TOSYÖV, TOBB ve KOSGEB işbirliğiyle DenizBank’ın ana sponsor, Dergimiz KobiEfor’un medya sponsoru ve çözüm ortağı, Hacettepe Teknokent’in çözüm ortağı olduğu XIII. KOBİ Zirvesi, “Endüstriyel Dönüşümle, Geleceğin KOBİ’leri” ana temasıyla düzenlendi. ‘Değişen ve dönüşen, dijitalleşen dünyada KOBİ’nin yeri ve geleceği’nin irdelendiği Zirve’de, ekonomide KOBİ’lerle birlikte yürüyen kurumların bu süreçte yürüttükleri çalışmalar paylaşıldı.
Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve KOSGEB işbirliğiyle düzenlenen Dergimiz KobiEfor’un medya sponsoru ve çözüm ortağı, DenizBank’ın ana sponsor, Hacettepe Teknokent’in çözüm ortağı olduğu XIII. KOBİ Zirvesi, “Endüstriyel Dönüşümle, Geleceğin KOBİ’leri” ana temasıyla İstanbul’da gerçekleştirildi.
Zirve’nin açılışına Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Ş. Nezih Kuleyin, KOSGEB Başkan Yardımcısı Süleyman İslamoğlu, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Orduhan, KGF Genel Müdürü İsmet Gergerli, TOSYÖV Denetim Kurulu Üyesi, Kocaeli Alikahya Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı ve KobiEfor Dergisi Sahibi Yalçın Sönmez, Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş, TOSYÖV Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyet Üyeleri, TOSYÖV Destekleme Dernekleri yöneticileri ve üyeleri ile çok sayıda KOBİ temsilcisi katıldı.
T.C. Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, konuşmasına KOBİ’leri de etkileyen endüstriyel dönüşüm süreci ve sürecin etkilerini anlatarak başladı. Elvan, “Günümüzde bilgiye dayalı üretim ekonomik büyümenin temel belirleyicisi haline gelmiştir. Önümüzdeki dönemde hızlanan teknolojik gelişme ve gelişen yenilik sürecinin etkisiyle bilgiye dayalı üretim ekonomisinin önemi daha da artacaktır” dedi.
Lütfi Elvan, şunları söyledi: “ABD’nin, dünyanın yenilikçilik merkezi olarak varlığını devam ettirmesi muhtemeldir. Ancak teknolojik gelişmelerin Çin, Hindistan, Brezilya gibi yükselen ekonomilerde yoğunlaşmaya başlaması dünyanın yeniden şekillenmesinde belirleyici unsur olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmanın ilk aşamalarındaki; ‘ithal et’, ‘kopyala yapıştır’ döneminden yeni teknolojileri kendilerinin üretmeye başladığı bir döneme girilmektedir. Günümüzde değer zincirlerinin küreselleşmesi ihtisaslaşmış yerel kalkınmanın önemini artırmış, ürünler ve hizmetler giderek artan bir şekilde en verimli rekabetçi bölgelerde imal edilmeye başlanmıştır. Bölgesel yenilik sistemleri, kümelenme gibi yerel ekonomik unsurların kamunun sorumluluğunda bulunan düzenleyici çerçeve koşulları, finansmana erişim gibi ulusal ekonomik unsurların üstünde çarpan etkisi oluşturarak girişimcilik ekosisteminin performansına önemli tesiri olmuştur. Bunun sonucunda küresel değer zincirine entegre olmuş ülkelerin verimlilikleri ve rekabet güçleri artmıştır. Ancak son dönemde tüm dünyada artan korumacılık eğilimleri bu süreci ciddi şekilde tehdit etmiştir. Bu eğilimin sonucu olarak orta ve uzun vadede bu ülkelerin rekabet güçleri ve verimliliklerinde, refah seviyesinde düşüşe neden olacaktır.”
Bilgi ve iletişim teknolojilerinin sanayide stratejik bir konu olduğunu belirten Elvan, bilgi iletişim teknolojilerinde nesnelerin interneti ve büyük veri alanındaki hızlı gelişmelerin bilginin paylaşımında ve uygulamasında yeni bir çığır açtığını kaydetti. Elvan, geleneksel üretim modellerinin yerini Sanayi 4.0 denilen yeni bir yaklaşıma bıraktığı bir döneme tanıklık edildiğini hatırlatarak, şunları ifade etti: “En gelişmiş teknolojileri kullanarak üretim sürecini hızlandırmayı, bu süreçte oluşacak hataları en aza indirmeyi, üretimde esnekliği ve verimliliği artırmak suretiyle küresel rekabette üstünlük elde etmeyi amaçlayan bu yeni yaklaşımla birlikte bilgi ve iletişim araçlarıyla üretim araçlarının entegre edildiği ‘siber fiziksel’ adı verilen etkileşim sistemleri oluşturulmaktadır. Bunun sonucunda verimlilik mükemmellik odaklı endüstriyel değer zincirleri oluşacaktır. Böylece yüksek kalitede ürünlerin daha düşük maliyetle üretilmesi, verimliğin artırılması mümkün hale gelecektir. Bu durum, bir yandan KOBİ’ler için yeni oluşmakta olan küresel değer zincirleri içinde yer alma fırsatları sunmakta ve aynı zamanda bu fırsatları değerlendirmek için gerekli dönüşüm ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Bir başka ifadeyle geleceğin KOBİ’leri için kendi içlerinde otomasyona geçmeleri küresel pazarda rekabet için yeterli olmayacak, tüm değer zinciri içerisinde gerçek zamanlı ve sürekli iletişim halinde bulunması yakın gelecekte bir zaruret haline gelecektir.”
Lütfi Elvan, bu bağlamda, başta teknolojik altyapı, bilgi tabanlı sermaye oluşumu ve sayısal becerilerle donatılmış nitelikli insan kaynağı gibi eksikliklerin giderilmesinin önemli olduğunun altını çizdi. Elvan, bilgi ve iletişim teknolojilerini, iş süreçlerinde yenilikler yaparak etkin olarak kullanan sektörlerde önemli verimlilik artışları sağladığına dikkat çekti: “Bu teknolojiler firmalar açısından bilgiye erişim ve yeni pazarlara açılma anlamında da çok önemli fırsatlar sunmakta, küçük ve orta ölçekli işletmeler için uluslararası firmaların bu konularda sahip olduğu avantajlara sahip olma imkanı sunmaktadır. Küresel rekabetin hız kazandığı günümüzde işletmelerimizin çok büyük bir kısmını oluşturan KOBİ’lerin rekabet güçlerinin artırılması, ülkemizin rekabet gücüne ve ekonomik ve sosyal kalkınmasına sağlayacağı katkıdan dolayı önem arz etmektedir.”
