Üretimin, ticaretin ve hizmetin tüm alanlarındaki KOBİ’lere sürdürülebilir rekabet gücü kazandıracak yol haritalarının çizildiği, gelenekselleşen KOBİ Zirvesi, bu yıl da İstanbul’da gerçekleştirildi. TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı) tarafından, TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi), TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) ve KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) işbirliğiyle; İOSB (İstanbul İkitelli Organize Sanayi Bölgesi), KGF (Kredi Garanti Fonu), TÜRMOB (Türkiye Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalar Birliği), TÜRKSAT’ın desteklediği, BÜDOTEK Teknopark (Dudullu OSB Boğaziçi Üniversitesi Teknopark A.Ş.), Logo Yazılım, Türkiye’nin Makinacıları MAİB’in (Makine İhracatçılar Birliği) oturum sponsoru ve çözüm ortağı, dergimiz KobiEfor’un medya sponsoru ve çözüm ortağı olduğu XVII. KOBİ Zirvesi, “Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi Türkiye” ana temasıyla İstanbul’da gerçekleştirildi.
TİM Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle, açılış konuşmasında, zor dönemde tedarik zincirini kırmamak için önemli çalışmalar yapan Türkiye’nin çok önemli lojistik ve tedarik zinciri olma konumunu sağladığını söyledi: “Küresel tedarik zincirleri, büyük bir dönüşüm süreci içerisinde. Ülkemiz, bu dönüşüm sürecini son derece başarılı şekilde değerlendiriyor. Bu olumlu resmin yansımalarını ihracat rakamlarımızda net bir şekilde görüyoruz. Kasım’da gerçekleştirdiğimiz 21.5 milyar dolarlık ihracatla beraber, son 12 aylık ihracatımızı 221 milyar doların üzerine taşımayı başardık” dedi. Tüm ekonomik sorunlarını aşmış ülke demek olan ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’ hedefine oldukça yaklaştıklarını, 2022 yılı içerisinde bu hedefe ulaşacaklarına inandıklarını açıklayan Gülle, aylık ihracatı 20 milyar dolar bandına oturttuklarını, birçok yatırımcının lojistik avantajlı Türkiye’ye yöneldiğini gördüklerini, daha fazla KOBİ’yi ihracatçı yapmak için çalıştıklarını anlattı.
Reel tabloyu gördüklerini, köpük ile moralin bozulmaması gerektiğini kaydeden Gülle, “Bu memleketin en büyük inovasyonu ihracat” dedi ve ihracatın altını dolduracak her başlıkta tüm kurumlarla işbirliği yaptıklarını, her türlü projeye de açık olduklarını, moral bozmaya, can sıkmaya gerek olmadığını vurguladı: “Türkiye ölçeğini büyütmelidir. Yeni dönemde, hem atıl kapasitemizi verimli bir şekilde kullanmalı; hem de yatırımlarla kapasitemizi büyütmeliyiz. TİM olarak, KOBİ’lerimizi her zaman destekliyor ve onlara inanıyoruz. Gerek firma sayısı anlamında, gerek üretimde, istihdamda, hizmette, KOBİ’lerin performansı, etkinliği her geçen gün artıyor. En büyük arzumuz, KOBİ’lerimizin potansiyelini gerçeğe dönüştürerek, hep beraber ‘Dış Ticaret Fazlası Veren Türkiye’yi inşa etmek. KOBİ’lerimiz ihracatla, ihracat KOBİ’lerimizin katılımıyla yükselecek.”
TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Kuleyin, açılış konuşmasında tedarik zincirinin ana halkalarından birinin de yüksek teknoloji geliştiren KOBİ’ler olduğunu söyledi. KOBİ Zirveleri’ni ‘birliktelik zirvesi’ diye niteleyen Kuleyin, ‘girişim’ sözcüğünün marka ve patentine sahip TOSYÖV’ün ilklerin başlatıcısı olduğunu; KOSGEB’in kuruluşunda ve KGF’nin kurucuları arasında yer aldığını, TOSYÖV’ün Etik Akademisi bulunan tek sivil toplum kuruluşu olduğunu anlattı: “Etik yoksa hiçbir şey yapamazsınız. Dünya bir tek kavram üzerine gelişiyor; güven. Güven tesis edemiyorsanız hiçbir şey yapmak mümkün olamıyor. Bugün dünya 3 temel problemle boğuşuyor: Çevre, Pandemi ve enflasyon. Küresel ısınma hızlı artıyor. Bir derece ısınma gerçekleşti, 1 derece daha olursa bunun sonuçları ülkemize yansıyacaktır.”
