürecine geçebilir.
2018 yılında da gerek Dijital Dönüşüm / Sanayi 4.0 kavramı gerekse otomasyona geçiş nedeni ile sanayiciler ekonomik koşullardan bağımsız olarak üretimlerini modernize etmek durumundalar. Bu nedenle 2018 yılında da geçen yıla benzer bir pazarın ‘Endüstriyel Otomasyon’ sektörünü bekleyeceğini öngörebiliriz.”
Otomasyona yeni kamu politikası
Endüstri 4.0 Türkiye’nin gündeminde. Otomasyon endüstriyel rekabette
Nesnelerin İnterneti (IoT): Nesnelerin İnterneti konseptinde gelişen teknolojiler otomasyon sektörüne bire bir yansıyor. Nesnelerin İnterneti alanı otomasyonu; yüksek performanslı işlemciler, sensörler, analitik yazılımlar, görüntüleme sistemleri, bulut bilişim, yeni iletişim sözleşmeleri ve sistem mimarisiyle koşullu duruma getiriyor. Bu gelişme, maliyetleri düşürüyor, otomasyon ürün ve sistemlerinin performansını yükseltiyor.
Açık kaynak endüstriyel otomasyon: Açık kaynak endüstriyel sistem mimarileri yeni bir gelişme. Bu sistemler (edge computing), veri toplama ve kontrol fonksiyonlarını, yüksek bant genişliğine sahip içerik deposunu ve uygulamaları son kullanıcıya yakınlaştırıyor; çoklu tedarikçi arası işlemler ve diğer iş sistemleriyle entegrasyon alanlarına odaklanıyor. Bu yeni düşünme biçimi, gelişmiş teknolojilerin uygulamasında daha esnek, verimli ve müşteri-üretici-uygulayıcı ekosistemini etkin şekilde entegre etmeyi mümkün kılıyor. Bu süreçte, sistemler arasındaki haberleşme ve etkileşimin pürüzsüz yürütülmesi, üretimde verimlilik ve kalitenin artırılması bağlamında sensörler, aktüatörler, sürücüler, robotik teknolojileri ve benzeri unsurların entegrasyonu öne çıkıyor. Bu noktada, yüksek entegrasyon seviyesine sahip endüstriyel otomasyon sistemleri için, tümüyle açık kaynak haberleşme protokolleri, bağlamsal veri tanım ve çerçeveleri ve uygulama standartları gerekiyor. Endüstri 4.0 ile ulaşılmak istenen, bütüncül ve uyumlanabilir otomasyon sistem mimarileri bu yaklaşımın en canlı alanı olarak şekilleniyor. Endüstri 4.0 konseptinde, üretim tesislerinin diğer iş fonksiyonlarıyla (iç/dış lojistik, müşteri hizmetleri, tedarik vb.) bütünleşmesi ve böylece üstün verimlilik ve rekabet avantajı sağlanması hedefleniyor.
Bilişim ve operasyonda teknolojik bütünleşme: Şirketler giderek daha fazla gerçek zamanlı süreç yönetimi ve eş-zamanlı üretim yapma ihtiyacı duyuyor. Bu nedenle operasyon teknolojisiyle bilişim teknolojisi birleşiyor. Bağlantılı şirket, akıllı fabrika, akıllı üretim gibi kavramların oluşturduğu çerçeve içinde tedarikçi ürün ve çözüm sağlamaya başlıyor. Doğrudan kurumsal iş sistemleri ve yazılımlarıyla haberleşebilen otomasyon kontrolörleri, Web servisleri ve diğer IoT mekanizmalarının kullanılmasıyla büyük bir dönüşüm yaşanıyor.
Ayrıca günümüzde yeni sistem entegratörleri de devreye girmiş bulunuyor. Bu entegratörler, hem OT hem BT bilgi ve tecrübesine sahip olduklarından firmalara bu alandaki teknolojileri iş süreçlerini iyileştirmek ve yönetmek için nasıl kullanacakları konusunda yardım ediyor. Süreç tasarımı, teknolojilerin test ve uygulanması gibi alanlarda verdikleri destekle firmaların dijital dönüşüm sürecinde doğru adımları atmasını kolaylaştırıyor.