Dijital dönüşümde KOBİ’lere fırsat var
Türkiye'nin dijital dönüşüm stratejisi niteliğindeki 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında, KOBİ’lerin içinde bulunduğu mevcut durumun ortaya konulduğunu, KOBİ’lerin dönüşümünü destekleyecek bir dizi eylem tanımlandığını anımsatan Elvan, bunlardan ilkinin, KOBİ’lerde bulut bilişim kullanımının yaygınlaştırılmasını amaçladığını dile getirdi: “Bunların yanı sıra dijitalleşmeyle birlikte dönüşüme uğrayan bir başka alan da şehirlerimizdir. Bu bağlamda, her geçen gün daha da önemli bir konu haline gelen 'akıllı şehirler' ve bu şehirlerde geliştirilen 'akıllı uygulamalar' bizler için önemli fırsatlar sunmaktadır. Yerel ihtiyaçların çözümü için büyük ölçüde yerel kaynakların kullanılması prensibiyle geliştirilen bu uygulamalar, kentsel alanlarda yeni bir kent ekonomisinin oluşmasına öncülük etmektedir. KOBİ’lerin kent kaynaklarını kullanarak geliştirecekleri yenilikçi ürün ve hizmetler ile daha rekabetçi hale gelmeleri için tam önümüzde duran bu fırsatı da iyi değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
KOBİ’lerde Ar-Ge yeterli değil
Hükümet’in 10. Kalkınma Planı’nda KOBİ ve girişimcilik ekosistemini geliştirmek üzere KOBİ’lerin büyümesi, teknolojik kapasitelerinin artırılması, teknoloji ve yenilik faaliyetlerinin artırılması, markalaşmış teknoloji yoğun ürünler geliştirilerek Türkiye'nin küresel ölçekte rekabet gücüne erişmesine yönelik politikalar belirlediklerini hatırlatan Elvan, “Hükümetimiz, çizdiğimiz tüm bu vizyon çerçevesinde ekonomik dönüşüm ve refah seviyemizin yükselmesi için KOBİ’lere büyük önem vermekte, KOBİ’lerin gelişmesi için çalışmalar yapmaktadır. Son 10 yılda ihracat yapan KOBİ sayısı 44 binden 65 bine, bu KOBİ’lerin yaptığı ihracat miktarı ise 50 milyar dolardan yaklaşık 80 milyar dolara yükselmiştir" diye konuştu.
Elvan, KOBİ’lerin Ar-Ge harcamalarındaki payının 10 yıl önce yüzde 10 düzeyindeyken bugün yüzde 18'e yükseldiğine dikkati çekerek, şunları anlattı: “Bu bizim için elbette yeterli değildir, ancak sorunun temeline indiğimizde sorun kaynak sorunu değildir. Sorun Ar-Ge kapasitesinin yeterli düzeye ulaşamamasıdır. ‘Ar-Ge harcamalarının oranını yüzde 1’den yüzde 3’e çıkarıyoruz’ desek ve bu kaynağı ayırsak, bu kaynağı kullanacak Ar-Ge altyapısına sahip değiliz. Dolayısıyla öncelikle yapmamız gereken işlerin başında Ar-Ge kapasitesinin geliştirilmesi gelmektedir. Bu hem özel kesim hem de kamu için geçerlidir. Buradaki hedefimiz özel kesimin Ar-Ge harcamalarındaki payının kamu kesiminden yüksek olmasıdır. Biz şunu arzu ediyoruz, özel kesimin Ar-Ge kapasitesini geliştirmeye yönelik yapacağı her bir projeye, programa açık ve net bir şekilde destek vereceğiz. Hükümetimiz kredi, Ar-Ge ve proje destekleri gibi finansman destekleri yanında, yatırımcıların önünü açacak, rekabet gücünü artıracak ve ihtisaslaşmayı sağlayacak altyapıları oluşturmaktadır.”
Lütfi Elvan, teknoloji geliştirme bölgeleri, ihtisas endüstri bölgeleri ve Organize Sanayi Bölgeleri’nin (OSB’lerin) bu altyapılara verilebilecek en güzel örnekler olduğunu belirtti: “Sadece OSB sayısından örnek vermem gerekirse 2003 yılından günümüze kadar 103 yeni OSB kurulmuştur. Aynı dönemde OSB’lere yönelik olarak 2.1 milyar TL’den fazla kredi desteği sağlanmıştır. Birkaç hafta içerisinde yasalaşmasını beklediğimiz Üretim Reform Paketi bu sürece daha da hız katacaktır. Paketle yer ve arazi tahsisinde geçmişte yaşadığımız problem çözülerek yatırımcıların yatırım yeri talebinin çok daha hızlı karşılanması sağlanacaktır. Ayrıca OSB'lerin ve diğer sanayi bölgelerinin altyapı ihtiyaçlarının karşılanması için destek sağlayacağız.” Elvan, verilen desteklerin etki analizi önemli olduğunu dile getirdi: “Bakanlık olarak bundan sonraki süreçte yoğunlaşacağımız alanlardan biri etki analizleri olacaktır. Analiz sonuçlarına göre başarılı destekler artarak devam ettirilecek, istenilen etkiyi gösteremeyen destekler ise yeniden tasarlanarak KOBİ’lerin ve diğer tüm özel sektör kuruluşlarının ihtiyaçlarına uygun hale getirilecektir.”
“Sanayi 4.0 tüm sorunlarımızı çözmez”
TOSYÖV Başkanı Ş. Nezih Kuleyin, TOSYÖV hakkında bilgi vererek konuşmasına başladı. Türkiye’de girişim kavramının başlangıcının TOSYÖV olduğunu hatırlatan Kuleyin, “1989 yılında kurulan TOSYÖV, ‘Girişimciliğin Gücü’ sloganını şiar edinmiş, ‘Girişim’ adıyla dergi çıkarmış, üniversitelerde girişimciliğin ders okutulmasına vesile olmuştur” dedi.
TOSYÖV’ün vizyonunun yaklaşık 2-3 yıldır başka bir konuya doğru odaklandığını ifade eden Kuleyin, “Yeni vizyonumuz şudur; biz artık KOBİ’leri herkesin ‘Endüstri-Sanayi 4.0’ dediği kavramla daha net buluşturmak istiyoruz. Bizim ülkemizde kavramlar ya ulvileştirilmektedir ya da karmaşıklaştırılmaktadır. Bütün kavramlar gerçekleştirilmek için vardır. Dolayısıyla kavramları gerçekleştirmek için bunu eylem planı haline dönüştürmek istiyoruz. İstiyoruz ki KOBİ’ler Endüstri 4.0 ile bütünleşsin. Bunun için Endüstri 4.0 ile ilgili bir küme kurmayı başardık. Aynı zamanda bunu yaygınlaştırmak istiyoruz” diye konuştu.