KOSGEB Süreç Danışmanı Ahmet Akdağ, açılış konuşmasında, şunları söyledi: “TOSYÖV, bizim kardeş kuruluşumuz, bizden 1 sene önce kuruldu. Birçok başarılı çalışmalar yürüttük. KOBİ ve girişimci kavramlarının toplumda bilinirliliği seviyesini artırdık. KOBİ’lerin kamudaki sesi olma noktasında TOSYÖV sivil toplum kuruluşu olarak görevini yerine getirdi. KOBİ’ler ülke ekonomimizin belkemiğini oluşturuyor. Böyle bir kitleye krediler vermekle mükellef KOSGEB olarak, 2011’de 1 milyar 600 milyon TL destek verdik, yıl sonuna kadar 1 milyar 773 milyon TL desteği de rahatlıkla harcayacağız. 2022 bütçemiz; 1 milyar 816 milyon TL olarak belirlendi.
Akdağ, Kasım itibariyle 32 bin iş planı ve projeyi desteklediklerini, KOBİ desteklerinin yüzde 75’ini imalat KOBİ’lerine verdiklerini aktardı: “Zor günlerden geçerken biz KOBİ’lerle bağımızı koparmadık. Sıkıntılarını gidermek için yanlarında olduk. Yenilikçi ve teknolojik yapıya kavuşmalarını sağlayarak ekonomik ve sosyal paylarını artırma misyonu ile ‘Güçlü Türkiye, Güçlü KOBİ’ mottosuyla çalışmaya devam ediyoruz. Pandemi’den hemen önce tamamladığımız KOBİ hizmet ve desteklere e-devlet kapısı üzerinden başvurulabiliyor. Salgının başlamasıyla KOBİ desteklerini çeşitlendirdik.
Akdağ, TİM ile ortak çalıştıklarını, ihracata hazırlanmak isteyenlere 300 bin TL’ye kadar yurtdışı desteği sağladıklarını, yeni girişimci kazandırılması için özellikle imalat sektöründe yüksek katmadeğerli faaliyet göstermek isteyenlere KOSGEB e-Akademi ile ücretsiz girişimcilik eğitimi verildiğini, 375 bin TL’ye kadar destek sağlandığını, Ar-Ge ve inovasyon desteklerini 2021’de revize ederek, ürün geliştirme boyutuyla zenginleştirdiklerini, Teknoloji Hamlesi Programı’nda yer aldıklarını, ikinci çağrıya ilişkin kamuoyunu bilgilendirdiklerini; ilaç, tıbbi cihaz, raylı sistem savunma sanayi sektörüne odaklandıklarını, artık mikro ölçekli işletmeleri de programa almış bulunduklarını açıkladı. Stratejik öneme sahip ürünlerin yerli ve milli üretilmesinin önemine de değinen Akdağ, TÜBİTAK Ar-Ge desteği, Yatırım Programı Desteği ve yatırım teşviklerinin tek pencere mekanizması ve uçtan uca yönetimiyle öncelikli ürünlerin üretimine verdikleri desteğin 6 milyon TL üst limiti bulunduğunu paylaştı.
TÜRMOB Başkanı Emre Kartaloğlu, açılış konuşmasında, KOBİ’lere ve tüm işletmelere destek amacıyla Pandemi’de sokağa çıkma yasağına rağmen çalıştıklarını, kısa çalışma ödeneğinin hayata yansımasının ve işletmelere destek sağlanmasının mali müşavirler aracılığıyla gerçekleştiğini belirterek, kurda yaşananların ve gündemin herkesi ilgilendirdiğini, biraz stabil olmaya, güven ortamına, çok daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
“17 yıldır yapmadığımız enflasyon düzenlemesini 17 Şubat’a kadar yapmak zorundayız” uyarısını yapan Kartaloğlu, bu konuda TOBB ile çalıştıklarını, düzenlemenin 17 Şubat’a kadar yapılmazsa işletme ve meslek mensupları için ciddi sorun oluşturabileceğini aktardı. 2021 sonu itibariyle şartlar gerçekleşirse enflasyon düzenlemesinin 2022 sonunda yapılmasını isteyen Kartaloğlu, bu önerinin TOBB Vergi Konseyi’nin ve TÜRMOB’un görüşü olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’na iletildiğini paylaştı. Tüm desteklerin hayata yansımasında işletmelere ciddi katkılar sunan ancak hiçbir destekten yararlanamayan TÜRMOB üyelerinin KOSGEB desteklerinden yararlanmasını istediklerini dile getiren Kartaloğlu, KOBİ’lere rehberlik ve teknik danışmanlık yaptıklarını vurguladı. Dijital dönüşümle ilgili de meslektaşlarının önemli bir emek verdiğini paylaşan Kartaloğlu, küçük imalatçıları e-dönüşüme hazırlamak, finansal okuryazarlık kavramına çok ağırlık vermek gerektiğini söyledi: “Pandemi engel oldu ama girişimcilik eğitimi önemli. Girişimci, finansal okuryazarlık eğitimi almalı. İnsan vergilendirilir, tüm dünya vergi sistemleri şahsi kazancı vergiler. Bilimin arkasında durarak, mükellefin mali eğitimini, işe başlamadan önce zorunluluk olarak gündeme getirirsek çok hayırlı bir iş yapmış oluruz.”