Akıllı Sensörler: Akıllı sensörler ve kontrol cihazları, herhangi bir dış yazılıma ihtiyaç duymadan çalıştıkları için daha fazla bağlamsal veri sağlayarak büyük yarar sağlıyor. Ethernet (iletişim protokolü) sensörleri de endüstriyel haberleşme protokollerini kullanarak otomasyon sistemleri için veri akışı sağlıyor ve doğrudan iş sistemleriyle konuşabiliyor.
WIN EURASIA sanayiciyi buluşturdu
Avrasya bölgesinin en büyük imalat sanayi fuarı “WIN EURASIA” sektörün önde gelen kurum ve kuruluşlarının katılımıyla 15-18 Mart tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi.
WIN Eurasia 2018 kapsamında Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin Yıldız Teknik Üniversitesi ve Endüstriyel Otomasyon Sanayiciler Derneği (ENOSAD) ile birlikte gerçekleştirdiği bilgilendirme toplantısına Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü de katıldı. Özlü, Sanayi 4.0 sürecini, her yönüyle kavramak durumunda olduğumuzu aktararak, “Bilişim Devrimi ile şekillenen dünya bilim ve teknoloji omurgası üzerinde yükselmekte. Önceki sanayi devrimlerini, ne yazık ki hep geriden takip ettik. Yıllar boyunca, bütün enerjimizi, aradaki bu uçurumu kapatmak için sarf ettik. Ancak bu kez, Bilişim Devrimi’ni ve teknoloji çağını ıskalama şansımız yok. Buradan yola çıktık ve Dijital Dönüşüm Platformu ile Türkiye'nin dijital dönüşüm yol haritasını belirledik. Artık bir yol haritamız var. Buradaki amacımız yüksek teknoloji ürünlerinin, imalat sanayimiz ve ihracatımız içerisindeki yüzde 4’ler mertebesinde ki payını arttırmak. Bu oran bizi oldukça üzüyor ve biz bunu düzeltmek istiyoruz” diye konuştu. Dijital Dönüşüm Yol Haritası’nın teknoloji üreten Türkiye hedefine odaklandığını belirten Özlü şöyle devam etti: “Sanayimizin kendi teknolojisini üreten bir yapıya dönüştürülmesi gerekiyor. Teknoloji üreten bir Türkiye istiyoruz. Biz bütün çalışmalarımızı 3 ana eksene yoğunlaştırdık;
Bu hedefler doğrultusunda çok yoğun çalışıyoruz. Bunu hep birlikte yapacağız. Türkiye’nin dijital dönüşüm yol haritasının tamamlanması önemli. İnşallah bunun ayrıntılarını önümüzdeki günlerde açıklayacağız. Şu kadar ipucu verebilirim 6 bileşenden oluşuyor, 3 yıl içinde neler yapacağız ve 5 yıl içinde neleri değiştireceğiz hepsi belirli. Yakında Türkiye’nin kendi sanayi devrimini açıklayacağız. Sadece sanayiye olan etkileri değil toplumsal olarak etkileri üzerine de çalışıyoruz. Teknolojik dönüşümün toplumsal etkileri üzerine de bir rapor yayınlayacağız. Bunu da bakanlığımıza bağlı Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) hazırlıyor.”
Daha sonra Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak’ın yönettiği “21. Yüzyılın Dijital Fabrikaları” paneline geçildi. Panelde Yıldız Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Galip Cansever, “Sanayide dijitalleşmeye bu kadar ilgi gösterilmesinin 3 temel nedeni var; Çok hızlılık, çok fonksiyonluluk, çok küçük hacim… İşte bu dijital dünyayı anlatan bir betimlemedir. Ülkelerin ekonomik üretim modelleri için geliştirilen en son yöntem 4.0 Sanayi Devrimi olarak tanımlanmaktadır” dedi.