Bütün toplumun sanayi demek olmadığının idrak edilmesini isteyen Kuleyin, Sanayi 4.0 gerçekleştirildiğinde toplumdaki bütün sorunların çözüleceği anlamına gelmeyeceğini savundu. Kuleyin şunları söyledi: “Dünyayı ele geçiren bilgi sistemleridir. TOSYÖV olarak bilgi sistemlerini geliştirmek istiyoruz. Sanayi 4.0 önemlidir ama önemli olan bir şey de Toplum 5.0'dır. Sadece sanayiyi dönüştürerek toplumsal kalkınmayı gerçekleştirmek mümkün değildir.”
Nezih Kuleyin, sivil toplum ve gönüllü kuruluşların gücünün bazen bütün güçlerden daha önemli hale gelebileceğini belirterek, “Biz eğer kalkınmayı kalite ve verimlilik artışı olarak görüyorsak tüm gönüllü kuruluşları ve endüstriyel kuruluşları bu iş içinde seferberlik haline getirmemiz lazım” çağrısını yaptı.
“Hisse senetlerine değil hissi senetlere yatırım zamanı”
DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, toplumu eğitmenin, bilgilendirmenin önemli olduğunu belirterek aksi halde tsunami gibi üzerimize gelen değişimin yakalanamayacağı uyarısında bulundu. Ateş, TÜİK’in araştırma sonuçlarına değinerek tüm KOBİ’ler içinde düşük teknolojiden yararlananların oranının yüzde 60 olduğunu, TEPAV’ın araştırmasına göre ise ihracat yapan tüm işletmeler içinde ileri teknoloji kullananların oranının yüzde 5, KOBİ’lerde bu oranın binde 3 olduğunu kaydetti. Ateş, “Demek ki yapılacak çok şey var. Neden teknoloji kullanıyoruz? Gelirleri, istihdamı, verimliliği, ihracatı artırmanın, uluslararası rekabetçi olmanın başkaca bir yolu yok. Artık değişime hazır olmalıyız. Ne yapmamız gerekiyor? Ülkemizdeki internet altyapısını muhakkak suretiyle fiber, geniş bant olarak hepsini geliştirmemiz lazım. Kalifiye işgücünü yetiştirmeli, stratejik planlama yapmalıyız. Devlet desteği ve yasal çerçeve ise olmazsa olmazımızdır” diye konuştu.
Kendisinin 37 yıllık bir bankacı olduğunu ve hayatında hiç bu dönemdeki çevikliği görmediğini açıklayan Ateş, şu bilgileri verdi: “2016 gibi zor bir yılda, 450 milyar TL’lik toplam KOBİ kredisinin olduğu bankacılık sektöründe bugün itibariyle 250 milyar TL’lik bir program onaylandı. Bunun 180 milyar TL’lik kısmı KGF tarafından likite dönüştü ve onaylandı. Bunun 130 milyar TL’lik kısmı kredi olarak KOBİ’lere ve işletmelere verildi. Neyi kurtardık derseniz? Bir tane örnek vereyim; turizmde 80 milyar dolar üzerinde yatırımımız var. Maalesef çok az turist geldi. 3 oteli olan 1 tanesini açabildi. Ama orada bizim 1.2 milyon istihdamımız var. 32 milyar TL’lik para geliyordu. İstihdam 200 bin azaldı, gelirimiz de 21 milyar TL’ye indi. Bu Türkiye’nin petrolüydü. İşte biz KGF’nin sayesinde bunları taşıdık. Faiz ana paralarını ödetmedik, üstüne de işletme sermayesini verdik. Bu yıllarını geçirebilsinler diye. Çünkü bu milli servet.”
Hakan Ateş, DenizBank olarak sundukları hizmetleri ise şöyle anlattı: “Bir de gururumuzdan bahsedeyim. Mevduat faizleri yüzde 12’nin üzerinde. Biz yüzde 9.90 ile küçük esnafa ‘hayat nefes ile başlar’ diyerek, TOBB, KGF ve Ziraat Bankası işbirliğinde hayata geçirdiğimiz Nefes Kredisi kapsamında düşük maliyetler ile finansmana erişebilmelerine katkı sağlıyoruz. 24 bin müşterimize can suyu olduk. Gün bugündür. Hisse senetlerine değil, hissi senetlere yatırım yapma zamanı. Biz devletimizin, halkımızın, bilhassa KOBİ’lerimizin yanındayız.”
“Türkiye Sanayi 4.0’da yol ayrımında”
İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Orduhan, tüm dünyada hem bireysel hem de toplumları değiştirecek olan Sanayi 4.0 rüzgarı estiğini bu rüzgarın tüm iş yapış şekillerini dönüştüreceğini kaydetti. Sanayi 4.0’dan hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin farklı yararlanacağına dikkat çeken Orduhan, ülke olarak yol ayrımında olduğumuzu savundu. Orduhan, görüşlerini söyle aktardı: “Ya dönüşüm sürecine dahil olup pastadan payımızı alacağız, ya da çağı yakalamayıp mevcut pazarlarımızı dahi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağız. Türkiye’deki dış ticaret hacminin yüzde 56’sını, milli gelirin yüzde 27’sini, vergi gelirlerinin yüzde 46’sını sağlayan İstanbul iş dünyası olarak tüm dünyada yaşanan endüstriyel dönüşümün aktörleri arasında yer alacağımıza inancımız tamdır. Büyük küçük tüm firmalarımızı bu dönüşümün bir parçası haline getirmeyi hedeflemekteyiz.”
Sanayi 4.0’ın üretim süreçlerine dahil edilmesi çağrısında bulunan Orduhan, ilk aşamada iş dünyasında farkındalık oluşturmak için bilgilendirme faaliyetleri yürüttüklerini, ikinci aşamada küçük ve büyük işletmelerin dijital dönüşüme uyum sağlaması için operasyonel faaliyet yürüteceklerini duyurdu.