Tedarik Zinciri (Sorunlar ve Çözüm Önerileri) oturumunun moderatörlüğünü yürüten UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fatih Şener, Türkiye’nin Avrupa’da dolaşan filosunun 20 bin araçtan oluştuğunu belirterek, bölgeyi tedarik zinciri merkezi olmaktan alıkoyan zorluklara değindi ve uyardı: “58 ülkeye kara yolu ile ulaşabiliyoruz ama ihracat hacmini taşıyacak gümrük kapısı yok. Kapılarımız konaklama ve ticareti gidermede eksik kalıyor. 72 saat bekleme yaşanıyor. Tır parkı olmasa bu, 40 km kuyruk demek. İhracatla kalkınma modelini seçmiş bir ülkede gümrük kapılarında iyileştirme yapılmalı. Avrupa Birliği (AB) tedarik zinciri dizlerinin üstüne çökmüş durumda. Lojistik, uluslararası ticareti artırmak için kaldıraç olarak kullanılabilir. Türkiye’ye, Gümrük Birliği ile malların dolaşımı serbest ancak malları taşıyan araçların serbest değil. Türkiye lojistik olarak yatırım cazibesini kaybediyor.”
ETİD (Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği) Yönetim Kurulu Üyesi Emre Çizmecioğlu, KOBİ’lerin sadece ihracatla değil e-ihracatla da desteklenmesini; tedarik zinciri altyapısında kara, hava, demir yolları, depolama alanları ve serbest bölgeleri ile makro olarak büyük bir resme bakmak gerektiğini ifade etti. Türkiye’de üretimin Marmara Bölgesi ve Ege’nin bir kısmında yoğunlaştığını, pazarlara yakınlığın Türkiye’nin güneyine sıkışmış durumda bulunduğunu kaydeden Çizmecioğlu, bunun için özel teşebbüsü suçlamanın haksızlık olacağını söyledi: “Samsun ve Trabzon’da büyük çıkış var ama üretim içlere yayılmıyor. Türkiye’de taşımacılık karayolu ile yapıyor. Almanya ve İngiltere’de demir yolunun aldığı pazar payı içeride yüzde 20-25’lerde, Türkiye’de yüzde 3-4 seviyesinde. Eğer siz ihracat hedefi koyuyorsanız, üretimin verilen teşvikle ülkenin içlerine gitmesi isteniyorsa demiryolu ağının Anadolu’nun içine kadar genişletilmesi gerekiyor.” Çizmecioğlu, Türkiye’nin e-ihracatta büyük bir şansı olduğunu vurguladı ve cari açık hedefi için lojistiğin; karayolu ile desteklenen limanların demiryolu girişinin sağlandığı bir dünyaya doğru gitmenin, üretim ve aktarmada önemli avantajlar sağlayabileceğini söyledi: “E-ihracat altyapısı olunca bölgesel avantajlı şehirler dışında Anadolu’nun her noktasındaki küçük üreticinin rekabette yer alacağını ve avantaj sağlayacağını düşünüyorum.”
Dünya’da paradigmanın değiştiğini belirten Karavelioğlu, öngörülerini ve önerilerini paylaştı: “Tedarik zinciri form değiştirerek yerini koruyacak. Tedarikçiler ulaşımın güvenliği ve nihai ürün üzerinde de sorumlu olacak. 10 yıldır küresel tedarikçi olmanın şartnameleri yazılıyor. Bu direktiflere veya sertifikasyona yansıyacaktır. İşbirliği platformları bir zaruret olarak ortaya çıkacak. Sınırsız bir zaman yok, bu dönüşümleri yapmak zorundayız. Bu kırılganlıklardan en az etkilenmek ve kazanımla çıkmak için işletmeler dijital dönüşüme önem vermeli, tedarik zincirlerinin tüm halkaları şeffaf olmalı, eş zamanlı davranabilmeli, olası sorunların hemen tespiti yapılmalı, esneklikle uyum sağlanmalı. Bu da önemli bir altyapı gerektiriyor. Tek tedarikçi yerine çoklu tedarikçi. Sanayi devrimi; 3 boyutlu yazıcılar demek. Çıkarmalı ve eklemeli imalat yapılması önemli bir lojistik avantaj. Tam da dünyayı kirletmeden kurtaracak bir hamle. Üç boyutlu yazıcı üretimi ve kullanma kendi firmalarımız tarafından özümsenmeli. Bir ürünün tasarımında önce dijital ikizinin yapılması ve bunu yapan programları almak bizim tedarikçi şirketlerimiz için önemli olacaktır.”