Toyota Kıdemli Başkan Yardımcısı Necdet Şentürk, Endüstri 4.0’ın hataları alt seviyeye çektiğini belirtti. Mitsubishi Electric Corporation Fabrika Otomasyonu Yurtdışı Stratejik Planlama Departmanı Kıdemli Müdürü Hajime Sugiyama da Endüstri 4.0’ın insansız olmadığını üretimde her zaman insanın olacağını vurguladı. İSİFED Onursal Başkanı Mehmet Sandal, getirilen teknolojinin yanı sıra bir maliyeti olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu maliyetleri nasıl karşılayacağının tartışılması gerektiğini kaydetti. NRW INVEST Türkiye Müdürü Adem Akkaya da Endüstri 4.0’ın Almanya çıkışlı olmasına değinerek Avrupa’daki endüstri yatırımının yüzde 30’unu Almanya’nın yaptığını hatırlattı.
Mitsubishi Electric, yeni nesil otomasyon çözümlerini tanıttı
Elektrik, elektronik ve otomasyon sektörünün öncü markalarından Mitsubishi Electric, endüstrinin nabzını tutan WIN Eurasia Fuarı’nda Sanayi 4.0’a uyumlu otomasyon çözümlerini sergiledi. Fuara “Your e-F@ctory Partner” konseptiyle katılan marka, müşterilerinin e-F@ctory partneri olarak fabrikaların dijital dönüşümleri için gerekli çalışmalara nasıl destek verdiğini anlattı. Dördüncü Sanayi Devrimi’ne yanıtı olan e-F@ctory konseptini dijital fabrika simülasyonu ile tanıtan Mitsubishi Electric, insanlarla işbirliği halinde çalışan yeni kollobratif robot serisiyle de ilgi gördü. Otomasyon sistemlerini tek çatı altında toplayan Panolu Çözüm Platformu’nu tanıtan Mitsubishi Electric, yeni nesil fabrika otomasyon ve mekatronik CNC ürünlerini de ziyaretçilerle buluşturdu. Yeni endüstri evresine uyum sağlayarak akıllı üretime geçiş yapabilen ülkelerin global düzeyde rekabet edebileceğinin altını çizen Mitsubishi Electric Türkiye Başkanı Şevket Saraçoğlu, Türk endüstrisinin Sanayi 4.0 çağındaki ihtiyaçlarına inovatif otomasyon ürünleri ve hizmetleri ile yanıt verdiklerini belirtti.
KANCA, dünya otomotiv devlerinin vazgeçilmezi haline geldi
1966 yılında İstanbul’da 46 metrekarelik bir atölyede el aletleri üretimi ile işe başlayan, 1980’li yıllarda otomotiv sanayine yönelen KANCA El Aletleri Dövme Çelik A.Ş, bugün otomotiv devlerinin vazgeçilmezi haline geldi. 2004 yılından bu yana Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki TOSB Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyetlerini sürdüren KANCA’nın üretiminin yüzde 90’ını otomotiv, yüzde 10’unu ise el aletleri oluşturuyor.
KANCA A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kanca, tesislerinde 300 değişik otomotiv parçası üretildiğini, yılda 14 milyon adet ve tonaj olarak da 30 bin ton üretim yapıldığını söyledi. Firma olarak büyüme planlarına bağlı olarak hareket ettiklerini söyleyen Alper Kanca, “Geçtiğimiz 4 yıldır ortalama olarak her yıl yüzde 20 büyüme kaydettik. Buna bağlı olarak geçen yıl fabrika binamıza 3000 metrekare ilave yatırım yaptık. 2022 stratejik hedeflerimiz doğrultusunda büyümeyi sürdüreceğiz” dedi. Şu an da 570 personel ile yüzde 80 üzerinde kapasite ile çalıştıklarını belirten Kanca, gelecek 3 seneye ait siparişlerinin hazır olduğunu kaydetti. Ayrıca 2011 yılında faaliyete giren Ar-Ge merkezinde her yıl sektör ortalamasının üzerinde Ar-Ge’ye pay ayırdıklarını ifade eden Kanca, gelecekte ayakta kalmanın üretilen nitelikli bilgiye bağlı olduğuna vurgu yaptı.