KOSGEB tüm Türkiye’de KOBİ’nin yanında
KOSGEB Başkan Yardımcısı Süleyman İslamoğlu, KOSGEB olarak KOBİ’lerin yanında olmak adına çalıştıklarını ve 12 destek programını 35 farklı altbaşlıkta KOBİ’lere sunduklarını anlattı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın başlattığı ‘Endüstriyel Dönüşüm’ çalışmalarına değinen İslamoğlu, “Bu çalışmada KOSGEB olarak yer alıyoruz. Bir taraftan mevcut durum analizlerine destek verirken bir taraftan da vazgeçilmez dönüşüm ihtiyacından hareketle gerekli farkındalığın oluşturulması adına diğer kurum, kuruluşlarımız gibi bizde veri tabanımızda yer alan tüm KOBİ’lere bu dönüşüm hakkında bilgilendirme yapıyoruz” dedi.
Süleyman İslamoğlu şunları aktardı: “İçinde bulunduğumuz dönem endüstriyel dönüşüm sürecine KOBİ’lerimizin nasıl uyum sağlayacağının planlanacağı bir dönemdir. İçinde bulunduğumuz süreci ayrıntılı bir şekilde anlamalı ve değişimi iş süreçlerine adapte etmeliyiz. Yeni uygulamalar sayesinde üretimde ezberler bozulmaktadır. Yeni uygulamalar kitle üretimini zayıflatırken diğer taraftan mikro teknolojiler, mikro fabrikalara yani sayısız üretim imkanları, fırsatları sunmaktadır. Bu süreçte her zaman olduğu gibi dönüşüm sürecinin odağında; insan faktörü vardır. Dönüşümü kaçınılmaz kabul eden imalatçı KOBİ’lerimizin nitelikli ara eleman kadar hatta daha fazla dijital yetenek ustalarına, inovasyon yöneticilerine ihtiyaçları vardır.” İslamoğlu, KOSGEB olarak İstanbul Tekirdağ, Ankara ve Bursa’nın ilave edileceği toplam 92 müdürlük ve 78 temsilcilikle KOBİ’lerin ihtiyacı olan ilave desteklerin uygulamaya alınması için çalıştıklarını duyurdu.
“KGF, dünyanın en büyüğü oldu”
Kredi Garanti Fonu A.Ş. Genel Müdürü İsmet Gergerli, yaşanmakta olan ve sonuçlarının henüz okunamadığı sistemde ülke olarak yöntemler geliştirilmesi gerektiğini aktardı. Batı’nın mutlak üstünlüğünün yeni dönemde tartışılır hale geldiğini savunan Gergerli, “Başta Kore, Çin, Hindistan olmak üzere yeni ekonomik aktörlerin ekonomik güç merkezlerini yeniden dizayn ettiği bir dönemi yaşıyoruz. Ülke olarak da biz süreci doğru değerlendirip, süreci yönetmeliyiz. Küresel sistemdeki diğer aktörler gibi süreçte daha dinamik, daha aktif, esnek olarak pozisyon alıp KOBİ’lerin rolünü doğru tanımlamalıyız” çağrısını yaptı. KOBİ’lerin ekonomideki etkin payına karşı kredilerden aldığı payın yüzde 24’ler seviyesinde olduğunu kaydeden Gergerli, KOBİ’lerin davranış kalıplarının, ticari bakış açılarının, değişim-dönüşüme adaptasyonlarının doğru yönetilmesi halinde Türkiye ekonomisinin süreçte daha etkin olmasının mümkün olacağını dile getirdi.
İsmet Gergerli, şu bilgileri verdi: “25 yıldır KOBİ’lerin finansmana erişimde en büyük destekçilerinden biri olmaya devam ediyoruz. 2 ayda tam 190 bin işletmeye 141 milyar TL kefalet ile 155.5 milyar TL kredi imkanı sağladık. Haftada 35 bin işletmeye yaklaşık 20 milyar TL kredi kullanımını sağlıyoruz. Bu kredilerin yüzde 90’ı KOBİ’ye kullandırıldı. Bu kredilerin yüzde 66’sı mikro ve küçük işletmelere kullandırıldı. Geldiğimiz noktada KGF, dünyanın en büyük kredi kefalet kuruluşu olmuş durumda.”
Gergerli, KGF’nin banka ve işletmeyi aynı tarafta buluşturan ortak menfaatlere odaklanan bir yapıda olduğunun altını çizdi: “Tüm bankacılık sistemi ilk çeyrek kar rakamlarını açıkladı. Bu rakamların beklentinin çok üzerinde olduğunu gördük. Bunun nedeni KGF’dir. 2017’de Türkiye’nin büyümesinin yüzde 3 olması beklenirken KGF’nin devreye girmesiyle bu oranın yüzde 4.5’a ulaşacağı beklentisi oluşmuştur. Önümüzdeki yıllarda KGF etkisinin daha da üst noktalara ulaşacağını öngöreceğiz.”
Geleceğin KOBİ’lerinin Dijital Dönüşümü Oturumu
“Geleceğin KOBİ’lerinin Dijital Dönüşümü” Oturumu’nun moderatörlüğünü Rahmi Aktepe yaptı.
‘KOBİ’lerde Dijital Vizyon’ başlıklı sunumu gerçekleştiren ARD Grup Genel Müdürü Arda Ödemiş, artan rekabet ortamında KOBİ’ler başta olmak üzere işletmelerin ‘dijital dönüşüm’ sürecine dahil olmasını istedi. Ödemiş, ‘Dijital dönüşüm’ kavramının bileşenlerini anlattı: “KOBİ’ler birçok alanda fırsatları görmeli. Bu alanlara yoğunlaşan işletmelerin üretim maliyetlerini düşürmesi, daha kaliteli üretim yapmasının yolu değişime uyum sağlamasından geçiyor. Bu yatırım alanları arasında; ‘Endüstri 4.0, Toplum 5.0, IoT, Bulut Bilişim, Akıllı Şehirler’ öne çıkıyor.” Ödemiş, dijital dönüşümle yakalanacak fırsatlardan da sözetti: “İşletmelerin üretimlerini yeni teknolojik seviyeye çekmesi lazım. 2020 yılına kadar 50 milyar cihaz internete bağlı olacak. KOBİ’ler buradan pay almalı. ‘Akıllı Şehir’ dönüşümünde ise çok fazla yurtdışı menşeli ürün var. Bu alanlarda yatırım fırsatı var.”