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Işık, ‘YER-SİS (Yerleşim Sistemleri) Altyapısının Tedarik Zincirinde Kullanımı’ başlıklı konuşmasında; büyük veri kullanılarak yapılmış coğrafi ve en kapsamlı araştırma olan YER-SİS’in Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü olarak bölgesel koordinasyonunu yürüttüklerini söyledi. Türkiye’de tüm bölgelerin kalkınma potansiyelini ortaya çıkarmanın ve kalkınmayı sağlamanın önemini vurgulayan Işık, bu ana hedef doğrultusunda politika ve program düzeyinde ajandaları bulunduğunu, çalışmanın temel amacının Türkiye’deki yerleşim sistemlerin güncel yapısını ortaya çıkarmak olduğunu, köylerden metropellere kadar her yerleşimin araştırma içinde yer aldığını, 81 il, merkez ilçeleri ayırmadan 879 ilçe, 37 bin 36 köy, kırsal mahalle ve beldenin araştırmaya dahil edildiğini, eğitim, sağlık, ticaret, ulaşım alanlarında; kırsalda işgücü hareketliliğinin, kentte ise iletişim ve kargonun incelendiğini paylaştı. Işık, YER-SİS sonuçlarına göre Türkiye genelinde 13 kentsel hizmet merkezi oluşturulduğunu, 18 etki alanı belirlendiğini, tüm verilere www.yersis.gov.tr adresinden ulaşılabileceğini de sözlerine ekledi.
KOBİ’lere Sağlanan Destekler oturumunun moderatörlüğünü KOSGEB ve TOSYÖV Önceki Dönem Başkanı Hilmi Develi yürüttü.
T.C. Ticaret Bakanlığı-İhracat Genel Müdürlüğü-KOBİ ve Kümelenme Dairesi Şube Müdürü Vekili Julide Çermikli, İhracata Yönelik Devlet Destekleri sunumunda, Mal İhracatına Yönelik Devlet Destekleri; (UR-GE Desteği, Pazara Giriş Belgelerinin Desteklenmesi, Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği, Yurtdışı Fuar Desteği, Yurt İçi Fuar Desteği, Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Desteği, Tasarım Desteği, Marka-Turquality Desteği, Alıcı Kredisi ve Sigorta Tazmin Desteği, Türkiye Ticaret Merkezleri, Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi) hakkında bilgiler verdi. Çermikli, destekleri uluslararası rekabetçilik, pazara giriş, tutundurma, markalaşma, yüksek teknoloji, Ar-Ge, tasarım ve inovasyon için verdiklerini, döviz kazandırıcı hizmetlere ilişkin desteklerin Hizmetler Genel Müdürlüğü tarafından yürütüldüğünü, İhracat Genel Müdürlüğü olarak Mal İhracatına Yönelik Devlet Destekleri verdiklerini anlattı.