DenizBank Bilgi Teknolojileri ve Destek Operasyonları Grubu Genel Müdür Yardımcısı &Intertech Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dilek Duman, dijital çağın insanı ürküttüğünü, hayatın ellerimizden akıp gittiğinin gözlemlendiğini kaydetti: “Dünya dijitalleşiyor. Birbiriyle konuşan cihazlar var. Bugün birbiriyle konuşan cihaz sayısı 5 milyar iken 2020’de 10 katına çıkacak. Mobil uygulamalar ise şu anda 4 milyon. 2020’de bu sayı 25 milyon olacak. İşlem adetleri, kanal sayısı artıyor. Peki KOBİ’ler ne yapsın? KOBİ dijital dünyada şu süreçleri gerçekleştirmeli: Müşterini tanı, yeni müşteri yakala, müşterini aktifleştir, iletişimini otomatikleştir, verdiğin hizmeti ve servisleri dijitale taşı, edindiğin veriyi bilgiye çevir.” Duman, KOBİ’lerin dijitalleşmesi için DenizBank’ın KOBİİ’ler için ‘KOBİDENİZ’ Projesi’ni ve ‘Kumsal.com’ platformunu oluşturduğunu duyurdu.
Logo Yazılım İcra Kurulu Üyesi Akın Sertcan, Türkiye’de bireylerin dijitalleşmeye başladığını ve 46 milyon insanın internet kullandığını açıkladı. Sertcan, “36 milyon kullanıcı mobil olarak sosyal medyayı kullanıyor. Mobil aplikasyon ile sosyal medya ile irtibatını sağlıyor. TV, gazete ve dergi basılı araçlarda yüzde 9’dan yüzde 20’ye gelen dijital dönüşüm var. Dönüşüm sürecinin tamamlayıcıları arasında ERP önemli bir yer tutuyor. Diğer önemli konu ise e-dönüşüm süreci, iş analitiği vs… Ancak bir de dikkatli olunması gerekenler var. Bunlardan biri siber güvenlik. Siber tehditler artık yazılımlarla tüm otomasyonlara müdahale eder hale geldi. Dijitalleşiyoruz ama tedbirli ve güvenli” uyarısını yaptı.
Microsoft Genel Müdür Yardımcısı Tarık Tüzünsu, KOBİ’lerin yeteri kadar teknoloji kullanmadığını hatırlatarak teknolojiyi basitleştirerek KOBİ’nin günlük hayatta kullanır hale getirmesi gerektiğini söyledi: “Dönüşüm aslında teknolojiden çok iş yapış şekillerinde başladı. Bugün iş yapış şekillerinde ‘0’ kar denen bir yapı oluştu. Rekabet eskiye göre yüksek olduğu için müşterinin her hali takip edilir olmalı. Hatta o müşteri ve müşterinin tüm paydaşlarını bilmek gerekiyor. Türkiye’deki işletmelerin yüzde 97’si aile şirketi ve yüzde 5’i ikinci nesle geçiyor. 3. nesil yüzde 3. Artık teknoloji ile görev sorumlulukların kolayca devredileceği bir noktaya geldik. Yöneticinin yetkilerini başkalarına bırakma şansı var.” Müşteriyi takip edebilmek için teknolojinin kullanıyor olması gerektiğini vurgulayan Tüzünsu, Microsoft olarak yurtdışındaki başarı örneklerini Türkiye’ye getirdiklerini anlattı. Tüzünsu özellikle aile işletmelerinde 2. nesle geçişle birlikte dijital dönüşüme daha kolay geçiş yapılacağını kaydetti.
Altınay Robot Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Altınay, Türkiye’de teknolojik gelişim sürecine ilişkin bilgilendirme yaptı. Altınay, şunları anlattı: “Araştırma görevlisi olarak İTÜ’de ilk araştırma şirketi kurduk. Akademik gücü teknoloji ile buluşturmayan ulusların yaşama şansı yok. 1995’te başlayan süreç 20-25 yılda nasıl geliştiği önemlidir. Şirketi kurduğumuzda üniversiteden ayrılmam gerekiyordu. Şimdi ise öğrencilerin şirket kurmasının yolu açılıyor.” Sanayi 4.0’ı bir devrim olarak nitelendirmediğini aktaran Altınay, “Türkiye sanayileşme konusunda teknoloji geliştirme konusunda bir eşiğin önünde. Sanayi 4.0 ile bunu tabana indirerek istenilen sıçramayı sağlayabilir” dedi.
Geleceğin KOBİ’lerine Destek ve Finansman Olanakları Oturumu
“Geleceğin KOBİ’lerine Destek ve Finansman Olanakları” Oturumu’nun moderatörlüğünü Polis Akademisi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Levent Yılmaz yürüttü.
KGF A.Ş. Kurumsal İletişim ve Ürün Yönetimi Bölümü Müdürü Şeyda Yavuz, kurumun son dönemlerde popüler olmasına rağmen 1993 yılında kurulduğunu hatırlattı. Yavuz, “Kamu görevini yürüten bir A.Ş.’yiz. KGF çok ortaklı bir yapıdır. 2016 sonunda 5 milyar TL olan kefalet tutarı, yeni dönemle birlikte 5 aylık süre içerisinde 180 milyar TL’ye ulaştı. 262 bin işletmeye ulaşmış durumdayız” bilgisini verdi. KGF’nin değişen yapısına ilişkin de bilgi veren Yavuz, daha önce vergi ve SGK borcu olan işletmelerin KGF’den yararlanmadığını ancak yapılan değişiklikle bu yapının değiştiğini söyledi. Yavuz, KOBİ’lere öz kaynak ile 3 milyon TL’ye kadar kefalet verebildiklerini anlattı: “Hazine garantili KOBİ’ye 12 milyon TL. KOBİ dışı firmalara ise azami 200 milyon TL limit sağlayabiliyoruz. Eximbank’a doğrudan öz kaynakla kefalet verebiliyoruz. 35 ilde 40 şubemiz mevcut.”
TÜBİTAK MAKİTEG Bilimsel Programlar Başuzmanı Oğuz Özbay, TEYDEB’e ilişkin bilgi vererek Türkiye’deki özel sektör kuruluşlarına destek veren bir yapı olduklarını paylaştı.
KOSGEB Müdürlükleri Koordinasyon Dairesi Başkanı Ertuğrul Çetinkaya, KOSGEB’in Türkiye’nin her şehirde KOBİ’nin en ulaşabildiği kurum olduğunu belirterek şunları söyledi: “KOSGEB olarak bugüne kadar 700 bine yakın kişiye girişimcilik eğitimi verdik. Sadece 2017’de verdiğimiz destek oranı 1.58 milyar TL. KOSGEB bir KOBİ’nin her ihtiyacına uygun destekler veriyor.”