TÜBİTAK-TEYDEB (Teknoloji ve Yenilik Destek Programları Başkanlığı) Bilimsel Programlar Uzman Yardımcısı Dilek Boran, hibelerin büyük çoğunluğunun sadece KOBİ’lerin başvurabildiği 1501-Sanayi Ar-Ge Projeleri Destekleme Programı gibi yapılarda verildiğini, 600 bin TL bütçe sınırlı, çağrılı sisteme sahip 1507-KOBİ Ar-Ge Baslangıç Destek Programı’nda destek oranının yüzde 75 olduğunu, patent ve girişimcilik alanında çok farklı destek programları bulunduğunu, ülke kaynaklarını doğru kullanmak adına bütçeyi esnek kullanma zorunluluğu getirdiklerini, yerli malı desteğini yüzde 15’e çıkardıklarını, sistemi online yürüttüklerini, e-dönüşüme geçmeyi planladıklarını anlattı. Boran, 1501 ve 1507 Destek Programları’nın çağrılı programa dönüştürüldüğünü, 1505 ile üniversite-sanayi işbirliğini desteklediklerini, 1509’da KOBİ’leri teşvik ettiklerini, Hamle Programı’nda bütçe sınırı olmadığını, ticarileşme dönemiyle ilgili de çalışma yaptıklarını, artık ticarileşmeyi de takip etmeye başlayacaklarını, Hazine ve Maliye Bakanlığı işbirliğiyle proje yürüttüklerini, TTO destekleri verdiklerini sözlerine ekledi.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Uzman Yardımcısı Zahide Temel, yatırım teşvik sistemini anlattığı sunumunda; Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ve Yatırım Teşvik Mevzuatı’nın bölgesel teşvik uygulaması, öncelikli yatırım, stratejik yatırım ve genel teşvikleri kapsadığını, belgeleri elektronik ortam üzerinden düzenlediklerini, KDV istisnası, Gümrük Vergisi muafiyeti, vergi indirimi, faiz desteği gibi destekler sağladıklarını, öncelikli yatırım konularında; madencilik, demiryolu, denizyolu ve havayolu ile yük ve / veya yolcu taşımacılığı, savunma sanayi, Ar-Ge gibi alanların geldiğini ifade etti. Stratejik yatırım alanında sabit yatırım tutarının 50 milyon TL olması gerektiğini belirten Temel, Genel Teşvik Sistemi’nde asgari yatırım tutarının 3 katına çıkarıldığını, makine teçhizatlara yerli alımı desteklemek üzere ek teşvikler getirildiğini kaydetti ve Proje Bazlı Teşvik Sistemi, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı, Cazibe Merkezleri Programları hakkında detaylı bilgiler verdi.
KOBİ’lerin Dijital Dönüşümü oturumunun moderatörlüğünü yürüten TBD Genel Başkanı Rahmi Aktepe, KOBİ’lerin tek başına değişim ve dönüşümü sağlamasının mümkün olmadığına dikkat çekerek, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşlarının birlikte hareket etmesiyle daha başarılı olacağımızı düşündüğünü söyledi. Sadece ilk faz denilen internet kullanımını sağlayan KOBİ oranının yüzde 59, bilgisayar donanımı sağlayan KOBİ’lerin oranının yüzde 59.6 olduğunu paylaşan Aktepe, “Değişim ve dönüşüm KOBİ’lerle sağlanmalı” dedi. TOSYÖV Başkanlığı da yaptığını anımsatan Aktepe, kurumlarda ve KOBİ’lerde yerli ve milli yazılım kullanılmadığına değindi.
TOBB Yazılım Meclisi Başkanı Ertan Barut, 65 sektör meclisinden biri olduklarını belirterek, yerli yazılımın iç pazarda gelişmesi ve yurtdışına açılması amacıyla; sektörü bilgilendirmek adına, bakanlık ilişkilerinde çözüm odaklı, mevzuat, kanun ve kararnamelerle ilgili çalışmalar yürüttüklerini, bu süreçte yerli yazılım belgesine odaklandıklarını, yeni bir tebliğle mevzuatın daha profesyonel ve sektör geneline uygun yapıya gelmek üzere olduğunu duyurdu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile ilerlediklerini, yerli yazılım belgesinin Türkiye’nin yazılım envanterini ortaya çıkaracak bir durum olduğunu, Turquality Marka Destek Programı’nın Türk yazılım sektörüne hitap edecek nitelikte olmadığını, bu destek ve teşviklerin hayata geçirilmesiyle yazılım ihracatını 10 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini açıkladı. 1 ay içinde E-Turquality Programı’nın devreye gireceğini duyuran Barut, hizmet ihracatı tarafında teşvikler verildiğini, Türk yazılım teknolojisinin ileri seviyeye geldiğini, kamunun, KOBİ’lerin, ihracatçıların Türk yazılımlarını alması gerektiğini savundu.
TİM Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Kemal Ebiçlioğlu, dijital dönüşümün sadece KOBİ’lerin değil, dünyanın odaklandığı bir konu olduğunu vurguladı. Pandemi’nin en yoğun yaşandığı dönemde AB’nin Yeşil Mutabakat ve Dijital Dönüşüm konularına odaklandığını aktaran Ebiçlioğlu, ihracatta yazılım ve teknolojinin önemine değindi. Yazılım sektöründe dönüşüm için kümelenmeye ağırlık verilmesi gerektiğini vurgulayan Ebiçlioğlu, Türkiye’de bulunan potansiyel ve sınırlı kaynağı akıllı yönetmek gerektiğini, ihracatta hedeflenen noktaya ulaşmada KOBİ’lere ihtiyaç olduğunu söyledi.