T.C. Ekonomi Bakanlığı Teşvik Uygulama ve Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü Dış Ticaret Uzmanı Emir Murat Gül, yatırım teşvik sistemi hakkında bilgi verdi. Gül, destekleri şöyle aktardı: “Teşvik sistemimiz 5 ayak üzerine oturuyor: Bölgesel Teşvik, Öncelikli Yatırım Konuları, Büyük Ölçekli Yatırımlar, Stratejik Yatırımlar ve Genel Teşvikler. ‘Bölgesel Teşvikler’de Türkiye’yi 6 bölgeye ayırıyoruz. Bir yatırım OSB’de yer alıyorsa bir alt bölgenin teşvik sistemi uygulanıyor. ‘Proje Bazlı Destek Sistemi’ son dönemlerin popüler destek alanımızı oluşturuyor.”
T.C. Kalkınma Bakanlığı Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü Bölgesel Rekabet Edebilirlik Dairesi Planlama Uzmanı Adem Saygılı, “KOBİ’lere Yönelik Destek ve Finansman Olanakları” başlıklı sunumu gerçekleştirdi: Saygılı, “2023 hedefleri söz konusu. Geleceğe yönelik böyle hedef konulunca KOBİ’lerin bu hedeflere ulaşması için yüksek teknoloji ihracat sağlayacak bir dönüşümden geçmesi bekleniyor. Bu dönüşümü sağlayacak nitelikte destek mekanizmalarımız var.”
Geleceğin KOBİ’lerinin Fırsat ve Tehditleri Oturumu
“Geleceğin KOBİ’lerinin Fırsat ve Tehditleri” Oturumu’nun moderatörlüğünü TOSYÖV Denetim Kurulu Üyesi, 20. Dönem Denizli Milletvekili, Dünya Gazetesi Yazarı Hilmi Develi yürüttü. Medya ve çözüm ortağı olarak KOBİ Zirveleri’ne her zaman katkı sunan KobiEfor’un aynı zamanda Genel Yayın Danışmanı ve Yazarı olduğunu anımsatan Develi, “KobiEfor kitapçık gibi bir dergi. Bu tür kaynak, topluma, KOBİ’lere, sanayiye soluk açtıran yayınlar” dedi.
KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı, geleneksel olan yönetim biçimlerine artık tutunulamayacağına işaret etti: “Biz çok önemli bir değişim ve dönüşümden geçiyoruz. O kadar farklı bir dünyada yaşıyoruz ki geleneksel yönetim artık mümkün değil. Bizim gibi STK’lara değişim ve dönüşümde önemli bir rol düşüyor. Bu anlamda paydaşlarımızla yaptığımız toplantılar önemli.” Yapılan araştırmalara göre KOBİ’lerin çoğunun verimlilik ve iletişimi arttırmak için yatırım yaptığını aktaran Pilavcı, “Bir konunun başarıya ulaşması, ekosistem sizi beslemiyorsa olmaz. Karar ve yürütmenin sizin işinizi kolaylaştırıcı düzenlemeleri, eğitim, destek olmalı” dedi. Kalder ile TOSYÖV’ün ciddi bir işbirliği içinde olduğunu belirten Pilavcı, gelecek neslin eğitiminin planlanması ve eğitim sistemimizin evrilmesi gerektiğine değindi: “KOBİ’lerin ihtiyaç duyduğu nitelikli elemanlar artsın. Her adımımızı birlikte atmak zorundayız. İş yapabilme, girişimcilik konusunda eksiğimiz yok. STK’lar olarak işbirliğini artırabilirsek, bu adımları atabiliriz.” KOBİ’nin kendi yapısını, neyi yapacağını, nereden başlayacağını bilmesi ve “Endüstri 4.0’a nasıl uyumlanabiliriz?” sorusunu sormasını öneren Pilavcı, KalDer ve TOSYÖV gibi yapıların birlikte eğitimler düzenlemesi gerektiğini ifade etti.
Nitelikli insan kaynağının önemine dikkat çeken ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Bilgisayar ve Eğitim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Kürşat Çağıltay, OECD’nin araştırmasına göre düşük yetenekli çalışanlar sıralamasında Şili’den sonra 2. sırada yer alan Türkiye’nin bu noktada olmaması gerektiğini söyledi. IPA Katılım Öncesi AB Desteği ile yürüttükleri Bilgeİş (Bilişimle Gelişen İş Dünyası) Projesi’ni anlatan Çağıltay, KOBİ’lerin bilişim teknolojileriyle bir şekilde haşır neşir olduğunu, interneti kullanabildiklerini, yaptıkları araştırmalar sonucunda çalışanların işyerinde eğitime ihtiyaç duyduklarını ve KOBİ’lerin bu eğitimlerin ücretsiz olmasını talep ettiklerini ifade etti.
KOBİ’lerin eğitim ihtiyacından yola çıktıklarını aktaran Çağıltay, Türkiye’nin KOBİ’leri için bir eğitim portali geliştirme hedefiyle Bilgeİş Projesi çerçevesinde işçi ve işverenlerin eğitim ihtiyaçlarına yönelik ücretsiz e-öğrenme platformu geliştirdiklerini açıkladı: “Proje ile KOBİ’lere yönelik 100 adet ders geliştirilecek. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı 2023’e geldiğimizde 2023 ders sayısına ulaşmayı hedefliyoruz. Dersler herkese açık olacak.” Derslerin çoğunluğunun bilişim teknolojileri ile KOBİ’lerin rekabetini artırmayı hedefleyen eğitim içeriğine sahip olacağını vurgulayan Çağıltay, “KOBİ’ler için sanal gerçeklik. Giyilebilir bilgisayar tasarımı veya drone operatörlüğü. KOBİ’ler için güneş enerjisi kullanımı gibi konularda yaklaşık 100 ders olacak. KOBİ’ler için teknik eğitimler ve sosyal yeteneklerini geliştirecek dersler de var.” Eğitimlerle KOBİ’lerin verimlilik ve niteliklerini arttırmak, yenilikçilik kazandırmak istediklerini söyleyen Çağıltay, paydaşların da katkısıyla ortak bir ders havuzu oluşturmak istediklerini sözlerine ekledi.
TÜRKSAT E-Devlet Bilgi Toplumu Direktörü Ahmet Savaş, TÜRKSAT’ın bilişim tarafında yazılım geliştirme, kamunun bilişim projelerinde entegratörlük ve teknik danışmanlık faaliyetleri de bulunduğuna da değinerek, bilinenin aksine TÜRKSAT’ın bilişim tarafında yaptığı cironun büyük kısmının dış kaynak kullanımıyla gerçekleştiğini anlattı. “TÜRKSAT’ın KOBİ’lerin devlete ulaşmasında iyi bir araç ve fırsat olacağını değerlendirmek lazım” diyen Savaş, kendilerine biçtikleri mentörlük göreviyle KOBİ’leri eğitmeye büyük oranda gayret sarf ettiklerini söyledi. “Büyük veri, nesnelerin interneti, bulut bilişim ve yazılım gibi konular KOBİ’lerin önündeki en büyük fırsatlar. Sektördeki en büyük sıkıntı; nitelikli insan kaynağı eksiği. Bunun için üniversitelerin müfredatlarını yeniden gözden geçirmeleri faydalı olur” diyen Savaş, teknoparklarla da bir çalışma içerisine girdiklerini, ihtiyaç duydukları alanlarda KOBİ’lere ulaşarak bir ekosistem oluşturmak istediklerini açıkladı. Savaş, “KOBİ’ler kısa vadeli düşünmek yerine uzun vadeli düşünsün, belli bir konuya odaklansın, teknolojideki trendleri çok iyi takip etsinler” dedi.
TİM Genel Sekreter Yardımcısı Tamer Gündoğan, ihracat anlamında 2016’nın çok iyi bir yıl olmadığını, yaklaşık 142.5 milyar dolar ihracat yapıldığını anlattı. İhracatta miktar olarak bir artış olsa da değer olarak azalma yaşandığını, dünya ticaretinden aldığımız payın biraz arttığını, yüzde 0.89 olduğunu aktaran Gündoğan, genelde düşük teknoloji ihracatı yapıldığına, yüksek teknoloji ihracatının ise çok az olduğuna dikkat çekti ve yüksek katmadeğerli ihracat için olmazsa olmazları sıraladı: “Ar-Ge, tasarım, inovasyon ve markalaşma.” TİM’in yürüttüğü çalışmalardan söz eden Gündoğan, Türkiye İnovasyon Haftası, 10 İl 10 Ülke etkinlikleri, yurtdışı faaliyetleri hakkında bilgi verdi: “TEB ile birlikte TİM-TEB Girişim Evleri kuruyoruz. Yakın zamanda 2 tane daha açıyoruz. 48 ülkeye işadamlarımızı götürüyoruz. Türkiye ve Türkiye’nin ürettiği bazı ürünlerin markalı olması için çalışıyoruz. Türkiye İmaj Kampanyası’nı yürütüyoruz. Ar-Ge ve Tasarım Merkezleri Danışmanlığı, Ar-Ge anlamında önemli bir proje. Toplam 158 Ar-Ge ve Tasarım Merkezi’nin açılmasına destek veriyoruz. KOBİ’lerin faydalanacağı projelerimiz var. InovaLig; 4 yıldır çalıştığımız hem bir program hem bir yarışma. Firmalar, 5 kategoride 67 ülkede 7 bin firmayla karşılaştırmalı durumlarını görebiliyor. Firmalar için ücretsiz bir check-up diyebiliriz. Bu yıl Avrupa İşletmeler Ağı ile ortaklık yapıyoruz. 100 firmaya (KOBİ’ye) danışmanlık veriyoruz. İnovasyon Haftası’nda dereceye giren KOBİ’lere ödülleri veriliyor. İnovasyon odaklı mentörlük projesinde üniversite hocalarını firmalara mentör olarak gönderiyoruz. Bir portal oluşturduk, mentörler ve firma temsilcileri kullanıyor. Bu yıl ilk kez başladığımız bir proje.”
THY Kurumsal İnovasyon ve Projeler Başkanı Adem Yılmaz, “İstikbal göklerdedir” vizyonuyla kurulan THY’nin kuruluş öyküsünü paylaştı. 2003’te dönemin hükümetinin havayolunu herkes için erişilebilir hale getirmesiyle başlayan değişimden sözeden Yılmaz, 2006’da yüzde 51’i devlet, yüzde 49’u borsaya kote olan şirketin, yüzde 51’inin borsaya kote hale getirildiğini söyledi. Rekabet edilen pazarın çok dinamik olduğunu ve bu hamleyle THY’nin 2006 yılında sıçramasındaki en önemli engellerden birinin kalktığını aktaran Yılmaz, 2009 yılında yaşanan krizden etkilenmeyerek büyüdüklerini ifade etti. Bir KOBİ’nin büyümesine THY’nin bizzat kendisinin iyi bir örnek olduğunu kaydeden Yılmaz, değer üretmenin bir takım devrimsel hareketlerle olabileceğine işaret etti. THY’nin dünyada yolcu sayısıyla 16. sırada olduğunu paylaşan Yılmaz, İstanbul’un coğrafi avantajı, Asya’nın yükselişi ile havayolunda Türkiye’nin önemli bir aksın merkezi haline geldiği bilgisini verdi. “Gelişimimiz, dünya ortalamasının 3 katının üzerinde seyrediyor. Uçak sayımız; 237. Biz 500 uçağı hedefliyoruz. THY dünyanın en çok ülkesine uçan havayolu. 120 ülke, 299 şehir, 302 nokta. 6 yıldır yurtdışında farklı yerlerden dünyanın en iyi havayolu ödüllerini alıyoruz. THY, 10 milyar doları havayolu, diğeri iştiraklerinden olmak üzere 16-17 milyar dolar ciroya ulaştı” diyen Yılmaz, değer üreten her türlü yeniliği inovasyon olarak tanımladı: “KOBİ’ler ve biz büyükler olarak dijitalleşmenin bir tsunami olduğunu düşünerek ona ilişkin kendi çözümlerimizi üretiyor olmalıyız. İnovasyon herkesin işi.”
Geleceğin KOBİ’lerinin Ekosistemi Oturumu
“Geleceğin KOBİ’lerinin Ekosistemi” Oturumu’nun moderatörlüğünü yürüten MEF Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Muhammed Şahin, gençlere kariyer planlamasında 3 unsurun keşismesinin önemini anlattığını paylaştı: “Maddi ve manevi varlıklarınız, hayatın gerçekleri ve hedefleriniz. Bunların kesiştiği noktada başarıya ulaşırsınız. Varlıklarınızı değiştirip, yetkinliklerinizi geliştirebilirsiniz, hedeflerinizi değiştirebilirsiniz, hayatın gerçekleri değişmez, mutlu olmak istiyorsanız bu 3’ü daima kesişmeli.”