Ankara Model Fabrika Direktörü Ufuk Kaya, Endüstri 4.0 veya sanayi devriminde öne çıkan unsurları; karşılıklı çalışabilirlik, sanallaştırma, akıllı fabrikalar, dijital ikizlerin oluşumu, yapay zekanın devreye girmesi, gerçek zamanlı anlık verinin kullanımı diye sıraladı. KOBİ’ler veya üretim sektöründe sistem birleşimi ile ön farkındalık kazandırmasının önemine değinen Kaya, sanayi işletmelerinin öncelikle verimli çalışmasını teşvik etmek, çevre dostu ve etkin kaynak kullanımla, verimlilik ve üretim esnekliğiyle yeni bir iş modelinin gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydetti. Türkiye’nin sanayi devriminde 2 ile 3 arasında olduğunu belirten Kaya, yalın üretime geçilmesini, stoklu üretimden vazgeçilmesini, azla daha çok yapma kültürünün öğrenilmesini, standartların belirlenmesini, zihin altyapısının buna göre yeniden belirlenmesini ve korunmasını önerdi.
KOSGEB İstanbul Haliç Müdürü Dr. Adem Tuncer, KOBİGEL Destek Programı’nı anlattı. İmalat Sanayi Sektöründe Dijitalleşme Proje Teklif Çağrısına uygun konuları şöyle sıraladı: Büyük Verinin Analitik Yöntemlerle İşlenmesi ve İmalat Sanayinde Kullanımı. İmalat Sanayinde Nesnelerin İnterneti. İmalat Sanayinde Endüstriyel Robot Teknolojileri. İmalat Sanayinde Akıllı Sensör Teknolojileri. Yapay Zekaya Dayalı Siber Fiziksel Akıllı Fabrika Sistem ve Bileşenleri. İmalat Sanayinde Siber Güvenlik. İmalat Sanayinde Akıllı ve Esnek Otomasyon Sistemleri. İmalat Sanayinde Artırılmış Gerçeklik / Sanal Gerçeklik Teknolojileri.
Yeşil Mutabakat oturumunun moderatörlüğünü yürüten Kocaeli Alikahya OSB Yönetim Kurulu Başkanı, KobiEfor Dergisi Sahibi ve TOSYÖV Önceki Dönem Başkanı Yalçın Sönmez, “Pandemi’nin etkisinden kurtulmadan iklim krizi ile karşı karşıya kaldık. Bu süreç iş ve insan ilişkilerindeki paradigmaları değiştiren tam bir transformasyon süreci. Zorunlu olarak istesek de istemesek de önümüze çıkan bu koşulları aşmak ve kendimizi buna uyarlamak zorundayız” dedi. İklim kriziyle ortaya çıkan küresel ısınmanın doğal olarak tüm yaşamı altüst ettiğine değinen Sönmez, Paris İklim Anlaşması’nı onayladığımızı da hatırlatarak; bu noktada gerek kamu gerek STK’ların farkındalık oluşturmak için çeşitli etkinlik ve çalışmalar yürüttüklerini ifade etti.
Yalçın Sönmez, yeni sürecin önümüze getirdiği yeni kurallar ve yeni kısıtlar bulunduğunu, bu yeni dönemin risk ve tehditlerini; sürdürülebilir döngüsel ekonomi bağlamında üzerimize düşen sorumluluğunun gereğini yaparsak fırsata çevirebileceğimizi söyledi. Bu süreçte özellikle Avrupa Yeşil Mutakabat konusunda İKV’nin rehberliğinin yol gösterici olabileceğine dikkat çeken Sönmez, “Sürdürülebilir yaşam için herkese sorumluluklar düşüyor. Uyum sağlamak için değişip dönüşmek ve yenilenmek gerekiyor. Sivil toplum örgütlerindeki farkındalık bizi umutlandırıyor. Yolun başındayız. Heybemiz boş değil. Sahip olduklarımız var ama tamamen boş olan alanlarımız da var. Yeni şeylerle, standartlarla yüz yüze geleceğiz. Yeşil Ürün Pasaportu gibi; onları değerlendirip kullanmak zorunda olacağız. Riskler ve tehditlerle dolu bir süreç, gerekeni yaparsak bizim için fırsat olacaktır” diye konuştu.