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürü Anıl Yılmaz, KOBİ’lerin performansı ve iş trendlerine yönelik OECD’nin yayınladığı araştırmaya göre ekosistem oluşumu için önemli başlıklardan bazılarını “pazara erişim, altyapı, kamu yatırımları, kaynaklara erişim, insan kaynakları, bilgi teknolojileri, inovasyon, girişimcilik kültürü” diye sıraladı. Bakanlığın oluşturduğu girişimci bilgi sistemi verilerine göre; KOBİ’lerin girişim sayısı açısından yüzde 90, cironun ise yüzde 51’ini gerçekleştirdiğini ifade eden Yılmaz, 2015’te Türkiye’nin toplam ihracatının üçte birini KOBİ’lerin yaptığını aktardı. Ölçek düştükçe karlılığın da ciddi oranda düştüğü, imalat sanayisinin karlılık açısından daha iyi durumda olduğu gözlemini paylaşan Yılmaz, mikro KOBİ’lerin karlılık ve verimlilik açısından ölçek büyütmelerinin önemine dikkat çekti. Verimleri düşük olsa da KOBİ’lerin konjonktürel dalgalanmalardan çok da fazla etkilenmediğini söyledi.
Hacettepe Teknokent Genel Müdürü İlyas Yılmazyıldız, “Geleceğin KOBİ’lerinin Ar-Ge yapacağı yer; teknokentler” dedi. 2 milyon 700 milyon metrekarelik bir alana sahip, 400 ofisin bulunduğu Hacettepe Teknokent’in Türkiye’nin ilk kurulan teknoloji transfer merkezlerinden birisine sahip olduğunu aktaran Yılmazyıldız, tam doluluğa ulaştıklarında bünyelerinde 300 civarında firmanın faaliyet göstereceğini öngördü. Ar-Ge faaliyetlerine 360 derece destek verdiklerini vurgulayan Yılmazyıldız, fikri olanlara proje yazma, mentörlük hizmeti sunduklarını, sonra kuluçka merkezine aldıklarını ardından finansmana erişimde de yardımcı olduklarını anlattı. Hacettepe Teknokent’in bu yıl ODTÜ ve TOSYÖV desteğiyle 100 girişimcinin yer alacağı Hacettepe Teknokent Oyun Animasyon Geliştirme ve Eğitim Merkezi’ni (OYAGEM) kuracağını dile getiren Yılmazyıldız, ayrıca Hacettepe Üniversitesi Klinik Araştırma Merkezi (HÜKAM), Hacettepe Üniversitesi Plastik ve Kaçuk Araştırma ve Test Merkezi (HÜPKAM), sağlık ve enerji konusuna odaklanacak Hacettepe Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi ve Endüstri 4.0 Tasarım Dönüşüm Mühendislik Merkezi’ni kuracaklarını da açıkladı.
“Kaynakları tükettik, KOBİ’leri büyütemez hale geldik” diyen TOBB Türkiye Yazılım Meclis Başkanı Melek Bar Elmas, KOBİ’lerin bu durumunun sürdürülemez hale geldiğini söyledi. Gelecekte uzman, hızlı, yetkin mikro KOBİİ’lerin ciddi oranda artışını beklediğini belirten Elmas, büyük şirketlerin daha çok organizatör haline dönüşecekleri öngörüsünü paylaştı. Elmas, Türkiye’nin bir ana yol haritasına ihtiyaç duyduğunu ifade etti: “Türkiye odaklı olmalı. KOBİ’lerin birçok anlamda savunmasız olduğunu düşünüyorum, önlerinde şu anda 2 seçenek var; ya büyüyecek, ya satacaklar. Gelecek mikro KOBİ’lerin olacak diye düşünüyorum.”
ODTÜ BİLTİR Merkez Başkanı Prof.Dr. Mustafa Gökler, Sanayi 4.0 diye anlatılanın biten değil devam eden bir süreç olduğuna inandığını aktardı. Sürdürülebilir rekabet gücü yüksek KOBİ’ler için en önemlilerini; “nitelikli insan kaynağı, yüksek teknoloji içeren altyapı, maddi kaynak ve işbirliği” diye sıralayan Gökler, ön önemlisininse nitelikli insan kaynağı olduğuna değindi. Almanya örneğindeki gibi teknik liselere önem verilmesini isteyen, her kademede insan yetiştireceğimiz yapılar kurulması gerektiğine işaret eden Gökler, Türkiye sanayisinde yer alan kuruluşların sanayi aşamalarında farklı olduğunun gözardı edilmeden araştırma ve test altyapıları ihtiyaçları üzerinde çalışmalar yapılmasını gerekliliğinin altını çizdi. Güncel durumun takip edilebileceği nitelikte bir sanayi envanteri çalışması yapılmasını öneren Gökler, araştırma ve test altyapısı için yatırım tekrarlarından kaçınılmasını istedi: “Organize Sanayi Bölgeleri’nde (OSB’lerde) ve üniversite yerleşkelerinde KOBİ’lere hizmet sunacak Ar-Ge ve test merkezleri kurulmalı, kurulu alanlarda işbirliği yapılmalı.” ODTÜ BİLTİR hakkında da bilgi veren Gökler, 11 birimleri bulunduğunu, son olarak da Endüstri 4.0 Platformu’nu kurduklarını anlattı.
İDDMİB Başkanı Rıdvan Mertöz, Türkiye’nin en büyük ihracatçı birliği olduklarını belirterek, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yurtdışında Türkiye algısında ciddi sıkıntı yaşadıklarını bu nedenle yurtdışına müşterilerinin ayağına gittiklerini anlattı. “Türkiye’nin kurtuluşu; ihracat” diyen Mertöz, üniversitelere seslendi: “Ne olur, ‘kampüsün dışına, sahaya çıkın, fabrikalarımıza gelin’ diyoruz.” KOBİ’lerin Ar-Ge ve tasarımda yeteneksiz, patent ve tasarımda payının hala yetersiz olduğunu söyleyen Mertöz, patent ve tasarım konusunda çabalayan KOBİ’lerin bir sıkıntı yaşadıklarında 3-4 yıl mahkemelerde süründüğünü, yasanın revize olmasına rağmen uygulamada çok faydasının dokunmadığını belirtti: “Kamudan koruma beklentimiz var. KOBİ’lerin yatırım yapma performansı, üretimi düştü. Ben de bir KOBİ’yim, sürekli yatırım yapıyorum.”
Son olarak memleketi Malatya’da yatırım yapmaya çalıştığını ancak çok fazla sıkıntı yaşadığını ve bunaldığını dile getiren Mertöz, TÜBİTAK desteği isteyen KOBİ’lerin de benzer sıkıntıları yaşadığına dikkat çekti. İDDMİB olarak bir tasarım lisesi kurduklarını ve lisede bir cihazlar grubu oluşturduklarını anlatan Mertöz, Türkiye’de en çok Ar-Ge çalışması yapan birliğin İDDMİB olduğunu söyledi. Yürüttükleri Ar-Ge Proje Pazarı çalışması hakkında da bilgi veren Mertöz, Ar-Ge’nin önemini vurguladı.