AB’nin bu hedef doğrultusunda iklim değişikliğiyle mücadeleyi en öncelikle politika alanı haline getirdiğini, tüm politika alanlarını gözden geçirdiğini, iklim hedeflerini yükselterek 2030’a kaydırdığını kaydeden Ergünal, Türkiye’nin ticari ilişkisinin AB ile ağırlığı bulunduğunu vurguladı. AB Yeni Sanayi Stratejisi’nin sektörel stratejiler yoluyla daha döngüsel ve daha dijital bir AB sanayisi hedefine ulaşmayı öngördüğünü paylaşan Ergünal, önümüzdeki dönemde AB’de yeni bir anlayış olacağını, ürünler için sürdürülebilirlik ilkeleri belirleneceğini, eko tasarım ürünlerinin kapsamının genişletileceğini, ‘Al-Yap-Kullan-At’ anlayışı yerine ‘Yeniden kullan-Tamir Et-Geri Dönüştür’ olacağını, sürdürülebilir ürünlerin bir istisna değil norm haline getirileceğini, AB’nin 14 Temmuz 2021’de açıkladığı ve 2023’te uygulanacak Sınırda Karbon Düzenlemesi mekanizmasının ülkemizin AB rekabetçiliğini etkileyecek en önemli husus olduğunu ifade etti. Düzenlemeyle karbon kaçağı riskini azaltmanın hedeflendiğini, karbon salınımı yüksek çelik, alüminyum, çimento, gübre ve elektrik sektörlerinin hedeflendiğini, karbon kaçağı yüksek kaynak-yoğun sektörlerin ise; otomotiv, tekstil, inşaat malzemeleri, kimya, plastik ve beyaz eşya olduğunu aktardı.
Küresel rekabetçiliği kaybetmeden temiz enerji ile yeşil ve dijital ekonominin önemini vurgulayan Ergünal, Türkiye için tehdit ve fırsatları sıraladı: “Tehditler: Karbon fiyatının ticari engele dönüşmesi. Temiz enerji, yeşil hammadde arzı. Yeşil teknolojilere erişim. Yeşil dönüşümün finansmanı. Fırsatlar: Sanayinin AB ile entegrasyonu ve dinamizmi. Yüksek sürdürülebilir enerji potansiyeli. Güçlü Yeşil OSB altyapısı.” Türkiye’nin enerji üretiminin yüzde 51’inin yenilenebilir enerjiden kaynaklandığına değinen Ergünal, “Türkiye’nin sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 40’ını sağlayan OSB’lerin ‘Yeşil OSB’ olarak organize edilmeleri KOBİ’lerimizin yeşil dönüşümünde kritik öneme sahiptir” dedi. Ergünal, OSB’leri birçok ülkeye göre avantajlı olan Türkiye’nin Temmuz’da kendi yol haritasını belirleyerek yayımladığını, Avrupa Yeşil Mutabakatı Eylem Planı’nda 81 eylem planlandığını, önümüzdeki aylarda çalışma gruplarının her konu başlığında eylemleri hayata geçireceğini paylaştı.
İKV Genel Sekreteri Doç.Dr. Çiğdem Nas, Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin öne çıktığını kaydederek, “Avrupa ekonomisinin yapısı değişiyor. Tüm sektörlerde üretim biçiminin değiştiğini görüyoruz” dedi. Nas, artık ‘tüket, kullan, at’ sisteminden mümkün olduğu kadar uzun süre ‘kullan ve tekrar üretime kat’ sistemine geçildiğini, atık yerine artık malzeme sürecinin devreye girdiğini, Türkiye’nin de Avrupa değer zincirinin parçası olarak bunlardan birinci derecede etkilendiğini, yeni yatırımlarda yeşil dönüşümün dikkate alındığını, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylayarak ve Meclis’ten geçirerek aslında ivme kazandığını, Ticaret Bakanlığı’nın Eylem Planı hazırladığını, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın çalışmalar yürüttüğünü paylaştı. Avrupa Yeşil Mutabakat’ının çok katmanlı, çok paydaşlı bir konu olduğuna değinen Nas, “Gerekli strateji ve yol haritası olmalı ve uygulanmalı” dedi. Tüm aktörlerin birlikte çalışmasının önem kazandığını, Türkiye’nin AB ilişkilerinde önemli sorunlar yaşandığını belirten Nas, AB uyum sürecini gözardı edemeyeceğimizi, AB 55’e Uyum Paketi içerisinde Temmuz’da kamuoyuna sunulan Sınırda Karbon Düzenlemesi’nin AB’ye ihracat yapacaklar için ek mükellefiyet getirdiğini, 5 ürün grubunda sınırlı karbon düzenlemesi yapılacağını, AB Emisyon Ticaret Sistemi ile uyumlu karbon belgesi, fiyatlaması geleceğini, kendi içimizde düzenleme olmazsa bunu ihracatta ödemek zorunda kalacağımızı, 2023’te uygulanacağını, geçiş dönemi sonrası, uygulamanın 2026’da olacağını, 2035’te ruhsat alan araçların sıfır emisyonlu olması gerektiğini, 1 milyon araç şarj noktası, hidrojen noktası, bina yalıtımı gibi yatırım alanları bulunduğunu anlattı.
TİM Kadın Konseyi Başkan Yardımcısı ve TİM İklim Komitesi Üyesi Nilgün Özdemir, TİM Sanayide Sürdürülebilirlik Bilim Komitesi Başkan Yardımcısı olduğunu belirterek, TİM Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nı 12 maddeden oluşturduklarını, TİM Kadın Konseyi olarak da hem kadın, hem de sanayici ve ihracatçı olarak böyle maddelere imza atmaktan gurur duyduklarını paylaştı. Özdemir, 12 hedefi şöyle sıraladı: 1)TİM Sanayide Sürdürülebilirlik Bilim Kurulu 2) İhracatta Sıfır Atık Seferberliği 3) Dijital Mentorluk ve Eğitim Programları 4) Kurumsal Karbon Ayak İzi Çalışmaları 5) Sanayide Döngüsellik ve İleri Kazanım 6) İleri Arıtma Teknolojileri 7) Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi 8) Standardizasyon Uygulamaları 9) Sertifikasyon Uygulamaları 10)Yenilenebilir Enerji Kaynakları 11) Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme ve İstihdam 12) Dijital Ürün Pasaportu ve İzlenebilirlik.
Dijital mentörlük ve eğitim programını yürüttüklerini paylaşan Özdemir, herkesin sürdürülebilirliğe sosyal noktadan bakmasını istedi. Özdemir, kurumsal karbon ayak izi çalışmalarının yeni teknolojileri getirdiğine değindi: “Tespitleri yapmak için eksikleri farkedip, teknolojik açıdan neler yapılması gerektiğine bakılmalı, teknolojiyi konuşurken finansmanı da konuşmalı.” TİM önderliğinde şirketlerin karbon ayak izini tespit için İHKİB ve UND ile proje hazırladıklarını anlatan Özdemir, sanayide döngüsellik ve ileri kazanım için eski bilinen yöntemlerden dışarı çıkmak gerektiğini, sürdürülebilirlik tedarik zinciri yönetimi hedefi doğrultusunda İHKİB olarak tedarik zincirinin yukarı çekilmesi için bir proje yürüttüklerini dile getirdi.
TİM Yönetim Kurulu Üyesi ve TİM İklim Komitesi Üyesi Orhan Sabuncu, AB’nin Dünya’nın en büyük ekonomisi olarak, iklim değişikliği ve sıcaklık artışını 1.5-2 derecede tutmak ve kendisine ivme kazandırmak için Avrupa Yeşil Mutabakatı diye bir yapı ortaya çıkardığını belirtti. Dünya’nın bu konuda çok önemli bir 20 yılı kaybettiğine, sıcaklık artışını 1.5 veya 2 derecede tutmanın çok zor olduğuna değinen Sabuncu, “Avrupa Yeşil Mutabakatı iklim politikasını merkeze alan strateji ve hedefler içeriyor. İklim değişikliğinden bağımsız düşünülmüyor” dedi. En büyük sıcaklık rekorunun kırıldığını, orman yangınları yaşandığını ifade eden Sabuncu, kentsel alanda 350 milyon insanın su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağını, sıcaklık 4 dereceye çıkarsa 1.5 milyar insanın aşırı sıcaklıktan öleceğini, tabiatın insan nüfusunu yok etmeye gideceğini, kuraklık, seller ve tarım alanlarında azalma olacağını, küresel GSYİH’nın azalacağını, kıyılardaki yapıların 30 yıl içinde yok olacağını, denizlerin yükseleceğini, 2050’ye gelindiğinde tarımsal kuraklık yaşanacağını, kıyı taşkınları, kasırgaların sık görüleceğini anlattı. Yeşil Mutabakat’ın KOBİ’lere fırsatlar ve tehditler sunduğunu kaydeden Sabuncu, TİM olarak Haziran 2020’de ilk İklim Değişikliği Komitesi’ni kurduklarını ve yakın zamanda Otomotiv Sektörü Eylem Planı’nı açıklayacaklarını duyurdu.
XVII. KOBİ Zirvesi, 21 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştirildi: Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi Türkiye
XVII. KOBİ Zirvesi, 21 Aralık’ta İstanbul’da gerçekleştirildi: Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi Türkiye
TOSYÖV tarafından, TİM, TOBB ve KOSGEB işbirliği; MAİB’in oturum sponsoru ve çözüm ortağı, dergimiz KobiEfor’un medya sponsoru ve çözüm ortağı olduğu XVII. KOBİ Zirvesi; “Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi Türkiye” ana temasıyla; İstanbul’da gerçekleştirildi.